Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/217 E. 2023/686 K. 27.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/217 Esas
KARAR NO: 2023/686 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2020/214 Esas – 2020/665 Karar
TARİHİ: 07/10/2020
DAVA: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 27/04/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davalı ile müvekkili arasındaki ticari ilişki ve anlaşma gereği fabrikasında ürettiği gıda ürünlerini davalı marketlerde satışa sunulmak üzere mutabık kalınan bedeller üzerinden mal temin etmeyi, davalı ise aldığı mal bedellerini taraflarca yazılı veya sözlü olarak belirlenen ve faturalandırılan bedellerini ödemeyi taahhüt ettiğini, davalının temin edilip teslim edilen ürünlerin bedelini ödemek yerine katılım bedeli.insert bedeli, mağaza yenileme bedeli, aylık ciro kesintisi, yıllık ciro kesintisi, yılsonu ciro kesintisi, açılış iskontosu, iskonto farkı ve benzeri adlar altında haksız ve keyfi sayılacak şekilde, kanunsuz TTK’ya ve ticari teamüllere aykırı karşı faturalar keşide etmek sureti ile çeşitli adlar altında faturalar düzenlediğini ve bu sebeple sattığı malın bedelini alamaz hale geldiğini, durumun şifahen iletildiğini ancak keyfi işlemlerin devam ettiğini ve borcunu ödememe yoluna gittiğini, ısrarla haksız düzenlenen faturalarını kabul ettirmeye çalıştığını, davalıya Bakırköy …Noterliği 15.06.2007 tarihli … yevmiye nolu ihtarname ile sözleşmeye aykırı faturaların kabul görmeyeceğini ve aralarındaki sözleşmenin haklı sebeplerle fesih edilmek zorunda kalındığını ve teslim edilmiş mallara ilişkin 91.123,74 TL alacağının faizi ile ödenmesi yönünde ihtarname yollandığını ancak davalının buna karşı ihtarname göndererek sözleşme hükümlerinin uygulanacağını ve aynı mahiyetli faturaların yine gönderilmesi üzerine tekrar Bakırköy …Noterliği … yevmiye nolu ihtanmame ile bu faturaların davalıya iade edildiğini ve borcun ödenmesi hususunun tekrar edildiğini, davalının borcunu ödememekte kararlı olduğunu, piyasadaki gücünden hareketle tek tip ve kendi menfaatini kollar sözleşmeler yaptığını, satılan ürünün bedelini ödemek yerine karşı faturalar keşide ederek borcunu alacağa çevirdiğini, şimdilik 5.000 TL alacağın ihtarname tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile beraber tahsilini talep ve dava etmiş, safahatta 13/01/2017 tarihli dilekçe ile ıslah dilekçesi ibraz etmiş, aynı tarihte ıslah harcını yatırmıştır. Davalı-karşı davacı vekili cevap dilekçesinde özetle, tarafların 01.04.2006 tarihli ve 1 yıl süreli satınalma sözleşmesine istinaden TTK 89-101 ve sair maddeleri çerçevesinde cari hesap İlişkisi çerçevesinde çalıştığını, sözleşmede hangi şartlarda alım yapılacağının ve hangi faturaların düzenleneceğinin açıkça düzenlendiğini, davacı adına düzenlenen faturaların sözleşme dahilinde düzenlendiğini, düzenlenen sözleşmenin TTK ,BK ve diğer kanunlara uygun ve piyasa şartlarına uygulanabilirliği mümkün hükümler içerdiğini,sözleşmenin 1 yıl süreli olduğunu ve önce noter kanalı ile feshi ihbarda bulunulmadığı takdirde 1 yıl yenilendiğini, davacının 20.06.2007 tarihinde feshi ihbarda bulunması sebebiyle talebinin 01.04.2008 tarihinde hüküm ifade edeceğinden sözleşme sonuna kadar sözleşme hükümlerinin aynen uygulanacağını, 15.06.2007 tarihi itibariyle 5.547,86 TL alacaklı olduğunu davacıya bildirdiğini, davacıya herhangi bir borcu olmadığını beyan ederek davanın reddini, Bakırköy …Noterliğinin 15/06/2007 Tarih … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile satın alma sözleşmesini feshettiklerini ve muaccel borcun 91.123,74 olduğunu beyan ederek karşı davalarının kabulü ile 7.990,31 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 07/10/2020 tarih 2020/214 Esas – 2020/665 Karar sayılı kararında;”Mahkememizce davanın kısmen kabulüne dair verilen kararın istinaf edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi’nin 2018/1646 esas, 2020/190 karar sayılı kararında, davalı karşı davacının zamanaşımı defii karara bağlanmadan deliller değerlendirilmeden karar verildiğinden kararın kaldırılmasına hükmedilmiş olup, mahkememizce kaldırma kararı sonrası tekrardan yargılama yapılmıştır.Asıl dava taraflar arasındaki açık hesap ticari ilişkisinden kaynaklı alacak davası olup, karşı dava ise taraflar arasındaki satın alma sözleşmesi uyarınca kesilen faturalardan kaynaklı alacak davasıdır.Davacı vekili, son duruşmadaki beyanında; 15/06/2007 tarihli ihtarnamenin tebligat şerhinin kendilerinde mevcut olmadığını, faiz başlangıcını karşı tarafın göndermiş olduğu cevabi ihtarnamenin 25/06/2007 tarihi olduğu dikkate alınarak bu tarih olarak alınmasını, davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığını, uygulamadaki teamül gereği ıslah denilmişse de, talebin, talep arttırım olup, ıslah dilekçesinde de bilirkişi raporu doğrultusunda talebi arttırdığını belirttiğini, talep arttırım dilekçesi doğrultusunda davanın kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmesini, taraflar arasında cari hesap sözleşmesi bulunmayıp, genel zamanaşımı süresine tabi olduğunu beyan etmiştir. Davalı vekili, son duruşmadaki beyanında; davaya ve ıslaha karşı zamanaşımı itirazlarını tekrar edip, ıslaha yönelik beyanları kabul etmediklerini, davanın tamamen reddine, karşı davanın kabulüne karar verilmesini talep ettiklerini bildirmişlerdir.Dava, taraflar arasındaki 01/04/2006 – 01/04/2008 yılları arasındaki açık hesap ticari ilişkisinden kaynaklı olup, davalı tarafça davaya ve ıslaha karşı zamanaşımı itirazında bulunulmuş ise de, TTK 89.maddesinde tanımlanan cari hesap sözleşmesinin yazılı yapılmadıkça geçerli olmayacağı, taraflar arasında yazılı olarak yapılmış bir cari hesap sözleşmesi bulunmadığı, TTK 101(eski TTK 99)maddesine göre taraflar arasında gerçek cari hesap ilişkisi bulunması durumunda uygulanacak olan zamanaşımı süresinin 5 yıl olduğu, somut olay yönünden taraflar arasında TTK anlamında bir cari hesap sözleşmesi bulunmayıp, kesin hesap alacağına ilişkin olduğu, davanın, sözleşme tarihi itibariyle uygulanması gereken Borçlar Kanunu 125(TBK 146)maddesindeki genel zamanaşımına tabi olduğu, davanın 14/05/2013 tarihinde açıldığı, ıslahın 13/01/2017 tarihinde yapıldığı, gerek açık hesap ilişkisinin sona erdiği 01/04/2008 tarihinde gerekse de feshe ilişkin ihtarnamenin gönderildiği 15/06/2007 tarihinde genel zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşıldığından ıslaha ilişkin zamanaşımı itirazlarının reddine karar verilmiştir. Genel zamanaşımı süresi ıslah talebi yönünden de dolmamış olup, kaldı ki, dava, belirsiz alacak davası olarak açılmış olduğundan, davanın açıldığı anda alacağın tamamı için zamanaşımı kesileceğinden her halükârda davalının zamanaşımı savunmasının reddi gerekmiştir. Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.Taraflar tacir olup delil olarak ticari defterlere dayanıldığından TTK’nun 83 ilâ 85 ve HMK’nun 222. maddeleri uyarınca tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde konusunda uzman bilirkişi marifetiyle bilirkişi incelemesi yapılmıştır.Bilirkişi heyeti 24/11/2015 tarihli raporunda; davacının davalıdan dava tarihi itibariyle 59.649,77 TL asıl alacağının olduğunu bildirmiş, raporu yapılan itirazlar doğrultusunda ek raporlar alınmıştır.Davacı, davalı ile aralarındaki ticari ilişki gereği fabrikasında ürettiği gıda ürünlerini davalı marketlerde satışa sunmak üzere mutabık kalınan mallar üzerinden faturalar düzenlendiğini, ancak davalının teslim edilen ürün bedeli yerine katılım bedeli, insert bedeli, mağaza yenileme bedeli, ciro kesintisi, iskonto, iskonto farkı vb adlar altında haksız ve teamüle aykırı faturalar keşide etmek suretiyle malın bedelini ödemediğini, bu nedenle Bakırköy … Noterliği’nin 15/06/2007 tarihli ihtarnamesi ile sözleşmenin haklı nedenle feshedilmek zorunda kalındığı ve alacağın ödenmesinin istendiğini belirterek işbu alacak davasını açmış, davalı ise açmış olduğu karşı dava ile aralarındaki sözleşmenin bir yıl süreli olduğunu ve noterin kanalı ile feshi ihbarda bulunulmadığı takdirde bir yıl yenilendiğini, davacının 20/06/2007 tarihinde feshi ihbarda bulunması sebebiyle talebinin 01/04/2008 tarihinde hüküm ifade edeceğinden sözleşme hükümlerinin uygulanacağını, 15/06/2007 tarihi itibariyle alacaklı olduğunu iddia etmiştir.Taraflar arasında akdedilen 01/04/2006 tarihli sözleşme doğrultusunda birbirlerinden cari hesaptan kaynaklı alacaklarının olup olmadığı hususunda aldırılan 24/11/2015 tarihli bilirkişi raporunda; davacıya kesilen ve iade edilen faturaların incelenmesinde taraflar arasındaki kiler satın alma sözleşmesine göre promosyon takviminde yer alan ciro kesintisi tablosunun “yıl sonu kota bedeli” primine diye bedel karşılığının yer almadığı, dolayısıyla bu bedellerin yersiz ve haksız kesildiği, ikinci sırada yer alan fatura yönünden iskontoya ilişkin eksik fatura kesilmesi yönünden taraflar arasında bu konuda bir anlaşma yapıldığı ya da mutabakata varıldığı hususunun ispatlanamadığı, yine eğer sözleşmeye göre uygulanmamış fatura varsa bununda suretinin eklenmediği, 3 ve 4. Sırada yer alan “genel katılım bedeli” adı altında kesilen fatura yönünden yapılan incelemede tarafların yapmış olduğu sözleşmede davacının 3 tip market açılışında üretici veya tedarikçi desteği olarak talep edilen bedelin katılım sağlamak istediğinin gözlendiğini, sektör olarak bu konudaki işleyişin yeni şube açılışında perakende noktasının tedarikçi veya üreticiden maddi destek talep ettiği, tedarikçi veya üreticinin açılacak olan mağazanın ticari boyutunda büyüme kaydedeceğini düşünerek yatırıma yardımcı olduğunu, ancak bu yatırımın ileriye dönük olarak yapıldığını, konuya ilişkin faturada hangi mağaza tipi açıldığı, vergi dairesi, açılış levhası gibi evrakların eklenmediği, sadece fatura üzerinden mağaza açılışı ibaresiyle faturanın kabul edilmesinin mümkün olmadığı, incelemenin 5 ve 6. Sırasında yer alan faturalardan “ciro kesintisi aylık bedeli” açıklamalı faturada ciro primlerinin hangi aya ait olduğu bilgisinin bulunmadığı, 7.sırada yer alan “kuruluş kampanya bedeli” açıklamalı fatura yönünden kampanyanın ne olduğu hakkında bilgi ve evrak sunulmadığını, insert bedeli açıklamalı faturalara ilişkin promosyon takviminde insert bedeli diye bedel karşılığının yer almadığı, dolayısıyla bu bedellerin yersiz ve haksız kesildiği, ayrı bir promosyon işlemi yapıldı ise, buna ilişkin bir delilde sunulmadığı, yine “mağaza yenileme bedeli”ne ilişkin faturalar yönünden promosyon takviminde mağaza yenileme bedeli ile bedel karşılığının yer almadığı, bu bedellerin yersiz ve haksız kesildiği, ayrı bir promosyon işlemi yapıldıysa buna ilişkin delil sunulması gerektiğini belirtmiş olup, bu hususta yapılan tespite mahkememizce de itibar edilmiştir. Mali yönden incelemeye ilişkin ise yapılan itirazlar doğrultusunda alınan 13/10/2016 tarihli raporda; davacının sunduğu …’e ait cari hareket raporu başlıklı listede yer alan uygun faturaların toplamının 31.473,97 TL olduğu ve bunun davacı tarafından bir kabul beyanı niteliği taşıdığı belirtilerek seçenekli olarak rapor ibraz edilmiş olup, her ne kadar kaldırma kararı öncesi bu hususun ikrar edildiği kanaatine varılarak karar verilmiş ise de, davanın, davacı tarafça da istinaf edildiği dikkate alındığında, davalı yönünden kazanılmış hak teşkil etmediği anlaşılmış ve mahkememizce yapılan incelemede, davacı tarafından sunulan “…’e ait cari hareket raporu” başlıklı belge, davacı şirket yetkililerinin imzasını içermediği gibi hukuki anlamda bir ikrar niteliğinde de kabul edilemeyeceğinden nitekim bu belgede yer alan faturaların davacı ticari defterlerinde yer almadığı da yapılan inceleme ile tespit edilmiş olup, bu belgenin davacı ikrarı olarak kabul edilmemiş ve buna göre yapılan seçenekteki hesaplamaya itibar edilmiştir. İkrar HMK 188.maddesinde düzenlenmiş olup, mahkeme dışı ikrara ilişkin HUMK 236.maddesinde bir hüküm varken yeni HMK 188.maddesinde alınmamıştır. Mahkeme dışı ikrar bir takdiri delil olup, bununla ancak takdiri delillerle ispat edilen hususlar ispat edilebilir. Ancak ispat sınırını geçen hukuki bir işleme ilişkin mahkeme dışı bir ikrar tanık ile ispat edilemez. (Prof. Dr. Baki Kuru, İstinaf Sistemine göre yazılmış Medeni Usul Hukuku syf:342-343) İkrarın açık ve kesin olması gerekmektedir. Davacı tarafından açıkça ve kesin olarak ikrar edilmeyen ve davacı defterlerinde dahi kayıtlı olmayan faturalara ilişkin tablonun davacı muhasebe elemanları tarafından davalının iddialarına ilişkin bir tablo olmak üzere hazırlandığına yönelik davacı savunması yerinde bulunmuş ve mahkememizce de bunun bir ikrar niteliği taşımadığı kanaatine varılmıştır. Açıklanan gerekçeyle, 13/10/2016 tarihli raporda, ikinci alternatif 10/11/2017 tarihli ek raporda; birinci alternatif olarak belirtilen ihtimale göre davacının davalıdan cari hesap alacağı olduğu anlaşıldığından 57.660,27 TL alacağın 5.000,00 TL’sine davalının temerrüde düşürüldüğüne ilişkin ihtarnamenin tebligat şerhi dosyaya sunulmayıp, en erken davalının cevabi ihtarname tarihi olan 25/06/2007 tarihinde temerrüde düştüğü kabul edilerek bu husustaki davacı talebi de dikkate alınarak 25/06/2007 tarihinden ıslahla arttırılan miktar yönünden ise ıslah tarihi olan 13/01/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir. Karşı dava yönünden ise, asıl davada gerekçesi açıklandığı üzere sözleşme hükümlerine aykırı olarak kesilmiş olan ve davacının haklı olarak kesilip kesilmediğini denetleyebileceği belgeler sunulmaksızın kesilmiş olan faturalardan dolayı davacıdan alacaklı olmadığı, herhangi bir alacağınında bulunmadığı anlaşıldığından karşı davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.”gerekçesi ile, Davanın kabulü ile 57.660,27 TL alacağın, 5.000,00 TL’sine, 25/06/2007 tarihinden itibaren; bakiye 52.660,27 TL’sine ıslah tarihi olan 13/01/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Karşı davanın reddine, karar verilmiş ve karara karşı Davalı/Karşı Davacı ve davacı/K.davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı/Karşı Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle, Yüksek Mahkeme’nin yalnızca zaman aşımı itirazlarını değerlendirmesi için hükmü (müvekkili şirket lehine) bozmasına rağmen Yerel Mahkemenin hiçbir ek inceleme yapmadan davacının alacağını 13.659,84 TL’dan 57.660,27 TL. yükseltmesihnin usul ve yasaya aykırı olduğunu, İstanbul BAM 13 HD.’nin 2018/1646 Esas-2020/190 K. Sayılı ilamında, öncelikli olarak müvekkil şirketin zaman aşımı itirazının değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle hükmü kaldırdığını ve tarafların sair istinaf sebeplerinin daha sonra değerlendirileceğinin belirtildiğini, Yüksek Mahkeme, müvekkili şirket lehine hükmü kaldırmasına rağmen müvekkili aleyhine hükmü değiştirmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, Yerel Mahkemenin davacı/karşı davalının alacak miktarını 13.659,84 .TL.’dan 57.660,27 TL.’ye yükseltirken hiçbir ek inceleme de yapmadığını; bu sebeplerle hükmün bozulmasını talep ettiklerini, Davacı- karşı davalının dava ve 13/01/2017 tarihli ıslah dilekçesi talep ettiği cari hesaba dayanan alacak taleplerinin ayrı ayrı zamanaşımına uğradığını; Yerel Mahkemenin bu itirazlarını değerlendirmemesinin hatalı olduğunu, Davacı Bakırköy … Noterliği’nin … yevmiye numaralı ve 15 Haziran 2007 tarihli ihtarnamesi ile sözleşmeyi fesih ederek ihtarname ile belirlediği cari hesap borç bakiyesinin ödenmesini talep ettiğini, (Ek:1) TTK. 101. maddenin cari hesap alacaklarına ilişkin zamanaşımını özel olarak düzenlediğini, Bu madde ve yasa ile belirlenen sair hükümler dahilinde davacı tarafın dava ve ıslah dilekçeleri ile artırdığı taleplerinin 5 yıllık zamanaşımı süresine uğradığını, Davacı tarafın talep ettiği faturaların büyük kısmının 2006 yılı, çok küçük bir kısmının da 2007 yılına ait olduğunu, Davacının 13/01/2017 tarihli ıslah dilekçesi ile talep edilen faturalar ve bu faturalara konu alacakların zaman aşımına uğradığını; davacı tarafın 13/01/2017 tarihli dilekçesi açıkça ıslah dilekçesi olarak belirtilmesine rağmen Yerel Mahkeme’nin bu dilekçeyi bedel artırım olarak değerlendirmesinin de usul ve yasaya aykırı olduğunu, Taraflar arasındaki sözleşmede; sözleşmenin imzalanmasından itibaren her 3 aylık dönemde hesap mutabakatı yapılacağı ve yapılmadığı takdirde müvekkili şirketin defter ve kayıtlarının kesinlik arz edeceğine ilişkin düzenleme dikkate alınmadan hüküm tesisinin hatalı olduğunu, Sözleşmenin 4. Maddesinde; ” tarafların cari hesap ilişkisi içinde çalışacaklarını 3’er aylık dönemlerden 15 gün önce … A.Ş.’nin merkezinde hesap mutabakatı yapılmaması halinde … A.Ş.’nin defter ve kayıtlarının kesinlik arz edeceği” nin açıkça düzenlendiğini, Davacı/karşı davalı tarafından dosyaya sunulan herhangi bir hesap mutabakatının olmadığını; tarafların tacir olup sözleşme ile düzenledikleri maddelerin içeriklerini bilecek basirette olduklarını; bu madde dahilinde müvekkili şirketin deftr ve kayıtlarının kesinlik arz ettiğini; müvekkili şirket kayıtlarınında davacıdan 5.547,86 TL. alacağı olduğunun tüm raporlarda belirtildiğini, Bu bedelin müvekkili şirket lehine verilmesi gerekirken davacı/karşı davalıdan alacaklı olarak kabulünün sözleşmeye aykırılık teşkil ettiğini; hükmün bu sebeple de bozulmasının gerektiğini, Davacının alacaklarını usulüne uygun tutulmuş defter ve kayıtları ile ispat edemediğini; dosya kapsamında incelenen davacı defterlerinin yalnızca açılış tasdikleri olduğu ve kapanış tasdikinin yapılmadığının tespit edildiğini; davacının ihtilaflı faturaları defter ve kayıtları ile de ispat edemediğini; bu nedenle de davanın reddinin gerektiğini, Müvekkili şirket tarafından düzenlenen faturalara karşı davacının 8 günlük itiraz süresinde itiraz etmediğinden fatura münderecaatlarının davacı tarafından da kabul edildiğini, Davacının müvekkili şirket tarafından keşide edilen faturalara 8 günlük itiraz süresinden sonra itiraz ettiğini; bu sebeple fatura içeriklerinin davacı tarafından kabul edilmesine rağmen Yerel mahkeme tarafından bazı faturaların davacı carisine alacak olarak kabul edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, İleri sürerek, yukarıda arz edilen ve mahkemenin müvekkili şirket lehine tespit edeceği sair sebeplerle Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/214 Esas 2020/665 K. sayılı hükmün ortadan kaldırılarak davanın reddine, karşı davalarının kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davacı/ karşı davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle, taraflar arasında süregelen alım-satım ilişkisi nedeni ile davalı şirket tarafından ödenmeyen faturalara dayalı alacaklarının tahsili amacı ile ikame ettikleri iş bu alacak davasında, yerel mahkemece yapılan yargılama sonucunda 57.660,27 TL toplam alacağın 5.000 TL sine 25.06.2007 tarihinden itibaren, 52.660,27 TL sine 13.01.2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verildiğini, Yerel mahkemece, ıslah ile artırdıkları 52.660,27 Tl lik alacak talepleri için faiz başlangıç tarihi olarak, ıslah tarihi olan 13.01.2017 tarihinin esas alınarak hüküm kurulmasının dosyadaki delillere ve yasaya aykırı olup, ortadan kaldırılması gerektiği kanaatinde olduklarını,Yerel mahkemenin, gerekçeli kararının 4 sayfasının 3.paragrafında, “57.660,27 Tl alacağın 5.000 Tl sine, davalının temerrüde düşürüldüğüne ilişkin ihtarnamenin tebliğ şerhinin dosyaya sunulmadığı, en erken davalının cevabı ihtarname tarihi olan 25.06.2007 tarihinde temerrüde düşürüldüğü kabul edilerek , davacı talebi de dikkate alınarak, 5.000 Tl için 25.06.20027, ıslah ile arttırılan miktar yönünden ise ıslah tarihi olan 13.01.2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizine hükmedildiğini” gerekçe olarak açıklanmış ise de, bu gerekçenin kendi içinde çelişki barındırdığı gibi dosyadaki delillere de aykırı düştüğünü, İş bu davada, ıslah ile arttırdıkları 52.660,27 TL lik alacak kaleminde de davalının temerrüt tarihi 25.06.2007 tarihidir ve bu tarihten itibaren faize hükmedilmesi gerektiğini, Davacı tarafından davalıya 11.07.2007 tarihinde Bakırköy …Noterliğinin … yevmiye numaralı ihtarı keşide edilerek, “91.123,74 TL borcun üç gün içinde ödenmesi” ihtar edildiğini; her ne kadar bu ihtarnamenin davalıya tebliğ edildiğine ilişkin tebliğ belgesi, aradan uzunca bir zaman geçmesi nedeni ile dosyaya ibraz edememiş olsalar da, davalı ve davacı tarafından delil gösterilen, davalı tarafın keşide ettiği Bakırköy …Noterliğinin … yevmiye nolu 25.06.2007 tarihli cevabı ihtarnamesinin, davalının temerrüt tarihi olarak kabul edilmesi gerektiğini; davalının 25.06.2007 tarihinde keşide ettiği bu ihtarnamesinde, “davacı tarafından keşide edilen 15.06.2007 tarihli … yevmiye nolu ihtarnameyi tebellüğ ettiğini ve talep edilen 91.123,74 TL tutarında borcu bulunmadığını ” kabul ve beyan ettiğini; davalının bu açık beyanı karşısında davalının, davacı tarafından keşide edilen … yevmiye nolu ihtarnameyi, engeç ,cevap verdiği 25.06.2007 tarihinde tebliğ ettiğinin aşikar olduğunu; bu nedenle, davalı, ıslah dilekçeleri ile değil davacının keşide ettiği ihtarnameyi tebellüğ ettiğini beyan ettiği 25.06.2007 tarihinde temerrüde düştüğünü, BK’nun 117. Maddesi ile, “borçlunun, alacaklının ihtarı ile temerrüde düşeceğini”ni hüküm altına aldığını; bu hüküm gereği davacının keşide ettiği ihtarı tebellüğ ettiğini 25.06.2007 tarihli ihtarında ikrar eden davalının, ihtarnamede talep edilen 91.123,74 TL borcun tamamı için 25.06.2007 tarihinde temerrüde düştüğünün kabulünün zorunluluk arz ettiğini, Dosyaya 23.07.2018 tarihli istinaf dilekçeleri ekinde sundukları, Yargıtay 22 Hukuk Dairesinin 2017/35154 esas sayılı kararında, ” keşide edilen ihtarnamede ödenmesi istenilen alacak tutarı için ihtarın tebliğ tarihinde temerrüt gerçekleştiğinden temerrüt tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerektiği , temerrüt ihtarın da yazılı tutardan daha fazla bur tutara hükmedilmiş ise , ihtarda talep edilen miktara ihtarın tebliğ tarihinden, kalan fazla tutar için dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerektiği”nin açıklandığını; Yargıtay kararında açıklanan bu ilkeleri ihtilaflarına uyguladıklarında, davacı tarafından keşide edilen … yevmiye numaralı ihtarda, davalıdan 91.123,74 Tl lik borcu ödemesi talep edildiğinden ve talep edilen 91,123,74 Tl nin içinde hüküm altına alınan 57.660,27 Tl de yer aldığından, tüm alacak kalemi için 25.06.2007 tarihinden itibaren avans faizine hükmedilmesi gerekliliğinin ortaya çıktığını; bu bağlamda yerel mahkeme kararının, TBKnun 117.madesine aykırı düştüğünü, Davada talep edilen 5.000 Tl için, davalının ihtara cevap verdiği 25.06.2007 tarihinde temerrüde düştüğünü kabul etmesine rağmen, ıslah ile artırılan rakam için ıslah tarihinde temerrüde düştüğünü kabul ederek hüküm kurması, çelişkili bir hükmün ortaya çıkmasına neden olduğunu; davalı 25.06.2027 tarihinde talep edilen 91.123,74 Tl lik alacağın tümü için temerrüde düştüğü halde, bu alacağın ikiye bölünerek 5.000 Tl için 25.06.2007 tarihinde, 52.660,27 TL içinde 13.01.2017 tarihinin temerrüt tarihi olarak kabul edilmesinin mantıklı bir izahı bulunmadığı gibi hukuki izahının da bulunmadığını, Bu bağlamda yerel mahkemece, davalının temerrüt tarihi göz önüne alınarak, hüküm altına alınan toplam 57.660,27 TL alacak için 25.06.2007 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken, 52.660,27 TL alacak için 13.01.2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, Tüm bu nedenlerle, yerel mahkeme kararının faize ilişkin hüküm bölümünün ortadan kaldırılması amacı ile iş bu istinaf başvurusunun yapılması zaruret arz ettiğini, İleri sürerek, yukarıda arz edilen ve resen nazara alınabilecek sebeplerle, Bakırköy 7.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/214 E, 2020/665 K. sayılı ilamının, 52.660,27 TL alacak için 13.01.2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline ilişkin hüküm bölümünün ortadan kaldırılarak, hüküm altına alınan toplam 57.660,27 TL alacak için, 25.06.2007 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilerek davacıya verilmesi şeklinde yeniden hüküm kurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Asıl ve karşı dava; taraflar arasındaki 01/04/2006 tarihli satın alma sözleşmesinden doğan bakiye cari hesap alacaklarının tahsili istemlerine ilişkindir. Mahkemece asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmiş, karara karşı taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.Davalı karşı davacı vekilinin; asıl davada ileri sürülen zamanaşımı def’ine yönelik istinaf sebebi değerlendirildiğinde, ilk derece mahkemesi tarafından, taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi bulunmadığı, bu nedenle davacı karşı davalının satış ilişkisine dayalı alacağının 10 yıllık genel zamanaşımına tabi olduğu, TTK’nun cari hesaba ilişkin zamanaşımı süresinin somut olayda uygulanamayacağı gerekçesi ile zamanaşımı def’inin reddine karar verildiği görülmüştür. Taraflar arasındaki 01/04/2006 tarihli satın alma sözleşmesinin dördüncü maddesinde; “Taraflar cari hesap ilişkisi içerisinde çalışacak olup, 3’er aylık dönemleri kapsar şekilde hesap mutabakatı yapacaklardır. Hesap mutabakatı sözleşmenin imzasını takip eden, her 3 aylık dönemin bitiminden itibaren 15 gün içinde … A.Ş.’nin merkezinde yapılacaktır. Mutabakatın yapılmaması halinde … A.Ş.’nin defter ve kayıtlarının, kesinlik kazanacağını satıcı şimdiden kabul etmiştir. Yapılan hesap mutabakatları kesin olup,(defter ve kayıtlara bakılmaksızın) yapıldığı tarihten geçmişe dönük olarak … A.Ş.’nin ibrası hükmündedir.” düzenlemesi yer almaktadır. Sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 6762 Sayılı TTK’nun 87(6102 Sayılı TTK m.89) maddesinde tanımlanan cari hesap sözleşmesi, iki kişinin para, mal, hizmet ve diğer hususlardan dolayı birbirlerinden alacaklarını ayrı ayrı istemekten karşılıklı olarak vazgeçip bunları kalem kalem alacak ve borç şekline çevirerek hesabın kesilmesinden çıkacak tutarı isteyebileceklerine ilişkin bir sözleşme olup, bu sözleşmenin yazılı yapılması geçerlilik koşuludur. Cari hesap sözleşmesi ayrı yapılabileceği gibi, esas sözleşmede yer alan bir cari hesap kaydı ile de yapılabilir. Somut olayda taraflar arasındaki tedarik/satın alma sözleşmesinde yazılı cari hesap kaydı yer almaktadır. Öte yandan taraflar arasında yaklaşık iki yıl boyunca devam eden tedarik sözleşmesi boyunca hiç hesap mutabakatı yapılmadığı, diğer ifade ile sözleşmede yer alan cari hesap kaydının fiilen hiç uygulanmadığı, tarafların ticari ilişkilerini açık hesap şeklinde yürüttükleri, diğer ifade ile her ne kadar sözleşmede ticari ilişkisinin cari hesaba dayalı yürütüleceği kararlaştırılmış ise de; tarafların ticari ilişkinin fiilen açık hesaba dönüştüğü, bu uygulama karşısında, cari hesap sözleşmelerinde, cari hesabın tasfiyesine ilişkin talepler bakımından uygulanacak mülga 6762 Sayılı TTK’nun 99(6102 Sayılı TTK m.101) maddesinde düzenlenen beş yıllık zamanaşımının somut olayda uygulanamayacağı, asıl davada talep edilen bakiye açık hesap alacağı bakımından da bu alacağın dayanağını oluşturan satış sözleşmesinin tabi olduğu zamanaşımının esas alınacağı tespit edilmiştir. Taraflar arasında açık hesaba dayalı yürütülen ticari ilişkinin dayanağı satış ilişkisidir. Asıl davacının talebi ise taraflar arasındaki çerçevede tedarik sözleşmesi mahiyetindeki sözleşmeye istinaden davalıya sattıığı ürünler nedeniyle bakiye alacağın tahsili isteminden ibarettir ve bu alacak mülga 818 BK’nun 125, 6098 Sayılı TBK’nun 146 maddesi uyarınca on yıllık zamanaşımına tabidir. Sözleşme 01/04/2006 tarihinde yapılmış olup, bu sözleşme kapsamında asıl davacının davalıya sattığı her bir ürün için muacceliyetin bu tarihten sonra gerçekleşeceğine de kuşku yoktur. Dava tarihinin 15/05/2013 olduğu, bu tarih itibariyle de on yıllık genel zamanaşımı süresinin dolmadığı sabit olduğu gibi, asıl davacının açık hesap dökümüne göre; asıl davada talep edilen bakiye açık hesap tutarına konu satışların 2007 yılında yapıldıklarının anlaşıldığı, buna göre 13/01/2017 ıslah tarihi itibariyle de on yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşılmış olup, mahkemece davalı karşı davacı vekilinin asıl davaya yönelik zamanaşımı def’inin reddinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Aksi yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Davalı karşı davacı vekilinin; mahkemece dairemizin ilk kaldırma kararından önce hükmedilen tutardan fazlasına hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu yönündeki istinaf sebebi, ilk derece mahkemesi tarafından asıl davanın kısmen kabulüne dair verilen ilk karara karşı asıl davacı tarafından da istinaf kanun yoluna başvurulduğu, dairemizce taraf vekillerinin sair istinaf sebepleri değerlendirilmeksizin, yalnızca zamanaşımı def’inin değerlendirilmediği gerekçesi ile kararın kaldırıldığı ve dosyanın mahkemeye iade edildiği, bu nedenle ilk kararda hükmedilen ve asıl davacı tarafından kabul edilmeyen tutarın asıl davalı bakımından usuli kazanılmış hak teşkil etmeyeceği, aksi yöndeki istinaf sebebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Davalı karşı davacı vekilinin; asıl davada hükmedilen alacak tutarının kanıtlanamadığına yönelik istinaf sebebi değerlendirildiğinde; ilk derece mahkemesi tarafından asıl davacının davalıya iade ederek defterlerine kaydetmediği katılım bedeli, insert bedeli, mağaza yenileme bedeli, ciro kesintisi, iskonto, iskonto farkı vb adlar altında tanzim edilen faturaların sözleşmesel dayanağı bulunmadığının tespit edilmiş olması, HMK’nun 282/1 fıkrası uyarınca diğer tüm deliller ile birlikte 13/10/2016 tarihli alternatifli olarak hazırlanan bilirkişi heyet raporunu değerlendirme yetkisinin mahkemeye ait olması, mahkemece bilirkişi raporunda birinci alterantife esas “… Alışverişe Ait Cari Hareket Raporu” başlıklı belgenin asıl davacı şirket yetkilisinin imzasını içermediğinin tespit edilmiş olması, taraflar arasında bu konuda mutabakat bulunmaması, asıl davacı tarafından bilirkişi raporunda birinci alternatife esas alınan bu belge ve tespitlere itiraz edilmiş olması karşısında, mahkemece yukarıda anılan tüm fatura tutarlarının asıl davacı alacağından mahsup edilemeyeceğine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı, yine sözleşmede davalı karşı davacı defterlerinin kesin delil olacağının kararlaştırılmış olmasının, davalı karşı davacıya sözleşmeye aykırı fatura tanzim etme yetkisi vermeyeceği, davalı karşı davacının, asıl davacı tarafından defterlere kaydedilmeyip itiraz edilen bu faturaların sözleşmesel dayanağını ispatla yükümlü olduğu, bu faturaların bedelleri dışarıda tutulduğunda asıl davacının 57.660,27 TL alacaklı olduğunun bilirkişi raporları ile tespit edilmiş olduğu, mahkemece bu tutara hükmedilmesinde isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmış, aksi yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Davalı karşı davacı vekilinin, karşı davanın kabulü gerekirken reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğuna yönelik istinaf sebebi değerlendirildiğinde, taraflar arasında cari hesap sözleşmesi mevcut olmakla birlikte, alacağın yenilenmesini neticeleyecek dönemsel hesap mutabakatları yapılmadığı, mahkeme gerekçesinde, davalı karşı davacının itiraz ve istinaf sebeplerini karşılar şekilde gerekçelendirildiği üzere; davacı karşı davalının itiraz ederek iade ettiği ve defterlerine kaydetmediği katılım bedeli, insert bedeli, mağaza yenileme bedeli, ciro kesintisi, iskonto, iskonto farkı vb adlar altında tanzim edilen faturaların sözleşmesel dayanaklarının bulunmadığı, bu fatura bedelleri düşüldüğünde davalı karşı davacının, karşı dava tarihi itibariyle bakiye cari hesap alacağının mevcut olmadığı, mahkemece karşı davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmış olup, davalı karşı davacı vekilinin karşı davaya yönelik istinaf sebebi yerinde bulunmamıştır. Davacı karşı davalı vekilinin asıl davada; mahkemece hükmedilen faiz başlangıç tarihine yönelik istinaf sebebi değerlendirildiğinde, asıl davanın belirsiz alacak davası olarak değil, kısmi dava olarak açılmış olması karşısında, mahkemece kabul edilen tutarın 5.000,00-TL’sine temerrüt tarihinden, ıslah edilen 52.660,27 TL’sine ıslah tarihinden itibaren faiz işletilmesine karar verilmesi isabetli olduğundan, aksi yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Yukarıda izah edilen gerekçelerle; ilk derece mahkemesi karar ver gerekçesi usul ve yasaya uygun olup kamu düzenine aykırılık da tespit edilmediğinden, taraf vekillerinin istinaf başvurularının 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Tarafların istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle ve Harçlar Kanunu gereğince davacı- karşı davalıdan alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından, peşin olarak yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 125,5 TL harcın davacı- karşı davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Karar tarihi itibariyle ve Harçlar Kanunu gereğince davalı- karşı davacıdan asıl dava yönünden alınması gereken 3.938,77 TL istinaf karar harcından, peşin olarak yatırılan 984,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.954,07‬ TL harcın davalı- karşı davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-Karar tarihi itibariyle ve Harçlar Kanunu gereğince davalı- karşı davacıdan karşı dava yönünden alınması gereken 179,70 TL istinaf karar harcından, peşin olarak yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 125,5 TL harcın davalı- karşı davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 6-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına, 7-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 8-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 27/04/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.