Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/265 E. 2023/409 K. 09.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/265 Esas
KARAR NO: 2023/409 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2018/1171 Esas – 2020/595 Karar
TARİHİ: 15/10/2020
DAVA: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 09/03/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin dava dışı şirket … İnş ve Tic. Ltd. Şti’nin davalı bankadan alınan kredilere kefil olduğu ve ipotek tesis edildiği, ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile İstanbul … İcra Müdürlüğü … Sayılı dosyasından takibe başlatıldığı, gayrimenkul satılarak borcun tamamen infaz edildiği ve gayrimenkulün bankaca satın alındığı, ayrıca borcun bakiyesi olarak 36.000,00 TL daha talep edildiği ve bu meblağında ödendiği, borcun sebebi sorulduğunda vezne çalışanlarının konuya dair bir bilgilerinin olmadığının ifade edildiği, makbuzların incelenmesi ile ilgili ödemenin borçlusu olunmadığı ve ödemenin kefalet kapsamında olmadığının fark edildiği ve Beyoğlu … Noterliğinden … yevmiye nolu ihtarname gönderilmiş ise de ödeme yapılmadığı bunun üzerine İstanbul … İcra Müdürlüğü … sayılı dosyadan takip başlatıldığı ve takibe itiraz edildiği, sadece kredi sözleşmesi ile belirlenen ilgili sözleşme kapsamında kullandırılan kredi tutarına kefil olunduğu, borcun ödenmesi kefaletin sona erdiği, krediden kalan borç bakiyesi tahsili gibi izah edildiğinden ödemenin yapıldığı ve ödemenin … adına yapıldığı, …in çeklerden dolayı kalan borcunun tahsil edildiği ve kefaletle ilişkisi olmadığı, müvekkilin borçlusu olmadığı, sorumlu tutulamayacağı bir borcun tahsil edildiği, sebepsiz zenginleşme kapsamında alınan tutarın iade yükümlülüğü olduğu, beyan edilerek borçlunun itirazının iptaline ve takibin devamına, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine ve yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesi talep edilmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davacı yanın bankaya ipotek gayrimenkulün İstanbul … İcra Müdürlüğü … E. Sayılı dosyasında 24/11/2015 tarihinde yapılan ihale neticesinde 700.000,00 TL bedelle bankaya ihale edildiği, İstanbul … İcra Hukuk Mahkemesi 2015/1141 sayılı dosyasına kayden ihalenin iptali davasının açıldığı, davanın mahkeme tarafından reddedildiği Yargıtay 12 HD 2016/22404 E. Ve 2017/381 K. Sayılı dosyasından temyiz edilmiş ve temyiz itirazı reddedilmiş ve düzeltme kararı (Yargıtay 12 HD … E ve … K sayılı ilamı ile de ihalenin kesinleştiği ve riske mahsup edildiği, faizin %39 yerine %31,12 ye çekildiği, borç toplamında nakit anlamında 68.476,50 TL indirim yapıldığı, ayrıca 30.906,37 TL avukatlık ücretinde de 2.209,11 TL indirim yapılarak 28.504,57 TL avukatlık ücreti, ve karşılıksız çıkan çek bedellerine ilişkin 03/05/2018 tarihinde 37.623,54 TL ödenerek borcun kapatıldığı, esasa ilişkin yapılan açıklamalarda, bankanın Şişli şubesi ile dava dışı … İnş. San. Ve Tic. Ltd. Şti arasında Kredi Genel Sözleşmesi imzalandığı, sözleşmeyi … ile … müteselsil kefil sıfatı ile imzaladığı, iş bu sözleşmeye istinaden borçluya kullandırılan kredilerin yeniden yapılandırmaya karşın ödenmediği ve 19/11/2013 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamenin keşide edildiği, bunun üzerine bankaya ipotekli (davacıya ait gayrimenkul) gayrimenkulün paraya çevrilmesi için İstanbul … İcra Müdürlüğü … E. Sayılı dosyasından takip başlatıldığı, ayrıca kefiller … ve davacı … hakkında fazlaya ilişkin talep hakkı saklı kalmak kaydı ile İstanbul … İcra Müdürlüğünün .. sayılı (yeni …) dosyasından takip başlatılmış ve her iki takibinde kesinleştiği ve Kredi Genel Sözleşmesinin 39. Maddesinde “Müşteri çek kullanması halinde kısmen veya tamamen karşılığı bulunmayan her çek yaprağı için bankanın ödemekle yükümlü olduğu tutar üzerinden gayrinakdi kredi kullandırılmış sayılacağını, bu kapsamda bankaca ödenecek tutarlara iş bu kredi sözleşmesi hükümlerinin uygulanacağı” şeklindeki hükme haiz olduğu ve davacı yan iş bu kredi genel sözleşmesinin kefili olduğu, beyan edilerek davanın reddi ve yargılama ve avukatlık ücretinin karşı tarafa bırakılmasına karar verilmesi talep edilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 15/10/2020 tarih 2018/1171 Esas – 2020/595 Karar sayılı kararında; “Tüm dosya kapsamı incelenip değerlendirildiğinde; tarafların iddia ve savunmalarından, anlaşamadıkları hususlar, anlaştıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepler şu şekildedir: Davacı- alacaklı; davalı Banka ile aralarındaki genel kredi sözleşmesi ile kefalet sözleşmesine binaen iş bu itirazın iptali davasını açmış olup; davacı, krediye konu asıl borcun İstanbul … İcra Dairesi’ nin … Esas sayılı takipte ipoteğin paraya çevrilerek ödendiğini buna rağmen kefil olarak bakiye borcun bulunduğunun bildirilmesi üzerine borcu olmadığı halde 30.05.2018 tarihinde 36.000,00 TL ödemede bulunduğunu, araştırması ve incelemesi sonucunda bu ödenen borçtan sorumlu olmadığını anladığını ve davalıya ihtaren bu durumu bildirdiğini ve sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iade/ istirdat istediğini, davalı Bankanın ödemede bulunmaması üzerine İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyası ile davalı- borçlu aleyhine sebepsiz zenginleşemeye göre ödenen alacağının faizi ile birlikte tahsili için ilamsız takip yapmıştır. Davalı- borçluya ödeme emri tebliğ edilmiş, davalı- borçlu ödeme emrine 7 günlük yasal sürede davacının müşterek- müteselsil kefil olarak sözleşme kapsamında sorumlu olduğundan bahisle itiraz etmiş ve takip durdurulmuştur. Bunun üzerine davacı- alacaklı İİK m. 67 uyarınca 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde itirazın iptali davasını mahkememizde açmıştır. Davalı taraf genel mahiyette iddia olunan vakıaları inkar etmiş ve davanın reddini savunmuştur. Dava; hukuki vasıflandırma Mahkememiz Hakiminde olmakla; davacının davalının sebepsiz zenginleştiği iddiasından doğan; alacağının varlığına, varsa miktarına ilişkin davalının takip dosyasındaki itirazının iptaline dairdir. Davacının maliki olduğu ve dava dışı asıl borçlu kredi kullanan şirket lehine tesis edilen ayni teminat olan ipoteğin kredilerin teminatı olduğu ve ihalesi hususunda taraflar arasında çekişme bulunmamaktadır. Davacıdan bakiye 35.033,54 TL borcun tahsil edildiği konusunda da çekişme bulunmamaktadır. Çekişme, davacının bu ödediği 35.033,54 TL bedelin kendisinin müşterek- müteselsil kefil olarak sorumluluğunun bulunmadığı iddiası ile sebepsiz yere ödenip ödenmediği noktasında toplanmaktadır. İİK 67 ile TMK 6 ve 7 ile HMK 187- 293. maddeleri gereğince ispat hususuna ve ispat kurallarına dikkat edilmiştir. Dosya kapsamına davalı Banka ile asıl borçlu dava dışı … Ltd. Şti.’ arasındaki genel kredi sözleşmesi, iş bu sözleşme kapsamında akdedilen davacı ile davalı Banka arasındaki davacının müşterek- müteselsil kefil olarak imzaladığı sözleşme, ödemeye dair banka hesap hareketleri, ipoteğin paraya çevrilmesine dair dosya kapsamına sunulu tüm bilgi ve belgeler, bankadaki asıl borçlu ve kefillerin hesap hareketleri, İstanbul … İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı dosyası ve İstanbul … İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı dosyası incelenmiştir. Hukuken denetlenebilen hüküm kurmaya elverişli belirli ve eksiksiz iddia ve talepleri karşılayan ve hükme esas alınan bilirkişi raporu alınmış ve deliller değerlendirilmiştir. Bilirkişi Banka Emekli Müdürü/ Müfettiş … tarafından hazırlanan 13/01/2020 tarihli bilirkişi raporu incelenmiştir. Saptanan ve hukuksal durum gereği; taraflar arasındaki sözleşmenin 22. ve 39. maddeleri gereğince davacının müşterek- müteselsil kefil olduğu ve kefalet limiti dahilinde asıl borçlu ile birlikte borçtan şahsi sorumlu olduğu anlaşılmaktadır. Bunun sonucu olarak; kullandırılan kredi kapsamında ödenmeyen borcun varlığı karşısında ayni teminat olarak ipoteğin paraya çevrilmesi sonrasında bakiye kalan borcun bulunduğu, bakiye borcun dava konusu çekişmeye vücut verdiği ve bu borçtan davacının şahsi teminat vererek müşterek- müteselsil kefil olarak sorumlu olduğu, bu bakiyenin davacı tarafından davalıya ödenmesinin sorumluluk ve bakiye borç karşısında yerinde olduğu değerlendirilmiştir. Davalı bankanın Şişli şubesi ile dava dışı … İnş. San ve Tic. Ltd. Şti arasında davacı kefil … ve dava dışı kefil …’in müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaları alınmak suretiyle 02/03/2012 tarihinde 1.000.000,00 TL bedelli Kredi Genel Sözleşmesi imzalandığı ve sözleşme kapsamında krediler kullandırıldığı, kullandırılan taksitli kredinin aksaması nedeniyle kredilerin yeniden yapılandırılarak yeni bir ödeme planına bağlandığı ancak bu kredinin de aksaması nedeniyle yapılandırılarak yeni bir ödeme planına bağlandığı ancak bu kredinin de aksaması nedeniyle kredi hesaplarının 19/11/2013 tarihi itibariyle kat edildiği ve 28/01/2014 tarihi itibariyle iki ayrı dosya üzerinde asıl borçlu şirket, müşterek ve müteselsil kefiller açısından ipotekli gayrimenkul üzerinden takip başlatıldığı ve ipotekli gayrimenkulün 24/11/2015 tarihinde 700.000,00 TL üzerinden davalı Banka’ya ihale edildiği ve itiraz nedeniyle ihalenin 22/06/2017 tarihi itibariyle kesinleştiği, vekalet ücreti ve çek tazmin bedeli ve masraflarının davacı müşterek ve müteselsil kefil …’dan tahsil edildiği, bu tahsilatların sözleşmenin 22. ve 39. maddeleri gereği müşterek müteselsil kefalet kapsamında kaldığı bu nedenle davacı tarafından davalı Bankaya ödenen dava çekişme konusu yapılan bedelin sebepsiz olmadığı, davalıya davacı tarafından sebepsiz zenginleştiği iddiasının ileri sürülemeyeceği, davalı tarafından davacıdan tahsil edilen bu tutarın kefalet kapsamında olduğu ve iadesi anlamında başlatılan takibin yerinde olmadığına kanaat getirilmiş, saptanan ve hukuksal durum karşısında aşağıdaki şekilde kanunen, taktiren ve vicdanen karar vermek gerekmiştir. Davacının davasının reddine,”gerekçesi ile, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle, mahkeme dosyasında ikame ettikleri itirazın iptali davasının reddedildiğini; gerekçeli kararın taraflarına tebliğ edildiğini; hükme esas alınan bilirkişi raporunun eksik incelemeye dayandığından kararın kaldırılması amacıyla istinaf dilekçelerini sunduklarını, Yerel mahkemece verilen kararın eksik incelenen bilirkişi raporuna dayanmakta olduğunu, hukuk ve hakkaniyete aykırı olduğunu; müvekkili dava dışı üçüncü kişi …’ya kefaleti nedeniyle İstanbul … İcra müdürlüğünün … sayılı dosyasında maliki olduğu gayrimenkulün satıldığını, davalı bankanın satın aldığını; dosyanın infaz edilerek kapatıldığını; devamında müvekkili bankaya gittiğinde tahliye tehdidi ile müvekkilden 36.000.00 TL tahsil edildiğini; buna ilişkin olarak açılan takibe itiraz edildiğini; yerel mahkemede iptal davasının açıldığını ve nihayet dosyada alınan raporla davalarının reddine karar verildiğini; hükme esas alınan raporun eksik incelemeye dayandığını, Bilirkişi raporunun sonuç kısmında bankanın haklılığına ilişkin açıklama gerek kredi sözleşmesi gerek genel hukuk kuralları gerekse bilirkişi raporunun açıklamalar kısmıyla çelişkili olduğunu, Bilirkişinin 700.000.00 TL tahsilat yapıldığını kabul ettiğini ancak bu tahsilatın neleri kapsadığını tetkik dahi etmeden iş bu dava konusu haksız tahsilatın çek yükümlülüğü ve ücreti vekalet mahsuben alınmış olduğunu neye dayanarak beyan ettiğini belirtmeden kabul etmesinin raporun doğru olmadığı eksik inceleme ile verilmiş olduğunun kanıtı olduğunu, Öncelikle tahsil edilen 700.000,00 TL’nin bankaca hangi alacaklar için tahsil edildiğini incelenmesi belirlenmesi ondan sonra ücreti vekaletten veya vesair kredilerden borç kalıp kalmadığının tespiti gerekirken bilirkişinin bunu yapmadığını; dosyanın devamında da bu hususun açığa kavuşturulmadığını; yine bilirkişi raporunda çek ve vekalet ücreti ile dışında kalan alacaklar tabirinin neyi kapsadığını anlamanın imkanı olmadığını, Bankaca sunulan hesap özeti içinde çeşitli vekalet ücretlerinde söz edilerek borç yazıldığını; dosyanın bir tane olduğunu ve ana dosya içinde hesap yapılırken zaten vekalet ücretinin hesaplandığını, alacağa dahil edilmişken ikinci kez bu vekalet ücretinin niçin istendiğini; bilirkişinin hangi gerekçe ile tekrar vekalet ücreti tahakkuk ettirdiğini, hatta vekalet ücretini ne oranda hangi dosya için alındığı belirlenmeden sadece bilirkişi görüşü olarak sunulmuş olmasının da bilirkişi raporunun ve rapor esas alınarak tesis edilen yerel mahkeme kararının isabetli olmadığının açık olduğunu, Bankanın mahkemeye sunmuş olduğu hesap dökümü içinde 10.01.2014 tarihinde takip avukatlık ücreti olarak 30.719,39 TL tahakkuk ettirdiği gibi aynı gün 30.713,68 TL ikinci bir avukatlık ücreti daha tahakkuk ettirdiğini; bir borç için haksız ve mesnetsiz olarak iki defa avukatlık ücreti tahakkuk ettirildiğini ve bilirkişinin müvekkilden tahsil edilen paranın avukatlık ücretidir diyebilmesi için dosya içeriğinden haberdar olmaması gerektiğini veya gerekli inceleme yapılmadığının açık olduğunu, Tek bir takipten iki defa avukatlık ücretinin hesaplandığını; icra dosyasında alacağı olan davalı bankanın bu durumda takibe devam etmesinin gerektiğini; dosyanın bizzat banka tarafından kapatıldığını; dosya icra dosyası incelenmeksizin bankanın muhtemelen çok sonra haklı çıkmak adına mesnetten yoksun yaptığı hesap dikkate alınarak dosyanın maddi gerçeğe kavuşturulamayacağının açık olduğunu, Bilirkişi raporuna olan hiçbir itirazlarının dikkate alınmadan üstünkörü düzenlenen bir rapor ile yetinilerek tesis edilen kararın hakkaniyete uygun olmadığının açık olduğunu; müvekkili kefil olması sebebiyle borçlu olmadığı bir bedeli ödediğini; neye istinaden tahsil edildiği dahi belli olmayan bir bedeli de ödemek zorunda bırakıldığını, Bu nedenle yerel mahkemece verilen kararın kaldırılması talebi ile istinaf kanun yoluna başvurma zorunluluğunun hasıl olduğunu, İleri sürerek, yukarıda izah etmeye çalıştıkları nedenler ve resen göz önüne alınacak hususların değerlendirilerek yerel mahkeme kararının kaldırılarak davalarının kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava; sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak davası olup, mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı davacı tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacı yan; dava dışı … Şirketi ile davacı banka arasındaki genel kredi sözleşmesinden doğan borçların teminatı olarak taşınmazını ipotek verdiğini, ipoteğin davalı tarafından paraya çevrildiğini ve 700.000,00-TL tahsilat sağlandığını, ancak davalı bankanın ayrıca kendisinden 36.000,00-TL tahsilat yaptığını, bu tahsilatın bir dayanağının bulunmadığını ve davalı tarafından iade edilmesi gerektiğini, davalı aleyhine ayrıca İstanbul 3 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/927 esas sayılı dosyasında da borcun tespiti ve yanlış hesap sonucu fazla ödenen paranın istirdadı için dava açılmış olduğunu, ayrıca 36.000,00-TL nin tahsili amacıyla başlatılan takibe davalının itirazının haksız olduğunu ileri sürmüştür. Davalı tarafça; davacının yalnızca ipotek borçlusu olmayıp, ayrıca müteselsil kefil olduğunu, dava dışı kredi lehdarına, davacının da kefili olduğu genel kredi sözleşmesine istinaden 36 ay vadeli 350.000,00-TL bedelli taksitli kredi kullandırıldığını, kredi taksitleri aksadığından 30/11/2012 tarihinde borcun yapılandırıldığını ve bakiye borcun 60 takside bölündüğünü, bu taksitler de aksadığı için kredi hesabının kat edildiğini, ipotekli taşınmazın paraya çevrilmesi için takip başlatıldığını, ayrıca davacı kefil ile dava dışı diğer kefil … aleyhine tahsilde tekerrür olmamak üzere İstanbul .. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile ilamsız takip başlatıldığını, ipotekli taşınmazın paraya çevrilmesi sonucu elde edilen 700.000,00-TL ile davacıdan 30/08/2015 tarihinde yapılan 37.623,54-TL tahsilat sonucu borcun sulhen kapatıldığı, davacının nakden ödediği tutarın 28.773,37-TL sinin icra avukatlık ücreti olduğunu savunmuştur. Mahkemece davacı tarafından başlatılan İstanbul .. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra dosyası ile İstanbul .. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı ipotekli takip dosyası, ipotekli taşınmazın tapu kaydı, dava dışı kredi lehdarı şirketin hesap ekstresi celbedilmiş, davalı vekili cevap dilekçesi ekinde genel kredi sözleşmesi ve kefalet sözleşmesinin bir kısmını içeren fotokopilerini, ipotek senedi, kat ihtarı, 30/11/2013 tarihli protokol örnekleri dosyaya sunulmuş, bankacı bilirkişi marifetiyle davacı banka kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmıştır. Ne varki mahkemece İstanbul 3 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/927 esas sayılı dosyası ile, İstanbul .. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile ilamsız takip dosyası celbedilmediği gibi, kat ihtarının tebliğ şerhi ile genel kredi ve kefalet sözleşmesi asıllarının dosya arasına alınmadığı anlaşılmıştır. Davacının kefalet imzasının bulunduğu fotokopi sözleşme sayfasında, kefalet limitinin, kefalet tarihinin, müteselsil ibaresinin yazılı olup olmadığı, belge okunaksız olduğu için anlaşılamamıştır. Bilirkişi tarafından tanzim edilen raporda; davalı yanca ipotekli takipten elde edilen 700.000,00-TL lik tahsilat yönünden, hükme esas almaya elverişli, mahkeme denetimine açık bir hesabın yapılmadığı tespit edilmiştir. Mahkemece; genel kredi ve kefalet sözleşmesi asılları, hem asıl borçluya hem de davacıya gönderilen kat ihtarlarının tebliğ şerhleri, aynı kredi ilişkisine dayalı açıldığı anlaşılan İstanbul 3 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/927 esas sayılı menfi tespit ve istirdat dosyası, İstanbul .. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası, yine bilirkişi raporunda bahsedilen ve davalının kredi lehdarı aleyhine başlattığı belirtilen İstanbul .. İcra Müdürlüğü’nün …, … esas sayılı dosyaları celbedilerek, öncelikle kefalet sözleşmesinin geçerliliği, adi kefalet mi müteselsil kefalet mi olduğu, davacının açtığı menfi tespit ve istirdat davasında istirdadı istenen ödemenin, eldeki itirazın iptali davası ile iadesi istenen ödemeyi kapsayıp kapsamadığı hususlarının tespiti; akabinde dosyanın, davacı itirazları da karşılanmak üzere önceki bilirkişiye, yahut yeni bir bankacı bir bilirkişiye tevdii ile banka kayıtları ile dosya üzerinde, bankaca kredi borcu için yapılan tüm tahsilatlar ve ipotekli takipten elde edilen tahsilat da irdelenerek, davalının, dava konusu nakdi ödemenin yapıldığı tarih itibariyle davacıdan kefil sıfatıyla talep edebileceği alacak bulunup bulunmadığı, bulunuyor ise tutarı, buna göre davacının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … takip tarihi itibariyle davalıdan sebepsiz zenginleşmeye dayalı iadesini talep edebileceği bir tutar bulunup bulunmadığı hususlarında mahkeme ve istinaf denetimine rapor tanzim ettirilmesi gerekirken, eksik incelemeye ve yetersiz bilirkişi raporuna dayalı sonuca gidilmesi yerinde olmamış, davacı vekilinin bu yöndeki istinaf sebepleri yerinde bulunmuştur. Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-a6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın kaldırma kararı doğrultusunda ilk derece mahkemesine iadesine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/10/2020 tarih ve 2018/1171 Esas – 2020/595 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 3-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde, avansı yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 09/03/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.