Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/2057 E. 2022/566 K. 06.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2057
KARAR NO: 2022/566
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TARİHİ: 08/09/2021
DOSYA NUMARASI: 2019/40 Esas – 2021/842 Karar
DAVA: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 06/04/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı tarafça sunulan dava dilekçesinde özetle; davacının, dava dışı … Tic. Ltd. Şti.’nin ortağı olduğunu; bu şirketin, davalılarca birlikte, kasten batırılması sonucu maddi ve manevi zarara uğradığını; davalılardan, maddi ve manevi zararların tazminine karar verilmesini; talep ve dava etmiştir. Davalılar … Tic. Ltd. Şti., … ve … vekilince verilen davaya cevap dilekçesinde özetle; davacının, dava dilekçesinde yer alan “sıfatsız, şahsiyetsiz, soysuz, namus yoksunu, dolandırıcı, portföy çalma, meşrep, ortak sevgili, kan davası” vs. Sözlerinden ötürü hakkınde resen İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı nezdinde suç duyurusunda bulunulmasını talep ettiklerini; taraflar arasında 2 yılı aşkın süredir devam eden davalarda bu eylemlerine ısrarla devam ettiğini; yargı sisteminin hantallığı ile kendisinin savcılık ve mahkeme ifadelerinden kaçması sebebiyle bu zamana kadar halihazırda basit yaralama, tehdit ve hakaret suçlarından herhangi bir ceza almadığını; davacının ceza almamasına krıminal kişiliği de eklendiğinde bu durumdan cesaret aldığını; suç oluşturan söz ve eylemlerine de devam ettiğini; davaya cevap dilekçesindeki ayrıntılı açıklamaları kapsamında haksız davanın reddine karar verilmesini; talep etmiştir. Davalı … Ltd. Şti. vekilince verilen davaya cevap dilekçesinde özetle; usulü ilişkin olarakdava dilekçesinde bulunan ve taraflarına yöneltilen “Uluslararası ihanet ve kalleşlik” ve “Uluslarası Emperyal Sermaye Şirketlerinin Emperyalist oyunları” suçlamaları ile şirketinin kasten batırılma iddialarının gerçeği yansıtmamakla birlikte, dilekçenin diğer bölümlerinde de görüleceği üzere davacı tarafından sayısız şekilde hukuki saygı çerçevesinin dışına çıkılarak hareket edildiğini; davacının, dilekçesinde davalı şirkete yönelttiği hakarete varan bu mesnetsiz iddialarının kabulünün mümkün olmadığını; bu nedenle, HMK 32. maddesi uyarınca işlem yapılarak dava dilekçesinin yeniden düzenlenmesi gerekçesi ile davacıya (1) haftayı aşmayacak şekilde süre verilmesini; ayrıca, esasa ilişkin olarak da davalı şirketin tasfiye aşamasında bulunduğunu; hakkındaki davanın tasfiye süresinin uzaması nedeniyle zarara sebebiyet vereceğini; davalı şirketin, davacı ile değil, davacının hissedarı ve müdürü olduğu … Dış. Tic. Ltd. Şti. ile ticari ilişkisinin bulunduğunu; bu nedenle, davalı şirket ile … arasında bu davaya konu olabilecek herhangi bir ilişki bulunmadığından, huzurdaki davanın, davalı şirket yönünden husumet yokluğu yönünden reddine karar verilmesini; esasa ilişkin olarak da haksız davanın reddine karar verilmesini; talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 08/09/2021 tarih ve 2019/40 Esas – 2021/842 Karar sayılı kararı ile; ” Yargılama önce Mahkememizin 2017/78 sayılı esasında görülmüş, yapılan yargılama neticesinde, “İncelenen tüm dosya kapsamına, tarafların iddia ve savunmalarına, göre; mahkemenin 07/06/2017 tarihli ara kararı kapsamında; davacıya, dava dilekçesi ve cevap dilekçelerinin adli yazışma usul ve esaslarına aykırı uygunsuz ve ilgisiz ibare ve cümleleri taşıdığından; HMK 32-(2). maddesi kapsamında yeni dava ve cevap dilekçesi düzenleyerek mahkemeye sunması hususunda (2) aylık kesin süre verildiği; davacı tarafından verilen 29/06/2017 kayıtlı yeni dava ve cevaba cevap dilekçelerinde davaya konu vakıaları ve talebiyle ilgili açıklamalarında; davada iddia sınırlarının dışına çıkılarak; davalılara karşı uygunsuz ve ilgisiz ibare ve cümlelerin kullanılmaya devam edildiği görülmekle; davacı tarafından, davalılar aleyhine açılan işbu davada; davacı tarafından düzenlenen dilekçelerin/ lâhiyaların gene adli yazışma usul ve esasalarına uygun düzenlenmediği; bu hususta, davacıya tanınan sürede yeni verilen dilekçesinin de aynı nitelikte bulunduğu görülmekle; iş bu davanın HMK.nun 32-(2). maddesi uyarınca; HMK.nun 114-(1). ve 115-(2). maddeleri kıyasen uygulanarak davanın usulden reddine, karar vermek gerekmiştir.” şeklindeki kanaat ile karar verilmiştir. Mahkememizin anılan kararının istinaf edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesinin 2018/1659 Esas ve 2019/166 Karar sayılı ilamı ile; “6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 32.maddesinde “Yargılamayı, hâkim sevk ve idare eder; yargılama düzeninin bozulmaması için gerekli her türlü tedbiri alır. Okunamayan veya uygunsuz yahut ilgisiz olan dilekçenin yeniden düzenlenmesi için uygun bir süre verilir ve bu dilekçe dosyada kalır. Verilen süre içinde yeni bir dilekçe düzenlenmezse, tekrar süre verilemez.” düzenlemesi yer almaktadır. Davalının imzalı dava dilekçesinde yer verilen ibarelerin, adli yazışmalarda ve özellikle mahkemelere verilen dilekçelerde yazılması alışılmış (mutad) olmayan, itiraz sınırlarını aşan, davanın aydınlığa kavuşması, hakkın ortaya çıkarılması yönünden etkisi ve yazılmasında zorunluluk bulunmayan gereksiz (icapsız) sözler olduğu görülmekle, mahkemece 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 32. maddesinde anlamını bulan “uygunsuz” evrak niteliğinde bulunduğu, sadece hukuki nedenlerin açıklanıp belirtilmek suretiyle yeniden düzenlenmesi halinde inceleneceği sonucuna varılarak, HMK 32/2. maddesi uyarınca tamamen davanın konusu içinde kalınarak hukuki itirazlarını içeren yeni bir dava dilekçesi yazması için kendisine uygun bir süre verildiği ve bu süre içinde davacı tarafça yeni bir dilekçe verildiği halde, yeni dilekçenin de önceki dilekçesinden farklı olmadığı , HMK 32 . Maddesinde anlamını bulan “uygunsuz” evrak niteliğinde kabul edilmesinde isabetsizlik yoktur. HMK 32. Maddesine verilen kesin süre içinde usulüne uygun dava dilekçesinin hazırlanmamasının yaptırımı ile ilgili Hukuk Muhakemeleri Kanunu’da bir düzenleme getirilmemiştir. Düzenleme yapılmamış olması her zaman kanun boşluğu anlamına gelmeyebilir. HMK 32. Maddesinin ikinci fıkrasına göre yapılan işlem, aslında hakimin davayı aydınlatma ödevi kapsamında yaptığı işlemdir. Davacı dava dilekçesini kendisine verilen süre içinde hazırlamadığına göre, dosya kapsamındaki deliller değerlendirilerek oluşacak sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerekmektedir. Aksine 6100 sayılı HMK’nın 119.maddesinin kıyas yolu ile uygulanmak suretiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi ve sorunun bu şekilde çözümlenmesinin yasanın amacına uygun düşmediği anlaşılmaktadır. Sonuç olarak, davacının istinaf başvurusunun kabulü ile, HMK 353/1-a-5. maddesi gereğince kararın kaldırılmasına, dosyadaki mevcut deliller kapsamında yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmesi gerektiği” kanaatiyle Mahkememizin 2017/78 Esas 2017/957 sayılı kararının kaldırılmasına dair karar verilmiş, yargılamaya Mahkememizin 2019/40 sayılı işbu esası üzerinden devam olunmuştur. Anılan kaldırma kararı sonrasında yapılan yargılama kapsamında Mahkememizin 03/07/2019 tarihli celsesinde davacı vekiline HMK’nun119/1-ğ maddesi uyarınca talep sonucunu her bir davalıya ilişkin talebi yönünden, ayrı ayrı açıklamak, hangi davalıdan hangi tutarda ve hangi sebebe dayalı olarak talebinin ne olduğunu belirterek talep sonucunu açıklaması için kesin süre verilmiştir.Davacı asil tarafından Mahkememizin 03/07/2019 tarihli anılan ara kararına istinaden talep sonucunu açıklamaya yönelik olarak 05/07/2019 tarihli beyan dilekçesi sunulmuş, dava dilekçesine benzer mahiyette beyanlar ileri sürülmüştür. ” açıklaması ile; ” Davacı, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.Davacı tarafça sunulan, karmaşık, anlam bütünlüğü olmayan, tamamlanmamış cümlelerden oluşan, ağırlıklı olarak itham, suçlama ve hakaret içeren dilekçelerden, maddi tazminat isteminin, hissedarı olduğu …Şti’nin davalılarca kasten, sahte senetlerle ve dolandırıcılık yoluyla batırıldığı, içinin boşaltıldığı iddiasına dayandırıldığı belirlenmiştir. Anılan dilekçelerin tetkikinden, davacı tarafça dava edilen zararın, dava dışı …Şti’nin uğradığını iddia ettiği zarara ilişkin olduğu, buna karşın davacının taleplerinin şirket müdürü olarak şirket adına değil, şahsı adına olduğu, davacı taraf iddiasına göre tazmini talep edilen tüm zararların dava dışı …Ltd. Şti’ne ait olduğu belirlenmekle davanın maddi tazminat istemi yönünden aktif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine dair karar vermek gerekmiştir. Manevi tazminat istemi yönünden ise, davacının şahıs varlığının, her bir davalı tarafından ne suretle ihlal edildiği, ne suretle saldırı gerçekleştirildiği, esasen somut hangi eylemin ihlal teşkil ettiği ispat yükü üzerinde bulunan davacı tarafından usulünce ispat edilememiş olmakla sübut bulmayan manevi tazminat isteminin reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.” gerekçeleri ile; ” 1-Maddi tazminat davasının aktif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine, 2-Manevi tazminat davasının sübut bulmadığından reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Eksik yargılama yapılarak karar verildiğini, dosyada mevcut olan delillere göre, müvekkili aleyhinde verilen kararın usulen hatalı olduğunu, mahkeme tarafından hiçbir şekilde bilgi, belge araştırması yapılmadan ve dava dilekçesinde belirttikleri hususlar değerlendirilmeden sadece aktif husumet yokluğu nedeniyle böyle bir karara varılmış olmasının hukuken yerinde bir karar olmadığını, çünkü yerel mahkemece müvekkilinin hukuki yararının bulunup bulunmadığı gözetilmeden ve buna dayalı olarak yargılamaya konu delillerin toplanmasına geçilmeden, yani kısacası işin esası hakkında bir inceleme yapılmadan böyle bir sonuca gidilmiş olmasının, kanuna aykırılık teşkil ettiği gibi Yargıtay kararları ışığında da bozma sebebi sayılacağını, ayrıca HMK m. 353/1-a hükmüne göre, mahkemelerce, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması halinde istinafta bozma sebebi sayıldığını, Bu yüzden yerel mahkemece hiçbir bilgi, belge araştırması yapılmadan ve dilekçelerinde belirttikleri hususlar değerlendirilmeden sadece eksik ve yersiz beyanlar (tanık beyanlarına ve bilirkişi incelemesine gerek duyulmadan) baz alınarak böyle bir sonuca varıldığını, yerel mahkemenin müvekkilinin itirazlarının hiçbirini gidermediğini, Verilen karar ile müvekkilin hak kaybına uğradığını, mahkemece verilen karar gereği, somut olaya bakıldığında; müvekkilinin … Tic. Ltd. Şti.’nin % 91 hissesinin sahibi olduğunu ve buna dayalı olarak da hak sahibi olup, hukuki yararının bulunduğunu, bu sebeple şirket adına tek karar alma yetkisine sahip olduğunun ortada olduğunu, çünkü bununla ilgili şirketin kredi borçlarından ötürü …’in şahsi olarak müşterek müteselsil borçlu olduğu borçlarından dolayı sorumluluk altında olmasına rağmen ve bu şekilde şirketin borcuna gelince ” … “, … ” … ” denildiğini, Yine aynı şekilde dosya kapsamında gerek bilirkişi incelemesi, tanık vs. delillere dayanmış bulunsalar da, mahkemece bir inceleme yapılmadığı gibi; gerek dosya kapsamına sundukları delilleri gerekse de Yargıtay kararları ışığında taleplerinin haklılığının net bir şekilde ortada olmasına rağmen bu şekilde müvekkilinin davasının hukuki dayanaktan yoksun bir şekilde mahkemece reddedilmesinin hem müvekkilinin acılarını iki katına çıkardığını, hem de hak kaybına neden olduğunu, AİHS’nin 6. maddesinde “adil yargılanma” başlığı altında adil ve aleni yargılanma, bilgilendirme, savunma, vekil tutma ve adaletin yararı gerektiriyorsa ücretsiz hukuki yardım alma, sorguya çekme veya çektirme, çevirmen yardımından yararlanma gibi hakların düzenlendiğini, bir mahkemeye veya yargı yerine başvurma hakkına getirilen kısıtlamanın meşru amaç izlememesi veya kullanılan araç ile gerçekleştirilmek istenen meşru amaç arasında makul bir orantılılık bulunmamasının sözleşmenin 6 (1). fıkrasıyla bağdaşmayacağının kabul edildiğini, belirttikleri hususlar ışığında da mahkeme tarafından, ileri sürdükleri talepler göz ardı edildiği için, müvekkilinin hak kaybı yaşamasına sebep olunduğunu, verilen kararın hukuka ve kanuna aykırı olduğunu, Mahkemece olayın hukuki takdir ve değerlendirilmesinde hataya düşülmesi nedeni ile davanın reddine dair kararın kaldırılarak, bu sefer istinaf mahkemesince davanın yeniden ve esastan incelenmesi ve davanın tümü ile kabulünü içeren yeni bir karar verilmesi için istinaf kanun yoluna başvurduklarını belirterek, İstinaf taleplerinin kabulü ile; istinaf incelemesinin duruşmalı yapılmasına, istinaf incelemesi sonucuna göre İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08.09.2021 tarih ve 2019/40 Esas – 2021/842 Karar sayılı “davanın aktif husumet nedeniyle reddine dair” kararının kaldırılarak, bu sefer istinaf mahkemesince davanın yeniden ve esastan incelenmesi ve davanın tümü ile kabulünü içeren yeni bir karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacı, dava dışı …Tic. Ltd. Şti.’nin ortağı olduğunu; davalılar tarafından şirketin kasten batırılması nedeniyle zarar gördüğünü ileri sürerek maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Mahkemece, maddi tazminat davasının aktif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine, manevi tazminat davasının sübut bulmadığından reddine karar verilmiş, karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanak ve gerekçe içeriğine göre, mahkemece ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, gerek maddi gerekse manevi tazminat istemi yönünden verilen kararların niteliklerine ve gerekçelerine göre, mahkemece yapılan inceleme ve araştırmanın yeterli olduğu, ilk derece mahkemesi hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 220,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 80,70 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 06/04/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.