Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/191 E. 2023/946 K. 08.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/191 Esas
KARAR NO: 2023/946 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2017/752 Esas – 2020/273 Karar
TARİH: 25/06/2020
DAVA: Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 08/06/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkillerinin %25 oranında paya sahip hissedarı olduğu dava dışı … Yatırımları A.Ş.’nin maliki olduğu Eyüp İlçesi Kemerburgaz Köyünde bulunan …, …, …, …, …, …, … Parsel sayılı taşınmazların, aynı şirkette Yönetim Kurulu Üyesi sıfatına sahip müşterek imza ile temsile yetkili davalılar tarafından gerçek değerlerinin altında satıldığını, davalıların satış bedellerini zimmetlerine geçirdiklerini, şirkete ödenen bedel ile rayiç bedel arasındaki fark kadar zarar oluştuğunu, sözkonusu zarardan TTK 553.md gereğince davalıların sorumlu olduklarını, yönetim kurulu üyeleri davalıların, TTK ve şirket esas sözleşmesinden kaynaklanan şirket menfaatlerini koruma, sadakat ve özen borcuna aykırı davrandıklarını, davalıların şirket malvarlığının azalmasına sebebiyet verdiklerini ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle şimdilik 2.000.000 TL zarar miktarının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile dava dışı … Yatırımları A.Ş.’ye ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş; 18/04/2019 tarihli ıslah dilekçeyle talebini 29.296.405,00 TL’ye yükseltmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesi ile, müvekkillerinin ortağı oldukları ve aynı zamanda aile şirketi olan dava dışı … Yatırımları A.Ş.’nin toplam 312 adet taşınmazı olduğunu, taşınmazların tamamının satışının söz konusu olmadığını, taşınmazların piyasa değerinde satıldığını, davacıların şirkette yapılan her işleme dava açarak şirketi işlemez hale getirmek istediklerini, Ekim 2016 yılında şirketin nakde ihtiyacı olduğu değerlendirilerek, ihtilaf konusu taşınmazların satışının yapılması ihtiyacı hasıl olduğunu, bu hususta Yönetim Kurulu Kararı alındığını, şirketin anılan dönemde herhangi bir gelirinin olmadığını, işletme giderlerinin ödenmesi gerektiğini, taşınmaz satışından elde edilen gelir ile şirketin borçlarının ödendiğini, müvekkillerinin de şirketin ortağı olduğunu, şirketin zarar etmesinin aynı zamanda kendilerinin de zarar etmesi olduğunu, şirketi zarara sokma isteminin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, müvekkillerinin satıştan dolayı sorumlu olabilecekleri herhangi bir kusur bulunmadığını, yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğundan söz edilebilmek için zararın ve miktarının ispatlanması gerektiğini ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 25/06/2020 tarih 2017/752 Esas 2020/273 Karar sayılı kararında; “…..Somut olayda; taşınmazların rayiç değerlerinden düşük bedellerle satılmasına ilişkin davalılara yüklenen eylem ve işlemler, ibra kararının alındığı 23/07/2019 tarihli genel kurul toplantısında somut olarak tartışılmadan alınmış soyut nitelikte ibra kararlarıdır. Dolayısı ile alınan ibra kararı davalıları sorumluluktan kurtarmayacağı gibi, ibra kararına olumsuz yönde oy veren davacı ortakların da dava açma haklarını ortadan kaldırmaz. Yine davalı tarafça, eldeki davanın belirsiz alacak davası olarak açılmadığı ve bu nedenle de davacının talep arttırımının zamanaşımına uğradığı ileri sürülmüş ise de; davada istenen tazminat miktarının dava tarihinde davacı tarafça tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin olanaklı olmadığı, HMK’nın 107.md kapsamında belirsiz alacak davası olarak açıldığı ve daha sonra da talep arttırımında bulunduğu; sözkonusu talep arttırımı ıslah olarak değerlendirilemeyeceğinden zamanaşımının da somut olayda gerçekleşmediği kanaatine varıldığından, bu yöndeki davalı tarafın itirazlarına değer verilmemiş ve yukarıda açıklanan nedenlerle aşağıdaki kararı vermek gerekmiştir. ….”gerekçesi ile, Davanın KABULÜ ile, 1-Toplam 29.296.405,00 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile dava dışı İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün … sicil numarasına kayıtlı … YATIRIMLARI A.Ş’ye ödenmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalılar vekili istinaf dilekçesi ile, Usule ilişkin istinaf nedenleri; yerel mahkeme tarafından delillerin toplanmadan bilirkişi raporu doğrultusunda karar verildiğini, Davacı tarafın dava dilekçesinde harca esas değer kısmında belirsiz alacak davası olduğunu ifade ettiğini, tevzi bürosunda tespit davası olarak nitelendirdiğini, harca esas değer olarak yazdığı rakamı yatırmadığını, tespit davasının belirsiz alacak davasına çevrilmesinin ancak ıslah ile mümkün olacağını, ıslahın bir kez yapılması ve harcın da 1 kere tamamlaması yapılabileceğini, ancak davacının peşin harç olarak 31/,40.TL yatırdığını, dava açılmasından 2 gün sonra dilekçe ve açıklama olmadan 18/08/2017 tarihinde 34.123,60.TL harç yatırdığını, Yargıtay 17. HD’nin kararlarında belirttiği üzere 1 kere harç tamamlaması yapılabileceğini ancak dava tarafından 2019 yılında sunulan dilekçe ile 2. Kez tamamlama işlemi yapıldığını, davacının kötüniyetli olduğunu, Esasa ilişkin istinaf nedenleri; davada kabul kararı verilmesinin tek nedeninin taşınmazların değer tespiti yapılan bilirkişi raporu olduğunu, gayrimenkul değerleme amaç ve yöntemine aykırı şekilde oluşturulan bilirkişi raporunda bilimsel olmaktan uzak hesaplamalar yapıldığını, gayrimenkullerin değerlemesi yapılan 14/08/2018 tarihli rapor mesnet yapılarak tesis edilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, bilirkişi raporuna yapılan itirazların cevaplanmadığını, bilirkişi raporunun hukuki ve bilimsel olmaktan uzak olduğunu, itiraz edilen hususlarda itirazları karşılamadığını, yargıtay içtihatlarında belirtilen denetime elverişlim olması hususunun gözardı edildiğini, (Yargıtay 19. HD 2013/5107 E. 2013/9308 Karar, Yargıtay 15. HD 2010/3132 E. 2010/5884 K. Yargıtay 3. HD 2015/17823 E. 2017/5566 K.) Yerel mahkeme kararına mesned yapılan raporun bilimsel yöntemlerle hazırlanmadığını, Dava konusu rapora emsal alınan gayrimenkullerde açık hataya düşüldüğünü, itirazların değerlendirilmediğini ve denetime elverişli raporun alınmadığını, imarlı imarsız taşınmaz ayrımı dahi yapılmayan ve dava konusu gayrimenkullerin tarla vasfı olmasına rağmen emsal olarak imarlı arsaların gösterilmesi ve değerlendirme yapılmasının raporun açık hatalı değerlendirmeler ile tesis edildiğinin göstergesi olduğunu, Yerel mahkemenin kararının maddi hataya dayandığını, genel kurulda dava konusu hususların tartışılmadığı gerekçesinin maddi hata olduğunu, kararın kaldırılması gerektiğini, Bir zarar oluştuğu kabul anlamına gelmemek kaydıyla; dosyanın müvekkilinin kusuru ile bu işlemlerin gerçekleştirildiği noktasında delil bulunmadığını, 6102 Sayılı TTK 553 maddesi kusurun ispatını şart koştuğunu, Bilirkişilerin görevlerinin dışına çıkarak esas hakkında hukuki görüş bildirdiğini, sonuç başlığı altında beyan edilen hususların kabul edilmediğini,Bilirkişi raporundaki beyanları kabul anlamına gelmemek kaydıyla ileri sürülen hususların kendi içinde çelişkili yasal düzenlemedeki kusur ve ispat hukukuna aykırı olduğunu, (Yargıtay 11. HD 2015/12902 E. 2017/3626 K.) (Yargıtay 11.HD 2014/13662 E. – 2014/20195 K.) Dava konusu gayrimenkullerin satışı genel kurul kararına dayandığını, davacıların katıldığı genel kurulda dava konusu gayrimenkullerin satışı oy birliği ile kabul edildiğini, yönetim kurulunun genel kurul kararlarını yerine getirmekle yükümlü olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla bir zarar var ise davacıların genel kurul kararına olumlu oy vermiş olmaları dolayısıyla sorumluluk davası hakları bulunmadığını, şirketin ticaret sicil dosyası incelenmiş olsa genel kurul kararı olduğunun görüleceğini, dava konusu gayrimenkullerin satışının genel kurul kararında belirtildiği şekilde yönetim kurulunun oy birliği ile aldığı karar neticesinde devrildiğini, müvekkillerinin işlemleri en üst organ olan genel kurulun kendilerine verdiği talimat uyarınca gerçekleşmiş olduğu ve zarar oluştuğunu kabul anlamına gelmemek kaydıyla bir zarar oluşmuş olsa da bu duruma genel kurulun kararının uygulanmasının sebebiyet vermiş olduğu ve neticesinde genel kurul toplantı tutanağı ve haziran cetvelinde de davacıların bu karara olumlu oy kullandığının tespit edildiğinde davacıların dava haklarının ortadan kalkmış olduğunun tespit edileceğini, ticaret sicil dosyasının incelenmemesi neticesinde yanlış ve hatalı değerlendirme ile karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın reddine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davalıların “YK Üyesi” ve müşterek imzalı yetkilisi oldukları … Yatırımları A.Ş. adına kayıtlı taşınmazları çok düşük bedellerle satmaları sebebiyle şirketin uğradığı zararın davalılardan tahsel edilerek dava dışı şirkete ödenmesi talebiyle TTK 553 ve 555 maddesi gereğince anonim şirket yönetim kurulu üyeleri hakkında açılmış sorumluluk davasıdır. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş ve karara karşı davalılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacılar vekili dava dilekçesi ile, davalıların, mülkiyeti … A.Ş.’ ne ait taşınmazların mülkiyetini, gerçek değerinin çok altında fiyatlarla üçüncü 3.kişilere devrettiğini, hatta bazı taşınmaz satışlarında, şirket kasasına giren para dışında, kayıt dışı açıktan para aldıkları, Savcılık dosyalarında tanık beyanlarına konu olduğunu, başka bir deyişle taşınmazların hem aşırı farkla düşük fiyatlara satıldığını, bu düşük bedelin dahi tamamının şirket kasasına sokulmadığını, bir kısmının açıktan elden alındığını, bu filleriyle de yöneticilerin, şirket kasasına girmesi gereken satış bedelini zimmetlerine geçirdiklerini, kusurlarıyla şirket malvarlığının azalmasına sebebiyet veren davalıların, bu zararı tazmin borcu altında olduklarını ve müteselsilen sorumlu olduklarını beyanla şirketin uğradığı zararın,TTK madde 553 hükmüne istinaden davalılardan tazmini ile hükmolunacak bedelin … Yatırımları A.Ş.’ ye ödenmesine karar verilmesini talep etmişlerdir.Davalılar vekili cevap dilekçesi ile; İhtilaf konusu taşınmazların satışının yapılması ihtiyacı hasıl olduğunu, bu hususta Yönetim Kurulu Kararı alındığını, şirketin anılan dönemde herhangi bir gelirinin olmadığını, işletme giderlerinin ödenmesi gerektiğini, taşınmaz satışından elde edilen gelir ile şirketin borçlarının ödendiğini, müvekkillerinin de şirketin ortağı olduğunu, şirketin zarar etmesinin aynı zamanda kendilerinin de zarar etmesi olduğunu, şirketi zarara sokma isteminin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, müvekkillerinin satıştan dolayı sorumlu olabilecekleri herhangi bir kusur bulunmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini beyan etmişlerdir.TTK. 553/1 Maddesinde;” (1) Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini (Ek ibare: 26/06/2012-6335 S.K./28.md.) kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar.” hükmü düzenlenmiştir. TTK’nın 555/1.maddesine göre şirketin uğradığı zararın tazminini şirket ve her bir pay sahibi isteyebilir. Pay sahipleri tazminatın ancak şirkete ödenmesini isteyebilirler. Şirketi zarara uğrattığından bahisle yöneticinin sorumluluğuna gidilebilmesi için yöneticinin kanun ve ana sözleşme ile kendisine yüklenilen görevlerini kusuru ile ihlal etmesi, bunun sonucu olarak bir zararın doğması gerekmekte olup, kusur ve zararı bunu iddia eden davacı tarafın ispatlaması gerekir.Dava konusu taşınmazların satışı konusunda dava dışı …A.Ş.’nin 04/10/2016 tarih ve 2016/5 ve 25/10/2016 tarih ve 2016/7 sayılı yönetim kurulu kararları alındığı anlaşılmıştır.Davacılar tarafından satışa ilişkin bu yönetim kurulu kararlarının butlanına karar verilmesi talebiyle 11/03/2014 tarihinde 1- … İNŞAAT SANAYİ VE TİCARET A.Ş. Ve 2- … YATIRIMLARI A.Ş. Aleyhine İstanbul 14 ATM. ‘de dava açıldığı, mahkemece yapılan yargılama sonucunda 23/02/2015 tarih ve 2014/84 Esas – 2015/103 Karar sayılı kararı ile; 1-Davalı … A.Ş bakımından yerinde görülmeyen davanın reddine, 2-Davalı … Ticaret A.Ş bakımından pasif husumet yokluğundan davanın reddine karar verildiği, verilen kararın temyizi üzerine Yargıtay 11 HD.nin 12/06/2017 tarih ve 2015/12902 Esas – 2017/3626 Karar sayılı kararı ile hükmün ONANMASINA karar verildiği anlaşılmıştır. İstinafa konu dava tarihinden sonra dava dışı … Yatırımları A.Ş.’nin 23/07/2019 tarihinde yapılan 2015 – 2016 – 2017 – yılları olağan genel kurul toplantısı yapıldığı, bu toplantının 3 ve 4 nolu gündem maddelerinin yapılan oylaması sonucunda yönetim kurulunun 2015-2016-2017 yıllarının faaliyetleri ve finansal tablolarının 250.000 muhalif oya karşılık 739.775 oy ile oy çokluğu ile kabul edildiği, gündemin 5 maddesi ile yönetim kurulu üyesi olan davalıların 2016 yılı faaliyetlerinden dolayı oy çokluğu ile ibra edilmelerine karar verildiği, bu genel kurul kararının iptali yönünde dava açıldığına yönelik iddia ve delil olmadığı anlaşılmıştır.Mahkemece dava konusu taşınmazların satış ve dava tarihi itibariye değerlerinin tesbiti yönünde harita mühendisi, ziraat mühendisi, inşaat mühendisi, gayrimenkul değerleme uzmanlarından oluşan bilirkişi heyetinden 17/08/2018 tarihli rapor alınmış, alınan bilirkişi heyet raporunda; davacılar tarafından 07/06/2018 tarihli beyan dilekçesi ekinde sunulan sahibinden com. Adresinden alınan üzerinde satılık arsa yazan imar durumuna göre tarla olan 3 adet emsal ile … A.Ş. Tarafından yapılmış 15/02/2017 tarihli değerleme raporuna göre ve taraflarınca da emlakçılardan emsal araştırması yapıldığı belirtilerek dava konusu taşınmazların dava tarihi ve satış tarihi itibariyle değerleri hesaplanmıştır. Bilirkişi heyet raporuna davalı tarafça, bilirkişilerin emsal aldığı taşınmazların imarlı olduğunu oysaki dava konusu taşınmazların imarsız olduğunu,konumları itibariyle de farklı olup emsal oluşturmadığını belirterek itirazları doğrultusunda ek rapor alınmasını talep ettiği, davacılar vekili de; sunmuş oldukları emsalleri bilirkişilerin dikkate almadığını, hesaplamaların hatalı yapıldığını belirterek itirazları doğrultusunda ek rapor alınmasını talep etmiştir.Mahkemece 28/09/2018 tarihli ara karar doğrultusunda bilirkişi heyetinden ek rapor alınmış ve 01/11/2018 tarihli ek bilirkişi heyet raporunda;14/08/2018 tarihli kök raporda belirtilen hususlarda değişikliğe gerek olmadığı belirtilmiştir. Ek bilirkişi heyet raporuna karşı davalılar vekili tarafından verilen beyan dilekçesinde, kök rapora yönelik itirazları dikkate alınarak emsal değere yönelik mahkemece araştırma yapılarak yeni rapor alınmasını talep etmiştir.Davacılar vekili 18/04/2019 tarihli ıslah dilekçesi ile; dava değerini 2.000.000,00 TL. Den 29.296.405,00 TL.’ye çıkarttığını beyan etmiştir.Mahkemece dava dışı şirketin ticari defter ve kayıtları inceletilmek suretiyle mali müşavir ve ticaret hukukçusu öğretim üyesinden oluşan bilirkişi heyetinden rapor alınmış, alınan 04/12/2019 tarihli bilirkişi heyet raporunda; Dava konusu taşınmazların satış tutarlarının toplam: 19.083.984,00 TL. Olduğunu, dava dışı şirketin ticari defterlerine satış bedellerinin toplam 21.349.101,12 TL. Olarak kayıtlı olduğunu, satış tarihi itibariyle rayiç değerlerinin 48.380.389,00 TL. Olduğunu, şirketin ticari kayıtları kapsamında dava dışı şirketlere yapılan satış tutarları ile satış tarihlerindeki rayiç bedel arasındaki farkın 27.031.287,88 TL. Olduğu, resmi satış tutarı ile satış tarihi arasındaki rayiç bedel farkının ise 29.296.405,00 TL. Olduğu belirtilmiştir. Islah dilekçesine karşı davalılar vekili tarafından verilen 23/12/2019 tarihli dilekçe ile; ıslah edilen miktarın zamanaşımına uğradığını, davacıların iş bu davada ileri sürdükleri eylem ve zarara ilişkin şikayetçi olduklarını ve İstanbul 17 Asliye Ceza Mahkemesinin 2019/74 Esas sayılı dava dosyası ile yargılama yapıldığını ve bu dosyanın bekletici mesele yapılmasını, yeni bilirkişi heyetine emlak değer tesbiti yaptırılarak yeni rapor alınmasını talep etmiştir. Mahkemece 05/03/2020 tarihli duruşmanın ara kararı ile; Dosyada toplanan deliller ile alınan bilirkişi raporları uyuşmazlığı çözmeye yeterli görüldüğünden ve davalı tarafın itirazlarını karşılar yeterlilikte bulunduğundan davalı tarafın bilirkişi raporlarına yönelik itirazlarının reddi ile tahkikatın mevcut hali ile tamamlanmasına karar verildiği anlaşılmıştır.Mahkemece, davaya konu taşınmazların satış tarihi itibariyle emsal taşınmazların satış bedeline yönelik araştırma yapılmamış ise de davaya konu taşınmazların satış tarihi itibariyle değerlerinin tesbiti yönünde alınan 17/08/2018 tarihli bilirkişi heyet raporunda emsal alınan taşınmazların tapu bilgilerinin belirtilmediği, tapu kayıtlarının dosyaya ibraz edilmediği, ayrıca emsal araştırmasındaki bedeller satış ilanında istenen miktarlar olup satış tarihi itibariyle benzer özellikteki taşınmazların satış bedellerine yönelik bir değer olmadığı, bu hali ile bilirkişi raporundaki değer tesbitinin denetime elverişli ve hüküm kurmaya yeterli olmadığı anlaşılmıştır. Mahkemece davalılar vekilinin bekletici mesele yapılması talep edilen İstanbul 17 Asliye Ceza Mahkemesinin 2019/74 Esas sayılı dosyasının getirtilip incelenmediği ve bekletici mesele yapılıp yapılmaması konusunda olumlu/olumsuz karar verilmediği anlaşılmıştır. Mahkemece alınan 04/12/2019 tarihli bilirkişi heyet raporunda, dava konusu taşınmazların resmi satışında satış bedelinin toplam 19.083.984,00 TL. Olduğunu, dava dışı şirketin ticari defterlerine satış bedellerinin toplam 21.349.101,12 TL. Olarak kayıtlı olduğu belirtilmiş olup bu durumda mahkemece, dava dışı şirketin ticari defterlerine satış bedeli olarak kaydedilen 21.349.101,12 TL. Nin satış tarihi itibariyle taşınmazların gerçek değerleri olan 48.380.389,00 TL. Den çıkartıldığında satış tarihine göre rayiç bedel arasındaki farkın 27.031.287,88 TL. Olduğu gözetilerek bu bedele neden itibar edilmeyerek resmi satış tutarı ile satış tarihi arasındaki rayiç bedel farkı olarak tesbit edilen 29.296.405,00 TL. Üzerinden davanın kabulüne karar verildiğinin gerekçesinin açıklanmadığı anlaşılmıştır. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, TBK’nın 74. maddesi uyarınca ceza mahkemesince saptanacak maddi vakıalar hukuk hakimini de bağlayacağından, davalı tarafça dava konusu olayla ilgili olduğu bildirilen İstanbul 17 Asliye Ceza Mahkemesinin 2019/74 Esas sayılı dosyasının getirtilip incelenmek suretiyle bekletici mesele yapılıp yapılmaması konusunda karar verildikten sonra, dava konusu taşınmazların satış tarihlerindeki tapudaki özelliklerine göre aynı özellikteki benzer taşınmazların aynı tarihlerde ne kadara satıldığı yönünde emsal araştırması yapılarak, konusunda uzman SPK lisanslı gayrimenkul değerleme uzmanında bulunduğu yeni bilirkişi heyetinden tarafların bilirkişi raporlarına yönelik verdikleri beyan dilekçelerindeki itirazlarıda karşılamak suretiyle dava dışı şirketin ticari defter ve kayıtlarıda incelenerek yukarıdaki tesbitler de gözetilmek suretiyle denetime elverişli rapor alınıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yukarıdaki şekilde karar verilmesi yerinde görülmemiştir. HMK.nun (Değişik:22/07/2020-7251/35md.)353/1-a6 maddesinde; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” hali, kararın kaldırılarak, dosyanın mahkemesine iadesi sebepleri arasında gösterilmiştir.Sonuç itibariyle, davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi gereğince kaldırılmasına, yukarıda belirtildiği şekilde işlem yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalıların istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/06/2020 tarih ve 2017/752 Esas – 2020/273 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE,2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-İstinaf talep edenler tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde davalılara iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 08/06/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.