Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/226 E. 2021/227 K. 18.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/226 Esas
KARAR NO: 2021/227 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/12/2020 Tarihli Ara Kararı
NUMARASI: 2020/868 Esas
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 18/02/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen ara karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, haksız rekabetin tespitine ve önlenmesine karar verilmesini, hükmün kesinleşmesi’nden sonra, masrafı davalılara ait olmak üzere haklı bir sebebin bulunması nedeniyle hüküm özetinin Türkiye genelinde yayınlanan beş yüksek tirajlı gazete’den birisinde ilan edilmesine karar verilmesini, ihtiyati tedbir talebinin kabulü ile; hükmün kesinleşmesine kadar geçecek süre yönünden davalıların, davacı müvekkil şirketin bordrolu personeli ile doğrudan veya dolaylı yollarla fiili veya hukuki irtibatta bulunmalarının tedbiren karar verilmesini, yargılama giderlerinin davalılara yükletilmesine karar verilmesi talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacı tarafın personeli ile fiili ve hukuki irtibatta bulunmamaları için talep ettiği tedbir kararı, dava ve uyuşmazlık konusu olmadığı gibi 6100 Sayılı HMK m.389’a göre hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde ihtiyati tedbir kararı verilebileceği, bu durumlardan herhangi biri gerçekleşmediği ve talebin yargılamayı gerektirdiği de göz önüne alındığında ihtiyati tedbir talebi haksız ve mesnetsiz olduğunu, mahkemenin red kararı yerinde bir karar olduğunu savunarak, davacının yasaya aykırı haksız ve mesnetsiz iddiaları ile ilgili maddi ve manevi tazminat talep ve dava haklarımız saklı kalmak kaydıyla, davalının tüm taleplerinin reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 18/12/2020 tarih ve 2020/868 Esas sayılı ara kararında; “Talep, ihtiyati tedbir istemine ilişkindir. İhtiyati tedbir istenen unsurların dava ve uyuşmazlık konusu olmadığı, dava konusu olmayan unsurlar üzerine ihtiyati tedbir konulmasının mümkün olmadığı gibi gecikmesinde zarar umulan ya da telafisi imkansız zarar koşullarının da bulunmadığı ve yine talebin yargılamayı gerektirdiği de anlaşılmakla ihtiyati tedbir isteminin reddine…”gerekçesi ile, İhtiyati tedbir isteminin REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, İhtiyati tedbir talebinin reddi kararı gerekçe içermediğinden usul ve yasaya aykırı olduğunu, HMK’nın ihtiyati tedbir müessesini düzenleyen 391.maddesinin 3.fıkrası lafzı bu konuda açık olmakla birlikte mahkemece kalıp bir cümle ile red kararı verildiği, herhangi bir gerekçeye yer verilmediğini, Davalı şirket tarafından müvekkili şirket çalışanlarının ayartılması nedeni ile haksız rekabet teşkil eden bu eylemlerin durdurulması için davacı müvekkili şirket tarafından tedbir talebinde bulunulmuş olup, tedbir istenen unsurların dava ve uyuşmazlık konusu olmadığı sonucuna nasıl varıldığının anlaşılamadığını, Mahkeme kararının gerekçeli olması mecburiyeti gerek AİHS mad.6, gerekse Anayasa’nın 141.maddesi uyarınca zorunlu olduğu, taraflar arasında gerekçe sayesinde hükmün hangi maddi ve hukuki sebebe dayandırıldığını anlayabileceklerini, Anılan hükümler uyarınca bir gerekçeden söz edebilmek için karara hangi değerlendirmeler yapılarak ulaşıldığının ve bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebebin kararda gösterilmesinin zorunlu olduğunu, aksi halde sözde ve yüzeysel bir gerekçe söz konusu olur ki bu da hem HMK 391/3 hem de Anayasa 141.maddesi ile AİHS 6.maddesi ile teminat altına alınmış olan adil yargılanma hakkının alt kolu olan gerekçeli karar hakkında açıkça aykırılık teşkil ettiğini, Yargıtay kararında da ihtiyati tedbir kararlarının reddine ilişkin kararlarının gerekçeli olması gerektiğini kabul ettiği, (Yargıtay 11. H.D. 2013/12461 E. 2013/17276 K. 02/10/2013 T.) Söz konusu kararın öncelikle bu yönüyle kaldırılması gerektiğini, TTK 61.maddesi 1.fıkrasında atıf yapılan HMK’nın 389.maddesinin 1.fıkrasında, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, ihtiyati tedbir kararı verilebileceğinin düzenlendiğini, HMK’nın 390/2 maddesinde talep edenin haklarının derhal korunmasında zorunluluk bulunan hallerde, hakimin karşı tarafı dinlemeden de tedbire karar verebileceğinin belirtildiğini, Tedbir alınmaması durumunda dava sonunda telafisi imkansız sonuçlar ile karşılaşılacağını, Müvekkili şirketin 7 çalışanının aynı sürede içerisinde ekipler olarak işten ayrılması neticesinde elindeki işlerini yanlış sonuçlandırmak ve/ veya geciktirmek durumunda kaldığını, Müvekkili şirketin boşta kalan pozisyonları oldurmak için çok ciddi çabalar sarf ettiği ve etmeye devam ettiğini, Her ne kadar pozisyonlar doldurulmuş olsa bile, aynı anda sıfırdan işe başlayan bir ekimin önceki personelin tecrübesini kazanması ve işe alışması oldukça zaman aldığını, rakip davalı şirkete geçen çalışanların nitelikleri ve sektördeki tecrübesi dikkate alındığında, sektörde tecrübesi az olan yeni personelin eski personelin yerini dolduramayacağı ve bu nedenle de müvekkili şirketin karlılığı satışları ve cirosunun olumsuz olarak etkilendiği ve etkileneceğinin sabit olduğunu, Müvekkili şirketin iş gücünde ciddi kayıp ve düşüş yaşandığı ve başta müşteri portföyünde olan daralma ve gelir kaybı olmak üzere, müvekkili şirket nezdinde maddi zararlar dolduğu ve çalışanlar halen ayartılmaya devam edildiği için doğmaya devam ettiği, gelir kaybına ve zarara uğradığını, Nitelikli çalışanların davalı şirket nezdinde çalışmaya başlaması ve müvekkili şirkete ait gizli bilgilerin davalı şirkete aktarılması, müvekkili şube portföyünde bulunan müşterilerinin kaybına, şube bazında gelirin kaybedilmesine, şube bazında iç pazar satış oranlarının düşmesine neden olduğu, Müvekkilinin müşteri kaybetme ve daha fazla da gelir kaybına uğrama riski artarak devam etmekte ve ileri ki zamanlarda gelir kaybına ihtimali arttığını, Bu nedenle, TTK’nın 61/1 maddesi uyarınca işçi transferinin durdurulması dahil ancak bununla sınırlı olmamak üzere gerekli tedbirlerin alınması konusunda ihtiyati tedbir kararı verilmesi talep edildiği, mahkemece hukuka aykırı şekilde talebin reddedildiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi ara kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, yaklaşık ispat ile tespit edilerek haksız rekabet durumu nedeniyle ve esas davanın etkinliğini sağlamak, daha sonra tazmini mümkün olmayan zararın önüne geçmek amacıyla TTK madde 61/1 ve HMK madde 390 ve 391 uyarınca ihtiyati tedbir kararı verilmesine, Müvekkili şirketin 77 çalışanının (dava açılmasından sonra bu rakamın 82’ye yükseldiği) davalı şirket tarafından ayartıldığı ve çalışanlarının ayartılmaya devam edildiği dikkate alındığında, davalı şirket tarafından gerçekleştirilen işçi transferinin durdurulması / engellenmesi başta olmak üzere, davalının haksız rekabet teşkil eden fiilleri sürdürmelerinin önlenmesine, davalının haksız rekabet nedeniyle elde ettiği ya da etmeleri muhtemel olan gelirlerin yer alacağı banka hesapları üzerine ihtiyati tedbir konulmasına, üzerine tedbir konulacak meblağların dava sonunda verilecek hüküm kesinleşinceye kadar herhangi bir şekilde sarf edilmesinin önlenmesine, değer kaybını önlemek için repo ve sair şekillerde gelir veya faiz getirecek şekilde değerlendirilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep, haksız rekabetin tespiti, meni, refi ve haksız rekabet nedeniyle uğranılan zararın tazmini talebiyle açılan maddi tazminat davasında ihtiyati tedbir istemine ilişkindir. Mahkemece, ihtiyati tedbir isteminin REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili dava dilekçesi ile,TTK. Nın 61. Maddesinin birinci fıkrası uyarınca gerekli tedbirlerin alınması konusunda ihtiyati tedbir kararı verilmesine ve bu bağlamda, özellikle; 1-Davalının haksız rekabet nedeniyle elde ettiği yada etmeleri muhtemel olan gelirlerin yer alacağı banka hesapları üzerine ihtiyati tedbir konulmasına, üzerine tedbir konulacak meblağların dava sonucunda verilecek hüküm kesinleşinceye kadar herhangi bir şekilde sarf edilmelerinin önlenmesine, değer kaybını önlemek için repo ve sair şekillerde gelir veya faiz getirecek şekilde değerlendirilmesine, 2-Davalının haksız hareket teşkil eden fiilleri sürdürmelerinin önlenmesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir. Davacının talep ettiği davalının haksız rekabet nedeniyle elde ettiği yada etmeleri muhtemel olan gelirlerin yer alacağı banka hesapları üzerine ihtiyati tedbir konulmasına, üzerine tedbir konulacak meblağların dava sonucunda verilecek hüküm kesinleşinceye kadar herhangi bir şekilde sarf edilmelerinin önlenmesine, değer kaybını önlemek için repo ve sair şekillerde gelir veya faiz getirecek şekilde değerlendirilmesine yönelik talebi alacağın teminine yönelik bir taleptir. Kanun hükmü ihtiyati tedbirin sadece dava konusu olan şey hakkında verilebileceğini düzenlemiştir. Davanın konusu olmayan mal varlığı hakkında tedbir kararı verilemez. Para alacağı için açılan davada, mal varlığı üzerine tedbir konulamaz. Koşulları varsa, ihtiyati haciz hükümlerinden yararlanılabilir. Yargıtay’ın emsal içtihadında da durum bu yöndedir (Yargıtay 19. HD. 2012/16760 E-2013/3136 K.sayılı, 19/02/2013 tarihli kararı). ihtiyati haciz, bir alacağın tahsilini temine yarayan bir vasıtadır. İhtiyati hacizde, ihtiyaten haczedilen mal ve haklar, alacaklının açtığı veya yaptığı veya açmayı yahut yapmayı düşündüğü dava veya icra takibinin konusu değildir. Halbuki ihtiyati tedbirde, hakkında tedbir kararı alınan şey, esasen asıl davanın konusudur. ” Somut olaydaki bu talep alacağın teminine yönelik bir talep olmasına göre, ilk derece mahkemesince dava konusu olmayan davalının banka hesapları üzerine ihtiyati tedbir konulması talebinin reddinde isabetsizlik bulunmamaktadır. TTK’nın 61. maddesinde haksız rekabet davalarında talep üzerine mahkemece mevcut durumun aynen korunmasına, haksız rekabet sonucu oluşan maddi durumun ortadan kaldırılmasına, haksız rekabetin önlenmesine ve diğer tedbirlere HMK’nın ihtiyati tedbir hakkındaki hükümlerine göre karar verebileceği belitilmiştir. İhtiyati tedbir genel olarak HMK’nın 389 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. İhtiyati tedbir için yaklaşık ispat yeterli görülmüş olup sunulan belgelerle talep edenin, davada haklılığını yaklaşık olarak ispat etmesi ve diğer şartlarında varlığı halinde ihtiyati tedbir kararı verilebilecektir. Talep ve karar tarihi itibariyle henüz delillerin toplanmamış olması, dosya kapsamı ve yargılamanın bulunduğu aşama dikkate alındığında, yaklaşık ispat koşulu gerçekleşmediğinden ve değişen koşul ve delil durumuna göre her zaman yeniden ihtiyati tedbir talep edilebileceği gözetildiğinde yargılamayı yürütüp uyuşmazlığı esastan karara bağlayacak olan ilk derece mahkemesinin takdirine göre davacının, davalının haksız hareket teşkil eden fiilleri sürdürmelerinin önlenmesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesi talebinin reddinde isabetsizlik bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 162,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30.TL istinaf karar harcı istinaf eden tarafından peşin olarak yatırıldığından, yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 18/02/2021 tarihinde HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.