Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/269 E. 2023/590 K. 06.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/269 Esas
KARAR NO: 2023/590 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2018/95 Esas – 2020/745 Karar
TARİH: 30/11/2020
DAVA: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 06/04/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davacı ile davalı şirket arasında 01.12.2014 tarihli sözleşme ile davacının İstanbul,Bağcılar,Güneşli Mevkiinde kain projesinden daire satın aldığı ve dairenin kendisine teslim edildiği, sözleşme de taşınmazın satım bedeli olarak 457.975.00.TL KDV hariç ve yine sözleşme üzerinde açıkça görüldüğü üzere %18 üzerinden KDV ilavesi hesaplanarak 540.410.00.TL KDV dahil bedel olarak belirlendiği, konutlarda %18 olan KDV oranının; 08 Eylül 2016 tarihinden geçerli olmak üzere; … sayılı Kararın 1. maddesi ile KDV Oranlarının belirlenmiş olduğu Geçici 2. maddenin hükmü ile; “Bu kararın 1. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen vergi oranına tabi konutların, 31/3/2017 tarihine kadar (bu tarih dahil) teslimlerinde, aynı fıkranın (c) bendinde belirtilen vergi oranı uygulanır” şeklinde olduğu ve söz konusu yasal düzenleme ile KDV’nin %8 indirildiği, davacıdan %18 üzerinden KDV ödemesi alındığı, ancak devlete %8 üzerinden ödeme yaparak haksız ve sebepsiz olarak davalı şirketin zenginleştiği, devlete %8 üzerinden KDV ödemesi yaptığı, 30.11.2016 tarih ve .. seri nolu.n da bu durumun görüldüğü, fatura matrahının 457.975.00.TL.nin üzerine ilave edilerek sanki daire satış bedeli 500.379,63.TL. imiş gibi gösterilmeye çalışıldığı, 08.ll.2016 tarih ve … yevmiyeli Bakırköy … Noterliğinden düzenlenen ihtarname ile kendisinden fazla tahsil olunan %10 luk KDV fazlasının iadesini talep ettiği ancak bu talebinin davalı yanca kabul görmediği belirtilerek; açıklanan sebeplerden dolayı davanın kabulü ile davalıya ödenen %10 KDV fazlası olan 45.797,00.-TL. bedelin temerrüt tarihi olan ihtarname tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline yargılama giderlerinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacının, imzalamış olduğu Konut Teslim Tutanaklarında; “(…) … Aş.’nin mezkûr sözleşmeden, Türk Ticaret Kanunundan, Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanundan ve sair mevzuattan kaynaklanan edimlerini tam ve eksiksiz yerine getirdiğini, (…) gerekli her türlü muayene ve incelemeyi yapmış olarak teslim aldığımı beyan eder, bu sonuçla hiçbir hak ve alacağım kalmadığından mütevellit … A.Ş.’yi gayri kabil-i rücu, kesin, mali ve hukuki olarak bila mazeret bila talep ibra ederim” dediğini, bilindiği üzere ibra (TBK 132), taraflar arasındaki borç ilişkisini sona erdiren ve bu suretle de borçluyu borcundan kurtaran bir sözleşme olduğunu , ibranın, alacak ve borcu doğrudan doğruya ve kesin olarak ortadan kaldıran ve böylece de borcu sona erdiren bir sebep olduğunu, davada da davacının, imzalamış olduğu konut teslim tutanağındaki “ibra” hükmü ile müvekkili …’dan hiçbir hak ve alacağının kalmadığını açık ve net olarak belirterek müvekkil Şirket’i kesin, kayıtsız ve koşulsuz ibra ettiğini, taraflar arasındaki sözleşmelerde KDV’nin müvekkili firma tarafından üstlenileceğinin zaten açıkça belirtildiğini, KDV oranının değişmesinin satış bedelini değiştirmeyeceğini, davacının müvekkiline KDV adı altında ödeme yapmadığını, sözleşmelerin kapak sayfasında yer alan KDV hariç tutar —TL ibaresine dayanılarak müvekkilinden talepte bulunulduğunu, bu ibarenin konulmasının nedeninin sözleşmenin noter huzurunda yapılmış olduğundan noterlerin ödemesi gereken vergi ve harçların KDV hariç satış bedeli üzerinden tahakkuk ettirilmesinden kaynaklandığını, KDV oranların artırılması durumunda ek ödeme talep edilmeyeceğinin sözleşmede hükme bağlandığını belirterek, savunma dilekçesindeki örnek bilirkişi raporları, emsal BAM kararı, mahkeme kararları doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 30/11/2020 tarih 2018/95 Esas 2020/745 Karar sayılı kararında; “….Somut olayda, davacı alıcının gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinde KDV dahil satış bedelini ödediği ve fakat ödemeden sonra 08/09/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 2016/9153 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 08/09/2016-31/03/2017 tarihleri arasında yapılan konut teslimleri için KDV oranının %18’den %8’e düşürüldüğü, davalı satıcının davacı alıcıya konutları 30.11.2016 tarihinde teslim ettiği gibi indirimli KDV (%8) oranı üzerinden 31.11.2016 tarihli faturayı düzenlediği ihtilafsız olup, bu durumda mer’i mevzuat bakımından katma değer vergisinin Devlet’e intikalinde aracılık konumunda olan davalı satıcının davacı alıcıdan fazladan tahsil etmiş olduğu ve işbu davaya konu olan KDV tutarını Maliyeye ödediğine dair bir iddia ileri sürmediği gibi, bu hususta dosyada herhangi bir delile de rastlanılmamıştır. Hal böyle olunca, fazladan tahsil ettiği KDV tutarını uhdesinde tutan davalının bu yönden sebepsiz zenginleştiğinin kabulü gerekir. Y.13. HD 2015/6666 E. 2016/18863 K.sayılı ilamında da belirtildiği üzere, doğmamış bir haktan önceden yazılı ibraname ile feragat edilmesinin mümkün olmadığı, bu durumda davalının dayandığı ve dosyada fotokopisi bulunan bu ibranamenin dikkate alınamayacağı, davacının davalıdan 45.797,00.-TL alacağının bulunduğu alınan bilirkişi raporuyla hesaplanmakla, 45.797,00.-TL alacağın 13/12/2016 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. …”gerekçesi ile, 1-DAVANIN KABULÜ İLE , – 45.797,00.-TL alacağın 13/12/2016 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Bilindiği üzere ibra (TBK 132), taraflar arasındaki borç ilişkisini sona erdiren ve bu suretle de borçluyu borcundan kurtaran bir sözleşme olduğunu, huzurdaki davada da davacı, imzalamış olduğu konut teslim tutanaklarındaki “ibra” hükmü ile davalıı …’dan hiçbir hak ve alacağının kalmadığını açık ve net olarak belirterek müvekkili Şirket’i kesin, kayıtsız ve koşulsuz ibra ettiğini, davacı şirket tarafından müvekkili şirketin ibra edildiğini ancak yerel mahkemece hatalı değerlendirilme sonucu kabul edilmediğini, dosyaya sunulmuş bilirkişi raporunun hiçbir sebep sunulmaksızın hükme esas alınmadığını, İstanbul BAM 7. Hukuk Dairesinin emsal kararının dikkate alınmadığını, taraflar arasındaki sözleşmede konutun satış bedeli KDV dahil olarak belirlendiğini yerel mahkeme tarafından dikkate alınmadığını, İleri sürerek davanın reddine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasındaki sözleşme ile satışı yapılan taşınmazın KDV oranının %18’den %8’e düşürülmesi sonucunda oluşan KDV farkının iadesi istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı tarafça, davalıdan satın aldığı konut için ödemiş olduğu KDV miktarından, 08 Eylül 2016 tarihinden geçerli olmak üzere Bakanlar Kurulu kararına göre KDV oranının düşmesi neticesinde fazla ödediği kısmın iadesini istemiş, davalı taraf ise, fazladan tahsilat yapılmadığını savunarak davanın reddini istemiştir. Taraflar arasında düzenlenen, Beyoğlu …Noterliğinin 01/12/2014 tarih ve … yevmiye nolu “Gayrimenkul Satış Vaadi ve İnşaat Yapım Sözleşmesinde, … Blok, …Katta brüt: 119,47 metrekare ve net: 77,6 metrekare olan 50 numaralı bağımsız bölüm şeklindeki konutun satışı ve tesliminin öngörüldüğü, sözleşmenin “Satış Bedeli” hanesinde; “Konutun satış bedeli, Katma Değer Vergisi (KDV) dahil 540.410,00 TL’dir. ( Beşyüzkırkbindörtyüzon Türk Lirası)” denildikten sonra “KDV Hariç Tutar” hanesinde ise, “457.975,00 TL (Dörtyüzelliyedibindokuzyüzyetmişbeş Türk Lirası) ” denilmiştir. Aynı sözleşmenin “Sözleşmenin Konusu” başlıklı 1. maddesinde; “….Anahtar teslimi olarak Kdv dahil 540.410-TL bedel mukabilinde alıcıya satmayı, alıcı da belirtilen konutu yukarıda yazılı şartlarda ve aynı bedelle satın almayı vaad ve kabul etmiştir…” hükmünün yer aldığı, 2.2. maddesinde ise; “İşbu sözleşmenin imzalandığı tarihten sonra ne isim altında olursa olsun alıcının ödemekle yükümlü olduğu yeni harç ve vergiler ihdas edildiği takdirde veya sözleşmede belirtilen harç ve vergi miktarlarının artırılması halinde, ihdas edilen bu yeni vergi ve harçlar, alıcı tarafından satıcıya ayrıca ve ilaveten defaten ödenecektir,” şeklinde düzenleme mevcuttur. Taraflar arasındaki sözleşmeye konu gayrimenkulün… Konut Teslim Tutanağı başlıklı belge ile davacı tarafa teslim edildiği ve altının teslim alan olarak 30/11/2016 tarihinde davacı şirket tarafından imzalandığı görülmüştür. ” …” belgenin 9. Maddesinde;”Bu sonuçla mezkur sözleşmeyle satın aldığım dairem için … A.Ş.nin mezkur sözleşmeden, TTK.dan, Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanundan ve sair mevzuattan kaynaklanan edimlerini tam ve eksiksiz yerine getirdiğini, sitenin ve dairenin bulunduğu bloğun ortak yer ve şeyleri için gerekli her türlü muayene ve incelemeyi yapmış olarak teslim aldığını beyan eder, bu sonuçla hiç bir hak ve alacağım kalmadığımdan mütevellit, … A.Ş.’ye gayri kabili rücu, kesin, mali ve hukuki olarak, bila mazeret, bila talep, ibra ederim,” şeklinde düzenleme olduğu görülmüştür.TBK. 132 Maddesinde;” Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir,” hükmü düzenlenmiştir. Davacı alıcının imzaladığı konut teslim tutanağının ibraya ilişkin 9. maddesi, davacı-alıcının satın aldığı bağımsız bölümün muayene ve incelemeyi yaparak ve ayıpsız olarak teslim aldığı, bağımsız bölümün ayıplı veya eksik teslim edilmesinden kaynaklanabilecek haklarından feragat ettiği şeklinde yorumlanabilecek olup davacı alıcının 08/09/2016 tarih ve 2016/9153 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile % 18’den % 8’e düşürülmesi sebebiyle oluşan % 10 KDV farkı olan alacağından feragat ettiği anlamı taşımamaktadır. Konut teslimlerinde uygulanacak KDV. Oranlarını belirleyen 08/09/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 2016/9153 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile daha önce 24/12/2007 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 2007/13033 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile KDV oranı %18 olarak belirlenen konutların 08/09/2016-31/03/2017 tarihleri arasında teslim edilmesi halinde net alanı 150 metrekareye kadar olan konutların tesliminde alınacak KDV oranı %18’den %8’e düşürülmüş, 31/01/2017 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile de teslim için belirlenen 31/03/2017 tarihi, 31/09/2017 olarak yeniden düzenlenmiştir. Davalı tarafından davacı adına düzenlenen 30/11/2016 tarihli faturada, “… Park … Blok …Kat NO: .. daire satış bedeli” açıklamasının bulunduğu, 500.379,63 TL + %8 KDV 40.030,37 TL olmak üzere konutun toplam bedelinin 540.410,00 TL olarak gösterilmiştir. Somut olayda davacı alıcının gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinde belirtilen KDV dahil satış bedelini ödediği fakat ödemeden sonra 08/09/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 2016/9153 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 08/09/2016-31/03/2017 tarihleri arasında yapılan konut teslimleri için KDV oranının %18’den %8’e düşürüldüğü, davalı satıcının davacı alıcıya konutu 30/11/2016 tarihinde teslim ettiği gibi indirimli KDV (%8) oranı üzerinden 30/11/2016 tarihli faturayı düzenlediği, bu durumda mer’i mevzuat bakımından katma değer vergisinin Devlet’e intikalinde aracılık konumunda olan davalı satıcının davacı alıcıdan fazladan tahsil etmiş olduğu ve işbu davaya konu olan KDV tutarını Maliyeye ödediğine dair dosyada herhangi bir delile rastlanılmamıştır. Bu bilgilere göre davalının %8 KDV oranını kabul etmekle birlikte sözleşmede belirlenen satış bedeline aykırı ve fazla satış bedeli göstererek hesaplama yapmış olup buna göre davacının fazladan ödediği bedelin iadesi yönündeki talebinde haklı olduğu, sözleşmeye aykırı davranarak davacıdan fazla KDV bedeli tahsil eden davalının bu fazla miktarı iade etmekle yükümlü olduğu anlaşılmıştır. Bu nedenlerle, mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Sonuç itibariyle, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde hukuka aykırı bir yön bulunmamasına göre; ilk derece mahkemesince verilen karar usul ve yasaya uygun olup kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 3.128,39.TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan (600,00.TL + 182,10.TL=) 782,10.TL harcın mahsubu ile bakiye 2.346,29.TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 06/04/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.