Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/2043 E. 2021/1647 K. 17.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2043 Esas
KARAR NO: 2021/1647 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/09/2021 Tarihli Ara Karar
NUMARASI: 2021/530 Esas
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 17/11/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirketin elinde bulunan çakmak stoklarının alımı konusunda davalı şirket ile müvekkil şirket arasında satış sözleşmesi imzalandığını, imzalanan satış sözleşmesine göre; davalının ham madde ithalat borcunu ve sözleşmeye konu proforma faturadaki mallara ait ilk taksit ödemesini müvekkil şirkete ödemek şartıyla, malların tamamının davalıya tek seferde sevk edildiğini, davalının hakim ortağı … Holdingin yetkilisi ve aynı zamanda vekili olan …’ın müteaddit defalar vermiş olduğu sözler üzerine mal bedelinin davalı tarafından en azından dört eşit taksitte ödeneceğine (kabul anlamına gelmemek üzere) itimat edilerek malın sevkiyatının yapıldığını, söz konusu stokların davalıya fatura edildiğini, müvekkil şirket ile davalı arasında gerçekleşen çakmak ve ham madde ticaretine ilişkin olarak, davalı şirket teslim aldığı ürün ve ham madde bedelleri ile ürün ve ham madde yansıtma bedellerini müvekkil şirkete ödenmediğini, davalıya gönderilen Kartal … Noterliği’nin 02.11.2020 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile toplam 5.395.073,99 TL borcun ödenmesi talep edildiğini, akabinde davalı tarafından 03.12.2020 tarihinde 1.500.000 TL, 09.02.2021 tarihinde 1.500.000 TL kısmi ödemeler yaptığını, ödenmeyen kısım için davalıya Kartal …Noterliği’nin 03.05.2021 tarihli … yevmiye numaralı ihtarname gönderilerek bakiye borcun ödenmesi talep edilmiş ise de davalının ödeme yapmaya yanaşmadığını, davalının kalan borcunu ödememesi üzerine İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı icra takibi başlatıldığını, ancak davalı-borçlunun itirazı üzerine icra takibinin durduğunu, davalının icra takibine yaptığı itiraz haksız ve kötü niyetli olduğunu, dava konusu alacağın miktarının çok yüksek olması, davalıların yargılama süreci boyunca mal kaçırma ihtimallerinin bulunması nedeniyle davalı-borçluya ait her türlü taşınır, taşınmaz, hak ve alacağının 3.kişilere devrinin önlenmesi amacıyla öncelikle teminatsız olarak aksi takdirde asıl alacağın %15’i tutarındaki teminat karşılığında ihtiyati haciz kararı verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesi 03/09/2021 tarihli ara kararı ile, “İİK 257 maddesi; ”Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yerinde veya 3. Şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacakları ile diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir. Vadesi gelmemiş borçtan dolayı borçlunun muayyen yerleşim yeri yoksa, borçlu takiplerinden kurtulmak maksadıyla mallarını gizleme, kaçırma veya kendisi kaçmaya hazırlanır yahut kaçar yada bu maksatla alacaklının haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunursa ihtiyati haciz kararı verilebilir.” hükmünü içermektedir. İhtiyati haciz kararı verilebilmesi için davanın tam olarak ispatlanması gerekmez, bir kısım deliller mevcudu durumunda, yaklaşık ispat halinde de ihtiyati haciz kararı verilebilir. Somut talep açısından yaklaşık ispat koşulunun gerçekleştiği kanaatine varılmakla ihtiyati haciz talebinin kabulü ile davalı adına kayıtlı olan taşınır ve taşınmaz mallar ile 3. kişiler nezdindeki hak ve alacaklar üzerine dava konusu miktar ile sınırlı olmak üzere dava değeri üzerinden %15 teminat karşılığında ihtiyati haciz konulmasına…” gerekçesi ile, Davacının ihtiyati haciz talebinin kabulü ile alacağın rehinle temin edilmemiş olması ve mevcut kanıtlara göre istem kanuna uygun görülmüş olmakla; 2.434.049,61 TL alacak yönünden alacağın %15’ine tekabül eden 365.107,44 TL teminat karşılığında İİK’nun 257/1 maddesi gereğince davalının menkul ve gayrimenkul malları ile üçüncü şahıslardaki hak ve alacaklarından borca yetecek miktarının ihtiyaten haczine karar verilmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, her ne kadar mahkemece dinlenilmeden, ispata muhtaç hususta sadece bir fatura üzerinden karar verilmiş ise de itirazları ve beyanları sunma gereği hasıl olduğunu, bugüne kadar mahkeme heyetince salt fatura alacağına dayalı bir ihtiyati haciz talebinin kabul görmüş olduğu düşünülmese de, sadece müvekkili hakkında ortada hiçbir senet, ikrar veya ilam yokken verilen ihtiyati haciz kararının hukuka aykırı olduğunu, zaten yapılan mürafaa duruşmasında BA formlarını talep ederek faturanın varlığı konusunda bir araştırma dahi yapmadan haciz kararı vermiş olduğunu, kaldı ki müvekkili tarafından yapılan cari hesaptaki farklılığa dair ödemeler düşünüldüğünde, zaten bu denli yüksek bedelleri ödeyen bir şirketin mal kaçırma kastında olamayacağını, mahkemece sadece bir BA kaydına ve fatura suretine bakılarak bu denli yüksek bir meblağ için ihtiyati haciz kararı verilecekse yargılama yapmaya da gerek kalmayacağını, müvekkili ticari faaliyeti zarar görmemesi adına bu haciz bedelini de icra dosyasına yatırmış olmakla birlikte kaçmak ya da mal kaçırmak gibi bir düşünce de olmadığını, İİK 257 maddesi hükmünden de anlaşılacağı üzere ihtiyati haciz kararının verilebilmesi için kanunda belirtilen hallerin gerçekleşmesi gerektiğini, ancak müvekkili şirket aktif ticari faaliyetine devam eden, fabrika adresinde üretim yapan ve Türkiye’de tanınmış marka … çakmak markasının sahibi olduğunu, bu yönüyle mahkemece hangi kanaat doğrultusunda ihtiyati haciz kararı verilmiş olduğu anlaşılamamakla birlikte kararın hukuka aykırı olduğunu, müvekkil şirketin … markasıyla uzun yıllar boyunca sürdürmüş olduğu ticari faaliyeti çerçevesinde pazarda önemli ölçüde bir tüketici portföyüne sahip olduğunu, müvekkili şirket tarafından üretilen ürünlerin gerek kalitesi, gerekse reklam kampanyaları sonucunda piyasada oldukça bilindiği ve tercih edildiğini, … markasına sahip müvekkili şirketin ticari faaliyetine devam ettiği ve mal kaçırma, gizlenme, hileli hareketler içerisinde bulunma ihtimalinin bulunmadığının kabulü gerekmekte olduğunu, (19. HD. 09.10.2012 T. E:10039, K:14687, 19. HD. 25.09.2012 T. E:9509, K:13520 , 19. HD. 18.09.2012 T. E:5779, K:13069), sunulan içtihatlar mahkemece verilen usul ve yasaya aykırı kararın yerinde olmadığını açıkça ortaya koyduğunu, yargılama yapılmadan ve sunulan tek taraflı delille mahkemece bir kanaat oluşması yönünde bir durum varsa bu hususun tarafsızlık konusunda davalı taraf olarak bizleri şüpheye düşürmüş olduğunu savunarak, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın REDDİNE karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya tahmiline, iik 67/2 kapsamında kötüniyetli icra takibi yapan alacaklı aleyhine alacağın %20 sinden aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 13/09/2021 tarih ve 2021/530 Esas sayılı ara kararında; “İİK m.266 son cümle gereği; takip başlatılmış olduğundan talebin icra mahkemesince değerlendirilebileceği, Mahkememizce karar verilemeyeceği anlaşılmakla davalının ihtiyati haczin kaldırılması talebi konusunda karar verilmesine yer olmadığına…”gerekçesi ile, Davalının ihtiyati haczin kaldırılması talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesinin ihtiyati haciz kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Mahkemece işbu karara karşı itiraz dilekçesinin sunulması ile tarafların beyanlarının alınması için duruşma açılıp karara varılması gerekirken dosya üzerinden usul ve yasaya aykırı olarak bu kararın verilmesinin hatalı olduğunu, bu yönüyle verilen kararın kaldırılması gerektiğini, taraflar dinlenmeden yaklaşık ispat kuralı gerçekleşmeden ve somut deliller sunulmaksızın verilen kararın hatalı olduğunu, Öncelikle işbu mahkemece verilen ihtiyati haciz kararı usul ve hukuka aykırılık teşkil ettiğini, müvekkili şirketin İİK 257 maddesinde belirtilen şekilde vadesi gelmiş bir alacağı kaçırma gizleme kastı olmadığı gibi “.. Mah. … Sok. No…. Gebze KOCAELİ” adresindeki fabrikada faaliyetine devam etmekte, ticari hayatını sürdürmekte olduğunu, mahkemece neye istinaden müvekkili şirketin mal kaçırıp gizleneceğine yahut alacaklının haklarını hileli işlemlerle ihlal edeceğine dair kanıya varıldığının anlaşılamadığını, verilen kararın bu yönüyle hukuka aykırılık taşıdığı açık olmakla ihtiyati haciz kararının kaldırılması gerektiğini, mahkemece ihtiyati haciz kararına karşı itirazları incelenmediğini, derhal itirazın reddine karar verildiğini, İİK 257 maddesinin ” Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yerinde veya 3. Şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacakları ile diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir. Vadesi gelmemiş borçtan dolayı borçlunun muayyen yerleşim yeri yoksa, borçlu takiplerinden kurtulmak maksadıyla mallarını gizleme, kaçırma veya kendisi kaçmaya hazırlanır yahut kaçar yada bu maksatla alacaklının haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunursa ihtiyati haciz kararı verilebilir.” hükmünü içermekte olduğunu, Bu hükümden de anlaşılacağı üzere ihtiyati haciz kararının verilebilmesi için kanunda belirtilen hallerin gerçekleşmesi gerektiğini, ancak müvekkili şirket aktif ticari faaliyetine devam eden, fabrika adresinde üretim yapan ve Türkiye’de tanınmış marka … çakmak markasının sahibi olduğunu, bu yönüyle mahkemece hangi kanaat doğrultusunda ihtiyati haciz kararı verilmiş olduğu anlaşılamamakla birlikte kararın hukuka aykırı olduğunu, Müvekkili şirket … markasıyla uzun yıllar boyunca sürdürmüş olduğu ticari faaliyeti çerçevesinde pazarda önemli ölçüde bir tüketici portföyüne sahip olduğunu, müvekkili şirket tarafından üretilen ürünlerin gerek kalitesi gerekse reklam kampanyaları sonucunda piyasada oldukça bilindiği ve tercih edildiğini, … markasına sahip müvekkili şirketin ticari faaliyetine devam ettiği ve mal kaçırma, gizlenme, hileli hareketler içerisinde bulunma ihtimalinin bulunmadığının kabulü gerektiğini, Mahkemece işbu ihtiyati haciz kararı kesinleşmemiş bir borca istinaden verildiğini, faturaya dair bir alacağa karşı ihtiyati haciz kararı verilmesinin hatalı olduğunu, zira taraflarınca işbu borca konu edilen icra takibine itiraz edildiği ve takip durduğunu, davacı tarafa karşı müvekkili şirketin böyle bir borcu olmadığına dair yapmış olduğu itiraz sonucu yargılama yapılması gerektiğini, bu yönüyle faturaya ilişkin kesinleşmemiş bir borcun vadesi gelmiş gibi kabul edilerek ihtiyati hacze konu edilmesi açıkça hukuka aykırı olduğunu, Davaya konu faturalara ilişkin ihtiyati haciz kararı uygulamada karşımıza çıkmamakla birlikte işbu faturaların vadesi gelmiş bir borç gibi kabul edilemeyeceğini, bu haliyle mahkemece müvekkili şirketin mal kaçıracağına yahut kaçacağına dair şüpheye kanaate varmış olmasının somut verilerle desteklenmesi gerekmekte olduğunu, ancak halihazırda böyle bir durum olmadığı gibi müvekkili şirketin ekonomik olarak da ödeyemeyeceği meblağ ile karşı karşıya olmadığı da kabul edilmesi gereken bir diğer konu olduğunu, ancak ihtiyati haciz kararı ile bankalara işlenen haciz şerhi ile ticari hayatında itibar kaybı ve maddi akışların aksamasına neden olabileceğinden iş kaybı yaşayabileceği bu halde ticari mahvına sebep olunabileceğini, İhtiyati haciz kararı verilebilen hallerin; “***Kural olarak, ancak vadesi gelmiş olan yani «muaccel olan» alacaklar için ihtiyati haciz istenebilir.43 Bu kuralın ayrıkları (istisnaları) az sonra incelenecektir. a) Borcun muaccellik anı, «borcun istenebileceği veya ifa edilebileceği» anı ifade eder. Genellikle, ihtiyati haciz istemine konu edilen senetlerde «muayyen bir vade» öngörülmüş olduğundan, ihtiyati haciz istemi ile karşılaşan mahkemenin, ihtiyati haciz kararı verebilmek için «senedin vadesinin gelmiş olup olmadığını» araştırması gerekli ve yeterli’dir. Eğer, borç için bir «vade» öngörülmemişse, o zaman alacaklının ihtarı gerekir. Uygulamada, bonolara; «…bu bono (emre muharrer senet) vadesinde ödenmediği takdirde, sonraki bonoların da muaccel olacağı…» şeklinde konan «muacceliyet kayıtları»nın geçersiz olduğunu44 45hatırlatalım. Bu nedenle, «kambiyo hukuku ile bağdaşmadığı için» geçersiz olan bu kayıtlara dayanarak, henüz vadesi gelmemiş olan bu bonolar hakkında ihtiyati haciz kararı verilmemelidir. Eğer taraflar aralarında yaptıkları ayrı bir sözleşmede, «düzenlenen senetlerden birisinin vadesinde ödenmemesi halinde diğerlerinin de muaccel olacağını» kararlaştırmışlarsa, bu sözleşme gereğince günü (vadesi) gelmemiş olan senetler için de kanımızca ihtiyati haciz kararı istenebilmelidir. Vadesi gelmemiş borçtan dolayı ihtiyati haciz verilmesi, ayrık olarak öngörülmüş bir yoldur. Gerçekten, ancak şu hallerde, henüz muaccel olmayan yani vadesi gelmemiş bulunan bir borç için ihtiyati ****Vadesi gelmemiş borçtan dolayı ihtiyati haciz verilmesi, ayrık olarak öngörülmüş bir yoldur. Gerçekten, ancak şu hallerde, henüz muaccel olmayan yani vadesi gelmemiş bulunan bir borç için ihtiyati haciz istenebilir (İİK. mad. 257/II ) ****Borçlunun belirli yerleşim yeri olmaması halinde ihtiyati haciz kararı verilebileceği gibi Borçlunun «belirli bir yerleşim yeri olmaması», «hiç bir yerleşim yeri bulunmaması» anlamında değil, «yerleşim yeri sık sık değiştirmesi ve sabit bir yerleşim yeri edinmemesi» şeklinde anlaşılmalıdır. Alacaklının bu maddeye dayanarak ihtiyati haciz talebinde bulunması halinde, «borçlunun belirli bir yerleşim yeri bulunmadığı» hususunda mahkemeye kanaat getirmesi gerekir. Bunun için de, bu iddiasını, ilgili mahalle muhtarlığından, zabıtadan, ticaret odasından vs. alacağı yazılarla belgelendirmesi gerekir. *** Borçlunun, yükümlülüklerinden kurtulmak maksadı ile; a) Mallarını gizlemesi, b) Mallarını kaçırmaya hazırlanması, c) Kaçmaya hazırlanması, d) Kaçması, e) Alacaklının haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunması, gerekir.” şeklinde olduğunu, Yukarıda kanun maddesinden kaynaklanan hallerde ihtiyati haciz kararı verilebileceği açıkça belirtildiği, müvekkili şirkete karşı alınmış işbu ihtiyati haciz kararı yukarıda belirtilen hiç bir hali karşılamamakla birlikte açıkça hukuka aykırılığı ortaya koyduğunu, emsal içtihatlardan da anlaşılacağı üzere mahkemece müvekkili şirket aleyhine verilen ihtiyati haciz kararı usul ve yasaya aykırılık teşkil ettiğini, (19. HD. 09.10.2012 T. E:10039, K:14687, 19. HD. 25.09.2012 T. E:9509, K:13520, 19. HD. 18.09.2012 T. E:5779, K:13069, 19. HD. 15.09.2010 T. E:6468, K:9752 ) Mahkemece yaklaşık ispat kuralı dikkate alınmadığı, davacı tarafça herhangi delil yaklaşık ispata yarar somut veri sunulamamasına rağmen ihtiyati haciz kararı tatbik edildiğini, oysa yerleşik içtihatlarda yaklaşık ispat kuralına göre karar verilmesinin gerektiği, bunun da davacı tarafça dosyaya sunulan delilerden yola çıkılarak kararlaştırılabileceği belirtilmekte olduğunu, dosya kapsamı incelendiğinde de davacı tarafça ihtiyati haciz kararı verilebilecek delil sunulamadığını, (İstanbul BAM, 13. HD., E. 2021/931 K. 2021/858 T. 3.6.2021, İstanbul BAM, 43. HD, E. 2021/701 K. 2021/558 T. 29.4.2021) Yukarıda belirtilen tüm hususlar incelendiğinde dosya kapsamında ihtiyati haciz kararı verilebilecek somut bir durum oluşmadığını, faturaya dayalı işbu ihtiyati haciz kararının hukuka aykırı olduğu dolayısıyla ihtiyati haciz kararının kaldırılması yönünde itirazlarının, istinaf talebinin kabulüne karar verilmesini talep ettiklerini, Yaklaşık ispat kuralı gerçekleşmediği, davacı tarafça müvekkili şirket aleyhine ihtiyati haciz kararını gerektiren bir durum ispat edilemediğini, müvekkili şirketin ticari faaliyetine devam ederken bankalar nezdindeki hesaplarına haciz konulması icra daireleri aracılığıyla online satış siteleri dahil olmak üzere pek çok mecrada haciz talebi gönderilmesi müvekkili şirketin itibarını zedelemekle birlikte iş yapamayacak hale getirebilecek sonuçlar doğurabileceğini, müvekkili şirket belirtilen adresteki fabrikada faaliyetini devam ettirmekte ve mal kaçırmak, gizlemek veyahut hileli hareketler neticesinde davacıyı yanıltmaya çalışmamakta ve bu kanaati oluşturacak somut bir neden sunmadığını, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, itirazları ve emsal içtihatlar doğrultusunda İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/520 Esas sayılı dosyasında verilen ihtiyati haciz kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. İstinaf, ihtiyati haciz kararının kaldırılması talebi konusunda mahkemece verilen karar verilmesine yer olmadığına yönelik 13/09/2021 tarihli ara karara yöneliktir. Davacı tarafından davalı aleyhine 11/08/2021 tarihinde ihtiyati haciz talepli itirazın iptali davası açıldığı görülmüştür. Mahkemece davacının ihtiyati haciz talebi konusunda 03/09/2021 tarih ve 2021/530 Esas sayılı ara kararı ile, ihtiyati haciz talebinin kabulü ile 2.434.049,61 TL alacak yönünden alacağın %15’ine tekabül eden 365.107,44 TL teminat karşılığında İİK’nun 257/1 maddesi gereğince davalının menkul ve gayrimenkul malları ile üçüncü şahıslardaki hak ve alacaklarından borca yetecek miktarının ihtiyaten haczine karar verilmiştir. Davalı vekili 10/09/2021 tarihli dilekçe ile, ibraz edecekleri 2.434.049,61 TL’lik teminat mektubu karşılığında ihtiyacı haczin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece davalı vekilinin 10/09/2021 tarihli talep dilekçesi üzerine dosya üzerinden 13/09/2021 tarih ve 530 Esas sayılı ara kararı ile, İİK m.266 son cümle gereği; takip başlatılmış olduğundan talebin icra mahkemesince değerlendirilebileceği gerekçesiyle, davalının ihtiyati haczin kaldırılması talebi konusunda karar verilmesine yer olmadığına dair istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildiği ve bu kararın istinaf edildiği anlaşılmıştır. Davalı vekili ayrıca ihtiyati haciz kararına uyap sisteminden 14/09/2021 tarihinde gönderdiği dilekçe ile itiraz ettiği ve itiraz üzerine mahkemece 22/09/2021 tarihli tensip tutanağı ile itirazın duruşmalı incelenmek üzere duruşma günü verildiği ve 11/11/2021 tarihli duruşmada da itirazın reddine karar verildiği anlaşılmıştır. İhtiyati haciz, 6100 sayılı HMK’da düzenlenen ihtiyati tedbir kavramının bir türüdür. Her ne kadar İİK’da düzenlenmiş ise de; HMK’nın ihtiyati tedbire ilişkin hükümleri genel hüküm niteliğinde olduğundan ihtiyati hacze ilişkin taleplerde de uygulanacağı açıktır. Davalı vekilinin 10/09/2021 tarihli dilekçedeki talebinin teminat mektubu karşılığında ihtiyati haczin kaldırılması talebi HMK. 395/1 Maddesi kapsamında tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılması mahiyetindeki bir taleptir. Teminat karşılığında İhtiyati tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılması HMK’nın 395. maddesinde düzenlenmiş olup, 1. fıkrasında aleyhine ihtiyati tedbir kararı verilenin veya ihtiyati tedbir kararı uygulananın, mahkemece kabul edilecek teminatı göstermesi halinde, mahkemenin duruma göre tedbiri değiştirebileceği ve kaldırabileceği düzenlenmiştir. Söz konusu maddenin 2. fıkrasında teminatın tutarının 87. maddeye göre tayin edileceği, 3. fıkrasında itiraza ilişkin 394. maddenin 3 ve 4. fıkralarının uygulanacağı düzenlenmiştir. Söz konusu yasal düzenlemeler gözetildiğinde, teminat karşılığında tedbir kararının değiştirilmesinin veya kaldırılmasının istenebileceği, mahkemece bu konuda verilecek kararlara karşı itiraz edilebileceği düzenlenmiş olup, teminat karşılığında tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılması talepleri üzerine verilen kararlara karşı istinafa başvurulacağına ilişkin bir düzenleme yapılmamıştır. Aksine 395. maddenin 3. fıkrası ile itiraz hususunda 394. maddenin 3 ve 4. maddelerine yollama yapılmış olup, 394. maddede tedbire itiraz üzerine verilecek kararlara karşı kanun yoluna başvurulabileceğine dair 5. fıkraya yollama yapılmamıştır. Bundan da kanun koyucunun teminat karşılığında tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılması talepleri üzerine verilecek kararlara karşı sadece itiraz yolunu öngördüğü, bu kararlara karşı istinafa başvurulmasına imkan vermediği anlaşılmaktadır.HMK’nın 341. maddesinde “İlk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü halinde, itiraz üzerine veilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir.” denilerek hangi kararlara karşı istinaf başvurusunda bulunulabileceği hüküm altına alınmıştır. Bu nedenle mahkemece dava sırasında verilen ihtiyati haciz kararının değiştirilmesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulamayacaktır. Bu nedenle İDM.ce verilen 13/09/2021 tarihli mahkeme ara kararı istinafa tabi değildir. Davalı vekilinin ihtiyati haciz kararına yönelik itirazları konusunda duruşma açılarak dosya dairemize geldikten sonra yerel mahkemece 11/11/2021 tarihli duruşmada itirazın reddine istinaf yolu açık olmak üzere karar verildiği ve bu karar istinaf konusu olmadığından davalı vekilinin ihtiyati haczin şartlarına yönelik istinaf sebepleri dairemizce incelenmemiştir. Sonuç itibariyle, Mahkemece verilen ara karar istinafa tabi kararlardan olmadığından davalının istinaf dilekçesinin HMK 346, 352/1 maddeleri gereğince usulden reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 346, 352/1. maddeleri gereğince USULDEN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 162,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınması gereken 59,30.TL istinaf karar harcı istinaf aşamasında peşin olarak yatırıldığından, yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 17/11/2021 tarihinde HMK’nın 352/1. maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.