Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/2375 E. 2022/574 K. 06.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2375 Esas
KARAR NO: 2022/574 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2020/722 Esas – 2021/484 Karar
TARİH: 29/06/2021
DAVA: Tazminat (Rekabet Yasağı Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 06/04/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin “…” ticari markası ile ülkemizde e-ticaret taşımacılığı, lojistiği, kargo operasyonu, her türlü nakil vasıtası ile yurtiçinde evrak, paket, kargo taşımacılığı ve dağıtımı alanında faaliyet gösterdiğini, davalının istifa ederek şirketten ayrıldığı 14/09/2018 tarihine kadar müvekkili nezdinde “transfer şube sorumlusu” olarak çalıştığını, taraflar arsında akdedilen 01/08/2016 tarihli İş Sözleşmesinin Personelin Sorumlulukları başlıklı 9.maddesinin e ve f bentleri uyarınca, iş akdini haklı neden olmaksızın sona erdirmesi halinde iş sözleşmesinin sona erdiği tarihten itibaren 12 ay süreyle doğrudan veya dolaylı olarak müvekkilinin ana faaliyet konuları ile doğrudan veya dolaylı olarak bağlantılı işleri kendi veya başkası nam veya hesabına yapmamayı, bu faaliyetlerde bulunan yerlerde çalışmamayı, rekabet yasağına aykırı davrandığı takdirde son bir yılda elde ettiği brüt yıllık geliri kadar cezai şart bedelini ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, ancak davalının rekabet yasağını ihlal ederek müvekkili ile aynı alanda faaliyet gösteren … A.Ş.’de(…) çalışmaya başladığını, dolayısıyla müvekkilinin cezai şart bedeline hak kazandığını ileri sürerek 59.519,40 TL’nin dava tarihinden itibaren avans faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, iş bu davaya bakmakla görevli mahkemenin İş Mahkemeleri olduğunu, davacı tarafça sözü edilen sözleşme hükmü genel işlem mahiyetinde olmakla geçersiz olduğunu, sözleşmenin kelepçeleme sözleşmesi niteliğinde olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 29/06/2021 tarih ve 2020/722 Esas 2021/484 Karar sayılı Kararı ile; ” … taraflar arasındaki uyuşmazlığın, iş akdi sona erdikten sonra davalı olan çalışanın sözleşmedeki rekabet yasağı hükmüne aykırı davranıp davranmadığı, bunun sonucunda davacının alacak hakkı doğup doğmadığında dair alacak davası olduğu, işçinin iş sözleşmesi sona erdikten sonra sonraki dönem için rekabet etmeme yasağının TBK’ nun 6. Bölümünde yer alan 444. Ve devamı maddelerinde düzenlendiği, İş Mahkemeleri Kanunu gereğince Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuki uyuşmazlığın İş Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerektiği, davanın her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olmaması, taraflardan yalnızca birinin ticari işletmesi ile ilgili olması halinde davanın ticari dava olarak kabul edilemeyeceği nedenleri ile TTK’da sayılan mutlak ve nispi ticari davanın şartlarının oluşmadığı, davanın İş Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılmasının gerektiği anlaşıldığından mahkememizin görevsizliğine, görevli mahkemenin İstanbul Anadolu Nöbetçi İş Mahkemeleri olduğuna karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur” gerekçeleri ile; “1-Davanın 6100 sayılı HMK 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereği usulden reddine , 2-Mahkememizin görevsizliğine, 3-Görevli ve yetkili mahkemenin İstanbul Anadolu Nöbetçi İş Mahkemeleri olduğuna,4-Hukuk Muhakemeleri Kanunu 20. Maddesi gereğince kararın kesinleşmesine müteakiben iki hafta içinde talep halinde dava dosyasının yetkili ve görevli mahkeme olan İstanbul Anadolu Nöbetçi İş Mahkemesi’ne gönderilmesine,” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1(c) maddesinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 444 ve 447 maddelerinde düzenlenen hizmet ilişkisinin sona ermesinden sonraya ilişkin rekabet yasağından kaynaklanan davaların mutlak ticari davalardan olduğunu ve bu halde Ticaret Mahkemesinin görevli olduğunu, mahkemenin kararında açık yasa hükmünün bir yana bırakıldığını, kanun koyucu’nun “mutlak ticari dava” olarak kabul ettiği bir düzenlemenin adeta ilga edildiğini, pozitif hukuk kuralları zorlanarak açıkça hukuka aykırı bir gerekçe ile görevsizlik kararı verildiğini, 25.10.2017 tarihli ve 30221 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 7036 Sayılı İş Mahkemeleri Kanunun 5/1(a) m. ile yapılan düzenleme yenilik getiren bir düzenleme olmadığı gibi hizmet ilişkisinin sona ermesinden sonraya ilişkin rekabet yasağı düzenlemesini on yıllardır bilinçli olarak ticaret mahkemesinde görülmesini isteyen Kanun Koyucu tarafından bu nedenledir ki 7036 Sayılı Kanunda TTK’nın 4/1(c) maddesinin yürürlükten kaldırıldığına dair herhangi bir düzenlemeye de yer verilmediğini, 7036 Sayılı Kanunun ne genel gerekçesinde ne de madde gerekçesinde aksi yönde bir sonuca varılmasını gerektirecek herhangi bir ibare veya açıklama bulunmadığı gibi Rekabet yasağı sözleşmesinden doğan uyuşmazlıklarda ticaret mahkemelerinin görevli olduğunu madde aralığı belirterek özel olarak düzenlemiş olan TTK m. 4/1(c) hükmünün halen yürürlükte olduğunu, nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 29.02.2012 tarihli ve 2011/11-781 E., 2012/109 sayılı emsal kararında rekabet yasağının işçi ile işveren arasında düzenlenmiş olması, bu taahhüt sebebiyle çıkan uyuşmazlığın iş hukuku kapsamında kaldığını kabule yeterli olmadığı zira, bu taahhüt iş akdinin sona ermesi halinde yapılmaması gereken bir hususa dair olmakla, iş hukukunun düzenleme alanı dışında kaldığı ifade edilerek rekabet yasağı ihlali sebebiyle açılacak davaların TTK’nin 4/1-c bendi uyarınca mutlak ticari davalar olduğu ve bu sebeple ticaret mahkemelerinde görülmesi gerektiğinin açıkça içtihat edildiğini belirterek hükmün kaldırılmasını istemiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasında akdedilen iş sözleşmesinden kaynaklı rekabet yasağının ihlali nedeniyle cezai şartın tazmini istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda açıklanan gerekçelerle mahkemenin görevsizliğine karar verilmiştir.Dosya kapsamında mevcut belirsiz süreli iş sözleşmesi 01/08/2016 tarihinde akdedilmiş olmakla birlikte, SGK hizmet dökümüne göre davalı davacı şirkette 09/08/2016-14/09/2018 tarihleri arasında çalışmıştır. Taraflar arasında akdedilen sözleşmenin Personelin Sorumlulukları başlıklı 9.m. e ve f bentlerinde davalı, işten ayrılmasından sonra rekabet yasağını ihlal etmesi halinde cezai şart ödemeyi taahhüt etmiş olup, davanın yasal dayanağı 6098 sayılı TBK’nın 444-447. maddeleri arasında yer almaktadır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4. maddesinde;”(1) Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın; c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır.”, Aynı kanunun 5. Maddesinde ise; “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari (Değişik ibare: 26/06/2012-6335 S.K./2.md.) davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir,” hükmü yer almaktadır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağına ilişkin hükümlerinde öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava olduğu belirtilmiş ise de, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinde yer alan: “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” hükmü, bu konuda ayrı bir düzenleme bulunup bulunmadığının göz önünde bulundurulmasını gerektirmektedir. İşçinin haklarını adalet mercilerinde çabuk, kolay ve ucuz bir surette almasını temin etmek amacıyla özel İş Mahkemeleri Kanunu çıkarılmıştır. Ayrı bir iş yargılaması ve bu yargılamayı uygulayan özel mahkemelerin kuruluşu, esasen iş hukukunun işçiyi koruma hukuki niteliğinden kaynaklanmaktadır. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu ise, 25.10.2017 tarihinde resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu kanunun 5. maddesinde; “İş mahkemeleri; a)5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına,b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara,c)Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara, ilişkin dava ve işlere bakar, ” şeklinde düzenlenmiştir. Şu halde, İş Mahkemeleri Kanunu ile işçi ve işveren arasında iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden doğan uyuşmazlıkları çözme görevinin iş mahkemesine verilmiş olması, Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde yer alan “aksine hüküm bulunmadıkça” ibaresinin karşılığıdır. Başka bir anlatımla, İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, Türk Ticaret Kanununun 4.maddesinde belirtilen ticari davalara bakma görevinin ticaret mahkemelerine ait olduğunu belirten 5.maddedeki ‘aksine hükmü’ öngören bir düzenlemedir. Rekabet yasağına ilişkin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 444–447.maddeleri hizmet sözleşmesine ilişkin hükümler içinde düzenlenmiştir. Her iki kanunda da rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin kurulması ve sınırları özellikle işçinin korunması ilkesi dikkate alınarak düzenlenmiştir. Gerçekten, işçinin çalışma hakkı, rekabet yasağına ilişkin sözleşmelerin yer, süre ve konu itibariyle sınırlandırılmasını gerektirmektedir. İşçi ile işveren arasında sözleşmenin sona ermesinden sonraki dönem için rekabet yasağına ilişkin bir anlaşma olmadıkça, Borçlar Kanunu’ndaki hükümler tek başına işverene talep hakkı vermez. Başka bir anlatımla, taraflarca rekabet yasağı konusunda anlaşma yapılmışsa işveren, sözleşmeye aykırı davranıldığını ileri sürerek cezai şart ya da tazminat talebinde bulunabilecektir. Bu nedenle, burada borcun kaynağı kanun değil, iş sözleşmesidir. 7036 sayılı kanun, yeni ve özel kanun olarak 6102 sayılı TTK’ dan sonra yürürlüğe girmiş ve TTK’nın 4/1-c maddesindeki düzenlemenin uygulanma imkanını ortadan kaldırmıştır. Dolayısıyla, davacı vekilinin istinafına dayanak teşkil ettirdiği iş akdi kapsamında işçinin rekabet yasağına aykırılık iddiasına dayalı davalarda, Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu yönündeki önceki tarihli Yargıtay kararlarının da 7036 sayılı kanundaki belirtilen düzenlemeye göre (rekabet yasağına aykırılığın iş akdinin devamı veya feshinden sonra olup olmadığına bakılmaksızın) somut olaya uygulanma imkanı bulunmadığından, uyuşmazlığın kaynağı iş sözleşmesi olduğundan Türk Borçlar Kanununun 444 ve devamı maddelerine dayalı olarak İş Kanunu kapsamında işçi sayılan kişinin, rekabet yasağı sözleşmesinin ihlali nedeniyle açılan cezai şartın tahsiline ilişkin davalarda İş Mahkemeleri görevli olup davacı vekilinin istinaf talebi yerinde görülmemiştir. (Yargıtay 9 HD.’nin 01/06/2021 tarih ve 2021/3076 Esas – 20219789 Karar sayılı kararı da benzer mahiyettedir.) Açıklanan nedenlerle; ilk derece mahkemesince kurulan hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 162,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden taraftan alınması gereken 80,70.TL istinaf karar harcının istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 1.016,44.TL harçtan mahsubu ile bakiye 935,74.TL’nin talep halinde davacıya iadesine, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 06/04/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-c maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.