Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/280 E. 2022/406 K. 17.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/280 Esas
KARAR NO: 2022/406 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2014/936 Esas – 2019/1382 Karar
TARİH: 17/12/2019
DAVA: Alacak (Ticari Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 17/03/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZET: Davacı vekili, davalı … firmasının aracılığı ile davalı …’a 23.800,00 TL bedel karşılığında bir araç satıp teslim ettiğini, ancak bedelinin ödenmediğini, davalılarca ödemenin şirket çalışanı …’e makbuz karşılığı yapıldığının ileri sürüldüğünü, ancak müvekkiline böyle bir ödeme yapılmadığını, davalı … müvekkili şirkette satış danışmanı olarak çalışmakta iken açık hesap çalışan davalı … gibi başka müşterilerinin de uzun süredir borçlarını ödemediklerinin görülmesi üzerine …’n bazı müşterilerden para aldığını, aldığı paraların bir kısmını şirkete aktarmadığını ancak miktarını bilmediğini beyan ettiğini, müvekkili şirket kayıtlarında …’a satılan araçtan dolayı ödeme kaydı bulunmadığını, ayrıca davalı tarafça ödeme makbuzları gönderilmediği için makbuzların geçerliliği ve ne kadar makbuz olduğu konusunda bilgi sahibi olunamadığını, müvekkili çok büyük zarara uğratıldığı için davalı … hakkında savcılığa şikayette bulunulduğunu, ceza soruşturma dosyasına sunulan makbuzlar incelendiğinde şirkete ait olmadığının görüldüğünü, davalı hakkında güveni kötüye kullanma suçundan ceza davası açıldığını, adı geçen davalının müvekkili adına para tahsil etme yetkisi bulunmadığını ileri sürerek 23.800,00 TL’nin ihtarname tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar … ve … vekili, araç bedelinin müvekkili … tarafından diğer müvekkiline bırakıldığını ve makbuz karşılığında davacı şirket yetkilisi …’e ödendiğini, davacının muhtelif tarihlerdeki ticari ilişkilerine ilişkin olarak …’e tahsilat yetkisi verdiğini ve bundan önce yapılan tahsilatları da kabul ederek zımnen onayladığını savunarak davanın reddini istemiştir. Davalı …, davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 17/12/2019 tarih ve 2014/936 Esas 2019/1382 Karar sayılı Kararı ile; ” ….…Davalı …’ün davacının satış danışmanı olarak çalıştığı sabittir. Davacı vekili, … ve … yetkilisi … hakkında Kartal 2. Asl. Ceza Mah. 2011/774 E. kamu davası açılıp halen Anadolu 37. Asliye Ceza Mah. 2013/125 E. sayılı dosyasında derdest olduğunu belirtilmiştir. Yargılama sırasında Anadolu 37. Asliye Ceza Mahkemesinin 2013/125 E, 2015/411 K, 09/12/2015 tarihli kararın 25/11/2015 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. Ceza yargılaması sonunda …’ın beraatine; …’ün ise hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma soçundan mahkumiyetine karar verilmiştir. Ceza dosyası incelendiğinde …’ün tahsil ettiği araç satış bedellerini uhdesinde tuttuğu kesin olarak ortaya konmuştur. Uyuşmazlık satışa konu … plakalı aracın bedelinin tahsiline ilişkindir. Dosyaya … tarafından düzenlenen makbuz sunulmuş olup davacı taraf, …’ün pek çok makbuz düzenlediğini, bunlardan bir kısmının davalar açıldıktan sonra düzenlendiğini ileri sürmüştür. Ne var ki, neticede davalı … ‘ün yetkili satış danışmanı olduğu sabittir. TBK.nun 40. maddelerine göre, yetkili bir temsilci tarafından bir başkası adına ve hesabına yapılan hukuki işlemin sonuçları, doğrudan doğruya temsil olunanı bağlar.aynı yasanın 47. maddesine göre de temsil olunanın açık veya örtülü olarak hukuki işlemi onamaması hâlinde, bu işlemin geçersiz olmasından doğan zararın giderilmesi, yetkisiz temsilciden istenebilir. Ancak, yetkisiz temsilci, işlemin yapıldığı sırada karşı tarafın, kendisinin yetkisiz olduğunu bildiğini veya bilmesi gerektiğini ispat ederse, kendisinden zararın giderilmesi istenemez. Bu durumda davalı …’ün aracın satış bedelini aldığı sabittir. Davacının defterleri bilirkişi marifetiyle incelenmiş, davalı …’in aldığı satış bedelini davacıya vermediği de anlaşılmaktadır. Davalı … de aksini ileri sürmemektedir. Dava, her üç davalıya karşı da yöneltildiğine göre davalıların birlikte edip etmedikleri önemlidir. Davalıların birlikte hareket ettiklerini gösteren hiç bir delil olmadığı gibi, benzer şekildeki çok sayıda mahkeme dosyasında da davalı … tek başına sorumlu kabul edilmiştir. Açıklanan sebeplerle davalı …’ün davacının araç satış bedelini tahsil edememesi nedeniyle uğradığı zararlardan sorumlu olduğu anlaşılarak onun yönünden dava kabul edilmiştir. Ancak talep ihtar tarihinden itibaren faiz işletilmesi olup, davalıya ihtar çekilmemiştir. Bu nedenle ilk dava tarihi olan 25/04/2013 tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine karar verilmiştir. Diğer iki davalının ise sorumluluğunun olmadığı anlaşılmakla onlara yöneltilen davanın reddine karar verilmiştir..” gerekçeleri ile; “1-Davalı …’e açılan davanın kabulü ile, 23.800 TL nin davalı …’den dava tarihi olan 25/04/2013 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte alınarak davacıya verilmesine; 2-Davalılar … ve …’a açılan davanın reddine;” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkilinin faaliyetini satış bedellerinin bankaya ödenmesi suretiyle sürdürmekte olduğunu, hiçbir zaman elden tahsilat yapmadığını, mahkemece salt bilirkişi raporlarına dayalı olarak karar verildiğini, oysa dosyadaki raporların hatalar içerdiğini, müvekkilinin ticari defter ve kayıtlarına itibar edilmeksizin sahte makbuz ve oto alım sözleşmesine dayanılarak hüküm kurulduğunu, Ceza davasında dosyaya sunulan makbuzların müvekkiline ait olmadığının ve müvekkili açısından hiçbir bağlayıcılığı olmadığının ve anılan ödemelerin yapılmadığının tespit edildiğini, sanık …’ün davalı şirketlerin kendisine zorla makbuz imzalattıklarını itiraf ettiğini, ayrıca bazı makbuzların da müvekkili tarafından savcılık şikayetinden sonra düzenlendiğini duruşma tutanaklarına geçen ifadesi ile beyan ve ikrar ettiğini, Davalı taraf müvekkil şirketten araç alım satımında komisyoncu olarak çalıştıklarını ikrar etmekle beraber, bu hususa dair ticari defter ve kayıtlarında herhangi bir kayıt bulunmadığının tespit edildiğini, Davalı …’ün müvekkil şirkette para alma yetkisine sahip olup olmadığı sorgulamadan yetkisiz kişiye yapıldığı iddia edilen ödemelerden-kabul anlamına gelmemek kaydıyla- müvekkil şirkete karşı sorumluluklarının devam etmekte olduğunu, …’ün eline tahsilat makbuzu alarak şirket dışında müşteri dolaşarak tahsilat yapmak gibi bir yetkisinin olmadığını, kaldı ki bu tutardaki ödemelerin banka kanalıyla yapılmış olmasının yasal bir zorunluluk olduğunu, Davalı … yetkilisi …ın ceza davasındaki ifadesinde aslında taraflar arasında elden tahsilat şeklinde bir uygulamanın bulunmadığını açıkça ortaya koyduğunu belirterek hükmün kaldırılmasını ve davanın kabulünü istemiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, araç satış sözleşmesi bedelinin tahsili istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda açıklanan gerekçelerle davalı …’e yönelik davanın kabulüne, diğer davalılara yönelik davanın reddine karar verilmiştir. Davacı, davalı … firması aracılığı ile davalı …’a satılan araç bedelinin ödenmediğini, davalı tarafça ödemenin makbuz karşılığında şirkette satış danışmanı olarak çalışmış olan davalı …’e yapıldığının iddia edildiğini, ancak adı geçen şahsın şirket adına para tahsil yetkisi olmadığı gibi söz konusu makbuzda belirtilen tutarın şirket kayıtlarında bulunmadığını ileri sürmüş, davalılar ise …’ün şirket adına para tahsil yetkisi bulunduğunu savunmuşlardır. Ceza dava dosyası incelendiğinde, davalılar … ve …-… ile dava dışı şahıslar hakkında hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçundan ceza davası açıldığı, İstanbul Anadolu 37.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 15/10/2015 tarih 2013/125 E., 2015/411 K. sayılı kararı ile, …’ün … şirketinde satış danışmanı olarak çalıştığı dönemde, … Şirketi ile bu şirkete ait araçların satışına aracılık eden firmalar arasında, satım bağlantıları ve satılan araçların bedellerinin aracı galeriler vasıtasıyla tahsilinden sonra … Şirketine teslimi ve verilmesinde hesaba yatırma, hatta elden nakit alınan paraları davacı şirkete teslim etmede …’in yetkili olduğu konusunda katılan ve sanıklar arasında ihtilaf bulunmadığı, …’in yetkileri kabul edildiği gibi uygulamanın da yıllarda böyle sürdüğü, galerilerin müşterilerden tahsil ettiği bir kısım paraları -havale edilip hesaba yatırılanlar hariç- … şirketine teslim edilmek üzere tahsilat makbuzu imzalanıp …’e elden verildiği, bu şekilde müşterilerin ve galericilerin sorumluluklarının sona erdiği, …’in ise elden aldığı 154.450,00 TL’yi … Şirketine teslim etmediği ve … tarafından harcandığı, …’in üzerine atılı suçu işlediği, … dışındaki sanıkların onun eylemine iştirak ettiklerine dair iddiayı doğrulayan yeterli delil elde edilemediği gerekçesiyle davalı …’ün atılı suçtan hapis ve adli para cezası ile cezalandırılmasına, diğer sanıkların beraatlerine karar verildiği, mahkumiyet kararının 25/11/2015 tarihinde kesinleştiği görülmüştür. Hukuk hakimi ceza mahkemesi kararındaki maddi olgu tespiti ile bağlı olduğuna göre, davalı …’ün davacı şirkette çalıştığı dönemde para tahsil etme yetkisinin bulunduğu, bu yetkisi ile düzenlemiş olduğu 24/11/2010 tarihli tahsilat makbuzu ile 09/11/2010 tarihli faturaya ilişkin olarak davalı aracı firma …’den 23.700,00 TL tahsil ettiği, ancak bu ödemeyi davacı şirkete aktarmadığı ve uhdesinde tuttuğu, suç teşkil eden bu haksız eylemi nedeniyle davacıya karşı sorumlu olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır. Diğer davalıların ise davalı … ile eylem birliği içinde hareket ettiklerine dair dosya kapsamında bir delile rastlanılmamış olmakla, davalıların bir sorumlulukları bulunmamaktadır. Nitekim davacı tarafça açılan benzer bir davada aynı yönde verilen karar da Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 15/11/2018 tarih 2017/2628 E., 2018/5852 K. sayılı kararı ile onanmıştır. Bu itibarla mahkemece davalı … dışındaki davalılara yönelik davanın reddine ilişkin verilen kararda bir isabetsizlik görülmemiş olup, açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 162,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70.TL istinaf karar harcının istinaf eden davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince tarafa tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 17/03/2022 tarihinde HMK’ nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.