Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/186 E. 2021/263 K. 25.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/186 Esas
KARAR NO: 2021/263 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH: 15/10/2020
NUMARASI: 2020/172 Esas 2020/555 Karar
DAVA: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 25/02/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirketin 09/10/2006 tarihli “Hisse Alım ve Satım Sözleşmesi” ile … A.Ş.’nin hisselerinin tamamını davalılardan satın aldığını, hisse alım ve satım sözleşmesinin 1.maddesinde satıcıların temsilcileri olarak … ile … gösterilmiş ise de bu kişilerin vefat etmiş olduğundan, sözleşmenin 1.maddesinde gösterilen devredenlere karşı açıldığını, hisse alım ve satım sözleşmesinin 2.3.i maddesinde satıcıların taahhütleri (tazminat yükümlülüğü) düzenlendiğini, buna göre “..imza tarihinden önceki döneme ilişkin ve mizanda yer almayan borç ve yükümlülükleri ile imza tarihinden önceki bir tarihte hukuki nedeni ortaya çıkmış davalardan kaynaklanan yükümlülüklerden dolayı sorumlu olacaktır. Satıcılar bu madde kapsamında şirkete ödemekle yükümlü olduğu tutarları ve bu tutarlar ile ilgili dava harcı, avukatlık ücretleri ve sair zorunlu giderler gibi makul masrafları da 2.3(v) maddesi hükümleri uyarınca alıcılara ödeyecektir.” bu kural kapsamına giren 3 adet dava hisse alım ve satım sözleşmesinin imza tarihi olan 09/10/2006 tarihinden sonraki bir süreçte sonuçlandırılmış olup müvekkili şirket tarafından bu davaların davacılarına toplam 229.022,39 TL ödeme yapıldığını beyanla toplam 229.022,39 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile yargılama gider ve vekalet ücretiyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesi ile, yetkili mahkemelerin İstanbul (Çağlayan) Asliye Ticaret Mahkemelerinin olduğunu, yargı yolunun caiz olmadığını, dava konusu ihtilafa ilişkin olarak, şirket öncelikle ödeme bildirim yükümlülüğünü ifa etmesi gerektiğini, ödeme bildirim yükümlülüğünün ifasından sonra doğması muhtemel ihtilafın çözüm yolunun ise tahkim olarak belirlendiğini, bu nedenle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, davacının ancak kendi hissesi oranında talepte bulunabileceğini, davacının hissedarlarından ari olarak, tüm hissedarların birlikte talep konusu edilebileceği alacak için tek başına dava açma yetkisinin bulunmadığını, bu nedenle davanın aktif husumet yokluğu sebebiyle ehliyet yönünden reddi gerektiğini, satıcılar arasında vefat etmiş bulunan …’nin mirasçılarının davaya dahil edilmeleri gerektiğini, davanın yalnızca satıcılar arasında sağ olanlara karşı açılmış olmasının hukuka aykırı olduğunu, şirket temsilcisi tarafından sözleşmeye uygun olarak zamanında ve usulüne uygun şekilde satıcılar temsilcilerine bildirim yapılmadığını, satıcılar temsilcileri görüşmelere davet edilmediğini, bu nedenle sözleşme hükümleri doğrultusunda sorumluluklarının bulunmadığını, alıcıların talep haklarının ortadan kalktığını, Gebze 1.İş Mahkemesinin 2008/519 Esas sayılı dosyasının şirket tarafından gereği gibi takip edilmediği ve ileri sürülebilecek itirazlarının zamanında eksiksiz olarak ileri sürülmediğini, netice itibariyle savunma hakkı gereği gibi kullanılmayacak davanın mevcut haliyle sonuçlandırılmasına sebebit verildiği, şirket tarafından kendi kusuruyla zararın artmasına sebep oldğu, bu nedenle ortaya çıkan sonuçtan satıcıların sorumluluğuna gidilemeyeceğinin açık olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 15/10/2020 tarih ve 2020/172 Esas – 2020/555 Karar sayılı kararında; “….Taraflar arasında imzalanan 09/10/2020 tarihli sözleşmenin incelenmesinde, 2.3.vi maddesinde, 2.3.i maddesi kapsamına giren ödemelerin bu maddeye göre çözümleneceği belirtilmiş, aynı madde içerisinde sırasıyla tahkim yerleri belirtilmiştir. 2.3.i maddesi incelendiğinde devir öncesi döneme ilişkin hukuki nedenlerle ortaya çıkan ödemelerin madde kapsamında olduğu belirtilmiştir. Davanın konusunu oluşturan ödemeler, sözleşme öncesinde açılan işçilik alacakları ile ilgili yapılan ödemelerdir. Bu durumda, sözleşmede tahkim şartı belirlenen bu alacakların tarafların iradelerine uygun olarak tahkim yolu ile çözümlenmesi gerekir.Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller, taraflar arasında yapılan sözleşme incelendiğinde, dava konusunun çözümü için tarafların serbest iradeleri ile tahkim şartı belirlendiği, davalı vekilinin süresinde tahkim ilk itirazında bulunduğu anlaşılmakla; tahkim ilk itirazının kabulü ile, 6100 Sayılı HMK’nın 413/1. Maddesi gereğince davanın usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur….”gerekçesi ile, Tahkim ilk itirazının kabulü ile; 6100 Sayılı HMK’nın 413/1. Maddesi gereğince DAVANIN USULDEN REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Yerel Mahkeme dosyasında; davanın tahkim itirazı ve tahkimin geçerli olması nedeniyle usulden reddine karar verildiğini, kararın açıkça usul ve yasaya aykırı olduğunu, Müvekkili şirket (alıcı) ile davalılar (satıcılar) arasında akdolunan 09/10/2006 tarihli “Hisse Alım ve Satım Sözleşmesi” uyarınca “… A.Ş.”nin hisseleri satın alındığını, Anılan sözleşmenin 2.3.i. maddesinde “Satıcılar imza günü itibariyle yürürlükte olan mevzuat uyarınca imza gününden önceki döneme ilişkin iş ve işlemlerden doğan vergi, SSK, çevre ve benzer cezalar, imza tarihinden önceki döneme ilişkin ve mizanda yer almayan borç ve yükümlülükler ile imza tarihinden önceki bir tarihte hukuki nedeni ortaya çıkmış davalardan kaynaklanan yükümlülüklerden dolayı sorumlu olacaktır. Satıcılar bu madde kapsamında şirkete ödemekle yükümlü olduğu tutarları ve bu tutarlar ile ilgili dava harcı, avukatlık ücretleri ve sair zorunlu giderler gibi makul masrafları da aşağıdaki 2.3.v. maddesi hükümleri uyarınca alıcılara ödeyeceklerdir.” denildiği, Anılan sözleşme hükmü gereği sözleşme imza tarihinden önce hukuki nedeni doğduğu; ancak imza tarihinden sonra sonuçlanmış olan Gebze 1. İş Mahkemesi’nin 2013/265 E. – 2014/454 K., Gebze 2. İş Mahkemesi’nin 2009/634 E. – 2013/262 K., Gebze 1. İş Mahkemesi’nin 2008/519 E. – 2013/228 K. sayılı dava dosyaları ve bu dosyalara istinaden Gebze … İcra Müdürlüğü’nün … E., Gebze … İcra Müdürlüğü’nün … E., Gebze … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı takip dosyalarıyla anılan dosyaların davacı / alacaklılarına toplamda 229.022,39 TL ödeme yapıldığını, Akabinde sözleşmede belirtilen şekliye anılan davalar ve ödemeler satıcılara bildirildiği, ancak satıcılar temsilcilerinden herhangi bir cevap yahut itiraz beyanı gelmediği, bunun üzerine anılan dava ikame olunduğu; öncelikle yerel mahkemenin 2017/426 E. sayılı esasına kaydolunduğu, yerel mahkemece anılan davanın yetkisiz yer mahkemelerinde ikame olunduğu, sözleşmede yetki şartı olduğu, yetkili yer mahkemelerinin İstanbul Adliyeleri olduğu gerekçeleriyle usulden reddedildiği, istinaf başvurusu neticesinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi’nin 2018/1609 E. – 2020/147 K. Sayılı ve 05/02/2020 tarihli kararıyla kesin yetkili olan yerel mahkemenin yetki ilişkin değerlendirmesini hukuka aykırı bularak kaldırdığı, İlk derece mahkemesince dosya yeni esasına kaydolduğu, bu kez de “tahkim” nedeniyle davanın usulden reddine karar verildiği, mahkemece yetki irdelemesinin yapılmış olması ile esasen tahkimin geçersizliğine ilişkin önemli bir unsur da incelenmiş iken, aynı mahkemenin “tahkim” hususu ile usulden ret kararı verilmesi çelişkili olmakla birlikte usul ve yasaya açıkça aykırı olduğunu, Davalılarca ve Mahkemece geçerli olduğu sürülen “tahkim” maddesi 2.3.vi. M maddesi olduğu, Anılan maddede; “Yukarıda 2.3.i. maddesi kapsamına giren ödemelere ilişkin yukarıda 2.3.v. Maddesinde belirtilen Alıcılar temsilcisinin ihbarlarına(1) karşı; Satıcılar temsilcisinin itiraz etmesi(2) ve bu itiraz üzerine Alıcılar temsilcisinin itirazın tamamen veya kısmen kabul edilemez olduğunu beyan ederek itirazdan itibaren 5(beş) iş günü içinde yazılı olarak ilk bildiriminde kısmen veya tamamen ısrar etmesi(3) halinde Tarafların anlaşamadıkları kısma ilişkin uyuşmazlık işbu madde hükümlerine göre çözülecektir…” denilmekte olduğu, Bu aşamada sözleşmedeki adımları incelemek gerekeceği, burada ilk aşama müvekkili şirketin davalılara ödemeler hususunda ihbarda bulunması, ikinci aşama satıcılar temsilcisinin itiraz etmesi, üçüncü aşama ise müvekkilinin ihbarında ısrarcı olarak satıcıların itirazının kabul etmemesi olduğu, burada ilk aşama olan satıcılar temsilcisine bildirim gerçekleştiği, ancak tahkim usulüne gidecek yoldaki ikinci basamak gerçekleşmediği, tahkimin şarta bağlanmayacağı hususu bir yana, karşı yanca herhangi bir itiraz gelmediği, bu nedenle anılan davayı ikame etme zarureti hasıl olduğu, Burada bir diğer tartışma hususu ise tahkimin şarta bağlanıp bağlanmayacağı hususu olduğu, burada tahkim şartı karşı yanın öncelikle ihbarlarına karşı itirazda bulunmasına, karşı yan itirazda bulunmuş ise, müvekkilince ihbarda ısrar edilmesine bağlandığı, dolayısıyla karşı yanın “itirazda bulunması hali” gerçekleştirilmemiş olduğu gibi tahkim açıkça bir koşulun gerçekleşmesine bağlandığı, bu haliyle tahkim iradesi net bir biçimde ortaya konulmadığı, Keza aynı sözleşmede 2.3.i. maddesinin 2.3.v. maddesine tarihsel olarak ve içerik olarak irdelendiğinde ise 2.3.v. kapsamının tarihsel ve içerik olarak 3.3. maddesine atıf yapıldığı ve burada bulunan taksit ödemelerine ilişkin olduğu da anlaşılacağı, dolayısıyla davanın konusu taksit ödemelerinden doğan bir hukuki sorun olmadığından ötürü yine mezkur uyuşmazlığın tahkim kapsamı dışında kalacağının kabulü gerekmekte olduğu, kabul anlamına gelmemekle birlikte sözleşmede yer alan tahkim şartı geçerli olsa dahi ve hatta mahkeme nezdinde çözüm maddesine dair 4.12. maddesi olmasa dahi yine de sözleşme metninden tahkim şartının keskin ve mutlak biçimde koyulmamış olduğunun görüleceğini, Yine aynı sözleşmenin devamında 4.12. maddesinde “İşbu sözleşmeden çıkabilecek ya da sözleşme ile alakalı olarak oluşabilecek her türlü anlaşmazlık İstanbul Merkez Mahkemeleri’nde ve icra dairelerinde çözümlenecektir.” denildiği, Burada ilk derece mahkemesinin kaldırma öncesinde kararına dayanak olan 4.12. maddesinde iki ifade dikkat çekmekte olduğu, sözleşmeden doğan “her türlü uyuşmazlık” ifadesi ve “Mahkemeler ve icra daireleri”nin çözüm mercii olarak gösterilmiş olması HMK 407 devamındaki uygulamayı yani tahkim şartını bertaraf etmekte olduğu, Tahkim sözleşmesinin geçerli olabilmesi için aranan bir başka şart, tarafların tahkime gitme yönündeki iradelerinin açık, anlaşılır ve kesin olması olduğu, bununla ifade edilmek istenen, tarafların sözleşmede net bir şekilde, bir uyuşmazlık çıkması halinde çözüm yöntemi olarak tahkimi ve dolayısıyla merci olarak da hakemlik kurumunu benimsediklerini göstermeleri olduğu, Tarafların tahkime gitme iradelerinin açıkça anlaşılmaması durumunda görevli merci, tahkimde görevli mahkeme olan asliye ticaret mahkemesi olacağı, yapılan tahkim sözleşmesinden veya esas sözleşmeye konulan tahkim şartından iradenin açık ve kesin olduğunun anlaşılamaması, geçerli bir tahkim sözleşmesi yapılmasını baştan itibaren engellediği, başka bir ifadeyle, taraflar arasında hiçbir şekilde geçerli bir tahkim sözleşmesi kurulmadığını, ( Sümeyye ALTINTAŞ – Tahkimin Geçersizliği, 2015 – sf: 94-96) (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2016/5313 E. – 2017/3922 K. sayılı ve 13/11/2017 tarihli kararı, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi’nin 2019/532 E. – 2020/892 K. sayılı ve 10/09/2020 tarihli kararı, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2016/4735 E. – 2017/259 K. sayılı ve 23/01/2017 tarihli kararı) Yargıtay’ın, tahkim sözleşmelerinde hem mahkeme hem de tahkim yolunu kararlaştırdıkları durumlarda, tahkim iradesinin kesin ve tereddütsüz olmadığını belirterek tahkim şartının geçerli olmadığına karar verdiğini, (Prof. Dr. Ziya Akıncı – Yargıtay Kararları Işığında Tahkim Şartının Geçerliliği, -Tahkim Anlaşması, Yıl: 2020, 1. Baskı- sf: 71) Davalılar satış temsilcilerinin ihbarlarını yanıtsız bırakarak tahkime giden ilk aşamayı gerçekleştirmediklerini, tahkime giden üç aşama tam olarak gerçekleştirilse idi dahi anılan sözleşmede tahkim iradesi mutlak ve tartışmasız biçimde konulmamış olduğundan davanın esasına geçilmesi gerekmekte iken yerel mahkemece muğlak ve mahkemede çözüm atfı içererek geçersiz hale gelmiş olan; üstelik davalılarca mahkemelerin çözüm yolu olarak benimsendiğinin 16/08/2018 tarihli istinafa cevap dilekçesinin 2. sayfasında da ikrar edildiği hususları gözetilmeden tahkim şartının geçerliymiş gibi kabul edilerek davanın usulden reddi, usul ve yasaya aykırı olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın kabulüne, 229.022,39.TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin müştereken ve müteselsilen davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasında imzalanmış Hisse Alım Ve Satım Sözleşmesinden kaynaklı alacak davasıdır.
Mahkemece, Tahkim ilk itirazının kabulü ile; 6100 Sayılı HMK’nın 413/1. Maddesi gereğince DAVANIN USULDEN REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Dosya içeriğinde fotokopisi bulunan 9 Ekim 2006 tarihli Hisse Alım Ve Satım Sözleşmesi incelendiğinde; Sözleşmenin 1. maddesine göre; ”Merkezi Avcılar/ İstanbul adresinde bulunan … A.Ş.(…);…, …, …, …, …, … (…) ile Sözleşmenin 1.ci maddesine göre;”Merkezi Gebze/Kocaeli adresinde bulunan … A.Ş.nin (Şirket) pay sahipleri olan; …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … (Satıcılar) olarak adlandırılacaktır, düzenlemesinin olduğu,sözleşmeyi satıcılar ile alıcıların imzaladığı, Satışın konusunun; ”SatıcılarŞirket’in mevcut sermayesinin toplam %100’ünü temsil eden 5.500.000,00 YTL. Nominal değerli tamamı ödenmiş 5.500 adet hisseyi (”satışa konu hisseler”) …’a satmak istemekte ve … işbu Sözleşme’de belirlenen hüküm ve şartlara bağlı olarak Satışa Konu Hisseler’i satın almak istemektedir,” düzenlenmesinin olduğu görülmüştür. Tarafların aralarında çıkacak ihtilafların kural olarak mahkeme eliyle çözümlenmesi gerekir. Ancak taraflar imzaladıkları sözleşme ile ihtilafın hakemler eliyle çözülmesini kararlaştırabilecekleri gibi, asıl sözleşmeden ayrı olarak da hakem sözleşmesi yapabilirler. Tahkim iradesi, hiçbir tereddüte yer vermeyecek şekilde açık ve kesin olmalı, tarafların ihtilafın hakemde görülmesi iradesi kararlı bulunmalıdır. Anılan sözleşmenin 2.3.i. maddesinde “Satıcılar imza günü itibariyle yürürlükte olan mevzuat uyarınca imza gününden önceki döneme ilişkin iş ve işlemlerden doğan vergi, SSK, çevre ve benzer cezalar, imza tarihinden önceki döneme ilişkin ve mizanda yer almayan borç ve yükümlülükler ile imza tarihinden önceki bir tarihte hukuki nedeni ortaya çıkmış davalardan kaynaklanan yükümlülüklerden dolayı sorumlu olacaktır. Satıcılar bu madde kapsamında şirkete ödemekle yükümlü olduğu tutarları ve bu tutarlar ile ilgili dava harcı, avukatlık ücretleri ve sair zorunlu giderler gibi makul masrafları da aşağıdaki 2.3.v. maddesi hükümleri uyarınca alıcılara ödeyeceklerdir.” denildiği, Davacı dava dilekçesi ile, anılan sözleşme hükmü gereği sözleşme imza tarihinden önce hukuki nedeni doğduğu; ancak imza tarihinden sonra sonuçlanmış olan Gebze 1. İş Mahkemesi’nin 2013/265 E. – 2014/454 K., Gebze 2. İş Mahkemesi’nin 2009/634 E. – 2013/262 K., Gebze 1. İş Mahkemesi’nin 2008/519 E. – 2013/228 K. sayılı dava dosyaları ve bu dosyalara istinaden Gebze … İcra Müdürlüğü’nün … E., Gebze … İcra Müdürlüğü’nün … E., Gebze … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı takip dosyalarıyla anılan dosyaların davacı / alacaklılarına toplamda 229.022,39 TL ödeme yapıldığı iddiasıyla yapılan 229.022,39 TL. Ödemenin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasında imzalanan 9 Ekim 2006 tarihli Hisse Alım Ve Satım Sözleşmesi’nin 4.12. maddesinde;”İşbu sözleşmeden dolayı çıkabilecek ya da sözleşme ile alakalı olarak oluşabilecek her türlü uyuşmazılık İstanbul Merkez Mahkemelerinde ve İcra Dairelerinde çözümlenecektir.İşbu Sözleşmenin 2.3.(vi) Maddesi uyarınca hakem bilirkişinin çözüme bağlayacağı hususlar saklıdır,” hükmünün düzenlendiği, davanın 9 Ekim 2006 tarihli Hisse Alım Ve Satım Sözleşmesi’nin 2.3.i maddesinden kaynaklandığı ve taraflar sözleşmenin bir kısmının uygulanmasından çıkan uyuşmazlıkların tahkim yoluyla çözülmesini kararlaştırdıkları tesbit edilmiştir.6100 sayılı HMK’nın 412/1 maddesinde; “Tahkim Sözleşmesi, tarafların, sözleşme veya sözleşme dışı bir hukuki ilişkiden doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlıkların tamamı veya bir kısmının çözümünün hakem veya hakem kuruluna bırakılması hususunda yaptıkları anlaşmadır,” hükmü düzenlenmiştir.Sözleşmenin 4.12. Maddesindeki ”İşbu sözleşmeden dolayı çıkabilecek ya da sözleşme ile alakalı olarak oluşabilecek her türlü uyuşmazılık İstanbul Merkez Mahkemelerinde ve İcra Dairelerinde çözümlenecektir,” şeklindeki düzenleme dava konusu dışındaki uyuşmazlıklar için geçerlidir. Davaya konu uyuşmazlığın sözleşmeye göre açık ve net bir şekilde tahkim koşuluna bağıtlandığı, sözleşmedeki tahkimin ise şarta bağlı olmaksızın aşama aşama düzenlendiği ve bu düzenlemelerde hakem şartını ortadan kaldırmayacağından mahkemece verilen karar yerinde olup davacı vekilinin istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.Sonuç itibariyle, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 148,60.TL istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 3-Dairemiz karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30.TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 54,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 4,90.TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 6-Artan gider avansı varsa, karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran taraflara iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 25/02/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.