Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/286 E. 2021/378 K. 19.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/286 Esas
KARAR NO: 2021/378 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/11/2020
NUMARASI: 2020/640 Esas 2020/979 Karar
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 19/03/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili …’in İstanbul’da faaliyet göstermiş bir tacir olduğunu, icra dosyasına konu olan … Ltd. Şti.’nin 17.01.2015 tarihine kadar yetkili müdürü olduğunu, … Ltd. Şti. ‘nin 24.02.2015 tarihinde fesholduğunu, Müvekkili …’in de yetkili müdür sıfatının 17.01.2015 tarihinde son bulduğunu, bu tarihten sonra … Ltd. Şti. Faaliyette bulunmadığını, davalının alacaklı olduğundan bahisle … Ltd. Şti. Ve müvekkil … aleyhine Küçükçekmece … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı Kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibi başlattığını, davalının başlatmış olduğu takibe dayanak senedin düzenleme tarihi olarak 30.03.2018 tarihi gösterildiğini ve vade tarihi olarak ise 30.07.2018 tarihinin gösterildiğini, dava konusu senedin düzenleme tarihi senedi düzenleyen … Ltd. Şti. Firmasının münfesihen feshedilmesinden 3 yıl sonra senet düzenlenmiş olarak göründüğünü, bu hususun başlı başına ne müvekkilinin ne de … Ltd. Şti.’nin davalıya herhangi bir borcu olmadığını ispatladığını, bu nedenle müvekkili aleyhine başlatılan Küçükçekmece … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasının ilk olarak teminatsız, mahkeme aksi kanaatte ise takdir edilecek teminat miktarı kapsamında ihtiyati tedbir kararı verilmesine, Küçükçekmece … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında borçlu olmadığının tespitine, %20 ‘den aşağı olmamak kaydıyla kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, öncelikle dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, mahkemenin görevli olmadığını, görevsizlik kararı verilerek dosyanın Küçükçekmece Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesi gerektiğini, Yargıtay uygulamaları, hukuki ve kanuni açıklamalar nedeniyle, davacı yanca takibe dayanak yapılan senedin anlaşmaya aykırı doldurulduğu iddiası tümüyle hukuka ve alaya aykırı olup, hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacı yanca ileri sürülen iddiaların gerçeklikten uzak, hukuki dayanaktan yoksun olduğunu savunarak, öncelikle ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına, davanın reddine, davacının %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 30/11/2020 tarih ve 2020/640 Esas – 2020/979 Karar sayılı kararında; “… Somut olayda, davacı tarafça, davalıya verilen senetler nedeniyle borçlu olunmadığının tespitine karar verilmesi istenmiştir. Taraflar arasındaki dava menfi tespit davası olup, dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/a-2 maddesi gereğince davacının, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Dosya kapsamına göre, davacı tarafından arabuluculuğa başvurulmadığı anlaşıldığından …”gerekçesi ile, Tarafların arabuluculuğa başvurmaması nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Müvekkilinin İstanbul’da faaliyet gösteren bir tacir olduğunu, icra dosyasına konu olan … Ltd. Şti.’nin 17.01.2015 tarihine kadar yetkili müdürü olduğunu, … Ltd. Şti. 24.02.2015 tarihinde fesh olduğunu, müvekkili …’in de yetkili müdür sıfatı 17.01.2015 tarihinde son bulduğunu, bu tarihten sonra … Ltd. Şti. faaliyette bulunmadığını, Davalı, alacaklı olduğundan bahisle … Ltd. Şti. ve müvekkili … aleyhine Küçükçekmece … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibi başlattığı, davalının başlatmış olduğu takibe dayanak senedin düzenleme tarihi olarak 30.03.2018 tarihi gösterildiği, vade tarihi olarak ise 30.07.2018 tarihi gösterildiği, öncelikle ve önemle belirtmek gerekir ki dava konusu senedin düzenleme tarihi senedi düzenleyen … Ltd. Şti. Firmasının münfesihen feshedilmesinden 3 yıl sonra senet düzenlenmiş olarak göründüğünü, bu husus başlı başına ne müvekkilinin ne de … Ltd. Şti.’nin davalıya herhangi bir borcu olmadığını ispatlamakta olduğunu, Taraflarınca davalı aleyhine yukarıda kısaca bahsedildiği ve dava dilekçesinde ayrıntılı olarak sayılan sebeplerden dolayı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/640 E. dosyası ile menfi tespit davası açıldığını, bu hususta önemle belirtmek gerekir ki davalının müvekkili aleyhine başlatmış olduğu Küçükçekmece … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı kambiyo senetlerine mahsus takipte ödeme emri müvekkiline tebliğ edildiği ve söz konusu takibin toplamda 10 günlük ödeme süresi içerisinde kesinleşmesi durumu söz konusu olduğunu, takibin kesinleşmesi ile birlikte müvekkilinin menfaatleri telafisi güç ve imkansız bir şekilde zarara uğrayacağından taraflarınca teminat yatırılarak yerel mahkemede görülen menfi tespit davası açıldığını, söz konusu somut olaydaki menfi tespit davasında ve menfi tespit davalarında genel olarak arabuluculuk yoluna başvurulması zorunlu olmadığını, arabuluculuk süreci uzun bir süreç olup bu sürede müvekkili aleyhine haksız ve hukuka aykırı olarak başlatılan kambiyo senetlerine mahsus takip kesinleşeceği ve müvekkilinin menfaatleri telafisi güç ve imkansız bir şekilde zarara uğrayacağını, bununla birlikte yüksek mahkemenin de ticaret mahkemesinin görev alanına giren menfi tespit davalarında arabuluculuğa başvurunun dava şartı olmadığı yönünde kesin kararları mevcut olduğunu, (Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2020/85 E. 2020/454 K. 13.02.2020 Tarihli Kararı) Yargıtay kararında tereddüte yer vermeyecek şekilde oy birliği ile ve kesin olarak ticari nitelikteki menfi tespit davalarında dava açılmadan arabuluculuğa gidilmesinin zorunlu ve dava şartı olmadığına ilişkin kararında da görüleceği üzere yerel mahkemece hiçbir inceleme yapılmadan arabuluculuğa başvurulmaması gerekçe gösterilerek davayı usulden reddettiğini, verilen kararın yasaya ve yüksek yargı kararlarına aykırı olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın esası hakkında inceleme yapılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, kambiyo senedininden kaynaklı İİK’nın 72.maddesi uyarınca açılan menfi tespit davasıdır. Mahkemece, tarafların arabuluculuğa başvurmaması nedeni ile davanın usulden reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Uyuşmazlık, menfi tespit davasının arabuluculuğa tabi olup olmadığı, mahkemece verilen kararın dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun olup olmadığı noktasındadır. Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 13.02.2020 T.2020/85-454 E.K. Sayılı kararında; ” HMK’nın 106. maddesinde düzenlenen tespit davasının özel bir şekli olan menfi tespit davası, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davası olarak nitelendirilemez. Bu dava sonucunda, borçlunun borçlu olmadığının anlaşılması halinde borçlu olunmayan kısım belirtilmek suretiyle olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştüğü hâllerde dahi olumsuz tespit hükmü kurulması gerekmektedir. Başka bir deyişle, menfi tespit davasının niteliği gereği verilen kararlarda, yalnızca davacının borçlu olup olmadığı belirlenmekte, borçlu olmadığı kısma ilişkin olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Bu hüküm, herhangi bir alacağın tahsilini gerektirir nitelikte bir ilam olmadığından esasa yönelik olarak İİK m. 32 uyarınca doğrudan ilamların icrası yolu ile takibe konulamaz. Oysa arabuluculuk sonucu verilen kararlar ilam hükmünde olup, cebri icra yoluna başvurulabilecek niteliktedir. Ancak yukarıda açıklandığı gibi menfi tespit davaları sonucunda verilen hükümler esasa yönelik olarak cebri icraya konu edilip infaz edilemeyeceğinden, ticari davalarda arabuluculuğa başvuruyu dava şartı olarak öngören madde hükmünün amaçsal yorumundan Yasa Koyucu’nun bilinçli olarak menfi tespit davalarını arabuluculuk dava şartına tabi tutmadığı anlaşılmaktadır. Yukarıda açıklanan nedenlerle 7155 sayılı kanunun 20. maddesi ile 6102 sayılı TTK’na eklenen 5/A maddesi gereğince ticari nitelikteki menfi tespit davalarında dava açılmadan önce arabuluculuğa gidilmesinin zorunlu olmadığına ve arabulucuya gidilmiş olmasının bir dava şartı olmadığına, ” uyuşmazlığın bu şekilde giderilmesine 13.02.2020 gününde oybirliğiyle ve 5235 sayılı kanunun 35/4 maddesi gereğince kesin olarak karar verilmiştir. Yukarıda yazılan Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin kararı ile, Bölge Adliye Mahkemeleri Hukuk Daireleri arasındaki ticari mahiyetteki menfi tespit davalarının arabuluculuk başvuru şartına tabi olup-olmadığına ilişkin farklı kararların verilmesine yönelik uyuşmazlık giderilmiştir. Somut olayda, bonoya dayalı olarak yapılan icra takip alacağından İİK.nın 72.md.si uyarınca borçlu olmadığının tespiti talep edilmektedir. Yukarıda bahsedilen Yrg.19.HD.nin kararında belirtilen kriterler gözetildiğinde; istinafa konu davadan önce arabulucuya gidilmesi zorunlu dava şartı değildir. Aksi yöndeki mahkeme kararı usul ve yasaya aykırı görüldüğünden davacının istinaf talebi yerinde görülmüştür. Sonuç itibariyle; davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile, ilk derece mahkeme kararının HMK’nin 353/1-a-4. maddesi uyarınca kaldırılmasına, taraf delillerinin toplanarak oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 30/11/2020 tarih ve 2020/640 Esas 2020/979 Karar sayılı kararının HMK’ nın 353/1-a4 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dava dosyasının mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 162,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 59,30.TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 3-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 19/03/2021 tarihinde HMK’nın 353/1-a4 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.