Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1940 E. 2022/587 K. 14.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1940 Esas
KARAR NO: 2022/587 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/06/2021
NUMARASI: 2021/46 Esas 2021/362 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Rücuen Tazminat)
KARAR TARİHİ: 14/04/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … A.Ş. tarafından, 6475 Sayılı Posta Hizmetleri Kanununun posta tekel hakkını düzenleyen ilgili maddelerine aykırı faaliyet gösterilerek, çeşitli firmalara ait posta tekeline tabi gönderilerin kabul, taşıma ve dağıtım faaliyetlerinde bulunulduğunun tespit edildiğini,posta tekeline tabi gönderilerin Kabulü, taşınması, dağıtımı vs. işlemlerin yapılması nedeniyle, her bir gönderi için müvekkili Kuruluş nezdinde belirlenen Ücret tarifesindeki posta ücretinin on katı tutarında olmak üzere, doğan tazminat alacağına ilişkin olarak, fazlaya ilişkin hakları nvanı belirlenemeyen diğer firmalara karşı her türlü talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydı ile şimdilik 100.000-TL ‘nin ihlal tarihinden itibaren İşlemiş ve işleyecek ticari avans faizi ile birlikte, … A.Ş.’ den tamamının, diğer davalılardan sorumlulukları oranında ve … firması ile birlikte müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Dava mahkemenin 2017/68 esas sayılı dosyasında ve 14 davalı hakkında devam etmekte iken; mahkemenin davalı … AŞ hakkındaki davadan diğer her bir davalı hakkında açılan davaların tefrik edilerek ayrı esas alınmasına ve davacının her bir davalı hakkında ki talep sonucunun açıklanmasını davacıya bildirmiş davacı vekili 08.01.2018 tarihli dilekçesiyle davalıdan taleplerinin 10.000-TL olduğunu bildirmiştir. Mahkemece, 2017/68 esas sayılı dosyasının 29/12/2017 tarihli celsesinin ara kararı gereği; davalılardan … Bankası A.Ş. yönünden dosyanın tefrik edilmesi sonucu 2018/36 Esasına kaydının yapıldığı anlaşılmıştır. Davacı vekili UYAPtan ibraz ettiği 16/06/2017 tarihli dilekçesi ile; Davalılardan … Bankası A.Ş, … Bankası A.Ş Emekli ve Yardım Sandığı Vakfı ile … A.Ş ile müvekkili arasında sulh sözleşmesi imzalandığı, sulh sözleşmesi örneğini dilekçe ekinde gönderdiğini belirtip, davalı … Bankası A.Ş yönünden davadan feragat ettiğini beyan etmiştir. Davalı vekili UYAPtan gönderdiği 21/06/2017 tarihli dilekçesi ile; davacının davasından feragat etmesi nedeni ile, davacıdan yargılama gideri ve vekalet ücreti taleplerinin bulunmadığını beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 01/06/2021 tarih ve 2021/46 Esas – 2021/362 Karar sayılı kararı ile; ” Dava, tazminat istemine ilişkindir. BAM ilamı doğrultusunda davacı vekiline davadan feragat yetkisini içeren vekaletnameyi duruşma gününe kadar Mahkememize ibraz etmek üzere kesin süre verilmiştir. Davacı vekili uyaptan gönderdiği 27/04/2021 tarihli dilekçesinde özetle; taraflar arasında akdolunan sulh sözleşmesi gereğince hüküm kurularak, esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesini, Sulh Sözleşmesinde taraflar arasında kabul ve taahhüt edildiği üzere, kendileri lehine vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilmesini talep etmiştir. HMK’nın 314/1.maddesinde, “Sulh, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir.” 315/1. maddesinde, “Sulh, ilgili bulunduğu davayı sona erdirir ve kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. Mahkeme, taraflar sulhe göre karar verilmesini isterlerse, sulh sözleşmesine göre; sulhe göre karar verilmesini istemezlerse, karar verilmesine yer olmadığına karar verir.” hükümleri yer almaktadır. Davacı vekilinin bozma öncesindeki feragat bildirimini varılan anlaşma üzerine yaptığı açıktır. Taraflar arasında imzalanan 09/06/2017 tarihli sulh sözleşmesinin 4. Maddesinde, anlaşma neticesinde davadan feragat edileceği, feragat nedeniyle davacıdan yargı gideri talep edilmeyeceği ve davacı PTT tarafından yapılan yargılama giderleri ile PTT lehine doğacak vekalet ücretinin ödeneceği davalı tarafından taahhüt edilmiştir. Sözleşmenin davacı adına sulh sözleşmesi imzalamaya yönetim kurulunun 26/04/2017 tarih ve 144 sayılı kararı ile yetkili temsilciler ile yine davalı adına yetkili vekil tarafından imzalandığı anlaşılmaktadır. Bu kapsamda, tarafların beyanları doğrultusunda sulh nedeni ile davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiş, sulh sözleşmesi doğrultusunda davacının yaptığı yargılama gideri ile vekalet ücretinin davalı tarafından ödenmesi gerektiğinden davacı yararına vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” gerekçeleri ile; ” 1-Sulh nedeni ile davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; Mahkeme tarafından “sulh nedeni ile davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına” ve “karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri geregince hesaplanan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine” şeklinde hüküm tesis edildiğini, mahkemenin, hüküm gerekçesine esas olarak da taraflar arasında daha önce akdedilmiş olan 09.06.2017 tarihli Sulh Sözleşmesi’ne atıfta bulunduğunu, Oysa, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi’nin 2020/1767 E. 2020/1500 K. sayılı kararının lafzından ve ruhundan da anlaşılacağı üzere, tarafların dava dosyasından feragat ettiklerini, bu nedenle de feragat nedeniyle davanın reddi yönünde karar verilmesi gerektiğini, zira feragatin, davayı kesin olarak sonuçlandıran bir hukuki neden olduğunu, mahkemenin, feragat iradesi ile bağlı olarak davanın reddine karar vermesi gerekirken, “sulh nedeni ile davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına” ve “davacı duruşmalarda kendisini vekil ile temsil ettirdiginden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri gereğince hesaplanan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine” karar verilmesinin isabetsiz olduğunu belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının yeniden incelenerek, kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dairemizin 2020/1767 E. 2020/1500 K. sayılı kararı uyarınca, davacı vekiline, “davadan feragat” yetkisi içeren vekaletname sunmak üzere süre verilmesine rağmen davacı vekilince feragat özel yetkisini içeren vekaletnamenin sunulmadığı anlaşılmaktadır. Davalı vekili tarafından, vekil tarafından feragat bildirimi yapılmasına rağmen davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, sulh nedeni ile davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına ve davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin isabetsiz olduğu istinaf sebebi olarak ileri sürülmüş ise de; Mahkemeye feragat bildirimi sunan davacı vekilince davadan feragat yetkisi içeren vekaletname sunulmadığı sabittir. HMK nun 74-(1) maddesi uyarınca açıkça yetki verilmemiş ise vekil davadan veya kanun yollarından feragat edemez, sulh olamaz. Davacı asilin iradesi bu yönde olsa da davacı şirket temsilcileri usulüne uygun şekilde davadan feragat bildirimini mahkemeye sunup, tespit ettirmemişlerdir. Bu sebeble davalı vekilinin davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğine ilişkin istinaf nedeni yerinde değildir. Yine davacı vekilince feragat bildiriminin, davacı asilin sulhe yetkili temsilcileri tarafından imzalanan sulh sözleşmesi nedeniyle yapıldığı ve davalı tarafça inkar edilmeyen sözleşmenin 4. maddesinde davalı tarafın davacı adına tahakkuk edecek vekalet ücretini ve yargılama giderini ödeyeceğinin taahhüt edildiği dikkate alındığında, mahkemece davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi de usul ve yasaya uygundur. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 162,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden taraftan alınması gereken 80,70.TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 59,30.TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40.TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 14/04/2022 tarihinde HMK’ nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.