Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1846 E. 2021/1507 K. 26.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1846 Esas
KARAR NO: 2021/1507 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/01/2021 Tarihli Ek Karar
NUMARASI: 2020/554 D.iş Esas 2020/563 D.iş Karar
DAVANIN KONUSU: İhtiyati Hacze İtiraz
KARAR TARİHİ: 26/10/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen ek karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: İhtiyati haciz talep eden vekili dava dilekçesi ile, borçluların imzalamış olduğu Genel Kredi Sözleşmesinin 2.992.886,07-TL’lik kısmının karşılığının olmadığı borcun ödenmediğini belirterek borçluların menkul ve gayrimenkul malları ile üçüncü şahıslardaki hak ve alacaklarının üzerine ihtiyati haciz konulmasına karar verilmesini, masraf ve ücreti vekaletin karşı taraflara yükletilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesi 27/10/2020 tarih ve 2020/554 D.İş Esas – 2020/563 D.İş Karar sayılı kararı ile; ihtiyati haciz talebinin 6741 Sayılı Yasanın 8.maddesi 2.fıkrası uyarınca 2.992.886,07-TL’ nin teminatsız kabulüne, borçluların 2.992.886,07-TL tutarında taşınır ve taşınmaz malları ile üçüncü şahıslardaki hak ve alacakları üzerine İ.İ.K’nun 257. ve devamı maddeleri gereğince ihtiyati haciz konulmasına karar verilmiştir. İhtiyati hacze itiraz eden vekili itiraz dilekçesi ile, ihtiyati Haciz talebine konu edilen belgeler incelendiğinde müvekkiline gönderilen Beşiktaş … Noterliği … Yev nolu, 17/09/2020 tarihli ihtarname ekinde Kredi Türü “Ticari Yapılandırma Kredisi” olarak geçtiğini, dosyaya Genel Kredi Sözleşmesi sunulduğunu, müvekkilinin kefaletinin Kredinin yapılandırılmasıyla birlikte sona erdiğini, yeni yapılandırılan Krediyle ilgili bir sorumluluğu bulunmadığını, Ticari Kredilerin yapılandırılmasının borcun yenilenmesi anlamına geldiğini, borcun yenilenmesinin de kefaleti sona erdiren sebeplerden olduğunu, … Bankası A.Ş. Ticari Kredinin yapılandırılmasıyla ilgili müvekkiline hiçbir şekilde haber vermediğini, yapılandırmayla ilgili hiçbir belge imzalatmadığını, Ticari Kredilerin yapılandırılmasında riziko değiştiği için kefaletin yenilenmesi ve asıl borçludan alacağın bir miktarının ödenmesi veyahut teminat gösterilmesinin istenilmesi gerektiğini, asıl borçlu … A.Ş. Sahibi …’ın müvekkiline haber vermeden ve imzasını almadan kredinin rizikosunu değiştirerek krediyi yapılandırdığını, müvekkilinin bilgisi dahilinde olmadığını yetkisinin olmadığı bir işlemden sorumlu tutulmasının açıkça hukuka aykırı olduğunu, karşı tarafın ihtiyati haciz kararı almak için sunduğu belgeler incelendiğinde ihtarnamedeki Ticari Yapılandırma Kredi ile ilgili hiçbir sözleşme, belge sunulmadığını, Genel Kredi Sözleşmesinin sunulması hukukun dolanılması ve yasalara aykırı olarak ihtiyati haciz kararı alınmasına neden olduğunu, müvekkilibin imzaladığı Genel Kredi Sözleşmesi’nin borcun yenilenmesiyle birlikte sona erdiğini, müvekkili …’un asıl borçlu ve kefillerle hiçbir iş ortaklığı ve hukuki ilişkisi kalmadığını, Genel Kredi Sözleşmesinin imzalandığı tarih itibariyle müvekkili … A.Ş.’nin %25 hissedarı olduğunu, Genel Kredi Sözleşmesini imzalarken şirket hesaplarıyla ilgili denetim yetkisi olduğu için rizikosunu ve …’ın yürütülen işlerle ilgili güven vermesi sebebiyle imzaladığını, müvekkilinin bütün hissesini …’a devrettikten sonra şirket hesaplarıyla ilgili denetim yetkisini kaybettiğini, … şirketin hesaplarını ve genel kredi sözleşmesine konu parayı aldıktan sonra müvekkilini dolandırarak yurtdışına kaçtığını, müvekkilinin, …’a ulaşamadığını, kefil olduğu kredi rizikosunun tamamen değiştiğini, …’ın … Bankası A.Ş.’den sözkonusu krediyi yapılandırdığını, Bankanın müvekkiline hiçbir şekilde bilgi vermediğini, müvekkilinin iş hayatı ve sosyal hayatının devam edebilmesi için hukuka aykırı olarak verilmiş olan ihtiyati haciz kararının kaldırılması gerektiğini beyanla, itirazın kabulüne, haksız ihtiyati haczin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 21/01/2021 tarih ve 2020/554 D.İş Esas – 2020/563 D.İş Karar sayılı ek kararında; “Talep, mahkememizin 27/10/2020 ihtiyati haciz kararına itiraz ile ihtiyati haciz kararının kaldırılması istemine ilişkindir. Mahkememiz tarafından verilen itiraza konu ihtiyati hazci infaz eden İstanbul … İcra müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası, dosyamız arasına alınarak incelenmiş olup itiraz eden vekilinin itirazının süresinde olduğu tespit edilmiştir. İİK.m.258 hükmü uyarınca ihtiyati hacze, aynı Kanun’un 50 nci maddesine göre yetkili mahkeme tarafından karar verilir. Yetkili mahkemenin belirlenmesi hususunda HMK’nın yetkiye ilişkin hükümlerine atıfta bulunulmuştur. HMK.m.6. hükmüne göre genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. Alacaklı vekilinin 11.01.2021 tarihli dilekçesi ekinde sunmuş olduğu Protokol (Yeniden Yapılandırma) evrakı incelendiğinde; itiraz eden kefilin işbu yapılandırma sözleşmesinin tarafı olmadığı anlaşılmaktadır. Yapılandırma asıl borcu sona erdiren ve yeni bir borç doğuran bir sözleşme olup, kefaletin feriliği ilkesi nedeniyle asıl borcun sona ermesi nedeniyle kefalet sona ereceğinden ihtiyati hacze itirazın kabulü ile, itiraz eden bakımından mahkememizin 27/10/2020 tarihli 2020/554 Esas sayılı ihtiyati haciz kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği…”gerekçesi ile, İhtiyati hacze itirazın kabulüne, itiraz eden bakımından 27/10/2020 tarihli 2020/554 Esas sayılı ihtiyati haciz kararının kaldırılmasına, karar verilmiş ve karara karşı ihtiyati haciz talep eden eden alacaklı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: İhtiyati haciz talep eden alacaklı vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesi kararının haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, İhtiyati haciz talep edilen ve bilgileri paylaşılan dosyaya yapılan itiraz neticesinde sunulan beyanlarında da anlatılmak istendiği üzere müvekkili bankanın Esentepe/İstanbul Şubesi ile … ANONİM ŞİRKETİ arasında akdedilen Kredi Genel Sözleşmesi gereğince borçluya kredi kullandırıldığını, Söz konusu borcun süresinde ödenmemesi sebebiyle hakkında ihtiyati haciz talep edilen ile …, … ve ihtiyati haciz kararına itiraz eden … kredi sözleşmesini müşterek müteselsil kefil sıfatı ile imzalayarak açık ve yasaya uygun olarak borcun sorumluluğunu üstlendiklerini, Borçların ödenmemesi sebebiyle sözleşmenin müvekkili bankaya verdiği yetkiye istinaden hesabı kat edildiği ve borçlulara Beşiktaş … Noterliği’nin 17/09/2020 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarname keşide edilerek, borcun ferileri ile birlikte ödenmesi, ödenmediği taktirde kanuni takibe başlanacağı ihbar ve ihtar edildiğini, ancak verilen süre içerisinde borç ödenmediğini, Söz konusu borcun ödenmemesi sebebiyle alacak muayyen ve muaccel olmuştur. İş bu nedenle borçluların ödeme güçlüğü çekmesi ve malvarlıklarının ağır haciz yükü ile karşı karşıya olması sebebiyle ve müvekkili bankanın ileride telafisi mümkün olmayan zararlara uğramasını önlemek amacı ile yerel mahkemeden ihtiyat-i haciz talep edilmiş olup, Mahkemece de ihtiyati haciz kararı verildiğini, bu kez borçlu vekili yerel mahkemece verilen ihtiyati haciz kararına “dava konusu ticari kredilerin yeniden yapılandırıldığını, bu sebeple borcun yenilendiğini ve kefaletin ortadan kalktığını“ iddia ederek itiraz ettiğini, söz konusu haksız ve dayanaktan yoksun itiraz sebebiyle yapılan yargılama sonucunda verilen ihtiyati haciz kararının kaldırılması yönünde yine haksız bir karar verildiğini, Cevap dilekçesinde defalarca anlatmak istenildiği üzere borçlular vekilince ihtiyati haciz kararına yapılan itirazlar İİK 265.maddesine aykırı olduğunu, İİK 265/1 Maddesinde; “Borçlu kendisi dinlenmeden verilen ihtiyatî haczin dayandığı sebeplere, mahkemenin yetkisine ve teminata karşı itiraz edebilir.” şeklinde belirtildiği, kanunda gösterilen bu sınırlı sebeplere hasren tetkikat yapılması gerekip, bunlar dışında iddiaların ise ihtiyati hacze itirazın konusu edilemeyeceği yerel mahkemece dikkate alınmadığı, borçlu vekilinin itirazı reddedilmediğini, İhtiyati hacze itiraz eden taraf söz konusu ticari kredilerin yeniden yapılandırıldığını ve bu sebeple borcun yenilendiğini ve kefaletinin ortadan kalktığını haksız olarak iddia etmekte olduğunu, hâlbuki, borçlular ile borcun tasfiyesine yönelik bir protokol imzalanmış olup, ekli Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2015/4214 Esas ve 2015/15735 Karar sayılı kararında “… A.Ş. ile dava dışı İ.G.arasında 01.02.2007 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi düzenlendiği ve davacının anılan sözleşmeyi kefil sıfatıyla imzaladığı çekişmesizdir. Taraflar arasında düzenlenmiş bulunan sözleşme süresiz nitelikte olup, kullandırıldığı kredinin kredi süreci içinde bir noktada sıfırlanmış olması sözleşmeyi sonlandırmaz. Davalı bankanın aynı sözleşmeye dayalı olarak yeniden kredi kullandırması mümkündür. Somut olayda uyuşmazlık konusu borcun davacı kefilin imzasını taşıyan sözleşme kapsamında kullandırıldığı anlaşıldığından davacı kefil sıfatıyla borçlunun borcundan kefalet limiti kapsamında sorumludur. Mahkemece açıklanan bu hususlar gözetilmeden yazılı gerekçe sonucu eksik inceleme sonucu düzenlenen bilirkişi raporuna göre karar verilmiş olması doğru görülmemiştir. Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün temlik alacaklısı yararına BOZULMASINA…” şeklinde karar verdiğini, cari kredi sözleşmesine dair söz konusu Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2015/4214 Esas ve 2015/15735 Karar sayılı kararına konu olayda belirtilen yapılandırma ile açıkça “daha önce imzalanan ve itiraz eden borçlunun imzasının da bulunduğu Genel Kredi Sözleşmesini değiştirmemekte, ortadan kaldırmamakta ve yenilememektedir” ifadesi yer almamasına rağmen kefilin kefil sıfatıyla borçlunun borcundan kefalet limiti kapsamında sorumlu olduğu kararı verildiğini, öğreti ve yargı kararlarında cari hesap kedi sözleşmelerinde bu yönde karar verilirken, uyuşmazlık konusu aynı kredi sözleşmesine dair yapılandırmanın borcun yenilenmesi olarak algılanamayacağı sonucu evleviyetle ortaya çıkmakta olduğunu, Yine dilekçe ekinde paylaşılan bir diğer Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2018/3633 Esas ve 2020/591 Karar sayılı kararında da açıkça ifade edildiği üzere “banka ile diğer alacaklılar tarafından oluşturulan konsorsiyum ile asıl borçlu arasında imzalanan finansal yeniden yapılandırma sözleşmesinin ayakta olup olmadığı, uygulamasının sürdürülüp sürdürülmediği araştırılıp sürdürülüyorsa bu sözleşme ayakta kaldığı müddetçe eldeki dava yönünden bekletici mesele yapılması, bu sözleşme gereğince borç bittiğinde davanın konusuz kalacağının bildirilmesi Şayet finansal yeniden yapılandırma sözleşmesi uygulanmayıp feshedilmişse bu durumda davacı banka kayıtları üzerinde yerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak asıl borçlu … A.Ş.’nin borç miktarının saptanması ve buna göre kefalet kuralları dikkate alınarak davalının sorumluluk kapsamı belirlenip sonucuna göre karar vermekten ibarettir” şeklinde verdiği karar ile yine kefilin asıl sözleşmedeki sorumluluğunun borç ilişkisi sona erene dek devam edeceği açıkça belirtilmekte olduğunu, Yerel mahkemeye sunulan ve müvekkili banka ile borçlular arasında düzenlenen protokolün 6.3 Maddesinde de açıkça belirtildiği üzere bu protokol daha önce imzalanan ve itiraz eden borçlunun imzasının da bulunduğu Genel Kredi Sözleşmesini değiştirmemekte, ortadan kaldırmamakta ve yenilememekte olduğunu, bu sebeple Bankanın, borçlulara ve müşterek kefillere karşı sahip olduğu hakları ortadan kaldırmamakta Kredi Genel Sözleşmesinde belirtilen sınırlarla sorumluluğu devam etmekte olduğunu, Söz konusu protokolde “borç tasfiyesine yönelik” imzalandığı, (yani borcu sonlandırmadığı) 4.3 Maddesinde “Kredi Genel Sözleşmesi hükümlerinden hareket edileceği” 6.2 Maddesinde “protokolün imzalanmasının Bankanın, borçlulara ve müşterek kefillere karşı sahip olduğu hakları ortadan kaldırmadığı” 6.3 maddesinde önceden akdedilen 18.04.2018 tarihli Kredi Genel Sözleşmesini değiştirmediği, ortadan kaldırmadığı ve yenilemediği açıkça belirtildiğini, borcun yenilenmesi, sözleşen tarafların eski borcun yerine yeni borcu geçirme yönünde hiçbir şek ve şüpheye yol açmayacak derecede açık irade beyanlarına bağlı olduğunu, bu açık irade beyanı, önceki sözleşme ilişkisinin tüm unsurlarıyla açıkça ve tamamen ortadan kaldırıldığı, tarafların yepyeni sözleşme koşullarını benimsendiği yönünde bir irade beyanı olmalısı gerektiğini, hiçbir yoruma ihtiyaç duymayan açıklıkta olması gerektiğini, oysaki kefaletin sona erdiğine sebep olarak gösterilen yapılandırma protokolü kapsamında, borcun yenilendiğinin tam aksine mevcut borcun tüm hükümleriyle taraflar arasında cari olması niteliğini yani yürürlüğünü devam ettirdiği açıkça gösterildiğini, protokol kapsamında yukarıda belirtilen maddelerin haricinde de neredeyse protokolün her hükmünde, muteriz müteselsil kefil borçlunun kefaletinin yer aldığı kredi sözleşmesine referans ve atıflar bulunmakta olduğunu, kısaca borcun yenilenmesi değil, açıkça mevcut borcun yapılandırılarak taksitlere bölünmesi ve böylece tahsili suretiyle tasfiyesi amaçlandığını, Ekte sunulan protokol ile yukarıda kısaca özetlenen Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2015/4214 Esas VE 2015/15735 Karar ve Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2018/3633 Esas Ve 2020/591 Karar sayılı kararlarından da görüleceği üzere bu ödeme protokolü ile borç yenilenmediği ve itiraz eden tarafın kefil sorumluluğu ortadan kalkmadığını, bu sebeple yapılan haksız ve mesnetsiz itiraz göz önünde bulundurularak dayanaksız gerekçelendirilmediği, ihtiyati haciz kararının kaldırılmasına ilişkin kararın kaldırılması ile ihtiyati haciz kararının devamına karar verilmesi gerekmekte olduğunu, oysa bu karar ile kefaletin amacına ulaşması engellendiğini, muteriz kefil borçlunun kefaletinin, ticari bir ilişki kapsamında verilen müteselsil (nitelikli) kefalet olduğu unutularak ve de Borçlar Hukuku’nun temel prensibi Ahde Vefa ilkesine aykırı bir karar verildiğini, Dosyada ihtiyat-i haciz sebepleri mevcut olduğunu, vadesi gelmiş muaccel, muayyen ve likid bir borç bulunmakta olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, tehir-i icra talebinin kabulüne, bunun mümkün olmaması halinde yerel mahkeme kararının mevcut hacizlerin olduğu gibi yerinde bırakılarak ihtiyati haciz takibinin, hacizler fekkedilmeksizin olduğu yerde durduğu yönünde tavzihine, ilk derece mahkemesi ek kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, ihtiyati haciz kararının devamına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep, Genel Kredi Sözleşmesinden kaynaklanan alacağı teminen İİK 257 vd. m. uyarınca ihtiyati haciz kararı verilmesi istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesi 27/10/2020 tarih ve 2020/554 D.İş Esas – 2020/563 D.İş Karar sayılı kararı ile; ihtiyati haciz talebinin 6741 Sayılı Yasanın 8.maddesi 2.fıkrası uyarınca teminatsız kabulüne, borçluların 2.992.886,07-TL tutarında taşınır ve taşınmaz malları ile üçüncü şahıslardaki hak ve alacakları üzerine İ.İ.K’nun 257. ve devamı maddeleri gereğince ihtiyati haciz konulmasına karar verilmiştir. İhtiyati haciz kararına borçlulardan … Vekilinin itirazı üzerine İlk Derece Mahkemesi 21/01/2021 tarih ve 2020/554 D.İş Esas – 2020/563 D.İş Karar sayılı ek kararı ile; İhtiyati hacze itirazın kabulüne, itiraz eden bakımından 27/10/2020 tarihli 2020/554 Esas sayılı ihtiyati haciz kararının kaldırılmasına karar verilmiş ve karara karşı ihtiyati haciz talep eden eden banka vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Talep eden alacaklı bankanın Esentepe/İstanbul Şubesi ile … ANONİM ŞİRKETİ arasında 18/04/2018 tarihinde 3.000.000,00 TL. miktarlı Genel Sözleşmesi imzalandığı, borçlulardan …, … ve ihtiyati haciz kararına itiraz eden …’un GKS. ni müteselsil kefil sıfatı ile imzaladıkları, kefalet miktarının 3.000.000,00 TL. Olduğu, asıl borçlu şirket ile talep eden banka arasında imzalanan 07/06/2018 tarihli kredi limitinin artırılması başlıklı belge ile kredi limitinin 10.000.000,00 TL. Ye çıkartıldığı, muteriz … ile talep eden banka arasında imzalanan 07/06/2018 tarihli kefalet limitinin artırılması başlıklı belge ile de kefalet limitinin artırılarak 10.000.000,00 TL. Çıkartıldığı ve 10.000.000,00 TL. İçin müteselsil kefil olduğu anlaşılmıştır. Talep eden banka ile ile kredi borçlusu … ANONİM ŞİRKETİ arasında 13/03/2019 tarihinde imzalanan protokol ile … ANONİM ŞİRKETİ’nin kullandığı kredilerin tasfiyesi amaçlanmıştır. Protokolün 4.3. maddesinde;” Borçlu, temerrüdü oluşması halinde, bankanın 18/04/2018 tarihli GKS. Hükümlerinden hareket etmek suretiyle, temerrüt tarihindeki kat edilen hesabın bakiye alacak tutarlarına feri’lerine hiçbir itirazlarının olmayacağını peşinen beyan, kabul ve taahhüt ederler,” hükmü düzenlenmiştir. Protokolün 6.2. Maddesinde;” Taraflar, işbu protokolün imzalanmış olmasının, BANKA’nın borçlu/lar’a ve müşterek borçlu ve müteselsil kefil/ler’e karşı sahip bulunduğu ve bundan böyle akdolunacak her türlü sözleşmeler, taahhütnameler uyarınca sahip olacağı hakları ortadan kaldırmadığı ve kısıtlamadığı, BANKA’nın sözleşmelerden, eklerinden, taahhütnamelerden ve kanundan doğan ve doğacak her türlü haklarının saklı olduğu hususlarında mutabakata varmışlardır,” hükmü düzenlenmiştir. Protokolün 6.3. Maddesinde;” Taraflar işbu protokolün imzalanmış olmasının, taraflar arasında daha önce akdedilmiş 18/04/2018 tarihli Kredi Genel Sözleşmesini değiştirmediği, ortadan kaldırmadığı ve yenilemediği hususlarında mutabakata varmışlardır,” hükmü düzenlenmiştir. 13/03/2019 tarihli protokolün TEMERRÜT VE PROTOKOLÜN FESHİ BAŞLIKLI 7.2. Maddesinde;” Borçlular ile müşterek borçlu ve müteselsil kefillerin işbu protokolde ve/veya 18/04/2018 tarihli Kredi Genel Sözleşmesinde yüklendiği yükümlülüklerden herhangi birine aykırı hareket etmesi halinde, herhangi bir ihtar ve ihbara gerek kalmaksızın borcun tamamı muaccel borçlular ile müşterek borçlu ve müteselsil kefillerde mütemerrit olacaktır. Bu taktirde borcun belirlenmesi ve borçlular ile müşterek borçlu ve müteselsil kefillere sağlanan her türlü imkan, geçmişe dönük olarak ortadan kalkacak ve banka, borçlularla imzalanan kredi sözleşmelerinin hükümleri doğrultusunda ve/veya işbu protokol şartlarında hesaplanacak alacağı için dilediği hukuki işlemi başlatmakta serbest olacaktır,” hükmü düzenlenmiştir. Yargıtay HGK.nun 13/02/2013 tarih ve 2012/11-666 Esas-2013/238 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere;” Tecdit (yenileme), eski borcun, yeni bir borç meydana getirilerek sona erdirilmesidir.Mevcut borçta herhangi bir değişiklik yapmakla , borç yenilenmiş olmaz.Yeniden Yapılandırma adı altında düzenlenen protokol içeriği borcun yenilenmesi niteliğinde kabul edilemez.Protokole göre, ödeme planında belirtilen taksitlerin zamanında ödenmemesi halinde, genel kredi sözleşmesindeki hükümler uyarınca alacağın belirleneceği kararlaştırılmıştır. 13/03/2019 tarihli protokoldeki borç ödenmediğinden talep eden banka tarafından Beşiktaş … Noterliğinden çekilen 17/09/2020 tarih ve … yevmiye nolu kat ihtarı ile, GKS.den kaynaklı borcun ödenmesi talep edilip hesabın kat edildiği ve borcun muaccel hale geldiği ve protokol hükümleri uyarınca talep eden bankanın protokol öncesi kredi sözleşmesi hükümlerine göre kefillerden talep hakkı olduğu ve bankanın, 17/09/2020 tarihli ihtarname ile borçlulardan bakiye borcun ödenmesini talep etmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön görülmemiş olup, banka bu tutardaki muaccel alacağı teminen borçlu kefillerden ihtiyati haciz talebinde bulunmakta haklıdır. Muterizin, ihtiyati haciz kararının teminatsız verilemeyeceğine ilişkin itirazı incelendiğinde; Talepte bulunan alacaklının … BANKASI olduğu ve 6741 sayılı … Anonim Şirketi’nin Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun uyarınca Varlık Fonu’na devredildiği ve anılan kanunun 8/2. Maddesi uyarınca her türlü dava ve icra işlemlerinde teminat yatırma mükellefiyetlerinden muaf olduğu anlaşıldığından teminatsız olarak ihtiyati haciz kararı verilmesinde yasaya aykırılık bulunmamaktadır. İtiraz edenin bunlara ilişkin itiraz sebebi de yerinde değildir. Muterizin diğer itiraz sebeplerinin İİK 265. maddesinde tahdidi olarak sayılan itiraz nedenleri arasında gösterilmediği, ancak açılacak bir menfi tespit davasında tartışılabilecek hususlar olduğundan diğer itiraz sebepleri de yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, mahkemece itiraz eden borçlunun ihtiyati hacze itirazının reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi hatalı olduğundan, ihtiyati haciz talep eden alacaklı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin ihtiyati hacze itirazın kabulüne dair 21/01/2021 tarihli ek kararın HMK 353/1-b2 maddesi uyarınca kaldırılarak yeniden hüküm kurmak suretiyle, ” İhtiyati hacze itiraz eden …’un itirazının reddine, itiraz reddedildiğinden ve önceki ihtiyati haciz kararı bu muteriz yönünden geçerli olduğundan yeniden ihtiyati haciz kararı verilmesine gerek ve neden olmadığına karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; İhtiyati haciz talep edenin istinaf talebinin KABULÜ ile; İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 21/01/2021 tarih ve 2020/554 D.İş Esas 2020/563 D.İş Karar sayılı ek kararının HMK’nın 353/1-b2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, Dairemizce itiraza yönelik olarak yeniden hüküm kurularak;
1-İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 27/10/2020 tarih ve 2020/554 D.İş Esas – 2020/563 D.İş Karar sayılı ihtiyati haciz kararına itiraz eden …’un itirazının REDDİNE, 2-İtiraz eden borçlunun itirazı reddedilip ilk derece mahkemesi tarafından verilen 27/10/2020 tarihli ihtiyati haciz kararı itiraz eden borçlu yönünden aynen geçerliliğini koruduğundan, yeniden ihtiyati haciz kararı verilmesine yer olmadığına,
İLK DERECE YÖNÜNDEN: 3-Yasa gereği ihtiyati hacze itiraz yönünden harç alınmasına yer olmadığına, 4-İhtiyati hacze itiraz eden tarafından sarfedilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 5-İhtiyati haciz talep eden vekille temsil edildiğinden Dairemiz karar tarihi itibariyle yürürlükte olan AAÜT 2. kısım 1.bölüm 1/b maddesine göre hesaplanan 1.125,00.TL vekalet ücretinin ihtiyati hacze itiraz edenden alınarak talep eden ihtiyati haciz talep edene verilmesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 6-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 162,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 59,30.TL istinaf karar harcının ihtiyati haciz talep edene iadesine, 7-İhtiyati haciz talep eden tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 162,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile (23,50.TL+23,50.TL=) 47,00.TL dosyanın istinafa gidiş dönüş gideri olmak üzere toplam: 209,10.TL’nin itiraz edenden alınarak ihtiyati haciz talep edene verilmesine, 8-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 9-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 26/10/2021 tarihinde HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.