Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/262 E. 2023/408 K. 09.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/262 Esas
KARAR NO: 2023/408 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2018/896 Esas – 2020/688 Karar
TARİHİ: 21/10/2020
DAVA: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 09/03/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirketin, Gürcistan Batum ilinde ticaret ile iştigal eden bir şirket olduğunu, davalı ile yapmış oldukları Hurda Demir ticareti sonucunda 34.814,20 USD alacakları kaldığını, müvekkili şirketin … LTD.’nin satıcı olarak, … Ürünleri San. Tic. AŞ.’nin alıcı olarak tanzim edilen … nolu fatura ile teslim edilen 46.210 Kg, 89 nolu fatura ile teslim edilen 91.377 Kg, … nolu fatura ile teslim edilen 24.340 Kg Hurda Demir 12.11.2010 tarihli faturalar ile alıcı şirkete teslim edildiğini, aynı ürünlerin Gürcistan Gümrüğünü geçtikten sonra 01.12.2010 tarihinde Sarp Gümrük Müdürlüğüne Davalı Şirketin Yetkili Temsilcisi olan … LTD, ŞTİ. tarafından müracaat ile … Numaralı beyanname ile İthalat işlemi gerçekleştirildiğini, beyannamenin arka sayfasında 7 adet kantar fişi ile birlikte ürünün mal sahibine teslim edildiğine dair şerh düşüldüğünü, dava konusu ürün bedeli müvekkili şirkete ödenmediğini, tüm ısrarlara rağmen ısrarla müvekkili şirketi tanımadıklarını ve böyle bir ticaretin gerçekleşmediğini beyan ettiklerini, 23.06.2011 tarihinde Hopa Noterliğinden … Yevmiye numaralı İhtarname İle borcun Ödenmesi talep edilmiş olsa bile sonuç elde edilemediğini, alacağın tahsili amacı ile Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas numarası ile 15.08.2018 tarihinde Güncel Döviz kuru üzerinden takip başlatıldığını, esas alacak miktarının 34.814,20 USD olduğunu, icra takibine davalı tarafından vekilleri aracılığıyla itiraz edildiğini, itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, dava dilekçesi ekindeki vekâletname incelendiğinde Gayri Ticari Gayri Sanayi Tüzel kişiler Sicilinden verilmiş tescil elektronik versiyonda dava açan firmanın 17.08.2017 tarihinde tescil olduğu anlaşıldığını, 17.08.2017 tarihinde tescil olan firmanın dava konusu 2010 yılına ait ticari faaliyetinin bulunmasının mümkün olmadığını, davacı firma ile dosyaya sunulan faturalar üzerinde yer alan firma unvanlarının da aynı olmadığını, mahkemede açılan davada davanın tarafları tacir olup, tacirler arasında yapılan işlemlerde yazılı şekil şartına uyulması gerektiğini, davacı ile müvekkili şirket arasında yazılı herhangi bir sözleşme bulunmadığını, dosyaya sunulan belgeler incelendiğinde de görüleceği üzere dava konusu edilen faturalarda yer alan malların müvekkili şirkete teslim edilmediğini, bu yönde de davacı vekili tarafından dosyaya herhangi bir delil ibraz edilmediğini, dava konusu faturaların müvekkiline tebliğ edilmediği gibi düzenlenen faturaların Vergi Usul Kanunu hükümlerine aykırı olarak düzenlendiğini, faturaların altında teslime ilişkin herhangi bir imza bulunmadığını, VUK hükümlerine aykırı olarak düzenlenen faturaların geçersiz olduğunu ve kabul etmediklerini, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 21/10/2020 tarih 2018/896 Esas – 2020/688 Karar sayılı kararında;”Dosyaya sunulan 11/11/2019 tarihli bilirkişiler … ve … tarafından düzenlenen raporda davalı … Ticaret Anonim Şirketinin ithal ettiği eşya bedeli olan (34.814,20 USD) 165.624,12 TL ‘yi devir sözleşmesi ile hak sahibi olan … LTD ŞTİ nin talep edebileceğinin tespit edildiği anlaşılmıştır. Dava İtirazın iptali davası olıup, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan normal bir eda davasıdır. Mahkemenin davanın reddi ya da kabulü yönünde verdiği karar, maddi anlamda kesin hüküm teşkil edeceğinden davanın reddi halinde alacaklı, borçluya karşı aynı alacaktan dolayı yeni bir alacak davası açamayacağı gibi davanın kabulü halinde borçlu da alacaklıya karşı bir menfi tespit veya istirdat davası açamayacaktır. Bu nedenle mahkeme itirazın iptali davasında tarafların iddia ve savunmalarını genel hükümlere göre inceleyerek borcun varlığını ve miktarını araştırmak zorundadır. Yasal dayanağını İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67.maddesinden alan itirazın iptali davası, alacaklının icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İİK’nın 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçlamaktadır. Takip hukukundan doğan bu davada tespit edilecek husus, borçlunun icra takibine yapmış olduğu itirazında haklı olup olmadığının belirlenmesidir. Yargıtay’a göre; “Likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ise; ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Bu koşullar yoksa, likit bir alacaktan söz edilemez”(HGK. 14.07.2010 gün ve 2010/19-376 E, 2010/397 K, HGK, Y.HGK. 17.10.2012 gün ve 2012/9-838 E, 2012/715 K). Taraf beyanları, dosyada mevcut bilgi belgeler, bilirkişi raporları ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacı davalı şirketten mal alacağı nedeni ile icra takibi başlatmış olup, bu kapsamda yapılan ticari defterlerin incelenmesinde takip miktarı kadar davacının alacaklı olduğu tespit edilmiş, her ne kadar davalı tarafın takip yapan ile davacı şirket ile davacının farklı olduğu yönünde itirazları bulunsa da bu itirazları bakımından dosya incelendiğinde; davacının … (… vergi numaralı) olduğu, icra takip alacaklısının … Limİted olduğu, 28.08.2017 tarihinde … Limited’in … Ltd.Şti tarafından devralındığı, takip talebi ve davacı vekaletinin devralan şirket yetkilisi olan … tarafından verildiği, vergi numarasının da devralan şirkete ait olduğu anlaşılmakla bu yöndeki itirazları dikkate alınmamıştır. Hopa Gümrük Müdürlüğü yazı cevabı ve 11.11.2019 tarihli bilirkişi raporu da dikkate alınarak açılan davanın kabulüne, Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas Sayılı takip dosyasında yapmış oldukları itirazın iptaline, takibin devamına, alacağın likit bir alacak olmakla ve itirazın haksızlığı anlaşıldığından İİK 67//2 madde ve fıkrasına göre % 20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacı yana ödenmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.”gerekçesi ile, Açılan davanın kabulüne -Davalının Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasındaki davalının İTİRAZIN İPTALİNE, takibin kaldığı yerden devamına, -Alacak faturaya dayalı likit bir alacak olmakla ve itirazın haksızlığı anlaşıldığından İİK 67//2 madde ve fıkrasına göre % 20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacı yana ödenmesine karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle, yerel mahkeme tarafından verilen kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, Davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığını; Bakırköy … sıra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra takibinde alacaklı kısmında “…” yazdığını; İcra takibinde “… Limited” şirket ismi yanında herhangi bir ticaret sicil numarası veya vergi numarasının yer almadığını, İcra takibine taraflarınca itiraz edildiğini, davacı tarafça icra takibinde yazılan ünvan yanına başka bir şirkete ait vergi numarası eklenerek itirazın iptali için huzurdaki davanın açıldığını; davacı tarafın dava dilekçesine eklediği vergi numarasının “ … Limited ŞTİ.”ye ait olduğunu, Yerel mahkeme kararının bu kapsamda çelişkili olduğunu; görülen davanın itirazın iptali davası olarak ikame edildiğini; davaya konu icra takibinin, … Limited tarafından başlatıldığını; davanın ise … Limited ŞTİ tarafından ikame edilmiş görüldüğünü; davacı tarafın dosyaya sunduğu beyanlarında davanın davacısının … Limited ŞTİ olduğunu bildirdiğini; yerel mahkeme kararının gerekçesinde alacağın … ltd şti ye at olduğunu bildirmiş ancak kararı marinalimited olarak verilmiştir. İtirazın iptali davalarının takiple sıkı sıkıya bağlı olduğunu, icra takibi ile dava arasında davacı tarafın aktif dava ehliyeti yönünden açık bir çelişki görüldüğünü; bu kapsamda davanın usulden reddedilmesi gerekirken aksi yönde karar ihdasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Davaya cevap dilekçelerinde bu hususu beyan etmelerinin akabinde davacı tarafça cevaba cevap dilekçesinde alacağın şirkete değil gerçek kişi mükellefe ait olduğunu beyan ettiğini; davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığının davacı tarafça da ikrar edildiğini, Davacı firma ile davacı tarafça dosyaya sunulan faturalar üzerindeki firma unvanlarının aynı olmadığını, Dava dilekçesi ekindeki vekâletname incelendiğinde Gayri Ticari Gayri Sanayi Tüzel kişiler sicilinden verilmiş tescil elektronik versiyonda dava açan firmanın 17.08.2017 tarihinde tescil olduğunun anlaşıldığını; 17.08.2017 tarihinde tescil olan firmanın dava konusu 2010 yılına ait ticari faaliyetinin bulunmasının mümkün olmadığını, Davacı tarafın vekaletnamedeki bilgilere göre tescilin … LTD ŞTİ olduğunu; dosyaya sunulan faturalar üzerindeki unvanın ise … LDT olduğunu; davacı firma ile dosyaya sunulan faturalar üzerinde yer alan firma unvanlarının da aynı olmadığını, … numarası ile 17.08.2017 tarihinde tescil olan firmanın 2010 yılında ticari faaliyetinin olması mümkün olmadığından ve dosyadaki belgelerle tescil kaydında farklı firmalar olduğundan davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığını, Davanın fatura alacağı bulunduğuna dayalı olarak yapılmış olan icra takibine bağlı itirazın iptali davası olduğunu, açılan davanın icra takibi ile sıkı sıkıya bağlı bir dava olduğunu; İcra takibinin “… Limited” olduğunu, davanın … Limited ŞTİ adına açılmasının mümkün olmadığını; bu durumun dava şartı olup HMK’nın 115. maddesi gereği resen gözetilmesi gerektiğini, Yerel mahkemece denetime elverişsiz ve yerel mahkemenin ara kararına aykırı olarak hazırlandığını düşündükleri bilirkişi raporunun hükme esas alındığını, Davaya cevap dilekçelerinin sunulmasının akabinde davacı tarafça yerel mahkemeye gerçekliği resmi makamlar tarafından onaylanmamış ve tek taraflı olarak hazırlanmış bir devir sözleşmesinin ibraz edildiğini, Davacı tarafın dava dilekçesinde taraflar arasındaki ticari ilişki nedeniyle alacakları bulunduğunu beyan ettiğini; taraflarınca cevap dilekçesinde … numarası ile 17.08.2017 tarihinde tescil olan firmanın 2010 yılında ticari faaliyetinin olmasının mümkün olmadığının beyan edildiğini; cevap dilekçelerinin sunulmasını müteakiben davacı tarafça cevaba cevap dilekçesinde 28.08.2017 tarihli devir sözleşmesi düzenlendiğinin beyan edildiğini, Gerekçeli kararın “Deliller ve Gerekçe” başlığı altında: “Dosyaya sunulan 11/11/2019 tarihli bilirkişiler … ve … tarafından düzenlenen raporda davalı … Ticaret Anonim Şirketinin ithal ettiği eşya bedeli olan 165.624,12 TL’yi devir sözleşmesi ile hak sahibi olan … LTD ŞTİ’ nin talep edebileceğinin tespit edildiği anlaşılmıştır.” denilerek denetime elverişsiz olduğunu düşündükleri bilirkişi raporunun esas alınarak hüküm kurulduğunu, Bilirkişi raporunda ise devir sözleşmesine ilişkin beyanlarına hiçbir suretle yer verilmediğini ve davacı tarafın ne dava dilekçesinde ne icra takibinde delil olarak dayanmadığı devir sözleşmesinin yazılı delil olarak kabul edildiğini, Sunulan sözleşmenin yabancı dilde düzenlenmiş resmi makamlar önünde hazırlanmamış sözleşmeye atılan imzaların denetimi yapılmamış imzaların ve kaşelerin kimler tarafından atıldığı belli olmayan bir sözleşme olduğunu, sözleşme içeriğinin de taraflarınca kabul edilmediğini; Türkçe’ye tercüme edilirken içeriğinin tam olarak tercüme edilip edilmediğinin de belli olmadığını, mahkemece iddianın genişletilmesine muvafakat etmemelerine rağmen devir sözleşmesinin geçerliliği araştırılmadan yazılı delil olarak kabul edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, Davacı tarafın ticari defter ve belgelerini ibraz etmediğini; hükme esas alınan bilirkişi raporunun ticari defterler üzerinden inceleme yapılmaksızın varsayıma dayalı olarak hazırlandığını, Müvekkili şirket ile davacı firma arasında bir ticari ilişkinin mevcut olup olmadığının tespiti yapılmadan salt davacı beyanları doğrultusunda hükme gidilmiş olmasının hukuka aykırı olduğunu, Huzurdaki yargılamanın taraflarının tacir olup davacının müvekkili şirket ile arasındaki ticari ilişkiyi ispatlar nitelikte bir delil ve belge sunmadığını; tarafları tacir olan işlemlerde yazılı şekil şartına uyulmasının gerektiğini; davacı ile müvekkili şirket arasında herhangi bir yazılı sözleşmenin bulunmadığını, Mahkemenin 02/10/2019 tarihli, 2 numaralı celsesinin 2 numaralı ara kararında davanın tarafları arasındaki ticaretin gerçekten mevcut olup olmadığının tespiti için, taraflara ticari defterlerini sunmaları için kesin süre verildiğini, mahkemece tarafların ticari defterlerini sunmaları için inceleme gününe kadar kesin süre verilmiş olmasına rağmen davacı tarafın ticari defterlerini sunmadığını, Fatura düzenlenmesinin tek başına alacağın varlığını göstermeyeceğini, davacı tarafın ticari defterlerini de sunmayarak iddia etmiş olduğu ticareti ispat edemediğini; davacı tarafın sunmuş olduğu faturalarda teslime ilişkin herhangi bir imzanın da bulunmadığını, Taraflar arasındaki ticari ilişkiyi davacı tarafın ispat edememiş olduğunun açıkça ortada olmasına rağmen yerel mahkemece varsayıma dayalı olarak düzenlendiğini düşündükleri raporun hükme esas alındığını, Bilirkişi heyeti raporunun IV. Bölümünün “Malların Gümrükten Çekilip Çekilmediği” başlıklı maddesinde : “…beyanname muhteviyatı eşyaların geçici depolama yeri veya bir antrepoya boşaltılmadan … tabir edilen yöntemle ithal edilmesi hususunda Gümrük idaresine 02/12/2010 tarihinde dilekçe verildiği, gümrük idaresinin UYGUNDUR kaşe imzası ile talebin karşılandığı ve malların tartılarak ithal edildiği anlaşılmıştır… Plaka tutarsızlığının nedeni, liman sahasında veya tartım yapılan yerdeki kantar operatörleri tartım yaptıkları bir önceki araç plakalarının fiş üzerinde kalmış olabileceğidir.” denildiğini; bilirkişi raporunda somut hiçbir delile veya belgeye dayanmadan varsayım üzerinden bir sonuca varıldığını, Gümrük Müdürlüğü tarafından işleme uygunluk verilmiş olmasının malların müvekkili şirkete teslim edildiği anlamına gelmediğini, plakaların bir önceki taşıma ile de uyuşmamakta olup iki tacir arasında var olduğu iddia edilen ticari ilişkinin tespitinin hiçbir belge ve delil olmaksızın varsayımlara dayalı olarak yapılmasının hukukun temel ilkeleri ile bağdaşmadığını, Dava konusu faturaların müvekkile tebliğ edilmediği gibi düzenlenen faturaların Vergi Usul Kanunu hükümlerine aykırı olarak düzenlendiğini; faturaların altında teslime ilişkin herhangi bir imzanın bulunmadığını; VUK hükümlerine aykırı olarak düzenlenen faturaların hukuken geçersiz olduğunu, İleri sürerek, istinaf başvurularının kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın aktif dava ehliyetinin olmaması nedeniyle usulden reddine; aksi halde davacı tarafça da ispatlanamayan davanın esastan reddine; yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava; dava dışı Gürcistan uyruklu … Limited şirketi ile davalı arasındaki ticari satış ilişkisinden doğan bakiye alacağın tahsili amacıyla, yine Gürcistan uyruklu davacı şirketin alacağın temliki sözleşmesine dayalı olarak başlattığı ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Gürcistan Devleti arasında 04/04/1997 gün ve 4244 sayılı Kanunla onaylanan ve 24/09/ 1997 gün ve 23090 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak 15/01/1998 tarihinde yürürlüğe giren 1996 tarihli “Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan Cumhuriyeti Arasında Hukukî, Ticarî ve Cezaî Konularda Adlî Yardımlaşma Anlaşması”nın 15. maddesi ile her iki ülke vatandaşlarına karşılıklı olarak teminattan muafiyet tanındığı anlaşıldığından, Gürcistan uyruklu davacı şirketin takip yapabilmesi ve dava açabilmesi MÖHUK’un 48/1 fıkrası uyarınca teminat gösterme zorunluluğunun bulunmadığı anlaşılmıştır. Mahkemece bu konuda bir değerlendirme yapılmamış olmakla birlikte, dava şartı olan bu husus dairemizce re’sen incelenmiş ve değerlendirilmiştir. Davacı vekili tarafından, dava dilekçesi ile takip talebinde, … Limited Şti’nin vergi kimlik numarasının yazılı olduğu, … Limited ünvanının eksik yazıldığı, bunun bir yazım hatası olduğu açıklanmış olup, davalı vekilinin takip talebi ve dava dilekçesinde adı yazan şirketin vekaletnamesinin bulunmadığı, hem takibi yapan hem de davayı açanın … Limited Şirketi vekili olduğu, takibin usulüne uygun olmadığı yönündeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Davalı vekili tarafından cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ve istinaf dilekçesi ile davacının aktif husumetinin bulunmadığı, dosyaya sunulan alacağın temliki sözleşmesinin geçerli olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği savunulmuştur. İlk derece mahkemesi tarafından; her ne kadar davalı tarafın takip yapan ile davacı şirket ile davacının farklı olduğu yönünde itirazları bulunsa da; davacının … Limited (… vergi numaralı) olduğu, icra takip alacaklısının … Limited olduğu, 28/08/2017 tarihinde … Limited’in … Ltd.Şti tarafından devralındığı, takip talebi ve davacı vekaletinin devralan şirket yetkilisi olan … tarafından verildiği, vergi numarasının da devralan şirkete ait olduğu gerekçesi ile, davacının aktif husumet itirazının yerinde görülmediği anlaşılmıştır. Somut olayda; davacının alacağını dayandırdığı iki hukuki ilişki bulunmaktadır. Bunlardan ilki temlik sözleşmesinin temelini oluşturan satış ilişkisi, ikincisi ise 28/08/2017 tarihli alacak devir sözleşmesidir. Dosyaya anılan alacak devir sözleşmesinin Gürcüce aslı ve tercümesi sunulmuş, 28/08/2017 tarihli devir sözleşmesi ile dava dışı … Limited şirketi tarafından takip dayanağı 34.814,00-USD alacağın davacıya devredildiği anlaşılmıştır. Davacılı tarafından anılan sözleşmenin geçerliliğine itiraz edilmiş olup; mahkemece anılan sözleşmenin geçerli olup olmadığı, bun göre davacının aktif husumetinin bulunup bulunmadığı değerlendirilmek gerekirken, eksik inceleme ve gerekçe ile husumet itirazının reddine karar verilmesi isabetsiz olmuş, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde bulunmuştur. Kabule göre de; mahkeme gerekçesinde, incelenen ticari defterlere göre davacının mal satımı nedeniyle davalıdan takip tutarı kadar alacaklı olduğu belirtilmiş ise de; taraflarca dosyaya ticari defter ve kayıt sunulmadığı, bilirkişi raporunda da bu hususun belirtildiği, gerekçe ile deliller arasında uyumsuzluk bulunduğu anlaşılmış olup, dosyaya ibraz edilen fatura, ödeme dekontu, gümrük beyannameleri ile kantar fişlerinin detaylı şekilde değerlendirilip incelenmediği yetersiz bilirkişi raporuna dayalı hüküm kurulması, davalı vekilinin rapora itirazları hakkında da olumlu olumsuz bir karar verilmemesi isabetsiz olmuş, davalı vekilinin raporun yetersizliğine yönelik istinaf sebebi de yerinde bulunmuştur. Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-a6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın kaldırma kararı doğrultusunda mahkemesine iadesine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21/10/2020 tarih ve 2018/896 Esas – 2020/688 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 3-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde, avansı yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 09/03/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.