Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1864 E. 2021/1486 K. 26.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1864
KARAR NO: 2021/1486
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/08/2021 ( Ara Karar )
DOSYA NUMARASI: 2020/958 Esas
DAVA: Ticari Şirket (Fesih İstemli)
KARAR TARİHİ: 26/10/2021
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin davalı şirketin ortakları olduklarını, şirketin büyük ortağı olan …’in 20 yıl süre ile şirket müdürü olup, münferit imzası ile şirketi temsil ve ilzama yetkili olduğunu, dava dışı şirket ortağı …’nin ise şirketteki %20 hissesini …’in eşi …’e devrettiğini, müvekkillerinin emekleri sayesinde davalı şirketin birçok temsilciliği ve şubeleri ile oldukça fazla malvarlığının bulunduğunu, zamanla şirketin gelişen hacminin müşteri portföyünü de etkilediğini, ancak zamanla …’in müvekkillerine olan tavrının değiştiğini ve 16.08.2019 tarihinde gönderdiği e-posta ile müvekkillerinin görevlerine son verdiğini bildirdiğini, ayrıca ortak şirket faaliyetlerini sekteye uğratacak ve karşılıklı güveni ortadan kaldıracak faaliyetlerde bulunduğunu, müvekkillerinin bilgi alma ve inceleme ile kar payı haklarını ihlal ettiğini, şirket bilançosu ve tüm mali tabloların müvekkillerinden gizlendiğini, şirket sermayesinden müvekkillerinin izni ve onayı olmadan eşine araba satın aldığını, şirketin eski ofisini şirket muhasebe çalışanının abisine kiraladığını, şirkete ait iki adet aracı da şahsına tahsis etiğini, şirketin feshi için haklı sebeplerin oluştuğunu belirterek, davalı şirketin feshi; şirketin feshi yerine müvekkillerinin ortaklıktan ayrılmasına karar verilecek olması halinde, müvekkillerinin hisselerine düşen ayrılma payının tespit edilerek, dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalı şirketten tazminine ve hisse payları oranında müvekkillerine ayrılma payı ödenmesine karar verilmesi istemine ilişkindir. Davacılar vekili 24/08/2021 tarihli dilekçesinde özetle; davalı şirket hissedarı ve münhasır yetkilisi …’in vefat etmesi ile hisselerinin mirasçılarına intikal etmesi ve şirket yönetimi konusunda hiçbir tecrübesi bulunmayan …’in münferiden temsile yetkili müdür olarak atanmış olması ve bunun yanında, müvekkilleri ile davalı şirket arasında yürütülen sulh görüşmelerinin kasten ve kötü niyetli olarak nihayete erdirilmemesi gibi sebeplerle, şirketin ticari hayatının devamının sağlanması ve yaşanabilecek aksaklıkların önüne geçilebilmesi için müdürlük sıfatının ara karar ile şirketin en tecrübeli ve sağ ortağı müvekkillerinden …’ya verilmesini, mahkemenin aksi kanaatte ise, hali hazırdaki müdürün yetkilerinin kısıtlanarak davalı şirkete ivedilikle ve tedbiren, yönetim ve denetim kayyımı atanmasına, müvekkillerinin alacaklarının korunabilmesi için şirkete ait para ve sair değerleri şahsı üzerine geçirerek zayi etme ve mal kaçırma riski bulunan müdür …’in kendi iradesi ile vermiş olduğu 1.000.000 TL’lik şahsi teminat senedi de göz önüne alınarak, tedbiren şahsi mal varlıklarına ve üzerine kayıtlı gayrimenkullere ihtiyati haciz konulmasına, mahkeme aksi kanaatte ise dava neticelene kadar üzerine kayıtlı gayrimenkuller üzerine satılamaz şerhi işlenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 26/08/2021 tarih ve 2020/958 Esas sayılı Ara Kararı ile; ” ….Somut olayda davacı vekili; şirkete kayyım atanmasını talep etmiş ise de; bir şirkete kayyım atanmasının yegane yolu, şirketin yasal organlarının mevcut olmaması halidir. Bu kural 4721 sayılı TMK’nın 427/1-4. maddesinde ifade edilmiştir. Bu maddeye göre: Bir tüzel kişi gerekli organlardan yoksun kalmış ve yönetimi başka yoldan sağlanamamışsa, yönetim kayyımı atanmak zorundadır. 6102 sayılı TTK’nun 624/1.maddesine göre genel kurul tarafından her zaman şirket müdürü atama ve görevden alması mümkün olduğu, müdür atama ve görevden alma yetkisinin TTK’nun 616/1-b maddesine göre şirket genel kuruluna ait olduğu, mevcut müdürün yönetim hakkı ve temsil hakkının kaldırılması ve sonlandırılması konusu da TTK’nun 630.maddesinde öngörülen hususlar dava konusu edildiğinden ihtiyati tedbir kararı verebilmek için hâkimin somut sebep göstermesi ve ihtiyati tedbir kararının haklılığını ortaya koyacak delil değerlendirmesi yapması ve yaklaşık ispat ölçüsüne yaklaşması gerekli olup haklılık konusunda yaklaşık ispat ölçüsü kriterine uyulmadığı gibi davanın niteliği gereği konunun yargılamayı gerektirdiği anlaşılmakla ihtiyati haciz ve kayyım atanması talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” gerekçeleri ile;
” 1-Davacı vekilinin ihtiyati haciz ve kayyım atanması taleplerinin REDDİNE,… ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; Dava açılmadan önce şirket ortaklarından …’in vefat ettiğini, dava açıldıktan sonra da davalı şirketin tek yöneticisi ve büyük ortağı …’in vefat ettiğini, …’in vefatından önce, müvekkilleri ile davalı şirket ve davalı şirket vekili arasında sulh görüşmelerinin yürütülmeye başlandığını, hatta taraflar arasında Avukatlık Kanunu m. 35/A’a göre bir protokol yapılmasının daha uygun olacağı kanaati ile 35/A Protokolü yapılmasının kararlaştırıldığını, ancak …’in vefatı ile sulh görüşmelerinin resmi bir belgeye bağlanamadığını, bu sırada …’in eşi … tarafından bir güven ortamı yaratılarak, kendisinin müdür olarak atanması şartıyla sulh görüşmelerinin devamının sağlanacağı bilgisinin kendilerine iletildiğini, sulh görüşmelerinin … tarafından sürdürülerek, bir protokolde mutabık kalındığını ve akabinde vekiller nezdinde 35/A protokolünün imzalandığını, bu protokole göre, şirket malvarlıklarının değerlerinin özel ve profesyonel şirketler tarafından objektif bir şekilde tanzim ettirilecek raporlarla tespit ettirileceğini ve müvekkillerinin payına düşen bedellerin davalı şirket tarafından ödeneceğini ve huzurdaki davadan feragat edileceğini, ayrıca edimlerin yerine getirilmesini teminen 1.000.000,00 TL bedelli bir teminat senedinin … tarafından tanzim edilerek kendilerine teslim edildiğini, ilgili teminat senedinin davalı şirket adına ve asaleten … tarafından imzalandığını, vekiller ve müvekkili asiller tarafından da imzalandığını, şirkete ilişkin tüm gayrimenkullerin davalı şirketin de onayı ve bilgisi dahilinde hem fiziken hem de resmi dairelerdeki kayıtları üzerinden incelenerek çok kapsamlı değerleme raporları alındığını, işbu raporlarda şirketin sadece gayrimenkullerinin değerinin 3.330.000 TL olarak tespit edildiğini, 35/A Uzlaşma Protokolü’nün taraflarca imzalanmış 4 asıl suretinin; imzası eksik olan ve …’ in çocuklarının kayyumu olan …’in imzasının tamamlatılması amacıyla, davalı şirket yetkilisi …’e ve şirket mali müşaviri …’e teslim edildiğini, protokol gereği 15 gün içinde yapılması gereken kısmi ödemelerin yapılmaması; tüm ısrarlı taleplerine rağmen protokol aslının kendilerine veya müvekkillerine ulaştırılamaması ile birlikte kötü niyetli bir şekilde sürecin sürüncemede bırakılmaya başlandığını, …’in asıl iradesinin ortaya çıktığını ve müdürlük sıfatını alır almaz uzlaşma sürecini kasten ve kötü niyetli olarak sona erdirdiğini, işbu davranışın dahi, müvekkillerinin ortak sıfatı ile ne gibi zararlara uğratıldığını ve daha da zarara uğratılacağını ispatlar nitelikte olduğunu, Şirket ortakları … ve …’in vefatları nedeniyle şirketin müdürsüz ve ortaksız kaldığını, davalı şirket yetkilisi ve paydaşı …’in TTK’nın 626. maddesindeki yükümlülüğe uygun davranmadığını, …’in her şeyden önce bir ev hanımı olup, denizcilik sektöründe faaliyet gösteren davalı şirketi yönetebilme ve idare edebilme kabiliyetini haiz olmadığını, halihazırda, davalı şirkete alacaklı firmalar tarafından şirket borcuna ilişkin ihtarnameler keşide edilmeye başlandığını, şirketin yöneticisiz kalması yahut kötü ve eksik yönetim sonucunda ticari faaliyetlerinin sekteye uğraması ve şirket aktif malvarlığı ile yedek akçesinin erimesi tehlikesini beraberinde getirdiğini, bu nedenle şirketin fiziken bir müdürü bulunmasının tedbir talebinin doğrudan reddini gerektirmeyeceğini, … A.Ş. adlı şirketin davalı şirkete keşide etmiş olduğu ihtarnameye göre davalı şirkettin temel iş olan gemi tedarikini dahi sağlayamaz hale geldiğini, şirketin kötü yönetildiği, durumun daha da kötüleşeceği ve bu durumun da müvekkilleri açısından telafisi çok zor bir durum yaratacağı hususlarının, dosyaya sunulan yazılı deliller ile ortaya konulmuşken tedbir talebinin reddine karar verilmesinin hukuken doğru olmadığını, İlk derece mahkemesi tarafından yazılan gerekçenin somut olayla bağdaşmadığını, gerekçeli kararda ihtiyati hacizden bahsedilmiş ise de, talep dilekçesinde ihtiyati hacze ilişkin hiçbir hususa yer verilmediğini, ihtiyati tedbir bakımından da yaklaşık ispatın yerine getirilmediği belirtilmiş ise de, sundukları deliller değerlendirilmeden tedbir taleplerinin reddedildiğini, Her ne kadar … müdür olarak tescil edilmişse de alınan müdür olarak seçilme kararının da hukuka aykırı olduğunu, zira limited şirketlerde müdür atanması kararı için genel kurulun usulüne uygun olarak toplantıya çağırılması gerektiğini, bu çağrıyı da müdürün yahut müdürler kurulunun yapması gerektiğini, davalı şirketi temsile tek yetkili müdür olan …’in vefat etmesi sonucu şirketin müdürsüz kaldığını, bu durumda ortaklardan herhangi birisinin mahkemeye başvurması ile genel kurulun toplanması gerekirken, bu usul izlenmeyerek ve çağrısız olarak toplanılarak müdür atanması yapıldığını belirterek, -İlk derece mahkemesi tarafından hatalı ve hukuka aykırı olarak verilen ara kararın ortadan kaldırılmasına, davalı şirket yönetiminin ve ticari faaliyetlerinin düzeni ve devamının sağlanabilmesi adına, davalı şirketin tek sağ kalan ve en tecrübeli ortağı …’ya müdürlük sıfatı verilmesine; işbu talep kabul görmez ise, davalı şirkete yönetim ve denetim kayyımı atanmasına ve şirketin ticari faaliyetlerinin münhasıran kayyım aracılığı ile sürdürülmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Talep, limited şirketin feshi, aksi takdirde davacıların ortaklıktan ayrılmasına karar verilmesi halinde hisselerine düşen ayrılma paylarının davalı şirketten tahsili istemiyle açılan davada, tedbiren davacı …’ya müdürlük sıfatı verilmesi, aksi kanaatte ise, hali hazırdaki müdürün yetkilerinin kısıtlanarak davalı şirkete tedbiren yönetim ve denetim kayyımı atanması, şirket müdürü …’in kendi iradesi ile vermiş olduğu 1.000.000.TL’lik şahsi teminat senedi de göz önüne alınarak, tedbiren şahsi mal varlıkları üzerine ihtiyati haciz konulması, aksi kanaatte, dava neticeleninceye kadar üzerine kayıtlı gayrimenkuller üzerine satılamaz şerhi işlenmesine karar verilmesi istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yukarıda açıklanan gerekçelerle ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 389. maddesine göre mevcut durumda meydana gelecek bir değişme nedeniyle gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında tedbir kararı verilebilir. 6100 sayılı HMK’nın 390. maddesine göre de: Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır. TTK 636/4 m. uyarınca, fesih davası açıldığında mahkeme tarafların birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alabilir. Mahkemece, tensip ara kararı ile davalı şirketin taşınmazları ve araçlarının satış ve devrinin önlenmesi hususunda ihtiyati tedbir kararı verilmiştir. Şirketlerde asıl olanın, ortakları tarafından alınan kararlar ile belirlenen yöneticiler tarafından yönetilmesidir. Davalı şirkette organ boşluğu bulunmamaktadır. Dava yöneticinin azli veya sorumluluğu davası da değildir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık yargılamayı gerektirmekte olup, talep ve karar tarihi itibariyle yargılamanın bulunduğu aşama itibariyle davacı iddialarının yaklaşık olarak ispatının sağlanamadığı, mahkemece davacıların 24/08/2021 tarihli dilekçelerindeki taleplerine binaen ihtiyati haciz istemlerinin değerlendirildiği, belirtilen gerekçeler ile ayrıca şirket müdürü …’in davada taraf olmadığı da nazara alındığında kişisel malvarlığı üzerine ihtiyati haciz konulması mümkün olmayıp, davacılar tarafından ileri sürülen istinaf sebeplerinin yerinde değildir. Açıklanan nedenlerle, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacıların istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf talep eden davacılar tarafından yatırılan 162,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf talep eden davacılardan alınması gereken 59,20 TL istinaf karar harcı, istinaf aşamasında peşin olarak yatırıldığından, yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden davacılar üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 26/10/2021 tarihinde HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.