Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/2101 E. 2021/1746 K. 01.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2101 Esas
KARAR NO: 2021/1746 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/09/2021 ( Ara Karar )
NUMARASI: 2021/613 Esas
DAVANIN KONUSU: Ticari Şirket (Fesih İstemli)
KARAR TARİHİ: 01/12/2021
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirkette ortak olduğunu, şirketin hakim pay sahiplerinin şirket menfaatine aykırı eylemlerde bulunduğunu belirterek, şirketin haklı nedenle fesih ve tasfiyesine, bu talebin yerinde görülmemesi halinde karar tarihine en yakın hisse rayiç bedeli karşılığında şirketten çıkmasına karar verilmesini ya da TTK 531. madde gereğince uygun görülecek bir tedbire karar verilmesini, ayrıca şirketin kötü ve hukuka aykırı yönetiminin önüne geçilebilmesi amacıyla “tedbiren dava süresince şirkete yönetim kayyımı atanmasını” talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 20/09/2021 tarih ve 2021/613 Esas sayılı ara kararı ile; ” İhtiyati tedbir kapsamıyla istenen yönetim kayyımı atanması talebi dava dilekçesi ve ekleriyle birlikte mahkememiz heyetince değerlendirilmiş olup; Anonim şirketlerde TTK 364 madde gereğince yönetim kurulunu ancak genel kurul görevden alabilir, yetkilerini sınırlayabilir. Anonim ortaklıklarda, limited şirketlerde olduğu gibi mahkeme kararıyla yöneticilerin görevden alınması ya da yetkilerinin sınırlandırılmasını sağlayan TTK 630/2. maddedeki gibi bir düzenleme yoktur. Bu nedenle, davalı anonim şirket olduğundan mahkemece dava boyunca şirkete yönetici kayyımı atanması mümkün değildir. Bu tür davalarda yönetici azline karar veremeyecek mahkemeden, dava boyunca da olsa yönetim haklarını sınırlaması ve bu yönden kayyım atanması beklenemez. Anonim şirketlerde mahkemece yönetim kayyımı ancak yönetim kurulunun görev yapamayacağı hallerde ( örneğin şirketin tek bir yöneticisi varken veya iki yönetici var ancak yönetim hakkı müştereken kullanıldığı durumlarda yöneticinin birinin ölmesi hali gibi ) TBK hükümlerine göre yönetici atanması mümkündür. Davamızda da böyle bir durum ileriye sürülmediği için seçilmiş bir yönetim kurulu varken yerine yönetim kayyımı atanması ve mevcut yönetimin bu yönden yetkilerinin sınırlandırılması yasal olarak mümkün görülmemiş, talebin reddine karar vermek gerekmiştir. ” gerekçeleri ile; ” İhtiyati tedbir talebinin REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece tedbir taleplerinin reddine karar verilmiş ise de, davalı şirketin, özensiz ve kötü yönetiminden dolayı şirkete yönetim kayyımı atanması gerektiğini, davalı şirketin hakim pay sahipleri/yönetim kurulu üyeleri tarafından, müvekkiline karşı baskıcı bir yapı sergilendiğini, hem davalı şirketin kötü yönetildiğini, hem de müvekkilinin davalı şirketten herhangi bir kâr elde etmesinin sistematik bir şekilde engellendiğini, davalı şirketin hâkim pay sahipleri olan … Ailesi fertlerinin almış olduğu usulsüz, hukuka ve iyi niyet kurallarına aykırı kararlar ile şirketin ana sözleşmeye uygun faaliyetleri yerine getirmesine engel olunduğunu, hem yönetim kurulunda hem de pay sahibi konumunda yer alan … ailesi fertlerinin almış olduğu kararların amacının, şirketin iyi yönetilmesini sağlamak değil, müvekkilinin davalı şirketten herhangi bir kâr veya fayda elde etmesini engellemek olduğunu, Her ne kadar TTK’de ve genel hükümlere göre TMK’de anonim şirketlere yönetim kayyımı atanmasına yönelik herhangi bir hüküm yer almasa da somut uyuşmazlığın hal ve şartlar ele alındığında, davalı şirketin hakim pay sahipleri tarafından yönetilmesine devam edilmesinin şirketin tabiri caizse bir uçuruma sürüklenmesine sebebiyet vereceğini, yönetim kayyımı atanmasının talep edilmesindeki asıl amacın, şirketin daha fazla yük altına girmemesi olduğunu, dava dilekçesinin ” olaylar ” ve “iddialarımız” kısmında etraflıca açıklandığı üzere huzurdaki dava neticeleninceye kadar hâkim pay sahiplerinin şirketi zarara uğratacak eylemlerine devam edeceğini, şirketi zarara uğratacak olası eylemlerden dolaylı olarak müvekkilinin de etkileneceğini ve halihazırda elde edemediği kâr ve faydadan yoksun kalmaya devam edeceğini, bununla beraber taraflar arasındaki uyuşmazlığın uzun zamandır süregeliyor olması ve diğer ortaklar tarafından sistematik olarak keyfi ve usulsüz işlemlerin yapılmasının, davanın yargılama sürecinde şirketin ve dolayısıyla müvekkilinin zarara uğrayacağını açıkça gösterdiğini, Bu çerçevede; fiktif faturalar düzenletilerek … başta olmak üzere grup şirketlerine yapılan ödemeler, grup şirketleri ile ve bizzat …’ın maliki olduğu taşınmazların kiralanmasına ilişkin olarak yapılan sözleşmelerin piyasa rayicinin çok üzerinde olması, şirketin açıkça sömürülme aracı olarak kullanılması, şirket Finansal Tablolarının usulsüz olarak düzenlenmesi, müvekkili …’nin davalı şirket Genel Müdürü olmasına rağmen şirketle ilgili karar alma mekanizmasının şirket haricinde başkaca kişiler eline bırakılması, şirket denetimlerinin usulüne uygun olarak bağımsız ve tarafsız bir şekilde yapılmaması, davalı şirketin yönetsel ve mali her türlü konuda kendi iradesiyle bağımsız bir şekilde iş ve işlem yapmasının engellenmesi, şirketin kaderinin … ve …’ün iradesine bağlanması göz önüne alındığında şirketin daha da kötü duruma düşmesinin engellenmesi amacıyla tedbiren şirkete yönetim kayyımı atanması gerektiğini belirterek, İlk derece mahkemesinin 20/09/2021 tarihli ihtiyati tedbir ret kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasına, yeniden hüküm tesis edilerek davalı şirkete dava süresi boyunca yönetim kayyımı atanmasına, davanın bir bütün olarak kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Talep, şirketin haklı nedenle fesih ve tasfiyesine, bu talebin yerinde görülmemesi halinde karar tarihine en yakın hisse rayiç bedeli karşılığında davacının şirketten çıkmasına karar verilmesi davasında, tedbiren dava süresince şirkete yönetim kayyımı atanması istemine ilişkindir. Mahkemece talebin reddine karar verilmiş, karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. 6100 sayılı HMK’nın 389. maddesine göre mevcut durumda meydana gelecek bir değişme nedeniyle gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında tedbir kararı verilebilir. 6100 sayılı HMK’nın 390. maddesine göre de: Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır. Şirketlerde asıl olanın, ortakları tarafından alınan kararlar ile belirlenen yöneticiler tarafından yönetilmesidir. Davalı şirkette organ boşluğu bulunmamaktadır. Dava yöneticinin azli veya sorumluluğu davası da değildir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık yargılamayı gerektirmekte olup, talep ve karar tarihi itibariyle yargılamanın bulunduğu aşama itibariyle davacı iddialarının yaklaşık olarak ispatının sağlanamadığı anlaşılmakla, davacı tarafça ileri sürülen istinaf sebepleri yerinde değildir. Açıklanan nedenlerle, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf talep eden tarafından yatırılan 162,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf talep edenden alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcı, istinaf aşamasında peşin olarak yatırıldığından, yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden taraf üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince tarafa tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 01/12/2021 tarihinde HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.