Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1973 E. 2021/1585 K. 11.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1973 Esas
KARAR NO: 2021/1585 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/09/2021 Tarihli Ara Karar
NUMARASI: 2021/309 Esas
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satıma Konu Malın İadesi)
KARAR TARİHİ: 11/11/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen ara karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile,müvekkili şirketin alacağının rehinle temin edilmemiş olduğunu, davalı şirketin mallarını kaçırması ihtimali bulunduğunu beyanla, öncelikle davalı şirketin menkul ve gayrimenkul mallarıyla üçüncü şahıslardaki hak ve alacaklarının dava konusu aracın 08.12.2020 tarihi itibarıyla rayice esas değeri olan 2.740.000,00TL üzerinden teminatsız olarak, gerekli görülürse teminatlı olarak ihtiyaten haczine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ 08/06/2021 TARİHLİ ARA KARARI İLE, “Davacı vekilinin ihtiyati haciz talebi yerinde görülerek talebin, noterdeki satış bedeli olan 1.217.790,00TL üzerinden %20 teminat karşılığında kabulüne ve geri kalan kısma ilişkin talebin reddine karar vermek gerekmiş…” gerekçesi ile, Davacı tarafın ihtiyati haciz talebinin noterdeki satış bedeli olan 1.217.790,00TL yönünden KABULÜ ile; bu miktarın %20’si oranında 243.558,00TL nakdi teminat yatırılması veya muteber banka teminat mektubu sunulması halinde, davalı … LİMİTED ŞİRKETİ’nin menkul, gayrimenkul ve üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları üzerine 1.217.790,00TL borç miktarına yeter kadarına İHTİYATİ HACİZ UYGULANMASINA, geri kalan kısma ilişkin ihtiyati haciz talebinin REDDİNE, karar verilmiştir. DAVALI VEKİLİ 21/06/2021 TARİHLİ İTİRAZ DİLEKÇESİ İLE, mahkemenin 08/06/2021 tarihli ihtiyati haciz kararının İİK. Md. 260’a açıkça aykırı olduğunu, müvekkili şirketin adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini, ihtiyati hacze hükmedilebilmesi için hangi sebebe dayandığı ve bu kararın hangi belgelere müsteniden verildiğinin izah edilmediğini, müvekkilinin ihtiyati hacze konu olabilecek vadesi gelmiş bir para borcu olmadığını, müvekkilinin mal kaçırdığına yönelik herhangi bir delil dosyaya sunulmadığını belirterek, hukuka aykırı ihtiyati haciz kararına itirazlarının kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 20/09/2021 tarih ve 2021/309 Esas sayılı ara kararında; “Taraflar arasındaki uyuşmazlığın nedeni, davacının yaptığı alım satım sözleşmesine ilişkin resmi belgeler, soruşturma ve kovuşturma kapsamında uygulanan tedbirler nazara alındığında davacının yaklaşık ıspat şartını sağlamış olduğu, davalının ileri sürdüğü itiraz nedenlerinin ihtiyati haczin kaldırılmasını gerektirir nitelikte olmadığı ve esasa ilişkin değerlendirmede ele alınacağı, anlaşılmakla, yerinde görülmeyen itirazın reddine…”gerekçesi ile, Davalı tarafın ihtiyati hacze itirazının, tarafların iddia ve savunmaları ile araç ile ilgili yakalama ve tedbir kararları nazara alındığında ihtiyati haczin kaldırılmasını gerektirir nitelikte olmadığından istinaf yolu açık olmak üzere reddine karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, Yerel mahkeme tarafından verilen ihtiyati haciz kararının konu bakımından sakat olduğu, taraflar arasında muaccel bir alacak ilişkisinden söz edilemeyeceğini, İcra İflas Kanunu’nun 257.maddesi ihtiyati haczin şartlarını açık bir şekilde ortaya koyduğunu, Maddenin birinci fıkrasında bahsi geçen “vadesi gelmiş bir para borcu” taraflar arasında söz konusu olmadığını, öyle ki yerel mahkemedeki dava hukuki ayıba ilişkin bir dava olup davacının ayıba ilişkin iddialarının akıbetinin henüz belli olmadığı ve yargılamaya devam olunan bir dava niteliğinde olduğunu, bir para borcunun doğup doğmayacağı hususunun yargılama süreci henüz devam ederken kesinleşmesi mümkün olmadığından ihtiyati hacze ilişkin kararın verildiği anda vadesi gelmiş bir para borcundan söz edilemeyeceğini, (Yargıtay Kararı- 13 HD E.2013/9645 K.2013/10037 T.16.4.2013) Müvekkili şirketin mal kaçırdığı iddiasının soyut ve hukuki mesnetten yoksun olduğunu, Müvekkilinin mal kaçırma kastı ile hareket ettiğini gösterir nitelikte hiçbir delil dosyaya davacı tarafından sunulmadığını, hal böyle iken davacı şirketin, salt ihtiyati haciz talep edebilmek için aranan şartların oluştuğu kanısı yaratmak adına mal kaçırma iddiasında bulunduğu anlaşılmakta olduğunu, bu durum davacı şirketin iddialarının inandırıcılığını ortadan kaldırmakta olduğunu, (Ankara BAM 5 HD E.2019/1300 K.2019/862 T.11.4.2019, Yargıtay Kararı- 11 HD E.2016/12800 K.2016/9132 T.28.11.2016) İhtiyati haciz kararı verilmesi için aranan yaklaşık ispat koşulu yerine getirilmediğini, işbu husus yerel mahkeme tarafından göz ardı edildiğini, HMK m.390/3 uyarınca “Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.” İhtiyati haciz de ihtiyati tedbir gibi geçici bir hukuki koruma olduğundan yerel mahkeme tarafından esas dosyada tedbir niteliğinde verildiğinden aynı hüküm yaklaşık ispatın gerekliliğine ilişkin savunmalarına dayanak teşkil edebilmekte olduğunu, İhtiyati tedbir ve haciz gibi geçici hukuki korumalarda yaklaşık ispatın gerekliliğine dair görüşler bulunmakta olduğunu, (Güncel Yargıtay Kararları Işığında İhtiyati Tedbirlerde Yaklaşık İspat” Ve “ihtimal” Kavramı, Doç. Dr. Ahmet BAŞÖZEN) Yerel mahkeme huzurunda görülen ve işbu istinaf başvurumuza konu olan dava hukuki ayıba ilişkin olduğunu, bu durumda yaklaşık ispat, ayıbın varlığı ve ayıba ilişkin bildirimin alıcı tarafından yasal süresinde yapıldığı hususunda aranması gerektiğini, nitekim 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 223’üncü maddesinin ilgili fıkrası uyarınca ; “(1) Alıcı, devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan akışına göre imkan bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse, bunu uygun bir süre içinde ona bildirmek zorundadır. (2) Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır.” Bu hükümden de anlaşıldığı üzere ayıba ilişkin bir davada, alıcının yasal süresinde bildirimde bulunmaması ayıbı kabul ettiği anlamına geldiğinden ayıptan doğan sorumluluğa dayanması mümkün olmayacak ve neticesinde dava konusuz kalacağını, Ayrıca Yargıtay kararları ışığında değerlendirildiğinde, iddiaya konu ayıbın zamanında ve hukuka uygun olarak ihbar edildiğine ilişkin ispat külfeti de davacı üzerinde olduğunu, (Yargıtay Kararı- 13 HD E.2015/42842 K.2018/3617 T:27.3.2018, Yargıtay Kararı – 13 HD E.2015/30329 K.2016/23983 T:21.12.2016)Ancak somut olayda davacı şirket ayıbın ihtarı hususunda çelişkili beyanlarda bulunmakta olduğunu, davacı şirket kendisine yapılan açık tebligattan tam 24 gün sonra ayıp ihbarında bulunmuş olup dilekçelerinde ve ihtarnamelerinde ayıbı öğrendiğini iddia ettiği süreler ispatlanamadığını, oysa ki 18.11.2020 tarihinde, davacıya yapılan tebligatta açık bir şekilde aracın plakası ve davanın konusu bildirilmişse de davacı tarafından yasal süresi içerisinde ayıp ihbarı yapılmadığını, Alıcı konumundaki davacı şirketin ihtiyati hacze ilişkin yaklaşık olarak ispat etmesi gereken ayıbın öğrenilme ve bildirilme anına ilişkin çelişkili beyanlarının; – Kartal …Noterliği’nin 11 Aralık 2020 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesinde davacı şirket tarafından “11.12.2020 tarihi itibarıyla dosyanın UYAP üzerinden yapılan incelemesi sonucunda … tedbir şerhi işlenmesine karar verildiği görülmüştür.” şeklinde bir ifade ile ayıbın öğrenildiği tarih 11.12.2020 olarak belirtildiğini, – Yine davacı şirket tarafından, 28.05.2021 tarihli dava dilekçesinde “müvekkil şirket, 08.12.2020 tarihinden sonra dava konusu … plakalı aracın satışı konusunda notere gittiğinde … tedbir kararı sisteme işlendiğinden devir yapılamayacağı davacı şirkete beyan edilmiştir.” şeklinde belirtildiği, – Son olarak 18.08.2021 tarihli cevaba cevap dilekçesinde ” Dava konusu araç üzerindeki gizli hukuki ayıp …Bakırköy 1.Ağır Ceza Mahkemesinin 2018/135 esas sayılı dosyasına 07.12.2020 tarihi itibarıyla vekalet sunmamız sonrası dosyanın UYAP üzerinden yapılan incelemesi sonucunda öğrenebilmiştir.” şeklinde belirtildiğini, Davacı şirketin yukarıdaki beyanlarında ileri sürülen ayıbın öğrenilme tarihlerinin birbiriyle örtüşmediğinin görüldüğünü, işbu çelişkili beyanlar davacı şirketin ayıbın öğrenme ve bildirme tarihlerinin ispatına ilişkin kötü niyetlerini ortaya koymakta olduğunu, Tüm bu çelişkili beyanları rağmen davacı şirkete, Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2018/135 E. sayılı dosyasından 18.11.2020 tarihinde yapılan tebligat ile birlikte dava konusu aracın plakası ile birlikte ayıp olduğu iddia edilen “eşyayı aldatıcı işlem ve davranışlarla gümrük vergileri kısmen veya tamamen ödenmeksizin ülkeye sokma” fiili davacıya açıkça bildirildiğini, Gerekçe gösterilmeksizin ihtiyati haciz kararı verilmesi İİK ‘nın 260.maddesinin ve müvekkili şirketin Anayasal haklarının ihlali anlamına geldiğini, (İİK.260.mad.) İhtiyati hacze ilişkin itiraz dilekçesinde de taraflarınca izah edildiği gibi, davacı şirket müvekkili şirketin mal kaçırma ihtimaline karşın ihtiyati haciz talebinde bulunduğunu belirttiği, ancak buna herhangi bir dayanak göstermediğini, HMK 190.maddesinde”İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” şeklinde belirtildiğini, burada mal kaçırma iddiasında bulunan taraf davacı olduğuna göre ispat yükü de davacı şirkete ait olduğunu, Ancak yerel mahkeme tarafından davacıdan, müvekkili davalının mal kaçırma kastına yönelik herhangi bir delil göstermesi talep edilmeyip ihtiyati haciz talebinin kabulüne karar verilmesi ispat yüküne ilişkin durumun gözardı edildiği anlamına gelmekte olduğunu, öyle ki mal kaçırma kastının varlığı kabul edilmek suretiyle ihtiyati hacze hükmedilmiş ancak mal kaçırmaya yönelik iradenin somutlaştırılması adına İİK m.260/2 çerçevesinde herhangi bir belgeye yer verilmediğini, ayrıca yerel mahkemenin 08.06.2021 tarihli ara kararında “davacı vekilinin ihtiyati haciz talebi yerinde görülerek talebin, noterdeki satış bedeli … kabulüne” şeklinde bir ifade ile yetinildiği, hangi sebeplerle davacı şirketin talebinin haklı görüldüğü gerekçelendirilmediğini, aynı şekilde 15.09.2021 tarihli kararda “davalı tarafın ihtiyati hacze itirazının …. ihtiyati haczin kaldırılmasını gerektirir nitelikte olmadığından reddine” şeklinde genel geçer bir açıklama yapıldığını, dolayısıyla mezkur karar İİK m.260/3 de düzenlenen sebep unsuru bakımından noksan olduğunu, Anayasa m.141/3 uyarınca “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” İşbu maddeden anlaşıldığı üzere Anayasamızda gerekçenin zarureti kararın türüne göre bir ayrıma tabi tutulmadığı, mahkemece verilen ara kararlar da dahil olmak üzere tüm kararlar için bu hüküm düzenlendiğini, gerekçeli karar hakkı Anayasa m.36’da düzenlenen adil yargılanma hakkının gereklerinden biri olup İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi m.6/1 kapsamında güvenceye alındığını, kararın gerekçeli olmasının önemini vurgulayan pek çok görüş bulunmakta olduğunu, (- Gerekçeli Karar Hakkı- Prof.Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Mehmet Vedat Ervan) Kararın gerekçesiz oluşu, HMK m.27 kapsamında düzenlenen hukuki dinlenilme hakkının da ihlaline sebebiyet vermekte olduğunu, (HMK Madde 27) Sonuç olarak, ihtiyati haczin unsurlarındaki eksiklik ve ihtiyati haciz kararının (itirazlarımız reddi kararı da dahil olmak üzere) gerekçesiz oluşu sebebiyle yerel mahkemenin verdiği karar usul ve yasaya aykırı olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, yerel mahkemenin ihtiyati haczin kabulüne ilişkin verdiği karara itirazlarının yeniden yargılama yapılarak incelenmesine ve neticesinde ihtiyati haczin kaldırılmasına yönelik talebin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep, taraflar arasındaki ticari satıma konu aracın hukuki ayıp nedeniyle iadesi suretiyle ayıpsız misli ile değiştirilmesi, bu mümkün olmadığı taktirde aracın rayiç bedelinin idesi davasında ihtiyati haciz istemine ilişkindir. Mahkemece 08/06/2021 tarihli ara kararı ile; Davacı vekilinin ihtiyati haciz talebi yerinde görülerek talebin, noterdeki satış bedeli olan 1.217.790,00TL üzerinden %20 teminat karşılığında ihtiyati haciz talebinin kabulüne karar verilmiştir. İhtiyati haciz kararına davalı vekilinin itirazı üzerine İlk Derece Mahkemesi 20/09/2021 tarih ve 2021/309 Esas sayılı ara kararı ile; itirazın reddine karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili dava dilekçesi ile, davacının davalıdan noter satışı ile 29/11/2019 tarihinde davaya konu … otomobili satın aldığını ve bedelini nakden ödediğini,Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturmada dava konusu aracın da arasında bulunduğu lüks araçların ithalinin mümkün olmamasına rağmen kullanılmamış olarak gösterilerek ithalinin yapıldığını, araç değerinin düşük gösterilerek daha az gümrük vergisi, ÖTV ve KDV ödenmesinin sağlandığı yönünde iddianame düzenlenerek Bakırköy 1.Ağır Ceza Mahkemesince açılan davada araç üzerine tedbir şerhi konulduğunu, davacı şirket yetkilisinin ifadeye çağrılması üzerine durumdan haberdar olduklarını,dava konusu araçta bulunan ayıbın gizli ayıp niteliğinde olduğunu belirterek taraflar arasındaki ticari satıma konu aracın hukuki ayıp nedeniyle iadesi suretiyle ayıpsız misli ile değiştirilmesi, bu mümkün olmadığı taktirde aracın rayiç bedelinin işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. İhtiyati haciz kararı verilebilmesi için İİK’nın 257. maddesindeki şartların oluşması gerekir. İİK’nın 257/1.maddesine göre, rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı ihtiyati haciz talebinde bulunabilir. İİK’nın 258/1. maddesinin 2. cümlesine göre, “İhtiyati haciz kararı verilebilmesi için alacaklı, alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek delilleri göstermeye mecburdur.” Bu madde uyarınca İhtiyati haciz talep eden, İİK’nın 257/1. maddesi kapsamında bir para borcunun alacaklısı olduğunu, borcun rehinle temin edilmediğini ve borcun vadesinin gelmiş olduğunu yaklaşık olarak mahkemeye kanaat getirecek şekilde ispat etmek durumundadır. Somut uyuşmazlıkta, davacının talebinin T.B.K’nun 219 ve 227. maddelerindeki düzenlemeler çerçevesinde incelendiğinde, davacının davalıdan almış olduğu aracın mülkiyetinin 3.kişilere devrini engelleyen Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesinin tedbir şerhinin davacının aracı kullanma amacı bakımından değerini ve ondan beklenen faydaları ortadan kaldıran ve önemli ölçüde azaltan bir tasarruf olduğu, Ağır Ceza Mahkemesinin aracın kaydı üzerine mülkiyetin devrini sınırlayacak şekilde koymuş olduğu tedbirin T.B.K’nun 219. maddesi nazara alındığında hukuki ayıp olarak nitelendirilmesi,Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesinin dosyası, araç satış sözleşmesi, araç ruhsatı, nazara alındığında mevcut delillere göre yaklaşık ispat koşulunun gerçekleşdiği gözetildiğinde; dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, ilk derece mahkemesinin ihtiyati haciz kararına yapılan itirazın reddine ilişkin ara kararı usul ve yasaya uygun görüldüğünden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf talep eden tarafından yatırılan 162,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf talep eden alınması gereken 59,30.TL istinaf karar harcı, istinaf aşamasında peşin olarak yatırıldığından, yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 11/11/2021 tarihinde HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.