Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2283 Esas
KARAR NO: 2022/89 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/09/2021
NUMARASI: 2021/279 Esas 2021/587 Karar
DAVANIN KONUSU: Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
KARAR TARİHİ: 27/01/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili …’ın davalı şirketin 20/03/2019 tarihinde yapılan genel kurulunda şirket ortaklarından … ile birlikte 20/03/2022 tarihine kadar görev yapmak üzere yönetim kurulu üyesi olarak seçildiğini ve şirket hamiline yazılı %40 hisse senedine sahip olduğunu, 27/03/2019 tarihli yönetim kurulunun karı ile hamiline yazılı pay senetlerinin bastırılmasına dair karar alındığını ancak bugüne kadar hissedarlara hamiline yazılı hisse senetlerinin dağıtılmadığını, şirketin ortaklarından ve yönetim kurulu üyesi olan … tek başına aldığı karar ile 12/02/2021 tarihinde genel kurul toplantısına karar verdiğini ve kararı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlattığını, usulsüz alınan genel kararı ve yapılan çağrı ile toplanmasına karar verilen şirketin yayınlanan genel kurul gündeminde olmamasına, hiç bir görüşme ve müzakere yapılmaksızın ve mevcut yönetim kurulunun görev süresi dolmaksızın haklı bir gerekçe de gösterilmeden şirketin %40 hissesine sahip ortak davacının yönetim dışında bırakılmasının hedeflendiğini, ayrıca … birlikte hareket ettiği Finans müdürü … ile kanuna, yönetmeliğe , şirket ana sözleşmesinin hükümlerine aykırı olarak 20/03/2022 tarihinde görev süresi dolacak olan yönetimi azlettiğini beyanla, ileride telafisi imkansız sonuçların doğmaması için tedbir talep edildiği ve davalı şirketin 10/03/2021 tarihli genel kurul kararının yürütülmesinin geri bırakılmasını, karar kesinleşinceye kadar tarafsız bir yönetici kayyım atanmasını, talebin kabul edilmemesi halinde karar kesinleşinceye kadar şirketin denetlenmesi için denetçi kayyım atanmasına ve ticaret siciline kararların tesciline, davanın ise kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, Şirket Genel Kurulu tarafından gerekleştirilen yasa ve usule uygun ‘Görevden Alma’ tasarrufu karşısında davacı, şirket aleyhine çeşitli girişimlerde bulunduğunu, sektör içerisinde ve bankalar nezdinde şirketin ticari itibarını zedeleyecek mesnetsiz söz ve eylemler içerisinde olduğunu, şirkete verdiği borcu ihtarname ile geri isteyip aldığını, görevlerinden azledildiği 10.03.2021 tarihinden yaklaşık (2) ay sonra İstanbul (7.) Asliye Ticaret Mahkemesi’nde 2021/328 E. sayısı davası ile mesnetsiz iddiaları ile ‘Fesih ve Tasfiye ‘ talepli davayı açtığını, profesyonel yöneticiler ile karlı ve başarılı bir döneme geçen şirkete ‘Kayyım Atanmasını’ istediğini; Yönetim Kurulu üyesi görevinden ötürü geçmişte kendisine tahsis edilmiş bulunan araç ve emtiayı tüm uyarılara rağmen aylardır uhdesinde tuttuğunu ve yararlandığını bu suretle şirkete yönelik ‘Hizmet Nedeniyle Güveni Kötüye Kullanma’ suçunu işlediğini, hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2021/75657 dosyası ile Soruşturma başlatıldığını, bu davada, davacının kötü niyetli girişimlerinden biri olduğunu, amacı şirketi zor duruma düşürerek haksız menfaat sağlamak olduğunu, bunun için ‘Mahkemeye Yalan Beyanda Bulunmak’ suçunu işlemeyi dahi göze aldığını beyanla, işbu hukuksuz ve mesnetsiz davanın öncelikle dava şartı yokluğundan esasa girilmeden reddine ve ihtiyati tedbir talebinin de reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 09/09/2021 tarih ve 2021/279 Esas – 2021/587 Karar sayılı kararında; “….Genel Kurul kararlarına karşı iptal davası açılabilmesi için iptali istenen karara olumsuz oy vermenin dışında TTK.m.446 hükmü gereğince muhalefet şerhinin de tutanağa geçirilmesi gerekmektedir. TTK.m.446’da genel kurul kararlarının iptalinin şartlarını ve usulünü düzenlemiş olup, anılan maddede toplantıda hazır bulunup karara muhalif kalarak keyfiyeti zapta geçirten pay sahibinin iptal davası açabileceği belirtilmiştir. Dolayısıyla iş bu davadaki somut talep açısından dava şartı olan muhalefetin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bir an için muhalefet şerhinin bulunduğu varsayılsa bile; TTK.m. 413 hükmüne göre; yönetim kurulu üyelerinin görevden alınmaları ve yenilerinin seçimi yılsonu finansal tablolarının müzakeresi maddesiyle ilgili sayılır. Genel kurul gündeminde yıl sonu finansal tablolarının müzakeresinin bulunduğu anlaşılmakla davanın esastan da reddi gerekmekte olup tüm yargılama dosyası kapsamına göre davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmakla…”gerekçesi ile, Davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, İlk Derece Mahkemesi kararının usule, yasaya, dosyadaki bilgi, belgelere aykırı olduğu gibi davacının delilleri dahi toplanmaksızın hüküm tesis edildiğini, İlk Derece Mahkemesinin, davayı usulden reddettiğini tefhim etmesine rağmen, kararın gerekçesinde “…bir an için muhalefet şerhinin bulunduğu varsayılsa bile; TTK m.413 hükmüne göre davanın esastan da reddi gerekmektedir…” şeklinde gerekçe ilave ettiğini, Kısa karar ile gerekçeli kararın çelişkili olmaması gerekeceği Yüksek Mahkemenin kökleşmiş içtihatlarından olduğu gibi, kararın esastan reddi ise usule, yasaya aykırı olduğunu, zira genel kurullarda gündemde olmamasına rağmen yönetimin görevden almasını ancak haklı bir sebebin varlığı halinde mümkün olabileceğini, diğer bir ifade ile gerekçe gösterilmeksizin grevlen alınmasının mümkün olamayacağını yok sayan bir önceki maddede faaliyetleri ibra edilen yöneticinin aksine davalı tarafça da görevden alınmasını gerektirecek somut hiçbir delil ortaya koymamış olmasına rağmen, Mahkemenin bu yönde gerekçe oluşturması da açıkça usule, Yasaya aykırı olduğunu, Genel kurul toplantısının usulüne uygun gerçekleştirilmediği gibi toplantı tutanakları usulsüz ve gerçeklere aykırı olarak düzenlendiğini, Dava konusu Genel Kurul’u yöneten Genel Kurul Divan Başkanlığı, genel kurulun ilan edilen gündemindeki maddelerin tamamı görüşülmeden (gündemin 4. Maddesinin müzakere ve oylanması bittikten sonra) Yönetim Kurulu Başkanı …’ın “herkes odayı terk etsin, ben diğer yönetim kurulu üyesi ile konuşacağım” beyanı üzerine divan başkanı ve üyeleri gündemin son maddesini dahi görüşülmeden toplantı odasını terk ettiklerini, Divan Başkanlığı üyelerinin odayı terk etmesi üzerine …’ın davacı …’a dönerek “ben yeniden yönetim seçtireceğim. Yönetime de seni almayacağım. Mali işler Müdürü …’yi seçtireceğim” dediğini, Davacı, …’a yönelik “2020 yılı sonunda …’nin işine son vermek istediğini söylemiş olmana rağmen, mali işlerden sorumlu başka birini bulamadığı için … ile devam ettiğini bugün ise bu kişiyi yönetim kurulu üyeliğine neden seçme gereği duyduğunun anlaşılmaz ve çelişkili olduğunu ve bu durumun da — şirketin yönetiminde büyük sıkıntılar yaratabileceğini bu kararın yeniden gözden geçirilmesini” gerektiğini kendisine ifade ederek odayı terk ettiği ve ardından … da toplantıyı terk ettiğini, bu şekliyle genel kurul toplantısı gündemdeki konular görüşülmeden dağıldığı iddiasıyla dava açılmış olmasına ve deliller arasında yemin deliline de dayanılmasına rağmen delil kullandırılmaksızın hüküm kurulması usule, yasaya aykırı olduğunu, Yine, Divan Başkanlığı üyelerinin; gündem maddelerinin tamamı görüşülmeden, toplantı sonlandırılmadan, muhalefet şerhleri tutanağa geçirtilmeden ve tutanak toplantı salonunda imza altına alınmadan odayı terk etmiş olmaları, genel kurul’da alınan kararların tamamını da batıl hale getirdiğini, Davacının gıyabında düzenlenen ve hiçbir itirazının toplantı tutanaklarının dahi usule ve gerçeklere uygun şekilde tutulmadığına ilişkin olmasına rağmen ilk derece mahkemesinin, Genel Kurul toplantısının usule uygun şekilde gerçekleştiği kabul edilmiş gibi toplantı tutanaklarını incelediği ve tutanaklara itibar ederek davanın reddine karar verdiğini, Delil listesinde yer alan yemin delili ve diğer deliller toplanmaksızın oluşturulan karar da usule, yasaya aykırı olduğunu, Divan Başkanlığı’nın toplantı sonlandırılmadan toplantı salonunu terk ettiği, hamiline hisse senetlerinin dağıtılmadığı ve bu nedenle hazirun cetvelinin gerçeğe uygun şekilde düzenlenmediği iddialarımız göz önüne alındığında bu iddialarının ispatı zımnında “yemin” “tanık” ve “şirket kayıt ve defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılması gerekirken”, bu deliller toplanmadan tesis. edilen hükmün de usule, yasaya ve istikrara kazanmış yüksek Mahkeme kararlarına da aykırı olduğunu, (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 30.11.2015 tarihli ve 2015/5456 -2015/12686 sayılı kararı) İlk derece mahkemesinin, Şirket Genel Kurulunun Çalışma Esas ve Usulleri Hakkında İç Yönerge’sindeki “Muhalefet Şerhi” hükümlerini değerlendirmediği ve bu sebeple eksik ve hatalı değerlendirme yaptığını, Topları. tutanaklarının usule ve gerçeklere uygun tutulduğunun kabulü anlamına gelmemek kaydıyla; 08/01/2015 Tarihli Ticaret Sicil Gazetesi’nin yayınlanan Şirket İç Yönerge’sinin 12. maddenin 2. Fıkrasında “2… el kaldırmayanlar, ayağa kalkmayanlar veya herhangi bir şekilde beyanda bulunmayanlar “RED” OYU VERMİŞ SAYILIR ve bu oylar değerlendirmede İLGİLİ KARARIN ALEYHİNE VERİLMİŞ SAYILIR…” düzenlemesi yer aldığını, Bir an için davacının karara karşı çekimser öy kullandığı kabul edilse dahi Şirket iç yönergesi gereğince bu durumda dahi muhalefet oyu kullanıldığı kabul edildiğini, Nitekim, doktrinde de toplantı tutanağından pay sahibinin. olumsuz oy verdiği anlaşılıyorsa, artık ayrıca muhalefetinin toplantı tutanağına geçirtme şartının aranmaması gerektiğinin belirtildiğini, (Erdoğan Moroğlu, Anonim Ortaklıkta Genel Kurul Kararların Hükümsüzlüğü, Güncellenmiş ve Genişletilmiş 8. Baskı, İstanbul 2017, s. 276 vd.; Mehmet Bahtiyar, Ortaklıklar Hukuku, 11. Baskı, İstanbul 2016 s.207 vd.) (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. HD. 2017/583 E., 06/12/2018 Tarih ve 2018/1571 sayılı kararı) Davacının karara muhalif kaldığı ve bu durumun toplantı tutanağına geçirilmediği gibi kararın oy çokluğu ile alındığı şeklinde düzenlenen tutanağı usule yasaya uygun olarak kabul eden ilk derece mahkemesi kararı doktrin ve yüksek mahkeme içtihatlarına açıkça aykırı olduğunu, Davacının görevden azlinde hiçbir gerekçe gösterilmediğini, Davacı …’ın, davaya konu olağan genel kurul toplantısına kadar 2022 yılına kadar Şirket yönetim kurulu üyesi olduğunu, ancak görev süresi devam etmesine rağmen genel kurulun ilan edilen gündemininde yönetim kurulu seçimine ilişkin madde olmaksızın ve gerekçe gösterilmeksizin görevinden azledildiğini, T.T.K. M.364 hükümleri gereğince Yönetim Kurulu üyesinin gündemde madde bulunmaksızın azli ancak haklı sebep halinde söz konusu olabileceğini, haklı sebebin varlığı konusunda Genel Kurul tutanağında hiçbir gerekçe gösterilmediği gibi, davalı taraf Yargılama aşamasında da somut bir delil ortaya koymadığını, bu yönüyle ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Davacının aynı genel kurul toplantısında ibra edilmiş ve davacının yönetimde bulunduğu (ekonominin durağan olduğu) dönemde Şirket mali yönden de başarılı bulunduğunu, tüm bu olgular neticesinde davacının azlini gerektirecek haklı bir sebep bulunmadığı gibi kâr eden şirketin yönetim kurulu üyesinin ve aynı zamanda Şirket hissedarın azli hayatın olağan akışına da uygun olmayacağını, bu sebeplerle ilk derece mahkemesinin davacı tarafın delillerini toplamaksızın usulden ve esastan davanın reddi gerekeceği gerekçesi ile davanın reddine karar vermesi usule ve yasaya aykırı olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davalı şirketin 10/03/2021 tarihli 2020 yılına ait genel kurul kararının iptaline ilişkindir. Mahkemece, davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı dava dilekçesinde,”Yönetim Kurulu Başkanı …’ın 12.02.2021 tarihinde tek başına aldığı yönetim kurulu kararı ile 10.03.2021 tarihli Olağan Genel Kurulu toplantıya çağırdığını, kendisinin haberi olmadığını, bu durumun ‘usulsüz’ olduğunu” beyan etmiş isede dosyaya ibraz edilen davalı …’nin 10.03.2021 tarihli Olağan Genel Kurulu toplantısına daveti yönelik 12/02/2021 tarihli Yönetim Kurulu kararını yönetim kurulu başkanı dava dışı … ve yönetim kurulu başkan yardımcısı davacı … tarafından oy birliği ile alınıp, kararın altının imzalandığı anlaşılmakla, geçerli yönetim kurulu kararına istinaden genel kurul toplantısı yapıldığı anlaşılmıştır. T.T.K. 413/3 maddesindeki düzenlemeye göre; “Yönetim kurulu üyelerinin görevden alınmaları ve yenilerinin seçimi yılsonu finansal tablolarının müzakeresi maddesiyle ilgili sayılır”. Böylelikle, yönetim kurulu üyeleri her olağan genel kurul toplantısında görevden alınabilecek ve yerlerine yenisi seçilebilecektir. Bu düzenleme uyarınca genel kurulun yönetim kurulunu değiştirebilme olanağına sahiptir. Hazirun cetveline göre, davalı şirketin 2 ortaklı olup 2.000.000 paydan 800.000 adet payın davacı …’a ait olduğu, 1.200.000 adet payında dava dışı ortak …’ a ait olduğu, her iki ortağında 10/03/2021 tarihinde yapılan 2020 yılına ait genel kurul toplantısına asaleten katılıp hazirun cetvelini imzaladıkları anlaşılmıştır. Somut olayda, Davacı, 10.03.2021 tarihinde yapılan Olağan Genel Kurula katılmış, Hazirun Cetvelini imzalamıştır. Genel kurul kararlarının iptal sebepleri Türk Ticaret Kanunu 445. maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre 446. Madde uyarınca, toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten pay sahiplerinin kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararlarının iptalini talep edebileceklerdir. Dosya kapsamına ve toplanan delillere göre; davacının genel kurul toplantısında alınan ve iptali talep edilen kararlara yönelik muhalif olduğuna dair bir şerh yazılmadığı gibi bu kararlara muhalif olduğuna dair ayrı bir yazılı beyan sunmadığı, yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde, iptali istenen şirket genel kurul kararları bakımından davacının 6102 sayılı TTK’nın 446. maddesinin aradığı dava şartlarını yerine getirdiğinden söz edilemeyecektir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına davacı vekilinin aksi yöndeki tüm istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç itibariyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 162,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70.TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 59,30.TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 27/01/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.