Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/2422 E. 2022/600 K. 14.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2422 Esas
KARAR NO: 2022/600 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2020/596 Esas – 2021/172 Karar
TARİH: 25/02/2021
DAVA: Şirket İhyası
KARAR TARİHİ: 14/04/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili ile ticari ilişkisi sonucunda iki ayrı icra takibi nedeniyle borçlu olan … Limited Şirketi’nin ticaret sicil kaydının kapatıldığını, icra dosyası işlemlerine devam edilebilmesi için TTK Geçici 7/(15) maddesine göre şirketin ihyası gerektiğini ileri sürerek unvanı belirtilen şirketin ihyasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 25/02/2021 tarih ve 2020/596 Esas 2021/172 Karar sayılı Kararı ile; “TTK’nun geçici 7. maddesinin 11. fıkrası gereğince şirketin ticaret sicilinden resen kaydının silinmesi için Ticaret Sicil Müdürlüğünün evvela geçici 7. maddenin 4/a ve devamında gösterilen hususları yerine getirmesi gereklidir. Bu doğrultuda yapılan incelemede resen terkin işlemi yapılan şirkete 20.11.2014 tarihinde ihtarname gönderildiği, ihtarnamenin 01.12.2014 tarihinde iade edildiği ve akabinde Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde gerekli ilan yapılarak resen terkin işlemi yapılmıştır. Davacı tarafın davasının ihya davası niteliğinde bulunduğu, ihyası talep edilen şirketin sicil kaydının 18.02.2015 tarihinde resen terkin edildiği, 6102 Sayılı Kanunun Geçici 7.md.-15 uyarınca Ticaret sicilinden kaydı silinen şirketin silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurarak ihyası istenebileceğinden, ihya davasının 06/10/2020 Tarihinde 5 yıllık hak düşürücü süre dolduktan sonra açılmış olduğu anlaşılmakla davacı tarafın davalı Ticaret Sicil Müdürlüğüne karşı açtığı davasının Hak düşürücü süre nedeni ile reddi yönünde aşağıda ki şekilde karar verilmiştir.” gerekçeleri ile; “ Davanın hak düşürücü süreden sonra açılması nedeni ile usulden reddine,” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemenin ihyası talep edilen şirketleri de taraf olarak eklemesinin ve borçlu olan 10 farklı şirket hakkında ihya talebiyle açılan davada taleplerinin tefrik edilerek ayrı esaslara kaydedilmesinin doğru olmadığını, bu şekilde usul ekonomisi kurallarını ihlal ettiğini, İcra takiplerinin şirketin sicilden terkin edilmesinden önce başlatılmış olması nedeniyle davada hak düşürücü sürenin dolduğundan söz edilemeyeceğini belirterek hükmün kaldırılmasını istemiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, TTK’nın geçici 7. maddesi gereğince resen ticaret sicil kaydından terkin edilen şirketin ihyası istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın hak düşürücü sürede açılmaması nedeniyle reddine karar verilmiştir. İş bu dava birden fazla şirketin ihyası talebiyle açılmış olup, davacı vekilince mahkemece her bir şirket yönünden açılan davaların tefrik edilerek mahkemenin ayrı bir esasına kaydedildiği ve bunun usul ekonomisine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. Dosya kapsamında tefrik ara kararına rastlanılmamış olmakla birlikte, her bir şirket yönünden terkin ve ihya sebepleri farklı olabileceğinden tefrik kararında usul ve yasaya aykırı bir yön görülmemiştir. Öte yandan HMK’nun 142.m. “Ön inceleme duruşması tamamlandıktan sonra, hâkim tahkikata başlamadan önce, hak düşürücü süreler ile zamanaşımı hakkındaki itiraz ve def’ileri inceleyerek karara bağlar.” şeklinde düzenlenmiş olup, mahkemece davacı vekilinin katıldığı ön inceleme duruşması yapıldıktan sonra karar verildiği görülmüş ise de, dosya kapsamında davalı tarafa herhangi bir tebliğ yapıldığına dair bir belgeye rastlanılmamış olup, taraf teşkili sağlanmadan ve usulüne uygun ön inceleme duruşması yapılmadan hak düşürücü süre hakkında karar verilmesi doğru olmamış, bu hususun re’sen gözetilmesi gerekmiştir. Mahkemenin kabulüne göre ise, TTK Geçici 7/2 m. uyarınca hakkında devam eden bir dava veya icra bulunan şirketin TTK Geçici 7. maddesine göre ticaret sicilden resen silinmesi işlemi yapılamayacağı, kanuna açıkça aykırı olarak yapılan sicilden silinme işlemleri hakkında 15. fıkrada öngörülen hak düşürücü sürenin uygulanmasına imkân bulunmadığı hususu gözetilmeden karar verilmesi, ayrıca ihyası istenen şirketin karar başlığında davalı olarak gösterilmiş olması da hatalıdır. Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK 353/1-a4 m. uyarınca hükmün kaldırılması, yukarıda belirtilen eksikliğin giderilmesi ve yeniden değerlendirme yapılması için dosyanın mahkemesine iadesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/02/2021 tarih ve 2020/596 Esas – 2021/172 Karar sayılı ilamının HMK’nın 353/1-a4 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 14/04/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.