Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/194 E. 2023/705 K. 27.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/194 Esas
KARAR NO: 2023/705 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2019/264 Esas – 2020/406 Karar
TARİHİ: 05/10/2020
DAVA: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 27/04/2023
YAZIM TARİHİ: 03/05/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkilinin davalı tarafa borcunun bulunmadığını, müvekkili ile davalı arasında yapılan Eyüpsultan … Noterliği’nin 04/09/2018 tarih … yevmiye numaralı Limited Şirketi Pay Devir Sözleşmesi ile …Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’ndeki davacı payının, şirketin aktifine ve pasifine ilişkin tüm hak ve borçlarıyla beraber müvekkiline satıldığını, iş bu sözleşmede de açıkça kabul ve beyan edildiği üzere satış bedelinin davacıya nakden ve tamamen ödendiğini, davalı ve şirketin kalan hisselerini satın alan … arasında sebebi taraflarınca bilinmeyen bir nedenle sıralı senetler tanzim edildiğini, müvekkiline usulen bu senetlere kefil olması gerektiğinin söylendiğini, müvekkilinin de kefil olarak bu senetleri imzaladığını, noter satışı esnasında, ilkokul mezunu olan müvekkilinin okuma – yazması zayıf olduğundan satış sözleşmesini okuyamamış, noterlik tarafından iki tanık getirilmesi istenmiş, ancak davalı ve …’ın müvekkilini ikna etmesi üzerine müvekkilinin tanık getirilmesini istememiş, sözleşmeyi ve senetleri imzalamış olduğunu, bu husus işlemi yapan noterliğe ve işlemi yapan memura sorulduğu takdirde müvekkilinin okumasının zayıf olduğundan yararlanan davalı ve dava dışı …’ın kötü niyetli olarak söz konusu satışın tamamlanması için bu senetleri imzalamanın zorunlu olduğu hususunda müvekkilinin aldatmış olduklarının anlaşılacağını, dava dışı …’ın dayanağını ve gerçekten mevcut olup olmadığı bilinmeyen borcundan dolayı İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatılmış olup işbu takiple …’dan alacağını tahsil edemeyen davalı tarafından müvekkilinin haciz tehdidi altında borcu ödemeye zorlandığını beyanla TBK’nın 584. maddesi gereğince müvekkilinin dava konusu senetlere kefilliğinin geçersizliğine, davalı tarafa elden teslim edilmiş olan senetlerin taraflar arasındaki borç ilişkisi sona erdiğinden bedelsiz kaldığının tespiti ile müvekkilinin karşı tarafa borçlu olmadığının tespitine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı taraf davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi’nin 05/10/2020 tarih ve 2019/264 Esas – 2020/406 Karar sayılı kararında; “Dava menfi tespit davasıdır.davacı taraf kefil olarak imzaladığı senetten dolayı borçlu olmadığının tespitini talep etmiş, davalı asil isticvabında kendisinin firma kurduğunu sonra da kurduğu güvenlik şirketini devretmek istediğinden yarı yarıya dava dışı …’ ile …’e firmayı devrettiğini kendi aralarındaki sözleşmeyi bilmeyeceğini,devir sözleşmesinde bedeli nakten ve tamamaen ödedim beyanını da kabul etmediğini peşinat olarak 40.000 Tl eft edildiğini geri kalan da senet olarak aldığını söylemiş;davacı isticvabında sağlık şirketini yarı yarıya … ile birlikte aldıklarını 40.000 Tl yı … ‘a verdiğini ortak oldukları için senet imzalamasının gerektiğini söyledikleri için 2 senedi imzaladığını okuma yazması olmadğını ,daha sonra hissesini …’ya 40.000 Tl ya satıp parasını aldığını bu nedenle de ilgili senetten dolayı borçlu bulunmadağını iddia ettmiştir. Davalı … ile davacı … ve …’ arasında şirket devrinin yarı yarıya hisseli olarak devredildiği,devralan taraftan 40.000 Tl peşinat bedeli verildiği,kalan miktar için sıralı senetler yapılıp davacının da kefil sıfatı ile imzaladığı, devir alanlar arasındaki iç meselenin davalı …’i bağlamayacağı senet altındaki imzanın davacı tarafça inkar edilmediği,kıymetli evrakların mücerretliği,imzaların istiklalı ilkeleri uyarınca davacı tarafın dava dışı …’a yaptığını iddia ettiği ödemenin davalıya ödeme yerine geçmeyeceği senetten kaynaklanan borcu ortadan kaldırmayacağı ,senet bedellerinin alacaklısına ödendiği hususunda herhangi bir delilin de dosyaya görülmedii anlaşıldığından aksinin iddiasının MK m.2 uyarınca dürüstlük kuralına aykırılık ve ticari ilişkilerinin sıhhatine de gölge düşüreceği görüldüğünden dava reddedilmiştir.” gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ve verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; öncelikle Mahkemenin müvekkili tarafından dava dışı …’a yaptığı ödemenin davalıya ödeme yerine geçmeyeceği, senet bedellerinin alacaklısına ödendiğinin kanıtlanamadığı yönündeki kanaatinin hatalı olduğunu, müvekkili ve davalının Eyüpsultan … Noterliği’nin 04/09/2018 tarih … yevmiye numaralı Limited Şirket Pay Devri Sözleşmesi ile Bayrampaşa Ortak Sağlık Güvenlik Birimi Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’ndeki davalı payının, şirketin aktifine ve pasifine ilişkin tüm hak ve borçlarıyla beraber müvekkili tarafından satın alınmak üzere anlaştıklarını, işbu sözleşmede de açıkça kabul ve beyan edildiği üzere satış bedelinin davacıya nakden ve tamamen ödendiğini, işbu ödeme için şirketin diğer hisselerini satın alan …’a 04/09/2018 tarihinde müvekkilinin kızı olan …’ün … bank hesabından … nolu dekontta görüleceği üzere “… OSGB Devri İçin” açıklaması ile 40.000 TL havale yapıldığını, …’ın ise aynı gün … Bankası’ndan davacı … hesabına 39.999,50 TL bedelli “Bayrampaşa OSGB Satış Peşinatı” açıklaması ile EFT yapıldığını, mahkemeye ibraz edilmiş olan dekontlardan da görüleceği üzere müvekkilinin satış bedelini davacıya ödenmek üzere dava dışı …’a bankadan gönderdiğini, …’ın da bu parayı davacıya aynı gün havale ettiğini, havaleyi müteakip noter satışı yapıldığını, davalının isticvabında devir sözleşmesinde bedeli nakten ve tamamen ödedim beyanını kabul etmediğini, peşinat olarak 40.000 TL EFT edildiğini, geri kalanı senet olarak aldığını söylediğini, davalının açık beyanına ve banka havale dekontlarına rağmen davalıya ödeme yerine geçmediği yönündeki gerekçenin kabulünün mümkün olmadığını, aksine davalının imzasının noterlikçe tasdik edilmiş bir sözleşme ile davalının isticvaptaki sözlü beyanlarının değerlendirilmesinde yazılı delile değil davalının sözlü beyanına itibar edilmesinin, satış bedelinin ödenmiş olduğunun tartışmasız bir şekilde ispat edildiği gözetilmeden davanın reddine karar verilmesinin açıkça usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkilinin bedelini nakden ödemiş olduğu bir şirket hisse devri için on binlerce liralık senet imzalamış olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davalı ve …’ın müvekkilinin ticari tecrübesinin bulunmamasını ve okuma yazmasının zayıf olmasını kullanarak müvekkilinin iradesini fesada uğrattığını, hisse devrinin tamamlanması için senetlerin imzalanması gerektiğine müvekkilini ikna ettiklerini, devri söz konusu olan OSGB şirketinin yaklaşık değerinin 40.000 ila 50.000 TL civarında olduğunu, bu hususun ispatı için bilirkişi incelemesi deliline dayandıklarını ve bu doğrultuda 24/06/2019 tarihli duruşmada delillerin toplanmasını talep etmiş olmalarına rağmen dosya bilirkişiye gönderilmeden davanın reddine karar verildiğini, hisse devrine konu şirketin değerinin tespiti halinde ödenen bedelin şirketin rayiç değeri kadar olduğunu, bu vechile müvekkilinin ödediği para ile borcun ortadan kalkmış olacağının gözetilmediğini, söz konusu senetler satış tarihi olan 04.09.2018 tarihinde tanzim edilmiş olup, takip ödeme emrinde senetlerden birinin tanzim tarihinin 28.02.2019 olduğunun görüldüğünü, müvekkilinin söz konusu şirket hisselerini Beykoz … Noterliği’nin 28.11.2018 tarih … yevmiye nolu Limited Şirket Pay Devri Sözleşmesi ile dava dışı …’ya sattığını, satış tarihinden sonra müvekkilinin ne davalı ile ne de … ile bir araya gelmediğini, bu nedenle 28.02.2019 tarihinde takip konusu 10.000 TL bedelli senedin bu tarihte tanzim edilmiş olması mümkün olmadığı gibi, müvekkilinin artık hissedarı olmadığı bir şirket için satış tarihinden 3 ay sonra sıralı senet imzalamış olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, diğer sıralı senetlerin de aynı şekilde düzenleme tarihi boş olarak tanzim edilmiş olmasının kuvvetle muhtemel olduğunu, 28.02.2019 tanzim tarihi olduğu iddia edilen senet incelendiğinde düzenleme tarihi ve vadenin başka bir kişinin eli ürünü olduğunun uzman incelemesine gerek kalmayacak şekilde açık olarak görüldüğünü, davalı isticvabında senetlerden bir tanesinin daha sonra ödeneceği söylenip de ödenmeyen bir senetten dolayı düzenlendiğini ileri sürmüş ise de, satış tarihinden sonra müvekkilinin ne davalıyla ne de dava dışı … ile bir araya gelmediğini, takibe konu senedi düzenlemediğini, davalının isticvabında müvekkilinin kendi hisselerini devrettikten yaklaşık 4 ay sonrasında senet düzenlenmiş olması hususundaki soruna “o konuda bilgim yok, ben senetleri ciroladım, ben ciroları yaptıktan sonra gerisini hatırlamam, senette yaptım, şirketi de devrettim, daha fazla işin hukuksal yönünü de bilemem, paramı da alamadım” şeklinde cevap vermekle muğlak ve ispata elverişli olmayan bir cevap verdiğini, müvekkilinin senette kefil olarak imzası varsa bunun iradesi fesata uğratılarak yapıldığını, bu nedenle TMK madde 2 uyarınca dürüstlük kuralına aykırı davranışın davalı ve dava dışı … tarafından yapıldığı açık olmasına rağmen aynı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalı yan dava dilekçesi kendilerine tebliğ edildikten sonra süresi içinde davaya cevap dilekçesi sunmamış olup bununla birlikte delillere karşı delil de ibraz etmediğini, dosyada mevcut noterde imzalanmış sözleşme, banka dekontları mevcut iken yalnızca davalının sözlü beyanına itibar edilerek ve bilirkişi incelemesi talepleri değerlendirilmeden davanın reddine karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu beyanla yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, bono nedeniyle borçlu olmadığının tespiti talebine ilişkindir. Davacı taraf, davalı ile aralarında limited şirket hisse devir sözleşmesi imzalandığını, satış bedelini ödediğini, davalı ile dava dışı … arasında da hisse devri gerçekleştiğini, … tarafından davalı adına düzenlenen bonolara iradesi fesada uğratılmak suretiyle kefil yapıldığını beyan ederek 24.09.2019 tarihli-10.000 TL bedelli, 20.05.2019 tarihli-10.000 TL bedelli, 20.06.2019 tarihli-12.000 TL bedelli ve 20.07.2019 tarihli-13.000 TL bedelli bonolar nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiş, davalı taraf davaya cevap vermemiş, Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. TTK’nın 701/3. maddesi uyarınca; muhatabın veya düzenleyenin imzaları hariç olmak üzere, poliçenin yüzüne atılan her imza aval şerhi sayılır. TTK’nın aval verenler ile ilgili sorumluluğa ilişkin 702. maddesi uyarınca ise; aval veren kişi, kimin için taahhüt altına girmişse aynen onun gibi sorumlu olur. Aval veren kişinin teminat altına aldığı borç, şekle ait noksandan başka bir sebepten dolayı batıl olsa da aval verenin taahhüdü geçerlidir. Somut dosyada; dava konusu bonoların dava dışı … tarafından davalı lehine düzenlendikleri ve davacı tarafından da kefil açıklaması ile imzalandıkları, açıklanan yasal düzenleme uyarınca her ne kadar bonolar üzerinde kefil ibaresi yer alsa da davacının aval veren sıfatını haiz ve keşideciyle birlikte borçtan müteselsilen sorumlu olduğu, bonoların şeklen geçerli olduğu, davacının imza inkarında bulunmadığı ve bu nedenle dava dışı keşideci ve davalı lehtar arasındaki temel borç ilişkisinin somut davada değerlendirilmesi mümkün olmadığı gibi davacının başka bir sebeple de bonolar nedeniyle borçlu olmadığını iddia edemeyeceği, Mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik olmadığı anlaşılmıştır. Açıklanan nedenlerle dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 125,5‬0 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 27/04/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.