Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/2425 E. 2022/601 K. 14.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2425 Esas
KARAR NO: 2022/601 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2021/218 Esas – 2021/747 Karar
TARİH: 18/10/2021
DAVA: İstirdat
KARAR TARİHİ: 14/04/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili, dava dışı … A.Ş. ile davalı banka arasında akdedilen genel kredi sözleşmesinin müvekkili tarafından kefil sıfatıyla imzalandığını, kredi borcunun muaccel hale gelmesini müteakiben müvekkili aleyhine icra takibi başlatıldığını, bu nedenle müvekkilince asıl borçlu yerine 986.900,00 TL ve 37.100,00 USD ödeme yapılmak zorunda kalındığını, ayrıca icra dosyasının kapatılması için 39.840,13 TL harcın da müvekkilince ödendiğini, borçlu olmadığı parayı ödemiş olan kefilin geri alma davası açabileceğini, dolayısıyla tüm bu ödemelere ilişkin geri alma davası açılması gerektiğini ileri sürerek müvekkilince yapılan ödemenin haksız ödeme tarihinden itibaren faiziyle birlikte asıl borcun faizleri, icra harç giderleri ile davalıdan istirdatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davanın kısmi dava olarak açılamayacağını, ayrıca hak düşürücü sürede açılmadığını, ayrıca dava konusu edilen ödemelerin bir kısmının davacı tarafından değil dava dışı 3.kişiler tarafından yapıldığını, ödenen bedelin hangi nedenle istirdatının talep edildiğinin açıklanmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 18/10/2021 tarih ve 2021/218 Esas 2021/747 Karar sayılı Kararı ile; “Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, anılan yasa maddesi ile dosyamızda bulunan tüm bilgi ve belgeler bir arada değerlendirildiğinde; davacının talebinin, davalı ile dava dışı şirket arasında imzalanan GKS’den kaynaklanan ve ödemiş olduğu kefalet borcunun istirdadına ilişkin olduğu, davacının kefil olarak yaptığı ödemelerden sonuncunun ödeme tarihinin 2017 yılı olduğu, dava tarihinin 29/03/2021 olduğu, bu bağlamda İcra İflas Kanunu’nun 72.maddesinin 7.fıkrasında düzenlenen 1 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği anlaşıldığından, hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. Mahkememizce esas hakkında karar verilmiş ise de; dava değerinin tek hakimle bakılacak işler sınırını geçtiği, yanlışlığın gerekçeli karar yazım aşamasında fark edildiği ve mahkememizce sehven bu hususun atlandığı, işbu hatanın istinaf yasa yolunda değerlendirilebileceği anlaşılmıştır.” gerekçeleri ile; “Hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine, ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 22/07/2020 tarihli ve 7251 sayılı kanunla yapılan değişiklik ile konusu para ile ölçülebilen uyuşmazlıklarda dava değeri 500.000 Türk Lirasına kadar olan dosyalarda basit yargılama usulü uygulanmakta dava değeri 500.000 Türk Lirasına kadar olan işlere tek hakim tarafından bakılmakta olduğunu, dava değeri 500.000 TL ve üzeri olan davalarda ise heyet halinde bakılmakta olduğunu, bu davada müvekkilinin alacaklı olduğu miktar 986.900,00TL ve 37.100,00 USD olup dosyanın heyet halinde görülmesi gerekirken tek hakim tarafından yargılama yapılarak karar verilmesinin hükmün kaldırılması nedeni olduğunu, TTK’nun 7. m. uyarınca, taraflardan biri veya her biri için ticari olan bir borca kefalet halinde gerek asıl borçlu ile kefil arasında; gerekse kefillerin kendi aralarında aksi kararlaştırılmış olmadıkça müteselsilen sorumlu sayılacaklarının öngörüldüğünü, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2016/14491 Esas, 2016/16034 Karar sayılı ve 20.12.2016 tarihli kararında ve Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2013/4723 Esas, 2013/5479 17.09.2013 tarihli kararında;” …sözleşmede aksine hüküm bulunmadığı takdirde, kefillerin söz konusu borçtan eşit oranda sorumlu olacakları”nın içtihat edildiğini, somut olayda kefiller tarafından kefalet limitlerine ilişkin olarak herhangi nitelikli bir durum kararlaştırılmış olmadığından sebeple, 1.500.000,00 TL tutarındaki borçtan her bir kefilin eşit oranda sorumlu olacaklarını, dolayısıyla her bir kefil, borç tutarı ve icra dosyasının kapanması için ödenen tahsil harcının toplamı olan 1.196.740,13 TL tutarındaki borçtan eşit oranda sorumlu olacağını ve her bir kefilin işbu borçtan kaynaklanan sorumluluğunun 199.456,00 TL ile sınırlı olacağını, bu durum göz ardı edilerek borcun tamamının müvekkilinden icra tehdidi altında tahsilinin haksız ve dayanaksız olduğunu, Mahkemece müvekkilinden haksız olarak tahsil edilen tutarın tespiti için bilirkişi incelemesi yaptırılmadan karar verilmesinin doğru olmadığını belirterek hükmün kaldırılmasını istemiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, icra tehdidi altında ödenen tutarın istirdatı istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın hak düşürücü süre yokluğundan reddine karar verilmiştir. 5235 sayılı Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun 5 inci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca, asliye ticaret mahkemelerinde görülen ve konusu para ile ölçülebilen uyuşmazlıklarda dava değerinin “üç yüz bin” TL’nin üzerinde olması halinde davanın heyetçe görülüp sonuçlandırılması gerekmekte olup, 22/07/2020 tarihli ve 7251 sayılı kanunun 54.m. ile yapılan değişiklikle, “üç yüz bin” ibaresi “beş yüz bin” şeklinde değiştirilmiştir. Somut olayda dava, harca esas değer 100.000,00 TL olarak gösterilip bu tutar üzerinden harç yatırılarak açılmış, mahkemenin 31/03/2021 tarihli ara kararı ile, dava değerinin 986.900,00 TL + ( 37.100,00-USD X 8.1460 = ) 302.216,60 -TL olmak üzere toplam 1.289.116,6- TL olduğu, bunun için alınması gereken harcın 4/1 ‘ini oluşturan 22.014,88-TL den peşin yatırılan 1.707,75 TL nin mahsubu ile eksik kalan harcın 20.307,13-TL olduğu tespit edilerek davacı vekiline HMK eksik harcı ikmal etmesi yönünde ihtaratlı davetiye tebliğine karar verilmiş, davacı vekilince harç eksikliği giderilmiştir. Bu itibarla mahkemece dava değerinin 500.000,00 TL’nin üzerinde olduğu dikkate alınarak dosyanın mahkemeye heyetine tevdi ile davanın heyetçe görülüp sonuçlandırılması gerekirken, tek hakimle görülüp sonuçlandırılması doğru görülmemiştir. Öte yandan dava dilekçesinde, icra dosyasına ödenen 986.900,00 TL ve 37.100,00 USD dışında 39.840,13 TL tahsil harcının da ödendiği belirtilerek yapılan tüm bu ödemelerin istirdatı talep edilmiş olduğuna göre, dava konusu olan 39.840,13 TL üzerinden harç eksikliği giderilmeden karar verilmesi de hatalıdır. Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK 353/1-a4 m. uyarınca hükmün kaldırılması ve mahkemesine iadesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/10/2021 tarih ve 2021/218 Esas – 2021/747 Karar sayılı ilamının HMK’nın 353/1-a4 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 14/04/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.