Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/2389 E. 2021/1930 K. 30.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2389 Esas
KARAR NO: 2021/1930 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/10/2021
NUMARASI: 2021/684 Esas 2021/842 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 30/12/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili olan şirket ile davalı firma arasında; “FFP2 Koruyucu Toz Maskesi” alım-satımı hakkında yapılan görüşmeler sonucunda, … numaralı proforma faturası düzenlendiğini ve karşılıklı düzeltmelerin ardından, 12/03/2020 tarihinde imza altına alınan proforma fatura ile, taraflar arasında “FFP2 Koruyucu Toz Maskesi satış sözleşmesi” akdedilmiş sayıldığını, işbu proforma fatura ile davacı firmanın satın alacağı maskeler karşılığında 38.000,00 € bedel ödeyeceğini, müvekkili olan firmanın ise sipariş onayından sonra, satışa konu maskeleri 7 – 9 gün içerisinde teslim edeceği, teslimatın FOB İstanbul şeklinde gerçekleştirileceği belirlendiğini, proforma fatura ile belirlenen 38.000,00 € tutarındaki bedel, davalı firma tarafından müvekkili olan şirkete ödendiğini, müvekkili olan firma da sözleşmede belirlenen şartlara uygun şekilde maskeleri hazırladığını ve teslime uygun hale getirdiğini, fakat; T.C. yetkili organlarının aldığı kararlar doğrultusunda; taraflar arasındaki sözleşmeye konu koruyucu maskeler ihracı ön izne bağlı mallar listesine eklendiğini, müvekkili olan şirketin, gerekli ön izni alabilmek üzere, ilgili kurumlara (Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumuna) başvuru yapmış ise de; beklenmedik şekilde, müvekkili olan firmanın usulüne uygun başvurusu, pandemi şartları ve ülkemizin öncelikli ihtiyacı sebepleri ile reddedildiğini, bunun üzerine, müvekkil firma yeniden başvuru yapmış ise de, sonuç değişmediğini, bu durumu, davalı firmaya bildiren ve varsa söz konusu sıkıntılı durumu çözmek üzere tavsiyelerini almak isteyen müvekkili olan şirketin davalı firma tarafından belirlenecek Türkiye içindeki güvenilir kişi veya kurumlara maskeleri teslim edebileceğini belirttiğini, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin “mücbir sebep” nedeniyle, askıda kaldığı bu süre zarfında, açıklanan işbu kötüniyetli davranışı sebebiyle kusurlu olan davacı şirketim bunun ardından da, sözleşmeyi haksız bir şekilde feshederek kötüniyetli tutum ve davranışlarını sürdürdüğünü, bu sebeple; uzun zamandır müvekkili olan firma uhdesinde bulunan sözleşme konusu mallar, müvekkili olan firma elinde kaldığını, sözleşmenin feshinden bu yana da müvekkilinin haksız bir şekilde saklama bedeline mahkum olmasına ve netice itibariyle ciddi bir zarara uğramasına sebebiyet verdiğini tüm bu nedenlerle fazlaya ilişkin hak ve alacakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 10.000,00 TL depolama bedelinin, sözleşmenin feshedildiği tarihten itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davacı firmadan tahsil edilerek müvekkil firmaya ödenmesi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili karşı davaya karşı cevap dilekçesi ile, borçlu tarafından yöneltilen karşı davanın, kısmi veya belirsiz alacak davası olarak yöneltilemeyeceğini, karşı davanın esasa girilmeksizin usulden reddini, karşı davanın belirsiz olarak yöneltilemeyeceğine ilişkin itirazları saklı kalmak kaydıyla, karşı dava dilekçesinin HMK’nın 119/1.maddesine uygun olmadığından davacının taleplerini açıkça ortaya koyması gerektiğini, hukuki süreci uzatmak amacıyla karşı davanın ikame edildiğini savunarak, karşı davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 27/10/2021 tarih ve 2021/684 Esas – 2021/842 Karar sayılı kararında; “Eldeki dava, mahkememizin 2021/242 Esas sayılı dosyasında karşı dava olarak açılmış, 2021/242 Esas sayılı dosyasının 27/10/2021 tarihli celse ara kararı gereği, karşı davanın dosyadan tefriki ile yeni bir esasa kayıt edilmesine karar verilmiş ve mahkememizin işbu esas numarasını almıştır. 7155 sayılı Kanun’un 20. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na (TTK) eklenen dava şartı olarak arabuluculuk başlıklı 5/A maddesinde; “(1) Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır” düzenlemesi ile, TTK’nın geçici 12. maddesinde; “(1) Bu Kanunun dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin hükümleri, bu hükümlerin yürürlüğe girdiği (01/01/2019) tarih itibarıyla ilk derece mahkemeleri ve bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtay’da görülmekte olan davalar hakkında uygulanmaz” düzenlemesi getirilmiştir. Bunun yanında, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’na (HUAK) dava şartı olarak arabuluculuk başlıklı 18/A maddesi eklenmiştir. HUAK’ın 18/A-2 maddesinde, “Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” düzenlemesi bulunmaktadır. Kanunun amacı dikkate alınarak; eldeki davanın haksız fesih nedenine dayalı tazminat istemine ilişkin olduğu ve arabululuculuk dava şartına tabi olduğu anlaşılmakla, dosya kapsamında arabuluculuk son tutanağı bulunmadığı gibi, karşı davacı vekilinin mahkememizin 27/10/2021 tarihli celsesindeki beyanında karşı dava için arabuluculuk yasa yoluna başvurularının olmadığını beyan ettiği görülmekle iş bu davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine…”gerekçesi ile, – 7155 Sayılı Kanunun 20’nci maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na eklenen 5/A maddesi ve 7155 Sayılı Kanunun 23’üncü maddesi ile 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’na eklenen 18/A-2 maddesi uyarınca arabulucuya başvurulmadan dava açılmış olması karşısında, davanın Türk Ticaret Kanunu’nun 5/A, 6325 sayılı Kanunun 18/A-2, Hukuk Mahkemeleri Kanunu’nun 114/2 ve 115/2 maddeleri uyarınca dava şartı yokluğu nedeni ile usulden REDDİNE, – Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’nin 7/2. Maddesi uyarınca belirlenen 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Davalı tarafça, İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/242 Esas sayılı dosyası ile, tarafları aleyhine itirazın iptali davası açıldığını, taraflarınca işbu davaya cevap verilirken açılan dava ile bağlantılı olacak şekilde, şimdilik 10.000,00 TL depolama bedelinin, sözleşmenin feshi tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davacı karşı davalı firmadan tahsil edilerek müvekkili firmaya ödenmesine karar verilmesinin istendiğini, Yerel mahkemece, dosyanın ön inceleme duruşmasının görüldüğü 27/10/2021 tarihinde, “karşı davanın işbu dosyadan tefriki ile mahkemenin yeni bir esasına kaydedilmesine” karar verildiğini, Buna göre; huzurdaki dava olan 2021/684 Esas 2021/842 Karar sayısını alan dosyada, 27/10/2021 tarihinde, “Kanunun amacı dikkate alınarak; eldeki davanın haksız fesih nedenine dayalı tazminat istemine ilişkin olduğu ve arabuluculuk dava şartına tabi olduğu anlaşılmakla, dosya kapsamında arabuluculuk son tutanağı bulunmadığı gibi, karşı davacı vekilinin mahkemenizin 27/10/2021 tarihli celsesindeki beyanında karşı dava için arabuluculuk yasa yoluna başvurularının olmadığını beyan ettiği görülmekle işbu davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine” karar verildiğini, Yerel mahkemenin söz konusu kararının, usul ekonomisine aykırılık teşkil etmekte olup, kararın kaldırılmasını ve arabuluculuk müracaatında bulunmak üzere taraflarına süre verilmesinin ardından (anlaşma olmaması halinde) dosyanın İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/242 Esas sayılı dosyası ile birleştirilerek yargılamaya devam olunmasını talep ettiklerini, Arabuluculuk başvurusunda bulunmak üzere taraflarına süre verilmeksizin, doğrudan davanın usulden reddine karar verilmesi; usul ekonomisi ilkesi ile bağdaşmadığını, İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/242 Esas sayılı dosyasının ön inceleme duruşmasının görüldüğü 27/10/2021 tarihinde, “karşı dava” olarak ikame ettikleri davanın tefrikine karar verildiği, aynı tarihte arabuluculuk yasa yoluna başvurularının olmaması gerekçe gösterilerek, davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine hükmedildiğini, Ancak; bu halde, taraflarınca işbu dosyanın kesinleştirilmesi, ardından arabuluculuk yasa yoluna başvurulması, anlaşma olmadığı takdirde ise yeniden dava açılması gerekmekte olduğunu, böylece, ek masraflar doğacağı gibi iş yükü de manasızca artırılmış olacağını, Davalı firmanın, bu yönde herhangi bir beyanı yahut itirazı dahi olmamasına rağmen; huzurdaki davanın ayrı bir esasa kaydedilerek reddine hükmedilmesi hukuka ve hukukun temel ilkelerine aykırı kabul edilmesi gerektiğini, Davalı firma lehine hükmedilen vekalet ücretinin A.A.Ü.T.’nin 7. maddesinin 2. fıkrasına aykırı olarak belirlendiğini, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7. maddesinin 2. fıkrası: “Davanın dinlenebilmesi için kanunlarda öngörülen ön şartın yerine getirilmemiş olması ve husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde, davanın görüldüğü mahkemeye göre bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçmemek üzere üçüncü kısımda yazılı avukatlık ücretine hükmolunur.” şeklinde olduğunu, 27/10/2021 tarihinde geçerli olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre; üçüncü kısımda yazılı avukatlık ücreti, ilk 40.000,00 TL için %15 oranında olarak öngörüldüğünü, Dava değerinin taraflarınca, HMK madde 107 uyarınca şimdilik 10.000,00 TL olarak bildirildiği huzurdaki davada; yerel mahkemece hükmedilmesi gereken ücret, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin üçüncü kısmına göre 1.500,00 TL (10.000,00 TL x %15) olması gerektiğini, Buna rağmen; yerel mahkeme, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7/2. maddesini yanlış yorumlayarak 4.080,00 TL vekalet ücretine hükmettiğini, ancak; Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin mezkur hükmünde, üçüncü kısımda yazılı avukatlık ücretine hükmolunacağı, yalnızca bu ücretin tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçmemesi gerektiğinin belirtildiğini, Bu halde; yerel mahkemenin tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarda avukatlık ücretine hükmetmesi, usule ve yasanın açık hükmüne aykırılık teşkil etmekte olduğunu, İstinaf incelemesi sonucunda davanın usulden reddine dair verilen kararın kaldırılması talebi kabul olmaz dahi ise, mahkemenin davalı firma lehine hükmettiği 4.080,00.TL tutarındaki vekalet ücretinin A.A.Ü.T.’nin 7. maddesinin 2. fıkrasına aykırı olarak belirlenmiş olduğu gözetilerek bu hususta yeniden karar verilmesini talep ettiklerini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, öncelikle, kararın tümüyle kaldırılmasını ve arabuluculuk müracaatında bulunmak üzere taraflarına süre verilmesinin ardından (anlaşma olmaması halinde) dosyanın İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/242 Esas sayılı dosyası ile birleştirilerek yargılamaya devam olunmasına karar verilmesini, “davanın usulden reddine” dair verilen ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması yönündeki istinaf talebi kabul olmaz ise de; mahkemenin davalı firma lehine hükmettiği 4.080,00 TL tutarındaki vekalet ücretinin, A.A.Ü.T.’nin 7. maddesinin 2. fıkrasına aykırı olarak belirlenmiş olduğu gözetilerek bu hususta yeniden karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, depolama ücretinden kaynaklı alacak davasıdır.Mahkemece, davanın Türk Ticaret Kanunu’nun 5/A, 6325 sayılı Kanunun 18/A-2, Hukuk Mahkemeleri Kanunu’nun 114/2 ve 115/2 maddeleri uyarınca dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Somut dava, mahkemenin 2021/242 Esas sayılı dosyasında karşı dava olarak açılmış, 2021/242 Esas sayılı dosyasının 27/10/2021 tarihli celse ara kararı gereği, karşı davanın dosyadan tefriki ile yeni bir esasa kayıt edilmesine karar verilmiş ve mahkemenin yukarıdaki esas numarasını aldığı ve istinafa konu kararın verildiği anlaşılmıştır. Dava tarihinde yürürlükte bulunan TTK 5/A maddesine göre TTK’nın 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Somut dava, ticari nitelikli bir alacak davası olduğundan, TTK 5/A maddesi kapsamında arabuluculuk dava şartına tabi davalardandır. 6325 sayılı Kanun’un 18/A maddesinin 2. fıkrasına göre, davacıya arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın ibrazı için bir haftalık kesin süre verilmesi ve sonucuna göre işlem yapılması gerekmekte ise de aynı maddenin son cümlesine göre arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerektiğine dair emredici ve özel nitelikteki düzenlemesi dikkate alındığında, emredici ve özel nitelikteki bu düzenleme karşısında genel nitelikteki HMK m.115/2 madde hükmü uygulanarak bu eksikliğin giderilmesi mümkün değildir. Karşı davacı vekili, mahkeme gerekçesinde de belirtildiği üzere mahkemenin 27/10/2021 tarihli celsesindeki beyanında karşı dava için arabuluculuk yasa yoluna başvurularının olmadığını beyan ettiği gözetildiğinde karşı davanın arabuluculuğa başvurulmadan açıldığı anlaşılmıştır. 6325 sayılı yasanın 18/A-2 maddesinde, arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verileceği düzenlenmiş olup, buna göre mahkemenin karşı dava yönünden arabuluculuğa başvurulmadan dava açıldığının tesbiti üzerine karşı davanın talep olmaksızın tefriki ile karşı davanın Türk Ticaret Kanunu’nun 5/A, 6325 sayılı Kanunun 18/A-2, Hukuk Mahkemeleri Kanunu’nun 114/2 ve 115/2 maddeleri uyarınca dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine, karar verilmesi usul ve yasaya uygun olup davacı vekilinin taraflarına arabuluculuğa başvuru için süre verilmeksizin ve talep olmaksızın karşı davanın tefriki ile karar verildiğine yönelik aksi yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7.maddesinde; “Görevsizlik, yetkisizlik, dava ön şartlarının yokluğu veya husumet nedeniyle davanın reddinde, davanın nakli ve açılmamış sayılmasında ücret” başlığını taşımakta; maddenin 2.fıkrasında ise “davanın dinlenebilmesi için kanunlarda öngörülen ön şartın yerine getirilmemiş olması ve husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde, davanın görüldüğü mahkemeye göre tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçmemek üzere üçüncü kısımda yazılı avukatlık ücretine hükmolunur” düzenlemesi bulunmaktadır. Şu hale göre tarifenin açıklanan 7/2.maddesi hükmü gereğince; konusu para veya para ile değerlendirilmesi mümkün bulunan davanın dava şartlarından birinin bulunmaması (noksan olması) nedeniyle usulden reddine ilişkin kararda, vekalet ücreti nispi tarifeye göre takdir edilir; ancak, bu nispi vekalet ücretinin miktarı, maktu vekalet ücretini geçemez. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 12.2.2014 tarih, 2013/385 E., 2014/100 K. sayılı kararı) Somut olayda, arabuluculuk dava şartı olup dava şartı yokluğundan reddedilen işbu davada, davalı kendisini vekille temsil ettirmiş olup karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’ nin 7/2 maddesindeki düzenleme uyarınca davalı lehine tarifenin 2. kısmının 2. bölümünde yazılı ücretleri geçmemek üzere 3. kısma göre 10.000,00.TL %15 =) 1.500,00.TL nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken tarifenin 2. kısmının 2. bölümünde yazılı maktu vekalet ücretine hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur. Bu nedenle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun vekalet ücretine yönelik olarak kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının vekalet ücreti yönüden HMK’ nın 353/1-b2 maddesi ile kaldırılmasına, dairemizce davalı lehine hükmedilen vekalet ücreti yönünden yeniden karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 27/10/2021 tarih ve 2021/684 Esas – 2021/842 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA ve dairemizce yeniden esas hakkında hüküm kurularak; 1-7155 Sayılı Kanunun 20’nci maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na eklenen 5/A maddesi ve 7155 Sayılı Kanunun 23’üncü maddesi ile 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’na eklenen 18/A-2 maddesi uyarınca arabulucuya başvurulmadan dava açılmış olması karşısında, davanın Türk Ticaret Kanunu’nun 5/A, 6325 sayılı Kanunun 18/A-2, Hukuk Mahkemeleri Kanunu’nun 114/2 ve 115/2 maddeleri uyarınca dava şartı yokluğu nedeni ile usulden REDDİNE,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 2-Alınması gerekli 59,30.TL peşin harcın karşı dava açılırken yatırılan peşin harçtan mahsubu ile bakiye 111,70 TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine, 3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerlerinde bırakılmasına, 4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 5-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden dairemiz karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT’nin 7/2. fıkrası uyarınca hesaplanan 1.500,00.TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 6-Bakiye gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 7-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 162,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 59,30.TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 8-Davacı tarafından sarf edilen 162,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 30,00. TL dosyanın istinafa gidiş dönüş gideri olmak üzere toplam:192,10.TL’ nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 9-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 30/12/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.