Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1989 E. 2021/1586 K. 11.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1989 Esas
KARAR NO: 2021/1586 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/07/2021 – 10/08/2021 Tarihli Ara Kararlar
NUMARASI: 2021/417 Esas
DAVANIN KONUSU: Ticari Şirket (Fesih İstemli)
KARAR TARİHİ: 11/11/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen ara kararlara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFIN İDDİASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davacı ortak ile diğer davalı ortak olan … arasında ihtilaflar olduğunu, davacı ve bu ortağın şirketi münferiden temsil yetkisine haiz müdür olduklarını, pandeminin şirketi de ekonomik açıdan olumsuz etkilediğini, halı hazırda karlı bir şirket olmadığını, davacının şirketi ayakta tutmaya çalışırken diğer ortağın tam aksine hareket ettiğini, şirket kasasından nakit çekerek şahsi harcamalar yaptığını, bu hususlardan müvekkilinin bu ortağı uyardığını ancak sonuç alamadığını, bu uyarılar nedeni ile husumet baş gösterdiğini, bu ortağın en son mesajlarında şirket tüzel kişiliğini ve davacıyı tehdit ettiğini, şirketi batırmakla tehdit ettiğini, ortaklar arasında güven ilişkisi kalmadığını, şirketin feshine karar verilmesini ve dava dışlı ortak olan …’un müdürlük yetkisinin 6102 sayılı TTK’nın 636/4. Maddesi gereği tedbiren kaldırılmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ ARA KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesi 07/07/2021 tarihli ara kararı ile, “…Somut olayda davalı şirketin temsil yetkisinin davacı ortak ile dava dışı yetkilerinin kaldırılması talep edilen ortağa ait olduğu, şirkette herhangi bir organ boşluğu bulunmadığı anlaşılmaktadır. Davacı her ne kadar dava dışı ortağın şirket menfaatine aykırı davrandığını, şirket kasasından şahsi harcamalar yaptığı yolunda iddialar ileri sürülmüş ise de bu yönde ibraz edilmiş herhangi bir delil bulunmamaktadır. 6102 sayılı TTK’nın 630/3. Madde ve fırkası Yöneticinin, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesi veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesi durumunda haklı sebebin var olacağını belirtmiştir. Yukarda bir çok emsal karara atıf yapılmıştır. Bu kararlar irdelendiğinde yönetici ortağın fiilen gerçekleştirdiği bazı olaylar üzerine dahi (taşınmaz satımı, şirket yönetimindeki usulsüzlükler, ortaklar arasında ceza davası olması gibi) talep edilen ihtiyati tedbir kararlarında henüz yaklaşık ispat koşulunun gerçekleşmediği, ancak bilirkişi raporu alındıktan sonra bu iddiaların değerlendirilebileceği gerekçeleri ile istemleri red ettiği görülmüştür. Davacı yanca ibraz edilen mesajlar incelenmiş, davacı ortak ile diğer ortağın tartışma içinde olduğu, dava dışı ortağın şirket tüzel kişiliğini zararlandıracak eylemlerde bulunacağını belirttiği görülmüştür. Watsapp yazışmaları ancak delil başlangıcı hükmünde sayılabilecek belgelerdir. Her ne kadar davacı yanca diğer ortağın şirket menfaatine aykırı davrandığını, şirket kasasından şahsi harcamalar yaptığı yolunda iddialar ileri sürülmüş ise de bu yönde ibraz edilmiş herhangi bir delil bulunmamaktadır. Dava dışı ortağın mesajlarda belirttiği gibi eylemlerde bulunması ve bunun somut deliller ile mahkemeye ibraz edilmesi, ve doğruluğunun yaklaşık ispat düzeyinde ispat edilmesi halinde ancak yönetici ortağın temsil yetkisinin kaldırılabilmesi mümkündür. Ayrıca yönetici ortağın kendi lehine şirket menfaati aleyhine gerçekleştireceği her eylem yöneticinin sorumluluğu kapsamında hukuki ve cezai açıdan sorumluluğunu gerektirecektir. Başlı başına yazılan bu mesajların dava dışı ortağın şirketi temsil yetkisini kaldıracak düzeyde yaklaşık ispata yakın belgeler olmadığı açıktır. Yukarıdaki emsal yüksek mahkeme kararlarında da belirtildiği üzere asıl olan şirketin kendi seçtiği yöneticileri tarafından yönetilmesidir. Somut olayda davalı şirket müdürünün haksız eylemleri davacı tarafça iddia edilmekte ise de doğruluğunun ve azlinin gerekip gerekmediği yapılacak tahkikat sonucunda belirlenecektir.” gerekçesi ile, Davacının dava dışı ortağın müdürlük yetkisinin kaldırılması yolundaki ihtiyati tedbir talebinin REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
DAVACI VEKİLİ 13/07/2021 TARİHLİ İSTİNAF DİLEKÇESİ İLE, Davacı müvekkilinin, ortağı olduğu davalı şirket aleyhine TTK m.636/3 uyarınca haklı nedenle fesih istemli dava ikame ettiği ve hem şirket hem de kendisi aleyhine daha büyük ve telafisi imkansız zararlar doğmasını önlemek amacıyla dava dışı diğer ortağın müdürlük yetkisinin TTK m.636/4 uyarınca tedbiren kaldırılmasını talep ettiğini, Ancak yerel mahkeme; davacı müvekkilinin söz konusu tedbir talebini 07.07.2021 tarihli ara kararı ile reddettiğini, yerel mahkeme kararının hukuka ve somut olaya aykırı olduğunu, Davalı şirketin, 2/3 hisse sahibi davacı müvekkili ile birlikte 1/3 hisse sahibi dava dışı ortak … olmak üzere 2 gerçek kişi ortaktan müteşekkil olduğu, öte yandan; her iki ortak da müdür olup münferiden temsil yetkisini haiz olduğunu, Dava dilekçesinde ayrıntılı olarak izah edildiği üzere, son dönemde ortaklar arasındaki amaç ve iş birliği ağır ve onarılamaz şekilde zedelendiği, birlikte hareket etme gayret ve amacı kalmadığı, şirketin varlığını devam ettirmenin ortaklar yönünden taşıdığı anlam kaybolduğu ve son olarak taraflar arasında husumetin de ortaya çıkması ile birlikte davacı müvekkilince şirket aleyhine haklı nedenle fesih davası açıldığını, Dava dışı ortağın hakim ortak ve yönetim kurulu başkanı olduğu … A.Ş. unvanlı bir şirket daha bulunmakta olup dava dışı ortak, tüm enerji ve mesaisini bu şirkete harcamakta, bütün ticari faaliyetini bu şirket üzerinden yürütmekte olduğunu, davalı şirketin dava dışı ortak için son zamanlardaki tek anlamı; şahsi harcamalarını finanse edebileceği maddi bir kaynak olup dava dışı ortak, bunun dışında şirket müdürü ve ortağı olarak başkaca hiçbir sorumluluğunu yerine getirmemekte olduğunu, Davacı müvekkilinin, davalı şirkete kaynak aktarıp şirketi ayakta tutmaya çalışırken diğer ortak tam aksine hareket etmekte, sürekli olarak ve yüklü miktarlar olmak üzere, şirket kasasından (kredili mevduat hesapları dahil) nakit çekerek şahsi harcamalarında kullanmakta olduğunu, bir başka anlatımla; diğer ortak, davalı şirkete borçlu olduğunu, dava dışı diğer ortağın halihazırdaki borcu 1.500.000,00 TL’ye (Bir Milyon Beş Yüz Bin Türk Lirası) yaklaşmış olup halen şirket kasasından ya da banka hesaplarından nakit çekim yapmaya da devam etmekte olduğunu, dava dışı ortağın şirkete olan borçları yapılacak bir inceleme ile net olarak anlaşılabilecek olup borca dair cari hesap ekstrelerini dilekçe ekinde bir kez daha ibraz ettiklerini, Yerel mahkemenin 07.07.2021 tarihli ret kararından sonra 09.07.2021 tarihinde dahi şirketin banka hesabına gelen müşteri ödemelerinden de yine para çektiği ve bu paraları da şahsi hesabına aktardığını, yine dava dışı ortağın en son 09.07.2021 tarihinde dahi hala hesaplardan para çekmeye devam ettiğini gösterir dekontları da dilekçemiz ekinde ibraz ettiklerini, Öte yandan; davacı müvekkilinin dava dışı ortağa yaptığı uyarılar nedeniyle de artık taraflar arasında husumet doğduğu ve dava dışı ortak, hem şirket tüzel kişiliğini hem de davacı müvekkili tehdit eden ifadeler kullandığını, taraflar arasındaki son yazışmalarda; dava dışı ortak, davacı müvekkiline hitaben; “sana söz bu şirketi batıracak ne varsa yapacağım, son sözüm budur, ben batıracağım bu şirketi, …’nin bir tane müşterisi kalmayacak orada, ticari olarak savaşırız artık” şeklinde ifadeler kullanarak halihazırda uhdesinde bulundurduğu yetkilerin hem davalı şirket hem de davacı müvekkil yönünden ne tür tehlikelere gebe olduğunu da açıkça gösterdiğini, bu husustaki mesaj yazışmaları da yine dilekçe ekinde bir kez daha ibraz ettiklerini, Davanın ikamesinden sonra dahi şirket hesaplarından para çekmeye devam eden dava dışı ortağın, üstelik de zaten şirkete yüklü miktarda borcu varken, müvekkiline gönderdiği mesajdaki gibi şirket zararına hareket etme ihtimali çok kuvvetli olup eylemlerinin şirket yönünden dönülemez zararlara yol açabileceğini, TTK m.636/4’te; “fesih davası açıldığında mahkeme, taraflardan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alabilir” hükmü yer aldığını, buna göre; somut olayda davacı müvekkilce açılan davada ortaya konan belge ve bilgiler ışığında dava dışı ortağın yetkilerinin kaldırılması ya da sınırlandırılması gerektiğini, her ne kadar yerel mahkeme, HMK m.320’ye dayanmış ve yaklaşık ispat şartından bahsetmiş ise de somut olayda dosyada mübrez evrak ile yaklaşık ispat şartı zaten sağlandığını, zira dava dışı ortağın şirkete borçlu olduğu ve halihazırda da şirketin hem kasasından (kredili mevduat hesapları dahil) hem de müşterilerden gelen ödemelerden şahsi hesabına para gönderdiği, açık ve belgeli olarak ispatlandığını, hal böyle olunca; HMK m.320’de aranan talepte haklılık ve yaklaşık ispat koşulları, somut olayda mevcut olduğunu, Gerçekten de TTK m.636/4 ile şirket feshi davalarında ayrık bir düzenleme getirildiğini, buna göre; şirket feshi davalarının niteliği gereği, hakime, gerekli önlemlerin alınması hususunda daha geniş bir hareket alanı ve dolayısıyla daha fazla takdir yetkisi getirildiğini, yani kanun koyucu, şirket feshi davalarında taraf talepleri üzerine alınacak önlemler için HMK m.320’deki nispeten sıkı şekil şartlarından ayrılarak, hakime, ticari hayatın gerçeklerini de gözeterek gerekli önemleri alabileceği daha geniş bir alan yaratmayı amaçladığını, keza; şirket feshini düzenleyen madde metnine doğrudan ve münhasıran önlemlere yönelik ayrı bir hüküm eklenmesinin nedeninin de bu olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi 07/07/2021 tarihli ara kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, dava dışı ortağın müdürlük yetkisinin TTK m.636/4 uyarınca tedbiren kaldırılmasına/sınırlandırılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
TARAFIN İDDİASININ ÖZETİ: Davacı vekili 26.07.2021 ve 05.08.2021 tarihli dilekçeleri ile, davacı müvekkilinin ortağı olduğu davalı şirket aleyhine TTK m.636/3 uyarınca haklı nedenle fesih istemli dava ikame edildiği, hem şirket hem de kendisi aleyhine daha büyük ve telafisi imkansız zararlar doğmasını önlemek amacıyla dava dışı diğer ortağın müdürlük yetkisinin ya da şirket hesaplarından para çekme yetkisinin kaldırılması hususunda TTK m.636/4 uyarınca tedbiren kaldırılmasını talep ettiklerini, dava dışı ortağın halen müdürlük yetkisini kötüye kullanmakta olduğu ve şirket hesaplarından şahsi hesaplarına para aktarmaya devam ettiğini; şirket hesabından şahsi hesabına para aktardığına dair dekontları dilekçe ekinde sunduklarını, dava dışı ortağın bu eylem ve işlemleri ile bilerek ve isteyerek şirkete zarar verdiği ve bu zararın geri dönülemez noktalara doğru gideceğinin aşikar olduğunu, bu hususun, dava dışı ortağın davacı müvekkiline gönderdiği ve dosyada mübrez mesaj yazışmalarının görüntülerinden de açıkça anlaşılacağını; TTK.m.636/4 uyarınca tedbir taleplerinin kabulü ile, öncelikle dava dışı ortağın müdürlük yetkisinin tedbiren kaldırılmasını, tedbir taleplerinin kabul edilmemesi halinde dava dışı ortağın davalı şirket hesaplarından para çekme yetkisinin tedbiren kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ ARA KARARININ ÖZETİ:İlk derece mahkemesi 10/08/2021 tarihli ara kararı ile, “…Tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; mahkememizce 07/07/2021 tarihinde verilen dava dışı ortağın müdürlük yetkisinin kaldırılması talebinin reddi kararı sonrasında davacı vekili tarafından dosyaya sunulan banka dekontlarının incelenmesinde, 2020 yılından bugüne dek davalı şirkete ait banka hesabından ve iş bu hesaba bağlı kredili mevduat hesabından muhtelif tarihlerde ve muhtelif miktarlarda olmak üzere dava dışı ortağın şahsi hesabına para aktarımı gerçekleştirildiği, bahsi geçen havale işlemlerinin hangi amaç ve saiklerle yapıldığının dosya kapsamı itibariyle tespit edilemediği, her ne kadar bu yönde ortaklar arasındaki whatsapp yazışmaları dosyaya sunulmuş ise de iş bu yazışmaların doğruluğunun bu aşamada mahkememizce tespitinin mümkün olmadığı, kaldı ki yöneticinin sorumluluğu davasına konu olabilecek hususların huzurdaki fesih davasının konusu itibariyle istenilen ihtiyati tedbir kararının verilmesine gerekçe olamayacağı, şirketi yönetenlerin şirkete ve paydaşlara verdikleri zararların tazmininin açılabilecek sorumluluk davasına her zaman konu edilebileceği, bununla birlikte davacı iddialarının yargılamayı gerektirdiği anlaşılmakla…” gerekçesi ile, Davacının dava dışı ortağın müdürlük yetkisinin kaldırılması ve dava dışı ortağın davalı şirket hesaplarından para çekme yetkisinin kaldırılması yolundaki ihtiyati tedbir taleplerinin REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
DAVACI VEKİLİ 12/08/2021 TARİHLİ İSTİNAF DİLEKÇESİ İLE, Davacı müvekkilinin, ortağı olduğu davalı şirket aleyhine TTK m.636/3 uyarınca haklı nedenle fesih istemli dava ikame etmiş ve hem şirket hem de kendisi aleyhine daha büyük ve telafisi imkansız zararlar doğmasını önlemek amacıyla dava dışı diğer ortağın müdürlük yetkisinin TTK m.636/4 uyarınca tedbiren kaldırılmasını ya da sınırlandırılmasını talep ettiğini, Ancak yerel mahkeme; davacı müvekkilinin söz konusu tedbir talebini 07.07.2021 tarihli ara kararı ile reddettiğini, işbu karara karşı istinaf yoluna başvurulmuş ancak bu sırada 19.07.2021 tarihinde ortaya çıkan yeni maddi vakıalara istinaden 26.07.2021 tarihinde tarafımızca yeniden tedbir talebinde bulunulduğunu, Dava dışı ortak, 19.07.2021 tarihinde yine şirket hesaplarından, üstelik de aynı gün söz konusu hesaplardan çek ödemesi yapılacağını bildiği halde, şahsi hesaplarına para aktarmış ve şirket hesabını çeki ödeyemez hale getirdiğini, hatta 26.07.2021 tarihli tedbir talebinden sonra dahi şirketin banka hesabına gelen müşteri ödemelerini de yine şahsi hesabına aktarmış ve buna dair dekontlar da dosyaya sunulduğunu, Akabinde davacı müvekkiline gönderdiği mesajda; “bu da sana ders olsun, ne zaman mantıklı hareket edersin o zaman anlaşırız, çekin yazılacak haberin olsun” diyerek şirket hesabını bilerek boşalttığını ve amacının şirket çekinin karşılıksız işlemi görmesi olduğunu açıkça ortaya koyduğunu, bunun üzerine; davacı müvekkilinin, çekin karşılıksız işlemi görmesini engellemek için çek alacaklısı ile görüşmüş, çekin takastan muamelesiz iade alınmasını sağladığı, kendi hesabından davalı şirket hesabına oradan da alacaklı şirkete ödeme yaparak çek bedelini haricen ödediğini, bütün bu işlemlere dair dekont ve yazışma görüntüleri dosyaya da ibraz edildiğini, dolayısıyla; yerel mahkemenin ret kararında dayandığı; “paraların şahsi hesaba aktarılmasındaki amacın belirlenemediği ve taraflar arasında yapılan whatsapp yazışmalarının doğrulunun ispatlanamadığı” yönündeki gerekçeler de mesnetsiz kalmakta olduğunu, Dava dışı diğer ortağın şirkete olan halihazırdaki borcu 1.500.000,00 TL’ye (Bir Milyon Beş Yüz Bin Türk Lirası) yaklaşmış olup halen şirket kasasından ya da şirketin banka hesaplarından kendi hesaplarına para aktarmaya da devam etmekte olduğunu, mamafih; şirket müdürü ve ortağı olarak hiçbir sorumluluğunu yerine getirmediği gibi sürekli olarak ve yüklü miktarlarda olmak üzere, şirket kasasından (kredili mevduat hesapları dahil) kendi hesaplarına para göndererek şahsi harcamalarında kullanmakta olduğunu, Öte yandan; dava dışı ortağın davacı müvekkiline hitaben gönderdiği ve daha önceki beyanlarımızın ve tedbir talebinin ekinde dosyaya ibraz edilen; “sana söz bu şirketi batıracak ne varsa yapacağım, son sözüm budur, ben batıracağım bu şirketi, …’nin bir tane müşterisi kalmayacak orada, ticari olarak savaşırız artık” şeklindeki whatsapp mesajı da göstermekte olduğu, dava dışı ortağın halihazırda davalı şirket lehine bir işlemi olmadığı gibi dava dışı ortak açıkça bilerek ve isteyerek şirket zararına hareket etmekte olduğunu, Bu bağlamda; dava dışı ortağın bundan sonra da şirket zararına hareket etme ihtimali çok kuvvetli olup eylemlerinin şirket yönünden dönülemez zararlara yol açabileceği de şüphesiz olduğunu, dolayısıyla yerel mahkemenin tazminat davası açılabileceği yönündeki ret gerekçesi de hukuka aykırı olduğunu, zira ihtiyati tedbir talebinin, ancak tazminat talebine konu edilemeyecek hususlarda geçerli olacağına dair bir kabul hukuken mümkün olmadığı gibi bu yöndeki bir kabulün yasadaki tedbir düzenlemesini de amaçsız ve işlevsiz hale getireceğini, ihtiyati tedbir talebinin özü, uğranılan zararın geri dönülemez ve telafi edilemez boyutlara ulaşmasını engellemek olup tedbir talep edilen konunun ayrıca tazminat davasına konu edilebilmesinin talebin değerlendirilmesinde hukuki bir önemi olmaması gerektiğini, TTK m.636/4’te; “fesih davası açıldığında mahkeme, taraflardan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alabilir” hükmü yer almakta olduğu, buna göre; somut olayda davacı müvekkilince açılan davada ortaya konan belge ve bilgiler ışığında dava dışı ortağın yetkilerinin kaldırılması ya da en azından sınırlandırılması gerektiğini, zira dava dışı ortağın şirkete zarar vermek amacıyla ve şirket çeklerinin karşılıksız kalması için bilerek şirket hesaplarını boşalttığı, şirkete borçlu olduğu ve halihazırda da şirketin hem kasasından (kredili mevduat hesapları dahil) hem de müşterilerden gelen ödemelerden şahsi hesabına para gönderdiği, açık ve belgeli olarak ispatlandığını, hal böyle olunca; HMK m.320’de aranan talepte haklılık ve yaklaşık ispat koşulları, somut olayda gerçekleştiğini,
Gerçekten de TTK m.636/4 ile şirket feshi davalarında ayrık bir düzenleme yoluna gidildiği, buna göre; şirket feshi davalarının niteliği gereği, hakime, gerekli önlemlerin alınması hususunda daha geniş bir hareket alanı ve dolayısıyla daha fazla takdir yetkisi getirildiği, yani kanun koyucu, şirket feshi davalarında taraf talepleri üzerine alınacak önlemler için HMK m.320’deki nispeten sıkı şekil şartlarından ayrılarak, hakime, ticari hayatın gerçeklerini de gözeterek gerekli önemleri alabileceği daha geniş bir alan yaratmayı amaçladığını, keza; şirket feshini düzenleyen madde metnine doğrudan ve münhasıran önlemlere yönelik ayrı bir hüküm eklenmesinin nedeni de zaten bu olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının 10/08/2021 tarihli ihtiyati tedbir talebinin reddine dair ara kararın istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, dava dışı ortağın müdürlük yetkisinin TTK m.636/4 uyarınca tedbiren kaldırılmasına/sınırlandırılmasına ya da şirket hesaplarından para çekmek yetkisinin kaldırılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davalı şirketin feshi davasında davalı şirketin dava dışı ortağı ve aynı zamanda müdürü olan …’un müdürlük yetkisinin kaldırılması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, 07/07/2021 tarihli ara kararı ve 10/08/2021 tarihli ara kararı ile, ihtiyati tedbir talebinin REDDİNE, karar verilmiş ve her iki ara karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davamızdaki uyuşmazlığın konusu, davalı şirketin dava dışı ortağı ve aynı zamanda müdürü olan …’un müdürlük yetkisinin kötüye kullanılıp kullanılmadığıdır. TTK’nın 630. maddesinin II. fıkrasında; “Her ortak, haklı sebeplerin varlığında, yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebilir.” Aynı maddenin III. Fıkrasında ise; “Yöneticinin, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesi veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesi haklı sebep olarak kabul olunur” denilmektedir. 6102 sayılı TTK’nın 636/4 maddesinde;” Dava açıldığında mahkeme, taraflardan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alabilir,” hükmünün düzenlendiği, TTK. da geçici hukuki koruma konusunda ayrı bir düzenleme yapılmadığından, davacının tedbir talebi hakkında HMK’nın 389 vd maddelerinin uygulanması gerekir. Davacının davalı şirkette 2/3, dava dışı ortak …’un ise 1/3 hisseye sahip olup davacı ve dava dışı ortağın davalı şirketin münferit yetkili müdürü olduğu anlaşılmaktadır. Davacı, davalı şirketin dava dışı ortağı ve aynı zamanda müdürü olan …’un müdürlük yetkisini kötüye kullandığını iddia etmiş, yönetim yetkisinin kaldırılmasını istemiştir. Somut olayda, davacı tarafça haklı sebep olarak ileri sürülen hususların yöneticinin sorumluluğuna ilişkin olduğu, yöneticinin sorumluluğu davasına konu olabilecek hususlar, davanın konusu itibariyle istenilen ihtiyati tedbir kararının verilmesinin gerekçesi olamaz. Şirketi yönetenlerin şirkete ve paydaşlara verdikleri zararların tazmini, açılabilecek bir sorumluluk davasında her zaman hükme bağlanabilir. Şirketlerde asıl olanın, ortakları tarafından alınan kararlar ile belirlenen yöneticiler tarafından yönetilmesidir. Davalı şirkette organ boşluğu bulunmamaktadır. Dava yöneticinin azli veya sorumluluğu davası da değildir. Davalı şirketin yönetimindeki iddia edilen usulsüzlüklerin 6102 sayılı TTK’ nın 624/1. maddesine göre genel kurul tarafından giderilmesinin mümkün olduğu, şirkete müdür atama ve görevden alma yetkisinin kural olarak TTK’ nın 616/1-b maddesine göre şirket genel kuruluna ait olduğu, davacı iddiaları yargılamayı gerektirip talep ve karar tarihi itibariyle henüz delillerin toplanmamış olması, mevcut delillere göre yaklaşık ispat koşulu gerçekleşmediğinden ve değişen koşul ve delil durumuna göre her zaman yeniden ihtiyati tedbir talep edilebileceği gözönünde bulundurulduğunda; ilk derece mahkemesince verilen ara kararlar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurularının HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca ayrı ayrı esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf talep eden tarafından yatırılan 162,10’ar.TL istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf talep eden davacıdan alınması gereken 59,30’ar.TL istinaf karar harçları, istinaf aşamasında peşin olarak yatırıldığından, yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harçların hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 11/11/2021 tarihinde HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.