Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/2016 E. 2021/1682 K. 25.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2016 Esas
KARAR NO: 2021/1682 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/09/2021 Tarihli Ek Karar
NUMARASI: 2014/747 Esas 2020/961 Karar
BİRLEŞEN İSTANBUL 10. ATM 2014/1167 E. 2017/461 K. SAYILI
BİRLEŞEN DAVADA:
DAVA: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 25/11/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
ASIL DAVADA: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalı şirket ile müvekkili şirket arasında mevcut bir ticari ilişki ve bu ticari ilişkiden kaynaklanan cari hesap ilişkisinin söz konusu olduğunu, davalı borçlu şirketin cari hesaba İstinaden müvekkili şirkete borçlandığın] ve bu cari hesaptan kaynaklanan borcunu ödemeyerek aleyhine icra takibine girişilmesine sebep olduğunu,Davalı … ve diğer davalı … Paz, Taah. Tic. Ltd. Şti.’nin müvekkili şirketten aldığı ve alacağı mallar ile borçların temini için davacı müvekkili şirket lehine, maliki bulunduğu Erzurum ili Yakutiye ilçesi … Mah. … Ada … Parselde kayıtlı … numaralı bağımsız bölüm üzerine Yafcutîye Tapu Sicil Müdürlüğü tarafından düzenlenen toplamda 300,000,00 TL değerimle ipotek tesis edildiğini,Davalı şirket ve şahıslara cari hesaptan kaynaklanan bakiye borcunun ödenmesi aksi takdirde müvekkili şirket nezdindekî teminatlarının paraya çevrileceğinin Beyoğlu … Noterliğı’nuı 18.06.2010 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamenin keşide edildiğini,Müvekkili şirketin davalı borçlu şirketten olan cari hesap alacağı nedeniyle 300.000,00 TL üzerinden davalı borçlu şirket ile ipotek veren davalı şahıs aleyhine İstanbul … îcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibine geçildiğini, ancak davalıların borca, takibe kötü niyetli olarak İtiraz ettiğinden takibin durduğunu, davalıların haksız ve dayanaksız borca, takibe İlişkin tüm itirazlarının iptaline, takibin devamına, davalılardan %20’den aşağı olmamak üzere lehlerine icra inkar tazminatına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin de davalılara yükletilmesîne karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesi ile, Müvekkilleri aleyhine mahkemenizin 2014/207 esas sayılı dosyasında açılan haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddini talep ettiklerini, açılan davan m hukuki dayanağının olmadığını, zira müvekkilleri aleyhine başlatılan İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasında yapılan ilamsız icra takibine taraflarınca yetki ve esas yönünden itiraz edildiğini, takibin durduğunu, takibin icra dairesince durdurulduğunu, davacının alacaklı yetkili ve olmayan yerde ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip yaptığını, bu davanın haksız ve hukuki dayanaktan yoksunluğu olduğundan dolayı mahkemenizde açılan itirazın İptali davasının haksız ve hukuki olmayan bir karar olduğunu, bu haliyle davanın reddini talep ettiklerini,Davacı alacaklıya müvekkillerinin böyle bir borçlarının bulunmadığını, zira davacının müvekkiline arasındaki bayilik sözleşmesine dayanarak müvekkilinden haksız kazanç elde etmeye çalıştığım, davacının üstün taraf olma yanını kullanarak müvekkilinden haksız ve hukuksuz olarak menfaat elde etmeye çalıştığım, zira davacmm mahkemeye sunmuş olduğu mutabakat mektubunda bulunan imzanın müvekkiline ait olmadığını, zira … Ltd. Şti.’nin …n isminde bir yetkilisinin ve çalışanının bulunmadığım, bu haliyle davacının mahkemeye sunmuş olduğu hesap bakiyesi mutabakat metinlerinin müvekkilleri yönünden hiçbir geçerliliğinin olmadığını, davacmm bir gece yarısı müvekkiline vermiş olduğu ve şu an bedelini istediği mallan işyerlerinden boşalttığım ve müvekkilini ticari anlamda zor durumda bıraktığını, davacı şirketin müvekkiline bayilik sözleşmesi gereğince göndermiş olduğu malların karşılığı olarak senet aldığım ve bu mallan davacı şirket taraündan gasp edilip işyerlerinin boşaltılınca karşılıksız kaldığını, davacıların başka aynı alacağa ilişkin olarak İstanbul … İcra Dairesi’nîn … esas sayılı dosyasında icra takipleri bulunduğundan dolayı derdest dosya olduğundan dolayı kiraz ettiklerini, bu takibi açmakta davacının kötü niyetli olduğunu, bu haliyle davacının dava dilekçesinin eklerinde bulunan ihtarnameleri ve mutabakat metinlerini kabul etmediklerini, ihtarnamelerin hiçbirinin müvekkillerine tebliğ edilmediğini,Davacı alacaklının ticari defterlerinin incelenmesi ve tarafsız bilirkişilerden rapor aldırılması halinde müvekkilinin davacıya borcunun olmadığının ortaya çıkacağını, bu sebeplerden dolayı davacı şirketin defterlerinin incelenmesini talep ettiklerini,Davacı şirketin bîr gece vakti müvekkilinin bayiliğini yaptığı… Erzurum Şubesini adeta baskın yaparak mallan boşalttığını şirketin ve işyerlerinin tüm belgelerini gasp ederek müvekkilinin tüm işyeri şirket defterlerini aldıklarım, bu haliyle sayın mahkemeye sunabilecekleri bir ticari defterlerinin olmadığını, bu haliyle davacının ticari defterlerine dayanmaktan başka bir defterlerinin bulunmadığını, davacı şirketin kendilerince oluşturdukları birtakım gerçek dışı alacakları ortaya attığını ve müvekkilinin malvarlığını elinden almaya çahştıklamu, bu haliyle sayın mahkemenin yüksek takdirlerine bu hususları sunduklarını,Tüm bu nedenlerle; yapmış olduktan yetki itirazlardım dikkate alınarak davanın yetkili ve görevli Erzurum Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesini, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini, davacının ilgili icra takibi ve itirazın iptali davasında kötü niyetli olarak açtığından dolayı Y«20 den aşağı olmamak kaydıyla kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ile Ücreti vekaletin davacı Üzerine bırakılmasını talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVADA: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davacı şirket ile davalı şirket arasında mevcut cari hesaba istinaden davacı şirket lehine ipotek tesis edildiğini, cari hesaptan kaynaklı alacaklarının tahsil edilememesi üzerine İstanbul …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile icra taikibine girişildiğini, davalıların kötü niyetle takibe itaraz ettiğini ve takibin durduğunu, bu nedenlerle itirazın iptali ile takibin devamına, davalılardan %20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesi ile, yetkili ve görevli icra dairesinin ipotek konusu taşınmazların bulunduğu Erzurum icra dairesi olduğunu, davalıların davacıya böyle bir borcu bulunmadığını, davacının bayilik sözleşmesine dayanarak davacıdan haksız kazanç elde etmeye çalıştığını, bu nedenlerle haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine, davacı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 31/12/2020 Tarih ve 2014/747 Esas – 2020/961 Karar sayılı li kararı ile; “Tüm dosya ve deliller birlikte değerlendirildiğinde açılan asıl ve birleşen dava ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan takiplere vaki itirazların iptali istemine ilişkindir. Takip dosyalarında cari hesap alacaklarının tahsili için ipotek limitleri ile sınırlı olmak üzere ilamsız takip yaptıkları, asıl borçlunun davalı … Ltd. Şti. Olduğu, diğer davalı asillerin ipotek maliki sıfatına sahip oldukları anlaşılmaktadır. Davacı şirket ile asıl borçlu davalı şirket ve ipotek maliklerinden olan … arasında daha sonraki protokollerde tarihi belirtilmiş olması nedeniyle 20.09.2001 tarihli Bayilik sözleşmesi niteliğinde mukavelename imzalandığı, sözleşmenin 12. Maddesi uyarınca 31.10.2006 tarihinde sözleşmenin 5 yıl süreyle uzatıldığına dair protokol imzalandığı, daha sonraki protokolde tarihi belirtilmiş olması sebebiyle 17.07.2003 tarihinde taraflar arasında mukavelename imzalandığı, 03.02.2009 tarihli protokol ile sözleşmenin 5 yıl süre ile uzatıldığı, yine taraflar arasında bila tarihli mukavelenamenin imzalandığı ve bundan sonra 29/08/2008 tarihli protokolün imzalanmış olduğu, tüm bu sözleşmeler ile davalı şirketin, davacının Erzurum, Erzincan ve Sivas bayisi olarak çalışacağı, her ne şekilde olursa olsun davacının hak ve alacaklarını karşılamak üzere gayrimenkuller üzerinde 1. Derecede ipotek tesis edileceği ve ayrıca davacının hak ve alacakları, diğer tarafın borç ve yükümlülükleri yönlerinden davacının kayıt ve defterlerinin HUMK 287 Md. Uyarınca hasren yegane esas ve delil alacağı hükme bağlanmış olup mevcut delil sözleşmeleri ve ayrıca davalının cevap dilekçesinde davacının defterlerine dayanması gözönüne alındığında cari hesap ilişkisinin varlığı ve miktarının davacının ticari kayıt ve defterleri dikkate alınarak çözüme kavuşturulması gerektiği, taraflar arasında 2001 yılında başlayıp 2013 yılına kadar devam eden ticari ilişkisinin mevcut olduğu, tarafların mal alım-satımlarından doğan alacak borç kalemlerinin ayrı ayrı istenmediği bu ilişkinin açık cari hesap ilişkisi olarak devam ettirildiği, 2009 yılından 2014 yılına kadar tüm ticari defterlerin incelenmesi sonucunda takip tarihleri itibariyle … kodlu hesapta 605.000,00 TL, … kodlu hesapta 6.927.046,48 TL davacının alacağının mevcut olduğu, davacının ticari defterlerinin usulüne uygun tutulmuş olup kendi lehine delil teşkil ettiği, taraflar arasında imzalanan 29/08/2008 tarihli protokolde “28.08.2008 tarihi itibariyle tarafların mutabık olduğu 9.091.146,00-TL …’ın borcunun” ifadesinin kullanılmış olup protokolün taraflarca imzalı olması nedeniyle tarafları bağlayıcı niteliğinin olduğu, fakat dosyaya ibraz edilmiş bila tarihli mutabakat mektubunda belirlenmiş olan alacak-borç kalemlerinin davalı şirket kaşesi üzerinde … adına imza bulunduğu ve …’un davalı şirket yetkilisi olduğu ispatlanamadığından mutabakat metninin hükme esas alınamayacağı, zaten davaların da bu mutakabat metnine dayandırılmadığı, davacı ticari defterleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemeleri sonucunda takip tarihleri itibariyle davacının alacağının bulunduğu tespit edilmiş olmakla yapılan takiplerin ipotek limitleri de gözönüne alınarak itirazların iptaline ve davaların kabulüne karar vermek gerekmiş ve ayrıca dava konuları likit yani belirlenebilir olup davacı tarafça talep edilip davalılarda haksız olduğundan hem asıl hem birleşen davalar yönünden kabul edilen asıl alacak %20 oranında icra inkar tazminatına hükmetmek gerekmiş…” gerekçesi ile, A) Mahkemenin 2014/747 esas sayılı asıl dava dosyası yönünden açılan Davanın KABULÜNE, İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasında davalıların yaptığı itirazın iptali ile takibin 300.000,00-TL asıl alacak ve bu alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek % 9 oranında temerrüt faizi yürütülmek suretiyle devamına, Kabul edilen asıl alacağın % 20 si oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesine, davalılardan tahsiline, B) Birleşen İstanbul 10.ATM nin 2014/1167 E. – 2017/461 K. Sayılı dava dosyası yönünden açılan davanın KABULÜNE; İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasında davalıların yaptığı itirazın iptali ile takibin 50.000,00-TL asıl alacak ve bu alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek % 9 oranında temerrüt faizi yürütülmek suretiyle devamına, Kabul edilen asıl alacağın % 20 si oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesine, davalılardan tahsiline, karar verilmiş ve karara karşı asıl ve birleşen dosya davalılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
ASIL VE BİRLEŞEN DOSYA DAVALILAR VEKİLİ İSTİNAF DİLEKÇESİ İLE, İlk derece mahkemesi kararının haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, Mahkemenin öncelikli olarak 14-04-2021 tarihinden mahkemeye covit 19 hastalığı sebebiyle karantinada olması sebebiyle gönderilen mazeretini dikkate almadan yargılamaya devam ederek karar verdiğini, mahkemeni mazereti kabul edip etmediği yönünde bir kararda vermediğini, 14/04/2021 tarihinde girdiği Covid-19 karantina sürecinin karantinada Covid-19 hastalığına yakalanması sebebiyle 30/04/2021 tarihinde hastaneye yatırıldığını, hastaneden 02/06/2021 tarihinde raporlu olarak taburcu edildiğini, 20/06/2021 tarihine kadar raporlu bulunduğunu, bu haliyle mahkemenin mazeretini dikkate almaması ve duruşmayı ertelememesinin haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, Mahkemenin davanın kabulüne ilişkin olarak yazmış olduğu gerekçelerin hiçbir hukuki tarafı olmadığını, mahkemenin gerekçesinde belirtiği ve yaptığı tespitler hukuken hatalı olduğunu, mahkeme yeterli araştırma yapmadan karar verdiğini, mahkeme davacı ile davalı arasındaki bayilik sözleşmesini yanlış hukuki değerlendirmeyle acentelik sözleşmesi olarak değerlendirdiği ve bu kapsamda TTK 102 ve 123 maddeleri arasında düzenlenen acentecilik sözleşmesi hükümlerini uygulayarak bir hüküm tesis ettiğini, mahkemenin iş bu tespiti hatalı olduğunu, zira bayilik sözleşmesi kendi başına Türk hukuk sisteminde düzenlenmediğini, bu sözleşme kendine özgü kuralları olan ticari hayatın içinde oluşturulmuş kendine özgü bir sözleşme olduğunu, bayilik sözleşmesi acentelik sözleşmesi ile benzerlikleri olan fakat kendi içinde bezenliğinden çok farklılık arz eden bir sözleşme olduğunu, bu haliyle mahkemenin acentecilik sözleşmesi olarak kabul ederek değerlendirme yapması hukuken imkansız olup, bu şekilde bir yanlış hukuki değerlendirme ile yargılama yapması ve karar vermesi haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, mahkemenin davacı ile davalının arasındaki bayilik sözleşmesine bağlı kalarak sözleşmenin şartlarına göre hareket ederek karar vermesi gerekmekte olduğunu, mahkemenin yorumla kıyasla acentecilik sözleşmesine göre değerlendirme yaparak karar vermesi hatalı ve hukuki olmadığını, Mahkeme bozma öncesi verilen davanın red kararını ve bozma öncesi mahkemenin hukukçu ve yeminli mali müşavirden alınmış raporu dikkate almadan karar verdiğini, hata mahkeme bozma öncesi yapılan yargılamada görevlendirilen bilirkişi heyetinde hukukçu olması sebebiyle “Her iki bilirkişi raporunda da hukukçu bilirkişinin görev almış olması nedeniyle 6100 sayılı HMK m. 266’da ki; “Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Ancak genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukukî bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz. Hukuk öğrenimi görmüş kişiler, hukuk alanı dışında ayrı bir uzmanlığa sahip olduğunu belgelendirmedikçe, bilirkişi olarak görevlendirilemez.” hükmü uyarınca bilirkişi raporlarındaki hukukçu görüşü hükme esas alınmadığını, ayrıca her iki bilirkişi raporunda şüpheli ticari alacaklar hesabı konusunda mali müşavir bilirkişi tarafından bir değerlendirme yapılmadığı anlaşıldığından mali müşavir bilirkişinin görüşü hükme esas alınmamıştır.” gerekçesiyle davacının tekbir kuruş alacağı olmadığına ilişkin olmadığına ilişkin raporu dikkate almadığını kendi görevlendirdiği mali müşavir bilirkişisinin vermiş olduğu raporla yetinerek karar verdiğini, Mahkeme hukukçu bilirkişiyi HMK 266 göre kabul etmediği, yeminli mali müşavirin vermiş olduğu raporu da şüpheli alacaklar yönünden değerlendirme yapmadığı gerekçesiyle dikkate almadığını, mahkemenin iş bu uygulaması ve gerekesi haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, zira bozma öncesi yargılamada HMK hukukçu bilirkişi alınamaz hükmü olmadığını, o tarihte hukukçu bilirkişi alınmasına engel bir hukuki engel olmadığını, bu haliyle bu raporun dikkate alınmaması hatalı olduğunu, yine bayilik sözleşmesi kanunlarımızda düzenlenmediğinden dolayı mahkemenin genel bilgisi ve tecrübesiyle hakimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olmadığını, bu haliyle bu sözleşmeler konusunda uzman bir hukukçu öğretim görevlisinden rapor alınmasında HMK 266 engel bir durum bulunmadığını, bu haliyle hukukçu bilirkişinin raporunun dikkate almamasını gerektirecek bir engel olmadığını, mahkemenin bu gerekçesinin hiçbir hukuki dayanağı ve kabul edilebilir gerekçesi olmadığını, zira mahkemede tarafların bayilik sözleşmesini yanlış değerlendirmeyle acente sözleşmesi kabul ettiğini, mahkemenin bu kabulü dava konusu bayilik sözleşmeleri konusunda uzman hukukçudan rapor alınması gerektiğini, Yine mahkeme bozma öncesi mahkemece yeminli mali müşavirden alınan raporda şüpheli alacaklar konusunda değerlendirme yapmadığını gerekçe göstererek önceki rapora itibar etmediğini, bu hususun doğru olmadığını, yeminli mali müşavir raporunda bu hususu da raporu da değerlendirdiğini, mahkemenin işbu tespitinin de hatalı olduğunu, Cevap dilekçelerinde ve beyan dilekçelerinde belirttikleri gibi davacı … ile davalı … LTD.ŞTİ ve … ile yapılmış olan bir bayilik sözleşmesi mevcut olduğu, bu bayilik sözleşmesinde ticari ilişkinin yönetimi çalışma usul ve şartları, marka korunurluğu, ürün tedarik şekli ve ödeme usulleri belirlendiği 18 yıl bu usullerle yönetildiğini, Yine bu sözleşmenin 5.maddesinde davalı şirketin davacı şirketten almış ürün bedellerinin nasıl ödeneceği açık ve net bir şekilde belirtildiğini, buna göre … Ltd.Şti Pazarlamadan (…) aldığı malların bedelini nakden veya çek ya da bono ile ödemek zorundadır ibaresi açıkça belirtildiğini, 18 yıllık bayilik sürecide tüm mal alımları yapıldığında bedelleri çek ile alınıp çek ile yapıldığını, hatta ödemesi çek veya nakit alınmayan hiçbir malın sevkiyatı yapılmadığını, hiçbir zaman cari hesap uygulaması olmadığı, 18 yıllık ödeme şekli incelendiğinde tüm ödemeler çeklerle yapıldığı, yine bu 18 yıllık sürede 1 tek lira dahi banka havalesi ile yapılmadığı, davacı şirket kayıtlarında 1 tek lira dahi nakit veya banka havalesi ile olmadığı tamamının çeklerle ödendiğini, Bilirkişiler sözleşme uzmanı Prof. Dr. … ve yeminli mali müşavir …n raporlarında bu durumu net tesbit ettiklerini ve “Delil vasfı tartışmasız olan ticari defterler, başka delillerle desteklenmedikçe tek başına alacağın varlığını kabul etmeye yetmez.Başka delillerle desteklenmelidir ifadesini kullanarak borcun isptlanamadığını” ve “ispatlanamamış cari hesap alacağının reddine” karar verdiklerini, mahkemede iyne ispatlanamamış alacak hükmüce kararını verdiğini, Bu mal alım ve ödeme şekli bukadar açık ve net iken 18 yıllık bayilik süresinde tüm alacak ve ödemeler çeklerle yapılmışken davacı şirketin defter kayıtlarında 1 tek liranın dahi banka havalesi ve nakit ödeme kaydı yokken ve şirket yetkilisinin kaşesi ve imzası olan bir cari hesap yokken böyle bir alacağın varlığından söz etemek ipotekleri nakte çevirme teşebbüsünde bulunmak hiç bir hukuki ve kanuni dayanağa ve mantığa uygun olmadığını, Erzurum, Erzican ve Sivas … mağazaları 2009 yılı nisan ayı sonuda aynı gece gizlice ve entrikalarla boşaltıldığını, bu arada Erzurum mağazasında bulunan bütün muhasebe defter evrak ve kayıtlarıda götürüldüğünü, Böylece Bayilik ve Ticari alış veriş nisan 2009 tarihinde fiilen bittiğini, davacı şirket kanuni defterlerinde elllerine geçirmelerinden sonra kendi defterleri üzerinde tek taraflı işlemlerle hayali borç hayali cari hesaplar oluşturup bunlar üzerinden icra takibine geçtiklerini, ödenmemiş hiçbir çek veya kanuni bir şey yokken yapılan bu icra takiplerinin de durdurulduğu, hiçbir resmi evraka dayalı bir icra takibi olmadığını, İşte bu nedenlerle sözleşme uzmanı Prof. Dr. … ve yeminli mali müşavir … davacıların tüm sundukları kayıtları incelemeleri sonucunda ispatlanmış bir alacak tesbit edemediklerinden ispatlanamamış cari hesap alacağı kararına hükmettiklerini, Davacı şirketin ticari ilişkinin 2013 yılına kadar devam ettiğinden bahsettiklerini, halbuki mağazaların boşaltıldığı nisan 2009 tarihinde ticari ilişkinin bittiğini, davacı şirkette zaten bu tarihten sonra kanuni defter ve kayıtlarını elllerine geçirmiş olmalarıdan dolayı hayali cari hesaplar oluşturduklarını, hiç bir cari hesap olmadığını, 18 yıllık süre içinde de cari hesap olmadığını, çünkü tüm ödemelerin çeklerle yapıldığını, Davacı şirketin tüm defter kayıtları tek taraflı yapılmış bir kayıt olduğu, kanuni defterler başka delillerle isptlnmadığı sürecede tekbaşlarına yeterli delil olamayacaklarını, hükmü yine bilirkişiler tarafından ortaya konulduğunu, bu nedenle davacı şirketin defterlerinde hiç bir kayıt doğru değil hayali ve kendilerin menfaat sağlyacak şekilde düzenlendiğini, ortada 18 yıl geçerli olmuş her iki tarafında imzaladığı bir bayilik sözleşmesi mevcut olduğunu, mahkemenin yapılan yargılama da belirttikleri hususları dikkate almadığı gerekçeli kararından anlaşılmakta olduğunu, mahkemenin kararı haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, Davacı ile davalılar arasındaki bayilik sözleşmesine istinaden yapılan takiple alakalı olarak mahkemede aynı sözleşmeye ve aynı defterlere dayanarak 3 dava açıldığını, davalar önce birleştirildiği, sonra ayırma kararı verildiğini, şuan aynı alacakla ilgili olarak mahkemenin 2019/687 esas sayılı dosyada ve iş bu dosyada yargılama yapıldığını, aynı alacakla ilgili olarak her ili dosyada farklı çelişkili raporlar alındığını, örneğin mahkemenin 2019/687 esas sayılı dosyada davacının alacağı 251,738.26 TL alacak belirlenirken mahkemenin iş bu dosyasında 6.927.046,48 TL alacak belirlendiğini, bu husus başlı başına yapılan yargılamanın eksik yapıldığını göstermeye yetmekte olduğunu, bu dosyaların birleştirilmesi gerektiğini, mahkemeni birleştirme taleplerini dikkate almadığını, İstinaf incelemesinin duruşmalı yapılmasını talep ettiklerini, Mahkemenin %20 inkar tazminatına hükmettiğini, bu husus başlı başına haksız ve hukuksuz olduğunu, zira dosyaya kötü niyeti olarak itiraz edildiği dosyada ispat edilemediğini, dosyada alacak olup olmadığı bilirkişi raporuyla belirlendiğini, bu haliyle kötü niyet söz konusu olmadığından dolayı mahkemenin %20 kötü niyet tazminatına hükmetmesi haksız ve hukuk dayanaktan yoksun olduğunu, Mahkemenin kararının davacı alacaklı tarafından icrasına devam edilme durumu söz konusu olduğundan dolayı tehiri icra kararı verilmesini talep ettiklerini, davacının icra alacağı Erzurum, Merkez Palandöken İlçesi, … Mahallesi, … ada, … parselde kayıtlı … Blok, … numaralı bağımsız bölüm üzerine konulan ipotekı sebebiyle teminatsız olarak tehiri icra karar verilmesini talep ettiklerini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, mahkeme kararı doğrultusunda icra işlemlerinin devam etme durumu söz konusu olduğundan dolayı dosyadan anlaşılan davacı lehine Erzurum, Merkez Palandöken İlçesi, … Mahallesi, … ada, … parselde kayıtlı … Blok, … numaralı bağımsız bölüm var olan ipotekli taşınmazlarımız dikkate alınarak teminatsız olarak tehiri icra kararı verilmesini, istinaf incelemesinin duruşmalı yapılmasını, yargılama giderlerinin davacı üzerine bırakılmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ EK KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 10/09/2021 tarih ve 2014/747 Esas – 2020/961 Karar sayılı ek kararında; “Asıl ve Birleşen davada davalılar vekili 01/07/2021 tarihli dilekçesi ile Mahkememizden verilen 2014/747 Esas, 2020/961 Karar sayılı, 31/12/2020 tarihli karara karşı istinaf talebinde bulunmuştur. Asıl ve birleşen davada davalılar vekili istinaf talebinde bulunmuş ise de; asıl davada 5.123,25 TL istinaf nispi karar harcı, asıl dava yönünden 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ve birleşen davada 794,58 TL istinaf nispi karar harcının yatırılmadığı anlaşılmış ve bu konudaki eksikliğin tamamlanması için asıl ve birleşen davada davalılar vekiline 02/07/2021 tarihli muhtıra gönderilmiştir. Muhtıra, asıl ve birleşen davada davalılar vekiline 08/07/2021 tarihinde tebliğ edilmiş, verilen kesin 08/09/2021 tarihinde dolmuştur. Verilen kesin süre içerisinde eksik harç ikmal edilmemiştir. HMK 344/1 (HUMK ‘nun 434/3) maddesi hükmü gereğince asıl davada davalılar …, … ve birleşen davada davalılar …, …, … ve …’nin istinaf talebinden vazgeçmiş sayılmasına karar vermek gerekmiştir…”gerekçesi ile, Asıl ve birleşen davada davalılar vekiline gönderilen muhtıraya rağmen, yasal süresi içinde eksik istinaf harcını ikmal etmemiş olması nedeniyle HMK 344/1 (H.U.M.K’nin 434/3.) maddesi hükmü gereğince, asıl davada davalılar …, … ve birleşen davada davalılar …, …, … ve …’nin istinaf talebinden vazgeçmiş sayılmasına, karar verilmiş ve karara karşı davalılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Asıl ve Birleşen Dosya davalılar vekili istinaf dilekçesi ile, Mahkemenin vermiş olduğu asıl karar istinaf edildiği ve asıl dava dosyası yönünden istinaf yoluna başvuru harcı ve istinaf karar karcı taraflarınca uyap üzerinden yatırıldığını, Mahkemenin 08/07/2021 tarihinde elektronik posta adresine harcı tamamlamaları yönünde ihtarname gönderdiğini, Mahkemenin göndermiş olduğu muhtıra tarihinde ekte sundukları rapordan anlaşılacağı raporlu olması sebebiyle elektronik postayı kontrol edemediğinden dolayı tarafına gönderilen muhtıradan haberdar olamadığını, Sistem alıcısı tarafından açılmadığı zaman direk 5 gün içinde okunmuş saydığından dolayı elektronik postadan okunacaklar kısmında görülmediğini, Raporlu olduğu dönemde vekil olarak elektronik postaya yapılan tebligat geçersiz olup, bu tebligata istinaden tamamlanmayan harçlar sebebiyle istinaf incelemesinden vazgeçilmiş sayılması haksız ve hukuka aykırı olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi ek kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, geçersiz tebligat sebebiyle taraflarına eksik harcın ödenmesi için süre verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Asıl ve birleşen dava, itirazın iptali davasıdır.Mahkemece, asıl ve birleşen davanın kabulüne karar verilmiş ve karara karşı asıl ve birleşen dosya davalılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Asıl ve birleşen dosya davalılar vekili Av. …’a gerekçeli kararın 25/06/2021 tarihinde tebliğ edildiği, asıl ve birleşen dosya davalılar vekili uyap sisteminden 01/07/2021 tarihinde gönderdiği istinaf dilekçesi ile asıl ve birleşen dosyaya yönelik verilen kararı istinaf ettiği anlaşılmıştır. İstinaf harçlarının yatırılmaması üzerine Mahkemece 02/07/2021 tarihli muhtıra düzenlendiği ve muhtıranın asıl ve birleşen dosya davalılar vekili Av. …’a 08/07/2021 tarihinde tebliğ edildiği, İlk Derece Mahkemesi 10/09/2021 tarih ve 2014/747 Esas – 2020/961 Karar sayılı ek kararı ile, her nekadar sürenin 08/09/2021 tarihinde dolduğu belirtilmiş isede HMK. 344 Maddesi uyarınca verilen 1 haftalık kesin sürenin son günü 15/07/2021 olup son gün resmi tatile rastlaması sebebiyle verilen kesin sürenin 16/07/2021 tarihinde Cuma günü dolduğu, bu tarihin idari ve resmi tatil olmadığı ve istinaf harçlarının süresi içerisinde yatırılmadığı tesbit edilmiştir. İlk Derece Mahkemesi 10/09/2021 tarih ve 2014/747 Esas – 2020/961 Karar sayılı ek kararı ile, asıl ve birleşen davada davalılar vekiline gönderilen muhtıraya rağmen, yasal süresi içinde eksik istinaf harcını ikmal etmemiş olması nedeniyle HMK 344/1 (H.U.M.K’nin 434/3.) maddesi hükmü gereğince, asıl davada davalılar …, … ve birleşen davada davalılar …, …, … ve …’nin istinaf talebinden vazgeçmiş sayılmasına, karar verilmiş ve karara karşı asıl ve birleşen dosya davalılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Asıl ve birleşen dosya davalılar vekili ek karara yönelik verdiği istinaf dilekçesindeki, Mahkemenin göndermiş olduğu muhtıra tarihinde ekte sundukları rapordan anlaşılacağı raporlu olması sebebiyle elektronik postayı kontrol edemediğinden dolayı tarafına gönderilen muhtıradan haberdar olamadığı tekrardan kendilerine süre verilmesine yönelik istinaf sebebi incelendiğinde, Asıl ve birleşen dosya davalılar vekiline ait vekaletname incelendiğinde, vekil olarak Av. …’a vekalet verildiği görülmüştür. Asıl ve birleşen dosya davalılar vekilinin ek karara yönelik verdiği istinaf dilekçesine ekli sağlık raporları incelendiğinde, Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından COVIT 19 teşhisiyle 02/06/2021 – 10/06/2021 tarihleri arasında devam raporu verildiği, işbaşı tarihinin 11/06/2021 tarihi olduğu, Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından PNÖMONİ teşhisiyle 28/06/2021 – 07/07/2021 tarihleri arasında istirahat raporu verildiği, işbaşı tarihinin 08/07/2021 tarihi olduğu, Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından PNÖMONİ teşhisiyle 08/07/2021 – 17/07/2021 tarihleri arasında istirahat raporu verildiği, işbaşı tarihinin 18/07/2021 tarihi olduğu anlaşılmıştır. Asıl ve birleşen dosya davalılar vekilinin talebinin HMK. 96/1 Maddesinde düzenlenen eski hale getirme talebi olup buna göre talebin, işlemin süresinde yapılamamasına sebep olan engelin ortadan kalkmasından itibaren iki hafta içinde talep edilmelidir. Yukarıdaki tesbitlere göre, 08/07/2021 muhtıranın tebliğ tarihinde ve sürenin sona erdiği 16/07/2021 tarihinde asıl ve birleşen dosya davalılar vekili Av. …’ın PNÖMONİ teşhisiyle raporlu olduğu, raporun 18/07/2021 tarihinde sona erdiği, raporun sona erdiği tarihten itibaren asıl ve birleşen dosya davalılar vekilinin HMK. 96 madde uyarınca iki hafta içerisinde mazeretini belirtip kendisine yeniden süre verilmesine dair ilk derece mahkemesine süresi içerisinde dilekçe sunmadığı, bu mazeretin ilk kez ek karara yönelik istinaf dilekçesinde ileri sürüldüğü, buna göre ilk derece mahkemesince verilen 10/09/2021 tarih ve 2014/747 Esas – 2020/961 Karar sayılı ek kararı usul ve yasaya uygun olup asıl ve birleşen dosya davalılar vekilinin ek karara yönelik istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç itibariyle, ilk derece mahkemesi ek karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, asıl ve birleşen dosya davalılar vekilinin ek karara yönelik istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Asıl ve birleşen davada davalıların ek karara yönelik istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30.TL istinaf karar harcı istinaf edenler tarafından peşin olarak yatırıldığından, yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 25/11/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.