Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/203 E. 2021/225 K. 18.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/203 Esas
KARAR NO: 2021/225 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/07/2020
NUMARASI: 2020/53 Esas 2020/357 Karar
DAVA: Şirketin İhyası
KARAR TARİHİ: 18/02/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFIN İDDİASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile,Müvekkili …’ın dava konusu olan … Ltd. Şti’de çalışırken 26.10.2009 tarihinde iş kazası geçirerek, sol elini makinaya kaptırmış ve yüzük parmağı tamamen koptuğunu, bunun üzerine İstanbul Anadolu 8. İş Mahkemesi’nin 2017/54 esas, 2018/921 karar sayılı dosyası ile iş kazasına dayalı tazminat davası açtığını, yargılama sonucunda lehlerine tazminata karar verildiğini, akabinde 23/01/2019 tarihinde İstanbul … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığını, davalı tasfiye memurunun İstanbul 26. İcra Hukuk Mahkemesinin 2019/530 esası üzerinden açmış olduğu şikayet davası sonucunda 2020/128 karar sayılı, 29/12/2018 günlü karar ile ihyası talep edilen şirketin tasfiyenin sona erdiğine ilişkin Genel Kurul Kararı alındığı ve 04.01.2019 tarihinde de Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiğinden dolayı icra emrinin iptaline karar verildiğini, tasfiye edilen şirketten mahkemece hükmedilen tazminatın tahsili için icra takibinin sürüdürülebilmesi için davaya konu şirketin ihyasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı Ticaret Sicil müdürlüğü ve davalı tasfiye memuru …’e meşruhatlı davetiye tebliğ edilmesine rağmen süresi içerisinde davaya karşı cevap dilekçesi sunmadıkları anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 08/07/2020 tarih ve 2020/53 Esas – 2020/357 Karar sayılı kararında; “… Yapılan yargılamaya göre, ticaret sicilinden tasfiye sebebiyle terkin edilen şirket hakkında açılmış bulunan İstanbul Anadolu 8. İş Mahkemesi’nin 2017/54 esas, 2018/921 karar sayılı dava dosyası ve bu ilama dayalı olarak açılmış bulunan İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … sayılı icra takip dosyası olduğu, takibin devam ediyor olduğu, takibin yasal borçlu tarafının dava konusu ihyası talep edilen şirket olduğu, bu sebeplerle şirketin halen faal olduğu, ancak tasfiye sonucunda sicilden terkin edildiği anlaşılmıştır. Derdest olan icra takibinin sonucuna göre şirket borcu ve alacağı ortaya çıkabileceği, tasfiyenin şirketin tüm borç ve alacakları tasfiye olunmaksızın tamamlanamayacağı, ticaret sicilinden terkin olunamayacağı sonucuna varıldığından 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununun 547. maddesi gereğince davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılmıştır. Tüm dosya kapsamı ve toplanan delillerin değerlendirilmesine göre, ihyası talep edilen şirket hakkında devam eden dava ve icra takibinin olması sebebiyle davalılar aleyhine açılan davanın kabulüne, davalı Ticaret Sicil Müdürlüğü yasal hasım olması sebebiyle davacı lehine yargılama gideri ve vekalet ücreti takdirine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur. ..”gerekçesi ile,
Davacı tarafından davalı İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü ve tasfiye memuru … aleyhine açılan DAVANIN KABULÜNE, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil nosuna kayıtlı bulunup 29/12/2018 tarihinde 6102 Sayılı TTK’nın 547. maddesi gereğince sicilden terkin edilen TASFİYE HALİNDE … LİMİTED ŞİRKETİ (ESKİ ÜNVAN … LİMİTED ŞİRKETİ)’nin 6102 Sayılı TTK’nın 547. maddesi gereğince, İstanbul Anadolu 8. İş Mahkemesinin 2017/54 esas, 2018/921 karar sayılı dava dosyası ile İstanbul … İcra Dairesinin … sayılı icra takip dosyası ile sınırlı olmak üzere, terkin edilen şirket hakkında yürütülen davanın ve icra takibinin sonuçlanması ve infazı bakımından sicilden terkinine ilişkin kararın kaldırılmak suretiyle İHYASINA, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğüne yeniden TESCİLİNE, Tasfiye Memuru olarak en son tasfiye memuru olan … TC nolu …’nin atanmasına, ek tasfiye işlemlerinin tasfiye memuru tarafından yürütülmesine, ek tasfiye işlemleri bitinceye kadar tasfiye memurunun görevine devam etmesine karar verilmiş ve karara karşı davalı tasfiye memuru vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı tasfiye memuru vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Yerel mahkemece tayin edilen ön inceleme duruşması 2020 yılında yaşanan covid-19 pandemi sebebi ile 2 kez ertelenmiş olup, son olarak 8.7.2020 tarihine ertelendiğini, söz konusu 3. celseye davalı … vekili olarak mesleki mazereti UYAP sistemi üzerinden iletmiş ve yine covid-19 pandemisi sebebi ile ertelenen duruşmaların irade dışı aynı günlere yığılmış olması sebebi ile duruşmaya katılamayacağı gerekçesi ile ertelenmesi talebinde bulunmuş iseler de, yerel mahkemece iş bu mazeret hiçbir surette dikkate alınmadığı, ret ya da kabul kararı oluşturulmaksızın yargılamaya devam edildiği, dolayısıyla da iddia / savunma hakları kısıtlanarak yokluklarında karar verildiğini, Yine huzurdaki dava yerel mahkemece basit yargılama usulü geçerli kabul edilerek ilk celse, tahkikat sona erdirilerek sözlü yargılamaya geçildiği ve aynı celse karar oluşturulduğu, ancak huzurdaki dava HMK 316.madde çerçevesinde belirlenen, basit yargılamaya tabi davalardan sayılmamış olmakla, yerel mahkemenin ön inceleme duruşmasında, ilk ve tek celse ile ön incelemeyi bitirip , tahkikatı bitirip ; yokluklarında sözlü yargılamaya geçmesi ve karar oluşturmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, (Yargıtay Hukuk Genel kurulu 2017/11-2624.E 2019/199.K sayılı 21.02.2019 tarihli ilamı, Yargıtay 11.HD 2016/7273.E 2016/7507.K 26.9.2016 tarihli ilamı) Müvekkilinin eski tasfiye memuru olduğu … Ltd.Şti. nin tasfiyesi usul ve yasaya uygun olarak yapıldığını, Şirketin tasfiyesinin sona erdiği hususu 29.12.2018 tarihli Genel Kurul Kararının Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinin 4.Ocak.2019 tarihli 9738 sayılı sayfasında Tescil ve ilan edildiğini, Bundan önce ise 26.4.2018 – 3.5.2018 ve 10.5.2018 tarihlerinde alacak iddiasında olanların başvurularını yapmaları için ticaret sicil müdürlüğü nezdinde yasal ilanları yapıldığı, ancak davacı taraf hiçbir surette alacak iddiası ya da alacak kaydı talebinde bulunmadığını, TTK 36/3 tescil ve ilanın 3.kişilere etkisi başlıklı hükmünün; “……Üçüncü kişilerin, kendilerine karşı sonuç doğurmaya başlayan sicil kayıtlarını bilmediklerine ilişkin iddiaları dinlenmez……” şeklinde olduğunu, Müvekkili ise ihyaya konu şirketin ortağı, yetkilisi v.s. hiçbir zaman olmadığı, Müvekkili 26.4.2018 tarihli karar uyarınca tasfiye memuru olarak atandığı ve görevi bu tarihten itibaren başladığı, dolayısıyla Anadolu 8.İş mah. 2017/54.E sayılı dosyadan haberdar ya da bilgi sahibi olmadığı, Bu dosyadan da tebligatlar … Ltd. ye Teb.Kan. 35. Madde uyarınca yapıldığı, yani davacı tarafın alacak bildirimi de bulunmadığından bilgi sahibi olmadığı bir dosyayı / alacağı tasfiyeye katması da mümkün olmadığını, dolayısıyla tasfiye usul ve yasaya uygun şekilde yapıldığını, Hiçbir surette kusurlu olmamasına rağmen; savunma hakkı kısıtlanarak yokluğunda gerçekleşen yargılama ve verilen karar ile kusurlu addedilebildiği ve yargılama gideri ile avukatlık ücretinin ödenmesine mahkum edilebildiği, Müvekkilinin huzurdaki davanın açılmasına sebebiyet vermediğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, ticaret sicilden terkin edilmiş şirketin ek tasfiye işlemlerinin tamamlanması için TTK 547. Maddesine göre ihyası talebine ilişkindir.Mahkemece, davacı tarafından davalı İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü ve tasfiye memuru … aleyhine açılan davanın kabulüne, Tasfiye Memuru olarak en son tasfiye memuru olan … TC nolu …’nin atanmasına karar verilmiş ve karara karşı davalı tasfiye memuru vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili dava dilekçesi ile, İstanbul Anadolu 8. İş Mahkemesi’nin 2017/54 esas, 2018/921 karar sayılı dosyası ile iş kazasına dayalı tazminat davası açtığını, yargılama sonucunda lehlerine tazminata karar verildiğini, akabinde 23/01/2019 tarihinde İstanbul … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığını, belirtilecek şirketin ihyası talep edilmiştir. Tasfiye memuru vekilinin Şirketlere ilişkin İhya Davalarının; HMK’nın 316. Maddesinde sayılan işlerden olmaması ve ayrıca Türk Ticaret Kanunun’da da basit yargılamaya tabi olduğuna ilişkin, her hangi bir hükmün de bulunmaması karşısında, ihya davalarında yazılı yargılama usulünün uygulanması gerektiği hususu tartışmasız olup, bu hükmün göz ardı edildiğine yönelik istinaf sebebi incelendiğinde; Yargıtay HGK. ‘nun 2017/11-2924 Esas, 2018/1935 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere, Bu nitelikteki davaların yazılı yargılama usulüne tabi olduğunu kabul etmenin yasal dayanağı bulunmadığı gibi, TTK’nın 1521’inci maddesine göre ana tasfiye davası basit usulde görülürken ek tasfiye davasının yazılı yargılama usulüne tabi bulunduğunu kabul etmek için bir neden de bulunmamaktadır. TTK’nın 547’nci maddesinden düzenlenen ek tasfiyenin HMK’nın 382’nci maddesinin ikinci bendinde sayılmamış olsa da, maddede sayılanların sınırlı olmadığı, örnek olarak bir kısım çekişmesiz yargı işlerinin gösterildiği, HMK’nın 382’nci maddesinde bir işin çekişmesiz yargı işi olup olmadığının tespiti için belirtilen ölçütlerden “İlgililer arasında uyuşmazlık olmayan hâller” ve “İlgililerin, ileri sürülebileceği herhangi bir hakkının bulunmadığı hâller” şeklinde belirtilen ölçütler dikkate alındığında, ek tasfiyenin çekişmesiz yargı işi olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece, davanın basit yargılama usulüne göre görülmesinde usul ve yasaya aykırı bir durum olmayıp tasfiye memuru vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Davalı tasfiye memuru vekilinin söz konusu 3. celseye davalı … vekili olarak mesleki mazeretini UYAP sistemi üzerinden ilettiğini ancak yerel mahkemece iş bu mazeretin hiçbir surette dikkate alınmadığı, ret ya da kabul kararı oluşturulmaksızın yargılamaya devam edildiği, dolayısıyla da iddia / savunma hakları kısıtlanarak yokluklarında karar verildiğine yönelik istinaf sebebi incelendiğinde;
UYAP kayıtları incelendiğinde tasfiye memuru vekili olarak Av.Av. …’ın uyap sistemi üzerinden 0707/2020 tarihinde saat:17:29:49’da gönderdiği dilekçe ile;” Covid-19 nedeni ile duruşma ve Mesleki işlemlerimizin aynı zamana yığılmaları; duruşma gün ve saatinde diğer duruşmalarımız / mesleki işlemlerimiz sebebi ile 8.7.2020 tarihli celsede huzurda olamayacağız. Mesleki mazeretimizin kabulü ile duruşmanın bir başka güne talikine karar verilmesi ile Ekli vekalet gereği UYAP sitemine kaydımızın yapılmasına karar verilmesi arz ve talep olunur,” şeklinde beyanda bulunup beyan dilekçesi ile beraber vekaletnamenin gönderildiği, dilekçenin dosyaya 14/07/2020 tarihinde kayıt edildiği ve çıktısının 08/07/2020 tarihinden sonra 16/07/2020 tarihinde dosyaya konulduğu anlaşılmıştır. Davalı tasfiye memuru vekilinin mazeret dilekçesi gönderdiği 08/07/2020 tarihli duruşma zaptına geçmeyip mazeret konusunda mahkemece olumlu/olumsuz bir karar verilmemiş ise de davalı tasfiye memuru vekili tarafından gönderilen vekaletnamede birden fazla vekile vekalet verildiğinin anlaşıldığı, mazeret dilekçesinde somut bir mazeretin belirtilmediği, hangi gerekçe ile bu mahkemenin tercih edilmediğinin belirtilmediği, ayrıca dava basit yargılama usulüne tabi olup HMK. 320/1 maddesine göre; Mahkeme, mümkün olan hâllerde tarafları duruşmaya davet etmeden dosya üzerinden karar verir ayrıca HMK. 321/1 Maddesindeki;” Tahkikatın tamamlanmasından sonra, mahkeme tarafların son beyanlarını alır ve yargılamanın sona erdiğini bildirerek kararını tefhim eder. Taraflara beyanda bulunabilmeleri için ayrıca süre verilmez,” hükmüde gözetildiğinde davalı tasfiye memurunun savunma hakkının kısıtlandığına yönelik istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Davalı tasfiye memuru vekilinin diğer istinaf sebepleri incelendiğinde, Dosya içinde bulunan ticaret sicil kayıtlarından ihyası talep edilen şirketin tasfiyenin sona erdiği 29/12/2018 tarihinde sicilden terkin edildiği, tasfiye memurunun … olduğu, ticaret sicilden terkin edilen şirket hakkında davacı tarafından İstanbul Anadolu 8. İş Mahkemesinde 18/01/2017 tarihinde 2017/54 Sayılı dosyası ile tazminat davası açıldığı, 13/12/2018 tarihinde davanın kısmen kabulüne karar verildiği ve kararın infazı için 23/01/2019 tarihinde İstanbul … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığı anlaşılmıştır. Tasfiye sonunda 29/12/2018 tarihinde ticaret sicilden kaydı silinen şirket hakkında görülmekte olan bir davanın bulunması halinde tasfiye işlemlerinin tamamlandığından söz edilemeyecektir.TTK’nın 547. Maddesinde tasfiyenin kapanmasından sonra ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olduğunun anlaşılması halinde şirketin yeniden tescilinin istenebileceği düzenlenmiştir. Bu durumda tasfiye işlemleri eksik bırakıldığından ek tasfiye işlemlerinin yapılması zorunlu olmakta ve kaydı silinen şirketin ek tasfiye işlemlerinin tamamlanması bakımından ihyası gerekmektedir. Mahkemece ek tasfiye işlemlerinin yapılması için şirketin ihyasına karar verilmiştir.Tasfiye halinde bulunan şirkete dava dilekçesinin Teb.Kan. 35. Madde uyarınca tebliğ edilmiş olması veya tasfiye memurunun bu şirketin ortağı, yetkilisi v.s. Olmaması sonucu değiştirmeyecektir.Davalı tasfiye memuru tasfiye işlemlerini eksik bıraktığından dava açılmasına sebep olmuştur. Bu nedenle yargılama giderlerinden davalı tasfiye memurunun sorumlu tutulması gerekir. TTK.547/2 maddesi uyarınca ek tasfiye işlemleri için şirketin ihyası koşullarının oluşması, istinaf eden tasfiye memurunun açılan davayı bilebilecek konumda olması ve tasfiye sırasında tasfiyenin gereği gibi yapılmamasından sorumlu olması, 6100 sayılı HMK’ nın 326. maddesinde, kanunda yazılı haller dışında, yargılama giderlerinin aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceği düzenlenmesine göre, tasfiye memuru aleyhine vekalet ücreti ile yargılama giderine hükmedilmesinin gerekmesi, hükmedilecek bu giderlerin tasfiye ek gideri olarak tasfiye edilen şirketten alınabilecek olması karşısında, ilk derece mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik bulunmamakla, tasfiye memuru vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. (Yargıtay 11 HD. 2014/7827 Esas- 2014/10350 Karar sayılı kararı ve Yargıtay 11 HD.nin 2019/5292 Esas- 2020/612 Karar sayılı kararı da benzer mahiyettedir.) Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde hukuka aykırı bir yön bulunmamasına göre; ilk derece mahkemesince verilen karar usul ve yasaya uygun olup kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı tasfiye memuru vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı tasfiye memurunun istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’ nın 353/1-b1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 148,60.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30.TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 54,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 4,90.TL’nin istinaf eden davalı tasfiye memurundan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden davalı tasfiye memuru üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 18/02/2021 tarihinde HMK’ nın 362/1-ç (YHGK.nun 13/12/2018 tarih ve 2017/11-2924 Esas – 2018/1935 Karar) maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.