Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/275 E. 2023/474 K. 23.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/275 Esas
KARAR NO: 2023/474 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2016/1241 Esas – 2020/326 Karar
TARİHİ: 16/07/2020
DAVA: İtirazın İptali (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 23/03/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkil şirketin, davalı ile acentelik sözleşmesi akdedildiğini ve buna istinaden Beyoğiu …noterliği 04.07.2014/… yevmiye sayılı vekaletname ile sözleşme yapma ve prim tahsil etme yetkisi verildiğini, ancak davalının müvekkil şirkete olan borçlarını ödemediğini, borçların ödenmesi için 15.06.2015 tarihine kadar süre verildiğini, aksi takdirde acenteliğin başka bir İhtara gerek kalmaksızın fesih edileceğinin bildirildiğini, borçların ödenmemesi üzerine Beyoğlu …noterliğinden 14.07.2015/… yevmiye sayılı azilname ile acentelik görevinin sona erdirildiğini, alacağın tahsili için de Anadolu …icra müdürlüğünün …E saytlı dosyası üzerinden takibe geçirdiğini, İtiraz üzerine takibin durduğunu öne sürerek, itirazın ıptafine ve % 20 tazminata mahkumiyetine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, müvekkilinin Nisan 2011 tarihinden acenteliğin iptal edildiği tarihe kadar … Sigorta A.Ş’ nin acenteliğini sürdürdüğünü, … Sigorta A.Ş’ nin Mart 2013 tarihinde … Sigorta A.Ş.’ ye satılması neticesinde müvekkilinin her iki sigorta şirketinin acenteliğini yaptığını, …„Ltd. şirketinin sahip oiduğu araçlara, Kasım 2014 tarihinde müvekkil tarafından … sigorta A.Ş/ den filo kasko poliçesi yapıldığını Aralık 2014 ayında … Ltd. Şti.’ nin söz konusu poliçeden araçlarına asistans ve kiralık araç hizmeti verilmediği gerekçesiyle sıkıntı çıkmaya başladığını ve Ödemelerini de yapmadığını, 27.04,2015 tarihinde 34,000 TL, 29.04.201S tarihinde 16.000 TL, 01.06.2015 tarihinde 15.000 TL ofmak üzere toplam 65.000 TL ödeme yaptığını ve söz konusu tutarların, 27.04.2015 tarihinde 15.000 TL, 27.04.2015 tarihinde 14.836.34 TL, 27.04.2015 tarihinde 2.847.75 TL, 29.04.2015 tarihinde 15 681.00 TL, 29 04.2015 tarihinde 650.00 TL ve 01,06.2015 tarihinde 4,557.70 TL, 01.06 2015 tarihinde 30.00 TL olmak üzere toplam 53.602.79 TL’ nin, davacı hesabına müvekkil tarafından aktarıldığını, aradaki farkın, bu poliçe ödemelerinin sigortalı tarafından geç yapılması nedeniyle müvekkiline ait ve davacı şirket nezdindeki afacağından (prim komisyonundan) prim borçlarının mahsup edilmesinden ileri geldiğini, bu dönem içerisinde davacının, … Ltd. şirketinin ödeme yapmadığı, poliçesinin iptal edilmesi gerektiği, … tarafından ileriki vadeye çek teklifinde bulunulduğu, ancak davacı tarafından çek ödemesinin kabul edilmediği ve poliçenin prim borcu sorgulanmaksızm sanki tahsilat yapılmış gibi …’ a ait poliçe ve zeyilnameler için davacı şirket tarafından makbuz oluşturularak kötü niyetle borçlu gösterilmelerine ilişkin mail yazışmalar yapıldığını savunarak davanın reddini ve %40 kötü niyet tazminatına mahkumiyetini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi16/07/2020 tarih 2016/1241 Esas – 2020/326 Karar sayılı kararında; “Dava, acentelik sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için girişilen icra takibine vaki itirazın iptaline ilişkindir. Davacı vekili , davalı tarafın acentelik sözleşmesi gereğince tahsilat yaptığı ancak tahsil edilen paranın müvekkiline ödenmediğini, bu nedenle icra takibine girişildiğini iddia etmekte, davalı vekili ise yapılan tahsilat tutarlarının davacıya ödendiğini ve müvekkilinin davacı tarafa borcunun kalmadığını savunmaktadır. İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün ….E sayılı dosyası incelendiğinde; Davacı vekilinin 22/03/2016 tarihinde 105.671,14 -TL asıl alacak, 7.427,80-TL İşlemiş faiz olmak üzere toplam 113.098,94 TL alacak için davalı aleyhine icra takibine giriştiği, davalının itirazı üzerine takibin durduğu ve davacı vekilinin “1” yıllık hak düşürücü süre içerisinde itirazın iptali davası açtığı anlaşılmaktadır. Davacı ile davalı arasında 05.07.2014 tarihli “Sözleşme Yapma ve Prim Tahsiline Yetkili Acentelik Sözleşmesi” düzenlenmiştir. Sözleşmenin konusu; davalı acentenin, yangın, nakliyat, kaza, ferdi kaza, trafik, hukuksal koruma, kredi, makine montaj, îiraat, sağlık branşlarında davacı adına hizmet yapmasıdır. 3.B.2-) Sözleşmenin Feshi: Davacımn, 01.06.2015 tarihinde davalı acenteye bildiri göndererek, 2015 Mart ayı tahsilat raporunda, acenteliğin kafan borç/ vadesi gelmiş borç oranının ilgifi ay için % 44, son iki aylık ortalamasının %45 olarak gerçekleştiği, bu oranların, müvekkil şirketin kabul edilebilir sınırlarının çok üstünde olduğu, 15.06.2015 tarihine kadar %0 çıkmaması halinde acenteliğin başka bir ihtara gerek kalmaksızın fesih edileceğinin bildirildiği, bu bildirinin hangi tarihte davalıya ulaştığı konusunda tebliğ belgesinin olmadığı. Davacının, Beyoğlu … Noterliğinden 14.07.2015/… yevmiye sayısı ile davalıya gönderdiği AZİLNAME’de, 04.07.2014 tarihli acentelik sözleşmesi ve bu sözleşmeye müsteniden Beyoğlu … Noterliğinden 04.07.2014/… sayı ile tasdikli acentelik vekaletnamesinin haklı sebeple feshedildiği bildirilmiştir, Bu ihtarnamenin de davalıya tebliğine ilişkin bir belge yok ise de davalı, bu azilnameyi aldığını kabul etmiştir. Mahkememizce taraf defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılarak rapor tanzimi için dosyanın bir mali müşavir bir de sigorta uzmanından oluşan bilirkişi heyetine tevdi edilmesine karar verilmiş, … ve … tarafından hazırlanan 29.08.2018 günlü raporda Davacı şirket, 2015-2016 yılında, (GİB) Gelir İdaresi Başkanlığınca başlatılan e-defter uygulamasına geçmiş olduğu,, yevmiye ve kebir defterlerinin açılış ve kapanış e-beratlarının GİB tarafından süresinde onaylandığı, yasaya uygun tutulduğu, Davalının ibraz ettiği 2015 yılı ticari defterlerden, zorunlu kapanış tasdikine tabi Yevmiye defterinin süresinde noter kapanış tasdikinin yaptırıldığı, kanuna uygun tutulduğu, davacının ticari defterlerinde gözüken bakiye 105.671.14 TL prim borcunu ödediğine ilişkin bir belgenin dosyaya surıulmaması nedeniyle davalının bu ödemeyi yaptığını kanıtlayamadığı ancak huzurdaki uyuşmazlıkta, Davalı Acente prîm için aldığı çekleri Davacı Sigortacıya teslim ettiği gibi ve Davacı Sigortacı tarafından bu çekler bir itiraza uğramadan Davalı Acentenin hesabına işlendiği, bu halde bu çeklerin tahsîî edilememesi nedeni ile doğan prim borcundan, artık davalı Acente sorumlu tutulamayacağı mütala edilmiştir. Davacı ve davalı tarafın itirazı üzerine dosyanın yeni bir bilirkişi heyetine tevdi edilmesine karar verilmiş, … ve … tarafından hazırlanan 29.04.2019 günlü raporda ise ; … firması tarafından çek düzenlendiğine dair herhangi bir belgenin davacı ve davalı firma kayıtlarında yer almadığ tespiti yapılmıştır. İlk rapor ile itirazlar üzerine alınan ikinci rapor arasında mübayenet oluşması nedeniyle dosyanın mahkememizce resen seçilecek yeni bir bilirkişi heyetine tevdi edilmesine karar verilmiştir. Bilirkişi heyeti tarafından tanzim edilen rapor mübayeneti giderici, denetime açık ve hüküm kurmaya elverişli olduğu anlaşılarak hükme esas alınmıştır. Buna göre, icra dosyası, acentelik sözleşmesi, taraf ticari defter ve kayıtları ve bilirkişi raporlarının tüm dosya kapsamı ile birlikte incelenmesi sonucunda, … ve … tarafından hazırlanan 29.08.2018 tarihli raporda yer alan ve Davacı …’ın sunduğu, Mart 2016 Ayı Kesin Hesap Ekstresi’ndeki Vadesi gelmiş Borcunuz 105.671,14.TL TOPLAM ÇEK TUTARINIZ kaydına dayanarak verilen prim borcuna karşı çek verildiği görüşüne Davacı … tarafından yapılan çek verilmediği itirazı 29.04.2019 günlü raporda incelenmiştir. 29.04.2019 günlü raporda yapılan bu inceleme sonucunda … Firması tarafından çek düzenlendiğine dair herhangi bir belgenin davacı ve davalı firma kayıtlarında yer almadığı tespiti yapılmıştır.Diğer yandan Davalı da davaya cevap dilekçesinde, ancak davacı tarafından çek ödemesinin kabul edilmediği beyanı vermiştir. Bu halde davacının ticari defterlerinde gözüken bakiye 105.671.14 TL prim borcunu ödediğine ilişkin bir belgenin dosyaya sunulmaması nedeniyle davalının bu ödemeyi yaptığını kanıtlayamadığı anlaşılmakla davanın kısme kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.”gerekçesi ile, -Davanın KISMEN KABULÜ İLE; Davalı borçlunun İstanbul Anadolu … İcra müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın kısmen iptali ile takibin 105.671,14 TL asıl alacak üzerinden devamına, Asıl alacağın takip tarihinden itibaren avans faiz uygulanmasına, Fazlaya ilişkin taleplerin reddine, -Alacağın likit olmaması nedeniyle İcra İnkar Tazminatı talebinin reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle, yerel mahkeme ilamının davanın kısmen kabulüne yönelik kısmının davalı müvekkili lehine bozularak ortadan kaldırılması ve davacı tarafından açılan itirazın iptali davasının tümden reddine karar verilmesi için istinaf kanun yoluna müracaat ettiklerini, Davacı tarafından başlatılan takibe süresinde itiraz edildiğini, itirazın hem icra dairesinin yetkisine hem de borca yönelik olduğunu; ancak yerel mahkeme tarafından icra dairesinin yetkisine yönelik itiraz konusunda bir karar verilmeksizin işin esasına geçilip davanın esası hakkında karar verilmesinin, açıkça usul ve yasaya aykırılık teşkil ettiğini; Cevap dilekçesinin deliller kısmında tanık olarak dinlenmesi talep edilen maddi vakıalar konusunda bilgisi ve görgüsü olan …’un dinlenmediğini; bu konudaki taleplerinin Yerel Mahkeme tarafından usul ve yasaya aykırı olarak red edildiğini; dinlenmesini istedikleri tanığın, taraflar ve dava dışı … Ltd. Şti. arasındaki konuları çok iyi bildiğini; yerel mahkeme kararının bu yön ile (eksik inceleme ve hatalı değerlendirme) de bozularak ortadan kaldırılması gerektiğini, Yerel mahkemenin, her türlü denetimden uzak, soyut ve gerekçeli olmayan, açıkça usul ve yasaya aykırı olarak düzenlenen 11.10.2019 (raporda tarih 11.10.2018 olarak yazılmıştır) tarihli raporda hiçbir yasal gerekçesi olmadığı halde doğrudan “… ve … tarafından hazırlanan 29.04.2019 günlü rapora itibar (!) edildiği, davalı müvekkilin itirazının haksız olduğu” şeklindeki raporuna itibar ederek davanın kısmen kabulüne karar verdiğini, Yerel mahkemenin ilk ve ikinci alınan bilirkişi raporlarının mubayenet içermesi nedeniyle çelişkinin giderilmesi için üçüncü bir rapor alınmasına karar verdiğini; yerel mahkemenin bu ara kararındaki kastının, hangi raporun doğru olduğu yönündeki değerlendirmeden uzak olarak dava konusu meseleyi yeniden ele alıp ona göre yeni bir bilirkişi raporu alınması olduğunu; hal böyle olmasına rağmen, üçüncü raporu düzenleyen bilirkişilerin, 29.04.2019 günlü rapora itibar edilmesi gerektiğini belirterek hem bilirkişilik görevini ve yetkisini aşmıştıklarını hem de açıkça usul ve yasaya aykırı davrandıklarını; Söz konusu üçüncü raporun tarafsız ve objektif olmadığı yönündeki itirazlarına rağmen, yerel mahkemenin itirazlarını kabul etmediğini ve usul ve yasaya aykırı olarak düzenlenen üçüncü bilirkişi raporuna itibar ederek, davanın kısmen kabulüne karar verdiğini; Yerel mahkeme tarafından hükme esas alınan bilirkişi raporunun denetime elverişli olmadığını; bilirkisi raporunda davalı müvekkilinin itirazında haksız olduğunu, dolayısıyla 105.671,14 TL. miktardan sorumlu olduğu belirtilmekte ise de, bilirkişinin bu kaanatini hukuki bir gerekçeye dayandırmadığını; davalı müvekkilin neden bu miktardan sorumlu olduğu hususunu yasal olarak açıklayamadığını; söz konusu bilirkişi raporlarının denetime elverişliliklerinin olmadığını; Yerel mahkemenin, bütün yazılı dilekçeleri ve duruşmalar sırasındaki sözlü beyanlarında da belirttikleri gibi, dava dışı … Ltd. Şti. tarafından sigorta ettirilen araçların sigorta bedellerinin davalı müvekkili tarafından tahsil edilmediği gerçeğini izah etmelerine rağmen, söz konusu sigorta bedelleri davalı müvekkili tarafından tahsil edilmiş de davacı sigorta şirketine ödenmemiş gibi bir düşünceye kapılıp, netice de usul ve yasaya aykırı bir karar verdiğini; yerel mahkemenin bu yöndeki kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalı müvekkilinin, dava dışı … Ltd. Şti.’den tahsil etmediği bir sigorta bedelini sanki tahsil etmiş gibi ya da sigorta bedeline kefil olmuş gibi ödeme durumu ile karşı karşıya bırakıldığını; Yerel mahkemenin, davacı tarafın ticari defterlerine de dayandığını; bu durumun da usul ve yasaya aykırı olduğunu; Yargıtay kararlarına göre bu gibi durumlarda sadece davacı sigorta şirketinin ticari defterlerine mutlak olarak dayanılamayacağını; davalı müvekkilinin ticari defterlerine göre, davacı sigorta şirketine karşı bir borç görünmediğini; kaldı ki; davalı müvekkilinin ticari defterlerinin usul ve yasaya uygun olarak tutulduğunu ve açılış ve kapanış tasdiklerinin yapıldığını; bu yön ile de yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Bu tür uyuşmazlıklarda, davacı sigorta şirketinin ticari defter ve kayıtlarının salt tek başına delil olamayacağının Yargıtay kararları ile hükme bağlandığını; yerel mahkemenin kararına bakıldığında, davacı sigorta şirketinin ticari defterinin delil olarak hükme esas alındığının açıkça belli olduğunu; bu itibariyle de yerel mahkeme kararının hem Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına hem de usul ve yasaya açıkça aykırılık teşkil ettiğini; Ayrıca, davaya karşı cevap dilekçelerinde de belirttiklerini, Aralık 2014 ayında dava dışı … Ltd. Şti.’nin, söz konusu poliçeden araçlarına asistans ve kiralık araç hizmeti verilmediği gerekçesi ile poliçe bedellerini ödemede sıkıntı çıkarmaya başladığını ve ödemelerini de yapmadığını, Nisan-Haziran 2015 aylarında … Ltd. Şti.’nin; 27/04/2015 tarihinde 34.000,00-TL, 29/04/2015 tarihinde 16.000,00-TL, 01/06/2015 tarihinde 15.000,00-TL olmak üzere toplam 65.000,00-TL. ödeme yaptığını ve söz konusu tutarların; 27/04/2015 tarihinde 15.000,00-TL, 27/04/2015tarihinde 14.836,34-TL, 27/04/2015 tarihinde 2.847,75-TL, 29/04/2015 tarihinde 15.681,00-TL, 29/04/2015 tarihinde 650,00-TL, 01/06/2015 tarihinde 4.557,70-TL, 01/06/2015 tarihinde 30,00-TL, olmak üzere toplam 53.602,79-TL. davacı … Sigorta A.Ş. / Yapı Kredi Sigorta A.Ş. hesabına müvekkili davalı tarafından aktarıldığını, (Aradaki farkın bu poliçe ödemelerinin sigortalı tarafından geç yapılması nedeni ile davacı müvekkile ait olduğunu ve davacı şirket nezdindeki alacaklarından / komisyonundan prim borçlarının mahsup edilmesi nedeni ile oluşan alacaklarına istinaden mahsup edildiğini) Bu dönem içerisinde davacı … Sigorta A.Ş.’ye … Ltd. Şti.’nin ödeme yapmadığını ve poliçesinin iptal edilmesinin gerektiğini (diğer müşteriler tarafından ödenmeyen poliçeler iptal edildiği halde), … Ltd. Şti. tarafından ileri vadeli çek teklifinde bulunulduğunu, ancak davacı şirketçe çek ödemesinin kabul edilmediğini ve poliçenin prim borcu sorgulanmaksızın sanki tahsilat yapılmış gibi …’a ait poliçe ve zeyilnameler için davacı şirket tarafından makbuz oluşturularak, davacı tarafın kötü niyetle davalı müvekkilin borçlu gösterilmesine dayanak olarak hazırlanan duruma ilişkin sair mail yazışmalarının yapıldığını, (Bunların cevap dilekçesi ekinde dosyaya sunulduğunu) davacı tarafın, ödenmeyen poliçe primlerine ilişkin kanundan kaynaklanan zorunlu iptal prosedürünü kasten yerine getirmeyerek fiili durum oluşturduğunu ve davalı müvekkilinin yasaya aykırı olarak borç altına soktuğunu, Davacı sigorta şirketinin, müşteri çeklerini kesinlikle kabul etmediği gibi poliçeyi de iptal etmeyerek zararın oluşmasına neden olduğunu, ilgili poliçeler davacı şirketin genel müdürlüğü tarafından düzenlenmiş olup poliçe üzerinden yapılan her tür değişikliğin davacı şirket tarafından yapılabilmekte olduğunu; acenta ekranında müdahale yetkisi verilmediği gibi acentenin sadece sözleşme yapmaya aracılık etme ve prim tahsilatı konusunda yetkilendirildiğini; normalde acentalık yetkileri dahilinde poliçe düzenleme ve iptal etme yetkisi varken dava konusu poliçede bu yetkinin verilmediğini; otomatik iptal prosedürü olan ve davacı sigorta şirketinin, dava dışı … Ltd. Şti.’ne ihtar çekerek ödemelerini yapmadığı ve bu nedenle poliçesinin iptal edileceğine yönelik sorumluluğunu yerine getirmediğinin açık olduğunu, Bunun yanı sıra davalı müvekkile borç isnat edilerek on – line poliçe üretim ekranının Nisan 2015 tarihinde kapatılmış olmasına rağmen, … Ltd. Şti. poliçesi iptal edilmeyerek kötü niyetle davalı müvekkile borç oluşturulduğunu; hatta davalı müvekkilin acenteliğinin Temmuz 2015 tarihinde iptal edilmesine rağmen, … Ltd. Şti. Poliçelerinin tüm borcu davalı müvekkilden talep edildiğini; davacı sigorta şirketçe yapılan bu geciktirmenin gerçek nedeninin poliçeye ilişkin iade priminin çıkmaması amacıyla yapıldığının aşikar olduğunu, Bu duruma rağmen davalı müvekkilin acente ekranlarının kapatıldığını, haksız olarak acenteliğinin iptal edildiğini; banka teminat mektupları süresi içerisinde yenilenmiş olmasına rağmen (Nisan 2015 tarihli 5.000,00-TL ve Temmuz 2015 tarihli 20.000,00-TL olmak üzere 25.000,00-TL) haksız olarak nakde çevrildiğini; bu durum müvekkili davalının ticari faaliyetine onarılmaz zararlar verdiğini, Müvekkili davalıdan, akdedilen poliçelere ilişkin prim alacağının tahsil edilemeyeceğini; bu duruma ilişkin Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 1989 / 4424 Esas ve 16.06.1989 karar tarihli 1989 / 3678 sayılı kararının açıkça bu durumu düzenlediğini, acentenin, tahsil etmiş olup, sigorta şirketine intikal ettirmediği sigorta priminden dolayı sorumlu olduğunu, acentenin tahsil edemediği sigorta priminden sorumlu olmadığını ve sorumlu da tutulamayacağını; 29.08.2018 tarihli bilirkişi raporu yerel mahkemece ilk yaptırılan bilirkişi raporu 29.08.2018 tarihli raporun, usul ve yasaya uygun olduğunu; yerel mahkemece usul ve yasaya uygun olarak hazırlanan söz konusu rapora göre karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme sonucu başkaca bilirkişi raporları alındığını 29.04.2019 tarihli bilirkişi raporunun bilirkişiler tarafından dosya içerisinde yer alan tüm belge ve bilgiler incelenmeden düzenlenmiş olduğunun anlaşıldığını; dosyaya incelemeler sırasında sunmuş oldukları e – maillerin incelenmediğinin görüldüğünü; delil olarak sunulan belgeler incelenmeden rapor hazırlandığı anlaşıldığından, bilirkişilerin sadece defter kayıtlarını incelemiş olmalarının usul ve yasaya aykırı olduğunu; defter kayıtlarının da bilirkişilerce eksik incelendiğini ve buna bağlı olarak da hatalı değerlendirildiğini, söz konusu bilirkişi raporunun kabul edilmediğini; önceki bilirkişi raporu ile taban tabana zıt bir bilirkişi raporunun söz konusu olup, her iki raporun zıtlık gerekçelerinin belirtilmediğini; ihtarname tarihinin ilk ve ikinci bilirkişi raporunda da belirlenmemesine rağmen her iki bilirkişinin faiz konusundaki değerlendirilmelerinin de çelişkili olduğunu; usul ve yasaya aykırı bir şekilde verildiği açıkça anlaşılan bilirkişi raporunun hükme esas alınmasını talep etmelerine rağmen, yerel mahkemenin söz konusu raporu esas alarak usul ve yasaya aykırı bir şekilde davanın kısmen kabulüne karar verdiğini, İtiraza konu bilirkişi raporunda, daha önceki bilirkişiler tarafından verilen 29.08.2018 tarihli rapora atıfta bulunulmadığını, dosyanın bütünüyle ve eski raporun tespitleri bağlamında değerlendirilmediğinin anlaşıldığını; her iki rapor arasındaki çelişkinin giderilmesine yönelik bir ifade ve gerekçenin raporda yer almadığını, Bu itibarla, ilk verilen 29.08.2018 tarihli bilirkişi raporunda, dava konusu olay nitelendirilirken, raporun 4. Sayfasında, davacının davalı tarafından tahsil edemediği primleri davalıdan talep ettiği hususunun anlaşıldığının belirtildiğini, dosyaya sunulan eski rapor, acente olan davalı ile sigorta şirketi olan davacı arasındaki hukuki ilişkiyi hiçbir tereddüte mahal bırakmayacak şekilde ortaya koymuş olmasına rağmen, itiraza konu 29.04.2019 tarihli bilirkişi raporunda ise bu değerlendirmelerin bir kenara bırakıldığını, Bu bağlamda, bilirkişiler tarafından yapılan değerlendirme sonucunda şu yanlış anlamın ortaya çıktığını; davalı müvekkilin, sigorta primini dava dışı … Ltd. Şti.’nden tahsil ettiğini, tahsil ettiği bu prim bedellerini davacı sigorta şirketine intikal ettirmeyerek borçlu durumuna düştüğünü; dava konusu somut olayda böyle bir durumun olmadığını; dava dışı … Ltd. Şti.’nin 50.755,04.-TL. tutarında bir prim ödemesi yaptıktan sonra bir daha prim ödemesi yapmadığını; dolayısıyla söz konusu borçtan dolayı davalı müvekkili acentenin sorumluluğunun olmasının söz konusu olamayacağını; kaldı ki; dava dışı … Ltd. Şti.’nin prim borçlarından dolayı, davalı müvekkilin uyarılarına rağmen poliçeleri iptal etmeyen davacı sigorta şirketinin, zararın büyümesine de neden olduğunu, Bu açıklamalardan da bilirkişilerin dava konusu hukuki ihtilafı anlamadıklarının ortaya çıktığını; dava dışı … Ltd. Şti. tarafından davacı sigorta şirketine ödenmeyen sigorta primlerin, bu dava yolu ile acente olan davalı müvekkilden tahsil edilmeye çalışıldığını; itiraza konu raporu düzenleyen bilirkişilerin ise, dava dışı … Ltd. Şti. tarafından davalıya ödenmiş gibi düşünerek primlerin davacı sigorta şirketine ödenmediğini kabul ederek bu duruma göre yanlış ve hatalı bir değerlendirme yaptıklarını; aslında, olayın tamamen tersi bir durum olduğunu, bilirkişilerin raporda belirtmiş oldukları kanaate dayanak yaptıkları Yargıtay kararlarının da acente tarafından tahsil edilen sigorta primlerinin, sigorta şirketine ödenmemesi haline dair olduğunu; Bunun yanında, bilirkişilerin taraflar arasında mutabakatın varlığından bahsettiklerini; söz konusu mutabakatın, davacı sigorta şirketi ile davalı acente olan müvekkili arasındaki borç ilişkisine dair bir mutabakat olmadığını; söz konusu mutabakatta, müvekkili davalının kendisine ait hakettiği komisyon alacaklarının, dava konusu poliçe borcundan tek taraflı ve haksız şekilde düşülmesi sonrasında, dava dışı … Ltd. Şti.’nin ilgili prim borcunun miktarına dair bir mutabakat olduğunu; dava dışı … Ltd. Şti.’nin prim borcu miktarında bir ihtilaf söz konusu olmayıp, esasen bu prim borcundan dolayı davalı müvekkili acentenin, haksız olarak alacaklarına el konulması ve yine bu bağlamda sorumluluğuna gidilip gidilemeyeceği noktasında olduğunu; dolayısıyla, dava dışı … Ltd. Şti.’nin prim borcunun, davalı acente olan müvekkilden talep edilmek istenmesinin açıkça haksız, usul ve yasaya aykırı olduğunu, hakkaniyete de aykırılık teşkil ettiğini, Bilirkişi raporunda, acentenin ödeme borcunu düzenleyen TTK 112. maddeden bahsedildiğini; söz konusu madde itibari ile de davalı acente olan müvekkilinin sorumluluğunun mümkün olmadığını; söz konusu maddede de “acente, müvekkiline ait olan parayı göndermekle veya teslim etmekle yükümlü olup da bunu yapmazsa ….” şeklinde olduğunu; yukarıda da izah edildiğini, davalı müvekkilin prim tahsilatı yapmadığını; yapmış olduğu tahsilatı davacı sigorta şirketine ödediğini; kalan prim borcunun da dava dışı … Ltd. Şti. tarafından ödenmediğini; ödenmemesi nedeniyle de davacı sigorta şirketine intikal ettirilmediğini; Bilirkişiler tarafından, TTK’na atıf bulunularak acente hükümlerine değinilmiş ise de esasen 2007 yılında yürülüğe giren 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu ve özellikle 23. maddesi uyuşmazlığın çözümünde göz önüne alınmasının gerekli olduğunu, Tüm poliçelerde prim ödeme klozunun olduğunu; bu klozun sigortacının sorumluluğu, sigorta priminin peşin ve defaten ödenmesi kararlaştırılmış ise sigorta poliçesi peşinatının tahsili ile başladığını; aksi halde, poliçe teslim edilmiş olsa dahi sigorta şirketinin sorumluluğunun başlamayacağını; davacı … Sigorta A.Ş.’nin ise poliçe peşinatının 25 gün içerisinde, taksitlerin de vadesinden 15 gün içerisinde şirkete ödenmediği takdirde poliçeler için davacı şirketin ihtarname gönderip otomatik olarak poliçeleri iptal etmesi gerektiğini; dava konusu poliçeler için davacı şirket tarafından bu uygulamanın kasıtlı olarak yapılmadığını, Poliçe peşinatının, davalı müvekkilin acentelik cari hesabındaki komisyon alacaklarından, haksız bir şekilde tahsil edilerek kapatıldığını, poliçelerin haksız, kötü niyetli, usul ve yasaya aykırı ve tek taraflı ayakta tutulduğunu; bu konuya dair mail yazışmalarının bilirkişiler tarafından dikkate alınmadığını, Dava dosyasında bulunmasına rağmen davalı müvekkilinin, dava dışı … Ltd. Şti.’nin cari hesap ekstresinin incelenmediğini; müşterinin bu poliçeler dışında diğer poliçelerinin de mevcut olduğunu; acentelik banka hesabına yapılan ödemelerin tek başına dava konusu bu poliçeler ile de bağdaştırılmasının yanlış olduğunu; bu bağlamda tahsilatın tamamının dava konusu bu poliçeden düşülmesinin de yanlış olduğunu, Ayrıca, dava dışı … Ltd. Şti.’nin prim borcuna karşılık verdiği çekler davacı sigorta şirketince kabul edildiğini ve defterine işlendiğini; bu nedenle de taraflar arasındaki acentelik sözleşmesi uyarınca davalı müvekkili acentenin, ödenmeyen prim borcundan dolayı bir sorumluluğunun söz konusu olmayacağını, 11.10.2019 tarihli bilirkişi raporunu, yerel Mahkemenin ara kararı uyarınca düzenlenme amacı, mantalitesi ve içeriği yönünden kabul etmelerinin mümkün olmadığını; Yerel Mahkeme’nin, 02.07.2019 tarihli ara kararında “davalı tarafın itirazlarının değerlendirilmesi ve mahkememizce alınan her iki rapor arasındaki çelişkilerin giderilmesi için mahkememiz ve istinaf mahkemesinin denetimine açık hüküm kurmaya elverişli yeni bir rapor tanzimi için dosyanın mahkememizce resen seçilecek bir mali müşavir ve acentelik konusunda uzman nitelikli hesaplama uzmanından oluşan…” şeklinde yeni bir bilirkişi heyeti kurulmasına karar verdiğini; oysa ki; söz konusu raporun mahkemenin bu ara kararında amaçladığı durumdan çok uzak olduğunu; Yerel Mahkeme’nin ara kararı uyarınca, yeni heyetin önceki raporların değerlendirmesi bir yana yeniden bir inceleme ve değerlendirme yaparak raporunu düzenlemesi gerektiğini; halbuki; yeni bilirkişi heyetinin, mahkemenin ara karar ile amaçladığının aksine, doğrudan dosyadaki 29.04.2019 tarihli rapora itibar edildiğini belirttiklerini, ayrıca, bilirkişi heyetinin, dava konusu meselenin çözümü noktasında çok önemli olan bir konuyu görmezden geldiğini; o da; söz konusu poliçe bedelinin dava dışı … Ltd. Şti. tarafından ödenmemesi olduğunu; … Ltd. Şti. tarafından poliçe borcunun ödenmediğini ve bu nedenle poliçelerin iptal edilmesi gerektiği yolundaki davalı müvekkilin uyarılarına rağmen davacı sigorta şirketi tarafından poliçe iptali yapılmadığını; İleri sürerek, İlk Derece Mahkemesi olan İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016 / 1241 E., 16.07.2020 tarih ve 2020 / 326 K. sayılı ilamı ile verilen istinaf talebine konu “davanın kısmen kabulü” kararının bozularak kaldırılmasına ve istinaf incelemesi sonucu “davanın reddine” dair karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili katılma yoluyla istinaf dilekçesinde özetle, yerel mahkemeden sadır olup 16.07.2020 tarihli kararının “takip tarihinden itibaren avans faiz uygulanmasına, fazlaya ilişkin taleplerin reddine” ilişkin ve “icra inkar tazminatı talebinin reddine” ilişkin hükümleri bakımından, yasal süresi içinde katılma yolu ile kanun yoluna başvurduklarını ve istinaf incelemesi yapılarak, kararın söz konusu hükümlerinin kaldırılması ile takip öncesi faiz taleplerinin de kabulü ile tüm talepleri bakımından ve icra inkar tazminatı talepleri bakımından davanın kabulüne karar verilmesini talep ettiklerini; Her ne kadar davalı tarafça davanın kabulüne ilişkin karar istinaf edilmiş ise de, istinaf taleplerinin kabulünün mümkün olmadığını; kararda da belirtilmiş olduğu üzere, yargılama aşamasında yapılan incelemeler neticesinde, davalı tarafın müvekkili şirkete 105.671,14 TL prim borcunun bulunduğu, davalı tarafından aksi yöndeki iddialarının ispat edilemediği, itirazın haksız olduğu hususlarının sübuta ermiş bulunduğunu; Bunun yanı sıra, mahkemece takip tarihinden itibaren avans faize hükmedildiğini ve fazlaya ilişkin taleplerin reddine karar verilmiş ise de, takip öncesi faiz taleplerinin de kabulü gerektiği kanaatinde olduklarını; dosyada mübrez Acentelik Sözleşmesi’nin 5.9.maddesi hükmü uyarınca müvekkili şirketin takip öncesi faiz hakkının bulunduğunu; Ayrıca, alacağın varlığının taraflarca da kabul edilmiş bir sözleşmeye de dayanması ve alacağın tespit edilmiş olması karşısında icra inkar tazminatı taleplerinin de kabulü gerektiği kanaatinde olmakla işbu yöndeki taleplerinin de kabulünü talep ettiklerini, Tüm bu sebeplerle, davalı tarafın istinaf taleplerinin reddine ve müvekkili şirket istinaf taleplerinin ise kabulüne karar verilmesini talep ettiklerini, İleri sürerek, İstanbul Anadolu 4. Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 16.07.2020 tarihli “takip tarihinden itibaren avans faiz uygulanmasına, fazlaya ilişkin taleplerin reddine” ilişkin ve “icra inkar tazminatı talebinin reddine” ilişkin bulunan kararların kaldırılmasına/düzelterek onanmasına, yargılama gideri ve vekâlet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava acentelik sözleşmesinden doğan bakiye açık hesap alacağının tahsili amacıyla başlatılan ilamsız takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstanbul Anadolu 15 İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyası kapsamından, davacının davalı aleyhine “14/07/2015 tarihli 105.671,14-TL tutarında ödenmemiş prim alacağından kaynaklanan cari hesap borcu” açıklaması ile 105.671,14-TL asıl alacak, 7.427,80-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 113.098,94-TL alacağın tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlattığı, davalının yasal süre içerisinde icra dairesinin yetkisine ve borca itiraz ederek takibi durdurduğu, yetkili icra dairesinin davalının ikametgahı olan Bursa icra dairesi olduğunu belirttiği, davacının bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde eldeki itirazın iptali davasını açtığı anlaşılmıştır. İtirazın iptali davaları takibe sıkı sıkıya bağlı davalardan olup, takibin yetkili icra dairesinde başlatılmış olması İİK’nun 67 ve HMK’nun 114/2 fıkraları uyarınca özel dava şartı mahiyetindedir. Davalı tarafından icra dairesinin yetkisine yapılan itirazın ilk derece mahkemesince değerlendirilmediği anlaşılmış olup, dava şartı olan bu konuda olumlu olumsuz bir karar verilmemesi yerinde olmamıştır. Davacı tarafından, davalının müşterilerinden tahsil ettiği primleri davacıya ödemediği iddia olunmuş; davalı tarafından, takip konusu edilen tutarın dava dışı müşteri … Ltd Şti’ye yapılan … poliçe numaralı 13/11/2014 başlangıç, 13/11/2015 bitiş tarihli … Kasko Filo Sigorta Poliçesi’nden kaynaklandığı, dava dışı sigortalının bu poliçeden doğan prim borçlarını eksik ödediği, ancak davacının poliçe iptali yoluna gitmediği ve makbuz kestiği, bu konuda taraflar arasında yapılan e-mail yazılmalarının da dosyaya mübrez olduğu, dava dışı sigortalıdan farklı tarihlerde tahsil edilen toplam 65.000,00-TL prim tutarından, davalının komisyon alacağı düşüldükten sonra 53.602.79 TL’nin davacı hesabına aktarıldığı, dava dışı sigortalının bu tutar dışında kendisine prim ödemesi yapmadığı, sigortalının ödemediği prim alacağının davalı acenteden tahsil edilemeyeceği savunulmuştur.Davacı yan bu savunmaya karşı, dava dışı sigortalı … şirketinden tüm primlerin tahsil edilmiş olduğunu, tahsil ettiği primleri davacıya ödemeyen davalı savunmasının yerinde olmadığını beyan etmiştir. İstinaf önüne gelen uyuşmazlık; dava dışı … Ltd Şti’nin … poliçe numaralı 13/11/2014 başlangıç, 13/11/2015 bitiş tarihli … Kasko Filo Sigorta Poliçesi’nden doğan prim borçlarının tamamının davalı acente tarafından tahsil edilip edilmediği ve tahsil olunduğu iddia olunan bu tutarların sözleşmenin 5.8 ve 5.9 maddeleri uyarınca davacıya ödenip ödenmediği hususundadır. Mahkemece tarafların ticari defter ve belgeleri ile dosya üzerinde inceleme yaptırılarak iki ayrı bilirkişi heyetinden rapor alınmış, raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi amacıyla üçüncü bir heyetten rapor alınmış ise de; davalı yanın istinaf dilekçesine de konu ettiği itirazların raporlarda karşılanmadığı anlaşılmıştır. Öncelikle birinci bilirkişi heyet raporunda, dosyada dava dışı sigortalı şirketin çekle ödeme yaptığına dair bir delil ve davalı savunması bulunmamasına rağmen, bakiye cari hesap borcunun dava dışı sigortalının, sözleşmenin 5.6 maddesi uyarınca davacı bilgisi ve kabulü dahilinde, çekle yaptığı ödemelerden kaynaklandığı, bu çekleri sigortalıdan tahsil edemeyen davacının davalı acenteden ödeme talep edemeyeceği kanaati bildirilmiştir. İkinci bilirkişi heyet raporu ile bu raporu destekleyen üçüncü bilirkişi heyet raporunda ise, dava dışı sigortalının çek ile ödeme yaptığına dair ne davacı ne de davalı defterlerinde herhangi bir kayıt bulunmadığı, davalı defterlerine göre dava dışı sigortalı … firmasının davalı acenteye toplam 65.000,00-TL ödeme yaptığı, başka bir ödemenin mevcut olmadığı, davalının sigortalıdan tahsil ettiği bu tutarın 50.755,04-TL sini davacıya gönderdiği, bu ödemelerin davacı kayıtlarında da yer aldığı, bu ödemeler düşüldükten sonra davacının kendi defterlerine göre davalıdan 105.671,14-TL alacaklı olduğu kanaati bildirilmiştir. Mahkemece ikinci ve üçüncü bilirkişi heyet raporları hükme esas alınmış ise de; her üç bilirkişi raporunda da, davalı tarafından cevap dilekçesi ekinde dosyaya sunulan e-mail yazışmaları incelenip değerlendirilmediği gibi, dava dışı sigortalı şirketin toplam prim borcunun ne olduğu, davalının defterlerinde 65.000,00-TL tahsilat görünmesine rağmen, davacı defterlerinde tüm prim borcunun ödendiğine dair kayıt bulunup bulunmadığı, bulunuyor ise dayanak belgelerinin neler olduğu, davacı tarafından dosyaya sunulan, davalı ile dava dışı sigortalı … arasındaki mutabakat anlaşmasında yer alan borç dökümünde de davalının toplam 65.000 TL prim tahsilatı yaptığının yazılı olması, diğer üç kalemin ise iade, borç ve iptal zeyilnamelerinden oluşması karşısında, davacının tüm prim borçlarının tahsil edildiğine dair iddiasının yerinde olup olmadığı hususlarının, mahkeme ve kanun yolu denetimine açık şekilde incelenip değerlendirilmediği anlaşılmıştır. Dosya içerisinde dava dışı … firması ile yapılan filo kasko poliçesinin de yer almadığı görülmüştür. Mahkemece; dava dışı … Ltd Şti’nin … poliçe numaralı 13/11/2014 başlangıç, 13/11/2015 bitiş tarihli … Kasko Filo Sigorta Poliçesi ile bu poliçe kapsamında düzenlenen tüm zeyilnameler ve yapılan ödemelere ilişkin makbuzların dosyaya ibrazı için HMK’nun 31 ve 194 maddeleri uyarınca taraflara süre verilmesi, gerekli görülürse dava dışı sigortalı … firmasından uyuşmazlık konusu poliçe primlerin ödenip ödenmediğine ilişkin ödeme belgelerinin celbi, akabinde dosyaya mübrez e-mail yazışmaları, dava dışı sigortalı ile davalı arasındaki mutabakat anlaşması da değerlendirilecek şekilde be yine gerekli görülürse dava dışı sigortalı … firmasının ticari defter ve belgeleri ile tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde taraf itirazlarını da karşılar şekilde ek inceleme yaptırılarak, … firması ile düzenlenen poliçe toplam prim tutarının ne olduğu, bu tutarın tamamının tahsil edilip edilmediği, takip tarihi itibariyle, davalı nezdinde tahsil edilmiş ve sözleşmenin 5.8 ve 5.9 maddelerine göre komisyon tutarlarının mahsubu sonucu davacıya ödenmemiş prim alacağı bulunup bulunmadığı hususunda mahkeme ve kanun yolu denetimine açık rapor tanzim ettirilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yetersiz veriye dayalı rapor esas alınarak hüküm kurulması yerinde olmamış, davalı yanın bu yöndeki istinaf sebebi yerinde bulunmuştur. Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davalının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-a6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, kaldırma kararının mahiyetine göre davacı vekilinin istinaf sebeblerinin bu aşamada değerlendirilmesine yer olmadığına dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir. 18/03/2023
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/07/2020 tarih ve2016/1241 Esas – 2020/326 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE,2-Kaldırma kararının mahiyetine göre davacı vekilinin istinaf sebeblerinin bu aşamada değerlendirilmesine yer olmadığına, 3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf talep edenler tarafından yatırılan istinaf karar harçlarının talep halinde davalıya iadesine, 5-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 6-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 23/03/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.