Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/229 E. 2023/383 K. 09.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/229 Esas
KARAR NO: 2023/383 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2018/1216 Esas – 2020/468 Karar
TARİH: 30/09/2020
DAVA: Ticari Şirket (Fesih İstemli)
KARAR TARİHİ: 09/03/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davacının, İstanbul Ticaret Sicili Müdürlüğü nezdinde … sicil numarası ile tescil edilen …’nde davalı … ile birlikte ortak olduğunu, söz konusu şirketin kuruluş aşamasından itibaren bugüne kadar gayrı faal bir şirket olduğunu, herhangi bir ticari faaliyet içerisinde bulunmadığını ve bulunmamakta olduğunu, müvekkilinin aynı zamanda davalı …’in eşi olan …’e ait işyerinde 02.07.2013 tarihinden itibaren iş akdi gereği çalışmakta iken söz konusu iş akdinin müvekkili tarafından haklı sebeple feshedildiğini, müvekkilinin yasal haklarının kendisine ifa edilmemesi sebebiyle İstanbul Anadolu 25. İş Mahkemesinin 2018/278 Esas sayılı dosyasında derdest görülen alacak davasını açtıklarını, müvekkilinin davalı …’in eşi … ile olan işbu yasal ihtilafları aynı zamanda davalı … ile olan tüm ilişkilerine de etki ettiği gibi zaten gayri faal olan bir şirket ile ilgili ilişkinin devamını da imkansız hale getirdiğini, güven unsurunun da tamamen ortadan kalktığının hayatın maddi bir gerçeği olduğunu, müvekkilinin söz konusu şirketteki hisselerini devralması konusunda yapmış olduğu tekliflerin davalı … tarafından olumlu bir yanıt verilmediği gibi bu duruma müvekkilinin sulh yoluyla uygun bir çözüm bulma çabalarını sekteye uğrattığını, şirketin akıbetini de sürüncemeye bıraktığını, müvekkilinin Kadıköy … Noterliğinin 18.06.2018 tarih ve … yevmiye no.lu ihtarnamesine davalı …’in herhangi bir olumlu yanıt vermediği gibi müvekkili ile hiçbir şekilde iletişim de kurmadığını, davalı …’in eşi …’in bir takım haksız iddia ve ithamlarla ilgili olarak müvekkili aleyhine yasal bir sürçe başvurduğunu, … ile … Bankası Ticaret Anonim Ortaklığı-Üsküdar Şubesi arasındaki bir kredi ilişkisine istinaden, müvekkilinin ve eşi …’ya ait olan İstanbul İli, Kadıköy İlçesi, … Mah. … Ada, … parselde kain … arsa paylı … Blok … Kat … no.lu mesken üzerinden … Bankası Ticaret Anonim Ortaklığı-Üsküdar Şubesi lehine ipotek tesis edildiğini, buna rağmen … tarafından müvekkili ve eşi …’nın rızası olmadan başka kredilerinde kullanıldığını, söz konusu taşınmazın ipotek teminatı kapsamına alınmaya çalışıldığı ve işbu ipotek tesisi amacının da aşıldığı müvekkili tarafından öğrenilmiş olduğunu, buna ilişkin ayrıca yasal yollara başvurulacağını, davalı … ile müvekkili arasındaki tüm güven ilişkisi ve iletişimin geri dönülmez bir biçimde ortadan kalktığını, taraflar arasında mevcut ihtilaflar sebebiyle şirket kurulurken belirlenen amaç ve konu imkansız hale geldiğini, yine şirket organlarının işlevsiz ve çalışamaz olduğundan hedeflenen menfaatin gerçekleşmesinin imkansız bir hal aldığını, bu bağlamda TTK 531.maddesinde düzenlenen şirketin feshi bunun mümkün olmaması halinde ise şirket payına karşılık gelen gerçek pay değerinin ödenmesi suretiyle müvekkilinin davalı şirketten çıkarılmasını talep ve dava etmiştir. Davalı … Vekili cevap dilekçesi ile, Davacının şirket esas sözleşmesi ve ticaret sicil kayıtlarından da anlaşılacağı üzere davaya konu şirketin kurucu ortağı, %50 hisse sahibi, şirketi temsil etmek üzere 3 yıllığına yönetim kurulu başkanlığına seçilmiş olduğunu ve halen bu sıfatı taşıdığını, davacının davaya konu şirkette azınlık olmadığının açıkça ortada olduğunu, anonim şirketlerde haklı nedenle fesih davasında, yönetim kurulu üyelerinin dava ehliyetinin bulunmadığını, hali hazırda anonim şirketlerde haklı nedenle fesih davasının yalnızca azınlığa tanınmış bir hak olduğunu, anonim şirketlerde haklı sebebin, ortaklığın devamlılığı ve ortaklık menfaati bakımından hareket eden, objektif, pay sahibinin kişiliğinden bağımsız bir sebep olduğunu, azınlığı hayati menfaatlerinin ihlali niteliği taşımayan bir yada birden çok ortağın şahsından kaynaklanan fikir ayrılıkları, kişisel husumetler gibi sebeplerin kural olarak anonim şirketlerde haklı sebep sayılamayacağını, davacının yönetim kurulu başkanlığını yaptığı şirketin haklı nedenle feshini istemesinin, üstelik haklı nedenle fesih sebebi olarak dava dışı olan ortağı ile aralarında sonlanmış olan iş ilişkisinin gösterilmesinin medeni kanunun 2.maddesi ile teminat altına alınan dürüstlük ilkesi ile bağdaşmadığı gibi söz konusu iddialarının bir sermaye şirketi türü olan anonim şirketlerde haklı nedenle fesih davasında haklı neden olarak kabul edilmesinin de mümkün olmadığını, iyi niyetin varlığını esas alan yasal mevzuatımızın ve hukuk düzenimizin bu denli kötü niyeti himaye etmesinin kabul görmeyeceğini, kesinlikle kabul anlamına gelmemekle birlikte bir an için davacının davacı sıfatına haiz olabilmek için gereken şartları taşıdığının kabul edilmesi halinde dahi, davacı tarafça feshe gerekçe olarak gösterilen nedenlerin kişisel sebepler olması sebebiyle huzurdaki dava bakımından haklı nedenlerin bulunmaması sebebiyle davanın reddine karar verilmesi gerekeceğini, sermaye şirketi türü olan anonim şirketlerde şahıs unsurundan ziyade sermaye unsurunun ağır bastığını, ileri sürülen kişisel nedenlerin kökeninin davaya konu şirketlerin ortakları arasındaki ilişkiden kaynaklanmadığını, davada taraf sıfatı dahi bulunmayan müvekkilinin eşi ile davacı arasındaki geçmiş iş ilişkisinden kaynaklandığını, bu hususlar gözetildiğinde feshe gerekçe gösterilen nedenlerin haklı neden olarak kabul edilemeyeceği gerçeğinin gün gibi ortada olduğunu belirterek öncelikle davacının davaya konu şirkette azınlık konumunda olmaması ve TTK m.531 bağlamında anonim şirketlerde haklı nedenle fesih davası azınlığa tanınmış bir hak olması sebebiyle davanın usulden reddine karar verilmesini, bu talepleri kabul görmez ise esasa ilişkin olarak, davacı tarafın haklı neden olarak ileri sürmüş olduğu kişisel sebeplerin bir sermaye şirketi olan anonim şirketlerinin özelinde haklı nedenle fesih davasında dikkate alınamayacağından mütevellit davanın esastan reddine, TTK m.531 bağlamında anonim şirketlerde haklı nedenle fesih davasında feshin son çare olması ve davacının ihlal edildiğini iddia ettiği haklarını korumak için diğer hukuki yollara başvurmamış olduğu gözetilerek davanın esastan reddine, vekalet ücreti ile yargılama giderlerinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 30/09/2020 tarih 2018/1216 Esas 2020/468 Karar sayılı kararında;”…..Somut olayda taraflar arasında yaşanan anlaşmazlıklardan sonra ortaklar arasında güven ilişkisinin kalmadığı, iki ortağın birlikte çalışmasının mümkün olmadığı, bu nedenle haklı sebeplerin varlığının somut olayda bulunduğu kanaatine varılmıştır. Her ne kadar TTK’nin m.531. Maddesi anlamında şirketin feshi nedenlerinin somut olayda bulunduğu anlaşılmış, davacıdan bu ortaklık ilişkisinin sürdürülmesinin beklenemeyeceği kanaatine varılmış ise de, şirketin diğer ortağı olan davalının şirketin feshini istememesi ve davalı şirketin 2017 yılında 66.281,13 TL kâr ettiği, 2018 yılında 18.304,34 TL kâr ettiği, 2019 yılı 3.dönemde 8.480,36 TL kâr ettiği düşünüldüğünde, davacının ortaklık payı miktarı ödenebilir bir miktar olduğu taktirde, şirketin feshi yerine davacının ortaklıktan çıkarılarak davalı şirketin yaşatılmasının daha iyi bir çözüm olacağı kanaatine varılmıştır. Bu durumda davacının hissesinin rayiç değerinin hesaplanması gerekeceğinden, bilirkişi heyetinden davacı pay sahibinin %50 payının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerinin hesaplanması istenmiştir. Davacının hissesinin rayiç değerinin hesaplanmasında payın karar tarihine en yakın gerçek değerinin belirlenmesi gerekir. Gerçek pay değerinin belirlenmesinde davalı şirketin aktiflerinin yanında pasiflerinin de dikkate alınması suretiyle mali bilançonun ve bu kapsamda gerçek pay bedelinin bulunması ve bu bedele hükmedilmesi gerekir. Bilirkişi heyetince bu kapsamda yapılan hesaplamada, davalı şirketin kaydi öz varlık değeri -469,67 TL, şirketin davacıya olan borcu ise 33.089,03 TL olarak hesaplanmıştır. Davalı şirketin 31.12.2019 tarihli kaydi tutarlar üzerinden özvarlık değeri -469,67 TL’dir. Davacı, davalı şirketin %50 oranında ortağı bulup, hissesine tekabül eden ayrılık akçesi KAYDİ olarak tutarı 33.089,03 TL- 234,83 TL (469,67/2)= 32.854,20 TL olarak hesaplanmıştır. Bilirkişi heyetince yapılan hesaplama dosya kapsamına uygun, denetime elverişli ve yeterli bulunmakla hükme esas alınmıştır. Buna göre, mahkememizce şirket ortaklarının birlikte çalışmasının mümkün olmadığı kanaatine varıldığından şirketin davacı dışındaki diğer ortağı olan davalı … vekili tarafından şirketin feshine karar verilmesine muhalefet edildiğinden ve davacının hissesinin rayiç değeri ödenebilir bir rakam olarak kabul edildiğinden, davacının “şirketin feshi ve tasfiyesi talebinin TTK’nin 531. Maddesinin 2. Cümlesi uyarınca reddine, davacının terditli şirket ortaklığından çıkarılması talebinin TTK’nin 531. Maddesinin 2. Cümlesi uyarınca Kabulü ile davacının İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü nezdinde … sicil numarası ile kayıtlı davalı …’nin ortaklığından çıkarılmasına, davacının şirketteki hisselerinin rayiç değeri olan 32.854,20 TL’nin davalı …’den alınarak davacıya verilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur…”gerekçesi ile, 1-Davalı … hakkındaki davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, A) Şirketin feshi ve tasfiyesi talebinin TTK’nin 531. Maddesinin 2. Cümlesi uyarınca REDDİNE, B) Davacının terditli şirket ortaklığından çıkarılması talebinin TTK’nin 531. Maddesinin 2. Cümlesi uyarınca KABULÜ ile davacının İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü nezdinde … sicil numarası ile kayıtlı davalı …Ş.’nin ORTAKLIĞINDAN ÇIKARILMASINA, davacının şirketteki hisselerinin rayiç değeri olan 32.854,20 TL’nin davalı …’den alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı Davalı … Vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … Vekili istinaf dilekçesi ile, davacı ile müvekkili İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü nezdinde … Sicil numarası ile tescil edilen …’nde (”Trafsis”) birlikte ortak olarak bulunduklarını,Davacı …’nin TTK’nın m.531 gereğince feshine karar verilmesini, şirket feshinin mümkün olmaması halinde şirket payına karşılık gelen gerçek pay değerinin ödenmesi suretiyle ortaklıktan çıkarılmasını talep etiğini,6102 sayılı TTK’nın 531. maddesi “Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir” denildiğini, anılan hüküm uyarınca sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden pay sahipleri ancak haklı sebeplerin varlığını kanıtlamaları halinde şirketin feshine karar verilmesini isteyebileceklerini, TTK’nın 531. maddesinde düzenlenen anonim şirketlerde haklı nedenle fesih davasının dolayısıyla ortaklıktan çıkarılmaya ilişkin talebin, madde hükmü ve gerekçesi dikkate alındığında azınlığa tanınmış bir olanak olarak düzenlenmiş olduğu açıkça ortada olduğunu,Davacının belirtildiği üzere davaya konu şirketin kurucu ortağı olması, %50 hisse sahibi olması ve aynı zamanda yönetim kurulu başkanı olması sebebiyle açtığı dava yönünden taraf sıfatına sahip bulunmadığı bu nedenle de açılan dava bakımından davacının ortaklıktan çıkarılmasına karar verilemeyeceği kanaatinde olduklarını, Hükme esas alınan bilirkişi raporunun bozma sebebi olduğunu, iki kişiden oluşan heyetten rapor alındığını, yerel mahkemece içinde dava konusu şirketin faaliyet sektöründe uzman olan bilirkişinin de bulunması kaydıyla en az üç kişiden oluşan yeni bir bilirkişi heyeti teşkilinin sağlanması gerektiğini, (Yargıtay 12. HD. E.2013/25286 K.2013/35091 T.7.11.2013) (Yargıtay 21. HD. E.2013/4365 K. 2014/4593 T.13.03.2014) (Yargıtay 23. HD E.2012/2852 K.2012/4746 T. 09.07.2012) (Yargıtay 23. HD. E.2016/5755 K.2018/5944 T.18.12.2018) (Yargıtay 21. HD. E.2014/22794 K.2015/2828 T.19.02.2015) Davacının fesih davası açarak terditli olarak ortaklıktan çıkarılmayı talep etmesinin diğer bir şartı da haklı sebeplerin bulunması olduğunu, davacının haklı sebep olarak; Trafsis’in kuruluşundan günümüze kadar ticari faaliyet içerisinde bulunmamış gayri faal bir şirket olmasını, müvekkili …’in eşi olan dava dışı …’e ait işyerinde çalıştığını ve iş akdinin haklı nedenle feshedilmesini, işçilik alacaklarına ilişkin olarak İstanbul Anadolu 25. İş Mahkemesi’nin 2018/278 Esas sayılı dava dosyasını … aleyhine ikame etmiş olmasını, … ile arasında derdest olan davanın, … ile olan ilişkilerine tesir ettiğini ve gayri faal olan bir şirket ile ilgili ilişkisinin devamını da imkansız hale getirdiğini ve aralarında olan güven unsurunun tamamen ortadan kalkmasını, öne sürdüğünü, Davacı tarafça gerekçe olarak gösterilen nedenlerin kişisel sebepler olması sebebiyle huzurdaki dava bakımından haklı nedenler bulunmadığını, ileri sürülen kişisel nedenlerin kökeni davaya konu şirketin ortakları arasındaki ilişkiden kaynaklanmayıp huzurdaki davada taraf sıfatı dahi bulunmayan müvekkilinin eşi ile davacı arasındaki geçmiş iş ilişkisinden kaynaklandığını, tüm bu hususlar gözetildiğinde gerekçe gösterilen nedenlerin haklı neden olarak kabul edilemeyeceğinin ortada olduğunu, davacının eldeki davayı açması bakımından gerekli şartlardan biri olan haklı sebebin bulunmadığı, İleri sürerek yerel mahkeme kararında yer alan hükümlerden davacının ortaklıktan çıkarılması kararının istinaf incelemesi/yargılaması neticesinde kaldırılmasına, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, 6102 sayılı TTK’nın 531. maddesi hükmü uyarınca davalı … şirketin haklı sebeplerle feshine, olmadığı takdirde çıkma payı ödenerek şirketten çıkarılmasına ilişkindir.Mahkemece,1-Davalı … hakkındaki davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, A) Şirketin feshi ve tasfiyesi talebinin TTK’nin 531. Maddesinin 2. Cümlesi uyarınca REDDİNE, B) Davacının terditli şirket ortaklığından çıkarılması talebinin TTK’nin 531. Maddesinin 2. Cümlesi uyarınca KABULÜNE karar verilmiş ve karara karşı Davalı … Vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı ….’nin 01/08/2016 tarihinde kurulduğu, şirketin kuruluş sermayesinin 50.000,00 TL. Olduğu, davalı şirketin 2 ortaklı olduğu, davacı …’nın %50 ve davalı …’in de %50 pay sahibi olup davacının %50 oranında hissedar olarak TTK 531.maddesi uyarınca dava açma hakkına sahip olduğu görülmüştür. Davalı şirketin 01/08/2016 tarihinde kurulduğu tarihten itibaren davacı … ve davalı …’in 3 yıllığına yönetim kurulu üyesi seçildikleri ve davacı …’nın kuruluşundan itibaren 3 yıllığına yönetik kurulu başkanı seçildiği ve dava tarihinde davalı şirketin yönetim kurulu başkanı olduğu anlaşılmıştır.Mahkemece 13/02/2019 tarihli duruşmanın ara kararı uyarınca davalı …’ye işbu davanın görülmesi, sonuçlandırılması ve infazı işlemleriyle ilgili olarak temsil etmekte sınırlı olmak üzere …’nın temsil kayyımı olarak atanmasına karar verildiği ve davalı şirketin mahkemece atanan temsil kayyımı tarafından temsil edildiği anlaşılmıştır.Davalı vekilinin şirket feshini gerektirecek haklı bir neden olmadığına yönelik istinaf sebebi incelendiğinde, 6102 sayılı TTK’nın 531.maddesi “Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mehkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüm karar veribilir”hükmünü içermektedir. Somut olayda davacı vekili fesih sebebleri olarak; davalı …’in kuruluşundan günümüze kadar ticari faaliyet içerisinde bulunmamış gayri faal bir şirket olduğunu, davacının davalı …’in eşi olan dava dışı …’e ait işyerinde çalıştığını ve iş akdinin haklı nedenle feshedildiğini, davacının işçilik alacaklarına ilişkin olarak İstanbul Anadolu 25. İş Mahkemesi’nin 2018/278 Esas sayılı dava dosyasını … aleyhine ikame etmiş olduğunu, davacı … ile dava dışı olan … arasında derdest olan davanın, davacının … ile olan ilişkilerine tesir ettiğini ve gayri faal olan bir şirket ile ilgili ilişkisinin devamını da imkansız hale getirdiğini ve aralarında olan güven unsurunun tamamen ortadan kalktığını, dava konusu şirketin hiçbir ticari faaliyeti, hedefi, faydası ve getirisi de bulunmadığını, davacının şirkette ortak olarak bulunması nedeniyle doğabilecek bazı yasal sorunlarla karşı karşıya kalma olasılığının huzurunu bozduğunu, davacının davalı … ile arasındaki tüm güven ilişkisi ve iletişimin geri dönülmez bir biçimde ortadan kalkmış olduğunu iddia ve beyan etmek suretiyle TTK m.531 bağlamında şirketin feshini, bu talepleri kabul görmez ise şirket payına karşılık gelen gerçek pay değerinin davacıya ödenmesi suretiyle ortaklıktan çıkarılmasını talep etmiş bulunmaktadır. Mahkemece verilen karar gerekçesinde, taraflar arasında yaşanan anlaşmazlıklardan sonra ortaklar arasında güven ilişkisinin kalmadığı, iki ortağın birlikte çalışmasının mümkün olmadığı, bu nedenle haklı sebeplerin varlığının somut olayda bulunduğu gerekçesiyle yukarıdaki şekilde karar verilmiş isede mahkemece Davacı vekilinin delil olarak bildirdiği İstanbul Anadolu 25. İş Mahkemesi’nin 2018/278 Esas sayılı dava dosyası ile İstanbul Anadolu CBS’nin 2018/210582 soruşturma sayılı dosyasının istendiği ve uyap sisteminden dosyaların gönderildiği halde bu dosyaların incelenmek suretiyle verilen karar gerekçesinde tartışılıp değerlendirilmediği gibi davacı vekilinin delil listesinde bildirdiği tanıkların dinlenilmeden ortaklar arasındaki güven ilişkisinin ne şekilde ortadan kalktığı ve ortakların birlikte çalışmasının neden mümkün olmadığına ilişkin gerekçenin açıklanmadığı gibi davalı şirketin sicil kaydına göre 01/08/2016 tarihinde kurulduğu halde hükme esas alınan bilirkişi raporunun 9 sayfasının son paragrafında Davalı şirketin 2014 yılında 9.209,64 TL zarar ettiği, 2015 yılında 11.604,09 TL zarar ettiği, 2016 yılında 11.884,68 TL zarar ettiği, 2017 yılında 66.281,13 TL kâr ettiği, 2018 yılında 18.304,34 TL kâr ettiği, 2019 yılı 3.dönemde 8.480,36 TL kâr ettiği, 2017 yılında ve 2018 yılında elde edilen karın dağıtılmayarak karlar hesabında beklediğinin tesbit edildiği belirtildiği halde raporun 10 sayfasının ilk paragrafında ise Davalı şirketin 2016 yılında 11.231,93 TL zarar ettiği, 2017 yılında 9.523,40 TL zarar ettiği, 2018 yılında 16.734,59 TL kâr ettiği, 2019 yılında 8.941,58 TL zarar ettiği, Davalı şirketin öz kaynaklarının 2016 yılında 1.268,07 TL, 2017 yılında -8.255,33 TL, 2018 yılında 8.479,26 TL ve 2019 yılında -469,67 TL olduğu belirtildiği halde mahkemece bu çelişki giderilmeden davalı şirketin 2017 yılında 66.281,13 TL kâr ettiği, 2018 yılında 18.304,34 TL kâr ettiği, 2019 yılı 3.dönemde 8.480,36 TL kâr ettiği gerekçesiyle yukarıdaki şekilde karar verilmesi yerinde görülmemiştir. Bu durumda mahkemece, bilirkişi rapor içeriğindeki çelişkilerin giderilmek suretiyle bilirkişi heyetinden ek rapor alınıp, dosya arasında uyap kayıtları bulunan İstanbul Anadolu 25. İş Mahkemesi’nin 2018/278 Esas sayılı dava dosyası ile İstanbul Anadolu CBS’nin 2018/210582 soruşturma sayılı dosyasının incelenip davacı vekilinin bildirdiği tanıklarında dinlenilip sonucuna göre dava dilekçesinde ileri sürülen ve yukarıda belirtilen iddiaların ayrı ayrı değerlendirilip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yetersiz gerekçe ile yukarıdaki şekilde karar verilmesi yerinde görülmemiştir. HMK.nın (Değişik:22/07/2020-7251/35md.)353/1-a6 maddesinde; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” hali, kararın kaldırılarak, dosyanın mahkemesine iadesi sebepleri arasında gösterilmiştir. Açıklanan nedenlerle, Davalı … vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı …’in istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 30/09/2020 tarih ve 2018/1216 Esas – 2020/468 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harcının talep halinde davalı …’e iadesine, 3-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde, avansı yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 09/03/2023 tarihinde HMK’nın 353/1-a6 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.