Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/2383 E. 2022/90 K. 27.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2383 Esas
KARAR NO: 2022/90 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/06/2021
NUMARASI: 2019/242 Esas 2021/422 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 27/01/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, taraflar arasında ticari ilişki olduğu ve 586.242,63 TL cari hesap alacağı doğduğu halde ödenmediği, bunun üzerine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyası üzerinden takibe geçildiği, cari hesap alacağının faizi ile birlikte talep edildiği ancak süresinde yapılan itirazla takibin durduğu, itirazın haksız olduğu ileri sürülerek itirazın iptaline, takibin devamına ve %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesi talep ve dava edilmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, yetki itirazıyla birlikte davanın reddine karar verilmesini talep etmiş ve ayrıca Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/51 Esas sayılı dosyası üzerinden işlem gören dava ile birleştirilmesi talep edilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 16/06/2021 tarih 2019/242 Esas 2021/422 Karar sayılı kararında; “….Sonuç olarak talep, davaların tarafları, konusu, davaların niteliği, söz konusu 2019/51 Esas sayılı dava dosyasından verilen cevabi yazılar ve muvafakat birlikte değerlendirildiğinde her iki davanın birlikte görülmesi gerektiği; ANTALYA 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/51 Esas sayılı dosyası üzerinden işlem gören davanın daha önceki esaslı olup, derdest olması, davalar arasında irtibat bulunması karşısında davaların birlikte görülmesinde hukuki yarar bulunduğu anlaşılmakla 2019/242 Esas sayılı bu davanın ANTALYA 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/51 Esas sayılı davası ile birleştirilmesine ilişkin olmak üzere…”gerekçesi ile, Hukuki ve fiili irtibat nedeni ile bu davanın ANTALYA 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/51 Esas sayılı davası ile birleştirilmesine, Esasın bu şekilde kapatılmasına, Tahkikatın bu aşamadan sonraki gereğinin ANTALYA 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/51 Esas sayılı dosya üzerinden gözetilmesine, Bu birleştirme kararın HMK Madde 166/3 düzenlemesi gereğine bağlı olarak UYAP üzerinden derhal Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/51 Esas sayılı dava dosyasına gönderilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: DAVACI VEKİLİ İSTİNAF DİLEKÇESİ İLE, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden taraflarınca icra takibine girişildiğini, Davalı tarafça takibe itiraz edilmesi üzerine takip durdurulduğunu, bunun üzerine takibin devamına ve %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesi adına İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesinde açmış oldukları 2019/242 Esas sayılı davada yapılan yargılama neticesinde; Mahkemece, “davaların tarafları, konusu, davaların niteliği, söz konusu 2019/51 Esas sayılı dava dosyasından verilen cevabi yazılar ve muvafakat birlikte değerlendirildiğinde her iki davanın birlikte görülmesi gerektiği öne sürülerek; Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/51 Esas sayılı dosyası ile yukarıda esas bilgileri verilen davanın Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/51 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verildiğini, ancak verilen bu kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, Taraflar arasında akdedilen sözleşme uyarınca kesin yetki hali söz konusu olduğunu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun ‘Yetki Sözleşmesi’ başlıklı 17. Maddesinde: “Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.” denilmekte olduğunu, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 17. maddesinin son derece açık metni uyarınca, yetki sözleşmesinde kanunen yetkili konumda bulunan genel yetkili mahkemeyle, özel yetkili mahkeme veya mahkemelerin yetkisinin devam edeceği hususunun, kesin ve tereddütsüz vurgulanmadığı durumlarda yapılan yeki sözleşmesi “olumsuz yetki sözleşmesi” olarak nitelendirileceğini, yani, dava, sadece yetki sözleşmesinde tâyin edilmiş olan yer mahkemesinde açılabileceğini, kanunen yetkili konumda bulunan genel yetkili mahkemeyle, özel yetkili mahkemelerin yetkisi tümüyle ortadan kalkacağı; dava, sadece yetki sözleşmesinde belirtilmiş olan yer mahkemesinde veya mahkemelerin birisinde açılabileceğini, Bir başka ifadeyle, olumsuz yetki sözleşmesinin varlığı hâlinde, somut bir biçimde, kategorik olarak tanımlanmış hukukî ilişkilerden kaynaklanan uyuşmazlıklarla ilgili davalar bağlamında, kanunen yetkili olmayan bir yargı yeri, tek yetkili yargı yeri hâline getirilmekte; yani, somut hukukî ilişki tipinden doğan uyuşmazlıkları konu alan davalarla sınırlı olarak işlerlik kazanabilecek, kesin bir yetki kuralı yaratılmakta olduğunu, dolayısıyla, dava, yetki sözleşmesinde belirtilmiş olan yer mahkemesi dışında, bir başka yer mahkemesinde açılmışsa, mahkemenin, yetkisizliğini re’sen gözetip; yetkisizlik kararı vermesi gerektiğini, Çünkü kesin yetki, mahkemeye ilişki dava şartları arasında yer alır (HMK m. 114, I/ç) ve bu sebeple, davanın her aşamasında, mahkemece re’sen gözetileceğini; taraf da, davanın her aşamasında, yetki itirazında bulunabileceğini, (HMK m. 115, I) anılan durumda, mahkemece, yetki itirazının dinlenebilmesi için, bu itirazda, yetkili mahkemenin gösterilmiş olması da şart olmadığını, (HMK m. 19, II’nin mefhumu muhalifinden).¹ ¹Prof. Dr. Süha TANRIVER Hukuk Muhakemeleri Kanunu Bağlamında Akdedilen Yetki Sözleşmeleri Üzerine Bazı Düşünceler Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 16, Özel Sayı 2014, s. 459-468 (Basım Yılı: 2015) Somut olayda ise tüzel kişi tacir olan taraflar arasında imzalanan Distribütörlük Sözleşmesinin Yetkili Mahkemeler başlıklı 10.6. maddesi uyarınca; taraflar arasındaki cari hesap sözleşmesi ile ilgili ortaya çıkabilecek uyuşmazların çözümünde Ankara ve İstanbul Mahkemeleri ile İcra Müdürlüklerinin yetkili olduğu belirtildiği, bu durumda ise taraflarca yapılan yetki sözleşmesi uyarınca Ankara ve İstanbul Mahkemelerinin kesin yetkili olduğunun açıkça görüldüğünü, Yetkinin kesin olduğu hallerde ise davaya sadece o kesin yetkili mahkemede bakılabileceği, dava başka bir yer mahkemesinde açılamayacağını, kesin yetkili olarak tek mahkeme öngörülebileceği gibi birden fazla mahkeme de öngörülmüş olabileceğini, Yargıtay’ın da vermiş olduğu bazı kararlarında yetki sözleşmesi ile belirlenen mahkemenin yetkisinin kesin yetki olduğuna hükmettiğini, dolayısıyla da sözleşmede belirlenen mahkeme haricinde bir mahkemede dava açıldığı takdirde bu husus bir dava şartı olarak hem taraflarca her zaman ileri sürülebileceği, hem de hâkim tarafından davanın her aşamasında resen dikkate alınabileceğini, (Yargıtay 3. HD E. 2017/7502 K. 2017/16793 T. 30.11.2017) Ayrıca Yargıtay bir sonraki paragraf yer alan vermiş olduğu bir başka kararında, ilk derece mahkemesinin, davanın yetki sözleşmesi ile belirlenen mahkemede açılmamış olması halinin bir dava şartı olarak nitelendirildiği kararını onadığını, (Yargıtay 23. HD E. 2017/2902 K. 2017/3436 T. 24.11.2017) Birleştirme kararına konu olan davalar arasında bağlantı bulunmadığını, Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesince yürütülen yargılamada 7 duruşma gerçekleştiği ve üç ayrı bilirkişi incelemesi yapılmış iken; konusu farklı olan mevcut yargılamada henüz dilekçe teatisi tamamlandıktan sonra ön inceleme duruşmasında her iki davanın birleştirilmesi usul ve yasaya aykırı olduğunu, zira davaların birleştirilmesindeki amaç usul ekonomisine uygun olarak aralarında bağlantı bulunan davaların hızlı ve etkili bir şekilde sonuca ulaştırılması olduğunu, bu nedenle; Antalya 4.Asliye Ticaret Mahkemesindeki dosya neredeyse karar aşamasına gelmiş iken İstanbul’da bulunan davada dilekçeler teatisi henüz tamamlanmış olması dolayısıyla her iki davanın da birlikte yürütülmesinde usul ekonomisi ilkesinin uygulanabilme imkanı bulunmadığını, ayrıca birleştirilen davaların çözümü hususunda kat edilen aşamalar arasında ciddi bir fark bulunması dolayısıyla; hukuki dinlenme hakkımızın kısıtlanmaması için mevcut davaların ayrı şekilde yürütülmesi gerekmekte olduğunu, Bununla beraber; mevcut dava, taraflar arasındaki cari hesap sözleşmesine ilişkindir. Davalının, müvekkil aleyhine açtığı dava ise; müvekkili aleyhine düzenlediği faturalara dayanmakta olduğu, görüldüğü üzere söz konusu davalar aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğmadığı gibi biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunmadığı da göz önüne alındığında; davalar arasında herhangi bir bağlantının olmadığı açıkça anlaşılmakta olduğunu, Sonuç olarak; dosya kapsamında yer alan deliller ve yukarıda açıklanan hususlar ile de sabit olduğu üzere yukarıda esas numarası verilen mevcut davanın ayrılarak yetkili İstanbul Mahkemesine gönderilmesi gerekirken, yerel mahkemenin davaların birleştirilmesine karar vermesi usul ve yasaya aykırı olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davaların ayrılmasına ve 2019/242 E. sayılı dosyanın yetkili İstanbul Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVALI VEKİLİ İSTİNAF DİLEKÇESİ İLE, Taraflar arasındaki 2018 yılında başlayan ticari ilişkide tek bir bayilik sözleşmesinin mevcut olduğu, onun da 02.01.2018 tarihli sözleşme olduğu, söz konusu sözleşme birleştirilen dosyada mevcut olduğu, iş bu dosyaya sunulan delil dilekçesinde bildirildiği, birleştirilen ve vekil edenin davacı sıfatı ile yer aldığı dosyada gerek vekil edenin gerekse davalı yanın defter ve kayıtlarında bilirkişiler aracılığı ile yapılan incelemede taraflar arasındaki ticari ilişkinin 02.01.2018 tarihli sözleşmeye göre yürütüldüğü ve vekil edenin alacaklı olduğu tespit edildiği, davacı tarafın geçerli bir sözleşme izlenimi vermeye çalıştığı sözde sözleşmenin ihtifaflı döneme ilişkin olmayıp çok eski bir dönemde yapılan ve sona eren çalışma dönemine ilişkin olduğunun açıklandığını, Bu kapsamda taraflar arasında uygulanan sözleşmenin 02.01.2018 tarihli sözleşme olduğu açık olduğundan, yetki itirazının kabulüne karar verilmesi gerekirken reddi hatalı olduğundan, sonucu itibarı ile doğru olan karara karşı, karşı istinaf yoluna başvurulması hasıl olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, taraflar arasında uygulanan sözleşmenin 02.01.2018 tarihli sözleşme olduğu açık olduğundan, yetki itirazının reddi yönündeki kararın kaldırılması ile yetki itirazının kabulüne, Antalya Asliye Ticaret Mahkemesi yetkili olduğundan dosyanın Antalya Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmilini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, cari hesap alacağının tahsili talebiyle başlatılan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasıdır. Mahkemece, Hukuki ve fiili irtibat nedeni ile bu davanın ANTALYA 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/51 Esas sayılı davası ile birleştirilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkili şirketin davacıya borçlu olmadığı gibi, davacıdan cari hesap kaynaklı olarak alacaklı olup, bu alacağın ödenmesi şifahen talep edilmişse de davacı tarafça ödeme yapılmadığını, akabinde Antalya … Noterliği kanalı ile keşide edilen 11.12.2018 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarla ödemenin yapılması karşı yandan yazılı olarak da talep edilmiş, ancak herhangi bir sonuç alınamadığını, ihtara rağmen borcun yerine getirilmemesi üzerine, davacı aleyhine Antalya … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatılmış olup, takibe haksız ve kötü niyetli olarak itiraz edildiğinden, Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/51 Esas sayılı dosyası ile davacı aleyhine itirazın iptali davası ikame edildiğini, söz konusu davanın hali hazırda derdest olup dosyanın Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/51-E sayılı dosyası ile birleştirilmesini talep etmiştir. Mahkemece, Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesine müzekkere yazılarak birleştirmeye muvafakat verilip verilmediği sorulmuş ve Antalya 4 ATM.’nin 2019/51 Esas sayılı dosyası üzerinden 24/03/2021 tarihinde verilen cevabi yazıda birleştirilmeye muvafakat edildiği belirtilmiştir. İstanbul ve Antalya ayrı yargı çevresi olup, HMK 166/2.fıkrasına göre “ayrı yargı çevrelerinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış ise, bağlantı sebebiyle birleştirme ikinci davanın açıldığı mahkemeden talep edilebilir.” Yine aynı yasanın 168.maddesine göre aynı yargı çevresinde yer alan mahkemeler arasındaki birleştirme kararlarına karşı istinaf yoluna ancak hükümle birlikte gidilebileceği öngörülmüş olup, ayrı yargı çevrelerinde bulunan mahkemelerde verilmiş olan birleştirme kararlarına karşı ise istinaf yolunun açık olduğu düzenlenmiştir. Antalya 4 ATM.’nin 2019/51 Esas sayılı dosyası dosyasının uyap kayıtları incelendiğinde, davacı ….. Şirketi tarafından davalı … Şirketine yönelik cari hesaptan kaynaklı alacağın tahsili talebiyle 15/02/2019 tarihinde itirazın iptali davası açılmış olup dosyanın derdest olduğu ve her iki dosyanın dava konusu, sebebi ve taraflarının aynı olduğu görülmüştür. HMK 166/2.fıkrasına göre;” ayrı yargı çevrelerinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış davaların birleştirilebileceği,” belirtilmekle; her iki dosyanın dava konusu cari hesap alacağından kaynaklı itirazın iptali davası olduğu, her iki dosyanın tarafları, dava konusu ve sebebi aynı olup her iki dava sonucunun birbirini etkileyecek nitelikte olduğu dikkate alındığında davalının birleştirme talebi de olduğu anlaşılmakla, ilk derece mahkemesince verilen birleştirme kararında bir aykırılık bulunmadığından Davacı Vekilinin istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Dava, cari hesaptan kaynaklı alacağın tahsili talebiyle açılan itirazın iptali davası olup söz konusu davada kesin yetkinin söz konusu olmadığı ve istinafa konu edilen yetki itirazının reddine ilişkin karar, ara karar mahiyetinde olup birleşen mahkemece ara kararın değerlendirilip ara karardan dönülmesi de mümkün olduğundan bu aşamada nihai karar olmayan mahkemenin yetkisine yönelik taraf vekillerinin istinaf sebepleri değerlendirilmemiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde hukuka aykırı bir yön bulunmamasına göre; ilk derece mahkemesince verilen karar usul ve yasaya uygun olup kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekili ve davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının ve davalının istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan 162,10’ar TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenlerden alınması gereken 80,70’er.TL istinaf karar harcından, istinaf edenler tarafından peşin olarak yatırılan 59,30’ar.TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40’ar.TL’nin istinaf edenlerden tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 27/01/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-c maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.