Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/23 E. 2023/50 K. 19.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/23 Esas
KARAR NO: 2023/50 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2018/753 Esas – 2020/147 Karar
TARİHİ: 24/02/2020
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 19/01/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili şirketin demir çelik işlerinin imalatı ihtalatı işiyle uğraşmakta olduğunu, davalı ile iş yaptığını, bu işlerden dolayı düzenlenen cari hesap ekstresi ödenmediğinden davalı hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğnün … esas sayılı takip dosyası ile icra takibine başlandığını, davalı yanca borcun tamamına kötü niyetle itiraz edildiğini, davalının takip tarihi itibariyle müvekili şirkete 33.683,70 TL borcunun faturalar, ticari defter ve belgeler ile sabit olduğunu beyanla itirazın iptaline, takibin devamına, davalı aleyhine %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesi ile yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacının dava konusu ettiği ve taraflarına icra takibi başlattığı fatura ile fatura içeriğinin doğru ve haklı olmadığını, müvekkiline takip dayanağı faturanın ve hiçbir belgenin tebliğ edilmediğini, davalı müvekkilinin faturayı iade etme ya da iade faturası kesme imkanının da olmadığını, takip konusu alacağın oluşmadığını ve dayanağının geçersiz olduğunu beyanla davanın reddine, davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesinin 24/02/2020 tarih ve 2018/753 Esas 2020/147 Karar sayılı kararında; “…Tüm dosya kapsamının değerlendirilmesi neticesinde; davacı tarafça sunulan faturalar kapsamında oluşan cari hesap alacağının davalıdan tahsili amacıyla icra takibi başlatıldığı, davacının takibe konu ettiği cari hesap alacağını ispat ile yükümlü olup takibe konu edilen cari hesabı oluşturan faturaların davacı şirketin ticari defterlerinde kayıtlı olduğu ve davacı şirketin kayıtlarına göre davacı şirketin davalıdan toplamda 45.683,70 TL alacaklı olduğunun bilirkişi raporu ile tespit edildiği, her ne kadar davacı şirketin ticari defterleri alacağın varlığını ispat açısından tek başına kesin delil niteliğinde olmayıp ancak davalının ticari defterlerinde aksine bir kayıt olmaması halinde kesin delil olarak kabul edilebilecek ve davalı ticari defterlerini incelemeye ibraz etmemiş ise de, celp edilen BA-BS formları ile davalı şirket tarafından dava konusu faturaların Vergi Dairesine bildirdiği ve böylece tebliğ almış olduğunun sabit olduğu, dosyaya sunulu BS formunda davalının 38.715,00-TL bildirimde bulunduğu, davalının bildirmiş olduğu borcu ödediğine dair dosyaya herhangi bir delil sunmadığı anlaşılmakla asıl alacak, ve asıl alacağa davalının temerrüde düşürülmemiş olması nedeniyle takip tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile tahsiline karar verilerek taleple bağlı kalınarak 33.683,70-TL üzerinden davanın kabulüne, alacağın likit ve hesaplanabilir olması, davalı/borçlunun itirazında haksız olduğunun anlaşılması karşısında hüküm altına alınan alacağın taktiren %20’si oranında İİK 67/2 maddesi uyarınca davacı lehine icra inkar tazminatına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerektiği kanaatine varılmıştır. “gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; Yerel Mahkemenin gerekçeli kararında yer alan ”davacının takibe konu ettiği cari hesap alacağını ispat ile yükümlü olup takibe konu edilen cari hesabı oluşturan faturaların davacı şirketin ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, … her ne kadar davacı şirketin ticari defterleri alacağın varlığını ispat açısından tek başına kesin delil niteliğinde olmayıp ancak davalının ticari defterlerinde aksine bir kayıt olmaması halinde kesin delil olarak kabul edilebilecek ve davalı ticari defterlerini incelemeye ibraz etmemiş ise de, celp edilen BA-BS formları ile davalı şirket tarafından dava konusu faturaların Vergi Dairesine bildirdiği ve böylece tebliğ almış olduğunun sabit olduğu…” şeklindeki tespitlerin hatalı olduğunu ve usul hükümlerine aykırılık teşkil edecek şekilde ispat yükünün yer değiştirildiğini, mali müşavirin bilirkişi temel normlarını gözetmeksizin vergi mevzuatına aykırı tespitler içeren rapor düzenlediğini, yerel mahkemenin işbu raporu dayanak almak suretiyle hüküm tesis ettiğini, faturanın taraflar arasındaki hukuki ilişkinin ifa aşamasına dair düzenlenen bir belge özelliği taşıdığını, sadece faturanın tanzim edilmesinin fatura içeriğinin doğru ve haklı olduğu anlamına gelmediğini, faturanın muhataba tebliği ve fatura konusu emtianın yine muhataba teslimi olgularının faturayı tanzim eden tacir tarafından hukuken geçerli deliller aracılığıyla ispat edilmesi gerektiğini, bilirkişinin, Türk Ticaret Kanunu’nun 21. maddesini, Vergi Usul Kanunu’nu, ”irsaliyeli faturalar” hakkındaki … sıra no’lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’ni ve Gelir İdaresi Başkanlığı’nın mal tesliminde irsaliyeli faturada imza konulu Özelgesi’ne aykırı rapor tanzim ettiğini, itiraza konu ilamsız icra takibinin, 19.02.2018 tarihli, … no’lu, 45.683,70 TL bedellli irsaliyeli faturaya dayandığını, takip dayanağı faturanın, müvekkiline tebliğ edilmediğini, tebliğ yapılmadığı için müvekkilinin bu faturayı iade etme ya da iade faturası kesme imkanının doğmadığını, davacının işbu faturayı müvekkiline usulüne uygun olarak tebliğ ettiğini ispat etmesi gerektiğini, müvekkilinin takip dayanağı olan faturaya konu malı da teslim almadığını, irsaliyeli faturanın ”eksiksiz teslim eden – eksiksiz teslim alan” kısımlarında herhangi bir ibarenin ya da imzanın bulunmadığını ve bu hususun bilirkişi raporunda da teyit edildiğini, müvekkilinden, kendisine teslim edilmemiş bir malın bedelinin talep edildiğini, davacının, işbu faturaya konu malın teslimatını da müvekkiline yaptığını yasal, somut delillerle ispat edemediğini, irsaliyeli faturada malın teslim edildiği ve malın teslim alındığına dair imza ve tarih de olmadığından bir başka deyişle, mal teslimi gerçekleşmediğinden malın ayıplı olup olmadığına dair yasal itiraz hakkının kullanılamadığını, irsaliyeli faturalar yönünden 8 günlük yasal itiraz süresinin malın teslim alındığı tarihten itibaren başlaması gerektiğinin Yargıtay kararlarında ve doktrinde kabul gördüğünü, bu vesile ile teslim edilmemiş ve teslim alınmamış bir mal için düzenlenen faturanın kayıtlara işlenmesinin davacıyı alacaklı, müvekkilini ise borçlu yapmayacağını beyanla İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24.02.2020 tarih 2018/753 E. 2020/147 K. sayılı kararının kaldırılmasını ve talepleri doğrultusunda ispatlanamayan davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; müvekkilinin alacaklı, davalının borçlu olduğu İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, davalı borçlu tarafça hiçbir somut gerekçeye dayanılmadan, borcun tamamına ve tüm ferilerine itiraz edildiğini, İcra Müdürlüğünce takibin durdurulmasına karar verildiğini, müvekkili şirket ile davalı şirket arasında süregelen bir cari hesap ilişkisi olduğunu, müvekkili şirket tarafından sunulan ticari defterler ve kayıtlar ile celp edilen ve yargılama boyunca gerek bilirkişilerce gerek yerel mahkeme hakimince incelemesi yapılarak, müvekkilinin davalı şirketten alacaklı olduğu hususunun ispatlandığını, yerel mahkeme tarafından kurulan gerekçeli karar hükmünde davanın kabulüne dair karar verildiğini, müvekkilinin alacağının daha fazla olduğunu, söz konusu kararın miktar bakımından hatalı olduğunu, yerel mahkemenin gerekçeli kararında “…taleple bağlı kalınarak 33.683,70 TL üzerinden davanın kabulüne,” şeklinde karar verildiğini, verilen kararda davanın kabulü ile birlikte müvekkilinin 45.683,70 TL üzerinden alacaklı olduğunun kabulü gerekirken, 33.683,70 TL üzerinden alacaklı olduğunun kabulüne karar verilmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu, işbu davada yapılan yargılama sırasında davalının inceleme gününe katıldığı halde ticari defter ve belgelerini ibraz etmediğini, ticari defterlerin sahipleri lehine delil olma özelliğine haiz olduklarını ve müvekkilinin ticari defterlerinin açılış tasdiklerinin yasal süresi içerisinde, usulüne uygun olarak yapıldığı göz önünde bulundurulduğunda, huzurdaki dava bakımından müvekkilinin ticari defterleri uyarınca karar verilmesinin isabetli olduğunu, ticari defterlerin incelenmesi ile müvekkilinin 45.683,70 TL alacağının sabit hale geldiğini, 29/05/2019 tarihli bilirkişi raporuna beyan dilekçesinde alacaklarının 45.683,70 TL üzerinden kabulüne karar verilmesini talep ettiklerini, yerel mahkeme tarafından davanın kabulüne dair verilen karar hukuka uygun olup, miktar bakımından hatalı karar verildiğini, bu nedenler dahilinde İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24.02.2020 tarih 2018/753 E. 2020/147 K. sayılı kararının kaldırılması ile talepleri doğrultusunda müvekkili lehine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, faturaya dayalı alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı taleplerine ilişkindir.Davacı tarafından, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile davalı aleyhine 45.683,70 TL tutarlı fatura alacağının tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlatılmış, davalının süresi içerisinde borca ve ferilerine itirazı üzerine takip durmuş ve davacı tarafından eldeki dava, harca esas değer 33.683,70 TL gösterilmek suretiyle açılmış, Mahkemece yapılan yargılama neticesinde davanın kabulüne karar verilmiş ve karara karşı her iki taraf vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanak ve gerekçe içeriğine göre, mahkemece ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği; davacının ticari defterleri üzerinde inceleme yapılmak suretiyle düzenlenen bilirkişi kök raporunda, davacının usulüne uygun şekilde tutulan ticari defterlerinde davalı adına düzenlenen takip konusu faturanın kayıtlı olduğunun tespit edildiği, her ne kadar davalı taraf ticari defterlerini incelemeye ibraz etmemiş ise de, ticari defterlerle bağlantılı kayıt niteliğinde olan 2017-2018 dönemi içerisinde bağlı olduğu vergi dairesine sunduğu BA formu ile, davacıdan 38.715 TL tutarına alım yaptığını bildirdiği, bu tutara KDV eklendiğinde takip konusu fatura miktarına ulaşıldığı, dolayısıyla davalı tarafından faturanın tebliğ alınmış olduğu, süresi içinde faturaya itiraz edilmediği, buna göre fatura içeriği malın teslim alındığı yolundaki karinenin aksinin, yani mal teslim edilmediğinin ispat külfetinin davalıda olduğu, davalının fatura içeriği malın teslim edilmediğini ispatlayamadığı, davacının fatura miktarı kadar alacaklı olduğu ancak takip talebinde 45.683,70 TL asıl alacak talep edilmişken, dava dilekçesinde harca esas değer olarak 33.683,70 TL’nin gösterildiği ve talep edilen alacağın miktarının ne şekilde tespit edildiğine yönelik bir açıklama yapılmadığı, harcın 33.683,70 TL üzerinden yatırıldığı, dolayısıyla Mahkemece bu miktar üzerinden davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, taraf vekillerinin istinaf başvurularının haksız olduğu anlaşılmıştır.Açıklanan nedenlerle dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden taraf vekillerinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Tarafların istinaf başvurularının ayrı ayrı 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından ayrı ayrı yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 125,50 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınması gereken 2.300,93 TL istinaf karar harcından, davalı tarafından peşin olarak yatırılan 575,23 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.725,69 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına, 6-Bakiye gider avansı bulunduğu takdirde, karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran taraflara ayrı ayrı iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 19/01/2023 tarihinde HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.