Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/224 E. 2021/276 K. 25.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/224
KARAR NO: 2021/276
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/12/2020
DOSYA NUMARASI: 2020/549 Esas ( Derdest Dava Dosyası )
DAVA: Tanıma Ve Tenfiz
KARAR TARİHİ: 25/02/2021
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili … Ltd. Şti. ile davalı … A.Ş. Arasında 8 Şubat 1998 tarihinde acentelik sözleşmesi imzalandığını, imzalanan sözleşme uyarınca 28/06/2017 tarihinde tahkim talebinde bulunduğunu, hakem heyeti tarafından İngiliz Tahkim Hukuku tahtında gerçekleştirilen yargılama neticesinde hakem kararının oybirliği ile ittihaz edildiğini, kararın taraflara tebliğ edildiğini ve hakem kararına karşı herhangi bir itirazda bulunulmadığını ve bu nedenle hakem kararı kesinleştiğini, kesinleşen hakem kararı gereğinin davalı … A.Ş. tarafından kendiliğinden yerine getirilmediğini belirterek, 23.06.2020 tarihli kesin ve icra edilebilir Hakem Kararı’nın tenfizine, hakem kararı uyarınca hükmedilen ve alacak kalemleri mahsup edilmesi neticesinde hesaplanan 467.024,39 USD(ABD Doları) tutarındaki muaccel alacağın teminat altına alınması amacıyla davalının üçüncü şahıslardaki hak, alacak ve istihkakları ile tüm menkul ve gayrimenkul malları üzerine ihtiyati haciz konulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekilinin talebi üzerine İlk Derece Mahkemesi’ nin 04/11/2020 tarihli ara kararı ile; ” Davacı vekilinin ihtiyati haciz talebi, dosyaya sunulan belge aslı ve dilekçe ekindeki belgeler nedeniyle yerinde görülerek takdiren %20 teminat karşılığı kabulü ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” gerekçesi ile; ” 1-Davacı tarafın ihtiyati haciz talebinin KABULÜ ile; dava değeri olan 467.024,39 USDx7.9641=3.719.428,94 TL’nin %20’si oranında 743.885,78TL nakdi veya muteber banka teminat mektubu sunulması halinde, davalı … A.Ş.’nin menkul, gayrimenkul ve üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları üzerine 3.719.428,94TL borç miktarına yeter kadarına İHTİYATİ HACİZ UYGULANMASINA, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından itiraz kanun yoluna başvurulmuştur. Davalı vekili ihtiyati haciz kararına itiraz dilekçesinde özetle; dava konusu tenfizi talep edilen yabancı hakem kararının tabi olduğu veya verildiği ülke hukuku hükümlerine göre bağlayıcılık kazanmadığından işbu karara dayalı olarak ihtiyati haciz kararı verilemeyceğini, tenfiz talebinin 1996 İngiliz Tahkim Kanunu uyarınca İngiltere’de görülen yabancı bir tahkim yargılaması sonucunda verilen hakem kararına ilişkin olduğunu, davacının kararın bağlayacılık kazanmasını teminen 1996 İngiliz Tahkim Kanununa uygun şekilde tenfize cevaz veren bir mahkeme izni edinmediğini, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi içtihadına göre henüz tenfiz edilmemiş bir yabancı hakem kararının vadesi gelmiş bir alacak ortaya çıkarmadığından tenfiz talepli davada ihtiyati hacze karar verilemeyeceğini, İİK’nın 257. Maddesine göre de, müvekkilinin muayyen bir yerleşim yeri bulunduğunu, mallarını gizlemeye, kaçırmaya veya kendisinin kaçmaya yeltenmediğini, aksi yönde hiç bir emare de bulunmaksızın verilmiş olan ihtiyati haciz kararına itiraz ettiklerini belirterek, ihtiyati haciz kararının kaldırılmasına, davacının yasal şartları oluşmayan ihtiyati haciz talebinin reddine ve davacı tarafça depo edilmiş ise, depo edilen teminatın iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 30/12/2020 tarih ve 2020/549 Esas sayılı ara kararı ile; ” Davalı tarafın mahkememizce verilen 04.11.2020 tarihli ihtiyati haciz kararına ilişkin itirazı, mevcut delil durumu, hakem kararı içeriği, hesap cetveli, İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/1049 Esas sayılı dosyasında davalı itiraz eden tarafından verilmiş ve hakem itirazını içeren cevap dilekçesi, hakem kararının kesinleşmesine ilişkin yabancı mahkeme tasdik şerhi ve hakem kararı nazara alındığında, alacağın yaklaşık ıspatının sağlandığı ve İİK’nın 257/1. Maddesindeki şartın gerçekleşmiş olduğu, hakem kararının içeriği ve usule ilişkin diğer itirazlarının ise esas yargılama sonucu tespit edilecek hususlar olduğu, bu nedenlerle itirazın yerinde görülmediğinden reddine, Davalı tarafın karşı hakem heyeti kararındaki kendi alacaklarına ilişkin ihtiyati haciz talebinin ise, karşı bir alacak davası bulunmadığından ve usule aykırı olmakla reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir. ” gerekçeleri ile; ” 1-Davalı tarafın mahkememizce verilen 04.11.2020 tarihli ihtiyati haciz kararına ilişkin itirazının REDDİNE, 2-Davalı tarafın karşı ihtiyati haciz talebinin REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yargıtay kararları ile henüz tenfiz edilmemiş bir yabancı hakem kararının “vadesi gelmiş bir alacak” olarak kabul edilmediğini, bu nedenle yasal şartları oluşmayan ihtiyati haciz kararı kaldırılması gerekirken, itirazlarının reddine karar verilmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, İİK’nın 257. maddesi uyarınca ancak rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcu için ihtiyati haciz talep edebileceğini, oysa somut olayda vadesi gelmiş bir borçtan söz edebilmenin mümkün olmadığını, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin E. 2014/7100 K. 2015/365 no’lu ve 26.1.2015 tarihli emsal içtihadı gereğince, henüz tenfiz edilmemiş bir yabancı mahkeme kararının (hakem kararının da aynı akıbeti haiz olduğunu belirterek) tenfizinde ihtiyati haciz kararı verilemeyeceğini, böyle bir durumda “vadesi gelmiş bir alacaktan” bahsedilemeyeceğini, mahkemece, vadesi gelmiş bir alacaktan bahsedilemeyeceği yönündeki itirazlarının göz ardı edildiğini, ancak tenfizden sonra hukukumuza göre talep konusu edilebilir bir alacak iddiasının, mevcut haliyle tek başına İİK. madde 257/1 şartını sağlamadığını, Müvekkili şirketin muayyen bir yerleşim yeri bulunduğunu, mallarını gizlemeye, kaçırmaya, veya kendisi kaçmaya teşebbüs etmemiş olup hileli işlemlerde de bulunmadığını, aksi yönde ne bir iddia ne bir ispat vesikası sunulmadığını, davacı şirketin basit yargılama usulüne aykırı şekilde sonradan iddiasını genişletme teşebbüsüne muvafakatlerinin olmadığının duruşma tutanağı ile sabit olduğunu, dolayısıyla somut olayda İİK’nın 257/2. fıkrasındaki şartların da oluşmadığını, İlk Derece Mahkemesince, somut olayda ihtiyati haczin yasal şartlarının oluşup oluşmadığı hususunun hiç irdelenmediğini, İcra İflas Kanunu’nda yeri olmayan genel geçer hususların, itirazın reddi gerekçesi olarak gösterildiğini, davacı şirketin, elinde kesin ve bağlayıcı bir hakem kararı olduğu iddiasıyla ihtiyati haciz kararı temin ettiğini, söz konusu yabancı hakem kararının Türk Hukuku bakımından mevcut haliyle icra edilebilir yanı bulunmadığı hususu bir tarafa, İİK madde 257 tahtında hangi şartı sağlamakta olduğu hususunun ilk derece mahkemesince gerekçelendirilmediğini, salt bu nedenle dahi kararın hukuka aykırı olduğunu, Davacı şirketin, ancak dava sonunda ve davanın kabulü ihtimalinde elde etmesi mümkün olan menfaate henüz davanın başında ulaştığını, Yargıtay’ın yerleşik içtihatları uyarınca ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir kararlarında, davanın sonunda elde edilmesi ihtimal dahilinde olan menfaate, davanın başında ulaşılması niteliğinde ve uyuşmazlığın esasını çözer nitelikte karar verilemeyeceğini, Haksız ihtiyati haciz kararının, müvekkili şirket ve çalışanları nezdinde telafisi imkansız zararlara yol açtığını, işbu tenfiz davasının reddi sonrasında müvekkilinin uğramış olacağı zararları karşılamaya yeter tutarda bir teminat depo edilmediğini, %20 oranındaki teminatın yetersiz olacağını, İhtiyati haciz kararının, davacı şirkete bir hukuki koruma sağlamaktan öte, müvekkili şirket ve üçüncü kişilerin doğrudan ağır şekilde zararına yol açtığını, ihtiyati haciz kararı ve müteakiben bunun tatbiki sebebiyle müvekkili şirketin banka hesaplarının bloke edildiğini, çalışanlarına maaş ödemesi yapabilmesinin dahi imkansız kılındığını, müvekkili şirket ve onlarca çalışanın bu durum sebebiyle çok büyük mağduriyet yaşadığını ve halen yaşamakta olduklarını, söz konusu blokajların devam etmesi durumunda müvekkili şirketin iş yapamaz hale geleceğini, istihdam kaybı yaşanacağını ve bu durumun ülke ekonomisine de açıkça zarar vereceğini, Davacı şirketin elde ettiği ihtiyati haciz kararını suistimal ederek yalnızca müvekkili şirkete değil, davanın ve ihtiyati haciz kararının tarafı olmayan farklı bir tüzel kişilik vasfını haiz olan dava dışı üçüncü kişi … Anonim Şirketi’ne (“…”) karşı da işbu ihtiyati haciz kararının teşmilini sağlama çabasına giriştiğini, bu şekilde yalnızca müvekkili şirketin değil, sair üçüncü kişilerin de ağır, ticari kayıp ve zararlarına sebebiyet verdiğini, bu nedenle dahi ihtiyati haciz kararının kaldırılmasının zorunlu olduğunu, Yasa önünde eşitlik ilkesi gereği karşı ihtiyati haciz taleplerinin reddinin de hatalı ve hukuken isabetsiz olduğunu, Hakem Kararı’nda müvekkili şirketin karşı davasının kabul edildiği ve müvekkil şirketin karşı alacaklı konumunda bulunulduğu gözetilerek, müvekkili şirket lehine de karşı ihtiyati haciz kararı verilmesi yönündeki terditli taleplerinin mahkemece, “karşı bir alacak talebi bulunmadığından, usule aykırı olduğundan” şeklindeki gerekçe ile reddedilmiş ise de, davacı şirketin tenfiz isteminin 23.06.2020 tarihli Hakem Kararının tümünü kapsadığını,. karşı alacakları için ayrıca bir tenfiz davası ikame edilmesinde hukuki fayda bulunmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, tenfize hükmedildiği takdirde müvekkili şirketin karşı alacaklarının da icra edilebilir olacağının gözden kaçırıldığını, mahkemece yalnızca davanın tek bir tarafına geçici hukuki himayeden istifade imkanı tanınmış olup diğer tarafın makul ve yasal bir gerekçe olmaksızın bundan mahrum bırakıldığını belirterek, İlk Derece Mahkemesinin 30.12.2020 tarihli 1 no.lu “İhtiyati Hacze İtirazın Reddine” kararının istinaf talepleri doğrultusunda kaldırılması ile ihtiyati haciz kararının iptaline, bu taleplerinin kabul edilmemesi halinde teminat miktarının arttırılmasına, Terditli olarak sundukları talepleri doğrultusunda karşı alacağa ilişkin müvekkil şirket yararına ihtiyati haciz kararı tesis edilmesine ve İlk Derece Mahkemesinin aksi yöndeki kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep, ihtiyati haciz kararına karşı yapılan itirazın reddi kararı ile karşı ihtiyati haciz talebinin reddi kararının istinaf incelemesi ile kaldırılması istemine ilişkindir. Davacı tarafça, 23.06.2020 tarihli, 2017/1 (2017/2 birleşen dava) Esas ve 2020/2 Karar Sayılı Yabancı Hakem Kararı’nın tenfizi ile hakem kararı uyarınca hükmedilen ve alacak kalemleri mahsup edilmesi neticesinde hesaplanan davacı alacağı yönünden ihtiyati haciz kararı verilmesi talep edilmiştir. Mahkemece talebin kabulüne dair verilen karara davalı tarafça itiraz edilmiş, mahkemenin 30/12/2020 tarihli ara kararı ile, ihtiyati haciz kararına yapılan itirazın reddine, davalının ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmiş, bu karara karşı davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İhtiyati haciz kararı verilebilmesi için İİK’nın 257. maddesindeki şartların oluşması gerekir. İİK’nın 257/1. maddesine göre, rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı… ihtiyati haciz talebinde bulunabilir. İİK’nın 258/1. maddesi hükmüne göre ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için mahkemenin ”alacağın varlığı hakkında kanaat edinmiş olması” yeterlidir. Mahkemenin ”alacağın varlığına kanaat edinmiş olmasından” anlaşılması gereken alacağın usul hukuku kurallarına göre kesin veya tam olarak ispat edilmesi değildir. Diğer hukuki himaye tedbirlerinde olduğu gibi ihtiyati hacizde de amaç davaya ilişkin yargılamadan farklı olarak, maddi hukuka dayanan hak bakımından nihai bir karar verip, uyuşmazlığı esastan sona erdirmek değildir. Yani ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için ispat gerekmez, yaklaşık ispat için delil sunulması yeterli olup, alacaklının ilişkisinin varlığını ve muaccel olduğunu tam ve kesin olarak ispat etmesi aranmamaktadır. (Yargıtay 19. HD 2016/18235 E. 2018/731 K.) Somut olayda; Davacı tarafça dosyaya 23.06.2020 tarihli 2017/1 (2017/2 birleşen dava) Esas ve 2020/2 Karar Sayılı Hakem Kararı ve kararın kesinleştiğine dair tercüme edilmiş belge örnekleri dosyaya ibraz edilmiştir. Mahkemece de belirtildiği üzere, dosyada mevcut delil durumu ve söz konusu hakem kararı dikkate alındığında, yaklaşık ispat koşulunun sağlandığı, İİK’nın 257/1. maddesindeki yasal şartların oluştuğu, davalı vekilince ihtiyati haciz kararına itiraz için ibraz edilen 13.11.2020 tarihli dilekçede, teminatın yetersiz olduğu yönünde bir itiraz ileri sürülmediği, istinaf dilekçesinde teminatın artırılması talep edilmiş ise de, HMK’nın 357. maddesi uyarınca talebin Dairemizce incelenemeyeceği, davalı vekilinin diğer itiraz ve istinaf sebeplerinin İİK 265. maddesinde tahdidi olarak sayılan itiraz nedenleri arasında gösterilmediği, davalı tarafça usulüne uygun harcı yatırılarak açılmış bir dava bulunmadığı nazara alındığında, davalı vekilinin ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmesinin de yerinde olduğu anlaşılmaktadır. Sonuç itibariyle, dosya kapsamı, mahkemenin kabul ve gerekçesi ve istinaf sebepleri gözetildiğinde; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesine göre esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30.TL istinaf karar harcı davalı tarafından yatırılmış olduğundan yeniden harç tahsiline yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 25/02/2021 tarihinde HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.