Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/2070 E. 2021/1693 K. 25.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2070
KARAR NO: 2021/1693
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/06/2020
DOSYA NUMARASI: 2019/1621 D. İş – 2020/15 Karar
TALEP: İhtiyati Hacze İtiraz
KARAR TARİHİ: 25/11/2021
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Talep eden alacaklı vekili talep dilekçesinde özetle; 10.792.405,54-TL nakit, 1.600,00-TL gayrinakit olmak üzere toplam 10.794.005,54-TL tutarındaki alacağın tahsilinin temini için borçluların borca yeter menkul, gayrimenkul malları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarının ihtiyaten haczine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesinin 07/01/2020 tarihli kararı ile; “…1.600,00-TL bedelli ve teminat amaçlı gayrinakdi kredi alacağı dışındaki diğer alacak kalemi niteliğindeki 10.792.405,54-TL kısım yönünden alacak rehinle temin edilmediği gibi, muaccel halde olmakla bu kısım yönünden yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler gözetildiğinde ihtiyati haczin kabulü mümkündür. Ancak bu çerçevede muaccel olmayan, teminat amaçlı verilen gayrinakdi kredi niteliğindeki miktar ile ilgili ayrıca değerlendirme yapılmalıdır. Buna göre bu alacağın rehinle temin edilmemiş olması ve mevcut kanıtlara göre gayrinakdi alacak (teminat) bir riskin üstlenilmesi niteliğinde olmakla, muaccel para alacağı sayılması hukuken mümkün olmadığından, (Yargıtay İçtihadı Birleştirme HGK 27/12/2017 tarih 2016/1 E. 20176 K. sayılı kararı,) 1.600,00-TL gayrinakdi alacak için ihtiyati haciz talebinin kabulü mümkün değildir. ” gerekçeleri ile; ” 1-1.600,00-TL gayrinakdi alacak için ihtiyati haciz isteminin reddine, yanlız 10.792.405,54-TL nakdi alacak için alacağın rehinle temin edilmemiş olması ve mevcut kanıtlara göre istem kanuna uygun görülmüş olmakla 10.792.405,54-TL alacağın teminatsız olarak İİK’ nin 257/1 maddesi gereğince borçluların menkul ve gayrimenkul malları ile üçüncü şahıslardaki hak ve alacaklarından borca yetecek miktarın İcra ve İflas Kanunun koyduğu sınırlar içinde (Tahsilde tekerrür olmamak üzere) İHTİYATEN HACZİNE, … ” karar verilmiş olup; verilen karara karşı borçlular tarafından itiraz kanun yoluna başvurulmuştur. İhtiyati hacze itiraz eden … vekili 22/01/2020 havale tarihli dilekçesinde özetle; müvekkilinin adresinin de Düzce olup, tacir olmadığını, taraflar arasında geçerli bir yetki sözleşmesi bulunduğunun kabul edilemeyeceğini, talep yönünden yetkili mahkemenin Düzce Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, karşı taraf bankanın ihtarnamesine süresi içinde itiraz edildiğini, bu nedenle İİK m.68/1-b maddesindeki şartların oluşmadığını, takibe konu alacağın rehinle temin edildiğini, ihtiyati haciz kararı verilen kredi sözleşmesinin 12/07/2017 tarihli genel kredi sözleşmesi olduğunu, ancak 25/04/2018 tarihinde yapılandırma yapılarak bu kredi sözleşmesinin tasfiye edildiğini, müvekkilinin bu kredi sözleşmesinde kefil olarak yer almadığını, tecdit sözleşmesinde kefilin imzasının bulunmaması halinde artık borçtan kefilin sorumlu tutulamayacağını belirterek, ihtiyati haciz kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İhtiyati hacze itiraz edenler …, … 22/01/2020 havale tarihli dilekçesinde özetle; söz konusu takipte Düzce Mahkemelerinin ve İcra Dairelerinin yetkili olduğunu, asıl borçlu … A.Ş hakkında Düzce 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/215 esas sayılı dosyasında 06/01/2019 tarihli ara karar ile, İİK m. 287 gereğince 3 ay süreyle geçici mühlet verildiğini, geçici mühlet süresi içerisinde ihtiyati haciz kararının uygulanabilmesinin mümkün olmadığını, borç, ipotek veya rehin ile teminat altına alınmış ise müteselsil kefiller için de ipotek paraya çevrilmeden ihtiyati haciz kararı verilemeyeceğini, ortada şeklen geçerli bir kefalet sözleşmesinin bulunmadığını, TBK’nın 586. maddesi gereğince kefil için takip yapılabilmesi borçlunun ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerektiğini, bu nedenle asıl borçlu ve kefillere ihtarname tebliğ etmeksizin doğrudan icra takibine başlanmasının mümkün olmadığını belirterek, ihtiyati haciz kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Alacaklı vekili 13/02/2020 tarihli ihtiyati hacze itiraza cevap dilekçesinde özetle; yetki sözleşmesine istinaden “İstanbul Mahkemeleri” nin yetkili olduğunu, itiraz eden borçlunun, kredi borcunu ayrıca müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla üstlendiğini, kefillerin, kefalet limitleri ve kendi temerrütlerinin hukuki sonuçlarından sorumlu olduğunu, tesis edilen ipoteğin, kefaletin teminatı olmadığını, İİK m.45 maddesinin sadece asıl borçlu hakkında ” rehine müracaat zorunluluğu” getirdiğini, müteselsil kefiller hakkında bu hükmün uygulanmasının söz konusu olmadığını, alacağın esasına, mevcudiyetine ilişkin sebeplerle ihtiyati haczin kaldırılmasının talep edilmeyeceğini, …’ in genel kredi sözleşmesini müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, itiraza konu borcun vadesinin geldiğini ve rehinle temin edilmediğini belirterek, ihtiyati hacze itirazın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 26/06/2020 tarih ve 2019/1621 D. İş – 2020/15 Karar sayılı Ek Kararı ile; “… Buna göre taraflar arasında varlığı tartışmasız olan kredi sözleşmesindeki yetki şartına göre “İstanbul Mahkeme ve icra dairelerinin yetkili” olarak kararlaştırıldığı, yapılan yazılı sözleşmenin dahi tüm taraflarca imza altına alındığı açıktır. 6100 sayılı HMK’nın 17. maddesinde “Tacirler veya kamu tüzel kişileri aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşme ile belirlenen bu mahkemelerde açılır.” hükmü düzenlenmiştir. Anılan yasal düzenleme karşısında yetki sözleşmesi tacirler veya kamu tüzel kişileri arasında yapıldığı takdirde geçerlidir. Hal böyle olunca alacaklının yetki sözleşmesi gereği asıl borçlu şirket yönünden ihtiyati haczi, mahkememizden talep etmesi ve mahkememizce bu yönde karar verilmesi usule uygun olduğu gibi 6102 sayılı TTK m.7 hükmü nedeniyle, mahkememiz kefiller aleyhine verilen ihtiyati haciz yönünden dahi yetkilidir. Bu çerçevede mahkememizin yetkisine yönelik itirazda bulunan borçluların itirazların reddi gerekmiştir. Yine itiraz edenlerin itiraz edene ait taşınmaz ile ilgili ipotek tesis etmiş olması nedeniyle dahi ihtiyati hacze yönelik itirazların kabulü mümkün değildir. Yargıtay uygulamasında dahi kabul olunduğu üzere İİK’nın 257/1. maddesi gereğince rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklarıyla diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir. Aynı Kanun’un 45. maddesi hükmüne göre, rehinle temin edilmiş bir alacağın borçlusu iflasa tabi şahıslardan olsa bile alacaklı, yalnız rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapabilir. 6098 sayılı TBK’nın 586. maddesi uyarınca da kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak, bunun için borçlunun, ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir. Bu çerçevede verilen ipotekler ancak hangi borçlu için verilmiş ise o borçludan talep olunan alacak miktarı açısından düşümü yapılarak bu çerçevede ihtiyati haciz kararının verilmesi gerekli ve mümkündür.Bu yönü itibari ile itiraz eden kefil borçlular, kredi borcunu kefil sıfatıyla üstlenen kişi konumunda olduğundan ve kefilin borcunu teminat altına alan ipotek mevcut olmadığından talep edilen alacak miktarının tamamından itiraz edenler sorumlu olduğu gibi İİK m.45 hükmü de kefiller yönünden ihtiyati haciz talep edilmesine engel oluşturan bir düzenleme değildir. Zira bu düzenleme ancak, asıl borçlu yönünden şartlar oluştuğu takdirde ihtiyati haciz kararı verilmesine engel olabilecektir. O halde bu yöne ilişkin tüm itirazların dahi reddi gerekmektedir.
İtiraz eden …, … ve … LTD. ŞTİ. asıl borçlu hakkında konkordato başvurusunda bulunulduğundan ve geçici mühlet verildiğinden dolayı ihtiyati haciz kararının kaldırılması gerektiğini ileri sürmüşlerdir. Ne var ki İİK m. 294 f.1 hükmü sadece mahkemelerce verilen ihtiyati haciz kararlarının uygulanmasına engel oluşturur. Bir başka deyişle geçici mühlet verilmiş olması, mahkemelerce somut olayda olduğu üzere şartları oluştuğu taktirde ihtiyati haciz kararı verilmesine engel değildir. Nitekim ihtiyati haciz şartları oluşmuştur. Bu nedenle bu yöne ilişkin tüm borçluların itirazlarının kabulü mümkün bulunmamıştır. Yine itiraz eden …’ın borçluluk sıfatının dayanak kredi sözleşmesinde bulunmadığına dair iddiası önem arz etse dahi bu iddia ancak menfi tespit davasında ileri sürülebilecek bir talep olduğundan bu yöne ilişkin itirazın dahi kabulü mümkün görülmemiştir. İtiraz edenlerin diğer talebi ihtiyati hacze konu borcun muaccel olmadığına ve geçerli bir kefalet sözleşmesi bulunmadığına yöneliktir. Mahkememizce ihtiyati haciz kararı verilebilmesi açısından rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir alacağın mevcudiyeti, İİK m.257 hükmü uyarınca anlaşıldığından ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için başkaca şartın gerçekleşip gerçekleşmediği ise araştırılamaz. O halde dayanılan belgelerin içeriği karşısında borçlunun mal kaçırma gibi bir durumu bulunmasa dahi ihtiyati haciz kararı verilebilmesine yasal bir engel bulunmadığı gibi yukarıda açıklanan nedenlerle yoklukta karar verilmesine de engel hal bulunmamaktadır. Bu yana ilişkin tüm itirazların da reddi gerekir. Yine itiraz eden gerçek kişilerin, ihtiyati hacze esas hesap kat ihtarı ve hesap özetinde bildirilen miktarlara itiraz edilmesi önemli olmakla birlikte bu talepler ile ilgili hususlar gerekirse menfi tespit davasına konu olabilecek niteliktedir. Bu nedenle bu yöne ilişkin itirazların kabulü mümkün değildir. Esasen ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için İİK m. 258 hükmünde belirtildiği üzere “kanaat getirecek” deliller gösterilmesi yeterlidir. Nitekim Yargıtay uygulamasında da kabul olunduğu üzere dayanak belgeler incelenmiş olup bu belgelere göre ” alacaklı banka ile asıl borçlu arasında imzalanmış bulunan genel kredi sözleşmesine, diğer borçlu eş müteselsil kefil olmuş ve işbu sözleşme çerçevesinde tahakkuk eden alacak tutarları için borçluya hesap kat ihtarı gönderilmiştir. Hesabın kat edilmesi, kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın muacceliyeti için yeterlidir, ayrıca ihtarın tebliği şartı aranmaz. Asıl borçluya gönderilen ihtar, borçlunun temerrüdünün yanı sıra, 6098 sayılı TBK’nın 586’ncı maddesinde öngörülen müteselsil kefilin takibi koşullarının gerçekleşmesi bakımından da gerekli bir unsurdur. Bu itibarla, mahkemizce yukarıda da açıklandığı üzere, kat ihtarının alacağı muaccel hale getirdiği ve ayrıca ihtarın tebliğinin gerekmediği, TBK’nın 586. maddesine göre de borçluya gönderilen kat ihtarnamesinin sonuçsuz kalması halinde müteselsil kefil hakkında da ihtiyati haciz talep edilebileceği ve İİK’nın 257. madde koşullarının oluştuğu” nazara alınmalıdır. (Yargıtay 11. H.D 2016/13792 Esas 2016/9336 Karar) Bu açıdan alacağın muaccel olmadığına yönelik itirazların kabul edilmesi mümkün değildir. Alacaklı vekili, dayanak belgeler çerçevesinde ihtiyati haciz talep etmiş olup belge içeriklerine göre kefiller sıfatıyla genel kredi sözleşmesini imzalamış olmakla birlikte bu noktada itiraz eden … eşinin dahi usulüne uygun rızasının var olduğu, yine kefilin sözleşmeyi el yazısı ve imzası ile sözleşmeyi onayladığı, borç miktarının dahi açıkça yazıldığı anlaşılmaktadır. 6098 sayılı TBK ‘ nun m.584 hükmü gereği, kefil olan … yönünden, kefilin eşinin usulüne uygun yazılı rızasının da varlığı karşısında kefil ihtiyati hacze konu miktarın tamamından sorumludur. Yapılan açıklamalar karşısında itiraz edenlerin itirazlarının yasal dayanağı bulunmadığından, itiraz eden tüm borçluların itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.” gerekçeleri ile; ” 1-İtiraz edenlerin tüm itirazlarının REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, borçlu … vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: İhtiyati hacze itiraz eden borçlu … vekili istinaf dilekçesinde özetle; İhtiyati haciz talebinin yetkili mahkemede yapılmadığını, yetkili mahkemenin Düzce Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, itiraz edenin adresinin Düzce olduğunu, taraflar arasında geçerli bir yetki sözleşmesinden bahsetmenin mümkün olmayıp, itiraz edenin tacir olmadığını, İİK. m. 68/b maddesi 1.2.3. ve 4. fıkraları gereğince, alacaklı bankanın borçluya keşide ettiği ihtarnameye 30 gün içerisinde itiraz edilmesi halinde muaccel borçtan bahsedilemeyeceğini, karşı taraf bankanın Beşiktaş … Noterliğinin 05.10.2018 tarih … yevmiye sayılı ihtarnamesine süresi içerisinde Düzce … Noterliğinin 19.10.2018 tarihli … yevmiye sayılı ihtarnameye cevabı ile itiraz edildiğini ve bu nedenle İİK m.68/1-b maddesindeki şartların oluşmadığını, Takibe konu alacağın rehinle temin edilmiş bir alacak olduğunu (a-Balıkesir Susurluk … parsel sayılı taşınmaz alacaklı banka lehine 1.000.000,00 USD bedelli birinci derece birinci sıra ipotek, b-Aynı yer alacaklı banka lehine 4.000.000,00 TL bedelli ikinci derece birinci sıra ipotek, c-Düzce merkez … … ada … parsel 13/1/2/3/4 nolu bağımsız bölümler üzerinde alacaklı banka lehine 5.000.000,00 TL bedelli birinci derece biri sıra ipotek), bu nedenle İİK m. 45/1 maddesi gereğince genel haciz yolu ile takip yapılamayacağını ve ihtiyati haciz kararının hüküm fıkrasının 1. maddesinde belirtilen “alacağın rehinle temin edilmemiş olması” şartının yerine gelmediğini, Davalı banka ile asıl borçlunun, işbu takibe dayanak yapılan kredi sözleşmesine konu kredi ile ilgili 25.04.2018 tarihinde yapılandırma yaparak bir önceki krediyi tasfiye ettiğini, bu yapılandırma üzerine asıl borçlu ile 25.04.2018 tarihli yeni bir kredi sözleşmesi yapıldığnı, davacının bu yeni kredi sözleşmesinde kefil olarak yer almadığını, tecdit sözleşmesinde kefilin, imzasının bulunmaması halinde artık borçtan kefilin sorumlu tutulamayacağını, bu nedenle müvekkilinin borçlu sıfatının söz konusu olmadığını, mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına ve itirazlarının kabulü ile müvekkili hakkında verilen ihtiyati haciz kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep, ihtiyati haciz kararının kaldırılması istemine ilişkindir. Alacaklı banka vekilince, asıl borçlu … A.Ş ile aktedilen genel kredi sözleşmesi uyarınca kullandırılan kredi borcunun ödenmemesi üzerine hesabın kat edilerek borçlulara ihtarname tebliğ edildiği, ihtarname tebliğine rağmen borcun ödenmediği belirtilerek, kredi sözleşmelerinde müteselsil kefil olan borçlular yönünden ihtiyati haciz kararı verilmesi talep edilmiştir. Mahkemece, gayrinakdi alacak yönünden ihtiyati haciz isteminin reddine, nakti alacak yönünden kabulüne karar verilmiş, borçlular …, … ve … vekillerince karara itiraz edilmiştir. Mahkemenin 26/06/2020 tarihli ek kararı ile, itiraz edenlerin tüm itirazlarının reddine karar verilmiş, işbu karara karşı … vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İhtiyati haciz kararı verilebilmesi için İİK’nın 257.maddesindeki şartların oluşması gerekir. İİK’nın 257/1.maddesine göre, rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı… ihtiyati haciz talebinde bulunabilir.İİK’nın 258/1. Maddesinin 2. cümlesine göre: “İhtiyati haciz kararı verilebilmesi için alacaklı, alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek delilleri göstermeye mecburdur.” Bu madde uyarınca İhtiyati haciz talep eden, İİK’nın 257/1. Maddesi kapsamında bir para borcunun alacaklısı olduğunu, borcun rehinle temin edilmediğini ve borcun vadesinin gelmiş olduğunu yaklaşık olarak mahkemeye kanaat getirecek tarzda ispat etmek durumundadır. Yine 6098 sayılı TNK’nun 586/1 maddesi “Kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak, bunun için borçlunun, ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir.” hükmünü içermektedir. Somut olayda; talebin dayanağını teşkil eden Genel Kredi Sözleşmesinin 5.2 maddesinde, müşteri ve kefillerin, sözleşmenin uygulanmasından doğacak her türlü uyuşmazlıkta …İstanbul Mahkeme ve icra dairelerinin yetkisini kabul ettikleri dikkate alındığında, istinafa konu kararı veren mahkeme talep yönünden yetkilidir. Taraflar arasında akdedilen kredi sözleşmesi, hesap kat ihtarı ve dosya kapsamına göre, yaklaşık ispat olgusunun gerçekleştiği, kredi hesabının kat edilerek, asıl borçlu ve kefillere tebliğ edildiği, hesabın kat edilmesi ile borcun muaccel hale geleceği, kat ihtarı tebliğinin muacceliyet değil temerrüt şartı olduğu, itiraz eden kefilin kefaletten doğan borcunun ipotekle temin edildiğine dair dosyada delil bulunmadığı, diğer borçlular vekilince ibraz edilen itiraz dilekçesinde, asıl borçlu şirket hakkında (konkordato) geçici mühlet verildiği beyanına göre kefile müracaat şartının da mevcut olduğu, sair itiraz sebeplerinin İİK’nın 265. maddesinde sayılan itiraz sebepleri arasında yer almadığı anlaşılmakla, ilk derece mahkemesince ihtiyati hacze itirazın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygundur. Açıklanan nedenlerle, itiraz eden … vekilinin, istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-İhtiyati hacze itiraz eden …’ın istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf talep eden tarafından yatırılan 162,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf talep eden taraftan alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcı, istinaf aşamasında peşin olarak yatırıldığından, yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden taraf üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 25/11/2021 tarihinde HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.