Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/2013 E. 2021/1588 K. 11.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2013 Esas
KARAR NO: 2021/1588 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/09/2021
NUMARASI: 2020/344 Esas
BİRLEŞEN DAVADA
DAVANIN KONUSU: Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
KARAR TARİHİ: 11/11/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen ara karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Birleşen davada davacı vekili talep dilekçesi ile, … A.Ş.’nin 04/05/2020 tarihinde gerçekleştirilen ikinci genel kurul toplantısı’nda alınan (2) sayılı kararın, (3) sayılı kararın, (4) sayılı kararın …’ın ibra edilmemesine ilişkin kısmı hariç kalmak üzere diğer yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmesine ilişkin kısmının ve (5) sayılı kararın yürütmesinin TTK’nın 449 Uncu ve HMK’nın 389’uncu ve devamı maddeleri uyarınca yürütmesinin karar kesinleşinceye kadar geri bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesin ile; Davacının talep ettiği ihtiyati tedbirin bir takım şartlara bağlandığını, şartların talep edenin korunması gereken hakkının mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşması veya tamamen imkansız hale gelme ihtimalinin varlığı ve taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümüne kadar gecikme sebebiyle bir sakıncanın veya ciddi bir zararın doğabileceği ihtimali olduğu, bu iki şartın birbirine bağlı bulunması gerektiğini, talep edilen ihtiyati tedbirin bu iki şartından hiçbirinin oluşmadığını, talep edilen ihtiyati tedbirin haksız ve kötü niyetli olduğu ve ayrıca 6100 sayılı HMK’nın 389. Maddesine aykır olduğunu beyan ederek ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ ARA KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 07/09/2021 tarih ve 2020/344 Esas sayılı ara kararında; “Davalı şirketin ticari hacmi, piyasadaki değeri, ticari hayattaki işleyiş ve faaliyetleri gözetildiğinde ihtiyati tedbire konu kararların yürütmesinin durdurulması ile sağlanacak menfaatine karşılık ihtiyati tedbirin uygulanması halinde şirketin işleyişine ve faaliyetlerine verilecek zararın çok daha büyük olacağı, şirketin işleyişinin sekteye uğramaması ve ticari faaliyetlerin devamının esas olması nedeniyle birleşen davada talep edilen ihtiyati tedbir taleplerinin reddine karar vermek gerekmiş…”gerekçesi ile, İhtiyati tedbir talebinin REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı birleşen davada davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Birleşen davada davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Huzurdaki birleşen dava, … Anonim Şirketi (“Şirket”)’nin 4 Mayıs 2020 tarihinde erteleme üzerine toplanan 2019 mali yılı genel kurul toplantısında (“Genel Kurul Toplantısı”) (i) alınan 2, 3, 4 (kararın …’ın ibra edilmemesine ilişkin kısmı hariç olmak üzere diğer yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmesine ilişkin kısmının), ve 5 sayılı kararların iptal edilmesi, (ii) gerektirici sebeplerin varlığı halinde ilgili kararların yok hükmünde olduğunun veya 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”)’nun 447 inci maddesi uyarınca batıl olduğunun tespiti ve (iii) TTK’nın 449 uncu ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (“HMK”)’nun 389 uncu ve devamı maddeleri uyarınca genel kurul kararlarının yürütmelerinin geri bırakılması istemiyle açıldığını, Şüpheli işlemler neticesinde finansal tablolara güvenin yitirilmiş olması, bu işlemlere ilişkin şüphelerin şirketçe giderilmemesi ve tam tersine gizlenmeye çalışılması ve açıkça kanuna aykırı oylamalar yapılması nedenleriyle Genel Kurul Toplantısı’nda alınan kararların iptali istenmek durumunda kalındığını, Davalı Şirket’in, kanuna, esas sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırı olarak alınmış kararlarının açıklanan nedenlerle şirket açısından 2018 mali yılından bu yana zarar oluşturmakta ve bu kararların alınmasında etkili olan kişilerin de şirkete zarar vermeye devam etmekte olmaları ve bunu gizlemeye devam etmeleri ile bu kararların uygulanmasına devam edilecek olursa şirketin zararını arttıracaklarının açık olması nedenleriyle TTK’nın 449 ve HMK’nın 389 ve devamı maddeleri uyarınca yürütmesinin geri bırakılması talebinde bulunulduğunu, Bidayet Mahkemesi, 2020/344 Esas no.lu 7 Eylül 2021 tarihli ara kararı (“Ara Karar”) ile özetle, “… Davalı şirketin ticari hacmi, piyasadaki değeri, ticari hayattaki işleyiş ve faaliyetleri gözetildiğinde ihtiyati tedbire konu kararların yürütmesinin durdurulması ile sağlanacak menfaatine karşılık ihtiyati tedbirin uygulanması halinde şirketin işleyişine ve faaliyetlerine verilecek zararın çok daha büyük olacağı, şirketin işleyişinin sekteye uğramaması ve ticari faaliyetlerin devamının esas olması nedeniyle…”, gerekçeleriyle yürütmenin geri bırakılması talebinin reddine karar verdiğini, Dava dilekçesi ve sair beyan dilekçeleri ile açıklanan nedenlerle yürütmenin geri bırakılmasına talebinin reddi kararının istinaf kanun yoluna başvurularak incelenmesi ve Şirketin ticari işlevine devam etmesi ile tedbir istenen konuların birbiri ile çelişip çelişmediği hususunun bir kez daha irdelenmesini talep etme gerekliliği doğduğunu, 2 ve 3 no.lu şirketin yönetim kurulu faaliyet raporunun müzakeresi ve bilanço ile kâr/zarar hesaplarının müzakeresi ve onaylanması ile ilgili gündem maddeleriyle ilgili olarak; Şirketin 2019 mali yılına ait yıllık faaliyet raporu, bağlılık raporunun ve finansal tabloların gerekli kanuni şartlara uyulmadan hazırlanmış olması, bilgi alma ve inceleme amaçlı sorulara verilen cevaplarda yeterli ve şeffaf açıklamalarda bulunulmaması, Şirketin Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (“EPDK”) mevzuatı kapsamında 2019 mali yılına ilişkin hazırlandığı belirtilen bağımsız denetim raporunun ortakların incelemesine sunulmamış olması, Şirketin 2019 yılı sonu itibarıyla bir personeli bulunmasına rağmen dava dışı … A.Ş. (“…”)’den 1 milyon TL’yi aşan değerde araç satın alımı yapmış olmasının hangi menfaate hizmet ettiğinin anlaşılamaması, Şirketin diğer şirketlerle birtakım borç alıp verme işlemlerinin odağı haline gelmiş olması ve …’tan borç alarak, …’ya borçlar vermesi, neden …’ın ilgili diğer şirketlere doğrudan borç vermek yerine davalı Şirket’e borç verip davalı şirketi diğer şirketlere borç verdirtme yolunun tercih edilmekte olduğunun anlaşılamaması ve şirket tarafından bu konularda sağlıklı bilgi ve belge sunulamaması gibi nedenlerle finansal rapor ve tabloların TTK’nın 515 inci maddesinde düzenlenen dürüst resim ilkesine aykırı olarak düzenlenmiş olması, Ayrıca 4 no.lu yönetim kurulu üyelerinin ayrı ayrı ibra edilmesi ile ilgili gündem maddesiyle ilgili olarak; Yönetim Kurulu üyelerinin ibra oylamasında TTK’nın 436 ncı maddesinin ikinci fıkrasına aykırı oy kullanılmış olması, 5 no.lu yönetim kurulu üyelerinin şirket konusu işlerle iştigal etmeleri ve TTK’nın 395. ve 396. maddeleri gereğince müsaade edilmesi ile ilgili gündem maddesiyle ilgili olarak; bu üyelere TTK’nın 395 ve 396 ncı maddelerinde belirtilen izinlerin verilmesi oylamasında ise TTK’nın 436 ncı maddesinin birinci fıkrasına aykırı oy kullanılmış olması ve oydan yoksunluk bulunmasına rağmen oy kullanılması neticesinde kararların alınmış olması iddiaları oluştuğunu, bu iddialarının tamamını kanıtlayan delilleri huzurdaki dava dosyası kapsamında sunulduğu ve iddialarının kanıtlandığını, iddiaların ve delillerin tamamı huzurdaki dosyaya sunulu dava dilekçesi ve sair beyan dilekçelerinde bulunduğundan tekrar ettiklerini, Yukarıda anılan sebeplerle alınan kararların ağır hukuk ihlalleriyle alınmış olmaları nedeniyle şirketin zarara uğramış olması, bunun gizlenmekte olması nedenleriyle yürütmenin geri bırakılmaması halinde, zaten zorlaşmış olan hakkın elde edilmesi imkansız hale geleceğini, HMK’nın 390 ıncı maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi için ’yaklaşık ispat’ yeterli görülmüş olup davanın taraflarınca dosyaya sunulmuş olan delillerle yaklaşık ispatın da ötesinde, tamamen ispat edilmiş durumda olduğunu, Genel Kurul Toplantısı’nda alınan kararların yürütmelerinin geri bırakılması halinde davalı şirketin zedelenecek bir menfaati ve uğrayacağı bir zararı olmadığını, ara kararda belirtilenin aksine ticari faaliyetlerinin ve şirketin işleyişinin sekteye uğraması söz konusu olmayacağını, davalı Şirketin tek bir (1) personeli olduğunu, davalı şirket yönetim kurulu tarafından sır gibi saklanan bu personelin ne kim olduğu ne de hangi işle iştigal ettiği dahi belli olmadığını ve huzurdaki dava bu personelin çalışmasına etki etmediğini, Müvekkili tarafından davalı şirket’ karşı açılmış dava sayısı bir (1) iken, Mahkemece davalının abartılı ve delilsiz açıklamalarına riayet edilerek herhangi bir araştırma yapılmaksızın 11 Mart 2021 tarihli duruşmada alınan 6 no.lu ara karar ile asıl dava davacısı ve birleşen dava davacısı olan müvekkillerinden ayrı ayrı 100.000’er TL teminat alınmasına karar verildiği, bu karardan rücu edilmesine yönelik 19 Mart 2021 tarihli talebinin Mahkeme’nin 22 Mart 2021 tarihli ara kararı ile gerekçesiz olarak reddedildiği, 24 Haziran 2021 tarihinde asıl dava davacısı ve 25 Haziran 2021 tarihinde müvekkilemiz tarafından teminat mektupları Mahkeme’ye ibraz edildiğini, Yani davalının, huzurdaki dava kapsamında bir zarara uğraması söz konusu olmamasına rağmen, halihazırda olur da bir zarara uğrarsa diye, muhtemel zararları için toplam 200.000 TL’lik teminat halihazırda dosyada bulunmakta olduğunu, Bu kapsamda Genel Kurul Toplantısı’nda alınan kararların yürütmesinin geri bırakılması halinde de davalı Şirket zarara uğramayacak olmasına rağmen, olur da zarara uğrayacak olursa zaten halihazırda dosyada bulunan 200.000 TL’lik teminat mektupları muhtemel zararları karşılayabileceğini, br başka deyişle, yürütmenin geri bırakılması kararı verilmesi halinde şirketin zararının oluşmasından çekinilecek bir durum da olmadığını, Davalı şirket yönetim kurulu üyelerince TTK’nın 449 uncu maddesi kapsamında imzalanmış 18 Ağustos 2021 ve 23 Ağustos 2021 tarihli beyanlar da yanıltıcı nitelikte olduğunu, Davalı Şirket yönetim kurulu üyeleri tarafından sunulan beyanlar huzurdaki davada istenen yürütmenin geri bırakılması talebiyle ilgi ve alakalı olmadığını, Yönetim kurulu üyelerinin sundukları beyanlarda, şirketin geçmişinden ve başarılarından, huzurdaki dava ile ilişkisi olmayan, farklı şirketlere dair farklı mahkemeler nezdinde görülmekte olan davalardan bahsedildiği, ancak davaya konu 4 Mayıs 2020 tarihli 2019 yılı erteleme üzerine olağan genel kurul toplantısında alınan iptali talep edilen genel kurul kararlarına ilişkin yürütmenin neden geri bırakılmaması gerektiğine dair açıklayıcı bir beyana yer verilmediğini, bu haliyle anılan yönetim kurulu üye beyanları yönetim kurulu üyelerinden TTK’nın 449 uncu maddesi uyarınca talep edilen beyan kapsamında olmadığını, mahkemenin zamanını boşa harcamakta olduğu ve dikkate alınmaması gerektiğini, Yönetim kurulu üyeleri tarafından müvekkillerinin şirketin işleyişini zorlaştırmak amacı ile huzurdaki davayı açtığı ifade edilmekte olduğunu, Öncelikle belirtmek gerekir ki, müvekkilinin kesinlikle böyle bir gayesi olmadığını, müvekkillerinin yegane amacının şirketin kanuna, esas sözleşmeye ve dürüstlük prensibine uygun yönetilmesi olduğunu, f inansal tabloların ve bu tablolara göre düzenlenen raporların doğru ve dürüst resim ilkesi uyarınca düzenlenebilmesi için müvekkili tarafından şirketin devam temennisi ile genel kurul kararının iptali davası açıldığını, davalı Şirket Yönetim Kurulu Üyeleri tarafından bu konuya önyargılı yaklaşılması doğru olmadığını, Müvekkilinin pay sahibi olduğu şirketi işlemez hale, ticari faaliyetlerini durma noktasına getirmeye, itibarını zedelemeye uğraştığına dair yersiz ve herhangi hukuki bir değeri olmayan iddiaları kabul etmenin mümkün olmadığını, müvekkilinin Ticaret Hukuku ve Şirketler Hukuku kapsamında mevzuat hükümlerinin pay sahiplerine tanıdığı haklarını kullanarak; şirketin hukuka uygun alınan kararlar ile doğru yönetilip yönetilmediğini, bu kapsamda şirketin devamlılığının ve menfaatinin sağlanıp sağlanamadığını anlamak için çaba sarf etmekte olduğunu, Müvekkilinin pay sahibi olarak ilgili kanun hükümlerince üstüne düşen tüm sorumlulukları yerine getirdiği gibi şirketin menfaati kapsamında kendisine tanınan hakları da pek tabii kullanabileceğini, Yukarıda belirtilen şüpheli işlemler, davalı şirketin ticari faaliyetlerinin odak noktasını oluşturuyorsa, buna müvekkilinin yapabileceği bir şey olmadığını, bu gibi şüpheli işlemleri yapanların, şirketi zarara sokacak bu işlemleri yapmaması gerektiğini, Yönetim kurulu üyelerinin, huzurdaki davanın şirketin tüm çalışanlarının ve kendilerinin gece gündüz Şirket’te mesai yapmalarına rağmen açıldığı ve özel denetçi taleplerinde bulunulduğu, istenen tedbir taleplerinin 100’ ü aştığı iddiaları gerçek dışı olduğunu, Öncelikle, Şirketin 2019 mali yılı faaliyet raporundan da açıkça görüldüğü üzere kim olduğu ve ne iş yaptığı bilinmeyen tek 1 (bir) çalışanı bulunmakta olduğunu, Yönetim kurulu üyeleri de gece gündüz şirkette mesai yapmadığını, tam tersi, kendi ifadeleri ile de belirttikleri gibi yönetim kurulu üyeliği yürüttükleri birden çok şirket olduğunu, mesailerinin yalnız davalı şirkete harcamadıklarını, Huzurdaki davaya kadar davalı şirkete açılmış bir iptal davası, dolayısıyla da yürütmenin geri bırakılması talebi bulunmadığını, yani 100’ ü bulan talep iddiası Mahkeme’yi yanıltmaya yönelik olduğunu, buna benzer şekilde, davalı şirkete karşı açılmış bir özel denetim davası da bulunmadığını, yönetim kurulu üyelerinin beyanlarının hiçbiri gerçeği yansıtmadığını, İleri sürerek sair hukuk yollarına başvurma dâhil tüm hakları ve dava dilekçesinde belirttikleri talepleri saklı kalmak üzere,İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/344 Esas no.lu 07/09/2021 tarihli ara kararının kesin olarak kaldırılmasına ve HMK’nın 389 uncu ve TTK’nın 449 uncu maddeleri uyarınca davalı şirketin 4 Mayıs 2020 tarihli Genel Kurul toplantısında alınan kararların yürütmesinin geri bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep, birleşen dosya ile davalı şirket genel kurul kararlarının iptali talebiyle açılan davada, TTK’nın 449. maddesi uyarınca kararların yürütülmesinin geri bırakılması dair ihtiyati tedbir talebidir. Mahkemece, ihtiyati tedbir talebinin REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı birleşen davada davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Birleşen dosyada davacı tarafça, davalı şirketin 04/05/2020 tarihinde yapılan 2019 yılı ertelenen olağan genel kurulunda gündemin 2 sayılı, 3 sayılı, 4 sayılı kararın …’ın ibra edilmemesine ilişin kısmı hariç kalmak üzere diğer yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmesine ilişkin kısmı ve 5 sayılı kararını iptallerine, TTK’nın 449. maddesi uyarınca kararların yürütülmesinin geri bırakılmasına karar karar verilmesi talep ve dava edilmiştir. 6102 sayılı TTK’ nın 449- (1). Maddesinde “Genel kurul kararı aleyhine iptal veya butlan davası açıldığı takdirde mahkeme, yönetim kurulu üyelerinin görüşünü aldıktan sonra, dava konusu kararın yürütülmesinin geri bırakılmasına karar verebilir. ” düzenlemesi yer almaktadır. HMK’nın 389. maddesi uyarınca, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyat tedbir kararı verilebilir. ” Mahkemece, dava konusu kararların yürütülmesinin geri bırakılmasına dair talep değerlendirilmeden önce, yönetim kurulu üyelerinin görüşü alınmış, olumsuz görüş bildirildiği görülmüştür. Somut olayda, birleşen davada dava konusu yapılan ve davalı … Anonim Şirketi’nin, 4 Mayıs 2020 tarihinde yapılan 2019 Yılı (Ertelenen) Olağan Genel Kurul Toplantısı’nda alınan ve icralarının geri bırakılması istenilen; Gündemin 2. maddesi uyarınca alınan 2019 yılına ait “Yönetim Kurulu faaliyet raporunun okunması ve müzakere edilmesine” ilişkin karar, Gündemin 3. maddesi uyarınca alınan 2019 yılına ait “bilanço ve kar/zarar hesaplarının onaylanmasına ” ilişkin karar, Gündemin 4. maddesi uyarınca alınan yönetim kurulu üyeleri “… A.Ş. ve … A.Ş.’nin ibrasına ilişkin karar, Gündemin 5. Maddesi uyarınca alınan “Yönetim Kurulu üyelerinin şirket konusu işlerle iştigal etmelerine izin verilmesine” ilişkin kararlardır. Bu hali ile, taraflar arasındaki uyuşmazlığın yargılamayı gerektirdiği, mevcut delil durumu itibarı ile yaklaşık ispat koşulunun sağlanılmadığı, tedbir kararı verilmemesi ve alınan kararların icra edilmesi halinde davacının hakkını elde etmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden şu aşamada bahsedilmesinin mümkün olmadığı gibi ciddi bir zararın doğacağına dair emare ve delilinde bulunmadığı gözetildiğinde, ilk derece mahkemesince yürütmenin durdurulması yönünde tedbir talebinin reddi kararı usul ve yasaya uygun olup birleşen dosya davacı vekilinin aksi yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme ara kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, birleşen dosyada davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Birleşen davada davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 162,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30.TL istinaf karar harcı istinaf eden tarafından peşin olarak yatırıldığından, yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 11/11/2021 tarihinde HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.