Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/213 E. 2021/265 K. 25.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/213 Esas
KARAR NO: 2021/265 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2020/489 Esas 2020/600 Karar
TARİH: 28/10/2020
DAVA: Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 25/02/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFIN İDDİASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilİ …, davalı bankanın Karaköy Şubesi’nin müşterisi olduğu, müvekkilinin bankadaki hesapları üzerinde müvekkilinin bilgisi, talimatı ve onayı dışında 3. şahısların banka hesaplarına para transferleri yapıldığını, davalı banka tarafından bankanın müşteri olan müvekkiline müşteri temsilcisi olarak banka çalışanı … atandığı, banka çalışanı …, bankacılık kural ve teamüllerine aykırı iş ve eylemler yaparak müvekkilin bilgisi, talimatı ve onayı dışında müvekkilin hiç tanımadığı bir kişinin banka hesabına müvekkilin hesabından 129.000-TL havale yapılmasını sağladığı, müvekkili hesabındaki paranın aktarılması için bankaya yazılı bir talimat verilmediğini, müvekkilinin parasının aktarıldığı banka hesabı sahibinin müvekkilline hiçbir ticari, hukuki yahut da başka bir bağı olmadığını, bu 3.kişinin Gaziantep’te yaşayan bir Suriyeli olduğu, bugüne kadar müvekkiline parasını iade edilmediğini, banka çalışanın hukuka aykırı iş ve işlemleri banka tarafından da tespit edildiği ve banka bu çalışanın işine son verildiğinden bahisle müvekkilinin ana para ve kar payı alacağına karşılık şimdilik 129.000.-TL alacağının işlemiş faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 28/10/2021 tarih ve 2020/489 Esas – 2020/600 Karar sayılı kararında; “….Her ne kadar bankalara ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaların ticari dava olduğu TTK’da düzenlenmiş ise de, davacının tüketici olduğu ve taraflar arasındaki işlemin tüketici işlemi olduğu, 6502 sayılı Kanun’un 83/2.maddesi dikkate alındığında davanın tüketici mahkemesinde görülmesini engellemeyeceği, bu hali ile tüketici mahkemesinin görevli olduğu anlaşılmakla, davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar vermek gerektiği …”gerekçesi ile, Davanın göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle USULDEN REDDİNE, Dosyanın talep halinde ve karar kesinleşmesi üzerine İSTANBUL ANADOLU TÜKETİCİ MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, Yerel mahkemece davacının iddiasına konu etmiş olduğu para havaleleri nedeniyle uğramış olduğu zararın müvekkili bankadan tahsili için açılan davada; “davacının gerçek kişi olup tacir olduğuna ilişkin hiçbir iddianın bulunmadığı” gerekçesiyle, tek gerekçe ile, davacının tüketici olduğuna kanaat getirdiği ve görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddine karar verildiğini, verilen kararın usul, yasa ve Yüksek Mahkeme kararlarına aykırı olduğunu, Davacının iddiasına konu ettiği para transferleri, kar amacı güderek açmış olduğu hesaplardan gelen parayla yapıldığını, Davacının hesaplarındaki tüm işlemlerin davacının tamamen bilgisi, rızası, icazeti kapsamında gerçekleştiği belirtmekle birlikte, huzurdaki davada dava dilekçesi müvekkili bankaya tebliğ edilmediği, dava dilekçesine beyan, cevap ve delil sunma haklarımızı saklı tuttuklarını, Davacının, iddiasına konu ettiği hesapla birlikte 04.07.2019 tarihinde müvekkili banka nezdinde EURO ve TL cinsinden katılma hesapları açtığı ve bu hesaplara kar tahakkuku gerçekleştirildiği, Davacının ihtilafa konu etmiş olduğu para transferleri, Döviz ve Türk Lirası cinsinden açılan katılma hesaplarından aktarılan paralarla yapıldığını, Katılma hesabı 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu ile tanımlanmış olup; bu tanımda ise “Katılım bankalarına yatırılan fonların bu kurumlarca kullandırılmasından doğacak kâr veya zarara katılma sonucunu veren, karşılığında hesap sahibine önceden belirlenmiş herhangi bir getiri ödenmeyen ve anaparanın aynen geri ödenmesi garanti edilmeyen fonların oluşturduğu hesapları” ifadelerine yer verildiğini, Mevduat hesaplarında vadenin başında paranın faiz oranı ve vade sonunda müşterinin o paradan ne kadar faiz geliri elde edeceği belirli olduğu, başka bir deyişle, müşteri tarafından yatırılan para bankaca kullanılsa da kullanılmasa da banka, müşteriye önceden taahhüt ettiği faiz gelirini müşterisine ödemekle mükellef olduğu, katılma hesabında ise müşteri tarafından yatırılan fonun banka tarafından gerçek sektörlerin finansmanında kullanılarak bir kar oluşması durumunda bu kar müşteri ile daha öncesinde yapılan ortaklı anlaşması sonucunda paylaşıma tabi tutulmakta, yani mevduat bankaları vadeli hesaplarına daha henüz işin başında faiz garantisi verirken katılım bankalarında katılma hesabına kar garantisi verilmemekte, bu fonun zarar da edebileceğini müşteri de bilmekte olduğu, (https://…com/…/) (https://…com.tr/…/, Doç. Dr. …,) Yukarıda açıklandığı üzere, müvekkili banka ile kâr – zarar ortaklığına girerek elde edilen kârdan pay almak amacıyla davacının iddiaya konu edilen hesapları açtığı ve davacının tüketici olmak amacıyla hareket etmeyerek işlemlerini yaptığı hususları bir arada değerlendirildiğinde; yerel mahkemenin görevsizlik kararının haksız ve hukuka aykırı olduğu ortaya çıkmakta olduğu, Esasen belirtmeye dahi gerek olmamakla birlikte, Tüketici Kanunu’nun “Amaç” başlıklı 1. maddesi “Bu Kanunun amacı; kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı, tüketiciyi aydınlatıcı ve bilinçlendirici önlemleri almak, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konulardaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemektir.” hükmünü, “Kapsam” başlıklı 2. maddesi ise “Bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar.” hükmünü amir olup, gerek bu hükümler gerekse bu hükümlere dahi gerek olmaksızın Kanunun bizatihi adı (“Tüketicinin Korunması”), bu Kanunun ancak tüketicilere yönelik uyuşmazlıklarda uygulanacağını açıkça ortaya koymakta olduğu, diğer bir anlatımla; Tüketici Kanunu’nun m. 83/2 hükmünün tüketici olmayanlara (bunlarla ilgili uyuşmazlıklara) uygulanması mümkün olmadığı, Buna göre; somut uyuşmazlıkta, davacı tüketici olmadığından, uyuşmazlığa Tüketici Mahkemelerinin görmesi mümkün olmadığı, Özetle; davacının müvekkili banka nezdinde ihtilafa konu olan EUR ve TL hesaplarının olduğu, Bu hesapların katılma hesabında tutulduğu, Katılma hesabının kar elde etme amacına yönelik olarak açıldığı, Katılma hesabı açılmakla müşterinin banka ile kar zarar ortaklığı ilişkisi içerisine girdiği, Katılma hesabına yatırılan fonun gerçek piyasada kullanılması neticesinde bir kar elde edilirse bu kardan pay aldığı, Davacının gerek dava öncesinde, ticari uyuşmazlıklarda dava şartı niteliğinde arabuluculuk müessesesine müracaat etmesi, gerekse işbu davanın ticaret mahkemesinde açılması esasında davacının da hesaplarının kar elde amacına yönelik olduğuna dair ikrarında var olduğu, gibi hususlar bir arada değerlendirildiğinde söz konusu hesapların niteliği gereği, bu hesaplardan doğan ihtilafların da ticaret mahkemelerinde görülmesi gerektiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, uyuşmazlığın çözüm yerinin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunun tespitine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, bankacılık işleminden kaynaklı alacak davasıdır. Mahkemece, Davanın göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine, dosyanın talep halinde ve karar kesinleşmesi üzerine İSTANBUL ANADOLU TÜKETİCİ MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Uyuşmazlık, görevli mahkemenin hangisi olduğu ve mahkemece verilen görevsizlik kararının yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 3/1-k maddesinde tüketici; “ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi” şeklinde tarif edilmiş, 3/1-l maddesinde ise tüketici işleminin; “mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi… ifade eder.” hükmüne yer verilmiştir.6502 sayılı TKHK’nun 3. maddesinin gerekçesinde, “tüketici işlemi; eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere kurulan her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder şeklinde yeniden tanımlanmıştır. Böylece uygulamada ortaya çıkan ve tüketici sözleşmelerinin kapsamını daraltan yorumların da önüne geçilmiş olacaktır.” denilmiştir. Aynı Kanunun 73/1. maddesinde de tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalara bakmaya tüketici mahkemelerinin görevli olduğu hüküm altına alınmıştır. Buna göre bir işlemin tüketici işlemi sayılarak 6502 sayılı kanun 73/1 maddesine göre Tüketici Mahkemelerinin görevine girmesi için işlemin taraflarından birinin tüketici olması gerekir. Bu yasal düzenlemeler karşısında somut olayda, bankacılık işleminden kaynaklanan alacak istemine ilişkin davada hesabın tüketici hesabımı yoksa mesleki veya ticari hesap mı olduğu buna göre davacı mudinin tüketici mi yoksa tacirmi olduğu dava dilekçesi içeriğinden belirlenememektedir. Dava dilekçesinden hesabın tüketici hesabımı yoksa mesleki veya ticari hesapmı olduğu tesbit edilemese de davalı vekili istinaf dilekçesinde müvekkili davalı bankadaki davacı hesabının Katılma hesabı olup ticari amaçla açıldığını ileri sürüp buna dair hesap bilgilerini bildirmiş ise de davacının davalı bankada tüketici hesabı olup olmadığı, davaya konu işlemin hangi hesaptan yapıldığı tam olarak tesbit edilememiştir. O halde mahkemece davaya konu işleme ait davacının davalı bankadaki hesap kayıtları getirtilerek işlemin yapıldığı hesabın tüketici mi yoksa mesleki veya ticari amaçlamı açıldığı tesbit edilip buna göre görevli mahkemenin belirlenmesi gerekirken bu husus yerine getirilmeden verilen karar yerinde olmayıp davalı vekilinin istinaf sebebi yerinde görülmüştür. Sonuç itibariyle, davalı vekilinin istinaf talebi yerinde görülmekle, yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a3,6 maddeleri uyarınca kaldırılmasına, yukarıda belirtildiği şekilde işlem yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 6 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/10/2020 tarih ve 2020/489 Esas 2020/600 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a3,6 maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 148,60.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 54,40.TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 3-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde, avansı yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 25/02/2021 tarihinde HMK’nın 353/1-a3,a6 maddeleri gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.