Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1809 E. 2023/25 K. 12.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1809 Esas
KARAR NO: 2023/25 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2016/504 Esas – 2021/512 Karar
TARİH: 17/06/2021
DAVA: Alacak
KARAR TARİHİ: 12/01/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile,Davacı vekili 03/05/2016 tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalılar arasında … Tic A.Ş’nin paylarının %85’nin müvekkili şirket tarafından devralınmasını ilişkin 15/05/2015 tarihli pay alım sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşmede davacının alıcı, davalıların da satıcılar olarak adlandırıldığını, devir konusu paylara ilişkin bedelin nasıl tespit edileceğinin sözleşmenin 2.3. Ve 2.4.maddelerinde iki aşamalı olarak düzenlendiğini, buna göre, 1.aşama olarak payları devre konu şirketin 31/03/2015 tarihli denetlenmemiş mali tablolarının ( referans bilanço ) alıcı tarafından incelendiğini, ve bu incelemeler sonucunda sözleşmenin ek-4 de yer alan devir bedeli hesaplama modelinin 30/06/2015 tarihli proforma bilançoya göre oluşturularak ilk devir bedelinin belirlendiğini, satıcılar tarafından kamuyu aydınlatma platformunda (KAP) yayınlanan 31/03/2015 tarihli referans bilançodaki değerler baz alınarak işlemlerin tamamlanmasında esas alınması öngörülen 30/06/2015 tarihli şirketin içinde bulunacağı mali duruma yönelik tahmini bir bilançonun satıcı tarafından alıcıya bildirildiğini, ve yine bu bilançodaki rakamlar üzerinden sözleşmenin ek-4 maddesinde yer alan değerleme modeli uygulanarak ilk devir bedeline ulaşıldığı, bu değerleme yöntemine göre hesaplanan ilk devir bedelinin 429.574.000,00 TL olduğu, sözleşmenin 5.4 maddesinde ilk devir bedelinin satıcılara kapanış tarihinde ödenmesinin öngörüldüğü, sözleşmenin 1.maddesinde ise; kapanışın tanımlanmış ve bu tanıma uygun olarak sözleşmenin 3.maddesinde belirlenen ön koşulların gerçekleştirilmesi, bu bağlamda devir için gerekli kamu izinlerinin alınmasına müteakip 08/07/2015 tarihinde kapanış yapılarak pay devir işlemlerinin tamamlanmış ve eş zamanlı olarak ilk devir bedelinin satıcılara payları nispetinde ödendiğini, bu konuda taraflar arasında ihtilaf bulunmadığını, devir bedelinin kesinleştirilmesini sağlamak üzere sözleşmeye uygun şekilde 2.aşama olarak nihai devir bedelinin belirlenmesine geçildiğinin, nihai devir bedelinin nasıl belirleneceğinin sözleşmenin 2.4 maddesinde düzenlendiğini, sözleşmenin 2.4.1 maddesine göre öncelikle alıcının kapanış tarihi olan 08/07/2015 tarihinden 31/07/2015 tarihine kadar kapanış bilançosunun düzenlenmesinin temin edileceği ve kapanış bilançosu ile sözleşmenin 2.4.2 maddesi uyarınca hesaplanacak olan nihai devir bedelini kapanış bilançosunun düzenlendiği tarihten itibaren 5 iş günü içinde satıcılara bildireceği, kapanış bilançosu tanımının ise sözleşmenin 1.maddesinde şirketin resmi denetçisi … A.Ş (…) tarafından 30/06/2015 itibariyle sermaye piyasası kanunu ile ilgili mevzuat uyarınca düzenlenerek denetlenmiş ve alıcının denetçisi … tarafından ayrıca gözden geçirilerek mutabakat sağlanmış, konsolide mali tabloları ifade edeceğinin düzenlendiği, ilk devir bedelini sadece satıcıların verdiği bilgiler doğrultusunda denetlenmemiş mali defter ve tahmini değerleme yöntemleri ile hesaplanmasına karşılık kapanış bilançosunun oluşumu ve dolayısıyla nihai devir bedelinin belirlenmesinin payları devre konu şirketin resmi denetçisi tarafından denetlenmiş mali tabloları esas alınarak ve bu tablolar alıcı olan müvekkili şirket tarafından da ayrıca gözden geçirilerek teyit edildiğini, bu şekilde yapılan hesaplama sonucunda nihai devir bedelinin 386.475.000,00 TL olarak tespit edildiği, sözleşmenin 2.4.2 maddesine uygun şekilde kapanış bilançosunun düzenlendiği tarih olan 31/07/2015 tarihinden itibaren 5 iş günü içerisinde 07/08/2015 tarihinde satıcılara bildirildiği, sözleşmenin 2.4.5 maddesinde nihai devir bedelinin ilk devir bedelinden az olması durumunda aradaki farkın satıcılar tarafından alıcıya iade edileceği, fazla olması durumunda ise aradaki farkın alıcılar tarafından satıcılara ödenmesi gerektiğinin hükme bağlandığını, nihai devir bedelinin ilk devir bedelinden 43.099.000 TL az olarak hesaplandığı, bu bedelin satıcılar tarafından müvekkili alıcı şirkete iade edilmesi gerektiğini, sözleşmenin 2.4.3.maddesinde nihai devir bedelinin nasıl kesinleşeceğinin özel olarak düzenlendiğini, satıcıların resmi denetçisi tarafından 30/06/2015 tarihi itibariyle SPK ve ilgili mevzuat uyarınca düzenlenerek denetlenmiş ve alıcı denetçisi tarafından gözden geçirilerek mutabakat sağlanmış konsolide mali tablolara göre belirlenen değerin satıcılara tebliğinden itibaren 5 iş günü içinde satıcıların kapanış bilançosuna ve nihai devir bildirimine itiraz etme haklarının bulunduğu, böyle bir itirazın yapılması halinde tarafların yine 5 iş günü içinde bir araya gelerek uyuşmazlığı müzakere yolu ile gidermeye çalışacağı, bu süre içerisinde herhangi bir sonuca varılmaması halinde alıcının müzakere süresinin bitiminden itibaren 3 iş günü içerisinde 3 bağımsız denetim şirketi olan …, … veya … arasından belirleyeceği bir denetçiyi kapanış bilançosu ve nihai devir bedelini 20 gün içinde hesaplamak üzere atayacağı, bu halde denetçinin belirlediği nihai devir bedelinin artık taraflar için bağlayıcı ve kesin olacağı, payları devre konu şirketin resmi denetçisi tarafından hazırlanan ve alıcı denetçisi tarafından incelenip mutabakat sağlanan kapanış bilançosu ve nihai devir bedelinin alıcı tarafından 07/08/2015 tarihinde satıcılara bildirilmesinin ardından satıcılar tarafından kapanış bilançosu ve nihai devir bedeline 14/08/2015 tarihinde itiraz edildiğini, bu itirazlara ilişkin 17/08/2015 tarihinde müvekkili şirket tarafından yapılan açıklamaların kabul edilmemesi üzerine taraflar arasında 01/09/2015 tarihinde müzakere toplantısı gerçekleştirildiği, bu toplantıda hesaplama yöntemlerinin de değerlendirildiği, stok değerleme, tedarikçi borçları , diğer kısa vadeli alacaklar, diğer kısa vadeli borçlar, kıdem tazminatı karşılığı olmak üzere toplam 5 ana başlık altında sürdürülen müzakerelerden sonuç alınamadığını, 02/09/2015 tarihinde müvekkili şirketin sözleşme hükümlerine uygun olarak bağımsız denetçi …’ u kapanış bilançosu ile nihai pay devir bedelinin hesaplanması bakımından atadığını bildirdiği yazıyı satıcılara gönderdiğini, söz konusu bildirimi takiben satıcılar tarafından 03/09/2015 tarihinde müvekkili şirkete gönderilen yazıda nihai devir bedelinin tarafların üzerinde mutabık kaldığı sözleşmenin ek-4 maddesine aykırı olarak hesaplandığını, dolayısıyla sözleşmenin 2.4.3 maddesinin itiraz süresi, müzakere süresi ve inceleme süresi de dahil olmak üzere uyuşmazlık konusu olayın çözümü için uzlaşmaz ve sözleşme hükümlerini tanımaz tavır içine girdiklerini, … raporuna göre de nihai devir bedelinin 384.936.000,00 TL olarak hesaplandığını, sözleşmenin 2.4.3 maddesine göre; taraflar için bağlayıcı ve kesin olacağı açıkça düzenlenen bu rapor ile müvekkilinin ilk devir bedeli olan 429.574.000,00 TL’den nihai devir bedeli olan 384.936.000,00 TL ‘nin düşümü sonucunda 44.638.000,00 TL alacaklı olduğu, davalıların bu bedeli ödemekle yükümlü bulundukları, 15/09/2015 tarihli yazılı bildirimin satıcılara yapıldığını, herhangi bir ödemenin de yapılmadığını, satıcılar tarafından 17/09/2015 tarihli gönderilen e-posta ile taraflar arasındaki uyuşmazlığın nihai devir bedeli hesaplanırken üzerinde mutabık kalınan ek-4 e aykırı olarak hesap yapılmasından kaynaklandığı, sözleşmenin 4.ekinde yer alan hesaplama yöntemine uygun olarak hesaplanmış nihai devir bedeline ilişkin uyuşmazlıkların çözümü amacıyla uygulanması gereken sözleşmenin 2.4.3 maddesi hükümlerinin uygulanmasının sözleşme hükümlerine aykırı olduğu, … dahil herhangi bir denetim firmasının sözleşmeye aykırılıktan kaynaklanan bu uyuşmazlığın çözümü bakımından ehil ve yetkili olmadığı, yapılan hesaplamanın satıcılar açısından bağlayıcı olmadığı, … tarafından gerçekleştirilen hesaplama sırasında satıcılardan görüş ve talep edilmediği, … tarafından yapılan hesaplamanın doğrudan satıcılar temsilcisine gönderilmesi gerekirken sadece alıcı ile paylaşılması, gönderilen dökümanlarda … tarafından düzenlendiğine dair resmi bir ibare bulunmaması ve … un ilgili süreç boyunca beklenen görevi ifa etmediği ve yanlı hareket ettiği iddialarında bulunduğu, müvekkili şirketin payları devre konu şirketin paylarını devralmasından sonra 2015 yılının sonuna doğru sene sonu kapanış envanter sayımı yapıldığını, sayım sırasında konsiye usulü ile çalışan firmalara ait ürünlerinde payları devre konu şirkete aitmiş gibi değerlendirildiğini, müvekkilinin bu stoklar nedeniyle satıcılara fazla ödeme de bulunduğunu, konsiye satış nedeniyle payları devre konu şirkette bulunan ancak mülkiyeti 3.kişilere ait olan emtianın değerinin 3.497.217,00 TL olduğu, bu bedelin de müvekkili şirkete ödenmesi gerektiğini, davalılara nihai gelir bedelinin belirlenmesinden sonra çıkan 44.638.000,00 TL lik fark ile 3.kişilere ait olan emtia değeri 3.497.217,00 TL’nin ödenmesi konusunda 31/12/2015 tarihli ihtarnamenin gönderildiği, davalılar tarafından ödeme yapılmadığını, nihai devir bedelinin kesinleşmesine rağmen satıcılar tarafından kabul edilmeyen fark kısmın müvekkili şirkete ödenmemesi sebebiyle müvekkili şirketin borsa üzerinden yapmak zorunda olduğu alım çağrısında fazla bedel ödemek zorunda kaldığı, müvekkili şirketin payları satışa konu şirketin %85 ini satın aldığı , böylece kontrolü ele geçirdiği, …nun 26.maddesi gereğince; diğer ortakların paylarını satın almak üzere teklifte bulunma zorunluluğu altına girdiğini, söz konusu zorunlu çağrı nedeniyle gerçeği yansıtmayan ilk devir bedeli üzerinden zorunlu çağrı yapmak durumunda bulunduğu, sözleşmeye göre kesinleşmiş nihai devir bedeli üzerinden çağrı yapılsaydı 67.929.882,00 TL tutarında ödeme yapacakken nihai devir bedeline itiraz edilmesi sonucunda ilk devir bedeli üzerinden 75.807.176,00TL tutarında ödeme gerçekleştirildiği, fazladan 7.877.293,00 TL ödemek zorunda kaldığını, sözleşmenin 2.4.3 maddesinde, nihai pay devir bedelinin denetçinin belirlediği bedel olacağı ve bu bedelin taraflar açısından bağlayacağı ve kesin olacağı düzenlemesinin HMK.nun 193.maddesinde düzenlenen delil sözleşmesi türlerinden biri olan hakem bilirkişi sözleşmesi olduğu, münhasır delil sözleşmesi niteliğinde kabul edilen hakem bilirkişi sözleşmelerinin bağlayıcılık taşıması dolayısıyla hakem bilirkişinin belirlediği hususun taraflar arasında tartışmasız hale geldiği, hakem bilirkişinin düzenleyeceği rapor ardından artık başkaca bir delilin nazara alınmasının mümkün olmadığı …’nin hazırladığı raporun münhasır delil sözleşmesi niteliğini taşıdığı, hakem bilirkişi raporunda tespit edilen davalı satıcıların ihtilaf konusu yaptığı hatalı KDV hesaplamasına ilişkin olarak payları devre konu şirketin aktifinde bulunan bir kısım stoklar ve sözleşmenin 14 ve 15.eklerinde listesi mevcut binek ve motorlu yük araçlarının sözleşme kapsamı dışında tutulması hususunda mutabık kalındığını, sözleşmenin 3.1.12 maddesine göre şirkete ait olan ve ek 14 de listelenmiş olan binek araçlarının ve ek 15 de listelenen motorlu yük araçlarının ilgili kasko değeri üzerinden ve devir işlemi ile ilgili vergiler dahil olmak üzere bütün masrafları satıcılar ve şirket arasında eşit olarak paylaşılacak şekilde şirket tarafından satıcılara devredilmesinin pay devrinin tamamlanmasının ön koşulu olarak kararlaştırıldığını, bu kapsamdan olmak üzere stoklar … Şti’ne ve bir kısım binek ve motorlu yük araçları ise … A.Ş ye fatura karşılığında pay devir tarihinden evvel satıldığını, söz konusu satışlardan doğan ilişkili taraflardan olan alacak kalemi nedeniyle payları devre konu şirket hesapları aktifinde dolayısıyla şirket değerinde ek 4 de yer alan şirket hesaplarında artış meydana geldiği, bu artışın değerinin ilk devir bedeline yansıtılmadığı, yerleşik muhasebe uygulamaları uyarınca aynı satışa dair eş zamanlı olarak oluşan ve devlete ödenecek KDV yükümlülüğünün gözardı edildiğini, müvekkili şirkete fazladan 25.864.955,00 TL tutarında KDV bedeli ödeme yükümlülüğünün yüklendiğini, devlete ödenmesi gereken bir borç bedeli KDV bedeli müvekkili şirket tarafından nihai devir bedeli hesaplamasında negatif bir değer olarak dikkate alındığını ve bu hususun bağımsız denetçi … tarafından kesinleştiğini, nihai devir bedelinde müvekkilinin sözleşmenin 2.4.2 maddesi uyarınca 25.864.955,00 TL tutarında alacaklı hale geldiğini, sözleşmenin 4.2 maddesinde stok sayımının düzenlendiğini, kapanış bilançosunda sayım işlemi neticesinde belirlenecek toplam stoğun gerçek fiili değerinin esas alınacağının hüküm altına alındığını, nihai devir bedelinin hesaplanması sırasında payları devre konu şirketin mevcut stoklarının hatalı hesaplandığının tespit edildiğini, müvekkili şirket tarafından stoklar açısından 9.327.989,00 TL fazladan bedel ödendiğini, sözleşmenin stokların değerlendirilmesine ilişkin, 9, stokların maliyetine ilişkin 10, satın alma maliyetine ilişkin 11.maddeleri uyarınca tedarikçilerden yapılan alımlara ilişkin olarak düzenlenen ciro primleri ve iskontolar gibi sair geri faturalanma kalemlerinin gerek uluslararası finansal raporlara standartları ve gerekse UFRS hükümleri uyarınca açıklanan mali tablolarda brüt stok rakamından düşülmesi gerektiği, payları devre konu şirketi denetleyen her 3 bağımsız denetçi kuruluşunun da stok değerlemesinde uygulanan ciro primlerinde sair iskontolar dikkate alındığında nihai devir bedelinin 5.125.398,00 TL tutarında düşük olması gerektiği hususunda mutabık kaldıklarını, uygulanan iskonto oranlarının şirket kayıtlarına yansıtılan stok değerlerinde bu iskonto hiç uygulanmamışcasına dikkate alındığını, bağımsız denetçi … tarafından yapılan inceleme sonucunda ortaya çıkan 5.125.398,00 TL bedelin müvekkili şirkete iadesi gerektiğini, stoklar üzerindeki gömülü vade farklarının da UFRS ve TFRS hükümleri uyarınca içerisinde vade ve faiz barındıran her türlü varlık ve borç makul değerinden iskontolanarak hesap edilmesi ve ilgili bilançoda gösterilmesi gerektiği, bağımsız denetçi … tarafından yapılan inceleme sonucunda ortaya çıkan 2.166.452,00 TL’lik farkın da müvekkili şirkete ödenmesi gerektiği, hisse devir anlaşması hükümleri uyarınca stok sayım prosedürleri sırasında depolarda bulunan eski elektronik malların müvekkili şirket tarafından satılamaz olduğu gerekçesiyle reddedildiğini ve sayılan ürünlere dahil edilmediğini, buna rağmen bu stokların muhasebe sistemlerinden silinmesinin atlandığı ve satıcıların iddia ettiği 128.388.916,00 TL tutarındaki stok rakamına depolardaki bu tüplü televizyon stoklarının da sehven dahil edildiğinin, müvekkili şirket tarafından tespit edildiğini, bağımsız denetçi … tarafından yapılan inceleme sonucunda, müvekkilinin bu kalem açısından 210.402,00 TL alacaklı olduğu, pay alım satım sözleşmesi hükümlerince uygulanan sayım prosedürleri sırasında bazı mağazalarda bulunan pastane ve fırın gruplarına ait bazı ürünlere dair stokların sehven birim hatasından dolayı 1000 ile çarpılmak suretiyle stoklara dahil edildiği, böylece muhasebe sistemlerine yanlış stok rakamı yansıtıldığı, …’un raporunda da bu hususun tespit edildiği, müvekkilinin bu kalemden dolayı 1.825.737,00 TL alacaklı olduğunu, sözleşmenin 2.3.1 maddesinde, bilançoda UFRS kuralları gereği ayrılan kıdem tazminatı karşılığının yarısının alıcı, yarısının satıcılar tarafından istenileceğinin kararlaştırıldığı, gelecekte doğacak olan kıdem tazminatlarına ilişkin olarak şirketlerin bilançolarında karşılık ayırması gerektiği, bu karşılığın ayrılmasında iskonto katsayısının nasıl ele alınacağının önem arz ettiği, iskonto kat sayısının yüksek olmasının kıdem tazminatı değeri karşılığının azalmasına neden olduğunu, söz konusu oranın daha küçük olmasının ayrılması gereken kıdem tazminatı karşılığının daha yüksek olmasına ve bu kapsamda şirket değerinin daha düşük olmasına neden olduğunu, payları devre konu şirketin 2014 yılında ve daha öncesinde kıdem tazminatı karşılığı iskonto oranının % 1,96 olduğu, bu oranın borsaya da bildirildiğini, ek 4 de yer alan değerleme modeline baz teşkil eden denetlenmemiş bilanço incelendiğinde uygulanan iskonto oranının % 4,76 gibi fahiş bir orana yükseltildiği, nihai devir bedeline itiraz bildirimde ise bu oranın %3,81 olarak kullanılmasının talep edildiği, kıdem tazminatı karşılığının daha önce kullanılmış olan %1,96 lık oran üzerinden uygulanması gerektiği, bu hesaplamaya göre yapılacak toplam fark sebebiyle 1.361.333,00 TL müvekkilinin alacaklı olduğu, diğer kısa vadeler alacaklar kalemi olan 1.517.971,00 TL tutarlı … alacağı dava ve icra safhasında olmayıp canlı bir alacak olarak ileri sürüldüğü, payları devre konu şirketin 31/12/2014 tarihli mali tablosunda ilgili alacak kalemine karşılık ayrıldığı, hisse devrinden önce karşılık ayrılmış, referans bilançoya yansıtılmış , her iki denetçi tarafından cari dönemde teyit edilmiş bir karşılığın nihai devir hesaplamasında dikkate alınmasının mümkün olmadığı, müvekkilinin bu kalem açısından 1.517.971,00 TL alacaklı olduğu, kısa vadeli borç kalemleri içerisinde kalan kredi kapama komisyonu ve hediye kart yükümlülüğü ve kazanç kart karşılıkları açısından sözleşmenin 2.2.1 maddesinde satıcıların kapanış tarihinde kredi borç tutarının tamamının finansman kuruluşlarına ödeneceğini beyan ve taahhüt ettiklerini, bu kapsamda 1.938.355,00 TL tutarındaki kredi kapama komisyonun ödenmesinin satıcıların ödeme yükümlülüğünde olduğunu, nihai devir bedelinden düşülmesi gerektiğini, hediye kartları ve kazanç kartların ilişkin olarak payları devre konu şirketin taşıdığı yükümlülüklerin şirket bilançosunda yer aldığı, bu yükümlülüklerin nihai devir bedeli hesaplamasında eksi değer olarak dikkate alınması gerektiği, müvekkili şirket tarafından fazladan ödenmiş olan 1.343.193,00 TL’nin iadesi gerektiği, sözleşmenin ek 4 deki değerleme modeli uyarınca devir bedelinden tedarikçi borçlarının da düşülmesi gerektiği, şirket paylarının devri öncesindeki 31/03/2015 ve 31/12/2014 tarihli bilançolarda herhangi bir işaret bulunmamasına karşın nihai devir bildirimi sonrasında 2014-2012 arası döneme ait olduğu ve hareket görmediği iddiasıyla 2.992.647,00 TL tutarındaki tedarikçi borcunun silinmesi gerektiğinin iddia edildiğini, bu borçların devir bedelinden düşülmesi gerektiğini, borcun alacaklısı tarafından ne zaman istenip istenmeyeceğinin belli olmadığını bildirerek; müvekkili şirket tarafından gerçekleştirilen 44.638.000,00 TL tutarındaki fazla ödemenin 05/10/2015 tarihinden , konsiye stoklara ilişkin gerçekleştirilen 3.497.217,00 TL tutarındaki ödeminin 18/01/2016 tarihinden, borsada işlem gören paylara ilişkin olarak gerçekleştirilen 7.877.293,00 TL tutarındaki fazla ödemenin dava tarihinden itibaren TCMB kısa vadeli avanslar için uyguladığı faiz oranına bağlı olarak hesaplanacak ticari faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsili ile müvekkili şirkete ödenmesini dava ve talep etmiştir.
DAVALILAR VEKİLİ CEVAP DİLEKÇESİ İLE, davacı ve davalı müvekkillerinin … Tic A.Ş ile iştiraki konumundaki … Tic A.Ş’nin nezdinde bulunan hisseleri satın almak maksadıyla görüşmeleri başlattıktan sonra taraflar arasında yapılacak müzakerelere ilişkin ayrıntı ve prosedürlerin belirlenmesi maksadıyla 09/03/2015 tarihli niyet mektubu imzalandığını, bu niyet mektubu ile kilerin işletme değeri ve bedelinin hissedarların beyanlarına ve 30/09/2014 bilançosuna göre tespit edildiğini, nihai devir bedelinin devir bilançosundaki tüm dönen varlıkların eklenmesi, kısa ve uzun vadeli yükümlülüklerin çıkarılması ve … çalışmasının yapılmasını takiben DD mahsubundan sonra belirlenmesi hususunda mutabakat sağlandığını, aynı niyet mektubunda … Tic A.Ş ile … Tic A.Ş’nin hisse devir tarihinden önce birleşme işlemlerine başlanması, … bünyesindeki bazı taşınır ve taşınmaz malların şirket aktifinden çıkarılması, … çalışanları için uluslararası muhasebe standartları uyarınca karşılık ayrılmış olması, operasyonel devamlılık için ihtiyaç duyulanın üzerindeki stokların … grubuna bağlı şirketlere devredilmesi hususlarına yer verildiği, tarafların niyet mektubunun ekine şirket değerleme modeli başlığını taşıyan ve şirket değerinin ne şekilde belirleneceğine dair bir formül içeren tabloyu da eklediklerini, tarafların esas iradesinin şirketin değerinin niyet mektubu ekindeki tablodaki formüle göre hesaplanması yönünde olduğunu, taraflar arasında imzalanan 15/05/2015 tarihli pay alım sözleşmesi ekinde yer alan ek-4 nolu belge ile şirketin paylarının devir bedelinin nasıl hesaplanacağına ilişkin temel ilkeler belirlendiğini, bu ilkelere göre işletme değerinin 510.000.000,00 TL olarak kabul edildiğini, eklenecek ve çıkarılacak unsurların tek tek sayıldığını, şirketin işletme değerinin 510.000.000,00 TL olarak sabit tutulduğunu, eklenecek ve çıkarılacak unsurların da değişkenlik arz ettiğini, sözleşmenin 2.4.2 maddesinde; kapanış bilançosu ile referans bilançosu arasındaki farklılıkları yansıtmak amacıyla alıcı tarafından ilk devir bedelinin aşağıda belirtilen şekilde uyarlanarak satıcılara ödenecek nihai devir bedelinin ödenmesinde ve referans bilanço kapsamında ilk devir bedeli hesaplaması yapılırken sadece ek-4 de yer alan bilanço kalemlerinin hesaba dahil edildiğini ve yine ek-4 de belirtilen şekilde hesaplama yapıldığı konusunda mutabık olunduğu, davacının sözleşmenin bazı hükümlerini sözleşmeye aykırı şekilde yorumlamak suretiyle sözleşmenin eki niteliğindeki ek-4 de yer alan temel ilke ve esaslara aykırı iddialarla bu davayı açtığını, tarafların alım satım görüşmelerine başladığı andan itibaren imza altına alınan niyet mektubu ve pay alım satım sözleşmesi ekinde yer alan ek-4 sayılı belge ile sadece …’in hisse devirlerinde uygulanmak üzere şirket değerleme modeli oluşturulduğunu, sözleşmenin 2.4.2-a maddesi uyarınca ilk devir bedelinin hesaplanması aşamasında ek-4 de yer alan bilanço kalemlerinin dahil edildiği, 2.4.2-b maddesinde kapanış bilançosuna dayalı olarak ek-4 de yer alan hesaplama yöntemi uyarınca belirlenecek bedelin ilk devir bedelinin altında olması durumunda aradaki farkın ilk devir bedelinden çıkarılarak 2.4.2-c maddesinde üzerinde olması halinde, ilk devir bedeline eklenerek nihai devir bedelinin hesaplanacağının hüküm altına alındığını, sadece bu sözleşme bakımından şirket değerleme modelinin formülünün sözleşme ekinde yer alan ek-4 de sayılı belgelerde gösterildiğini, bu belgede yer alan formül uygulanmak suretiyle şirketin devir bedelinin hesaplanacağının hüküm altına alındığını, son denetçi raporunun tarafları bağladığı ve kesin delil oluşturduğu iddiasının yerinde olmadığını, tarafların iradesine aykırı devir bedeli hesaplama tablosunu değiştiren tarafların hisse devir bedelinin hesaplanmasına ilişkin formüle tarafların öngörmediği farklı rakamları yazıp buna göre elde edilen sonuçların HMK.nun 193.maddesi anlamında bir belge olmadığı, müvekkillerinin bahsi geçen rapora ve nihai devir bedeline 14/08/2015 tarihinde itiraz ettiklerini, itiraza uğrayan bu raporun kesin delil olarak kabul edileceğini ileri sürmenin hukuken mümkün olmadığını, hatalı Kdv hesaplandığı iddiasının doğru olmadığını, davacı şirketin talebi ile şirkete ait olan ve ana sözleşmenin eki niteliğindeki ek 14 de listelenmiş binek araçların , yine ek 15 de listelenen motorlu araçlarının şirketin ve …’nın toplu alım politikası sebebiyle satın aldığı ve operasyonel devamlılık için ihtiyaç duyulanın üzerinde elinde bulundurduğu stoklardan taraflarca mutabık kalınan kısmının 3.kişilere satılmasının kararlaştırıldığı, yapılan satış işlemi ile ilgili herhangi bir ihtilafın olmadığı, ihtilafın satışlar nedeniyle ortaya çıkan Kdv nin sözleşmenin ekinde yer alan ek-4 numaralı belge kapsamında indirilecek kalemler arasında yer alıp almadığı noktasında toplandığı, davacının 3.kişilere satılarak şirket dışına çıkarılmasını istediği bu araçlar nedeniyle ortaya Kdv çıkacağını bilmemesinin imkansız olduğunu, ek devir bedeli hesaplama örneğine göre ilaveler kısmında bulunan alacaklar kalemindeki toplam 389.278.000,00 TL yi oluşturan kalemler için de stok yükü olarak kdv dahil olmak üzere 245.910.000,00 TL tutarında bir stoğun devir gününden önce … Tic Ltd Ştine satılacağı öngörüldüğü, pay alım satım sözleşmesinin eki olan ek-4 de de eklendiği, aynı şekilde taşıtlar kalemi olarak kdv dahil olmak üzere 12.784.000,00 TL tutarındaki çeşitli nakil vasıtalarının da yine devirden önce … A.Ş ye satılacağı öngörüldüğü bu şekilde ek -4 e yansıtıldığı, indirimler kısmında bulunan diğer kalemindeki toplam 10.732.000,00 TL yi oluşturan kalemler içindeki diğer kısa vadeli borçlar kaleminde bulunan 10.800.000,00 TL nin içerisinde ödenecek vergi borçlarının 1.806.000.,00 TL nin alınan depozito ve teminatların da 77.000.00 TL olmak üzere toplam 1.883.000,00 TL olarak gösterildiği, ödenecek vergi borçları kaleminin şirketin ödemekle yükümlü olduğu kdv ve diğer vergi kalemlerini gösterdiği , ilaveler kısmında öngörülen fazla stok satışından gelecek kdv dahil olmak üzere 245.910.000,00 TL ve araçların satışından gelecek kdv dahil 12.784.000,00 TL’lik tutarın ek-4 tablosunda yer almasına karşılık alıcı ve satıcının müzakereler esnasında mutabık kaldığı bu işlemlerden oluşacak kdv tutarının indirimler kısmında bulunan diğer kısa vadeli borçlar kaleminde yer almadığı, diğer kısa vadeli borçlar kısmında sadece 1.806.000,00 TL’lik kdv tutarının göz önüne alındığını, bu durumun başından beri tarafların bilinçli tercihinin göstergesi olduğunu, uzman kişi ve kuruluşların incelemesine tabi sözleşme süresince 25.864.955,00 TL lik kdv tutarının atlanmasının mümkün olmadığını, sözleşme, görüşme ve müzakerelerin devamı sırasında davacı şirket temsilcilerinden birinin bu konuyu gündeme getirdiği, satıcı temsilcilerinden birinin de şirketin geçmiş yıl zararlarının sağladığı kurumlar vergisi avantajının da bir değer olduğunu, kdvnin indirilecek kalemler arasında sayılması halinde geçmiş yıl zararlarınında ilave edilecek kalemler arasında sayılması gerektiği itiraz üzerine konunun gündemden kaldırıldığını, tarafların kdv yi bilerek ve isteyerek tasnif ve düzenleme dışı bıraktıklarını, kdv ile ilgili taleplerinin haklı ve hukuki bir sebebinin bulunmadığını, hatalı stok değerlendirmesinin söz konusu olmadığını, müvekkilleri şirketin 2007-2009 yılları arasına ait yıllık, 2010 yılından itibaren 3 ayda bir olmak üzere 31/03/2015 yılına kadar bağımsız denetim şirketi … tarafından denetlendiğini, SPK ve Türkiye Muhasebe Standartları Tebliğlerine uygun olarak hazırlanmış olan raporların zamanında yayınlandığını, diğer gelirler kalemi olarak eklenmiş olan kurumlar vergisinin de zamanında ödenerek devlete karşı yükümlülüğün yerine getirildiğini, ek-4 de devir bedeli hesaplama tablosunda stoklar kalemi için 374.635.000,00 TL’nin yer bulduğunu, bu tutar içerisinde ciro primi ve sair adı altında tedarikçilere kesilen faturalardan kaynaklanan gelir kalemleri stokları indirilecek şekilde dahil edilmediğini, davacı tarafından 30/06/2015 dönemi için şirketin yıllardır kullandığı yöntemin değiştirilmesinin talep edildiği, bu durumun 05/08/2015 tarihli e- posta ile sabit olduğunu, …’dan şirket çalışanına incelemesi için 05/08/2015 tarihinde gönderilen bağımsız denetim raporunda stok tutarı ciro primlerinin düşülmemiş halde iken sadece 2 gün sonraki resmi raporda bu tutarın düşerek yayınlandığını, ek-4 tablosunda kabul edilen stok tutarının nihai devir bedeli hesaplanırken indirilerek değişmesini ve bu yönde avantaj sağlanmaya çalışıldığını, stokların 3.kişilere satışı sırasında uygulanmayan gömülü vade farkının davacı tarafından uygulanmasını talep etmesinin hakkın kötüye kullanılması olduğunu, sözleşmenin eki niteliğindeki ek-4 de stoklardan gömülü vade farkının indirileceğine dair herhangi bir mutabakat sağlanmadığını, davacı tarafından stok sayım tutanakları ile eski elektronik malların hissedarlara teslimine ilişkin teslim tutanağı dosyaya sunulmadığını, davacı tarafından bu malların satıcılara teslim edildiğinin ileri sürüldüğünü, teslim tutanağının dosyaya sunulmasından sonra cevap vereceklerini, stok sayım raporlarının dava dilekçesine eklenmediğini, stoklara ilişkin birim hatalarının nasıl giderileceğine ilişkin beyanlarının stok sayım raporlarının mahkemeye ibrazından sonra cevaplanacağını, kıdem tazminatına ilişkin ayrılan iskonto oranının satış görüşmelerinde olmadığı, 30/09/2013 , 30/06/2013, 31/03/2013, 31/12/2012 bağımsız denetim raporlarında kullanılan %4,29 oranı olduğu, kıdem tazminatı karşılıklarının hesaplanmasında kullanılan iskonto oranlarının tahminden ibaret olduğu, bağımsız denetim şirketi … baskı altına alınarak raporu kıdem tazminatı karşılık tutarı 8.306.000,00 TL olarak denetim raporunda belirlenmesine karşın 2 gün sonra yayınlanan raporda değişiklik yapılarak bu tutarın 10.501.896,00 TL’ye çıkarıldığı, indirim oranının %3,27 ye çekildiği, nihai hesaplamaya esas olacak raporların hazırlanması sırasında davacının kendi denetçileri olan … yetkilisi iskonto oranının %3,95 olarak kullanılabileceğini beyan ettiği, daha sonra davacı tarafından yapılan baskılarla taslak raporda yer alan iskonto oranının düşürülmeye çalışıldığını, şirketin 31/03/2015 tarihli bilançolarında kıdem ve ihbar tazminatı karşılığı için kullanılan iskonto oranı %4,76 olarak belirtildiğini, bu konuda sözleşme aşamasında herhangi bir itiraz ileri sürülmediğini, sözleşme yapıldıktan sonra itiraz edilmesinin hakkın kötüye kullanılması olduğunu, 1.517.971,00 TL lik … alacağa dava veya icra safhasında bulunmadığından …’tan kaynaklanan bazı sorunlardan dolayı denetim firması tarafından 2014 yılı sonu raporunda karşılık ayrıldığını, bu tutarın alacak olarak kayıtlarda kalması ve …’tan gelecek bir fatura ile de hesabın kapatılmasında sözleşmeye aykırı bir hususun bulunmadığını, …’ın faturasının 2016 yılının hemen başında gönderdiğini ve kayıtlara da alındığını, satıcıların herhangi bir ödeme yapmasını gerektiren bir durum olmadığını, sözleşme gereği devir öncesi tamamen kapanmış krediler için kapama komisyonu ödenmesinin gerekmediğini, KKDF ve erken ödeme cezaları da dahil tüm masrafları ile ödenen ve tamamen sıfırlanmış finansal borç kalemi için halen komisyon tutarının hesaplarda gösterilmesinin mümkün olmadığını, hisselerin devri aşamasında şirketin kullandığı kredilerin tamamının kapatıldığını, kredi hesap kapama komisyonları da dahil olmak üzere kredi ana borcu ve fer’ilerinin davalılara ödenen hisse devir bedelinden karşılandığını, bu talebin istenebilir olmadığını, hediye ve kazanç kartların süreli olduğunu, bu kartların tamamının kullanılmasının hayatın olağan akışına aykırı bulunduğunu, bu hususla ilgili davacıya gönderilen 11/04/2016 tarihli yazıda, 30/06/2015 tarihli devir hesaplarında hediye kart yükümlülüğü olarak karşılık ayrılan 830.778,00 TL ve kazanç kart karşılığı olarak karşılık ayrılan 512.415,00 TL olarak yükümlülüklerin ne kadarlık kısmının kullanıldığının kendilerine bildirilmesini, kullanılmayan bakiyenin satıcılar lehine hesaplara yansıtılmasının talep edildiğini, davacı tarafın buna cevap vermediğini, bu hususa ilişkin harcama yaptığını ileri sürmediğini, dava açılana kadar da herhangi bir talepte bulunmadığını, bu konunun hisse devir bedelinin hesaplanmasında nazara alınacak husus olmadığını, her iki kartla ilgili davacı tarafından yapılan bir ödeme varsa bu ödemelerin usulüne uygun şekilde ispat edilmesi gerektiğini, tedarikçi borçlarına ilişkin olarak hizmet sağlayıcı şirketlerden alınan hizmet karşılığında bu şirketlere olan borçların kayıtlarda yer aldığını, anılan dönemlerde bankalara verilen otomatik ödeme talimatları ile fatura bedelinin ödenmiş olmasına rağmen milyonlarca işlem için ödeme dekontlarının hesaba yansıtılmamış olması nedeniyle borç varmış gibi izlenim oluşturulduğunu, böyle bir borcun olması durumunda dağıtım şirketlerinin işlem yaparak tahsilat sağlayacaklarını, hareket görmeyen tedarikçiler listesinde isim ve unvanları yazılı tedarikçilere davacı tarafından herhangi bir ödeme yapıldığının davacı tarafından bildirilmediğini, buna ilişkin bir belgenin de dosyaya sunulmadığını, davacının bu yöndeki iddiasını yazılı belge ile ispat etmek zorunda olduğunu, davacı tarafın denetçi raporu ile kesinleştiğini iddia ettiği nihai devir bedeli arasında satıcılar tarafından itiraza konu edilmeyen bir farkın bulunduğu, ve bu farkında tahsilinin talep edildiği, ancak denetçi raporları bir bütün olarak reddedildiği için huzurdaki ihtilafın ortaya çıktığını, davacının haklı olduğu talepler var ise taraflarca kabul edilen hesaplama formülüne göre hisse devir bedelinin hesaplanması gerekeceğini, 2015 yılı Haziran ayının 2.yarısında stok sayımlarının planlandığı şekilde iki tarafın gözetiminde gerçekleştiğini, bu stok sayımı esnasında konsiye olarak bilinen stokların stok sayımına dahil edilmeyeceğinin her iki taraf içinde aşikar olduğunu, uygulamanın da bu şekilde yapıldığını, davacının kontrolünde listelenen stok ürün listesinde ve sayım tutanaklarında konsiye stokların bulunmaması gerektiği, bulunuyor ise davacının o an itibariyle bu konuda yapacağı itiraz ile bu listelerin düzeltilebileceği, devir gününden uzun bir zaman sonra konsiye stokların listede yer aldığı iddia edilerek bu stokların tutarı kadar bir meblağın satıcılardan istenmesinin kabul edilemez olduğunu, bu iddiayı teyit eden …’nin satıcılar ile ilişkisi ve teyidinin nasıl yapıldığına dair açıklama yapılmadığını, bu konuda belge de sunulmadığını, borsada işlem gören paylara ilişkin olarak fazladan yapılan ödeme tutarı olarak ileri sürülen 7.877.293,00 TL’nin talep edilmesi tamamen hisse devir bedelinin hesaplanmasına bağlı bir talep olduğunu, nihai devir bedeline ilişkin taleplerin tümünün yasal dayanaktan yoksun olması sebebiyle bu nedenle oluştuğu ileri sürülen tazminat talebinin de mesnetten yoksun olduğunu, kabul etmediklerini bildirerek; açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 17/06/2021 tarih 2016/504 Esas 2021/512 Karar sayılı kararında;”….Taraflar arasında akdedilen pay alım sözleşmesi kapsamında 30/06/2015 tarihli referans bilançoya göre ilk devir bedelinin belirlendiği, bu bedelin 429.574.000,00 TL olduğu, sözleşmenin 5.4 maddesi uyarınca 3.maddede belirlenen ön koşullar gerçekleştirildikten sonra 08/07/2015 tarihinde yapılan kapanışla ilk devir bedelinin satıcılara payları nispetinde ödendiği hususunda taraflar arasında herhangi bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. İlk devir bedelinin ödenmesinden sonra nihai devir bedelinin hesaplamasının nasıl yapılacağı sözleşmenin 2.4. Maddesinde belirlenmiş, buna göre kapanış bilançosu ile referans bilanço arasındaki farklılıkları yansıtmak amacıyla alıcı tarafından ilk devir bedelinin sözleşmenin 2.4.2.a.b.c maddelerine uygun şekilde uyarlaması yapılarak satıcılara ödenecek nihai devir bedelinin hesaplanması konusunda mutabık kalındığı, referans bilanço kapsamında ilk devir bedelinin sözleşmenin eki ve ayrılmaz niteliği şeklinde yer alan ek-4 deki bilanço kalemlerinin hesaba dahil edilerek yapıldığı, kapanış bilançosuna dayalı olarak ek-4 de yer alan hesaplama yöntemi uyarınca belirlenecek bedelin ilk devir bedelinin altında olması durumunda aradaki farkın ilk devir bedelinden çıkarılacağı, kapanış bilançosuna dayalı olarak ek 4 de yer alan hesaplama yöntemi uyarınca belirlenecek bedelin ilk devir bedeli üzerinde olması durumunda aradaki farkın ilk devir bedeline ekleneceği düzenlemesine göre nihai devir bedelinin hesaplaması yapıldığı, 386.475.000,00 TL olarak tespit edilen nihai devir bedeli alıcı tarafından sözleşmenin 2.4.3 maddesi uyarınca satıcılar temsilcisine tebliğ edildiği , satıcılar temsilcisi tarafından nihai devir bedeline itiraz edildiği, taraflar arasında nihai devir bedelindeki uyuşmazlıkların giderilememesi sonucunda davacı alıcı tarafından 2.4.3 madde kapsamında belirlenen denetçiler arasından … seçilerek nihai devir bedelinin hesap edilmesi için rapor alındığı, … tarafından belirlenen nihai devir bedelinin ilk devir bedelinden az olarak hesaplandığı, davacı tarafından sözleşmenin 2.4.5 maddesi uyarınca aradaki farkın talep edildiği, … raporunun HMK nun 193. Maddesi uyarınca kesin ve bağlayıcı delil olduğunun ileri sürüldüğü, davalılar tarafından da en baştan beri itiraz ettikleri nihai devir bedelinin hesaplanmasında sözleşmenin 2.4 maddesinde belirlenen şartlara uygun şekilde ek-4 de belirtilen hesaplamanın yapılmadığı, ek-4’de düzenlenen ve taraflar açısından bağlayıcı olan şartlara uygun davranılmaması sebebi ile en baştan itibaren nihai devir bedeline itiraz ettiklerini, … tarafından sunulan raporun kesin ve bağlayıcı delil olmasının mümkün olmadığı savunulmuştur.HMK nun 193. Maddesinin 1. Fıkrasında ” Tarafların yazılı olarak veya mahkeme önünde tutanağa geçirilecek imzalı beyanlarıyla kanunda belirli delillerle ispatı öngörülen vakıaların başka delil veya delillerle ispatını kararlaştırabilecekleri gibi; belirli delillerle ispatı öngörülmeyen vakıaların da sadece belirli delil veya delillerle ispatını kabul edebilecekleri”, 2. Fıkrasında” Taraflardan birinin ispat hakkının kullanımını imkânsız kılan veya fevkalade güçleştiren delil sözleşmelerinin geçersiz olduğu”, düzenleme konusu yapılmıştır.Pay alım sözleşmesinin 2.4.3. Maddesinde nihai devir bedeline satıcıların itiraz etme haklarının olduğu, itiraz süresi içerisinde alıcıya yazılı bildirim ile itirazda bulunulması durumunda tarafların kapanış bilançosu veya nihai devir bedelindeki uyuşmazlıkların giderilmesi için makul çabayı göstererek uyuşmazlığın itiraz süresinden itibaren 5 iş günü içerisinde giderilememesi sonucunda alıcının …, …, … arasında belirleyeceği bir denetçiyi kapanış bilançosunu incelemek ve nihai devir bedelini hesaplamak için müzakere süresinin sonunda itibaren 3 iş günü içinde atayacağı, denetçinin alıcı tarafından atanmasından itibaren 20 gün içinde kapanış bilançosunu inceleyerek nihai devir bedelini hesaplayacağı söz konusu denetçinin belirlediği nihai devir bedelinin taraflar açısından bağlayıcı ve kesin olacağı düzenlenmiş olup sözleşmenin bu hükmü kapsamında taraflar arasında münhasır delil sözleşmesi yapıldığının kabulü gerekmiştir.Yargıtay 11. HD nin 2016/3231 esas 2017/5473 karar sayılı 18/10/2017 tarihli, 2010/10052 Esas 2012/13200 Karar sayılı 13/09/2012 tarihli ilamlarında; “…HMK nun 6100 sayılı HMK nun 193/2 maddesi uyarınca taraflar arasındaki münhasır delil sözleşmesine rağmen bu delilinin aksinin yine aynı kuvvetteki başka bir delil ile ispatlanacağı gibi taraflardan birinin ispat hakkının kullanımını imkansız kılan veya fevkalade güçleştiren delil sözleşmelerinin de geçersiz olduğu, delil sözleşmesinin varlığının davalı tarafın yasal delillerini sunma olanağını ortadan kaldırmayacağı…” içtihat edilmiş olup , Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez’e ait Medeni Usul Hukuku kitabının 2. Cildinin 1753. Sayfasında “… münhasır delil sözleşmesinin tipik örneğinin hakem bilirkişi sözleşmesi olduğu bu sözleşme ile taraflar arasındaki uyuşmazlık konusunun miktar veya değeri yada vasıflarının üzerinde anlaştıkları belli kişi yada kurul tarafından tespit edilmesini ve kendilerinin de bu tespiti kabul edeceklerini kararlaştırdıkları, hakem bilirkişilerce hazırlanan raporların bilirkişi raporlarından farklı olarak tarafları ve mahkemeyi bağlayıcıyı nitelikte olduğu, hakem bilirkişi raporlarına karşı hak ve nesafete açıkça aykırı olma durumlarında iptal davası açılabileceği, hakem bilirkişi sözleşmesinin münhasır delil sözleşmesi niteliğinde olması nedeniyle davaya bakan mahkemenin ayrıca bilirkişi ataması ve bilirkişi raporu almasının mümkün olmadığı, hakem bilirkişi raporunun tarafları bağladığını kabul edebilmek için 3. Bir kişinin hakem bilirkişi olarak atanması gerektiği, hakem bilirkişi raporunun açıkça adalet ve nesafete aykırı olduğu hallerde henüz asıl dava açılmamışsa karşı tarafın bu rapora karşı iptal davası açabileceği, hakem bilirkişi raporu alınmış ve bu rapor dayanak gösterilerek dava açılmışsa karşı tarafın bu raporun adalet ve nesafete aykırı olduğunu ayrı bir davaya açmaya gerek kalmaksızın bir savunma sebebi olarak ileri sürebileceği, zira hakem bilirkişi raporunun aksinin iddia ve ispat edilememesi adalet duygusunu zedeleyecek şekilde hatalı ifadeler içeriyorsa ve raporda yanlış sonuçlara ulaşılmışsa karşı tarafın elinden rapordaki hataları ispat imkanının alınmaması gerektiği,( mad.193/2) raporun çok açık şekilde hatalı olduğu hallerde bu rapora itiraz etmek veya bu raporun iptali için dava açmanın mümkün olduğu…” belirtilmiştir. Davalı tarafından delil sözleşmesi kapsamında düzenlenen hakem bilirkişi raporunun hatalı sözleşmenin ek-4 maddesine uygun olmaksızın düzenlendiği itirazında bulunularak raporun hak ve nesafete aykırı olduğu savunma sebebi olarak ileri sürüldüğünden hakem bilirkişi raporu tartışmalı hale geldiğinden, raporun yerindeliğinin irdelenmesi, hatalı olup olmadığının tespiti açısından; davacı ve davalının sunmuş oldukları delillerin toplanmasına, bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiştir. Bilirkişi incelemesi sonunda ibraz edilen 05/11/2019 tarihli bilirkişi raporda; taraflar arasında ihtilaf konusu olan kalemler ayrı ayrı irdelenmiş kdv hesaplamasına ilişkin olarak davalı … A.Ş nin stoklarından ve taşıtlardan bazılarının nihai devir tarihi olan 30/06/2015 tarihinden önce … aş nin grup şirketlerinden olan … Ltd şti ve …’ e satılmış olduğu bu satış işleminin 18-30 Haziran 2015 tarihleri arasında gerçekleştiği, hesaplanan kdv tutarının da 25.859.362,54-TL olduğu, 27/07/2015 tarihinde de kdv beyannamesi ile vergi dairesine beyan edildiği, satış ve kdv doğuran işlemlerin davalının sorumluluk döneminde gerçekleştiği, davalının sorumluluk döneminde gerçekleşen bu bedelin nihai devir bedeli hesaplanmasından düşülmesi gerektiği taraflar arasındaki sorumluluk değişiminin sözleşmede kapanış tarihi olarak kabul edilen 30/06/2015 den sonra olduğu, davacının bu tarihten sonra … A.Ş nin yerine geçtiği dava konusu işlemlerin kapanış tarihinden önce olması sebebi ile kdv ödeme sorumluluğunun da … A.Ş ye ait olduğu sözleşme kapsamında kapanış bilançosu hazırlayan davalının denetim şirketi … tarafından hazırlanan denetim raporunda davacının denetçisi PWC tarafından hazırlanan denetim raporunda ve hakem denetçi …nin raporunda; kdv nin nihai devir bedelinin hesaplanması dikkate alınarak düşümünün yapıldığı, davalı tarafından 12/07/2019 tarihinde davacı şirket merkezinde tarafların katılımı ile yapılan toplantıda davalı taraf temsilcilerinin söz konusu kdv ye ilişkin durumu bildiklerini beyan ettikleri, Kilerin geçmiş yıl zararları nedeniyle davacının sahip olacağı kurumlar vergisi avantajı ile kdv borcunun mahsup edilmesinin teyit edildiği ileri sürülmüş isede bu konuda somut bir belge sunulmadığı, her iki tarafın kabul etmesi durumunda kdv tutarının ödenmesinin söz konusu olamayacağı , tarafların mutabık kaldığına ilişkin her hangi bir belgenin sunulmadığı, stok değerlendirmesi açısından stok sayım tutanaklarında devredilen stok tutarının 128.388.916,00-TL olarak belirlendiği 30/06/2015 tarihindeki bilançonun bedelinin 119.060,927-TL geri ödemesi talep edilen farkın 9.327.988,98-TL olduğu, bu rakamın DRT raporunda da düşüldüğü, DRT nin bu işlemin uluslararası finansal raporlama standartları TMS-39′ a uygun olduğu, aradaki farkın nedenlerinin stoklar için gösterilen konsiye mallar bedeli olan 3.497.000,00-TL gömülü vade farkı düşümü olan 2.166.452,-TL giderleştirilen sayım farkı olan 3.664.537-TL den kaynaklandığı, bu rakamın devir bedeli hesaplamasından düşülmesi gerektiği, söz konusu tutar kadar davalının devre konu varlıklarının yüksek hesaplanmış olduğu, kıdem tazminatı açısından borsada işlem gören şirketlerde aynı döneme ilişkin uygulanan iskonto oranı ve davalı işletmenin 2014 yılında uyguladığı 1.96 oranındaki iskonto oranındaki yüksek artış sayılabilecek artışın perakende sektörüne göre fahiş nitelendirilmesi kapsamında bir değerlendirme yaparak perakende sektöründe uygulanan kıdem tazminatı ve iskonto oranları ile kıyaslama yapmanın uygun bir değerlendirme olmayacağı, davalı … tarafından ibraz edilen 2012 yılından buyana konsolide finansal tablolara ilişkin dip notların yapılan incelemesinde devir tarihine kadar uygulanmış olan iskonto oranlarının 4.66 olabildiği gibi 1.96 da olabildiği, davacı şirketin kıdem tazminatı iskonto oranı hesabında kullanılan değişkenlerin spesifik olarak yanlış olduğunu belirtmemekte davalı işletmenin sektöre göre fahiş olduğu iddia ettiğini, kıdem tazminatı iskonto oranının sektöre yönelik bir ortalama olmaktan ziyade benzer kapsamdaki işletmeler açısından değerlendirilmesinin doğru olacağı, fahiş nitelendirilmesinin ortalamanın çok üzerinde olmasını ifade ettiği, aynı dönemde %4 üzerinde iskonto oranı uygulayan şirket örnekleri olduğunu, 2015 yılı içinde uygulanan 4.76 oranının iki tarafında bilgisi doğrultusunda bir oran olduğu, nihai devir bedelinde bu oranın değiştirilmesinin tutarlılık ilkesine uygun olmayacağı, diğer kısa vadeli borçlar ve alacaklar açısından … Aş ye ait banka hesap dökümlerinin incelendiği inceleme sonunda erken kapama ücreti faiz ve benzeri adlar altında banka tarafından bazı tahsilatların yapılmış olduğunun görüldüğü, satın alma tarihinden sonra önceden … A.Ş nin sahibi olduğu hesapların davacı şirkete geçtiği, hesapların kontrolü ve hesap üzerindeki hakların davacıya ait olduğu, söz konusu banka hesaplarından bankanın yaptığı her türlü tahsilatın davacı tarafından yapıldığı, bu nedenle erken kapama komisyonu olarak geri ödenmesi gereken bedelin 1.863.031-TL olduğu, bu noktada davalı tarafından 14/08/2015 tarihli teklif ile bu hatanın da kabul edildiği, hediye kart kazanç ve yükümlülükleri açısından dosyaya sunulan bilgi ve belgeler üzerinde yapılan incelemeler sonucunda davalının 2014 yılına ait hediye kart yükümlülüğüne ait olan 503.108.58-TL, 2015yılın ilk 6 ayına ait hediye kart yükümlülük tutarının 512.415.16-TL olduğu, davacının bu konudaki geri ödeme talep tutarına 2015 temmuz ayı içinde doğan hediye kart yükümlülüğününde katıldığı, dava dosyasına sunulan belgelerden 2014 yılı için oluşan yükümlülüğün 31/12/2014 tarihinde geçerliliğini yitirdiği, 2014 yılına ait rakamın hesaplamalarda dikkate alınmaması gerektiği, davalının hediye kartlardan doğan davacıya geri ödeme yükümlülüğü olan 512.415,16-TL olduğu, … alacağı açısından tahsil kabiliyetini tümden kaybetmiş bir alacak olmadığı, UFRS kuralları gereği karşılık ayrılmış olması alacağın tümden tahsil kabiliyetinin bulunmadığı anlamına gelmediği bu alacağın tahsilinin davacı tarafından yapılacağı için iadesinin uygun olmadığı, davacının 2016 yılı muhasebe kayıtları incelendiğinde söz konusu alacağın 0 bakiye verdiği alacağın tahsil edilmiş olduğunun görüldüğü, tedarikçi borçlarının hesaplanmasında dosya kapsamında sunulan belgeler üzerinde yapılan incelemede davacının davalıya ait borçları ödediği bazılarını ise beklettiğinin görüldüğü, davacı ve davalı temsilcilerinin katılım ile 12/07/2019 tarihinde davacının şirket merkezinde yapılan toplantıda davalının temsilcileri tarafından varsa bu tür ödemelerin ödeme belgelerinin sunulması koşulu ile geri ödemesinin kabul edildiği, ancak geri ödenmiş olsun veya olmasın hareket görmediği gerekçesi ile ilk devir bilançosuna dahil edilmeyen bu tür borçların gerçek bir borç olduğu ve davacıya talep tutarı olan 2.992.647-TL üzerinden geri ödenmesi gerektiği, konsiye mallara ilişkin uyuşmazlığa konu edilen hususun stok kısmında ele alındığı stok sayım farklarının hesaplanması aşamasında ortaya çıkan 9.327.988,98-TL lik farkın bir parçasını 3.497.000-TL lik konsiye malların oluşturduğu, bu nedenle konsiye mallar için ayrıca geri ödemenin söz konusu olmadığı, konsiye mallardan doğacak farkın davalı tarafından da kabul edildiğinin 12/01/2016 tarihli e- posta yazışmasında sabit olduğu, nihai devir bedeline göre uyuşmazlık konuları kdv, stoklar, diğer kısa vadeli borçlar hediye kart, kazanç ve yükümlülükleri tedarikçi borçları olmak üzere nihai devir bedeline göre geri ödenecek tutarın toplamının 40.555.444,68-TL olduğu, davalının denetçisi tarafından hazırlanan 31/03/2015 tarihli ilk devir bedeli hesaplamasına esas olan bağımsız denetim raporu ve 30/06/2015 tarihli nihai devir bedeli hesaplamasına esas olan davalının denetçisi grand thornton tarafından davacının denetçisi PWC hakem denetçi … bağımsız denetim raporlarının incelendiği ve karşılaştırıldığı, davalının denetçisine göre farkın 42.990.000-TL davacının denetçisine göre farkın 43.099.000-TL … göre farkın 44.473.000-TL olduğu her 3 denetçi raporundaki devir bedeli farkı tarafların hesaplanan ve geri ödenmesi görüşüne varılan toplam 40.555.444,68-TL lik bedel ile uyumlu olduğu, sermaye piyasası kanununa göre … Tic A.Ş nin %85 paylarını devir alan davacının alıma konu şirketin yönetim kontrolünde devir aldığı … Hizm. nin %15 lik payının borsada işlem görmesi nedeniyle hisse alımı yapan davacının borsada işlem gören bu payların %15 ni ellerinde bulunduran yatırımcılara pay alım teklifi yapma zorunluluğu bulunduğu, pay alım teklifi tebliğinin 15/1. Maddesinde pay alım fiyatının ne şekilde hesaplanacağının belirtildiği buna göre belirlenen ilk devir bedeli olan … San. Tic. Aş nin %85 ‘ne ait belirlenen ilk devir bedeli olan 429.574.000-TL nin borsada işlem gören %15 oranındaki paylara ait 75.807.176,47-TL üzerinden hesaplama yapılması gerektiği, %85 pay için belirlenen toplam değerin 389.018.555,32-TL olarak hesaplanması durumunda davacının %15 ‘e tekabül eden paylara ilişkin 68.650.333,29-TL üzerinden ödeme yapması gerektiği, ilk devir bedeli ile nihai devir bedeli arasında oluşan 40.555.444,68-TL lik tutarındaki fark nedeni ile … Tic. Aş nin %15 tutarına isabet eden geri alım tutarının 7.156.843,18-TL miktarında azalması davalı adına yapılmış bir ödeme olmadığı, bu fazla ödemenin oluşmasında ilk devir bedelinin yüksek hesaplanmış olması nedeni ile ortaya çıktığı, borsadaki … Aş yatırımcısına davacı tarafından yapılan fazla ödemeye ilişkin sorumluluğun varlığı yada yokluğu varsa hangi tarafda olduğunun hukuki bir değerlendirilme konusu olduğu bildirilmiştir. Davacının ve davalının bilirkişi raporuna yapmış olduğu itirazların değerlendirilmesi konusunda bilirkişilerden ek rapor alınması karar verilmiş ibraz edilen 07/08/2019 tarihli ek raporda; davacının kdv alacağına ilişkin 5.592,50-TL lik farkın davacı tarafından dava dilekçesinde talep edilen tutar ile belgelerde kayıtlı olan tutar arasındaki farktan kaynaklandığı, kıdem tazminatı hususunda kabul görmeyen 1.361.333-TL nin sektörde benzer şirketlerde kilerin kullandığı kıdem tazminatı oranının kullanıldığı kullanılan oranın her iki taraflarında bilgisi dahilinde olduğu, bu nedenle geri ödenme talebinin kabul edilmeyerek hesaplamaya dahil edilmediği, kredi kapama komisyonuna ilişkin heyet tarafından hesaplanan 75.324.000-TL tutarın … ve … tarafından kesilen erken kapama konmiyonlarından kaynaklandığı ekstreler üzerinde yeniden yapılan hesaplamalar sonucunda itiraz edilen tutarların sehven hesaplamaya dahil edilmemesinden kaynaklandığı, hediye kart ve kazanç kart yükümlülüklerine ilişkin heyet tarafından kabul görmeyen 830.770.48-TL lik tutarın 2014 yılına ait olduğu, 31/12/2014 tarihinde bu yükümlülüğün ortadan kalkması ile kök raporda hesaplamaya dahil edilmediği ancak itirazın yeniden değerlendirilmesi sonucu yapılan hesaplamalarda sadaece kazanç kart yükümlülüklerinin hesaplandığı, hediye kart hesaplamalarının taraflarınca sehven dahil edilmediğinin fark edildiği 30/06/2015 tarihi itibari ile hediye kart ve kazanç kart yükümlülükleri dolayısıyla 520.142.000-TL lik tutarın iade edilmesi gerektiği, kabul görmeyen 1.517.971.-TL lik yimpaş alacağının 30/06/2015 tarihi itibari ile tahsil edilebilir durumda olduğu bu sebep ile hesaplamaya dahil edilmediği davalılar tarafından itiraz edilmesi nedeni ile bilirkişi heyetince de dikkate alınmayan 291.557.000-TL lik tutarın hangi kaleme ilişkin olduğunun açıklanmaması sebebi ile değerlendirme yapılmadığı, davalının itirazlarının değerlendirilmesi açısından; Cd lerin Flash belleğe aktarılmasında toplam 5 adet cd den bir tanesinin okunamadığından hareketle dosya üzerinden tam inceleme yapılmadığı yönünde itiraz sunulmuş isede tüm cd lerin bilgisayar ortamında açıldığı ve incelendiği, yerinde inceleme toplantısı esnasında talep edilen bilgi ve belgelerin mahkeme marifeti ile celp edilmiş ve incelemeye bunların esas alındığı somut olayda, olay ile ilgili incelemeye konu tüm belgelerin talep edilerek incelendiği, eksik incelendiği iddia edilen belgelerinde yerinde inceleme istenen belgeler olduğu, ibraz edilen belgeler esas alınarak inceleme yapıldığı ve rapor oluşturulduğu inceleme yapılan muhasebe defterlerini noter tasdik belgelerinin raporda yer almadığı belirtilmiş isede davacı firmanın e fatura ve e defter sistemine tabi olduğu bu tür şirketlerde defter beratı kullanılacağı, taraflarına sunulan belgeler içinde defter beratlarının bulunduğu bu nedenle noter tasdik belgelerinin yazılmadığı, 197 mağazadan sadece 166 mağazaya ait stok bilgilerinin incelendiği 31 adet mağaza ve 5 adet depoya ait bilgilerin incelenmediğine ilişkin olarak taraflarından … stok raporu dosyasında tüm mağaza ve depolara ilişkin bilgilerin mevcut olduğunun tespit edildiği eksik olduğu bildirilen mağaza ve depolara ilişkin bilgilerin bu dosyada olduğu, bu dosyada yer alan stok tutarının 128.388.916-TL olduğu bunlar içinde incelenmediği iddia edilen mağaza ve stokların olması sebebi ile eksik inceleme yapıldığı yönünde itiraz edilmiş ise de stok raporuna ilişkin dosyada tüm mağazalar bulunmuş olduğundan eksik inceleme yapılmadığı, …, … firmalarına ait bilgilerin stok hesaplamalarına eklenmediği itirazına ilişkin olarak söz konusu firmalara ilişkin konsiye firmalar stok adlı excel dosyasında hesapların mevcut olduğu taraflarınca incelendiği ayırca … ait işlemlerin devir sonrası döneme ait olduğu konsiye ürünlerin mülkiyetinin … aş ait stoklar arasında gösterilmesinin konsiye yönetiminin mantığına ve uluslararası muhasebe standartlarına aykırı olduğunu, bu gerekçe ile hem bilirkişi heyeti raporundaki hesaplamalarında hemde her üç denetim şirketi raporlarında bu kurala uyulduğunu, stok sayım tutanaklarında sigara stoklarına yer verilmediğine ilişkin olarak, taraflarına sunulan belge ve bilgiler arasında kağıthane-12015 envanter adlı stok sayım dosyasında bütün ürünlerin sayım bilgilerinin aynı dosyanın detay sekmesinde ise bütün ürünlerin kapsamındaki sigara adlarının sayıldığı, hareket görmeyen stoklar içinde yer alan … ve … Plastiğe ait ödeme dekontlarının teminatı için verilen dekontlar olduğuna ilişkin olarak Enerji elektronik’e ait belgenin teminat dekontu olduğu ancak hesaplamalarında bu tutarın dikkate alınmadığı bakiye borç tutarı üzerinden hesaplama yapıldığı, … firması için adı geçen dekontun teminat için değil … e sayılı icra dosyasına ilişkin ödeme olduğu … Firmasının taraflar arasındaki ihtilaf ile ilişkili olmadığı … firmasına ait söz konusu borca devir öncesi döneme ait kısmının sadece 21.913.33-TL olup hesaplamalarda bu rakamın esas alındığı, buna ilişkin bilgiler ve dekont bilgilerinin hareketsiz tedarikçi borçları dosyasında … adlı excel dosyasında mevcut olduğu …, …, … sig. ve … Sigorta, … fabrikalarına ait borçların muhasebesel borçlar olduğu, davacının bunlara ilişkin ödeme yaptığına ilişkin hareketle bilirkişilerin belgeleri inceleyemediğine ilişkin itirazların bu firmalara ilişkin bilgilerin incelendiği ve kök rapordaki ek 3 de yer alan tabloda gösterildiği, kasım 2015 dönemine ait faturaların … Firmasına ait faturalara bilirkişi raporunda yer verilmediğine ilişkin olarak adı geçen işlemin devir işlemi ve devir bedelini ilgilendirmediği çünkü devir tarihinden sonra gerçekleşmiş bir işlem olduğu, aynı şekilde 2016 dönemine ait … firmasına ait borç dökümlerinin de devir bedelini ilgilendirmediği bu işleminde devir tarihiden sonra gerçekleşmiş bir işlem olduğu, bu nedenle rapora konu edilmediği devir tarihindeki önceki bakiyelerin dikkate alındığı, temmuz, aralık 2015 dönemine ait hediye kart ve kazanç kart işlemlerinin dava konusunu ilgilendirmediği, satılmamış stoklara dair ciro primi uygulanamayacağı, satılan mala uygulanacağı, satılamayan stoklar gelirlere dönüşmediği için ciro primi doğmayacağı, bu hususa esas raporda değinilmediği, konsiye satış için bırakılan ürünlerin stoklar içinde yer aldığı stok düzeltme tablosunda bu konunun ele alınmasının işin tekniği gereği olduğu, erken kapama komisyonlarının neden iadesinin gerektiğine dair detaylı açıklamanın esas raporun c4 başlığı altında yapıldığı, bu konuya ilişkin her iki tarafın itirazlarının yeniden incelenmesi sonucunda …’ ya ait kredi kapatma komisyonuna ilişkin bilgi tablosunun sağ tarafında … başlığı altında verildiği, davacı tarafından hazırlanan ve mahkemeye sunulan excel tablolarının banka hesap ekstreleri ile uyumlu olduğu , … kurulunun 09/07/2015 tarihinde hesaptan kestiği 28.587.42-TL lik erken kapama komisyonunun esas raporda yer aldığı ancak sehven ana toplama dahil edilmediği, …ın 08/07/2015 tarihide hesaptan kestiği 46.737,13-TL lik erken kapama komisyonunun sehven hesaplamalara dahil edilmediği, davacının hesaplarından çekilen ve geri ödenmesi gereken toplam tutarın 1.938.355-TL olduğu, devirden önce … diğer şirketlere satılan araçlarında satıştan doğan kdv nin taraflarca bilindiği, …’den devreden zararların davacıya birleşme sonrası vergi avantajı sağladığı, bu vergi avantajına mahsup edilmesinin taraflarca kararlaştırıldığından hareketle bilirkişilerin ödeme dekontuna bakarak karar verdiği itirazına ilişkin olarak; bu konudaki detaylı açıklamanın kök raporun C1 başlığı altında yapıldığı kdv borcunun taraflarca geçmiş yıl zararlarının sağladığı vergi avantajına mahsup edildiği kabul edilirse söz konusu kdv tutarının iade edilmemesinin uygun olacağı, davalının davacıya geri ödemesi gereken tutarın 40.638.495,84-TL olduğu, kıdem tazminatı hesaplamalarından ve …’dan kaynaklanan davacıya her hangi bir ödeme yükümlülüğü olmadığı, payların geri alımından kaynaklanan 7.171.499,27 TL tutarındaki farkın hukuki değerlendirme gerektiği bildirilmiştir.Yargılamanın devamı sırasında Davalılardan … vefat etmiştir. HMK.’nun 55. Maddesinde taraflardan birinin ölümü halinde mirasçılar mirası kabul veya reddetmemişse bu hususta kanun ile belirlenen süreler geçinceye kadar davanın erteleneceği bununla beraber hakimin gecikmesinde sakınca bulunan hallerde talep üzerine davayı takip için kayyum atanmasına karar verebileceği düzenleme konusu yapılmıştır. Mahkememizce davacıya yetki ve süre verilerek vefat eden davalı …’e ait veraset ilamının çıkartılması sağlanmış İstanbul 17. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2020/675 E 2020/585 Karar sayılı 09/11/2020 tarihli veraset ilamına göre 19/09/2020 tarihinde vefat eden … in mirasçısı olarak geriye …, … , …, … , … ‘in kaldığı anlaşılmış , mirasçılardan …, …, … , … dosyamızda davalı olarak yer aldıklarından ve vekil ile temsil ettirdiklerinden bu davalılar açısından davaya devam olunmuş, dosyamızda davalı olarak yer almayan mirasçı … davaya dahil edilmiş, … vekili tarafından ibraz edilen 14/12/2020 tarihli beyan dilekçesi ile müvekkilinin mütevefanın mirasçılarından olsa da kendisine ölüm ile intikal eden şirket hisselerinin tamamını 08/12/2020 tarihinde bu dava da davalı konumunda bulunan diğer hissedarlara devir etmiş olduğu, davalı şirket … A.Ş ile herhangi bir ilgisinin kalmadığı dolayısla davacının davalı şirket ile ticari ilişkilerden kaynaklanan alacakları için müvekkiline müracaat etmesinin hukuki bir zemininin bulunmadığını bildirerek bu kapsamda müvekkili ile diğer hissedarlar … , …, … ile arasında ayrı ayrı imzalanan hisse devir sözleşmelerini, hisselerini devir alanlara intikalini gösterir nama yazılı ilmühaberleri ve hisseleri devir alanlar tarafından davalı şirketten kaynaklanabilecek müvekkiline ait her türlü sorumluluğunun üstlenildiğine ilişkin taahütnameyi mahkememize sunmuştur.Dahili davalı … vekili tarafından … A.Ş deki müvekkilinin hisselerinin diğer davalı hissedarlara devredildiği bildirilerek husumet itirazında bulunulmuş ise de; miras hisselerinin bir kısmının diğer mirasçılara devri TMK 677/1 fıkra ve devam eden maddelerine uygun ise de tereke borçlarından sorumluluğu ortadan kaldırmayacağından bu davalının davacının alacağından sorumlu olmadığına yönelik husumet itirazının reddine karar verilerek açık yargılamaya devam olunmuştur.Davalı vekilleri tarafından mahkememize sunulan bilirkişi kök ve ek raporuna yeterli inceleme yapılmadığı, nihai devir bedelinin tespitinde sözleşmede hüküm altına alınan 2.maddesindeki özel koşullara uygun davranılmadığı, sözleşmenin 1. maddesinde yer alan nihai devir bedelinin tanımı ve sözleşmenin 2.1 maddesi ve 2.4.2 hükümleri gereği nihai devir bedelininde ilk devir bedeli gibi sadece ek-4 yer alan mal varlığı kalemleri dikkate alınarak hesaplanması gerektiği nihai devir bedeli hesaplamasının ek-4 yer alan kalemlerle sınırlı olarak yapılması gerektiğini mahkemeye sunulan kök ve ek rapor ile … ait denetim raporunda ek-4 göre hesaplama yapılmadığını payları devre konu … A.Ş.nin tüm malvarlığı dikkate alınarak yapılan nihai devir bedeli hesaplamasının sözleşmeye aykırı olduğunu,sözleşmenin 2.4.3. Maddesi hükmünde nihai devir bedelinin … A.Ş.nin tüm mal varlığının dikkate alınarak hesaplanacağının düzenlenmediğini sadece nihai devir bedeli hesaplanmasında ve kapanış bilançosu düzenlenmesinde uyuşmazlık çıkması durumunda uyuşmazlığın nasıl giderileceğinin belirlendiğini hesaplamanın ek -4 göre yapılması gerektiğini deolitte tarafından yapılan hesaplamada da sadece sözleşmenin eki olan ek 4 deki kalemlerin dikkate alınması gerektiği,devir dışı bırakılan bir kısım motorlu araçların ve stok ürünlerinin satışından kaynaklanan KDV nin ödendiği buna ilişkin talebin kabul edilebilir olmadığı, davalıların KDV den sorumlu oldukları kabul edilse bile 05.11.2019 tarihli bilirkişi raporunda belirtildiği üzere KDV ile kurumlar vergisinin mahsup edilebileceği raporda bu husus da somut bir belge sunulmadığı ileri sürülmüş ise de KDV ile Kurumlar vergisi nin mahsup edilmediği hususundaki ispat yükünün bunu iddia eden davacıda olduğu,erken kapatma komisyonun talep edilemeyeceğini devre konu … A.Ş.nin hisseleri üzerinde dava dışı bankaların rehinleri olduğu bu rehinler kaldırılmadan pay devri yapılamayacağı erken kapama komisyonu alınmış olsa dahi bu komisyon bedelinin … A.Ş. davalıların kontrolündeyken ödendiğini ,hediye kart -kazanç kart tedarikçi borçlarının tamamının tahsil edilebilir olmadığı kartların tamamının kullanılmayabileceği gibi tedarikçi borçlarınında tamamının tahsil edilmeyeceği savunmalarının değerlendirilmediği, stok sayımlarının davacının dahil olmasıyla gerçekleştiğini sayım sırasında itiraz edilmediğini sonradan dava yoluyla bu taleplerin ileri sürülmesinin çelişki davranış teşkil edeceği pay alım teklifi tebliği uyarınca borsaya kayıtlı payların alınmasından kaynaklanan kaybının davalılardan istenemeyeceği kaybın kapanış bilançosunun davacı tarafından geç açıklanmasından yani kendi kusurundan kaynaklandığı, bilirkişi heyetinde hukukçu olmamasından dolayı sözleşmenin yorumunda hataya düşüldüğü, davanın reddi gerektiği yolundaki 08.09.2020 tarihli prof.dr. …’ dan alınmış uzman görüşünü sunarak, mahkemeye sunulan bilirkişi raporu ile İstanbul Hukuk Fakültesi Ticaret Ana Bilim Dalı Öğretim görevlisi Prof.Dr. …’dan alınan raporun arasında çok ciddi görüş ayrılıkları olduğunu bilirkişi raporu ile uzman görüşü arasındaki çelişkinin giderilmesi açısından yeni bilirkişi kurulu oluşturularak rapor alınmasını talep etmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 293. maddesi gereğince alınan uzman görüşü davalılar tarafından bilirkişi raporuna itiraz dilekçesine dayanak olarak eklemiştir.6100 sayılı HMK’nın 293. maddesinde , uzman görüşü, tarafların uyuşmazlığın aydınlanabilmesi, anlaşılabilmesi ve iddia ve savunmaların ispatını içeren kendisinin belirlediği özel ve teknik bilirkişiden bir konuda bilgi alması olarak düzenlenmiş olup, uygulamada özel bilirkişi adı da verilmektedir. Taraflar kendi menfaatlerini koruyabilmek ve alınan bilirkişi raporundan tatmin olmamaları halinde olayın tam olarak aydınlanmasını sağlamak ve doğru ve adil kararın verilmesi için uzman görüşü alıp mahkemeye ibraz edebilecektir. Mahkeme özellikle özel ve teknik bilgiyi gerektiren konularda, tarafın sunduğu uzman görüşünün dava konusuyla ilgili olması halinde mutlaka dikkate almak ve değerlendirmek zorundadır. Bu anlamda alınan bilirkişi raporuna, taraflardan biri, uzman görüşüne dayanmak suretiyle itiraz etmiş ve bu itirazlar mahkeme tarafından hiç değerlendirmeye alınmamış ve itirazlar gerekçeli bir şekilde karşılanmamış ise uzman görüşüne dayanan tarafın 6100 sayılı HMK’nın 27. Anayasa’nın 36. ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukuki dinlenme hakkını ihlal etmiş olabilecektir. Dosyaya ibraz edilen uzman görüşünde bilirkişi raporu ile tespit edilen görüşlerinin aksine tespit ve görüşler ileri sürülmüş olup, bilirkişi raporu ile uzman görüşü ciddi şekilde çelişkiler içermektedir. Alınan bilirkişi raporu ile uzman görüşü arasındaki çelişkinin giderilmesi amacıyla dosyanın yeni bir bilirkişi heyetine tevdii edilmesi yerine yetersiz ve esaslı itiraza uğrayan rapora dayanılarak uzman görüşü kararda gerekçeli olarak değerlendirilip tartışılmadan karar verilmiş olmasının doğru olmadığı Yargıtay 15.Hukukuk Dairesinin 2019/748Esas ve 2019/3857 karar sayılı ilamı ile içtihat edilmiştir.Yargıtay 15.Hukuk Dairesinin bozma ilamında da belirtildiği şekilde Mahkeme özellikle özel ve teknik bilgiyi gerektiren konularda, tarafın sunduğu uzman görüşünün dava konusuyla ilgili olması halinde mutlaka dikkate almak ve değerlendirmek zorundadır. 6100 sayılı HMK’nın 266/1. maddesine göre de; mahkeme çözümü hukuk dışında, teknik veya özel bilgiyi gerektiren hallerde, taraflardan birinin talebi üzerine veya kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verebilir.Hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz. Somut olayda; taraflar arasında ki uyuşmazlık payları satışına konu şirketin ilk devir bedeli ile nihai devir bedelinin hesaplanmasının taraflar arasındaki sözleşme şartlarına uygun olarak yapılıp yapılmadığı hakem bilirkişi … raporunun hatalı olup olmadığı hak ve nesafete aykırı olup olmadığına yönelik olup, mahkememizce de üniversitelerin iktisadi ve idari bilimler bölümlerine müzekkere yazılarak bu konuda bilirkişilik yapabilecek isimler sorulmuş verilen yanıt doğrultusunda İktisat fakültesi işletme bölümü öğretim üyeleri ve Yıldız Teknik Üniversitesi Endüstri Mühendisliği bölümü öğretim üyeleri arasından beş kişi bilirkişi seçilerek inceleme yaptırılmıştır. Uzman Raporu sunan Prof. Dr. …’nın uzmanlık alanın Ticaret Hukuku olduğu davalı tarafın dilekçesinde de bildirilmiş olup şirketlerin hisselerine değer biçilmesi konusunda teknik ve özel bilgi sahibi olmayan uzman görüşünün mahkememizce aldırılan kök ve ek bilirkişi raporu ile çelişki yarattığı bu sebeple yeniden bilirkişi incelemesi yapılması gerektiği yolundaki davalı savunmalarına itibar edilmemiş, yeniden bilirkişi heyeti oluşturularak inceleme yapılması taleplerinin reddine karar verilmiştir. Taraflar arasında akedilen sözleşmenin 2.3.1 maddesinde ilk devir bedelinin Referans bilanço baz alınarak yapıldığı sözleşmenin 1. Maddesinde referans bilançonun EK-28 DE yer alan ve şirketin 31Mart 2015 tarihi itibariyle SPK ve ilgili mevzuat uyarınca düzenlenmiş,denetlenmemiş konsolide mali tabloları ifade ettiği,ilk devir bedeli nin kapanış sonrası uyarlanması ve nihai devir bedeli başlıklı sözleşmenin 2.4 maddesinde alıcının kapanış tarihinden itibaren 31 Temmuz 2015 tarihine kadar kapanış bilançosunun düzenlenmesini temin edeceği sözleşmenin 1.maddesinde kapanış bilançosunun şirketin resmi denetçisi … A.Ş.(…) tarafından 30 Haziran 2015 itibariyle SPK ve ilgili mevzuat uyarınca düzenlenerek denetlenmiş ve alıcı nın denetçisi … tarafından ayrıca gözden geçirilmiş mutabat sağlanmış konsolide mali tabloyu ifade edeceği,kapanış tarihinin sözleşmenin 5.1 maddesinde ki anlamı ifade edeceği ,sözleşmenin 5.1 maddesinde de kapanışın en geç son erme tarihinde sözleşmenin 3.maddesinde sayılan ön koşulların gerçekleştirilmesi yada 3.9 madde uyarınca duruma alıcı tarafından satıcıların ön koşulundan ve satıcı tarafından alıcının ön koşullundan feragat edilmesini takiben alıcıya kapanış bildirimi(kapanış tarihi) tebliğ edilmesinden itibaren 7 iş günü içinde gerçekleştirileceği,alıcının kapanış bilolançosu ile sözleşmenin 2.4.2 maddesi uyarınca hesaplanacak olan nihai devir bedelini kapanış bilançosunu 5 iş günü içinde satıcılar temsilcisine tebliğ edeceği düzenlenmiştir. Davalıların denetçisi … tarafından sözleşmenin 1 ve 2.4.1 maddelerine uygun şekilde kapanış bilançosu düzenlendiği, davalıların denetçisi tarafından devir bedelinin 386.584.000,00 TL olarak hesaplandığı, davacı alıcının denetçisi PWC’ye göre devir bedelinin 386.475.000,00 TL olarak tespit edildiği, davacı tarafından kapanış bilançosuna göre tespit edilen 386.475.000,00 TL’lik devir bildiriminin satıcılar temsilcisine tebliğ edildiği, sözleşmenin 2.4.2 maddesinde; kapanış bilançosu ile şirketin ilk devir bedelinin belirlendiği, referans bilanço arasındaki farklılıkları yansıtmak amacı ile alıcı tarafından ilk devir bedelinin ne şekilde uyarlanarak satıcılara ödenecek nihai devir bedelinin hesaplanması konusunda sözleşmenin 2.4.2-a-b ve c maddelerinin uygulanacağının taraflarca kabul edildiği, sözleşmenin 2.4.2 -a maddesinde; tarafların referans bilanço kapsamında ilk devir bedeli hesaplaması yapılırken sadece ek -4 de yer alan bilanço kalemlerinin hesaba dahil edildiğini, ve yine ek-4 de belirtilen şekilde hesaplama yapıldığı konusunda mutabık oldukları, b maddesinde; kapanış bilançosuna dayalı olarak ek-4 de yer alan hesaplama yöntemi uyarınca belirlenecek bedelin ilk devir bedelinin altında olması durumunda aradaki farkın ilk devir bedelinden çıkarılarak , c maddesinde; kapanış bilançosuna dayalı olarak ek-4 de yer alan hesaplama yöntemi uyarınca belirlenecek bedelin ilk devir bedelinin üzerinde olması durumunda aradaki farkın ilk devir bedeline eklenerek nihai devir bedelinin hesaplanacağı düzenleme konusu yapıldığından nihai devir bedelinin hesaplanmasında kapanış bilançosuna dayalı olarak ek-4 de yer alan hesaplama yönteminin kullanılması gerektiğinin taraflarca kabul edildiği, kapanış bilançosuna göre davalıların denetim şirketi tarafından hazırlanan ve alıcının denetim şirketi tarafından gözden geçirilen nihai devir bedelinin 386.475.000,00 TL olarak belirlendiği, davacı alıcı tarafından kapanış bilançosunun elektronik posta yoluyla 7 Ağustos 2015 tarihinde davalı satıcılar temsilcisine tebliğ edildiği davalı satıcılar tarafından gönderilen 14.08.2015 tarihli elektronik posta ile “alıcı davacı tarafından hazırlanan kapanış bilançosunun sözleşmenin 2.4.2-a ve tarafların üzerinde mutabık kaldığı sözleşme ek-4 e uygun olarak düzenlenmediği ve dolayısıyla nihai devir bedelinin alıcı tarafından sözleşmeye uygun olarak hesaplamadığının tespit edildiği, bu sebeple nihai devir bedeline ve kapanış bilançosuna itiraz ettikleri” davacıya bildirilmiştir. Sözleşmenin 2.4.3 hükmü uyarınca; kapanış bilançosuna itiraz edildiğinden uyuşmazlıkların giderilmesi açısından 20/08/2015 ve 01/09/2015 tarihleri arasında taraf temsilcileri ve teknik kişiler ile toplantı yapılmış, taraflar arasında müzakere edilen hususların hiçbirinde mutabık kalınamadığına ilişkin toplantı tutanağı düzenlenerek 01/09/2015 tarihinde huzurda bulunanlarca imzalanmıştır. Davacı tarafından nihai devir bedeline ilişkin uyuşmazlıkların müzakere yolu ile çözülememesi üzerine sözleşmenin 2.4.3 maddesi hükümleri uyarınca; kapanış bilançosunun incelenmesi ve bağlayıcı kesin nihai devir bedelinin hesabının yapılması açısından sözleşmede belirlenen denetçiler arasında … seçilerek nihai devir bedelinin hesap edilmesi istenmiş, … tarafından yapılan incelemeler sonucunda ibraz edilen denetim raporunda; nihai devir bedelinin 384.936.000,00 TL olarak bulunduğu, bu rakamın 15/09/2015 tarihli e- posta ile davalı satıcılar temsilcisine bildirildiği, ilk devir bedeli olan 429.574.000,00 TL’den … tarafından tespit edilen 384.936.000,00 TL’nin düşümü sonucunda bakiye 44.638.000,00 TL’nin fazladan ödendiği, aradaki farkın sözleşmenin 2.4.5 maddeleri hükümleri uyarınca ödenmesinin talep edildiği görülmüştür. Davalılar tarafından 17/09/2015 tarihli e -posta ile kapanış bilançosunun alıcı tarafından sözleşmenin 2.4.2-a maddesine ve ek-4′ e uyulmadan hazırlanmış olması sebebiyle itiraz ettiklerini, yapılan toplantılarda da mutabakat sağlanamadığını, tarafların üzerinde mutabık kaldığı ek-4 e aykırı olarak alıcının nihai devir bedelini hesaplamış bulunduğu, tarafların üzerinde mutabık kaldığı bir nihai devir bedeli bulunmadığından … A.Ş’nin alıcı tarafından atanmasının sözleşmeye aykırılık teşkil ettiği, bu hususun davacıya bildirildiği, … A.Ş tarafından yapılan hesaplamanın satıcılar açısından bağlayıcı olmadığı, nihai devir bedelinin kabul edilmediği bildirilmiştir. Davalı tarafından nihai devir bedelinin hesaplanmasında sözleşmenin 2.4.2 maddesi uyarınca mutabık kalınan ek 4 deki hesaplamaya uyulmaması dolayısıyla itiraz edilmektedir. Sözleşmenin eki niteliğindeki ek-4 de devir bedeli hesaplama tablosu 30/06/ praforma bilanço modeline göre değerleme modeli başlığı altında 08/05/2015 tarihini taşımakta olup, 31/03/ referans bilançosuna göre tahmin edilen 30/06 tarihli devir bedelinin 505.382.000,00 TL olduğu, hissedarların %85 payına düşen kısmında 429.574.000,00 TL olarak belirlendiği, ek -4 de işletme bedeline ilave edilecek ve indirilecek hususların tek tek sayıldığı ve kapanış bilançosu ile nihai devir bedelinin ek-4 de belirlenen şirket değerleme modeli uygulanmak sureti ile hesap edileceği konusunda sözleşmenin 2.4 maddesinde düzenleme yapılmıştır. Davalının denetçisi tarafından hazırlanan kapanış bilançosunda ve denetçi … raporunda nihai devir bedelinin hesaplanmasında indirim kalemi olarak gösterilen 25.864.995,00 TL tutarındaki KDV’nin ek-4 deki hesaplamaya uygun olmadığı itirazında bulunulmuştur. Davacı alıcının almak istemediği stokların davalının grup şirketlerinden olan … Ltd Şti’ne yapılan satışından ve yine kapanış öncesi sözleşmenin 14 ve 15. Ekinde belirtilen binek araçları ve motorlu lojistik araçların … A.Ş’ye satısından doğan 25.864.995,00 TL lik kdv yükümlüğünün nihai devir bedeli hesaplanırken düşülmesi gerekip gerekmediği konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır. Kdv nin doğumuna sebep olan satış işlemleri 18-30 Haziran 2015 tarihleri arasında gerçekleştirilmiş, bu satış işlemlerinden doğan 25.859.352,54 TL’lik kdv davacı alıcı tarafından 27/07/2015 tarihinde kdv beyannamesi ile vergi dairesine beyan edilmiştir. Satış ve satışa ilişkin kdv’nin doğumu davalıların sorumluluk döneminde gerçekleştiğinden bu satış işleminden kaynaklanan kdv nin de davalı tarafından ödenmesi gerektiğinden nihai devir bedelinin hesap edilirken düşülmesi gereken kalemler arasındadır. Davalılar tarafından kdv bedelinin ek-4 de düşüleceğine ilişkin herhangi bir ibare yer almadığı, 12/07/2019 tarihli toplantıda davalı ortakların kdv borcunun birleşme sonrası …’in geçmiş yıl zararları nedeniyle davacı alıcının sahip olacağı kurumlar vergisi avantajı ile mahsup edildiğinin kabul edildiğini ileri sürmüşler ise de; kdv borcunun …’in geçmiş yıl zararları nedeniyle davacının sahip olacağı kurumlar vergisi avantajı ile mahsup edileceği yolunda tarafların mutabık kaldığı, hukuken geçerli bir belgeyi delil olarak dosyaya ibraz edememişlerdir. Bu durumda payların devri öncesi gerçekleşen satışlar sonucu doğan kdv ödeme yükümlülüğü davalılar üzerinde bulunduğundan bu bedelin nihai satış bedelinden düşülmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Ayrıca davalının denetim şirketi tarafından hazırlanan kapanış bilançosunda davacının denetim şirketi tarafından hazırlanan raporda ve hakem bilirkişi … tarafından hazırlanan raporlarda da kdv bedeli nihai devir bedelinden düşülmüş, mahkememizce alınan bilirkişi kök ve ek raporlarında da; kdv borcunun …’in geçmiş yıl zararları nedeniyle …’nın sahip olacağı kurumlar vergisi avantajı ile mahsup edildiğine ilişkin tarafların mutabakatı var ise, birleşme sonrası dönemde kurumlar vergisinden kdvnin düşülebileceği, ancak böyle bir mutabakatın varlığına ilişkin bir belge dosyaya ibraz edilmediğinden kdv nin nihai devir bedelinden düşülmesi gerektiği bildirilmiştir. Mahkememizce aldırılan kök ve ek raporda; payları devre konu şirketin stok tutarı incelenmiş , stok tutarına ilişkin olarak davalının itirazlarına ek raporda ayrıntılı şekilde cevap sunulmuş, buna göre stok sayım raporu sonucu devredilen stok miktarının 128.388.915,98 TL olduğu, 30/06/2015 tarihli bilançodaki değerin ise 119.060.927,00 TL olduğu, aradaki farkı oluşturan 9.327.988,98 TL’nin stoklar içerisinde gösterilen 3.497.000,00 TL lik konsiye mallar, 2.166.452,00 TL gömülü vade farklarının düşümü ve 3.664.537,00 TL giderleştirilen sayı farkından kaynaklandığı tespit edilmiş, aradaki farkı oluşturan 9.327.988,98 TL’nin nihai devir bedelinden düşülmesinin uluslararası finansal raporlama standartlarına uygun olduğu tespit edildiğinden Mahkememizce rapor doğrultusunda bu miktarın nihai devir bedelinden düşülmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Geri ödemesi talep edilen 9.327.988,98 TL’nin içerisinde 3.497.000,00 TL’lik konsiye mallar da bulunduğundan ve bu bedel nihai devir bedelinden düşülmüş olduğundan ayrıca davacının geri ödenmesini talep ettiği konsiye stoklara ilişkin 3.497.217,00 TL’nin talep edilebilir olmadığı anlaşıldığından bu bedelin reddine karar vermek gerekmiştir. Kıdem tazminatı yükümlülüğü için ayrılan iskonto oranının fahiş olduğu iddia edilmiş ise de; … grubu tarafından çeşitli tarihlerde iskonto oranlarının %4.66 ve %1.96 oranında kullanıldığı, kıdem tazminatı iskonto oranının sektöre yönelik bir orantı olmaktan ziyade benzer kapsamdaki işletmeler açısından değerlendirilmesi gereken bir oran olduğu, 2015 yılı içinde uygulanan %4.76 oranın davacı ve davalı tarafların bilgisi dahilinde olduğu, bu nedenle nihai devir bedelinde bu oranın değiştirilmesinin tutarlık ilkesine uygun olmayacağı anlaşıldığından bu oranın değiştirilmesi talebinin reddine karar vermek gerekmiştir. … A.Ş’nin satın alma tarihinden önce kullanmış olduğu kredilerin erken kapatılmasından kaynaklanan kredi kapatma komisyonlarının ödeme yükümlülüğü davalıların üzerinde olup, davacı tarafından payların devri ile hesapların kontrolü ve hesap üzerindeki hakların davacıya geçmesi ile birlikte bankalar tarafından davacının hesaplarından çekilen bilirkişi kök ve ek raporu ile 1.938.355,00 TL olduğu belirlenen komisyon kapama bedellerinin nihai devir bedelinden düşülmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Hediye kart yükümlülüğü ve kazanç kart karşılıklarına davalılar tarafından itiraz edilmediği, davalıların cevap dilekçesinin 14.sayfasında yer almış, ödeme yapıldıkça ödeme kadar davacı şirkete ödeme yapılması teklif edilmiştir. Bu kartlar ile ilgili davacı tarafından yapılan ödemelerin usulüne uygun şekilde ispatlanamaması nedeniyle talep edilemeyeceği ileri sürülmüştür. Mahkememizce aldırılan kök ve ek bilirkişi raporunda; hediye kart ve kazanç kart yükümlülüklerinin nihai devir bedelinden düşülmesi gerektiği, bu kartların kullanılması durumunda davacının ödemek zorunda olması sebebiyle hediye kart ve kazanç kart yükümlülük tutarının nihai devir bedelinden düşülmesi gerektiği sonucuna varılmış, hediye kart ve kazanç kart yükümlülüğünden iade edilmesi gerekli olan tutarın 520.142,00 TL olarak belirlendiği anlaşıldığından nihai devir bedelinden 520.142,00 TL’nin düşülmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. … alacağının tahsil kabiliyeti bulunmadığından davacının 2016 yılı kayıtlarında 0 bakiye verdiğinden nihai devir bedelinden düşülmesine gerek olmadığı, tedarikçi borçlarına ilişkin olarak davacının bir kısım borçları ödediği, bazılarını ise beklettiği, davalıların tedarikçi borçlarının ödeme belgelerini ibraz etmek koşuluyla geri ödemeyi kabul ettiklerini, 12/07/2019 tarihli toplantıda beyan ettiklerini bildirdikleri, geri ödenmiş olsun veya olmasın hareket görmediği gerekçesiyle ilk devir bedeline dahil edilmeyen bu borçların gerçek bir borç olduğu, bu nedenle 2.992.647,00 TL’nin nihai devir bedelinden düşülmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Sermaye Piyasası Kanunu’nun yukarıdaki 25. Maddesine dayanarak Sermaye Piyasası Kurulu, 23.01.2014 tarihli Pay Alım Teklifi Tebliği (II-26.1) ile zorunlu pay alım teklifi esasları düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre halka açık şirketlerde yönetimin kontrolünü ele geçirecek şekilde payların ve oy haklarının satın alınması durumunda diğer pay sahiplerinin paylarının alınması için zorunlu pay alım teklifinde bulunulması gerekmektedir. 27/02/2015 tarihli 29280 sayılı Resmi gazetede yayınlanan değişiklikle pay alım tebliğinin 15. Maddesinde; zorunlu pay alım teklifi fiyatının hedef ortaklık paylarının borsada işlem görmesi durumunda payların satışına ilişkin anlaşmanın yapıldığının kamuya duyurulduğu tarihten önceki 6 aylık dönem içinde oluşan günlük düzeltilmiş ağırlıklı ortalama borsa fiyatlarının aritmetik ortalaması ile teklifte bulunan veya birlikte hareket ettiği kişilerce pay alım teklifini doğuran pay alımları da dahil olmak üzere tekliften önceki 6 ay içinde hedef ortaklığın aynı grup paylarına ödediği en yüksek fiyattan düşük olamayacağı, zorunlu pay alımı teklifi yükümlülüğünün doğumuna yol açan pay iktisaplarında ödenen bedelin doğrudan içinde değerlendirilebilecek olan yan edimler ve pay devir tarihinden sonra bazı şartların tahakkuk halinde ödenecek prim ve benzeri hususların pay alım teklifi fiyatının hesaplanmasında dikkate alınacağı, Tebliğin 13. maddesi uyarınca devralanın yönetim kontrolünü sağlayan payları iktisap etmesinden itibaren altı iş günü içerisinde pay alım teklifi yapmak üzere Sermaye Piyasası Kurulu’na başvurması ve aynı tarihten itibaren iki ay içinde fiilen pay alım teklifine başlaması gerekmektedir.Davacı tarafından ilk devir bedeli olan 429.574.000,00 TL üzerinden … A.Ş’nin %85 oranındaki payı satın alınmış, borsada işlem gören %15 lik paylar açısından …nun zorunlu pay alım teklifi tebliği uyarınca; pay alım teklifi yapılmıştır. Davacı tarafından tebliğe uygun şekilde pay alımı gerçekleştikten 6 gün sonra zorunlu pay alma teklifinde bulunma yükümlülüğü bulunduğundan ve ilk devir bedeline göre payları satın aldığından bu bedel üzerinden pay alım teklifi yapması gerekmektedir. Daha sonradan nihai devir bedelinde belirlenen 389.018.555,32 TL üzerinden pay alım teklifi yapılması durumunda payların daha düşük bedelle satın alınacağı sorumluluğu pay satışını gerçekleştiren davalıların üzerine yüklenemez. Taraflar arasında akdedilen sözleşmede zorunlu pay alımından kaynaklanan fark bedelinin sorumluluğunun davalılar üzerinde olduğuna ilişkin herhangi bir hüküm olmadığı gibi bu bedel …nun 25.maddesindeki düzenlemeye dayalı olarak çıkartılan tebliğ hükümlerine göre ödendiğinden davalılara yapılmış bir ödeme bulunmadığından, davacının nihai devir bedelinin ilk devir bedelinden düşük olması sebebiyle zorunlu pay alımının daha yüksek bedelle yapıldığı iddiası ile talep ettiği alacağın reddine karar vermek gerekmiştir. Tüm dosya kapsamı ve delillerin değerlendirilmesi sonucunda ; Taraflar arasında akdedilen pay alım sözleşmesinin 2.4 maddesi uyarınca; pay alım sözleşmesi kapsamında hisseleri satıma konu şirketin 31/03/2015 itibariyle Sermaye Piyasası Kanunu ve ilgili mevzuat uyarınca düzenlenmiş denetlenmemiş konsolide mali tablolarına göre referans bilanço kapsamında ilk devir bedelinin 429.574.000,00 TL olarak belirlendiği, bu bedelin hisseleri oranında pay sahiplerine davacı tarafından ödendiği, ilk devir bedelinin ödenmesinden sonra sözleşmenin 2.4.1 hükmü uyarınca; hisseleri satışa konu … Tic A.Ş denetçisi de olan … A.Ş (…) tarafından 30/06/2015 tarihi itibariyle SPK ve ilgili mevzuat uyarınca düzenlenerek denetlenmiş ve alıcı denetçisi PWC tarafından ayrıca gözden geçirilerek mutabakat sağlanmış, kapanış bilançosunun hazırlandığı, kapanış bilançosuna dayalı olarak ek-4 e uygun şekilde yapılan hesaplama yöntemi uyarınca ilk devir bedeli arasında fark doğduğu, bu farkın sözleşmenin 2.4.2-b maddesi uyarınca; ilk devir bedelinden düşülmesi gerektiği ve sözleşmenin 2.4.5 maddesi uyarınca da nihai devir bedeli bildirim tarihinden itibaren 10 iş günü içerisinde de alıcıya ödenmesi gerektiği, davalı satıcılar tarafından nihai devir bedeline ve kapanış bilançosuna ek-4 e uyulmayarak hesaplama yapıldığı gerekçesiyle itiraz edildiği, sözleşmenin 2.4.3 maddesi uyarınca; taraflar arasında yapılan görüşmeler sonucunda mutabakat sağlanamaması dolayısıyla alıcı tarafından sözleşmenin bu maddesinde belirlenen denetim şirketlerinden … seçilerek nihai devir bedelinin hesap edilmesinin istendiği, sözleşmenin 2.4.3 maddesinde; seçilen denetçinin kapanış bilançosunu inceleyerek nihai devir bedelini hesaplayacağı, söz konusu denetçinin belirlediği, nihai devir bedelinin taraflar açısından bağlayıcı ve kesin olacağının kararlaştırıldığı, … tarafından belirlenen nihai devir bedeli hesaplamasının ek-4 e aykırı yapıldığı, hatalı olduğu gerekçesiyle kabul edilemeyeceği savunmasının ileri sürüldüğü, Mahkememizce … raporunun hatalı olup olmadığı yolunda davalının ve davacının delilleri toplanarak bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, ibraz edilen kök ve ek raporda davalı denetçisinin sunmuş olduğu kapanış bilançosunu oluşturan rapor ile davacı denetçisinin sunmuş olduğu rapor ve sözleşme ile hakem bilirkişi tayin edilen … raporları arasında oransal olarak çok az bir farkın olduğunun tespit edildiği, hakem bilirkişi raporunda nihai devir bedelinin hesaplanması konusunda uluslararası muhasebe standartlarına aykırı şekilde bir hesaplama yapılmadığı, yapılan hesaplamaların sözleşmenin 2.maddesindeki düzenlemeye ve sözleşmenin 2.4.2-a maddesi uyarınca tarafların üzerinde mutabık kaldığı ek-4 e aykırı olmadığı tespit edildiğinden hüküm vermeye elverişli denetime açık kök ve ek raporu doğrultusunda davacının ilk devri bedeli ile nihai devir bedeli arasında oluşan 40.638.495,84 TL’nin davalılardan talep edebileceği, ilk devir bedelinin hisseleri oranında davalılara ödendiğinden 40.638.495,84 TL’nin de hisseleri oranında davalılar tarafından davacıya geri ödenmesi gerektiği, hisseleri satışa konu … San.ve Tic A.Ş de %38,57 oranında pay sahibi olan … A.Ş’den 18.438.145,92 TL, %14,67 oranında pay sahibi olan …’den 7.012.901,235 TL, %14,67 oranında pay sahibi olan …’den 7.012.901,235 TL , %14,67 oranında pay sahibi olan …’den 7.012.901,235 TL , %0,54 oranında pay sahibi olan …’den 258.143,6037 TL , %1,08 oranında pay sahibi olan …Ltd Şti’nden 516.287,2075 TL, %0,81 oranında pay sahibi olan müteveffa …’in ödemesi gereken 387.215,4056 TL’nin İstanbul 17. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2020/675 Esas 2020/585 Karar sayılı ilamındaki hisseleri oranında (96.803,8514-TL nin …’den, 72.602,88855-TL nin …’den , 72.602,88855-TL nin …’dan , 72.602,88855-TL …’den, 72.602,88855-TL nin …’den) davacı tarafından davalı satıcılar temsilcisine gönderilen 31/12/2015 tarihli e-posta ile nihai devir bedeli ile ilk devir bedeli arasındaki 44.638.000,00 TL’nin elektronik postanın taraflarına tebliğinden itibaren 5 gün içerisinde şirketlerine ödenmesi talep edildiğinden davalılar tarafından da 12/01/2016 tarihli e -posta ile talep edilen bedelin ödenmeyeceği bildirilmekle; 12/01/2016 tarihi itibariyle davalıların temerrüde düştüklerinden, bu tarihten itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. …”gerekçesi ile, 1-Davanın kısmen kabulüne, Toplam 40.638.495,84-TL’nin, 18.438.145,92-TL nin … A.Ş den, 7.012.901,235-TL nin … Den , 7.012.901,235-TL nin … den , 7.012.901,235-TL nin …’den , 258.143,6037-TL nin … den , 516.287,2075-TL. … Ticaret Ltd. Şirketinden , 387.215,4056TL nin müteveffa … Mirasçılarından, İstanbul 17. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2020/675 Esas 2020/585 Karar sayılı ilamındaki hisseleri oranında (96.803,8514-TL nin …’den, 72.602,88855-TL nin …’den , 72.602,88855-TL nin …’dan , 72.602,88855-TL …’den, 72.602,88855-TL nin …’den) 12/01/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine oy çokluğuyla karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili ve davalılar/ … dışındaki diğer dahili davalılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Dava ve beyan dilekçesinde yer verildiği üzere taraflar payları devre konu şirketin değerinin öncelikle denetlenmemiş bilançolar uyarınca tahmini bir değer üzerinden belirlediklerini ve ardından bu değerin denetlenmiş bilançolar uyarınca kesinleştirileceğinin kararlaştırıldığını, Sözleşmenin payların alım satımı ana başlıkla 2. Maddesinin 2.4. Alt başlığında düzenlendiğini, sözleşmenin 2.4 maddenin 3. Fıkrasının son cümlesinde;”… Denetçi, alıcı tarafından atanmasından itibaren 20 gün içinde kapanış bilançosunu inceleyecek ve nihai pay devir bedelini hesaplayacaktır. Söz konusu denetçinin belirlediği nihai pay devir bedeli taraflar açısından bağlayacı ve kesin olacaktır.” hükmüne yer verildiğini, Taraflar arasında HMK 193.maddesinde düzenlenen Delil/İspat Sözleşmeleri türlerinden biri olan ve kesin delil niteliğini haiz bulunan “Hakem-Bilirkişi Sözleşmesi” akdedildiğinin açık olduğunu, yerel mahkeme tarafından gerekçeli kararda taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 2.4.3.maddesinin “Münhasır Delil Sözleşmesi” niteliğinde olduğunun kabul edildiğini fakat sonucunda bu kabulden ayrılarak hakem bilirkişi raporu … raporuna göre değil alınan bilirkişi raporu doğrultusunda hüküm kurulduğunu, bu uygulamanın sözleşmeye olduğu kadar kanuna da aykırı olduğunu, … raporunda belirtilen 44.638.000 Türk Lirasının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi gerektiğini, Hakem Bilirkişi raporuna dayanan alacak kalemi dışında, Payları Devre Konu Şirket’in müvekkili şirket kontrolüne geçmesiyle, şirketin envanteri içinde Payları Devre Konu Şirket’e aitmiş gibi gösterilen ve fakat aslında mülkiyeti üçüncü kişilere ait olan, konsinye usulü çalışılan ürünlerin varlığının tespit edildiğini, müvekkili şirketin ticari defterleri üzerinde gerçekleştirilen inceleme ile ortaya çıktığı üzere, mülkiyeti üçüncü kişilere ait mallar, sanki şirketinmiş gibi değerlendirildiği, ancak bu ürünlerin, emaneten şirket envanterine dahil edildiğini, ürünlerin satışı gerçekleştiği zaman bedeli mal sahibine ödeneceğini, böylece müvekkili şirketin, mülkiyeti kendisine ait olmayan envanterler için 3.497.217 Türk Lirası tutarında fazla bir bedel ödediğini, Bu hususun tespiti ise müvekkili şirketin devre konu şirketin yönetimini ele almasıyla ortaya çıktığını, bu gerçekliğin bilirkişi heyet raporları vasıtası ile tespit edildiğini ve bu hususun kök raporun 15. Sahifesinde yer alan stok başlığı altında belirkişi tarafından oluşturulan fark hesaplama tablosunda belirtildiğini ve bu alacak kaleminin stok başlığı altında yer aldığı gerekçesiyle nihai hesaplamaya dahil edilmediğini, Payları devre konu şirketin uhdesinde konsinye stok bulundurduğu, nihai devir bedelinin belirlenme tarihinde değil daha sonraki tarihlerde ortaya çıktığını, davalılar tarafından müvekkili şirkete teslim edilen stok sayım tutanaklarında görüleceği üzere tutanaklarda konsinye ürünlerin sayısının ”0” yani ”yok” olarak belirtildiğini, halbuki stok sayım raporlarının tamamının konsinye satışa dair sözleşmeler, üçüncü firmalardan gelen talepler ve bu taleplere dair ödemeler incelendiğinde davalıların çeşitli firmalarla konsinye usuli çalıştığının anlaşıldığını, dolayısıyla iş bu talebinin karşılığının stok değerlemesi başlığı altında yer almamasına rağmen bilirkişilerce sehven bu başlık altında değerlendirildiğini, bu bakımdan konsinye mallara ilişkin talebin reddine yönelik kararın kaldırılarak alacağın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, Payları devre konu şirketin payları borsada işlem gören halka açık bir anonim ortaklık olduğundan sermaye piyasası kanuna tabi olduğunu, sermaye piyasası kanunun 26/1.maddesinde ” halka açık ortaklıklarda yönetim kontrolünü sağlayan payların veya oy haklarının iktisap edilmesi halinde diğer ortakların paylarını satın almak üzere teklif yapılması zorunlu” kılındığını, Anılan hükümlere paralel olarak Sermaye Piyasası Kurulu’nun Sermaye Piyasası Kanunu’nun 26/1. maddesine dayalı olarak çıkardığı II.26.1 sayılı Pay Alım Teklifi Tebliğinin 11. maddesinde; “Gönüllü olarak yapılan kısmi pay alım teklifi, blok veya münferit alımlar ya da diğer herhangi bir yöntemle, tek başına veya birlikte hareket ettikleri kişilerle beraber, doğrudan veya dolaylı olarak bir ortaklığın yönetim kontrolünü sağlayan paylarını veya oy haklarını iktisap edenler, diğer ortaklara ait payları satın almak üzere pay alım teklifinde bulunmak zorundadır.” hükmüne yer verildiğini ve yönetim kontrolünün neyi ifa ettiği tebliğin 12. maddesinde “Doğrudan veya dolaylı olarak tek başına veya birlikte hareket ettikleri kişilerle beraber ortaklığın oy haklarının yüzde ellisinden fazlasına sahip olunması veya söz konusu orana bağlı olmaksızın yönetim kurulu üye sayısının salt çoğunluğunu seçme veya genel kurulda söz konusu sayıdaki üyelikler için aday gösterme hakkını veren imtiyazlı paylara sahip olunması, yönetim kontrolünün elde edilmesi olarak kabul edilir.” şeklinde düzenlendiğini, Öte yandan aynı Tebliğin “Zorunlu Pay Alım Teklifi Fiyatı” kenar başlıklı 15. nci maddesinde, zorunlu çağrı hâlinde paylar için ödenmesi gereken bedel “Zorunlu pay alım teklifi fiyatı, hedef ortaklık paylarının borsada işlem görmesi durumunda, payların satışına ilişkin anlaşmanın yapıldığının kamuya duyurulduğu tarihten önceki altı aylık dönem içinde oluşan günlük düzeltilmiş ağırlıklı ortalama borsa fiyatlarının aritmetik ortalaması ile teklifte bulunan veya birlikte hareket ettiği kişilerce pay alım teklifini doğuran pay alımları da dahil olmak üzere tekliften önceki altı ay içinde hedef ortaklığın aynı grup paylarına ödediği en yüksek fiyattan düşük olamaz.” cümlesiyle hükme bağlandığını, Zikredilen mevzuat gereğince müvekkili şirketin payları devre konu şirketin %85 paylarını devralmakla yönetim kontrolünü de devraldığı, o nedenle zorunlu çağrı da bulunma yüküklülüğüne tabi hale geldiğini, Bu kapsamda tebliğin 15 maddesinde yer alan;” …pay alım teklifini doğuran pay alımları da dahil olmak üzere tekliften önceki altı ay içinde hedef ortaklığın aynı grup paylarına ödediği en yüksek fiyattan düşük olamaz.,” ifadesinden ve Satıcıların/Davalıların kesin ve bağlayıcı nitelikte nihai devir bedelini kabul etmemelerinden dolayı , müvekkili şirketin 6 ay için ödediği en yüksek fiyat olan ilk devir bedeli üzerinden borsada işlem gören %15 lik hisseyi yüksek bedel üzerinden satın almak durumunda kaldığını, satıcılar/davalılar sözleşmesinin açık hükmüne uygun davranıp nihai devir bedelinin kabul etseler %85’lik pay için ödenen en yüksek devir bedeli Nihai Devir Bedeline uyarlanacak ve böylelikle müvekkili şirkete %15’lik pay için 7.171.499,27.TL tutarında az ödeme gerçekleştireceğini bu fazla ödemenin tek nedeninin davalıların sözleşmenin açık hükmüne uymamış olmaları gerçeği olduğunu, Yerel mahkeme tarafından tesis edilen 17/06/2021 tarihli gerekçeli kararın hukuka aykılıkları açısından en dikkat çekicilerin bir tanesi de müteselsil sorumluluğu tartışmasız olan davalıların sorumluluklarını payları devre konu şirketlerdeki pay oranları ile sınırlanmış olması olduğunu, davalıların bu yönde itiraz ve talepleri yokken mahkemece hakem bilirkişi raporunu/münhasır delil sözleşmesini dikkate almadığı gibi hukuk muhakemesinde yeri olmayan bir şekilde kendiliğinden değerlendirme yaparak ve neticeten “… ilk devir bedelinin hisseleri oranında davalılara ödendiğinden 40.638.495,84.TL’nin de hisselerini oranında davalılardan tarafından davacıya geri ödenmesi gerektiğini…” şeklinde, sözleşmeye ve dolayısıyla hukuka aykırı bir sonuca ulaştığını, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 11 maddesinde satıcıların/davalıların sözleşme kapsamında ortaya çıkacak borçların tamamından müteselsilen sorumlu olduklarının düzenlendiğini, İleri sürerek yerel mahkeme kararında red edilen kısımların kaldırılarak, müvekkili şirket tarafından davalılara fazla ödenen ve münhasır delil sözleşmesi ile iade edilmesi gerekliliği sabit olan 44.638,000TL tutarındaki fazla ödemenin 05/10/2015 tarihinden itibaren,Konsinye Stoklarına ilişkin olarak gerçekleştirilen 3.497,217.TL tutarındaki fazla ödemenin 18/01/2016 tarihinden itibaren, Borsada işlem gören paylara ilişkin olarak gerçekleştirilen 7.877.293 TL tutarındaki fazla ödemenin işbu davada tarihinden itibaren işleyecek T.C Merkez Bankasının kısa vadeli avanslar için uyguladığı faiz oranına bağlı olarak hesaplanacak ticari faizi ile birlikte davalılar tarafından müteselsilen müvekkili şirkete ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVALILAR VE … DIŞINDAKİ DİĞER DAHİLİ DAVALILAR VEKİLİ İSTİNAF DİLEKÇESİ İLE, Mahkemenin taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 2.4.3. Maddesinde yer alan düzenlemesindeki hükümlerin taraflar bakımından münhasır delil sözleşmesi sayılamayacağına dair kararları göz ardı ederek gerekçeli kararda münhasır delil sözleşmesi olduğu izlemini verecek şekilde hüküm kurması, Mahkemenin ara kararları ile gerekçeli karar arasında ortaya çıkan çelişkiler nedeniyle dosyanın yeteri kadar incelenmediğinin mahkeme tarafından verilen kararlarla sabit olduğunu, özellikle ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin kararında “… Görülmekte olan alacak davasındaki uyuşmazlık… Tahkikat aşamasında olup… Bu aşamada davacının haklılığı yaklaşık olarak ispat edilemediği…” için ihtiyati tedbir kararını reddeden mahkemenin bu ret kararından sonra ihtilafın esasına ilişkin gelişme olmadığı halde sözlü yargılamaya geçip nihai karar oluşturması, Yerel mahkemenin HMK madde 186 doğru uygulamaması, 17/06/2021 tarihli karar duruşmasında davalılardan … vekilinin mesleki mazeretini kabul etmiş olması ve yeni duruşma günü belirlemesi gerekirken yargılamaya devam etmesi, Bilirkişi raporlarında çelişkiler bulunduğunu, bilirkişilerden Prof. Dr. … ile Doç. Dr. … tarafından imzalanan 16/07/2019 tarihli dilekçe, yerinde hiçbir incelemenin yapılmadığını, dolayısıyla bilirkişi raporunun 13. Sayfasında yer alan yerinde inceleme gerçekleştirilmiş şeklindeki nitelemenin yalan olduğunun ortaya çıkması, Bilirkişilerin raporlarında yer alan nitelemelerin aksine inceleme mahallinde herhangi bir ticari defterin incelenmemesi, Davacı tarafindan sunulan belgelerin davalı tarafa tebliğ edilmemesi ve bu nedenle davacı tarafından sunulan belgelerin akıbetinin davalı tarafça bilinmemesi, Davacı tarafından sunulan CD’lerin ve deliller arasında yer alan …’dan celp edilen belgeleri içerir iki adet CD’nin açılıp açılmadığının, bilirkişiler tarafından incelenip incelenmediğinin bilinmemesi, Bilirkişilerin kurul olarak çalışmaması, Bilirkişi kök ve ek raporunun mahkeme tarafından verilen görevlendirmeye uygun düzenlenmemesi, dosyayı yeteri kadar incelemediklerinin bilirkişilerin kendi beyanları ile sabit olması, Prof. Dr…. tarafından kaleme alınan mütalaaya uyulmamasına ilişkin gerekçenin dayanaksız olması, Bilirkişilerin uzmanlık alanları, dava konusu ihtilafa uygun rapor hazırlayabilecek nitelikte bulunmaması, Bilirkişilerin tarafların resmi belgelerini incelemek yerine davacı tarafından hazırlanan excell dosyalarını inceleyerek rapor hazırlamış olmaları, Yerel mahkeme tarafından tanığının dinlenmesi yönündeki talebinin usule aykırı olarak reddedilmesi, Yerel mahkeme tarafından davanın açılmasından itibaren usul hatalarının yapıldığını, davacı tarafından endişe sebebi olarak görülmesi ve bu nedenle esas hakkında karar verildikten sonra dosyaya karar yazım kılavuzu sunmasının usule ilişkin istinaf sebepleri olduğunu,Esasa ilişkin istinaf sebepleri olarak ise; taraflar arasındaki sözleşme ve eki Ek-4’ün sözleşmenin yorumuna ilişkin kural, ilke ve esaslara uygun olarak yorumlanmaması, tarafların iradesine aykırı bir şekilde inceleme ve değerlendirme yapılması buna bağlı olarak KDV alacağın, hatalı stok değerlerlemesi, erken kapama komisyonu, diğer kısa vadeli alacak, … alacağı, tedarikçi borçları, hediye kart ve kazanç kart yükümlülükleri toplamı ile ilgili olarak verilen yerel mahkeme kararının kaldırılmasını, davanın reddine, karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, hisse devir sözleşmesinden kaynaklı alacak davasıdır.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili ve davalılar/… dışındaki kısım dahili davalılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Dosya arasında aslı gibidir onaylı sureti bulunan 15/05/2015 tarihli … Ticaret A.Ş.’nin paylarının devir ve temlikine ilişkin pay alım satım sözleşmesi imzalanmış olup incelendiğinde; Esenyurt/ İstanbul adresinde bulunan ve toplam sermayesinin %15’ini temsil eden payları … A.Ş. Nezdinde halka arz edilmiş olan … Ticaret A.Ş.’nin toplam sermayesinin %85 ini temsil eden payların davalı satıcılar tarafından davacı alıcıya satılması konusunda mutabakata varıldığı, sözleşmenin 2.1 maddesinde; nihai devir bedeli düzenlemelerine tabi olarak satıcıların ek-2 adlarının karşısında belirtilen payları oranındaki bedeller karşılığında mevcut takyidatlar dışında her türlü takyidattan ari olarak mülkiyet ve temettü hakları dahil tüm hakları ile birlikte paylarını alıcıya devir ve temlik etmeyi kabul ettikleri, alıcının da payları mevcut takyidatlar dışında her türlü takyidattan ari olarak mülkiyet ve temettü hakları dahil tüm hakları ile birlikte satıcılardan devir ve temlik almayı kabul ettiği, 2.2.1 maddesinde; alıcının kapanış tarihinde işlemin tamamlanması ile eş zamanlı olacak şekilde ilk devir bedelinin nakit akış tablosuna uygun olarak keşide edilmiş olan ödeme talimatlarına tabi olmak kaydıyla satıcıların banka hesabına ödeyeceği, satıcıların ödeme talimatları uyarınca kapanış tarihinde kredi borç tutarının tamamını finansman kuruluşlarına ödeyeceği, 2.2 maddesinde; kredi borç tutarının ilk devir bedelinden fazla olması halinde satıcılar veya … A.Ş nin aradaki farkı kapanış tarihinde alıcının ilk devir bedelini ödemesi ile eş zamanlı olarak finansman kuruluşlarına ödeyeceklerini taahhüt ettikleri, 2.3.1 maddesinde; ilk devir bedeli hesaplamasının alıcı tarafından referans bilanço baz alınarak yapıldığı, ilk devir bedeli hesaplanırken referans bilançoda UFRS kuralları gereği ayrılan kıdem tazminatı karşılığının yarısı alıcı ( alıcının yükümlülüğünün 5.000.000,00 TL yi aşmayacağı ) yarısını satıcılar tarafından üstlenileceği, 2.4.1. maddesinde; alıcının kapanış tarihinden itibaren 31/07/2015 tarihine kadar kapanış bilançosunun düzenlenmesini temin edeceği, alıcının kapanış bilançosu ile 2.4.2 maddesi uyarınca hesaplanacak olan nihai devir bedelini kapanış bilançosunun düzenlendiği tarihten itibaren 5 iş günü içerisinde satıcılar temsilcisine tebliğ edeceği, 2.4.2 maddesinde; tarafların kapanış bilançosu ile referans bilanço arasındaki farklılıkları yansıtmak amacıyla alıcı tarafından ilk devir bedelinin sözleşmeye uygun şekilde uyarlanarak satıcılara ödenecek nihai devir bedelinin hesaplanması konusunda mutabık kaldıkları, 2.4.2.a. maddesinde tarafların referans bilanço kapsamında ilk devir bedeli hesaplaması yapılırken sadece ek-4 de yer alan bilanço kalemlerinin hesaba dahil edildiği ve yine ek-4 de belirtilen şekilde hesaplama yapıldığı konusunda mutabık kaldıkları, b bendinde; kapanış bilançosuna dayalı olarak ek 4 de yapılan hesaplama yöntemi uyarınca belirlenecek bedelin ilk devir bedeli altında olması durumunda aradaki farkın ilk devir bedelinden çıkarılacağı, c bendinde; kapanış bilançosuna dayalı olarak ek 4 de yer alan hesaplama yöntemi uyarınca belirlenecek bedelin ilk devir bedelinin üzerinde olması durumunda aradaki farkın ilk devir bedeline eklenerek nihai devir bedelinin hesaplanacağı, 2.4.3. maddesinde; satıcılar temsilcisinin nihai devir bildirimini tebliğ aldıktan sonra 5 iş günü içinde kapanış bilançosuna veya nihai devir bedeline itiraz hakkı olduğu, satıcılar temsilcisinin itirazı üzerine alıcıya yazılı bir bildirim ile itirazda bulunulması durumunda taraflar bir araya gelerek kapanış bilançosu veya nihai devir bedelindeki uyuşmazlıkların giderilmesi için makul çabayı gösterecekleri, söz konusu uyuşmazlıkların itiraz süresinin sonundan itibaren 5 iş günü içinde giderilememesi durumunda alıcının …, … veya … arasından belirleyeceği bir denetçiyi kapanış bilançosunu incelemek ve nihai devir bedelini hesaplamak için müzakere süresinin sonundan itibaren 3 iş günü içerisinde atayacağı, denetçinin alıcı tarafından atanmasından itibaren 20 gün içinde kapanış bilançosunu inceleyeceği ve nihai devir bedelini hesaplayacağı, söz konusu denetçinin belirlediği nihai devir bedelini taraflar açısından bağlayıcı ve kesin olacağı, 2.4.4 maddesinde; Alıcı, 2.4.3 uyarınca atanacak denetçinin ilgili incelemeleri yapabilmesi için gerekli olan ve talep edilebilecek tüm belgelerin şirket tarafından söz konusu denetçiye zaman kaybetmeksizin verilmesini sağlayacağı, 2.4.3 uyarınca yapılacak incelemenin masraflarının şirket ve satıcılar tarafından eşit olarak karşılanacağı, 2.4.5. maddesinde; nihai devir bedelinin ilk devir bedelinden az olması durumunda aradaki farkın … A.Ş tarafından satıcılar adına nihai devir bedeli bildirim tarihinden itibaren 10 gün içerisinde alıcıya ödeneceği, 2.4.6 maddesinde; nihai devir bedelinin ilk devir bedelinden fazla olması durumunda aradaki farkın alıcı tarafından nihai devir bildirimi tarihinden itibaren 10 iş günü içerisinde satıcılara, her bir satıcının iş bu sözleşme kapsamında alıcıya devrettiği payları oranı doğrultusunda satıcıların alıcıya nihai devir bedeli bildirimi tarihinden itibaren 2 gün içinde yazılı olarak bildirecekleri banka hesabına nakden ve tek seferde ödeneceği, sözleşmenin 1.maddesinde kapanış bilançosunun;”Şirketin resmi denetçisi … Mali Müşavirlik A.Ş (…) tarafından 30/06/ 2015 tarihi itibariyle SPK ve ilgili mevzuat uyarınca düzenlenerek denetlenmiş ve alıcının denetçisi … Tarafından ayrıca gözden geçirilerek mutabakat sağlanmış , konsolide mali tabloları ifade edeceği, ” ilk devir bedelinin;” 429.574.000,00 TL’ yi ifade ettiği,” kapanış tarihinin;” sözleşmenin 5.1 maddesindeki açıklamayı içerdiği, buna göre sona erme tarihi olan 31/07/2015 tarihinde ve her halde sözleşmenin 3.maddesinde sayılan ön koşulların gerçekleştirilmesi, ya da sözleşmenin 3.9 uyarınca duruma göre alıcı tarafından satıcıların ön koşulundan veya satıcılar tarafından alıcının ön koşulundan feragat edilmesini takiben alıcıya kapanış bildirimi tebliğ edilmesinden itibaren en geç 7 iş günü olacağı düzenleme konusu yapılmıştır. ” Sözleşmenin zarar başlıklı 8.1 Maddesinin 2. bendinde;” Alıcı’nın iş bu sözleşme kapsamında maruz kaldığı tüm zarar ve ziyanlar, (söz konusu zarar i- yapılmak zorunda kalınan bir ödeme ; veya ii-sahip olunduğu beyan edilen bir hak, alacak veya varlığa sahip olunmaması; veya iii- Satıcıların beyan ve tekeffülleri muvacehesinde var olduğu beyan edilmeyen bir yükümlülüğün ortaya çıkması hallerinde meydana gelmiş kabul edilir), Satıcılar tarafından iş bu sözleşme hükümleri çerçevesinde tazmin edilecektir. Şüpheye mahal vermemek adına Alıcı’nın iş bu sözleşme kapsamında maruz kaldığı zarar, şirketin maruz kaldığı zararın %85’ini ifade etmektedir.” Sözleşmenin müşterek ve müteselsil sorumluluk başlıklı 11. Maddesinde;” Satıcılar, iş bu sözleşmenin amaçları doğrultusunda müştereken ve müteselsilen hareket ettiklerini, bütün yükümlülüklerinden müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarını ve iş bu sözleşmede belirtilen tüm borçlarının asli borçları olduğunu kabul, beyan ve taahhüt ederler…,” hükümleri düzenlenmiştir. Davacı vekili dava dilekçesi ile; Kesin delil niteliğindeki Hakem Bilirkişi raporu ile varlığı ve haklılığı ispatlanan nihai devir bedeli farkı olan 44.638.000,00 TL tutarındaki fazla ödemenin 05/10/2015 tarihinden , konsiye stoklara ilişkin gerçekleştirilen 3.497.217,00 TL tutarındaki ödemenin 18/01/2016 tarihinden, davalıların pay alım satım sözleşmesinin kesin hükümlerini bilerek isteyerek yerine getirmemelerinden kaynaklanan borsada işlem gören paylara ilişkin olarak gerçekleştirilen 7.877.293,00 TL tutarındaki fazla ödemenin dava tarihinden itibaren TCMB kısa vadeli avanslar için uyguladığı faiz oranına bağlı olarak hesaplanacak ticari faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsili ile müvekkili şirkete ödenmesini dava ve talep etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesi ile; devir gününden uzun bir zaman sonra konsiye stokların listede yer aldığı iddia edilerek bu stokların tutarı kadar bir meblağın satıcılardan istenmesinin kabul edilemez olduğunu, borsada işlem gören paylara ilişkin olarak fazladan yapılan ödeme tutarı olarak ileri sürülen 7.877.293,00 TL’nin talep edilmesi tamamen hisse devir bedelinin hesaplanmasına bağlı bir talep olduğunu, nihai devir bedeline ilişkin taleplerin tümünün yasal dayanaktan yoksun olması sebebiyle bu nedenle oluştuğu ileri sürülen tazminat talebinin de mesnetten yoksun olduğunu, kabul etmediklerini bildirerek; açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece İstanbul Üniversitesine İktisat Fakültesi İşletme bölümünden 3, İstanbul Üniversitesi İşetme Fakültesi İşletme bölümünden 1, Yıldız Teknik Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü öğretim üyelerinden oluşan 5 kişilik bilirkişi heyetinden kök ve ek rapor alınmak suretiyle istinafa konu kararın verildiği anlaşılmıştır.
DAVACI VEKİLİNİN İSTİNAF SEBEPLERİ İNCELENDİĞİNDE; HMK nun 193. Maddesinin 1. Fıkrasında ” Tarafların yazılı olarak veya mahkeme önünde tutanağa geçirilecek imzalı beyanlarıyla kanunda belirli delillerle ispatı öngörülen vakıaların başka delil veya delillerle ispatını kararlaştırabilecekleri gibi; belirli delillerle ispatı öngörülmeyen vakıaların da sadece belirli delil veya delillerle ispatını kabul edebilecekleri”, 2. Fıkrasında” Taraflardan birinin ispat hakkının kullanımını imkânsız kılan veya fevkalade güçleştiren delil sözleşmelerinin geçersiz olduğu”, düzenleme konusu yapılmıştır. Pay alım sözleşmesinin 2.4.3. Maddesinde nihai devir bedeline davalı satıcıların itiraz etme haklarının olduğu, itiraz süresi içerisinde alıcıya yazılı bildirim ile itirazda bulunulması durumunda tarafların kapanış bilançosu veya nihai devir bedelindeki uyuşmazlıkların giderilmesi için makul çabayı göstererek uyuşmazlığın itiraz süresinden itibaren 5 iş günü içerisinde giderilememesi sonucunda alıcının … ,…, … arasında belirleyeceği bir denetçiyi kapanış bilançosunu incelemek ve nihai devir bedelini hesaplamak için müzakere süresinin sonunda itibaren 3 iş günü içinde atayacağı, denetçinin alıcı tarafından atanmasından itibaren 20 gün içinde kapanış bilançosunu inceleyerek nihai devir bedelini hesaplayacağı söz konusu denetçinin belirlediği nihai devir bedelinin taraflar açısından bağlayıcı ve kesin olacağı düzenlenmiş olup sözleşmenin bu hükmü kapsamında taraflar arasında münhasır delil sözleşmesi yapıldığının kabulü gerekmiştir. Somut olayda, taraflar arasında akdedilen pay alım sözleşmesinin 2.4 maddesi uyarınca; pay alım sözleşmesi kapsamında hisseleri satıma konu şirketin 31/03/2015 itibariyle Sermaye Piyasası Kanunu ve ilgili mevzuat uyarınca düzenlenmiş denetlenmemiş konsolide mali tablolarına göre referans bilanço kapsamında ilk devir bedelinin 429.574.000,00 TL olarak belirlendiği, bu bedelin hisseleri oranında pay sahiplerine davacı tarafından ödendiği, ilk devir bedelinin ödenmesinden sonra sözleşmenin 2.4.1 hükmü uyarınca; hisseleri satışa konu … Tic A.Ş denetçisi de olan … A.Ş (…) tarafından 30/06/2015 tarihi itibariyle SPK ve ilgili mevzuat uyarınca düzenlenerek denetlenmiş ve alıcı denetçisi PWC tarafından ayrıca gözden geçirilerek mutabakat sağlanmış, kapanış bilançosunun hazırlandığı, kapanış bilançosuna dayalı olarak ek-4 e uygun şekilde yapılan hesaplama yöntemi uyarınca ilk devir bedeli arasında fark doğduğu, bu farkın sözleşmenin 2.4.2-b maddesi uyarınca; ilk devir bedelinden düşülmesi gerektiği ve sözleşmenin 2.4.5 maddesi uyarınca da nihai devir bedeli bildirim tarihinden itibaren 10 iş günü içerisinde de alıcıya ödenmesi gerektiği, davalı satıcılar tarafından nihai devir bedeline ve kapanış bilançosuna ek-4 e uyulmayarak hesaplama yapıldığı gerekçesiyle itiraz edildiği, sözleşmenin 2.4.3 maddesi uyarınca; taraflar arasında yapılan görüşmeler sonucunda mutabakat sağlanamaması dolayısıyla alıcı tarafından sözleşmenin bu maddesinde belirlenen denetim şirketlerinden … seçilerek nihai devir bedelinin hesap edilmesinin istendiği, sözleşmenin 2.4.3 maddesinde; seçilen denetçinin kapanış bilançosunu inceleyerek nihai devir bedelini hesaplayacağı, söz konusu denetçinin belirlediği, nihai devir bedelinin taraflar açısından bağlayıcı ve kesin olacağının kararlaştırıldığı, davalı satıcılar tarafından … tarafından belirlenen nihai devir bedeli hesaplamasının ek-4 e aykırı yapıldığı, hatalı olduğu gerekçesiyle kabul edilemeyeceği savunması ileri sürülmüş ise de, davalı denetçisinin sunmuş olduğu kapanış bilançosunu oluşturan rapor ile davacı denetçisinin sunmuş olduğu rapor ve sözleşme ile hakem bilirkişi tayin edilen … raporları arasında oransal olarak çok az bir farkın olduğunun tespit edildiği, hakem bilirkişi raporunda nihai devir bedelinin hesaplanması konusunda uluslararası muhasebe standartlarına aykırı şekilde bir hesaplama yapılmadığı, yapılan hesaplamaların sözleşmenin 2.maddesindeki düzenlemeye ve sözleşmenin 2.4.2-a maddesi uyarınca tarafların üzerinde mutabık kaldığı ek-4 e aykırı olmadığının tespit edildiği, bu tesbitlere ve sözleşme hükümlerine göre davalı satıcıların ispat hakkının kullanımını imkânsız kılan veya fevkalade güçleştiren bir düzenleme olmadığı anlaşılmakla; Sözleşmenin 2.4.3.maddesinin “Münhasır Delil Sözleşmesi” niteliğinde olduğunun kabulü gerektiği ve tarafları bağlayıcı nitelikte olduğu, söz konusu denetçinin belirlediği nihai devir bedeli taraflar açısından bağlayıcı ve kesin nitelikte olacağından ilk devir bedeli olan 429.574.000,00 TL’den … tarafından tespit edilen 384.936.000,00 TL’nin düşümü sonucunda bakiye 44.638.000,00 TL’nin fazladan ödendiği, aradaki farkın sözleşmenin 2.4.5 maddeleri hükümleri uyarınca davacı alıcı tarafından davalı satıcılardan ödenmesinin talep edilebileceği, bu tesbitlere göre mahkemece bu talebin kabulü yerine kısmen kabulüne karar verilmesi yerinde görülmemiştir. Davacı vekilinin ret edilen konsinye stoklara ilişkin ileri sürdüğü istinaf sebepleri, ilk derece mahkemesince verilen karar gerekçesinde ayrıntılı olarak tartışılıp değerlendiridiği, mahkemenin kabul ve gerekçesinin dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun olduğundan davacı vekilinin bu yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.Davacı vekilinin borsada işlem gören paylara ilişkin olarak gerçekleştirilen fazla ödemenin tahsiline ilişkin talebinin reddine ilişkin kararın yerinde olmadığına yönelik istinaf sebebi incelendiğinde; Tarafların sözleşmenin 8 maddesine yansıyan iradeleri ve sözleşme hükümleri gözetildiğinde, zorunlu pay alımından kaynaklanan fark bedelinin sorumluluğunun davalılar üzerinde olduğuna ilişkin herhangi bir hüküm olmadığı gibi bu bedel …nun 25.maddesindeki düzenlemeye dayalı olarak çıkartılan tebliğ hükümlerine göre ödendiğinden davalılara yapılmış bir ödeme bulunmadığından, davacının nihai devir bedelinin ilk devir bedelinden düşük olması sebebiyle zorunlu pay alımının daha yüksek bedelle yapıldığı iddiası ile talep ettiği alacağın reddine yönelik mahkemenin kabul ve gerekçesinin dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun olduğundan davacı vekilinin bu yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Davacı vekilinin müteselsil sorumluluğu tartışmasız olan davalıların sorumluluklarını mahkemece payları devre konu şirketlerdeki pay oranları ile sınırlanmış olmasının sözleşme hükmüne aykırı olduğuna yönelik istinaf sebebi incelendiğinde; Sözleşmenin müşterek ve müteselsil sorumluluk başlıklı 11. Maddesinde;” Satıcılar, iş bu sözleşmenin amaçları doğrultusunda müştereken ve müteselsilen hareket ettiklerini, bütün yükümlülüklerinden müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarını ve iş bu sözleşmede belirtilen tüm borçlarının asli borçları olduğunu kabul, beyan ve taahhüt ederler…,” hükümleri düzenlenmiş olup bu düzenleme uyarınca mahkemece hükmedilen alacağın davalılardan müteselsilen tahsili ile davacı şirkete şirkete ödenmesine karar verilmesi gerekirken davalıların sorumluluklarını payları devre konu şirketlerdeki pay oranları ile sınırlandırılarak hüküm kurulması yerinde olmayıp davacı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmüştür.
DAVALILAR VE … DIŞINDAKİ DİĞER DAHİLİ DAVALILAR VEKİLİNİN İSTİNAF SEBEPLERİ İNCELENDİĞİNDE, Davalılar vekilinin HMK. 186 Maddesine aykırı davranıldığına yönelik istinaf sebebi incelendiğinde, Dahili davalı … vekilinin 18/03/2021 tarihliduruşmaya mazeret dilekçesi gönderdiği, mahkemece aynı tarihli duruşmanın ara kararı ile, Davalı … vekilinin mazeretinin kabulüne, Bir dahaki celsenin HMK 186.maddesi kapsamında sözlü yargılama olarak yapılacağının taraflara ihtarına, bu celse itibariyle hazır olmayan davalı … vekiline de bir dahaki celsenin HMK 186 maddesi kapsamında sözlü yargılama yapılacağını içerir tebligat çıkartılmasına karar verildiği, dahili davalı … vekilinin sözlü yargılamanın bırakıldığı 17/06/2021 tarihli duruşmaya da başka mahkemede duruşmasının olduğunu belirterek mazeret dilekçesi gönderdiği, mazeret dilekçesinde yeni bir duruşma günü verilmesine ilişkin talebi olmadığı, sadece mazeretinin kabulüne karar verilmesini talep ettiği, mahkemece de mazeretinin kabulüne karar verilip yokluğunda karar verildiği, dahili davalı … vekilinin mahkemece verilen kararı istinaf etmediği, HMK’nın 146.maddesine göre hakim delillerden davanın yeterince aydınlandığı kanaatine varırsa tahkikatı bitirebilir düzenlemesi de gözetildiğinde, mahkemece tahkikatin bitirilip HMK. 186 Madde uyarınca sözlü yargılaya geçilip karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir durum olmadığından bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. HMK’nın 146.maddesine göre hakim delillerden davanın yeterince aydınlandığı kanaatine varırsa tahkikatı bitirebilir. Mahkemenin vardığı sonuç gerekçeli ve denetime elverişli olduğundan, yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak karar verildiğine yönelik istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, Davalılar ve dahili davalı … dışındaki diğer dahili davalılar vekilinin mahkemenin kabulüne yönelik usule ilişkin tüm istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Dairemizin kabul ve gerekçesine göre, Davalılar ve dahili davalı … dışındaki diğer dahili davalılar vekilinin esasa ilişkin tüm istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç olarak, davalılar ve dahili davalı … dışındaki diğer dahili davalılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1-b2 maddesi uyarınca kaldırılarak, dairemizce yukarıdaki açıklamalar ışığında karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalıların ve … dışındaki diğer dahili davalıların istinaf başvurularının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Davacının istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ ile; İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/06/2021 tarih ve 2016/504 Esas – 2021/512 Karar sayılı kararının HMK 353/1-b2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, Dairemizce yeniden esas hakkında hüküm kurularak; Davanın KISMEN KABULÜ İLE; A) 44.638.000,00.TL’nin 12/01/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılar ve müteveffa … Mirasçıları olan dahili davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, B) Davacının konsinye stoklara ilişkin talebinin reddine, C) Davacının borsada işlem gören paylara ilişkin tazminat talebinin reddine,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 3-Karar tarihine göre alınması gereken 3.049.221,78.TL harçtan davacı tarafça peşin olarak yatırılan 956.553,64.TL harcın mahsubu ile bakiye 2.092.668,14.TL’nin davalılar ve dahili davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Davacı tarafından yatırılan toplam 956.553,64.TL harcın davalılar ve dahili davalılardan alınarak davacıya verilmesine, 5-İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sırasında, davacı tarafından sarf edildiği anlaşılan toplam 59.035,00.TL yargılama giderinin haklılık oranına göre (%80 kabul) 47.228,00.TL’sinin davalılar ve dahili davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına, 6- Davalılar ve dahili davalılardan tarafından sarf edilen 126,70.TL yargılama giderinin haklılık oranına göre ( %20 red) 25,34.TL’sinin davacıdan alınarak davalılar ve dahili davalılara verilmesine bakiyesinin davalılar ve dahili davalılar üzerinde bırakılmasına, 7-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden, dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan (%80 kabul) 684.380,00.TL vekalet ücretinin davalılar ve dahili davalılardan alınarak davacıya verilmesine, 8- Davalılar ve dahili davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiğinden, dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesap ve taktir edilen (%20 red) 351.745,10.TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılar ve dahili davalılara verilmesine, 9-Bakiye gider avansının talep halinde ve karar kesinleştiğinde avansı yatıran ilgili tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 10-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 11-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, 12- Dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi uyarınca istinaf eden Davalılar ve … dışındaki dahili davalılardan alınması gereken 3.049.221,78.TL istinaf karar harcından, istinaf kanun yoluna başvuran davalılar ve … dışındaki dahili davalılar tarafından yatırılan 694.004,70.TL’nin mahsubu ile bakiye 2.355.217,08.TL’nin istinaf kanun yoluna başvuran davalılar ve … dışındaki dahili davalılardan tahsili ile hazineye irat kaydına, 13-Davacı tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 162,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının davalılar ve … dışındaki dahili davalılardan alınarak davacıya verilmesine, 14-Dosyanın istinafa gidiş-dönüş ücreti davalıların gider avansından karşılığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 15-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 12/01/2023 tarihinde borsada işlem gören hisselere ilişkin tazminat yönünden oy çokluğu ile diğer yönlerden oy birliği ile karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ Sermaye Piyasası Kanunu’nun 25. Maddesine dayanarak Sermaye Piyasası Kurulu, 23.01.2014 tarihli Pay Alım Teklifi Tebliği (II-26.1) ile zorunlu pay alım teklifi esasları düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre halka açık şirketlerde yönetimin kontrolünü ele geçirecek şekilde payların ve oy haklarının satın alınması durumunda diğer pay sahiplerinin paylarının alınması için zorunlu pay alım teklifinde bulunulması gerekmektedir. 27/02/2015 tarihli 29280 sayılı Resmi gazetede yayınlanan değişiklikle pay alım tebliğinin 15. Maddesinde; zorunlu pay alım teklifi fiyatının hedef ortaklık paylarının borsada işlem görmesi durumunda payların satışına ilişkin anlaşmanın yapıldığının kamuya duyurulduğu tarihten önceki 6 aylık dönem içinde oluşan günlük düzeltilmiş ağırlıklı ortalama borsa fiyatlarının aritmetik ortalaması ile teklifte bulunan veya birlikte hareket ettiği kişilerce pay alım teklifini doğuran pay alımları da dahil olmak üzere tekliften önceki 6 ay içinde hedef ortaklığın aynı grup paylarına ödediği en yüksek fiyattan düşük olamayacağı, zorunlu pay alımı teklifi yükümlülüğünün doğumuna yol açan pay iktisaplarında ödenen bedelin doğrudan içinde değerlendirilebilecek olan yan edimler ve pay devir tarihinden sonra bazı şartların tahakkuk halinde ödenecek prim ve benzeri hususların pay alım teklifi fiyatının hesaplanmasında dikkate alınacağı, Tebliğin 13. maddesi uyarınca devralanın yönetim kontrolünü sağlayan payları iktisap etmesinden itibaren altı iş günü içerisinde pay alım teklifi yapmak üzere Sermaye Piyasası Kurulu’na başvurması ve aynı tarihten itibaren iki ay içinde fiilen pay alım teklifine başlaması gerekmektedir. Sermaye piyasası kanununa göre … Tic A.Ş nin %85 paylarını devir alan davacının alıma konu şirketin yönetim kontrolünde devir aldığı … nin %15 lik payının borsada işlem görmesi nedeniyle hisse alımı yapan davacının borsada işlem gören bu payların %15 ni ellerinde bulunduran yatırımcılara pay alım teklifi yapma zorunluluğu bulunduğu, pay alım teklifi tebliğinin 15/1. Maddesinde pay alım fiyatının ne şekilde hesaplanacağının belirtildiği buna göre belirlenen ilk devir bedeli olan … Tic. Aş nin %85 ‘ne ait belirlenen ilk devir bedeli olan 429.574.000-TL nin borsada işlem gören %15 oranındaki paylara ait 75.807.176,47-TL üzerinden hesaplama yapılması gerektiği, %85 pay için belirlenen toplam değerin 389.018.555,32-TL olarak hesaplanması durumunda davacının %15 ‘e tekabül eden paylara ilişkin 67.929.882,00-TL üzerinden ödeme yapması gerektiği, ilk devir bedeli ile nihai devir bedeli arasında oluşan 44.638.000,00-TL lik tutarındaki fark nedeni ile … San. Tic. Aş nin %15 tutarına isabet eden geri alım tutarının 7.171.499,27.TL miktarında olduğu, bu fazla ödemenin oluşmasında ilk devir bedelinin yüksek hesaplanmış olması nedeni ile ortaya çıktığı, buna göre bu fazla ödemenin nedeninin sözleşmenin açık hükmüne davalı/satıcıların uymamış olmalarından kaynaklandığı, davalı/satıcıların sebep olduğu bu zararın davalılar tarafından karşılanması gerektiğinden davacı tarafın bu talebininde kabulüne karar verilmesi gerektiği kanaatiyle bu yönde çoğunluk görüşüne katılmıyor, muhalif kalıyorum. 12/01/2023