Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1934 E. 2022/565 K. 06.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1934
KARAR NO: 2022/565
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TARİHİ: 09/06/2021
DOSYA NUMARASI: 2021/171 Esas – 2021/666 Karar
DAVA: Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 06/04/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:Davacı vekili dava dilekçesi özetle ; davalı şirket hakkında İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/1044 Esas sayılı dosyasında konkordato davasının açıldığını, ve 05/02/2021 tarihli karar ile konkordatonun tasdikine karar verildiğini, müvekkili banka tarafından, davalı borçlu hakkında konkordato kararı verilen dosyaya, 3.338.382,25-TL nakit, 2.155.261,81-TL gayrinakit alacak bildirildiğini, ne var ki Konkordato Komiserliği tarafından alacak bildirimlerine karşı, borçlu şirket tarafından itiraz edildiğini, 27.09.2019 tarihli ihbarnamede; 2.912.076,38-TL nakit alacak taleplerinin kabul edildiği, arta kalan nakit alacak ile gayrinakit alacağın tamamının reddedildiğini, İcra İflas Kanunu m. 301 uyarınca itiraz sunularak, 2.920.506,64 TL asıl alacak, 40.996,97 TL masraf alacağı ve 2.155.261,81.TL gayrinakit alacağın kabul edilerek toplam 5.116.765,42 TL alacağın oylamada dikkate alınmasının talep edildiğini, itiraz üzerine konkordato komiserleri tarafından sunulan rapor ile nakit alacağın 2.912.076,38-TL’si ve 2.155.261,81-TL gayrinakit alacağın tespit edilerek konkordato sürecinde esas alınması gerektiğinin belirtildiğini, ancak mahkeme tarafından gayrinakit alacakları olan 2.155.261,81-TL üzerinden oylamaya katılmasına hükmedildiğini, oylamanın ve Konkordato Komiserliğince tanzim edilip dosyaya sunulan nihai raporun ardından firma hakkında 05.02.2021 tarihinde konkordato projesinin tasdikine dair karar verildiğini, İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin itirazlara hükmünde yer vermediğini, komiser raporunca yok sayılan ve itiraza uğrayan bir kısım nakdi ve gayrinakdi alacaklara ilişkin açık yasa hükmüne rağmen depo kararı da vermediğini, İcra İflas Kanunu m. 308/b uyarınca, alacakları itiraza uğrayan alacaklıların bir aylık yasal süre içinde dava açması gerektiğine hükmedildiğini, bu doğrultuda işbu davanın tanzim edilmesi zorunluluğu doğduğunu belirterek, çekişmeli hale gelen 2.920.506,64 TL müvekkili banka alacağının konkordato koşullarına göre, konkordato ortadan kalktığı takdirde ise, alacağın tam olarak tahsiline, hakkında konkordato tasdik kararı verilen borçlu davalı şirketin, müvekkili bankaya 2.920.506,64 TL nakit borcu ve 2.155.261,81-TL gayrinakit borcu – toplamda 5.075.768,45-TL – olduğunun kayıt kabulü ile tespiti ve konkordato yargılaması neticesinde kabul edilen 2.155.261,81-TL mahsubu sonucu çekişmeli hale gelen 2.920.506,64 TL borç tutarının olduğunun kayıt kabulü ile tespiti ve anılan borç tutarının İcra İflas Yasası’nın 308/b maddesi uyarınca konkordato tasdik kararı veren İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından belirlenecek bir bankaya borçlu davalı tarafından yatırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi özetle; Davacı her ne kadar dava dilekçesinde, 2.920.506,64 TL nakit, 2.155.261,81 gayrinakit alacağı bulunduğunu ve bunların kayıt kabulünü talep etmişse de, bu iddiaların ve taleplerin kabulünün mümkün olmadığını, zira, konkordato komiserliğinin halihazırda 2.912.076,38 TL alacak talebini kabul ettiğini, Konkordato projesinin de tasdik edildiğini, alacağın konkordato projesine kaydedilebilmesi için taraflarına ödenmiş bir nakit alacak olması gerektiğini, gayrinakdi alacakların konkordato projesine kaydedilmesinin mümkün olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 09/06/2021 tarih ve 2021/171 Esas – 2021/666 Karar sayılı kararı ile; “…Mahkememizin 24/03/2021 tarihli ara kararı ile arabuluculuk tutanağı aslını sunmak üzere davacı vekiline süre verildiği, davacı vekili tarafından 25/03/2021 tarihinde mahkememize arabuluculuk tutanağının sunulduğu, sunulan arabuluculuk tutanağının incelenmesinde, arabuluculuk sürecinin bittiği ve tarafların anlaşamadıklarına ilişkin düzenlenen tutanağın 03/03/2021 tarihinde imzalandığını, iş bu davanın ise 18/02/2021 tarihinde açıldığı, dava tarihinden önce sonuçlanmış arabuluculuk tutanağı bulunmadığı anlaşılmakla, davanın arabuluculuk dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” gerekçeleri ile; ” 1-Davanın arabuluculuk dava şartı yokluğu nedeniyle USULDEN REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Dava açılmadan arabuluculuğa başvurulduğunu, başvuru formunun da dava dilekçesine ek yapıldığını, mahkemece süre verilmesi üzerine de son oturum tutanağının ibraz edildiğini, çekişmeli alacaklar hakkında açılacak davanın dava şartı arabuluculuğa tabi olup olmayacağı hususunun doktrinde tartışmalı olup henüz uygulamada birlik ve yaygınlık bulunmadığını, doktrinde çekişmeli alacak davasının dava şartı zorunlu arabuluculuğa tabi olup olmaması konusunda teorik tartışmalar olmakla, dava şartı arabuluculuğa tabi olmaması şeklinde kanaat mevcut olduğunu, çekişmeli alacak davasının arabuluculuğa tabi olması halinde mahkeme kararı ile tasdik olan ve tüm alacaklıların menfaatini gözeten, kanun gereği alacaklılar arasında eşitlik sağlayan projenin arabuluculukla değiştirilebilir ve aykırı projenin uygulanabilir hale geleceğini, Doktrindeki söz konusu tartışmalar ile belirsizlik sebebiyle ve dava açımı için hak düşürücü süre olduğundan dava açılmadan önce arabuluculuk başvurusu yapıldığını, akabinde dava açıldıktan sonra son oturum tutanağının dosyaya sunulduğunu, Ayrıca dava açmak için kanunda öngörülen bir aylıkhak düşürücü süre süre içerisinde açtıkları davanın usulden reddedildiğini ve hak düşürücü sürenin de geçtiğini, müvekkili bankanın 2.920.506,64 TL’lık alacağına ulaşmasının hakkaniyete ve hukuka aykırı olarak engellendiğini, Dava şartı arabuluculuk hususunun net olmaması, hatta UYAP’ tan dava açılırken arabuluculuk bilgisi istenilmemesine ve arabuluculuğa başvurulmuş olmasına rağmen davanın usulen reddedilmesinin aşırı şekilcilik olduğunu (Yargıtay Kararı – 23. HD.. E. 2017/1158 K. 2019/407 T. 12.2.2019 tarihli kararı) Çekişmeli alacak davalarının zorunlu dava şartı arabuluculuğa tabi olup olmadığı konusunda hem hukuki belirsizlikler hem de uygulamada belirsizlikler olduğunu, söz konusu davanın açılması için kanunda bir aylık hak düşürücü süre öngörüldüğünü, belirsizlikler sebebiyle arabuluculuğa başvurulduğunu, hak düşürücü sürenin geçmemesi için de dava açıldığını, arabuluculuğa başvurulduğunun da dava dilekçesinde belirtildiğini, akabinde ilk oturum ve son oturum tutanağının dosyaya sunulduğunu, buna rağmen aşırı şekilcilik ile davanın usulden reddinin hakkaniyete aykırı olduğunu belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden inceleme yapılarak davanın talepleri doğrultusunda kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, konkordato davasında davalı tarafından itiraz edilen ve çekişmeli hale dönüşen alacağın konkordato nisabına dahil edilmesi talepli açılan alacak davasıdır. Mahkemece, davanın, arabuluculuk dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İİK 308/b m de,”Alacakları itiraza uğramış olan alacaklılar, tasdik kararının ilan tarihinden itibaren bir ay içinde dava açabilirler. Tasdik kararını veren mahkeme, konkordato projesi uyarınca çekişmeli alacaklara isabet eden payın, kararın kesinleşmesine kadar borçlu tarafından, mahkemece belirlenen bir bankaya yatırılmasına karar verebilir. Süresi içinde dava açmamış olan alacaklılar, bu paydan ödeme yapılmasını talep edemezler, bu durumda yatırılan pay borçluya iade edilir.” şeklindedir. Eldeki dava; yasa maddesinin yorumundan anlaşılacağı üzere alacağın esasına ilişkin olup, davacı tarafça komiserliğe bildirilen alacağın bir kısmının kabul edilmediği, davanın, komiserlik tarafından kabul edilmeyen miktarın davacı alacağı olarak tespiti ve tahsili istemine ilişkin olduğu görülmektedir. Dava tarihinde yürürlükte bulunan TTK 5/A maddesine göre TTK’nın 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Somut dava, ticari nitelikli bir alacak davası olduğundan, TTK 5/A maddesi kapsamında arabuluculuk dava şartına tabi davalardandır. Davacı vekilince dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulduğu beyan edilmiş olup, mahkemece süre verilmesi üzerine arabuluculuk son oturum tutanağı dosyaya ibraz edilmiştir. Söz konusu tutanağa göre, arabuluculuğa, işbu dava tarihi olan 18/02/2021 tarihinde başvurulduğu, son oturum tutanağının 03/03/2021 tarihinde düzenlendiği, dava dilekçesinde, arabuluculuk başvuru formunun dava dilekçesinin eki olarak gösterildiği görülmektedir. 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-2 maddesindeki “Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” düzenlemesi karşısında, arabuluculuk dava şartına tabi davalarda dava açılmadan önce arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına dair düzenlenen son tutanağın düzenlenmiş olması gerekmektedir. Kanun arabuluculuğa başvurulmuş olmasını değil başvuru sonunda anlaşmaya varılamadığına dair tutanak düzenlenmiş olmasını dava şartı olarak belirlemiştir. Somut olayda son oturum tutanağı dava tarihinden önce düzenlenmemiş olup, buna göre kanunun aradığı dava şartı gerçekleşmediği nazara alındığında, mahkemece verilen karar usul ve yasaya uygundur. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından istinaf eden davacı tarafından peşin olarak yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 44,8 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 06/04/2022 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ Davacı vekilince dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulduğu beyan edilmiş olup, mahkemece süre verilmesi üzerine arabuluculuk son oturum tutanağı dosyaya ibraz edilmiştir. Söz konusu tutanağa göre, arabuluculuğa, işbu dava tarihi olan 18/02/2021 tarihinde başvurulduğu, son oturum tutanağının 03/03/2021 tarihinde düzenlendiği, dava dilekçesinde, arabuluculuk başvuru formunun dava dilekçesinin eki olarak gösterildiği görülmektedir. Dava tarihinde yürürlükte bulunan TTK 5/A maddesine göre TTK’nın 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.Mahkemece, davanın, arabuluculuk dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiş ise de; yukarıda da açıklandığı üzere, davacı tarafça dava tarihi itibarı ile Arabuluculuk Bürosu’na başvurulmuştur. Dolayısıyla TTK 5/A maddesinde düzenlenen dava açılmadan önce arabulucuya başvuru dava şartı yerine getirilip, son oturum tutanağı da yargılama sırasında ibraz edildiğinden, davanın arabuluculuğa başvuru dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesini doğru bulmadığımdan, bu yönde ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, yargılamanın devamı için dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmesi gerektiğini düşündüğümden, çoğunluk görüşüne katılmıyor, muhalif kalıyorum. 06/04/2022