Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/2253 E. 2021/1793 K. 08.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2253 Esas
KARAR NO: 2021/1793 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: TEKİRDAĞ ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/09/2021 Tarihli Ara Karar
NUMARASI: 2021/196 Esas
DAVANIN KONUSU: Ticari Şirket (Yöneticilerin Azline İlişkin)
KARAR TARİHİ: 08/12/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen ara karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacılar vekili dava dilekçesi ile, davalı şirket ortaklarından …’ın ölümü ile birlikte veraset ilamındaki pay oranları dikkate alınarak intikal yapılmak suretiyle davacıların … A.Ş.’nin yasal pay sahibi sıfatına haiz olduklarını, yapılan harici araştırmalar ve sonrasında … Limited Şirketi tarafından hazırlanmış olan 02/08/2021 tarihli değerleme raporu neticesinde şirket yetkililerinin bir kısım yönetimsel görevlerini gereği gibi yerine getirmediğini, muhasebesel anlamda da usul ve yasaya aykırı hareket ettiklerini ve aynı zamanda suç işlediklerinin tespit edildiğini, şirket karar defterlerinin haricen incelenmesi ile …’ın aslen şirkette olmadığı günlerde imzası taklit edilmek suretiyle toplantılar yapıldığını ve bir kısım kararlar alındığının tespit edildiğini, imza incelemesi adına savcılık dosyasından alınan bilirkişi raporunda da imzaların …’ın eli ürünü olmadığının tespit edildiğini, savcılık makamının şikayetleri üzerine şirket defterlerinin emniyet eliyle derhal dosyaya alınmasına karar verdiğini, şüpheliler tarafından defter ibrazından açıkça kaçınıldığını, imzaların müteveffa ve o dönem yönetim kurulu başkanı olan …’a ait olmamasının tespiti ile alınan kararların da yok hükmünde olacağının aşikar olduğunu, müvekkillerinin hissedarı bulunduğu … A.Ş.’nin şirket yöneticilerinin hissedarı bulundukları dava dışı … Ltd. Şti.’ye ürün sattıklarını ve bu suretle de bağlı şirket olan … Ltd. Şti.’ne bu kez … Ltd. Şti üzerinden ürün sattıklarını, şirket yöneticilerinin 2020 yılında şirket merkezinde yeni bir firma kurarak rekabet yasağına aykırı davranışlarını devam ettirdiklerini, şirket yöneticilerinin aralarında organik bağ bulunan … Limited Şirketi’ne de müvekkillerinin pay sahibi oldukları şirket üzerinden haksız menfaat sağladıklarını ve haksız rekabete yol açtıklarını, davalı … A.Ş.’nin Ukrayna’da ki alt şirketleri olan … bulunan müşterilerine yapılan satışlar neticesinde 1.208.977,64 TL ve … Ltd. İsimli şirketten 1.207.693,40 TL alacağı bulunduğunu, ancak söz konusu meblağların elden alındığının beyan edildiğini, şirket kayıtlarına işlenmediğini, şirketin kar dağıtmak yerine ödenmemiş sermaye tercihiyle müvekkillerini borçlandırdığını, müvekkillerinin uğradığı zararlar açısından tazminata ilişkin dava ve talep hakkı saklı kalmak kaydıyla, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 630. Maddesi uyarınca davalı şirketi temsil ve ilzama yetkili bulunan şirket yöneticilerinin, şirketi kötü yönetimleri nedeniyle şirketi temsil ve ilzam yetkilerinin kaldırılması suretiyle yöneticilikten azledilmelerine, davacılar ile şirketin diğer ortaklarının menfaatlerinin korunması bakımından Çorlu Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün … sicil numarasında kayıtlı bulunan … A.Ş.’ye ihtiyati tedbir yolu ile yönetim kayyumu atanarak şirketi temsil ve ilzama yetkili kılınmasına, dava sonuçlanıncaya kadar davalı şirket müdürlerinin temsil yetkilerinin sınırlandırılarak şirkete mahkemenin takdir edeceği bir kayyım atanması ile şirket idaresinin dava sonuçlanıncaya dek kayyım vasıtası ile yürütülmesine, mahkeme aksi kanaatte ise şirketin ve müvekkillerinin daha fazla zarara uğramaması ve bundan sonraki süreçte şirket menfaatine aykırı hareket edilmesini önlemek adına denetim ve onay kayyumu atanmasına, şirket yöneticilerinin şirketle ilgili her türlü karar ve tasarruf işlemlerinin geçerliliğinin dava süresince ve sonrasında atanacak kayyum onayına bağlanmasına, kayyumun görevini yaparken her iki tarafın ve şirketin hak ve menfaatlerini gözeteceğinden teminat alınmasına yer olmadığına, yargılama sırasında davalı şirket müdürlerinin temsil ve ilzam yetkilerinin sınırlanarak şirkete kayyım atanmasına veya şirket müdürlerinin işlemlerinin kayyım onayına tabi tutulmasına karar verildiği takdirde şirketin herhangi bir zarara uğramaması açısından diğer tüm tedbirlerin alınmasına, tüm yargılama giderlerinin davalı tarafa yükletilmesin karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesi ile, davanın haksız ve hukuka aykırı olarak ikame edildiğini, müvekkili …’ın … nezdinde yönetim kurulu üyesi olmaması sebebiyle kendisine karşı ikame edilen davanın pasif husumet yokluğu sebebiyle reddi gerektiğini, her halükarda davacıların taleplerinin hukuka aykırılığı sebebiyle esastan reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ ARA KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 17/09/2021 tarih ve 2021/196 Esas sayılı ara kararında; “… Dava konusu uyuşmazlıkta davalı şirketin anonim şirketi olduğu, anonim şirketin yönetimine kayyum atanmasına ilişkin düzenleme Türk Ticaret Kanunu’nda bulunmamaktadır. Ayrıca Türk Medeni Kanunu’nun 427/4. maddesinde bir tüzel kişinin gerekli organlardan yoksun kalmış ve yönetimin başka yollardan sağlanamaması durumunda yönetim kayyımı atanacak hallerin sayıldığı anlaşılmıştır. Somut olayda da davacılar vekili davacıların yasal pay sahibi olduğu … A.Ş.’nin yöneticileri olan davalıların yasal yükümülüklere aykırı davranarak hem davacıları hem de ortağı oldukları … A.Ş.’yi zarara uğrattığını ileri sürerek … A.Ş.’ye kayyum atanmasına karar verilmesini talep etmiş ise de; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 389. maddesinde yalnızca uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceğinin ifade edildiği, yine 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 390/3. maddesi gereğince tedbir talep eden tarafın davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorunda olduğunun ifade edildiği, yine Türk Medeni Kanunu’nun 427. maddesi kapsamında davalı şirkette organ boşluğu bulunmadığı anlaşıldığından davacılar vekilinin davalı şirkete kayyum atanmasına ilişkin ihtiyati tedbir talebinin reddine karar vermek gerektiği anlaşılmakla…”gerekçesi ile, Davacılar vekilinin ihtiyati tedbir talebinin REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesi ile, Davalı şirket ortaklarından …’ın ölümü ile birlikte, veraset ilamındaki pay oranları dikkate alınarak intikal yapılmak suretiyle, ihtiyati tedbir isteyen davacı müvekkillerinin, … A.Ş’nin yasal pay sahibi sıfatına haiz olduklarını, Müvekkillerinin şirket paydaşı olmaları ile yapılan araştırmalar neticesinde şirket yetkililerinin bir kısım yönetimsel görevlerini gereği gibi yerine getirmediği; muhasebesel anlamda da usul ve yasaya aykırı hareket ettikleri ve aynı zamanda suç işlediklerinin tespit edildiğini, kanunen tanımlanan özen ve bağlılık yükümlülüğü gereğince Yönetim Kurulu Üyeleri ile yönetimle görevli üçüncü kişilerin görevini tedbirli bir yönetici özeniyle yerine getirmek ve şirketin menfaatlerini dürüstlük kuralına uyarak gözetme yükümlülüğü altında olduklarından aleyhlerine Yöneticilikten Azil konulu davayı açma zarureti hasıl olduğu ve taraflarınca TEDBİR TALEPLİ olarak Tekirdağ Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/196 Esas sayılı dosyasıyla dava açıldığını, Tedbire ilişkin olarak yargılama süresince davacılar ile şirketin diğer ortaklarının menfaatlerinin korunması bakımından Çorlu Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil numarasında kayıtlı bulunan … A.Ş ‘ye ihtiyati tedbir yolu ile YÖNETİM KAYYUMU atanarak şirketi temsil ve ilzama yetkili kılınması, aksi kanaatte ise DENETİM VE ONAY KAYYUMU ATANMASINA, şirket yöneticisinin, şirketle ilgili her türlü karar ve tasarruf işlemlerinin (Şirket mal varlığı üzerinde tasarruf etme, şirkete ait banka hesaplarından para çekme, kambiyo evrakı düzenleme ve şirket adına harcama yapma dahil her türlü tüm iş ve işlemlerin) geçerliliğinin dava süresince ve sonrasında atanacak kayyum onayına bağlanmasına, kayyumun denetim ve onay görevini yaparken her iki tarafın ve şirketin hak ve menfaatlerini gözeteceğinden teminat alınmasına yer olmadığına karar verilmesinin talep edildiğini, İlk derece mahkemesinin 17.09.2021 tarihli ara kararında; HMK 390/3. Maddesi gereğince tedbir talep edenin haklılığının yaklaşık olarak ispat etmek zorunda olduğundan, aynı kanunun 389. Maddesinde yalnızca uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceğinden bahisle tedbir talebinin reddine karar verdiğini, Verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, Dava dilekçesinde de belirtildiği üzere, şirket karar defterlerine sahte imza atılmak suretiyle haksız menfaat elde edildiğini, İlk derece mahkemesinin, tedbir kararı verebilmek adına talep edenin yaklaşık ispat külfeti bulunduğundan bahsetmiş ise de; şirket yöneticilerinin karar alırken müteveffanın imzasını taklit etmiş olduklarının ortaya çıktığını, Çorlu Cumhuriyet Başsavcılığının 2021/14406 Soruşturma numaralı dosyasında mevcut ve dava dilekçemiz ekinde yer alan Grafolog …’ın hazırlamış olduğu raporda da …’a atfen atılmış imzaların, kişinin eli ürünü olmadığının tespit edildiğini, Dava devam ederken davalı taraf, 16.09.2021 tarihinde olağan genel kurul toplantısı yapılacağını ve akabinde defterlerin sayın makamınıza ibraz edileceğini beyan etmiş ise de defterler genel kurulda hazır edilmediği gibi halen savcılık makamına ibraz da edilmediğini, bunun yanı sıra defterlerin akıbeti de bilinmediğini, Diğer tüm iddia ve beyanların yanında; sadece bu husus dahi şirkete denetim/onay kayyumu atanması için yeterli görülmesi gerektiğini, İmzaların müteveffa ve o dönem yönetim kurulu başkanı olan …’a ait olmamasının tespiti ile alınan kararların da yok hükmünde olacağını, bu durumda şirketin usule uygun şekilde seçilmiş bir yönetim kurulu olmadığından, ayrıca şirketin hem evveliyatını hem de geleceğini ilgilendiren böylesi bir durumda, hali hazırdaki yönetimden şirketin işlerini usule uygun şekilde yürütmesi beklenemeyeceğinden mahkeme eliyle dava süresince şirkete tedbiren kayyum atanması gerektiğini, Yöneticilerin hissedarı ve temsilcisi bulundukları dava dışı şirketlere menfaat sağlamak suretiyle haksız rekabete yok açtığını, Müvekkillerinin hissedarı bulunduğu … A.Ş, şirket yöneticilerinin hissedarı bulundukları dava dışı … LTD. ŞTİ. ’ye ürün satmakta ve bu suretle de bağlı şirket olan … LTD. ŞTİ’ne bu kez … LTD. ŞTİ. üzerinden ürün satmakta olduğunu, Yakın tarihte … A.Ş. yönetim kurulu üyesi olarak seçilen … aynı zamanda … Ltd. Şti’nin ortağı olduğunu, TTK’nın 626. maddesinde müdürlerin özen ve bağlılık yükümlülğü ile rekabet yasağı düzenlenmekte olduğu, buna göre müdürlerin görevlerini tüm özeni göstererek yerine getirmek ve şirketin menfaatini gözetmekle yükümlü oldukları, yine 626/2 maddesine göre aksi kararlaştırılmadığı veya diğer ortakların yazılı izni bulunmadıkça müdürlerin şirketlere rekabet oluşturan bir faaliyette bulunmalarının yasaklandığını, Somut olayda hükmün aksine, aynı faaliyet alanındaki ÜSTELİK KENDİLERİNİN PAYDAŞ OLDUKLARI diğer şirketler üzerinden haksız rekabet teşkil edecek şekilde kazanç sağlanmakta olduğunu, Dava dilekçesini tekrara düşmemek adına, şirket yöneticilerinin usul ve yasaya aykırı hareket etmiş olduklarına dair delil ve beyanları göz önünde bulundurulmasını talep ettiklerini, HMK’ nın 389. maddesinde ihtiyati tedbirin şartları düzenlenmiş olup, söz konusu maddede; meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ya da tamamen imkânsız hâle geleceği veya gecikmesinde sakınca bulunması yahut ciddi bir zararın ortaya çıkacağı endişesi bulunan hâller, genel bir ihtiyatî tedbir sebebi ve şartı olarak kabul edildiğini, İlk derece mahkemesi, madde lafzını göz ardı ederek, şirketin hem cezai hem de hukuki anlamda yasalara aykırı şekilde yönetilmesinin önünü açmakta olduğunu, 16 Eylül’de yapılan ve Ekim ayına ertelenen genel kurul gündemi incelendiğinde, şirket işleyişini tamamen değiştirecek kararlar alınacağını, müvekkillerinin hali hazırda azınlık pay sahibi olduklarından, mahkeme eliyle tedbir aldırmak dışında herhangi bir hukuki yolları bulunmadığını, Adil yargılanma hakkının korunması bakımından evvelce aynı konuda yüksek mahkemece verilen kararın göz önünde bulundurulması gerektiğini, Anayasa’nın 36 ncı maddesinde korunan adil yargılanma hakkının kapsam ve içeriğinin belirlenmesinde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (“Sözleşme”) 6 ncı maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bu hakka getirdiği yorumlar esas alınmakta olduğunu, adil yargılanma hakkı, kişilerin açtıkları ya da taraf oldukları bir davada ulaşılan sonucun değil izlenen yargılama usulünün adil olmasına dair bir güvence bahşetmekte olduğunu, usulde adaletin sağlanması, yani bir davanın yürütülme biçiminin adil olması, verilen kararların meşruiyet kazanmasına etkili en önemli unsur olarak değerlendirilebileceğini, Hukuki güvenlik ilkesi, bir uyuşmazlığın mahkemelerce nihai biçimde karara bağlanmasının ardından, oluşan kesin hükme saygı gösterilmesini gerektirmekte olduğu, bu ilke uyarınca ayrıca, yargı kararlarında belirli bir istikrarın ve tutarlılığın sağlanması beklendiğini, Hukuki güvenlik ilkesinin diğer bir gereği olan yargısal kararlardaki tutarlılığın sağlanması, hukuki durumlarda istikrarı temin etmekte ve kamuoyunun mahkemelere yönelik güvenine katkıda bulunmakta olduğu, bunun aksine olarak, birbiriyle uyuşmayan mahkeme kararlarının sürüp gitmesi ise yargı sistemine güveni azaltıcı bir etki yapmakta ve hukuki belirsizlik hali oluşturmakta olduğunu, Anayasa Mahkemesinin; 22/02/2019 tarihli ve 30694 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan, 2017/29896 başvuru numaralı, 25/12/2018 karar tarihli kararında, farklı Yargıtay Dairelerinin birbiriyle çelişen kararlarının adil yargılama hakkını ihlali niteliğinde olduğuna karar verildiğini, Adil yargılanma hakkı, uyuşmazlıkların çözelmesinde hukuk devleti ilkesinin gözetilmesini gerektirmekte olduğu, Anayasa’nın 2. maddesinde Cumhuriyet’in nitelikleri arasında sayılan hukuk devleti ilkesi, Anaya’nın tüm maddelerinin yorumlanması ve uygulanmasında gözönünde bulundurulması zorunlu olan bir ilke olduğunu, Bu noktada hukuk devletinin gereklerinden birini de hukuk güvenliği ilkesi oluşturmakta olduğu, kişilerin hukuki güvenliğini sağlamayı amaçlayan hukuki güvenlik ilkesi hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılacağı, belirlilik ilkesi ise yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olmasını, ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesini ifade etmekte olduğunu, (İstanbul BAM 14. H.D. 22.03.2017 T. 2017/90 E. 2017/118 K.) Benzer koşullarda açılan davalar yüksek yargı daireleri arasındaki görüş ayrılığı nedeniyle farklı sonuçlanamayacağını, bu hususun hakkaniyete aykırı olduğunu, Denetim, şirketlerin yönetimde şeffaflık ilkesine uygunluğu açısından elzem olduğunu, aynı zamanda kayyım görevini yaparken ortakların hak ve menfaatleri ile şirket menfaatlerini gözeteceğinden, şirkete kayyum atanması kimsenin hakkına halel getirmediği gibi aksine şirket herkesin çıkarları gözetilmiş olacağını,
İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi ara kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, müvekkillerin hissedarı bulunduğu … Anonim Şirketi’ne tedbiren DENETİM VE ONAY KAYYUMU ATANMASINA karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep, TTK. 630 madde kapsamında açılan şirket yöneticilerinin azli davasında dava dışı şirkete tedbiren yönetim veya denetim ve onay kayyumu atanması istemine ilişkindir. Mahkemece, ihtiyati tedbir talebinin reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Dosyanın incelenmesinde, Tekirdağ Asliye Ticaret Mahkemesinin 17/09/2021 tarih ve 2021/196 Esas sayılı ara kararına karşı davacılar tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu ve dosyanın istinaf incelemesi için Dairemize gönderildiği anlaşılmıştır. Davacılar vekili Av. … tarafından istinaf incelemesi aşamasında ilk derece mahkemesine UYAP sistemi üzerinden 02/11/2021 tarihinde sunulan dilekçe ile, dava konusu ihtilafın bir kısım müvekkilleri ile davalılar arasında sulh yoluyla çözüme kavuştuğunu, davacılar …, …, …, …, … ve … adına davadan feragat ettiklerini, yargılama gideri ve vekalet ücreti taleplerini bulunmadığını beyan etmiştir. Dosyanın incelenmesinde; davadan feragat eden davacılar vekili Av. …’nın dosyada bulunan ve davacı … ve … tarafından kendisine verilen Sarıyer … Noterliği’nin 11/08/2021 tarih ve … yevmiye nolu vekaletname “davadan veya kanun yollarından feragat etmeye” yetkili olduğu, davacı … ve … tarafından kendisine verilen Bakırköy … Noterliği’nin 11/08/2021 tarih ve … yevmiye nolu vekaletnamede “davadan veya kanun yollarından feragat etmeye” yetkili olduğu, davacı … tarafından kendisine verilen Kartal … Noterliği’nin 11/08/2021 tarih … yevmiye nolu vekaletnamede “davadan veya kanun yollarından feragat etmeye” yetkili olduğu, davacı … tarafından kendisine verilen Bakırköy … Noterliği’nin 11/08/2021 tarih … yevmiye nolu vekaletnamede “davadan, temyizden veya kanun yollarından feragat etmeye” yetkili olduğu görülmüştür. Davacılar vekilinin bir kısım davacılar yönünden beyanı gözetildiğinde, istinaf tarihinden sonra davacılar …, …, …, …, … ve … yönünden davadan feragat edildiği ve bu davacıların ilk derece mahkemesinin 17/09/2021 tarihli ara kararına ilişkin istinaf başvurusunun konusuz kaldığı anlaşılmakla, davacılar …, …, …, …, … ve …’ın ilk derece mahkemesinin 17/09/2021 tarihli ara kararına karşı yapmış oldukları istinaf başvurusu konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Davacı …’ın davadan feragat etmediği tesbit edilmekle, bu davacı tarafından yapılan istinaf başvurusunun incelenmesinde; Davacının iddiaları yargılamayı gerektirmekte olup dosya kapsamı itibariyle yaklaşık ispat şartı gerçekleşmediği gibi, asıl olanın şirketlerin ortakları tarafından alınan kararlar ile belirlenen yöneticiler tarafından yönetilmesi olduğu, dava dışı şirketin organlarının tam olduğu, bu konuda eksiklik bulunmadığı anlaşılmaktadır.Talep ve ara karar tarihi itibariyle henüz delillerin toplanmamış olması, mevcut delillere göre yaklaşık ispat koşulu gerçekleşmediğinden ve değişen koşul ve delil durumuna göre her zaman yeniden ihtiyati tedbir talep edilebileceği gözönünde bulundurulduğunda; ilk derece mahkemesince verilen ara karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı … vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç itibariyle, dosya kapsamı, mahkemenin kabul ve gerekçesi ve davacı … vekilinin istinaf sebepleri gözetildiğinde mahkeme kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesine göre esastan reddine, Diğer davacıların davadan feragat ettikleri gözetildiğinde davacılar …, …, …, …, … ve …’ın ilk derece mahkemesinin 17/09/2021 tarihli ara kararına karşı yapmış oldukları istinaf başvurusu konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı …’ın istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Diğer davacıların istinaf başvuruları konusuz kaldığından KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, 3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan 162,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 4-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30.TL istinaf karar harcı istinaf edenler tarafından peşin olarak yatırıldığından, yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 5-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına, 6-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 08/12/2021 tarihinde HMK’ nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.