Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1837 E. 2022/104 K. 27.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1837
KARAR NO: 2022/104
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/07/2021
DOSYA NUMARASI: 2019/146 Esas – 2021/769 Karar
DAVA: Tazminat (Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 27/01/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı arasında kısa vadeli ihracat kredi sigortası poliçesi imzalandığını, davalı bankanın, imzalanan sigorta poliçesi çerçevesinde müvekkili şirketin tahsil edemediği ihracat bedellerini, poliçede belirlenen riskler gerçekleştiğinde tazmin etme yükümlülüğü altına girdiğini, davalı tarafından düzenlenen alıcı limiti onayı belgesi ile ithal ya da yerleşik … firması adına 01/07/2017-30/06/2016 tarihleri arasında yapılan sevkiyatlarda geçerli olmak üzere 100.000,00 EURO tutarında alıcı limiti onayı tahsis edildiğini, daha sonra bu tutarın 01/10/2017 tarihinden geçerli olmak üzere 200.000,00 EURO’ya çıkartıldığını, müvekkilinin, sigorta kapsamında, adı geçen İtalyan firmasına gerçekleştirdiği ve primini davalı sigorta firmasına ödediği toplam 94.590,72 EUR (112.949,18 USD) tutarındakki sevkiyat bedelini tahsil edemediğini ve söz konusu sevkiyatların ödenmesi talebi ile davalı sigorta şirketine müracaat ettiğini, 28.09.2017 ve 09.10.2017 tarihli “Prim Bildirim Formları” ile, dava konusu sevkiyatların prime esas sevkiyat tutarının 112.949,18 ABD Doları olarak belirlendiğini ve bu değer üzerinden prim tahakkuk ettirildiğini, davalı …’ın, müvekkilinin başvurusunu incelediğini, zararın poliçe kapsamında olduğunu ve kesinleştiğini tespit ederek, 01.03.2018 tarihli yazısıyla müvekkiline tazminat ödenmek üzere “2 adet Tazminat Talep Formu” gönderdiğini, müvekkilinin, yazı ile talep edilen tüm belgelerle birlikte tazminat talep formlarını doldurarak davalıya gönderdiğini, müvekkilinin, tazminat ödenmesini beklerken, sigorta şirketinin aylar sonra gönderdiği 23.07.2018 tarihli yazısıyla, alıcı … firması hakkında iflas işlemlerinin başlatıldığını, bu çerçevede tazminat ödenebilmesi için ilgili iflas masasınca öngörülen süre içerisinde alacağın iflas masasına kaydettirilmesini ve kaydettirildiğinin belgelenmesi gerektiğini, aksi takdirde tazminat ödenmeyeceğini bildirdiğini, Poliçe Genel Şartlarının A.6.2. ve Poliçe Özel Şartları’nın 1/A b bendi ve 15/b maddesi gereğince riskin gerçekleştiğini, zararın kesinleştiğini, artık, başka bir riskin (iflas) doğmasının, sigortacıya, tazminat ödemesi için yeni şartlar ileri sürme ve tazminat ödemesi yapmama hakkı vermeyeceğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 101.654,26 USD’nin ödeme günündeki TL tutarı karşılığındaki alacağın temerrüt tarihinden itibaren devlet bankalarının USD ile açılmış 1 yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı üzerinden hesaplanacak faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının 21/11/2017 tarihli Vadesi Geçmiş Alacaklar Aylık Bildirim Formu ile, İtalya’da yerleşik alıcı firmaya … nolu Gümrük Beyannamesi tahtında gerçekleştirdiği sevkiyattan doğan 60.480,00 Euro tutarındaki alacağı ile tazminat başvurusunda bulunduğunu; sonrasında 12/12/2017 tarihlî Tazminat Talep Formu ile aynı alıcıya … nolu Gümrük Beyannamesi tahtında gerçekleştirdiği ve 16/10/2017 tarihinde Sevk Sonrası Reeskont Kredi Programı kapsamında %85 oranında ıskonto ettirilmiş olan alacağına ilişkin vadesi geçmiş alacak bildirimi yaptığını, davacının varlığını iddia ettiği alacak bedellerinin tahsili amacıyla gerek alıcı firma nezdinde gerekse T.C. Roma Büyükelçiliği vasıtasıyla girişimde bulunulduğunu; cevap alamayınca yurt dışındaki avukatı aracılığıyla alıcı firmaya ulaşmaya çalıştığını, o tarihe kadar alacağın var olmadığına yönelik bir savunmada bulunulmamış olması dolayısıyla sigortalıya Tazminat Talep Tormu gönderildiğini, alıcı firmanın avukatı ile temasa geçildiğini, alıcı firma avukatının ‘sigortalı ile ticari ilişkiyi kabul etmedikleri ve sigortalı tarafından ibraz edilen sözleşme ve sipariş formlarmdaki imzaların sahte olduğu’ yönünde beyanda bulunduğunu, ayrıca alıcının tasfiye sürecine girdiğine yönelik rapor temin edildiğini, bu nedenle poliçe hükümleri gereği sigortalıdan alacağını tasfiye memuru nezdinde kaydettirmesinin talep edildiğini, davacının poliçe hükümlerine aykırı hareket etmesi nedeniyle sigorta tazminatı ödeme borcunun doğmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 07/07/2021 tarih ve 2019/146 Esas – 2021/769 Karar sayılı kararı ile; “….Taraflar arasındaki poliçenin “Sigorta Kapsamı Dışında Kalan Haller” başlığı altında düzenlenen 2/m maddesinde; “… tarafından aksi yazılı olarak belirtilmedikçe, Alıcı’nın; Sigortalı ve/veya Satıcı ’nın kusurundan veya ihmalinden kaynaklandığını iddia ettiği gerekçelerle sevk edilen malları kabul etmemesi veya edememesi ve/veya teslim aldığı malların brüt fatura tutarını veya sözleşme bedelini ödememesi ve/veya yaptığı ödemelerin, mahsupların ve karşı tazmin taleplerinin bulunduğunu ve/veya başkaca bir nedenle satış sözleşmesindeki yükümlülüklerinin ortadan kalktığını iddia etmesi hallerinde ortaya çıkan zararlardan … sorumlu değildir. (..) Ancak, Sigortalı’nın bu bent kapsamında uğradığını iddia ettiği zararla ilgili olarak Alıcı’nın ülkesinde kesinleşmiş ve tenfiz kararı verilmiş bir mahkeme veya hakem kararını …’a ibraz etmesi halinde mahkeme veya hakem kararı ile belirlenen zarar, sigorta kapsamında kabul edilecektir”. düzenlemesi mevcuttur. Bu düzenleme ile, sigortalının, ihracat ilişkisi kapsamında, kendisine ödenmesi gerektiğini iddia ettiği alacak yönünden, alacağın varlığı veya tutarı yönünden bir ihtilaf varsa, sigortacının ödeme yükümlülüğü, ihtilaf hakkında sigortalının, dava dışı alıcının ülkesinde kesinleşmiş ve tenfiz kararı verilmiş bir mahkeme veya hakem kararını ibraz etmesi aşamasına kadar erteleneceği, askıda kalacağı öngörülmüştür. Yine aynı düzenleme yönünden, ileri sürülen ihtilafa ilişkin delil sunulmasına gerek bulunmayıp, “iddia ettiği gerekçelerle” şeklindeki hüküm nedeniyle, bir ihtilafın ileri sürülmesi dahi poliçe 2/m maddesi yönünden yeterli addedilmiştir. Uyuşmazlık konusu bu ihtilaf yönünden ise, davalı Banka avukatları ile dava dışı alıcı firma avukatları arasında geçen mail yazışmaları ile, davacı ile ticari ilişkinin varlığının reddedildiği, sipariş ve sözleşmedeki imzanın sahte olduğunun bu nedenle sahtekarlık iddiasıyla suç duyurusunda bulunulduğunun ileri sürüldüğü belirlenmiştir. Anılan yazışmalar poliçe 2/m maddesi gereğince tazminat ödemesinin askıya alınması, bir Mahkeme veya hakem kararı getirilmesi şartına kadar ertelenmesi için yeterli olup, dava tarihi itibariyle bu yönde bir kararın davalı tarafa sunulmuş olduğu, davacı tarafça ispat edilmemiş olmakla ve ileride aynı düzenleme gereğince dava ve talep hakkı saklı kalmak üzere, dava tarihi itibariyle tazminat koşullarının oluşmadığı kanaatiyle davanın usulden reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir. ” gerekçeleri ile; ” 1-Davanın erken açılması nedeniyle usulden reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili ile davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 26.08.2021 tarihli dilekçesinde belirttiği sebeplerle; İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına ve davanın kabulü ile, dava dilekçesinde belirtilen sevkiyatlardan kaynaklanan 101.654,26 ABD Dolarının ödeme günündeki TL karşılığı tutarındaki sigorta tazminatı alacağının, 05.01.2018 temerrüt tarihinden itibaren Devlet Bankalarının USD ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı üzerinden hesaplanacak faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkeme her ne kadar davayı usulden reddederek maktu vekalet ücretine hükmetmişse de, vekalet ücretinin dava konusu tutar üzerinden nispi olarak hesaplanması gerektiğini, dava konusunun, davacı sigortalının sigorta tazminatı talep etmesinin sigorta sözleşmesine uygun olup olmadığı olup, mahkemenin hükmünün iki açıdan isabetsiz bulunduğunu, İhracat kredi sigortası sözleşmesine göre, sigortalının (satıcının) mal ihracatı/sevkiyatı yaptığı alıcının, satım sözleşmesi bedelini ödemeyerek sigortalı ile arasında uyuşmazlık çıkarması durumunda bu uyuşmazlığın sigortalı lehine neticelendiğini hüküm altına alan, sigorta sözleşmesinin ilgili maddesinde belirtilen nitelikte mahkeme veya hakem(heyeti) kararı sigortacıya ibraz edilene kadar sigorta tazminatının askıda kaldığını, Davacı sigortalının, işbu kararı temin etmeksizin, alacağı muaccel olmaksızın, erken dava açtığı, davanın da “hukuki yarar yokluğu” nedeniyle usulden reddedilmesinin isabetli bir yaklaşım olmadığını, zira sigorta sözleşmesinde sigortalının, anılan içerikte ve nitelikte bir karar getirildiği takdirde sigorta tazminatı ödeneceğinin açıkça belirtildiğini, sigortalının, alıcısı ile yaşadığı uyuşmazlık nedeniyle sigorta tazminatının ödenmemesi durumunda sigorta sözleşmesinin bir anlamda “alıcıya dava aç” demekte olduğunu, mahkemenin ise sözleşmenin bu maddesini “önce alıcıya, sonra sigortacıya dava aç” gibi yorumladığını, o halde sigortalının böyle bir durumda hukuki yararından ziyade sigortacıya dava açma hakkının bulunmadığından bahsedilmesi gerektiğini, sigortalının, sigortacı ile akdettiği sigorta sözleşmesinde açıkça ve sadece alıcıya dava açması gerektiği düzenlenmesine rağmen, hatalı şekilde müvekkili sigortacıya karşı dava ikame ettiğini, sigortalının dava hakkının bulunmadığının açık olduğunu, Baki Kuru’nun da, “dava hakkının bulunmamasının davanın esasına girilmesine engel olmayacağını, mahkemenin, davanın esasına gireceğini ve davacının dava hakkının bulunmadığı sonucuna vararsa, davayı (usulden değil) esastan reddeceğini” ifade ettiğini, (Baki KURU, İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku, İstanbul, Legal Yayınevi, 2016, s. 194.) İlk derece mahkemesinin de dava konusu olayın esasına girip inceleme yaptığını, dosyayı bilirkişiye tevdi ettiğini ve 10.02.2021 tarihli duruşma tutanağında görüleceği üzere davalı olarak kendilerine tercüme belgesi sunmak üzere süre verdiğini, dosyanın bilirkişiye tevdi edilmesinin, mahkemenin, dosya esasına girdiğinin ispatı olduğunu, diğer taraftan, mahkemenin davacı ile davalı arasındaki sigorta sözleşmesini tetkik ettiğini ve bu kapsamda hüküm kurduğunu, zira mahkemenin dosya esasına girmeksizin sigortalı/satıcı ile alıcı arasındaki uyuşmazlığı tespit edebilmesinin mümkün olmadığını (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun E. 2012/19-721 K. 2013/290 ve 27.2.2013 sayılı kararı) Ayrıca, davanın konusunun alacak olduğu ve müvekkili sigortacının, davanın ikame edildiği tarih itibariyle sigortalıya karşı muaccel bir borcunun bulunmadığı dikkate alındığında, mahkeme hükmünün vekalet ücreti kısmının bu açıdan da isabetsiz olduğunu belirterek, İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07.07.2021 tarihli ve 146E./769K. sayılı kararının vekalet ücreti yönünden kaldırılarak, yeniden hüküm kurulmasını talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasında yapılan kısa vadeli ihracat kredi sigortası kapsamında sigortalı zararının tazmini istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın erken açılması nedeniyle usulden reddine karar verilmiş, karara karşı taraflarca istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacının istinaf başvurusu yönünden; Davacı tarafça mahkeme hükmü istinaf edilmiş ise de, davacı vekili 15/12/2021 tarihinde UYAP sistemi üzerinden e-imzalı olarak dairemize sunmuş olduğu dilekçesinde özetle; dosya ile ilgili istinaf yoluna başvurma haklarından ve taleplerinden feragat ettiklerini, HMK m. 349/2 gereği feragat nedeni ile istinaf başvurularının reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır. İstinaf talebinden feragat eden davacı vekili Av. …’nun dosyada bulunan ve davacı tarafından kendisine verilen Denizli … Noterliği’nin 25/07/2018 tarih ve … yevmiye nolu vekaletname “davadan veya kanun yollarından feragat etmeye” yetkili olduğu görülmüştür. 6100 sayılı HMK’nın 349/2. maddesine göre; istinaf başvurusu yapıldıktan sonra feragat edilirse, dosya Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmez ve kararı veren mahkemece başvurunun reddine karar verilir. Dosya, Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmiş ve henüz karara bağlanmamış ise başvuru feragat nedeniyle reddolunur. Davada davacı vekilinin istinaf talebinden feragat beyanı göz önüne alınarak, davacının istinaf başvurusunun HMK’nın 349/2. maddesi uyarınca feragat nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır. Davalının istinaf başvurusu yönünden; Taraflar arasındaki poliçenin “Sigorta Kapsamı Dışında Kalan Haller” başlığı altında düzenlenen 2/m maddesinde; “… tarafından aksi yazılı olarak belirtilmedikçe, Alıcı’nın; Sigortalı ve/veya Satıcı’nın kusurundan veya ihmalinden kaynaklandığını iddia ettiği gerekçelerle sevk edilen malları kabul etmemesi veya edememesi ve/veya teslim aldığı malların brüt fatura tutarını veya sözleşme bedelini ödememesi ve/veya yaptığı ödemelerin, mahsupların ve karşı tazmin taleplerinin bulunduğunu ve/veya başkaca bir nedenle satış sözleşmesindeki yükümlülüklerinin ortadan kalktığını iddia etmesi hallerinde ortaya çıkan zararlardan … sorumlu değildir. (..) Ancak, Sigortalı’nın bu bent kapsamında uğradığını iddia ettiği zararla ilgili olarak Alıcı’nın ülkesinde kesinleşmiş ve tenfiz kararı verilmiş bir mahkeme veya hakem kararını …’a ibraz etmesi halinde mahkeme veya hakem kararı ile belirlenen zarar, sigorta kapsamında kabul edilecektir”. düzenlemesi mevcuttur. Mahkemece, davalı banka avukatları ile dava dışı alıcı firma avukatları arasında geçen mail yazışmaları ile, davacı ile ticari ilişkinin varlığının reddedildiği, sipariş ve sözleşmedeki imzanın sahte olduğu, bu nedenle sahtekarlık iddiasıyla suç duyurusunda bulunulduğunun ileri sürüldüğü, anılan yazışmaların poliçe 2/m maddesi gereğince tazminat ödemesinin askıya alınması, bir mahkeme veya hakem kararı getirilmesi şartına kadar ertelenmesi için yeterli olduğu, dava tarihi itibariyle bu yönde bir kararın davalı tarafa sunulmuş olduğunun davacı tarafça ispat edilmediği, -ileride aynı düzenleme gereğince dava ve talep hakkı saklı kalmak üzere- dava tarihi itibariyle tazminat koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle, davanın erken açılması nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir. Mahkemece, deliller toplanılmış, taraflar arasındaki sigorta poliçesi hükümleri incelenerek değerlendirilmiş, bilirkişi raporu da alınmak suretiyle yazılı şekilde karar verilmiştir. Davacı tarafça istinaf başvurusundan feragat edildiği de nazara alındığında, mahkemece dayanılan gerekçeye göre, taraflar arasındaki sigorta poliçesinin 2-m hükmüne göre davacının, alıcının ülkesinde kesinleşmiş ve tenfiz kararı verilmiş bir mahkeme veya hakem kararı ibraz etmediği sürece davalıdan tazminat talep edemeyeceği, tazminat talebi için gerekli koşulların oluşmadığı sonucuna varıldığından, koşulları oluşmayan davanın reddine, davalı lehine de nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, davanın usulden reddi ile davalı lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi doğru görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun feragat nedeniyle reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, mahkemece deliller toplanılmış olup, yeniden yargılama yapılmasını gerektirir bir husus bulunmadığından, HMK’nın 353/1-b.2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, dairemizce yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiş, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 349/2 maddesi gereğince FERAGAT NEDENİYLE REDDİNE, 2- Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07/07/2021 tarih ve 2019/146 Esas 2021/769 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA ve dairemizce yeniden esas hakkında hüküm kurularak; Koşulları oluşmayan davanın REDDİNE,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 3-Alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcının, peşin alınan 8.573,42 TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 8.492,72 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 4-Davalı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 42.151,49 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 5-Davacının yaptığı yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına, 6-Davalı tarafından yapılan bir yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 7-Davacı tarafından yatırılan gider avansından artan kısmın HMK. 333.maddesi gereğince karar kesinleştikten sonra yatırana iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 8-Davacı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 9-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 59,30.TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine, 10-Davalı tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 32,5 TL posta gideri olmak üzere; toplam 194,6 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 11-Davacı tarafından istinaf aşamasında sarf edilen harç ve giderlerin davacı üzerinde bırakılmasına, 12-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 27/01/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.