Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/2002 E. 2022/361 K. 09.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2002 Esas
KARAR NO: 2022/361 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/07/2021
NUMARASI: 2020/206 Esas 2021/552 Karar
DAVA TÜRÜ: İtirazın İptali (Ticari Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 09/03/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili, davalının müvekkilinden satın aldığı mal bedelini ödemediğini, alacağın tahsili için başlatılan ilk icra takibinin davalının haksız itirazı ile durduğunu, itirazın üzerine açılan itirazın iptali davasında ise açılmamış sayılma kararı verildiğini, bunun üzerine dava konusu icra takibinin başlatıldığını ancak bu takibin de davalının haksız itirazı ile durduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 08/07/2021 tarih ve 2020/206 Esas 2021/552 Karar sayılı kararı ile; “Davacının aynı alacak için İstanbul … İcra Müdürlüğünde takip başlattığı, itiraz üzerine açtığı itirazın iptali davasının takip etmemesi nedeniyle açılmamış sayılmasına karar verildiği bunun üzerine tekrar aynı alacak için İstanbul … İcra Müdürlüğünün dosyası ile takip başlattığı görülmektedir. Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 06/12/2017 tarih 2016/14890 Esas 2017/7766 Karar aynı daireye ait 03/10/2018 tarih 2016/19798 Esas 2018/4748 Karar , Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesine ait 12/10/2020 tarih 2019/1920 Esas 2020/1208 Karar ve Yargıtay 23. Hukuk Dairesine ait 12/10/2015 tarih 2015/5095 Esas 2015/6458 Karar nolu ilamlarda da bahsedildiği üzere “alacaklı, borçlunun itirazını kendisine tebliğinden itibaren 6 ay içinde itirazın kaldırılması için icra mahkemesine başvurmazsa yeniden ilamsız takip yapamaz (İİK 68/1) bu hükmün anlamı şu dur: alacaklı 6 ay içinde icra mahkemesinin itirazın kaldırmasını istemezse bir daha itirazın kaldırılmasını isteyemez ancak, 6 aylık süre geçince icra takibi düşmez. Alacaklının İİK 67/1 maddesi uyarınca itirazın tebliğinden itibaren 1 yıl içinde mahkemeye başvurarak itirazın iptalini isteme hakkı da vardır. Eğer alacaklı itirazın tebliğinden itibaren ne 6 ay içinde icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını ve ne de 1 yıl içinde mahkemeden itirazın iptalini istemezse, artık bundan sonra aynı alacak için yeni bir ilamsız takip yapamaz. Yaparsa icra memurunun takip talebini kabul edip borçluya ödeme emri göndermemesi gerekir. İcra memurunun aksine davranışı İİK 16/2 maddesi uyarınca borçlunun süresiz şikayetine neden olur. Bu durumda alacaklının izlemesi gereken yol İİK 67/5 madde hükmü uyarınca borçluya karşı dava açıp, alacağı ilamlı icraya koymak, yani yeni bir ilamlı takip yapmaktır. Alacaklı itirazın iptali davasını, itirazın kendisine tebliğ tarihinden itibaren 1 yıl içinde açmalıdır, açmaz ise takip düşeceğinden aynı alacaktan dolayı yeniden icra takibi yapamayacaktır, alacaklının aynı alacakla ilgili yaptığı ikinci icra takibine karşı itirazın iptali davası dinlenmez, açılan davanın hukuki yarar yokluğundan HMK 114/1-h ve 115/2 madde hükmü uyarınca reddi gerekir. 1 yıllık süreyi geçiren alacaklının genel hükümlere göre zamanaşımı süresi içerisinde alacak davası açma hakkı saklıdır. Alacaklı taraf borçluya karşı genel mahkemede dava açıp, alacağı ilamı icraya koyarak alacağına ulaşabilir” denildiğinden… ” gerekçeleri ile; Davanın HMK 114/I-h ve 114/2 uyarınca hukuka yarar yokluğundan usulden reddine, karar verilmiş ve verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; TMK’nun 1. maddesine göre kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa, hâkim, örf ve âdet hukukuna göre, bu da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar vermesi gerektiğini, yasalarımızda işlemden kaldırılan bir ilamsız icra takibinden sonra ikinci bir icra takibinin yapılamayacağına dair hüküm bulunmadığını, bu durumda hakim ticari örf ve adete göre, o da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar vermesi gerektiğini, örnek olarak gösterilen mahkeme kararında ilamsız icra takibinden itibaren bir yıl içinde dava açılmamasından bahsedilmekte olduğunu, halbuki dosyada süresinde itirazın iptali davası açılmış bulunduğunu, aynı anda birden fazla icra takibinin söz konusu olmadığını, açmış oldukları ilk icra dosyasının işlemsizlikten kaldırıldığını Müvekkilinin alacak iddiasını ispatladığını, Yüksek Yargıtay, İstinaf ve yerel mahkemelerin birçok kararında sıkça vurgulandığı gibi haksızlığa uğrayanların haklarına bilfiil kavuşmalarını teminen mahkemelerin esası usule feda etmemeleri gerektiğini, mahkemenin bunca zaman yargılama yaptıktan sonra, müvekkilin haklılığı da ortaya çıkmışken hukuka yarar yokluğundan davayı reddetmesinin kesinlikle kabul edilemeyeceğini, Davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin 6325 sayılı Yasa hükümlerine aykırı olduğunu, 18/A-(11) maddesinin ”Taraflardan birinin geçerli bir mazeret göstermeksizin ilk toplantıya katılmaması sebebiyle arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi durumunda toplantıya katılmayan taraf, son tutanakta belirtilir ve bu taraf davada kısmen veya tamamen haklı çıksa bile yargılama giderinin tamamından sorumlu tutulur. Ayrıca bu taraf lehine vekâlet ücretine hükmedilmez.” şeklinde düzenlenmiş olduğunu, davalı şirket adına herhangi bir yetkili veya vekilin de arabuluculuk toplantısına katılmadığını, dolayısıyla davalının tüm yargılama giderlerine ve arabuluculuk ücretine mahkum edilmesi gerekirken tam tersine müvekkilinin tüm yargılama giderlerine, arabuluculuk ve vekalet ücretlerine mahkum edildiğini belirterek hükmün kaldırılmasını ve davanın kabulünü istemiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, muhtelif faturalara dayalı icra takibine itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın usulden reddine karar verilmiştir.Davacı, davalı hakkında ilk olarak 21/11/2016 tarihinde İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası üzerinden ilamsız icra takibi başlatmış, söz konusu takip davalının borca itirazı üzerine durmuş, itirazın tebliğine ilişkin belgeye rastlanılmamış, davacı tarafça hak düşürücü sürede 05/01/2018 tarihinde itirazın iptali davası açılmış, İstanbul 15.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/02/2019 tarih 2018/20 E., 2019/160 K: sayılı kararı ile takip edilmeyen davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş, bunun üzerine davacı, aynı alacak için 24/06/2019 tarihinde dava konusu İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı icra takibini başlatmış, bu takibe de yasal sürede itiraz edilmesi nedeniyle iş bu dava açılmıştır. İİK 67/1 m. uyarınca takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. Aynı yasanın 67/4 m. uyarınca ise birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır. Bununla birlikte İİK 68/1 m. uyarınca alacaklı itirazın kendisine tebliği tarihinden itibaren altı ay içinde itirazın kaldırılmasını isteyebilir. Bu süre içerisinde itirazın kaldırılması istenilmediği takdirde yeniden ilamsız takip yapılamaz. Usulüne uygun yapılmış bir takip bulunması ise itirazın iptali davasının görülmesi için dava şartıdır.Somut olaya döndüğümüzde, davacı tarafça itiraz üzerine duran ilk icra takibine ilişkin olarak itirazın iptali davası açılmış ise de mahkemece davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş olup, dosya kapsamında söz konusu icra takibinin işlemden kaldırıldığına dair bir bilgi veya belgeye de rastlanılmamıştır. Bu durumda dava konusu icra takibinin mükerrer takip olduğu açık olup, mükerrer takip nedeniyle davacının iş bu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığı kabul edilmelidir. Bu itibarla mahkemece davanın usulden reddi yönünde verilen kararda bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Öte yandan 6325 sayılı Hukuki Konularda Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-11 m. uyarınca, taraflardan birinin geçerli bir mazeret göstermeksizin ilk toplantıya katılmaması sebebiyle arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi durumunda toplantıya katılmayan taraf, son tutanakta belirtilecek ve bu taraf davada kısmen veya tamamen haklı çıksa bile yargılama giderinin tamamından sorumlu tutulacak, ayrıca bu taraf lehine vekâlet ücretine hükmedilmeyecektir. Somut olaya döndüğümüzde, dosya kapsamında mevcut Arabuculuk Son Tutanağı incelendiğinde, davalı tarafın mazeret bildirmeksizin arabuluculuk toplantısına katılmaması nedeniyle anlaşmanın sağlanmadığının belirtildiği görülmüş olup, bu durumda mahkemece davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi ve yargılama giderlerinin tamamından davalının sorumlu tutulması gerekirken, bu husus dikkate alınmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile HMK HMK 353/1-b2 m.. uyarınca hükmün kaldırılması ve yeniden hüküm kurulması gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ ile; İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/07/2021 tarih ve 2020/206 Esas – 2021/552 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA ve dairemizce yeniden esas hakkında hüküm kurularak; 1-Davanın HMK 114/I-h ve 114/2 uyarınca hukuka yarar yokluğundan usulden REDDİNE,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 2-Karar tarihi itibariyle alınması gerekli 80,70.TL peşin harcın dava açılırken yatırılan 3.603,13.TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 3.522,43.TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 3-Davacı tarafından sarf edilen 80,70.TL peşin harç ve 762,00.TL yargılama giderleri toplamı 842,70.TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 4-Tarafların zorunlu arabuluculuk toplantısına katıldıkları halde anlaşamadıkları anlaşıldığından 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A maddesi ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00 TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına, 5-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,6-Davalının mazereti olmadığı halde arabuluculuk ilk toplantısına katılmamış olması nedeniyle lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 7-Bakiye gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 8-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 162,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 9-Davacı tarafından sarf edilen 162,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 44,00.TL dosyanın istinafa gidiş dönüş gideri olmak üzere toplam: 206,10.TL’ nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 10-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 09/03/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.