Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/2393 E. 2021/1928 K. 30.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2393
KARAR NO: 2021/1928
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/06/2021 Tarihli Ara Karar
NUMARASI: 2021/360 Esas
DAVANIN KONUSU: Tespit – İhtiyati Tedbir
KARAR TARİHİ: 30/12/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen ara karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFIN İDDİASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinin 25.05.2021 tarih … sayı …sayfasında yayımlanan “…” başlıklı yönetim kurulu kararı ile …sayfada yayımlanan Beyoğlu … Noterliğnin … yevmiye numaralı 2021-03 sayılı yönetim kurulu kararının kurucu unsurları olmadığı ileri sürülerek yokluğunun tespitine; telafisi imkansız zararların önlenmesi için ihtiyati tedbir niteliğinde olmak üzere kararların icrasının geri bırakılmasına karar verilmesi talep ve dava edilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ ARA KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 23/06/2021 tarih ve 2021/360 Esas sayılı ara kararında; “İleri sürülen tedbir talebi yönünden dosya kapsamına göre yapılan irdeleme sonunda davanın niteliği, şirketlerin kendi kendine yönetiminin asıl olması, müdahalenin çok istisnai kriterlere bağlı olarak düşünülmesi gereği, ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi için gerekli yasal ve maddi şartların somut olayda gerçekleşmediği sonucuna varıldığından mevcut kapsam ve aşamaya bağlı olarak tedbir talebinin reddine ilişkin olmak üzere …”gerekçesi ile, Tedbir talebinin reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesi tarafından kabul olunmayan ihtiyati tedbir talebinin amacının, davacının maruz kaldığı hak kayıplarının ve telafisi imkansız zararların doğmasını önlemekten ibaret olduğunu, Dava bakımından hem ihtiyati tedbire esas bir hak hem de 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 389. maddesi ve devamında düzenlendiği üzere ihtiyati tedbiri gerektiren sebeplerin mevcut olduğunu, Davanın konusunun, davacının büyük hissedarı (%50) ve yönetim kurulu üyesi olduğu davalı şirkette, şirketin diğer hissedarlar ve yönetim kurulu üyelerinin davacıya husumet gütmeleri sebebiyle almış oldukları gerek usul gerekse esas yönünden hükümsüzlükle malul olan yönetim kurulu kararlarının hükümsüzlüğünün tespitine ilişkin olduğunu, mahkemenin reddetmiş olduğu ihtiyati tedbir taleplerinde: ilgili iki yönetim kurulu kararlanın icrasının ihtiyati tedbir yoluyla dava sonuna kadar durdurulmasının talep edildiğini, Dava dilekçesinde belirttikleri üzere davacı haricindeki davalı şirketin diğer yönetim kurulu üyeleri usulüne ve hukuka uygun bir çağrı yapmadan usulsüz bir yönetim kurulu toplantısı düzenlediklerini, ilgili toplantıda davacının payları hakkında yine hukuka aykırı ıskat kararı alındığını, ilgili kişilerin bu hukuka aykırı kararı almış olmasında: davacının münferiden temsile yetkili yönetim kurulu üyesi olmasından kaynaklı, davalı şirket yönetim kurulu başkanı ve diğer üyesinin gerçekleştirmiş olduğu hukuksuz uygulamalar ve suç teşkil eden fiiller için; 2021/83856 sayılı haksız rekabete ilişkin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na yapılan suç duyurusunu, İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/303 E. numaralı haksız rekabete ilişkin hukuk davasını, İstanbul 1. Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2021/77 E. numaralı davalı şirket mal varlığının hukuka aykırı olarak davalı şirket yönetim kurulu başkanı … ve yönetim kurulu üyesi …’nın yeni devralmış olduğu “dava dışı şirkete” devrinin hükümsüzlüğü talebini içeren davadaki, 2021/108776 sayılı güveni kötüye kullanma, tehdit, nitelikli dolandırıcılık başta olmak üzere işlemiş oldukları diğer suçlara ilişkin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılı’ğına suç duyurusunda bulunulduğunu, bu sebeplerden ötürü alınan ıskat kararı davalı şirketin yönetim kurulu başkanı … ve yönetim kurulu üyesi … tarafından tamamen kötü niyetle, davacıya karşı güttükleri şahsi husumetleri sonucu alınmış olup davalı şirketin de menfaatinden tamamen uzak olduğunu, Söz konusu iki yönetim kurulu kararının icrasının ihtiyati tedbir yoluyla dava sonuna kadar durdurulmasını ilişkin ihtiyati tedbir talebinin, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda düzenlenen sebepleri hem lafzi olarak hem de amaçsal olarak karşılamakta olduğunu, ilgili tedbir talebinin reddedilmesinin doğrudan sonucu olarak, davalı şirket yönetim kurulu başkanı … ve yönetim kurulu üyesi … hukuka aykırı kararları icra edecek, bunun sonucunda ise müvekkilinin davalı şirketteki hissedarlığı ve yönetim kurulu üyeliği sonlandırılacak ve bu sıfatlarından kaynaklı haklarını kullanması tamamen imkansız hale geleceğini, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 390. maddesinin 3. fıkrası gereği, tedbir talebinde davanın esas yönünden haklılığı davacı tarafından ortaya konması gerektiğini, bu hususun dava dilekçesinde detaylı olarak açıklandığını, Davalı şirket yönetim kurulunca alınan ıskat kararı hem esas yönünden hem de usul yönünden sakat olduğunu, ilk olarak davacının, davalı şirkete karşı bir sermaye borcu bulunmadığını, davacının sermaye borcunu ödediğine ilişkin ödeme dekontları dava dilekçesi ekinde sunulduğunu, bu sebepten ötürü … ve … hukuksuz bir yönetim kurulu kararıyla olmayan bir borç yönünden ıskat kararı aldığını, bu hukuken geçersiz ve hatta yok hükmünde bir işlem olduğunu, ödenen sermaye borcu dekontlarının şirket muhasebe kayıtlarında hangi deftere hangi sayı ile kaydedildiği de Mahkemeye bildirildiğini, burada karşı tarafın safi olarak davacıya zarar verme kastının bir numunesi olarak, davacının kendisinin yönetim kurulu üyesi olmasından kaynaklı olarak şirket defter/evrak/bilgi/belgelerine ulaşma talebini sözlü, yazılı ve noter vasıtası ile davalı şirket yönetim kurulu başkanına ilettiğini, tüm bu taleplerin sonuçsuz kalması sebebiyle, davacının İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 392. maddesinde “Bilgi Alma ve İnceleme Hakkı” başlıklı hukuk davasını açtığı ve ilgili Mahkeme davacının taleplerini kesin olarak hükme bağladığını, bunun üzerine, davalı şirketin Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde ilan edilmiş olan merkezine, ilgili Mahkemenin atamış olduğu bilirkişi nezdinde 2021/361 K. numaralı Mahkeme kararının icrası için gidildiği ve fakat; davalı şirket yönetim kurulu başkanı ilgili adresin davalı şirket merkezi olmadığı sebebiyle mahkeme kararını icra etmeyerek ilgili evrakların davacı ve mahkemenin bilirkişisi tarafından incelenmesini önlediğini, davalı şirket yönetim kurulu başkanının Mahkeme emrine muhalefet etmesinin akabinde davacının, davalı şirket merkezinden ayrılmasının ardından, ilgili ıskat kararı ve ilgili adres değişikliği kararı davacı yönetim kurulu üyesine usulüne uygun davet ve bildirim yapılmaksızın aynı gün içerisinde hukuksuzca alındığını, söz konusu yönetim kurulu kararlarının davacı şirketin menfaatleri doğrultusunda değil; tamamen davacının, davalı şirket nezdindeki faaliyetlerini, temsilini, varlığını sona erdirmek için kötü niyetle sistematik bir biçimde alındığını, Bu sebeplerden ötürü; İskat kararının hükümsüzlüğüne ilişkin olarak: “…” başlıklı yönetim kurulu kararının usulüne uygun davet ve bildirim ile yapılan bir yönetim kurulu toplantısında alınmaması, ödenmemiş bir sermaye koyma borcunun olmamasına istinaden alınması, davalı şirket paylarının nama yazılı olmaları sebebiyle ıskat kararının Türk Ticaret Kanunu’nun 483. maddesindeki emredici usule uygun alınması gerekirken 481’deki hükme göre alınması; ıskat kararını usulen ve esasen geçersiz kılmıştır. Böylece usule ve esasa aykırı olarak alınan 25.05.2021 tarih … sayılı, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde yayımlanan davacaya hitaben ihtar edilen ıskat kararının hükümsüz olduğunu, Adres değişikliğinin hükümsüzlüğüne ilişkin olarak: 2021-03 sayılı Yönetim Kurulu Kararı’nın usulüne uygun davet ve bildirim yapılarak toplanılmış bir yönetim kurulu toplantısında alınmaması hatta ismen yönetim kurulu denmesine rağmen yönetim kurulu toplantısının hiç yapılmamış olması sebebiyle ve alınmış olunan kararın davalı şirketin diğer iki yönetim kurulu üyesinin mevcuttaki ve müstakbel açılacak davaları yavaşlatma ve davacının haklarını kullanmasını engellemek kastı ile alınan bu kararında hükümsüz olduğunu, Davalı şirket yönetim kurulunun almış olduğu ıskat kararı, Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen en ağır yaptırım olup, ilgili ıskat kararı hakkında tedbir verilememesi halinde davacının hissedar olmasından kaynaklanan haklarının ve yönetim kurulu üyesi olmasından ötürü davalı şirketin menfaatlerini müdafaa etmek amacıyla açmış olduğu davaların seyrinin telafisi mümkün olmayacak şekilde bozulmasına ve hem davacı hem davalı şirketin telafisi imkansız zarara maruz kalacağı hasebiyle ihtiyati tedbir talep etmelerinde somut sebeplere dayandığını, Hali hazırda davalı şirketin yönetim kurulu başkanı …’nın, Davacıya göndermiş olduğu elektronik posta mesajında “Sana 100.000TL ödeme yapacağım bunun karşılığında hisselerini bana vereceksin. Eğer bunu kabul etmezsen tüm müşterilerimi başka bir şirkete çekeceğim ve … A.Ş.nin vergi borcunu ödedikten sonra şirketi bu şekilde boşa çıkartacağım” beyanıyla asıl amacının hiçbir hukuki zemine dayanmadan davacıyı, davalı şirketten çıkartmak olduğu başaramazsa da davalı şirketin fiiliyatına son vermek istediğini açıkça ortaya koyduğunu, dava dilekçesinde belirtildiği üzere; davacının, davalı şirkete sermaye borçları 25.08.2015 tarihe kadar ödendiği, ilgili ödemelerin dekontları ve davalı şirket defter kayıt numaralarının mahkemeye sunulmuş olduğundan gerek davanın konusu bakımından gerekse de ihtiyati tedbir bakımından haklılıklarının kanıtlandığını, işbu yukarıda açıklanan sebeplerden ötürü söz konusu kararların icrasının durdurulması için talep edilen ihtiyati tedbir, hukuksal niteliği itibariyle uyuşmazlığı çözmeyen geçici hukuki koruma olup, davalı şirket yönetim kurulu kararlarının ileride telafisi mümkün olmayacak sonuçlara yol açmasını engellemek üzere talep edildiğini, fakat ihtiyati tedbir taleplerinin İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ara kararı ile reddedildiğini, ne var ki davacı nezdinde, sermaye taahhütlerinin tamamını yerine getirdiği davacı şirketteki varlığı için hayati önem taşımakta olduğu, aksi halde davacının, davalı şirketteki hissedarlığı hukuka aykırı biçimde son verileceği, davalı şirketin fiili yönetiminin tamamı diğer yönetim kurulu üyelerine geçecek olup davacının, davalı şirketten çıkarılacağını, Hal böyle olunca huzurdaki söz konusu uyuşmazlık sonuçlanıncaya kadar yönetim kurulu kararlarının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 389. maddesi gereğince icrasının ihtiyati tedbir yoluyla dava sonuna kadar durdurulmasının önem arz ettiğini, Aynı zamanda İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 11/02/2021 T. 2020/2093 E. 2021/157 K. kararında; yönetim kurulu kararının butlanı/iptali talep edilmiş söz konusu kararların yürütülmesinin tedbiren durdurulması yönünde ihtiyati tedbir talebinde bulunduğunu, Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi talebi reddetmiş olsa da İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi kararında: “Davacı iddiaları, sunulan yönetim kurulu kararları ile dava konusu genel kurula ilişkin toplantı tutanağı örneği, davalılar adına sunulan cevap dilekçesi ve ekleri kapsamında, yönetim kurulu toplantılarından yönetim kurulu davacının haberdar edildiğine ilişkin dosya bu aşamaya kadar bir belge sunulmadığı görülmektedir. Butlanla sakat olduğu iddia edilen kararların alındığı yönetim kurulu toplantılarının TTK’nın 390-391 maddesi kapsamında davacıya usulüne uygun davet ve bildirim yapılarak gerçekleştirildiğine dair bir kanıt sunulmadığından, iptali istenen genel kurul toplantısında alınan kararlarının da butlanla sakat yönetim kurulu kararına dayalı olarak yapıldığı yönündeki iddialar yönünden yaklaşık ispat koşullarının oluştuğu söylenebilir. Elbette ilk derece mahkemesinde devam eden yargılama sürecinde yapılacak inceleme ve değerlendirmeler sonucu ortaya çıkabilecek yeni hukuki durumlar saklıdır. Bu değerlendirme, dosyanın mevcut aşamasındaki ihtiyati tedbir talebi yönünden yapılmaktadır. Bu açıklamalar ışığında, yargılamayı esastan yürütüp sonuçlandıracak olan ilk derece mahkemesince, dava dosyasında değişen durumlara göre her zaman, talep üzerine, tedbir kararının değiştirip kaldırılabileceği de gözetildiğinde; davacının davalı şirkette hissedar olup, hisse oranı da dikkate alınarak takdiren teminat alınmaksızın, dava konusu davalı şirketin 02 Mart 2020 tarihli 2020/02 sayılı ve 03Aralık 2019 tarihli 2019/002 sayılı Yönetim Kurulu kararlarının HMK’nın 389. maddesi uyarınca; 29/02/2020 tarihli genel kurulda alınan karların ise TTK’nın 449. maddesi uyarınca icrasının durdurulması hususunda ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerektiği sonucuna varılmış” şeklinde karar vererek ve ilk derece mahkemesinin kararının aksine yönetim kurulu kararlarının icrasını ihtiyati tedbir yoluyla dava sonuna kadar durdurulması kararı verildiğini,
İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin 23/06/2021 tarihli ara kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, ihtiyati tedbir talebinin kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep, 25.05.2021 Tarih ve … Sayılı, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde yayımlanan … Anonim Şirketi Yönetim Kurulu kararlarının Hükümsüzlüğünün Tespitine İlişkin davada tedbiren kararın icrasının durdurulması istemine ilişkin ihtiyati tedbir talebidir. Mahkemece, tedbir talebinin reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili dava dilekçesi ile; ” Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nin 25.05.2021 tarih … sayı … sayfasında yayımlanan “…” başlıklı yönetim kurulu kararının kurucu unsurlarının olmadığından yokluğunun tespitine, Mahkeme aksi görüşte ise 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 391. maddesinin 1. fıkrasının a, b ve c bentlerine uymamaktan butlanının tespitine, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nin 25.05.2021 tarih … sayı … sayfasında yayımlanan “…” başlıklı yönetim kurulu kararının telafisi imkansız zararların önlenmesi için, Karar hakkında ihtiyati tedbir kararı verilerek kararın icrasının durdurulmasına ve tedbir Kararının Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde yayımlanmasına, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nin 25.05.2021 tarih … sayı … Sayfasında yayımlanan, Beyoğlu … Noterliğinin … yevmiye numaralı … numaralı yönetim kurulu kararının kurucu unsurlarının olmayışı sebebiyle yokluğunun tespitine, şayet Mahkeme aksi görüşte ise 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 391. maddesinin 1. fıkrasının a ve b bentlerine uymamaktan butlanının tespitine,
Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nin 25.05.2021 tarih … sayı … sayfasında yayımlanan, Beyoğlu … Noterliğinin … yevmiye numaralı yönetim kurulu kararı hakkında tedbir kararı verilerek kararın icrasının durdurulmasına, tedbir Kararının Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde yayımlanmasına ,” karar verilmesi talep edilmiştir. HMK’nın 389. maddesi uyarınca, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyat tedbir kararı verilebilir. ” HMK’nın 390/3. maddesinde, tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmeli ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmelidir. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın yargılamayı gerektirdiği, talep ve ara karar tarihindeki mevcut delil durumu itibarı ile yaklaşık ispat koşulunun sağlanılmadığı, tedbir kararı verilmemesi ve alınan kararların icra edilmesi halinde davacının hakkını elde etmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden şu aşamada bahsedilmesinin mümkün olmadığı gibi ciddi bir zararın doğacağına dair emare ve delilinde bulunmadığı gözetildiğinde, ilk derece mahkemesince yürütmenin durdurulması yönünde tedbir talebinin reddi ara kararı usul ve yasaya uygun olup davacı vekilinin aksi yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme ara kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf talep eden tarafından yatırılan 162,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf talep eden taraftan alınması gereken 59,30.TL istinaf karar harcı, istinaf aşamasında peşin olarak yatırıldığından, yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden taraf üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 30/12/2021 tarihinde HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.