Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/2030 E. 2022/176 K. 02.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2030 Esas
KARAR NO: 2022/176 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/03/2021
NUMARASI: 2017/1304 Esas 2021/361 Karar
DAVA: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 02/02/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin, tıbbi mamuller sektöründe faaliyet gösteren bir şirket olduğunu, piyasada çok önemli pazar payları bulunan medikal şirketleri ile çalışmakta hatta ve hatta bazılarının distribütörlüğünü yaptığını, bu anlamda son olarak dünyanın en büyük medikal malzeme üreticilerinden olan …’in istanbul bölgesi ana distribütörlüğünü yürüttüğünü, iş bu distribütörlük anlaşması kapsamında, piyasadaki ürüne ihtiyacı olan hastaneler ve diğer sağlık kuruluşların ihtiyaç listesini alan müvekkil şirket söz konusu ürün ve cihazların satış fiyatının ve ne kadara mal olacağı bilgisini müşterilerine vererek, anlaşma olması durumun da, malları …ten alır ve İstanbul genelindeki hastanelere ve diğer sağlık kuruluşlarına satar ve bu satışlardan yaptığı tahsilatla, …’e olan borcunu öder ve kendisi bu satıştan olan komisyon ücretini almakta olduğunu, müvekkilin, müşteri portföyünün hemen hemen tamamına yakınını hastaneler oluşturmakta, ticari ilişkilerin çoğu da iş bu hastaneler ile gerçekleştirdiğini, davalı … A.Ş (… Hastanesi)’de, müvekkil şirketin büyük hacimli işler yaptığı şirket/hastanelerden biri olduğunu, dava konusu husumet yaşanıncaya dek, müvekkil ile … A.Ş (… Hastanesi) bire bir ticari ilişkiye girmiş, pey der pey ihtiyacı olduğu kadarı ile satış yapılmış ve bu ticari ilişkiden kaynaklı evraklar, faturalar, tahsilat makbuzları sürekli iki şirket arasında meydana geldiğini, davalı … A.Ş (… Hastanesi), 2014 yılında olağanın dışına çıkarak kısmi değil de, ihtiyacı olan Ortopedi Ameliyatı tıbbi ürünlere ilişkin olarak toplu bir alım yapma isteğini müvekkiline ilettiğini, ancak bu satıştan doğacak faturanın kendi himayesinde bulunan yavru ortak şirketi gibi kullandığı … Ltd. Şti. adına kesilmesini istediğini, söz konusu teklife, davalı … A.Ş ( … Hastanesi’nin sürekli çalıştığı ve güvendiği bir firma olması sebebi sıcak bakan müvekkil, ödemenin her halükarda … A.Ş (… Hastanesi ) tarafından veya onun garantörlüğünde yapılacağı kendisine iletildiği için, teklifi kabul ettiğini ve 18.07.2014 tarihli ve … sayılı faturayı ( EK-1 ) … Ltd. Şti. adına kesmiş ve söz konusu bu şirketten 17.12.2015 tarihli, 1.351.435,00-TL tutarlı, … seri numaralı … ait çek aldığını ve diğer davalı … A.Ş (… Hastanesi) yetkilisinin söz konusu bu çekin ön yüzüne kaşe imza yaparak ve ayriyeten de avalimdir yazarak garantör olduğunu, müvekkilde her zaman olduğu gibi bu çeki cirolayıp, mallan tedarik ettiği … verdiğini, ilgili faturada yer alan mallar … A.Ş (… Hastanesi )’ne teslim edildiğini ve ameliyatlarda kullanıldığını, ürünleri alan ve ameliyatlarında kullanan … A.Ş (… Hastanesi), 17.12.2015 tarihli çekin vadesi yaklaştığında, vade tarihinde söz konusu ödemeyi yapmasının güç olduğunu, birkaç ay daha kendilerini idare etmelerini müvekkilden rica ettiğini, hatta bu uğurda ertelemenin kabul edilmesi için, bankadan teminat mektubu verebileceğini dile getirdiğini ve hatta 17.01.2016 vade tarihli 1.393.435,00-TL tutarında keşidecisinin bizzat … A.Ş (… Hastanesi) olduğu senedi düzenleyip müvekkil şirkete verdiğini, bu vadeyi kabul etmeyen, aynı zamanda faturada ki malların üreticisi ve son ciranta olan …, 17.12.20 15-tarihli-çeki vadesinde ,bankaya ibraz ettiğini, ve söz konusu çekin karşılıksız çıktığını, bu durum üzerine, çek … tarafindan takibe konulduğunu, … A.Ş (… Hastanesi) ve yetkilisi tarafından da imza itirazı yapılıp, mahkemece kabul görmesinin ardından, müvekkil, davalıların ortak ve kötü niyetli hareketleri neticesiyle müvekkilinin zarara uğradığını, davalılar arasındaki iş bu ilişkinin tespit edilmesi ve tüzel kişilik perdesinin kaldırılarak her iki davalının da, söz konusu fatura ve cari ilişkiden sorumlu tutulmasının gerektiğini, Davalı … A.Ş (… Hastanesi), söz konusu ticari ilişkinin hiçbir adımında kendisini olmadığım iddia ederek borçtan kurtulmaya çalışıtığını, müvekkil şirketin ticari ilişki içinde olduğu kurumlardan biri olan davalı … A.Ş (… Hastanesi), ihtiyacı olan Ortopedi Ameliyatı tıbbi ürünler, yine bu şirketin talebi üzerine, 18.07.2014 tarihinde karşılandığını, yine … A.Ş (… Hastanesi) talebi üzerine, iş bu hastane tarafından kullanılan ve kullanılmakta olan ve müvekkil şirketçe, bu şirkete sevki yapılan ürünlere ilişkin faturalar, … Ltd. Şti adına düzenlendiğini, anılan uygulama neticesinde 18.07.2014 tarihli ve … sayılı fatura bedeli için, keşidecisinin … Ltd. Şti olduğu ve … A.Ş (… Hastanesi) çekin ön yüzünde avalinin işlendiği, 17.12.2015 tarihli, 1.351.435,00-TL tutarlı, … seri numaralı …’a ait çek, müvekkile teslim edildiğini, söz konusu çek vadesinde ödenmediği gibi, bu uğurda yapılan icra takibi neticesinde, tamamı ile dava konusu husumette olduğu gibi ticari rizikoyu sıfıra indirgemek için kurulmuş … Ltd. Şii’nin herhangi bir mal varlığına rastlanılmadığı gibi, aval olarak sorumluluğuna başvurulan diğer davalı … A.Ş (… Hastanesi) ise söz konusu avale ilişkin imzaya itiraz ederek, dava açmış ve bu dava neticesinde imzanın şirket yetkilisi …’e ait olmadığı tespit edilmiş ve … A.Ş (… Hastanesi), ahlaka, adaba ve hukuk kurallarını dolanarak baştan kuruduğu söz konusu bu plan ile ilgili borçtan dolayı ortaya çıkacak sorumluluktan kurtulmaya çalıştığını, yaşanan bu hadiselerden sonra, müvekkil şirket ile … A.Ş ( … Hastanesi) ile gerek telefonda yapılan harici görüşmelerde, gerekse de Üsküdar … Noterliğinin 14.09.2017 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesi (EK.-5 ) ile, söz konusu borcun kendilerine ait olduğu, keza makinelerin sevkinin kendilerine yapıldığı ve yine satışa konu ürünlerin kendileri tarafından ameliyatlarda kullanılmakta olduğuna dair beyanlarda bulunulsa da, söz konusu bu beyanlar davalı … A.Ş (… Hastanesi ) tarafından kabul görmediğini, 17.12.2015 tarihli, 1.351.435,00-TL tutarlı, … seri numaralı …’a ait çekin vadesini uzatmadıkları ve söz konusu çekten dolayı kendilerine karşı icra takibi yapıldığından mütevellit, her ne kadar ürünleri teslim almış olsalar da, bu ürünlere ilişkin ödemenin kendileri tarafından yapılmayacağını, muhatabının … Ltd. Şti olduğu, müvekkil şirkete bildirdiğini, bunun üzerine piyasada araştırma yapan müvekkil şirket, … A.Ş (… Hastanesi) yetkilisi …ün aynı metotla, ortağı bulunduğu şirketlere ait kaşelerin üzerine gerçeğe aykırı imzalar atarak veya attırarak ( EK-6 ), piyasayı dolandırdığı, bu şekilde çoğu şirketi mağdur ettiği ve hakkında açılmış birçok savcılık soruşturma ve ceza dosyalan olduğunu tespit etmiş ve nasıl bir oyun ve mağduriyetle karşı karşıya kaldığım ancak o zaman anladığını, bunun üzerine müvekkil şirketçe de Gaziosmanpaşa Cumhuriyet Başsavcılığının 2017/23896 Sor. Numaralı dosyası ile şikâyette (EK-7) bulunulduğunu, söz konusu soruşturma dosyası aktif ve etkin bir biçimde devam ettiğini, … A.Ş (… hastanesi), söz konusu yüklü alıma ilişkin ticari ve ekonomik yükten kurtulmak için, hileli hareketler ile müvekkili kandırarak bütün işlemleri paravan şirketi … üzerinden yürüttüğünü belirterek faturadan kaynaklı alacağın davalıdan tahsiline, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, iş bu davada müvekkili şirket aleyhine yapılan iddialan kesinlikle kabul etmediğini, müvekkil şirket merkezi Gaziosmanpaşa’da bulunduğundan ve Gaziosmanpaşa Mahkemeleri’nde açılması gereken ticaret davalarının İstanbul Asliye Ticaret Mahkemelerinde görülmesi gerektiğinden yetki itirazında bulunduklarını ve dosyanın İstanbul Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesini talep ettiklerini, davacının huzurdaki davaya konu etmiş olduğu 17.12.2015 tarihli, 1.351.435,00-TL tutarlı çek üzerinde bulunan “Aval Kaydının” müvekkil şirket yetkilisine ait olmadığını GOP 1. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2015/1131 esas sayılı dosyası ile açıkça tespit edildiğini, davacının bahsettiği senetteki imzanın müvekkiline ait olmadığını, bu hususta bilirkişi incelemesi yapılmasını talep edildiğini, müvekkil şirketin davacı kuruma herhangi bir borcunun olmadığını, davacının iddialarının tamamen asılsız olduğunu, davaya konu edilen 17.12.2015 tarihli, 1.351.435,00-TL tutarlı … çeki ve yine davacının dava dilekçesinde belirtmiş olduğu 17.01.2016 tarihli 1.393.435,00TL İlk senet ve ikinci tamamen boş senet müvekkil şirket tarafından verilmiş kambiyo senetleri olmadığını, bu durumun hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacı şirket müvekkilimiz ile … arasında Ana Şirket-Yavru Şirket ilişkisi bulunduğunu iddia ettiğini, bu iddianın asılsız olduğunu, aynca ilgili şirketlerin Adresleri ve temsilcilerinin tamamen farklı olduğunu, hiçbir hukuki ve idari bağlantı da bulunmadığını belirterek açılan davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 03/03/2021 tarih ve 2017/1304 Esas – 2021/361 Karar sayılı kararında; “…Yapılan bu tespitlerden sonra, davacının çek nedeniyle arada bir akdi ilişki olduğunu da ispat edemediği, davalının verilen bu çekle ilgili bir bağlantısının olmadığı göz önüne alındığında, davalının cevap dilekçesinde ileri sürdüğü yetki itirazına geri dönmek gerekir. (Davacı tarafça sunulan 12/01/2021 tarihli özel hukuki mütalaada, davalı ile dava dışı … şirketi arasında organik bağın mevcut olduğu, tüzel kişilik perdesinin aralanması için yeterli sebep olduğu mütala edilmiştir. Ancak davacı ile davalı arasında, davalının yetki itirazını bertaraf edebilecek, çekten kaynaklı bir akdi ilişkinin varlığı ortaya konamamıştır.) Arada akdi ilişki olmadığında para alacaklısının (davacının), kendi yerleşim yerinde dava açma seçimlik hakkı bulunmamaktadır. Genel yetki kuralları gereği davanın, davalının muamele merkezinde görülmesi gereklidir. Bu itibarla, davalının süresinde bildirdiği yetki itirazının kabulü ile davanın reddine karar vermek gerekmiştir.. …”gerekçesi ile, Davalının yetki itirazının kabulü ile, Davanın HMK 6/1 ve 138 maddesi uyarınca, yetkisizlik sebebiyle usulden reddine, HMK 331/2 maddesi uyarınca harç ve masraf yönünden yetkili mahkemece karar verilmesine, HMK’nın 20.maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde talep halinde dosyanın yetkili ve görevli İSTANBUL NÖBETÇİ ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNE gönderilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Dört yılı aşkın yapılan yargılama sonrası, dosya hakkında yetkisizlik kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu gibi, müvekkilinin adil yargılanma hakkının da ağır şekilde ihlali olduğunu, Usuli bir karar olan yetkisizlik kararının, hukuki olmayan olaylardan kopuk, bilirkişi raporuna atıflardan oluşan gerekçeye dayalı hatalı bir karar olduğunu, Mahkemenin gerekçesine dayanak yaptığı bilirkişi raporu ile dosyaya sunmuş oldukları uzman mütalaası arasında çelişki olmasına rağmen, bu çelişkinin ortadan kaldırılması adına yeni bir rapor aldırılmamasının, yeni rapor talebine olumlu veya olumsuz bir karar verilmeden dosyanın karara çıkarılmasının hukuka aykırı olduğunu, (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2015/5127E., 2016/4635K. Sayılı kararı) İşbu davanın açılmasındaki temel hususun, davalı ile dava dışı … Şti. arasındaki hukuk düzeninin korumayacağı bağın, ilişkinin tespiti ve davalının da, söz konusu fatura ve cari ilişkiden sorumlu tutulmasını sağlamak olduğunu, Davacı müvekkilinin, davalı … Şti. Arasında, dava konusu ürünlerin satımına ilişkin olarak tarafta muvaaza ilişkisi bulunduğunu, Müvekkilinin dava konusu ürünleri fiilen … firmasına teslim etmemiş olup, bu ürünler gerçekte davalı … firmasına teslim edildiğini, o halde dava konusu satım sözleşmesinin aslında davacı ile davalı arasında kurulup kurulmadığı sorusu gündeme geleceğini, Bilindiği üzere iki tarafın iradesi ile beyanları arasında bir uygunsuzluk haline muvazaa denildiğini, TBK 19/1’e göre bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek iradelerini gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alındığını, huzurdaki uyuşmazlıkta, müvekkili ile dava dışı … firması arasında görünürdeki satım sözleşmesinin bir hüküm ve sonuç doğurmayacağı konusunda anlaşma bulunduğu anlaşıldığını, keza ne müvekkili, … Şti.’yi, ne de … Şti.’nin müvekkili şirketi tanımakta olduğunu, Dava konusu ticarete kadar herhangi bir ilişkileri olmadıkları gibi, söz konusu görünürdeki satım sözleşmesinde dahi, müvekkil şirket yetkilisi ile … yetkilisi hiç bir arada bulunmadığını, Tüm muhasebeleştirme işleminin, davalının muhasebe biriminde davalının çalışanları tarafından organize edildiğini, bu sebeple, dava konusu ürünler doğrudan davalının adresine gönderildiği ve oraya teslim edildiğini, bu halde huzurdaki uyuşmazlıkta müvekkili ile davalının tarafta muvazaa konusunda anlaştıklarının kabul edilmesi zaruri olduğu, huzurdaki uyuşmazlıkta, dava konusu ürünler için müvekkili ile … arasında görünüşte bir satım sözleşmesi kurulmaya çalışıldığını, müvekkili ile davalı arasındaki satım ilişkisi gizli tutulmaya çalışıldığı ve buna ilişkin fatura gibi bir belge düzenlenmediğini, davalının neredeyse tüm savunmalarına yansıyan SUT tebliği uyarınca toplu ürün almasının mümkün olmadığını belirtmesi de, tarafta muvazaa tespitlerini kuvvetlendiren bir söylem olduğu, dolayısıyla huzurdaki uyuşmazlık bakımından müvekkili ile davalı arasında geçerli bir satım ilişkisi bulunmakta olduğunu, aksi düşünüldüğünde, müvekkilinin malları sattığı sezadan tekrar ayını malları satın almasının ve bu malları satın alırken de, tüm ödemelerinde davalının imzasız çeklerini kullanmasının hukuki veya ticari bir mantığı bulunmadığını, Yerel mahkeme gerekçesinin aksine, dava konusu ürünlerin teslim ediliş şeklinin davalı şirket ile dava dışı … Şti. arasındaki bağın ne denli oluğun olduğunu gösterdiğini, Dava konusu malların teslimine ilişkin dosya kapsamında iki adet belge bulunduğunu, bu iki belgenin birlikte değerlendirilmesi gerektiğini, dava dosyası kapsamında, müvekkili yanca dava dışı …’ya düzenlenen, 18.07.2014 tarihli irsaliyeli fatura tespit edildiğini, irsaliye fatura, malın satış sonrası sevki esnasında faturanın götürülmesini sağlayan bir fatura türü olduğunu, VUK m.230 ve231 ile VUK genel tebliğlerine göre sevk irsaliyelerinin 3 nüsha düzenlenmesi ve alıcı tarafından imzalanması gerektiğini, ancak dava dosyası kapsamında … için düzenlenen irsaliyeli faturada ne müvekkilinin ne de …nın imzası bulunmadığını, bu bakımdan, dava konusu ürünlerin dava dışı … şirketine satışının yapıldığına dair karine teşkil etmediğini, ayrıca bu faturadan hareketle dava konusu mallar dava dışı …ya teslim edilmediğini, Dava konusu ürünlerin teslimine ilişkin olarak diğer belgeler ise … Kargonun kayıtları olduğunu, … Kargo’dan gelen belgelerde alıcı olarak … müşteri nolu … Hastanesi gözükmekte olduğu, alıcı adresi olarak ise, ” … Yolu, … Sok. No:… Gaziosmanpaşa/İstanbul ” gözüktüğünü, bu adres ise davalı şirket merkez adresi olduğunu, adres teslim formunda ise ürünlerin … Yolu, … Sok. No:… Gaziosmanpaşa/İstanbul adresine teslim edildiği, ancak teslim alan kısmında ters basılmış dava dışı … firmasının kaşesi bulunduğunu, hayatın olağan akışı içinde bir firmanın başka bir firmanın merkezinde teslim almaya yetkili çalışanı veya yetkilisini bulundurması mümkün olmadığını, kaldı ki … firmasının kayıtlı bir çalışanı bulunmadığını, nitekim teslim formundaki sabit telefon numarasının davalı … firmasına ait olduğu ve yine aynı formdaki cep telefonu numarasının ( … ) ise davalı şirket eczacısı …’a iat olduğu bilirkişiler tarafından da tespit edildiğini, o halde dava konusu ürünler davalının iş merkezinde davalıya teslim edildiği ve davalı da ürünleri teslim aldığını, davalının merkezinde dava dışı firmaya ait kaşenin bulunması ve kullanılması sadece teslimin gerçekte kime yapıldığını gizlemeye yönelik olduğunu, bu durum bile başlı başına davalı ile dava dışı … firması arasındaki bağı ortaya koymakta olup, davalının teslim aldığı ürünler için … firmasının kaşesini kullanması bu iki firmanın açıkça ve çok net bir biçimde beraber hareket ettiğini ve tüzel kişiliklerinin ayrımına dikkat etmediklerini gösterdiğini, Davalının kullandığı ürünler için düzenlenen faturaları imzasız çekler ve bu çeklerin … firması tarafından tahsil edilmesi de iddialarını pekiştiren ve taraflar arasındaki ilişkiyi ispatlayan bir durum olduğunu, Dava dışı … şirketinin 10.000 TL sermayeli ve SGK işyeri tescili olmaması, yani bir çalışanının dahi olmadığı düşünüldüğünde müvekkilinin herhangi bir güvence almaksızın 1.351.435 TL bedelli satış yapmasının hayatın olağan akışına uymadığını, Yerel Mahkemeye sundukları, davalı tarafından taraflarına imzasız olarak verilen çeklerin bazılarının ne olduğunun akıbetinin öğrenilebilmesi adına, banka şubesine yazılan müzekkere sonucu gelen evraklara bakıldığında, söz konusu çeklerin vade tarihlerinde bizzat banka şubesine gidilerek … gayrimenkul tarafından elden tahsil edildiğini, Halbuki çeklerin tahsil edildiği banka şubesinde, kendi hesabı da bulunan ve çeklere bu hesaba verebilecek veya kendi ticaretinde kullanabilecek olan ihbar olunan … gayrimenkul şirketinin, ne hikmetse, taraflarını dahi aramadan kendileriyle irtibata dahi geçmeden çeklerin kesin olarak ödeneceğini önceden biliyormuş gibi, vadesinde bizzat banka şubesine giderek tüm çek bedellerini elden teslim alması da hayatın olağan akışına aykırılık teşkil ettiğini, Bankadan gelen yazı cevapları ve sonuçlar birlikte değerlendirildiğinde, keşidecinin imzasının bulunmadığı bir çekin muhatap tarafından ödenmesi mümkün olmadığında, böyle bir çekin tedavül kabiliyeti yok denecek kadar az olduğu, keşidecinin imzasını ihtiva etmeyen bir çeki, ciro edilen, sadece keşidecinin imzayı tamamlayacağına güvenmesi halinde kabul edeceğini, huzurdaki uyuşmazlıkta dava dışı … şirketinin, davalının keşide ettiği imzasız çekleri kabul etmesinin dava dışı … şirketinin davalı şirketin imza unsurunu tamamlayacağına güvendiğini, şirket yöneticilerinin birbirini tanıdığına dayanak oluşturduğunu, ayrıca … yetkilisi … tarafından müvekkili aranmadan, irtibat kurmadan, çekin ödeneceği net olarak bilip bizzat banka şubesine gitmesi, müvekkili tarafından imzasız olarak verilen çeklerin tümünü banka şubesinden bizzat tahsil etmesi, hiçbir ticaretine konu etmemesi veya kullanmaması, ekseriyetle vade tarihlerini beklemesi, çekin ibrazı anında çekilen miktarlar bakımından bankanın hep müsait olması, müvekkilinin …’ya davalının çekleri hariç herhangi bir çek vermemesi veya başka bir şekilde ödeme gerçekleştirmemesi, …nın söz konusu çekleri tahsilinin hemen ardından aynı gün neredeyse aynı saat ve dakika ve yukarıda belirtildiği üzere birbirine çok yakın meblağda davalı şirket finans müdürü tarafından davalı hesabına nakden elden para yatırılması, iki şirket arasında ticari hayatta karşılaşılabilecek düzeyden daha yoğun bir bağın olduğuna işaret ettiğini, yerel Mahkemenin gerekçesinde yukarıda yapılan ayrıntılı incelemenin olmadığı göz önüne alındığında huzurdaki davanın konusu, müddeabih ve gelinen aşama dikkate alındığında, söz konusu banka hesap hareketleri yerel mahkeme kararında belirttiği üzere iki cümle ile geçilemeyecek kadar basit olmadığının altını çizmek gerektiğini, Davalının, ihbar olunan şirket, şirket yetkililerinin ve diğer bazı 3.kişiler arasında ticari hayatta karşılaşılabilecek düzeyin ötesinde bir bağ ve ilişkisinin bulunduğu ve aralarında ticari bir kader birliğinin olduğunu, …, …, …, …, Davalı Şirket, Dava Dışı Şirket, Dava Dışı … Sağlık Himetleri, Dava Dışı … Hizmetleri şirketlerinin arasında ticari hayatta karşılaşabilecek düzeyin ötesinde bir bağ ve ilişkinin bulunduğunun kabul edilmesi gerektiğini, Yerel mahkemece dava konusu olduğu belirtilen çek ile ilgili imza incelemesinin yapılmamış olmasının hatalı olduğunu, (Yargıtay 19.H.D. 2015/14008 E., 2015/14425 K., 19.H.D. 2013/10857 E., 2013/13475 K.) Sonuç olarak, dosya kapsamı ve tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; Dava dışı … şirketinin 10.000.TL sermayeli bir şirket ve SGK işyeri tescili olmadığından müvekkilinin herhangi bir güvence almaksızın 1.351.435.TL bedelli satış yapmasının hayatın olağan akışına uymadığı, Dava dışı … firmasının dava dışı … firmasının merkez adresine 16.09.2013 tarihinde taşındığının tespit edilmesi, Dava dışı … firmasının dava dışı … şirketiyle aynı adreste faaliyet göstermesinin diğer delillerle birlikte değerIendirildiğinde bir tesadüf olmadığı, mütalaada detayları verilen şirket kayıtları nazara alındığında, şirketlerin ortaklarının ve yetkililerinin birbirini tanıdığı kanaatine ulaşılması, Dava dışı … firmasının yönetim kurulunda bugüne kadar …, …, …, …, …, …’in görev aldığının tespit edilmesi, Dava dışı … şirketinin yetkilisi …’in, davalı şirket yetkilisi …’ün, …’in, …’ün, …’ün dava dışı … Anonim Şirketi yönetim kurulunda görev aldıklarının tespit edilmesi, Dava dışı … Anonim Şirket merkezinin 26.07.2001 tarihinde “… Yolu … Sok. No:… Gaziosmanpaşa/istanbul” adresine taşındığı ve şirketin 2007 yılına kadar bu adreste faaliyet gösterdiğinin; bu adresin İse davalı şirketin merkez adres olduğunun tespit edilmesi, Dava dışı … Anonim Şirket merkezinin son olarak 2014 yılında “… Mahallesi … Meydanı … İş Ham No: … … Blok No: … Gaziosmanpaşa” adresine taşındığının; ayrıca bu adreste dava dışı … Sanayi Ticaret Anonim Şirketi’nin de faaliyet gösterdiğinin tespit edilmesi, Dava dışı … Anonim Şirketi’nin yönetim kurulunda bugüne kadar Davalı şirket yetkilisi …, dava dışı … şirket yetkilisi …, …, … …’ün görev aldığının tespit edilmesi, dikkate alındığında …, …, …, davalı … şirketi, dava dışı … firması, dava dışı … Hizmetleri, dava dışı … şirketlerinin arasında ticari hayatta karşılaşılabilecek düzeyin ötesinde bir bağ ve ilişkinin bulunduğunun, bu kişilerin birlikte hareket ettiğinin ve aralarında ticari bir kader birliğinin bulunduğunun kabul edilmesi gerektiği, Dava konusu ürünlerin davalının adresine teslim edildiğinin; davalının merkezinde dava dışı firmaya ait kaşenin bulunması ve kullanılması sadece teslimin gerçekte kime yapıldığını gizlemeye yönelik olduğu ve bu durumun bile başlı başına davalı ile dava dışı … firması arasındaki bağı ortaya koyduğu hülâsa, davalının teslim aldığı ürünler için … firmasının kaşesinin kullanması, bu iki firmanın açıkça ve çok net bir biçimde beraber hareket ettiğini ve tüzel kişiliklerin ayrımına dikkat etmedikleri, Dava dışı … firmasının davalının müvekkile verdiği imzasız çekleri kabul etmesinden dolayı davalı … A.Ş dava dışı … Tic. Ltd. Şti. … ve …’in birlikte hareket ettiği, davalının dava dışı … Şii’nin tüzel kişiliğini müvekkilinden teslim aldığı ürünlerin bedelini ödememek için dürüstlük kuralına aykırı bir şekilde kullandığı bu nedenle davalı şirketin satım bedelinden sorumlu olduğunun açık ve net olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davalının haksız ve hukuki olmayan yetki itirazının reddine, İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemelerinin yetkili olduğunun kabulüne, davanın kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davacı … şirketinin, dava dışı … limited şirketinden aldığı 1.351.435,00 TL bedelli çekin karşılıksız çıkması ile, tüzel kişilik perdesinin aralanarak davalı … Anonim Şirketinin çek bedelinden sorumlu olduğunun tespiti ile davalıdan tahsili talebiyle açılan alacak davasıdır. Mahkemece, davalının yetki itirazının kabulü ile, davanın HMK 6/1 ve 138 maddesi uyarınca, yetkisizlik sebebiyle usulden reddine, dosyanın yetkili ve görevli İstanbul Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı vekili verdiği cevap dilekçesi ile, mahkemenin yetkisine itiraz edip yetkili mahkemenin İstanbul Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu beyan etmiştir. Mahkemece 17/10/2018 tarihli ön inceleme duruşmasının 8 nolu ara kararı ile, Davalının yetki itirazının taraflar arasında akdi ilişki olup olmadığı tespit edildikten sonra değerlendirilebileceğinden bu aşamada reddine karar verildiği anlaşılmıştır. HMK’nın 6. maddesine göre genel yetkili mahkeme davanın açıldığı tarihte davalının yerleşim yeri mahkemesidir. HMK. 10. maddeye göre de sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir. TBK 89. maddesine göre borcun ifa yeri, tarafların açık veya örtülü iradelerine göre belirlenir. Aksine bir anlaşma yoksa, para borçları, alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ifa edilir. Somut olayda, davacı alacaklının muamele merkezi Üsküdar/İstanbul’dur. Davalı cevabında akdi ilişkiyi inkar etmiş, taraflar arasındaki ticari satım ilişkisinin varlığının davalı tarafça kabul edilmediği anlaşılmıştır. Akdi ilişkinin inkarı ve ispatlanamaması halinde TBK.nun 89 ve HMK.nun 10.maddelerinin uygulama olanağı ortadan kalkar ve davalının muamele merkezinin bulunduğu yer mahkemelerinin yetkili olduğu usul hükümleri gereğidir. Mahkemece, akdi ilişkinin davalı yanca inkar edildiği ve ispatlanamadığı, buna göre,HMK 6. madde uyarınca davalı şirketin merkezinin bulunduğu yerin bağlı olduğu İstanbul Mahkemelerinin yetkili olduğu gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmesi dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun olup davacı vekilinin aksi yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Davacının esasa yönelik istinaf sebepleri mahkemece verilen kararın mahiyetine göre dairemizce değerlendirilmemiştir. Sonuç itibariyle, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 162,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70.TL istinaf karar harcından, istinaf eden davacı tarafından peşin olarak yatırılan 59,30.TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40.TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 02/02/2022 tarihinde HMK’ nın 362/1-c maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.