Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/2185 E. 2021/1759 K. 02.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2185 Esas
KARAR NO: 2021/1759 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KOCAELİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2020/186 Esas (Derdest Dava Dosyası)
TARİH: 08/02/2021
BİRLEŞEN DAVADA
TALEP: İhtiyati tedbir
KARAR TARİHİ: 02/12/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Asıl davada davacı-k.davalı vekili, müvekkilinin 2008 yılında zor durumda borca batık bir şekilde iflas aşamasına gelen … Ltd Şti nin 50 pay sahibi ve aynı oranda ortağı olduğunu, şirketin mali sıkıntıları atlatıldıktan sonra davalı-k.davacıların sürekli şirkete ve müvekkiline ihtarlar çekerek, asılsız suçlamalarla suç duyurusunda bulunarak ve yönetim aleyhine sürekli davalar açarak yönetimi işlemez duruma getirmek sureti ile müvekkilini yıldırmaya çalıştıklarını, en son 2016 yılı başlarında da şirketin seçili organlarına asılsız ve mesnetsiz ithamlarla şirkete kayyum atanmasına sebebiyet verdiklerini, şirket müdürü …’ ün tedbiren … esas sayılı dosya üzerinden görevden alındığını, 30/05/2016 tarihinde yapılan olağan genel kurulda müdür olarak atanan müvekkilinin müdürlüğünün kayyum tarafından ilan edilmediğini, 30/07/2016 tarihinde kayyum çağrısı ile yapılan genel kurulda da yeni bir müdür ataması yapılmadığını, şirketin birbirleri ile ihtilaflı ortaklarından her bir tarafın % 50 hisse ve payını oluşturduğundan şirkete yeni bir yönetici atanamadığını, şirketin kayyum eli ile yönetiminin Kocaeli 1 Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/147 esas sayılı dosyası üzerinde rütin ve sürekli hale getirildiğini, şirkete bundan sonra müdür atanmasının da zor olduğunu, ortaklar arasındaki derin ihtilaflar sebebi ile mutabakat ile yönetici seçimi ve şirketin devamının da mümkün görünmediğini, şirketin petrol işinden inşaat işine yöneldiğini, kayyum elinde bulunan inşaatların de elinden gittiğini, yeni işe girilmesinin zor olduğunu ileri sürerek, şirketin TTK’nun 636 maddesi hükümlerine göre sona erdirilmesi ile tasfiyesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Asıl davada davalı-k.davacılar vekili, şirketin feshini gerektirecek haklı bir sebebin bulunmadığını, davacının şirket ortaklığından çıkma hakkının bulunduğunu, davacının şirkete hissedar olmasından sonra ve kardeşi de müdür olduktan sonra bir çok hukuksuzluklar gerçekleştirdiğini, davacının şirkete ortak olmasından bir kaç ay sonra … Ltd Şti’ ne 300 metre aşağıda … Petrolün tamamını satın aldıklarını ve her iki şirketi Eylül 2015 tarihine kadar tek bir şirket gibi yönettiklerini, davacı ve karşı davalının taraflar arasındaki iş ortaklığı sözleşmesinin 8. ve 15. Maddesini ihlal ederek 2010 yılında … Ltd Şti’nin … ile yaptığı bayilik anlaşmasını sonlandırarak … Ltd Şti’ne karşı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/390 Esas sayılı dava dosyasında tazminat davası açılmasına sebep olduklarını, ortaklık sözleşmesinin 2 ve 4. Maddesinde belirtilen akaryakıt istasyonunun üzerinde faal olduğu … … Ada … Parsel sayılı taşınmazı ele geçirdiklerini, Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/147 Esas sayılı dava dosyasında 21/12/2015 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısının iptali için dava açıldığını, Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/604 Esas sayılı dava dosyasında davacının sahip olduğu … Şirketine karşı haksız rekabetten kaynaklanan maddi tazminat davası açıldığını, Kocaeli 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/1417 Esas sayılı dava dosyasında … Ada … Parsel sayılı taşınmazda müvekkillerinin bilgisi ve rızası dışında davacı … ile kira sözleşmesi imzalayarak akaryakıt faaliyeti sürdüren … Şirketine karşı tahliye davası açıldığını, Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/52 Esas sayılı dava dosyasında davacının … Ltd Şti’ne ortak olduğu 02/01/2008 tarihli sözleşmeye aykırılıktan kaynaklı olarak cezai şartın ödenmesi talebi ile müvekkilleri tarafından davacı tarafa karşı itirazın iptali davası açıldığını, Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/409 Esas sayılı dava dosyasında müvekkilleri tarafından davacıya ve diğer ilgililere karşı … Ltd Şti’nin kötü yönetildiği, yönetim kayyımı talepli, haksız rekabet ile şirketin zararlandırıldığı iddiasıyla 2008 ile 2015 yılları arasını kapsayan açılmış bir dava olup Yargıtay incelemesinde bulunduğunu, Kocaeli Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/547 Esas sayılı dava dosyasında … Ltd Şti’nin akaryakıt sahasında dahil olan Kocaeli ile İzmit ilçesi, … Mah. … Ada … Parsel nolu taşınmazın davacı ile şirket müdürlüğünden azledilen davacının abisi … tarafından … Ltd Şti’nin akaryakıt sahasında hukuka aykırı olarak faaliyet gösteren … Şirketine satıldığını, bu taşınmazın tapusunun iptali için dava açıldığını, taraflar arasında imzalanan 02/01/2008 tarihli iş ortaklığı sözleşmesinin 17. maddesi ile … Ada … Parsel nolu taşınmazın tasarruf hakkının müvekkillerine bırakılmış olmasına rağmen taşınmazı cebren ele geçirmiş olan davacının yıllarca kendi tasarrufunda kullandığını, bu taşınmazın 300.000,00 TL kredi borcunun müvekkillerinin ödediğini ancak davacının bu 300.000,00 TL’yi inkar ettiğini, 2014 yılında davacı tarafından müvekkillerinin şirket ortaklığından çıkarma talepli olarak Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/137 Esas sayılı dava dosyası ile dava açtığını, şirkete yönetim kayyımı atandıktan sonra davacı tarafın şirket yönetiminin hukuka aykırı olarak ele geçirmek, şirketin fiilen tasfiyesini sağlamak amacı ile hukuka aykırı girişimlerinin devam ettiğini, bu doğrultuda şirketin 30/05/2016 tarihinde olağan genel kurulu toplantısının kararlaştırıldığını ancak davacının cenazesi olması nedeni ile toplantıya katılamayacağını belirttiğini, buna rağmen davacının aynı gün müvekkillerinin ve kayyımın haberi olmaksızın toplantı gerçekleştirdiğini, bu durumun kayyım raporu ile belgelendirildiğini, şirketin akaryakıt sektöründen çekilerek inşaat faaliyetlerine yönelmesi müvekkillerinin bilgisi ve rızası dışında gerçekleştiğini, bu hususun davacının ve azledilen şirket müdürü kardeşi …’ ün tek yanlı kararları ile hayata geçtiğini, davacı-k.davalının sebebiyet verdiği davalar nedeniyle uğranılan zararlardan sorumlu olduğunu ileri sürerek, müvekkillerinin uğramış olduğu zararın yılı itibari ile tespiti ile davacı ve karşı davalıya isabet edecek olan tasfiye payından ticari temerrüt faizi ile birlikte tahsiline, ayrıca şirketin feshine yönelik davacı tarafından açılan davanın reddi ile davacının şirket ortaklığından çıkarılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiş, 25/11/2020 tarihli dilekçesinde ise, davacı-k.davalının gerek şirkete gerekse müvekkillerine uzun yıllardır vermiş olduğu zararlar nedeniyle şirketin malvarlığına ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini talep etmiştir. Birleşen davada ise davacı vekili, asıl davadaki iddialarını bu kez şirkete yönelterek şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Birleşen davada davalı şirket vekili, davalı şirketin yöneticisi olarak …’ün atanmasına ilişkin 21/12/2015 tarihli Genel Kurul kararına karşı diğer ortaklarca Kocaeli Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/147 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, yapılan yargılamada şirket yöneticisinin atanmasına ilişkin TTK.’nun 623. maddesine aykırı olması sebebi ile Genel Kurul kararının iptaline karar verildiğini; bu kararın henüz kesinleşmediğini, davalı şirkete kayyım atandığını, kayyım atamasının devamlılık arz edecek nitelikte bulunmadığını, mahkeme kararı çerçevesinde yeni bir genel kurul ile usulüne uygun şekilde yönetici atanması ile kayyım görevinin sona ereceğini, 30/05/2016 tarihli genel kurulda yeni müdür atanmasına ilişkin kararın ilanı için kayyım tarafından Kocaeli Ticaret Sicili Müdürlüğü’ne başvuru yapıldığını, bu başvuruya verilen cevapta Kocaeli Ticaret Mahkemesi’nin 2016/147 Esas sayılı kararının kesinleşmesi halinde işlem yapılacağının bildirildiğini, bu işleme karşıda, Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/885 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, mahkemece, 30/05/2016 tarihli genel kurul kararının tesciline karar verildiğini, bu kararın henüz kesinleşmediğini, davalı şirkette genel kurul toplantısı yapılması hususunda bir sıkıntı yaşanmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 08/02/2021 tarih ve 2020/186 Esas sayılı Ara Kararı ile; ” … … açılan dava sırasında bir ihtiyati tedbir kararının, ancak ihtiyati tedbir kararı verilmesi istenilen hususun uyuşmazlık konusu olması halinde verilebileceği HMK’nun 389 maddesinde düzenlenmiştir.Karşı davacıların talepleri gözönüne alındığında tedbir konulması istenilen … Limited Şirketi’nin malvarlığı uyuşmazlık konusu olmadığından tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.” gerekçeleri ile; ” İhtiyati tedbir talebinin reddine, ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı-k.davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı-k.davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; Şirketin fesih ve tasfiyesine ilişkin asıl davanın doğrudan doğruya şirketin mal varlığına yönelik olduğunu, 636/4. Maddesi uyarınca fesih davası açıldığında mahkemenin taraflardan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alabileceğini, ayrıca karşı davada müvekkillerinin tazminat talepleri yanında şirket ortaklığından çıkarma taleplerinin de olduğunu, dolayısıyla şirketin mal varlığına yönelik her türlü tedbirin alınmasında şirket ortağı olan müvekkillerinin hukuki yararının olduğunu, Şirketin gerek davacının şirket müdürlüğünü üstlendiği dönemde gerekse daha sonraki süreçte aktifleri yönünden eksilmekte olduğunu, öyle ki başta bu dosyada uyuşmazlık konusu taşınmazlardan biri olan Kocaeli İli Gölcük İlçesi … Ada … Parsel olmak üzere çok sayıda taşınmazın bahse konu dönemlerde üçüncü şahıslara devredildiğin, tespit ettiklerini, bu durumun hem henüz tasfiyesine dair kesinleşmiş bir yargı kararı bulunmayan şirketin geleceğini hem de müvekkillerinin dava konusu taleplerini tehlikeye atmakta olduğunu, davalının kötü niyetli davranışları sonucu şirketin mal varlığında meydana gelen ve gelecek eksiklikler ve şirketin mevcut durumu, müvekkiller için geri dönülmez zararlara yol açmış ve açmaya devam etmekte olduğunu, müvekkillerinin şirketin hiçbir mali ve idari verisine erişimi olmadığı gibi, davacı tüm kötü niyetli davranışlarının ardından şirketten çıktığında ne yapılacağına, nasıl bir ticari strateji izleneceğine ve şirket yapısının nasıl organize edileceğine dair de bir bilgisinin de olmadığını belirterek ara kararının kaldırılmasını ve şirketin aktif mal varlığına (alacakları, banka hesapları, özerk likiditesi, taşınır ve taşınmaz malları) TTK’nin 636/3., 636/4. ve HMK’nin 398/1. maddeleri uyarınca tercihen teminatsız ihtiyati tedbir uygulanmasına karar verilmesi talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep, şirketin fesih ve tasfiyesi istemli asıl dava ile zararın tazmini ve ortaklıktan çıkarma istemli karşı davada, şirket malvarlığına ihtiyati tedbir konulması istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince tedbir istenen şeyin dava konusu olmadığı gerekçesiyle ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmiştir. TTK 636/4 m. uyarınca fesih davası açıldığında mahkeme taraflardan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alabilir. HMK 389.m. uyarınca ise diğer koşulları mevcut ise uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. Somut olayda gerek asıl davadaki şirketin fesih ve tasfiyesi istemi yönünden, gerekse karşı davadaki ortaklıktan çıkarma talebi yönünden şirket malvarlığının ihtiyati tedbir konusu edilebileceği açık olup, ilk derece mahkemesinin aksi yöndeki gerekçesi haklı görülmemiştir. Bununla birlikte, TTK 636/4 maddesi mahkemenin gerekli önlemleri alması hususunda mahkemeye takdir hakkı tanınmıştır. Mahkeme durum ve şartlara göre her olayın özelliğini değerlendirerek, makul görülebilecek, somut olaya uygun tedbir kararı verebilecektir. HMK’nın 390. maddesine göre de, tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır. Dosyanın geldiği aşama itibariyle tarafların iddia ve savunmalarının yaklaşık olarak ispatı koşulu sağlanmamıştır. Şirket halen ticari hayatına devam etmekte olup, şirket malvarlığına ihtiyati tedbir konulması şirketin daha büyük zararlara uğramasına neden olabilecektir. Yargılamanın ilerleyen aşamalarında koşulların değişmesi halinde ihtiyati tedbir talebi yeniden değerlendirilebilecek olup, ilk derece mahkemesinin ihtiyati tedbir talebinin reddi yönündeki ara kararında sonucu itibariyle bir isabetsizlik görülmediğinden, davalı-k.davacıların istinaf başvurularının esastan reddine dair karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 2-Davalı-karşı davacıların istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan 162,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 4-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenlerden alınması gereken 59,30.TL istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 6-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına, 7-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 8-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 02/12/2021 tarihinde HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.