Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/2059 E. 2021/1648 K. 17.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2059 Esas
KARAR NO: 2021/1648 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/04/2021 Tarihli Ara Karar
NUMARASI: 2019/618 Esas 2021/658 Karar
BİRLEŞEN İSTANBUL 7. ATM 2004/77 ESAS SAYILI
DAVANIN KONUSU: Alacak – Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 17/11/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin … A.Ş.’nin %95 hissedarı iken şirketin iflasına karar verildiğini, iflas işlemleri devam ederken davacı ile davalılardan … ile arasında iflası istenilen … A.Ş. adına kayıtlı bulunan … isimli inşaat halindeki otelin % 50 hissesinin davalı …’e devri konusunda düzenlenen 12/06/2002, 30/08/2002 ve 06/01/2003 tarihli protokollerin amacının, iflas kararının kaldırılarak otelin yeniden hayata geçirilip işletmeye açılmasını sağlamak amacıyla %50 hissenin davacı tarafından davalı …’e devredilmesi olduğunu, anılan protokoller uyarınca davacının üzerine düşen tüm yükümlülüklerini yerine getirmesine rağmen davalı …’in edimlerini yerine getirmediğini, davalının kötüniyetli olduğunu, müvekkilince davalı …’e ihtarname keşide edilerek protokollerden doğan edimlerin yerine getirilmesinin istenilmesine rağmen yerine getirilmediğini, bunun üzerine davacı tarafından akdin feshedildiğini belirterek; 12/06/2002 ve 30/08/2002 tarihli sözleşmelerin feshine, davalının ödemiş olduğu tüm paraların mahkemece tespit edilecek yere tevdii karşılığında davalılara yapılmış şirket hisse devirlerinin iptali ile davacı adına hükmen tesciline, 05/09/2002 tarihli gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile düzeltme beyanlarına ilişkin sözleşmelerin feshine, 30/08/2002 vadeli 3.000.000-USD bedelli senet ile 03/04/2004 keşide tarihli 3.500.000,00-TL bedelli çekten dolayı borçlu olmadığının tespiti ile iptaline, tapu kayıtlarında … Bankası lehine yer alan ticari işletme rehinleri ile ipoteklerin banka alacağının temlikname ile davalı …’e temlik edilmiş olması nedeniyle kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesi ile, davacının ortağı ve yönetim kurulu başkanı olduğu … A.Ş.’nin hisselerinin %73’ünü …’e, %1 hisseyi müvekkiline ve %1 hisseyi …’a devrettiğini, … A.Ş.’nin 13/03/2003 tarihli TSG’de ilan edilen 09/01/2003 tarihli genel kurul toplantısında alınan ve şirket ana sözleşmesine eklenen kararla 30/08/2002 tarihli protokol ve ekleri ile bu tarihten önce imzalanan adi sözleşmelerin tüm içerikleri ile geçersiz sayılıp hiçbir bağlayıcılığının kalmadığını, davacının hiçbir geçerliliği kalmayan protokollere dayanarak talepte bulunamayacağını, davacının şirket ana sözleşmesi uyarınca üstlendiği edim ve yükümlülüklerini yerine getirmediğini, davacının kötüniyetli olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesi ile,taraflar arasındaki 12/06/2002 ve 30/08/2002 tarihli protokollerin yerine 06/01/2003 tarihli protokolün imzalanıp, ana sözleşme haline getirildiğini, ana sözleşmeye eklenen Ek 15. madde hükmü gereğince 30/08/2002 tarihli ve daha önceki yazılı anlaşmaların tümüyle iptal edildiğini, dolayısıyla iptal edilen sözleşmelere dayanarak iptal davası açılmayacağını, 06/01/2003 tarihli protokoldeki edimlerini yerine getirmeyenin esasen davacı olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … A. Ş. vekili cevap dilekçesi ile, davalı şirket hakkında açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili 10/03/2021 tarihli dilekçesi ile; davanın 17 yılı aşkın süredir devam ettiğini, müvekkilinin daha fazla mağduriyetine sebebiyet verilmemesi ve dava sonunda elde edilmesi kuvvetle muhtemel tazminat hakkının tehlikeye düşmemesi amacıyla dosyaya sunulan bilirkişi heyeti ek raporunda dava tarihi itibariyle belirlenen 19.938.978,08-TL asıl alacak ve bu alacağa dava tarihinden itibaren işletilecek avans faizinin de eklenmesi suretiyle oluşacak toplam alacağa yetecek miktarda, davalı …’in uhdesindeki ve üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarına, menkul ve gayrimenkullerine ihtiyati haciz konulmasının talep edildiğini, Mahkemenin 16/10/2020 tarihli ara kararında daha önce verilen ihtiyati haciz talebinin reddine ilişkin istinaf başvurusunun sonucunun beklenmesine karar verildiğini, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi’nin 2021/253 E. ve 2021/228 K. sayılı kararı ile ihtiyati haciz talebinin reddine yönelik ara kararına kaşı yapılan istinaf talebinin reddine karar verildiğini, 08/10/2020 tarihli ihtiyati haciz taleplerinin reddedilmemiş, bozma sonrası alınan bilirkişi raporunun yeni gelmiş olması , önceki red kararlarına karşı istinaf yoluna gidilmiş olması ve istinaf incelemesinin henüz sonuçlanmadığı bildirilerek istinaf kanun yolu başvurusunun sonucunun beklenmesine karar verildiğini, istinaf mahkemesi kararında da değişen durum ve koşullara göre her zaman ihtiyati haciz kararı verilebileceğinin belirtildiğini, son olarak alınan ek bilirkişi raporuyla da taleplerinin haklılığının ortaya çıktığını, bu nedenle değişen koşullar nedeniyle ihtiyati haciz talebinin kabulüne karar verilerek, ek bilirkişi raporu ile dava tarihi itibariyle belirlenen 19.938.978,03-TL asıl alacak ve bu alacağa dava tarihinden itibaren işletilecek avans faizinin de eklenmesi suretiyle oluşacak toplam alacağa yetecek miktarda davalı …’in uhdesindeki ve üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarına, menkul ve gayrimenkullerine ihtiyati haciz konulmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili 29/03/2021 tarihli beyan dilekçesi ile; dosya kapsamı ve Yargıtay kararları gereğince davacının pay değerini tazminat olarak talep edemeyeceği açık olmasına rağmen davacı tarafın ısrarla ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz talebinde bulunmakta olduğunu, bu taleplerin gerek Mahkemece gerekse Bölge Adliye Mahkemesince reddedildiğini, davacı tarafın dava dilekçesi ile, davalılara ait hisse devirlerinin iptaliyle kendi adına tesciline karar verilmesini talep ettiğini, bu durumda dava konusunun para alacağı olmaması nedeniyle ihtiyati haciz talep edilemeyeceğini, davacı taraftan Ankara’daki değişik icra dosyaları kapsamında alacaklı olmalarına rağmen davacıdan herhangi bir tahsilat yapılamamakta olduğunu, müvekkiline ait taşınmazların yaklaşık 90 yıldır kendi elinde olduğunu, müvekkilinin uluslararası ticaret yaptığını, mal varlığını kaçırmak gibi bir durumunun söz konusu olmadığını belirterek şartları oluşmayan ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ ARA KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 09/04/2021 tarih ve 2019/618 Esas sayılı ara kararında; “Mahkememizce talep, beyan dilekçeleri ve tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirilmiştir. Buna göre; dosya kapsamında sunulan deliller, temin edilen raporlar, daha önce Mahkememizce verilen kararlar, Yargıtay bozma ilamları, davanın yaklaşık 18 yıldır devam ediyor olması, dava konusunun niteliği ve miktarının tesbitinin yapılan yargılama sonucunda tesbit edilecek olması, bu aşamada İİK 257/2. maddesinde öngörülen şartların gerçekleşmediği gözönünde bulundurularak davacı tarafın ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilerek…”gerekçesi ile, Davacı tarafın ihtiyati haciz talebinin REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Yerel mahkemenin yukarıda esas numarası bildirilen dosyasına sunulan 10/03/2021 tarihli dilekçe ile davanın 18 yıldır devam ettiği, müvekkilinin daha fazla mağduriyetine sebebiyet verilmemesi ve dava sonunda elde edilmesi kuvvetle muhtemel tazminat hakkının tehlikeye düşmemesi amacıyla dosyaya sunulan bilirkişi heyeti ek raporunda dava tarihi itibariyle belirlenen 19.938.978,08-TL asıl alacak ve bu alacağa dava tarihinden itibaren işletilecek avans faizinin de eklenmesi suretiyle oluşacak toplam alacağa yetecek miktarda, davalı …’in uhdesindeki ve üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarına, menkul ve gayrimenkullerine ihtiyati haciz konulması talep edildiğini, Yerel mahkemece ihtiyati haciz talebinin reddine karar verildiğini, İhtiyati haciz talebinin reddi ve red gerekçeleri yersiz olup usül ve yasaya uygun olmadığını, İhtiyati haciz talebi hakkında daha önce verilen karar kesin hüküm niteliğinde bir karar olmadığını, değişen koşullara göre her zaman geçici hukuki koruma tedbirleri yönünden yeniden talepte bulunulmasına engel bir yasal düzenleme bulunmadığını, nitekim İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13.Hukuk Dairesi’nin 18.02.2021 tarih, 2021/253-E ve 2021/228-Karar sayılı kararında da değişen koşullara göre yeniden talepte bulunulabileceğinin belirtildiğini, mahkemece alınan ek bilirkişi raporunda alacak kesin olarak saptandığı ve dosyaya sunulan uzman raporları da bilirkişi heyeti raporunu destekleyici nitelikte görüşlerde bulunduğunu, bu durumlar değişen koşul olarak değerlendirildiğinden yeniden ihtiyati haciz talebinde bulunma zorunluluğu doğduğunu, Davalı …, yargılamanın devamı sırasında dava konusu şirket hisselerini 3.kişilere devrettiğini, bu husus 04/12/2008 tarihli ticaret sicil gazetesi içeriğinden anlaşılmakta olduğunu, Nitekim bu sebeple müvekkili HMK’nın 125/1 -b maddesinde ön görülen seçimlik hakkını kullanarak talebini adı geçen davalıya karşı tazminata dönüştüğünü, Dava devam ederken davanın konusunu oluşturan şirket hisselerini 3.kişilere devreden bir kişinin bu davranışı bile tek başına müvekkilinin hakkına kavuşmasını engellemeye yönelik kötü niyetli bir davranış olup İİK’nun 257/2.maddesindeki koşulun gerçekleştiğini gösterdiğini, Davalı …’in müvekkilinin 50.000.000 USD harcayarak yaptırdığı ve şirketin mal varlığına dahil ettiği oteli de elden çıkarmak suretiyle şirket mal varlığında çok ciddi azalmaya yol açtığı ve şirket ile birlikte şirket hisselerini de değersizleştirdiğini, hal böyle olunca Yargıtay’ın önceki bozma kararlarının adeta tekrarı niteliğindeki son bozma kararına da yerel mahkemece uyulmasından sonra davayı kaybedeceğini tahmin etmesi zor olmayan davalının elindeki tüm mal varlığını başkalarına devretme olasılığı çok yüksek olduğunu, böyle bir durumda ise müvekkilinin davayı kazansa bile alacağını tahsil edemeyeceği ve 18 yıllık hukuk mücadelesi boşa gideceğini, geçici hukuki koruma tedbirlerinin amacı, kötü niyetli davranışlara engel olmak ve yargılamanın sonucunun tehlikeye girmesini önlemek olduğunu, (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 20.12.2013 Tarih,21-1791/1676 sayılı Kararı) (Pekcanıtez Usul,Medeni Usul Hukuku Cilt III,15.Bası sh.2435 vd.) Yerel Mahkemenin istinaf ettikleri 09.04.2021 tarihli red kararının gerekçesi yerinde olmadığını, zira emsal Yargıtay Kararlarında da açıkça belirtildiği üzere alacağın miktarının tespitinin yargılama sonucunda belirlenecek olması, red gerekçesi yapılamayacağını, ihtiyati haciz taleplerinde yaklaşık ispat kuralı uygulanacağı Yargıtay’ın konuyla ilgili emsal kararlarında açıkça belirtildiğini, (Yarg.19.HD. 29.01.2009 T. 2008/11634-E,2009/512-K, Aynı Dairenin 29.01.2009 tarih 2008/11835-E, 2009/516-K sayılı Kararları) Davanın 18 yıldır devam etmesi ve adil yargılama süresinin çok fazla aşılması nedeniyle müvekkilinin hak ihlaline maruz kalması ve gelinen aşamada birbirini doğrulayan Yargıtay Bozma kararları karşısında davalının davayı kaybedeceği endişesiyle mevcut mal varlığını da azaltması yönünde girişimlerde bulunması kuvvetle muhtemel olduğundan ihtiyati haciz talebinin kabulüne karar verilmesi, ileride oluşabilecek mağduriyetin önlenmesi açısından son derece önem arz ettiğini, Zira Anayasa Mahkemesi emsal nitelikteki bir çok kararında 18 yıldan daha az sürmüş olan davalarda bile davaların niteliğine göre 5 yıl, 4 yıl, 8 yıl, 15 yıl gibi sürelerin yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikme sayıldığı ve bu nedenlerle Anayasanın 36.maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılama hakkının ihlal edildiğini açıkca kabul ettiğini, (Anayasa Mahkemesinin 06/05/2015 tarih 2013/2225 başvuru nolu ; 21/05/2015 tarih … başvuru nolu ; 10/06/2015 tarih … başvuru nolu ; 24/06/2015 tarih … başvuru nolu; 06/10/2015 tarih … başvuru nolu kararları) Yukarıda açıklandığı ve İstinaf Mahkemesi’nin gerekçeli kararında da belirtildiği üzere değişen koşul ve delil durumuna göre her zaman ihtiyati haciz talep edilebileceğini, gelinen aşamada dosya tekemmül ettiğinden, Mahkemenin vermiş olduğu talimat doğrultusunda bilirkişi kurulu tarafından ek rapor tanzim edildiğinden, müvekkilinin alacağı, dava tarihi itibariyle 19.938.978,03-TL asıl alacak olarak saptandığı ve bu alacağa dava tarihinden işletilecek avans faizinin eklenmesi öngörüldüğünü, Dosyaya sunulan bilirkişi ek raporu ile sunulan hukuki mütalaalar birbirini teyit etmekte ve müvekkilinin davadaki haklılığını ortaya koymakta olduğunu, İhtiyati haciz taleplerinde uygulanması gereken yaklaşık ispat kuralı gözetildiğinde bu durumun mevcut dosyada var olduğu çok açık bir şekilde gözlemlendiğini, başka bir anlatımla müvekkilinin alacağı yaklaşık ispat kuralının da ötesinde alınan uzman görüşleri ve bilirkişi heyeti raporuyla adeta kesin olarak saptandığını, hal böyle olunca somut olayda İİK’nun 257.maddesinde öngörülen şartlar gerçekleştiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesinin 09/04/2021 tarihli ara kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, HMK’nun 125/1.maddesine dayalı seçimlik hakkı tazminat yönünde kullanılmış olması karşısında bugüne kadar birbirini doğrulayan Yargıtay Bozma kararları ile müvekkilinin alacağının saptanmış bulunması da gözönünde bulundurularak İİK’nun 257 ve devamı maddelerinde öngörülen ihtiyati haciz koşulları gerçekleştiğinden fazlaya dair haklar saklı tutularak şimdilik 19.938.978,03-TL’ye dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi de hesaplanıp eklenmek suretiyle oluşacak 95.014.010,43-TL miktarındaki alacağa yetecek kadar davalı …’in gayrimenkul ve menkul malları ile 3.kişilerdeki hak ve alacakları üzerine ihtiyati haciz konulmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Asıl ve birleşen davalar, taraflar arasında düzenlenen protokole dayalı taşınmaz satış vaadi sözleşmelerinin iptali ile geçersizliğin tespiti, bu kapsamda verilen bono ve çeklerin iptali ile anonim şirket pay devrinin iptali ve davacı adına tescili istemlerine ilişkin davada TALEP:İhtiyati Haciz istemine ilişkindir. Mahkemece, 09/04/2021 tarih ve 2019/618 Esas sayılı ara kararı ile davacı tarafın ihtiyati haciz talebinin reddine karar verildiği, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İhtiyati haciz talebinin reddi ara kararının istinaf edilmesi üzerine dosyanın dairemize gönderilmek üzere hazırlanan istinaf formu tarihinden önce dosyanın karara çıktığı, 30/09/2021 tarih ve 2019/618 Esas – 2021/658 Karar sayılı karar ile karar verildiği dosya ve UYAP sistemi üzerinde yapılan inceleme sonucunda anlaşılmıştır. Buna göre ilk derece mahkemesince davanın esası hakkında karar verilmiş olduğundan istinafa konu ara karar yönünden istinaf incelemesi konusuz kalmıştır. Bu nedenle verilen ara kararın nihai kararla birlikte kanun yolu aşamasında değerlendirilmesi hususu saklı kalmak üzere, istinafa konu ara karar yönünden istinaf incelemesi bu aşamada konusuz kaldığından davacının istinaf başvurusu hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusu konusuz kaldığından davacının istinaf başvurusu hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 59,30 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 4-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 17/11/2021 tarihinde HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.