Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1808 E. 2022/853 K. 01.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1808 Esas
KARAR NO: 2022/853 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2019/223 Esas – 2021/500 Karar
TARİH: 17/06/2021
DAVA: Yönetim Kurulu Kararının Yokluğunun Tespiti- Pay Devrinin Pay Defteri Kaydı
KARAR TARİHİ: 01/06/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili, bir aile şirketi olan davalı şirketin ortaklarından …’ın 01/04/2019 tarihinde ve 11/05/2019 tarihinde müvekkiline pay devirleri yaptığını, 01/04/2019 tarihli devrin e-mail aracılığıyla 02/05/2019 tarihinde ve 11/05/2019 tarihli pay devrinin ise elden evrak teslim edilmek suretiyle 13/05/2019 tarihinde davalı şirkete bildirildiğini, talep üzerine devredilen paylara ilişkin ilmühaber numaralarının listesi yapılıp fotokopileri ile birlikte vekaleten e-posta aracılığıyla 19/06/2019 tarihinde gönderildiğini, davalı şirketin 16/07/2019 tarih ve 2019/3 karar sayılı yönetim kurulu kararının aynı tarihte e-posta aracılığıyla, 18/07/2019 tarihinde de posta aracılığıyla müvekkili adına vekaleten tarafına gönderildiğini, söz konusu yönetim kurulu kararının yoklukla sakat olduğunu, zira davalı şirketin son genel kurulunda en az üç yönetim kurulu üyesi seçilmesi gerekirken esas sözleşmeye aykırı olarak bir yönetim kurulu üyesi seçildiğini, bu genel kurul kararı için dava açılmış olduğunu ve yargılamasının devam etmekte olduğunu, esas sözleşmede şirketin üç yönetim kurulu üyesi tarafından yönetileceğinin düzenlendiğini, esas sözleşmede yönetim kurulunun toplantı ve karar yeter sayısı hakkında ayrıca bir düzenleme yapılmadığından TTK m. 390 hükümleri uyarınca en az iki yönetim kurulu üyesinin katılımıyla toplantı nisabının sağlanacağını ve yine en az iki üyenin olumlu oyuyla yönetim kurulu kararı alınabileceğini, tek kişinin yönetim kurulu adına aldığı kararın ise TTK, Yargıtay kararları ve doktrine göre yoklukla sakat olduğunu, pay devirlerinin şirkete bildirilmesinden itibaren üç aylık sürenin geçmiş olduğunu, TTK m.494/son fıkrasının “Şirket, onaylamaya ilişkin istemi, aldığı tarihten itibaren en geç üç ay içinde reddetmemişse veya ret haksızsa, onay verilmiş sayılır.” hükmü uyarınca bildirim tarihleri üzerinden üç ay geçtiğinden pay devrine davalı şirketin onay vermiş sayıldığını, dolayısıyla pay devrinin pay defterine işlenmesi gerektiğini, kabul anlamına gelmeksizin terditli olarak söz konusu yönetim kurulu kararının eşit işlem ilkesine ve dürüstlük kuralına da aykırı olması nedeniyle TTK m. 391. uyarınca batıl olduğunu, zira yönetim kurulu üyesi ve şirket ortağı …’in kendi menfaatine uygun pay devirlerini kabul ederek pay defterine işlemekte olduğunu, ancak müvekkiline yapılan pay devirlerini dayanaksız olarak kabul etmemekte olduğunu, yönetim kurulunun 16/07/2019 tarih ve 2019/3 karar numaraları kararının, TTK m.493/1 uyarınca kaçış hükümlerinin şartlarını da sağlamamakta olduğunu ileri sürerek davalı şirketin 16/07/2019 tarih 2019/3 karar sayılı yönetim kurulu kararının yokluğunun tespitine, mahkemenin farklı görüşte olması halinde terditli olarak söz konusu kararın batıl olduğunun tespitine, her halükarda müvekkiline yapılan her iki pay devrinin de bildirim tarihinden itibaren geçerli olmak üzere davalı şirket pay defterine kaydedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davanın dayanaksız ve hukuka aykırı olduğunu, zira davacının talebinin TTK.’nun 493. maddesindeki mutlak ve sebebe bağlı olmayan red gerekçesiyle reddedilmiş olduğunu, bilindiği gibi 493. madde iki red sebebi düzenlemekte olup, bunların ikincisinin mutlak olduğunu ve hisselerin şirketçe veya öngördüğü kişilerce alınması imkanını vermekte olduğunu, hükmün gerekçesinde de bu devralmanın herhangi bir kısıtlama ya da şarta bağlı olmadığının belirtilmiş olduğunu, davacının tek yasal imkanının 5. fıkraya göre değer tespiti için mahkemeye başvurmak olduğunu, ancak bunu yapmadığını, dolayısıyla müvekkili şirketin yasada açıkça tanınan bir hakkını kullandığını, dava dilekçesinde pek çok hususa yer verilmişse de konuyla ilgisi olmayıp uygulanacak hükmün 493. maddeden ibaret olduğunu ve bu maddeye göre de davanın reddi gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 17/06/2021 tarih ve 2019/223 Esas 2021/500 Karar sayılı Kararı ile; “Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda toplanan deliller ve alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davalı şirketin esas sözleşmesinde yönetim kurulunun en az üç üyeden oluşacağının belirlendiği, davalı şirket tarafından 03/04/2018 tarihli genel kurul toplantısının 6. maddesi ile davalı şirketin yönetim kurulunun tek kişiden teşekkül ettirilmesine ve yönetim kurulu üyeliğine …’in seçilmesine karar verilmiş ve bu kararın iptaline yönelik açılan dava sonucunda İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/570 Esas, 2019/494 sayılı kararı ile iptali talep edilen kararda muhalefet şerhi bulunmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiş ise de söz konusu iptali talep edilen veya başka bir genel kurul kararı ile, davalı şirketin yönetim kurulunun en az üç üyeden oluşacağına dair düzenleme içeren esas sözleşmesinin 7. maddesinin tadiline ilişkin yapılmış geçerli bir esas sözleşme değişikliği bulunmadığı, 03/04/2018 tarihli genel kurulun 6. maddesinde yönetim kurulunun tek kişiden teşekkül ettirilmesine karar verilmiş ise de bu hususun esas sözleşme değişikliği niteliğinde olmadığı açık olmakla bu haliyle davalı şirketin yönetim kurulunun en az üç üyeden oluşmasına ilişkin esas sözleşmenin 7. maddesinin halen geçerli ve ayakta olduğu, hal böyle iken davalı şirketin 16.07.2019 tarih ve 2019/3 Karar sayılı Yönetim Kurulu kararının tek yönetim kurulu üyesi tarafından alınmasının esas sözleşmeye aykırılık teşkil ettiği ve söz konusu kararın esas sözleşmede belirlenen şekilde en üç kişiden oluşan yönetim kurulu tarafından alınmaması nedeniyle yok hükmünde olduğu sabit olduğundan davalı şirketin 16/07/2019 tarih ve 2019/3 sayılı yönetim kurulu kararının yokluğunun tespitine karar verilmiş, davalı şirket tarafından pay devrinin tescili talebinin TTK 493. maddesi gereğince davalı şirkete tanınan yasal hak kapsamında reddedildiği yönünde savunmada bulunulmuş ise de dava konusu 16/07/2019 tarih ve 2019/3 sayılı yönetim kurulu kararının yok hükmünde olması nedeniyle davacı tarafın pay devrinin şirket pay defterine kaydı talebi hakkında TTK 494/3 maddesi uyarınca davalı şirket tarafından en geç üç ay içerisinde reddedilmemiş olduğundan yasa gereği onay verilmiş sayılacağından ayrıca düzenlenen dosya kapsamına uygun ve denetime elverişli bulunan bilirkişi raporu ile de davalı şirketin davacı tarafın pay devrinin pay defterine kaydı talebi hakkında verdiği kararla eşit işlem ilkesine aykırı hareket ettiği anlaşıldığından dolayı davalı şirketin pay devrini tescil talebini reddetmesi ayrıca haksız olduğundan TTK 494/3 maddesi gereğince davacı … tarafından devralınan şirket hissedarı …’a ait davalı şirket hisselerinin devrine onay verilmiş sayılmasına ve hisse devrinin şirket pay defterine kaydına dair oluşan vicdani kanıya göre aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.” gerekçeleri ile; ” Davacı tarafça açılan DAVANIN KABULÜ ile; davalı şirketin 16/07/2019 tarih ve 2019/3 sayılı yönetim kurulu kararının yokluğunun tespitine ve TTK 494/3 maddesi gereğince davacı … tarafından devralınan şirket hissedarı …’a ait davalı şirket hisselerinin devrine onay verilmiş sayılmasına ve hisse devrinin şirket pay defterine kaydına,” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle: Davacının talebinin TTK.’nun 493. maddesindeki mutlak ve sebebe bağlı olmayan red gerekçesiyle reddedildiğini, müvekkilinin yasada açıkça tanınan bir hakkını kullandığını, Mahkemece verilen kararın TTK’nın 391. maddesine aykırılık teşkil etmekte olduğunu, TTK’nın 391. maddesi tespit davasına cevaz verdiği halde eda kararı verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, Bilirkişi raporunda gerçek bir devir işleminin olmadığı tespit edilmiş olmasına rağmen ve buna aykırı başkaca bir tespit işlemi de yapılmadan karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, Mahkemece 6103 sayılı “Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun” 22 nci maddesinin göz ardı edildiğini, söz konusu madde uyarınca şirketlerin sözleşmelerini 01/07/2013 tarihine kadar değiştirmemeleri halinde esas sözleşmedeki ve şirket sözleşmesindeki düzenleme yerine Türk Ticaret Kanununun ilgili hükümleri uygulanacağını belirterek hükmün kaldırılmasını ve davanın reddini istemiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, anonim şirket pay devrinin reddi yönündeki yönetim kurulu kararının yoklukla malul olduğunun tespiti, aksi halde batıl olduğunun tespiti, her durumda pay devrinin pay defterine kaydedilmesi istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir. Davacı dava konusu yönetim kurulu kararının esas sözleşme ve TTK’na aykırı olarak toplantı ve karar yeter sayıları sağlanmadan alınmış olması nedeniyle yok hükmünde olduğunu, kendisi dışındaki ortaklara yapılan devirler kabul edildiği halde kendisine yapılan devrin reddinin eşit işlem ilkesine de aykırı olduğunu, kendisinin pay oranının %10’u aşmasını ve TTK’da düzenlenen azınlık haklarından istifa etmesini engellemek için pay devrine onay verilmediğini ve bu durumun hakkın kötüye kullanılması teşkil ettiğini, devrin ret gerekçesinin de dayanaksız olduğunu ileri sürmüş, davalı ise, davacının talebinin TTK.’nun 493. maddesindeki mutlak ve sebebe bağlı olmayan ret gerekçesiyle reddedildiğini savunmuştur. 6102 sayılı TTK’nun 493.m. “(1) Şirket, esas sözleşmede öngörülmüş önemli bir sebebi ileri sürerek veya devredene, paylarını, başvurma anındaki gerçek değeriyle, kendi veya diğer pay sahipleri ya da üçüncü kişiler hesabına almayı önererek, onay istemini reddedebilir. (2) Pay sahipleri çevresinin bileşimine ilişkin esas sözleşme hükümleri, şirketin işletme konusu veya işletmenin ekonomik bağımsızlığı yönünden onayın reddini haklı gösteriyorsa, önemli sebep oluşturur….” hükmünü, TTK 494/3 m. “(3) Şirket, onaylamaya ilişkin istemi, aldığı tarihten itibaren en geç üç ay içinde reddetmemişse veya ret haksızsa, onay verilmiş sayılır.” hükmünü haizdir. Bununla birlikte davalı şirketin 15/04/1997 tarihli esas sözleşmesi Yönetim Kurulu ve Süresi başlıklı 7.m.” (1)Şirketin işleri ve idaresi Genel Kurul tarafında TTK hükümleri dairesinde hissedarlar arasından seçilecek en az üç üyeden oluşan bir Yönetim Kurulu tarafından yürütülür.” şeklindedir. Davalı şirketin 03/04/2018 tarihinde yapılan 2017 yılına ait olağan genel kurul toplantısında 6 nolu gündem maddesi ile, şirketin tek kişilik yönetim kurulundan teşekkül ettirilmesine ve yönetim kurulu üyeliğine …’in seçilmesine karar verilmiş olup, davacı tarafça söz konusu genel kurul kararının iptali istemiyle açılan dava, İstanbul 14.Asliye ticaret Mahkemesi’nin 21/05/2019 tarih 2018/570 E. 2019/494 K. sayılı kararı ile, muhalefet şerhi bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmiş, kararın istinaf edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12.Hukuk Dairesi’nin 10/03/2022 tarih 2019/2043 E. 2022/367 K. sayılı kararı ile, muhalefet şerhi bulunmadığı gerekçesiyle hükmün kaldırılmasına ve davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiş, karar temyiz incelemesindedir. Davalı şirketin ortağı olan …’ın davalı şirketteki bir kısım hisseleri 01/04/2019 tarihinde ve bir kısım hisseleri 11/05/2019 tarihinde davacıya devredilmiş olup, 02/05/2019 ve 13/05/2019 tarihli e-postalar ve ekindeki dilekçeler ile söz konusu devirlerin pay defterine işlenmesi talep edilmiş, akabinde davalı şirketin talebi üzerine 19/06/2019 tarihli e-posta ile ilmühaber fotokopileri davalı şirkete iletilmiş olup, davalı şirketin 16/07/2019 tarih 2019/3 sayılı yönetim kurulu kararı ile(yönetim kurulu başkanı …’in imzası ile), talebin reddini gerektiren önemli sebeplerin mevcut olduğu belirtilerek, yapılan ödemelerin belgelendirilmesi ve TTK 493/5 maddesindeki prosedüre başvurulması halinde öncelikle hisselerin şirket tarafından devralınmasına, aksi halde 493/1-2 m. hükümlerinin uygulanmasına ve her durumda istemin reddine karar verilmiştir. 6103 sayılı Yasanın 22.m. uyarınca anonim şirketler esas sözleşmelerini ve limited şirketler şirket sözleşmelerini, yürürlük tarihinden itibaren oniki ay içinde Türk Ticaret Kanunuyla uyumlu hâle getirirler. Bu süre içinde gerekli değişikliklerin yapılmaması hâlinde, esas sözleşmedeki ve şirket sözleşmesindeki düzenleme yerine Türk Ticaret Kanununun ilgili hükümleri uygulanır. Davalı şirket esas sözleşmesinin düzenlenmesinden sonra yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK 359. m. uyarınca anonim şirketin, esas sözleşmeyle atanmış veya genel kurul tarafından seçilmiş, bir veya daha fazla kişiden oluşan bir yönetim kurulu bulunacaktır. Bu madde ile yönetim kurulu üyelerinin tek kişiden oluşması imkânı getirilmiş ve isteyen şirketlerin bu yönde esas sözleşme değişikliği yaparak tek kişilik yönetim kurulunu kurabilme imkânı sağlanmıştır. Davalı şirketin 03/04/2018 tarihli genel kurul toplantısında alınan 6 nolu gündem maddesi ile şirketin tek kişilik yönetim kurulundan teşekkül ettirilmesine karar verilmiş ise de, esas sözleşmesinde bu yönde bir değişikliğe gitmemiş olması nedeniyle ilk derece mahkemesinin gerekçesinde de isabetli bir şekilde belirtildiği üzere esas sözleşme 7.m. hükmü halen yürürlüktedir, 6102 sayılı TTK hükümlerine aykırılık da teşkil etmemektedir ve buna göre yönetim kurulunun üç kişiden oluşması gerektiği dikkate alındığında TTK 390.m. uyarınca toplantı ve karar nisap sayısı sağlanmadan alınan 16/07/2019 tarihli 2019/3 sayılı yönetim kurulu kararı yok hükmündedir. Öte yandan TTK 490.m., “Kanunda veya esas sözleşmede aksi öngörülmedikçe, nama yazılı paylar, herhangi bir sınırlandırmaya bağlı olmaksızın devredilebilirler. Hukuki işlemle devir, ciro edilmiş nama yazılı pay senedinin zilyetliğinin devralana geçirilmesiyle yapılabilir.” hükmünü haiz olup, şirketin devre onay talebini incelerken bunun dışında bir inceleme yapması gerekmediğinden, devir karşılığında ödeme yapılmadığı yönündeki yasal sürede ileri sürülmeyen ve yerinde görülmeyen davalı itirazına da itibar edilmemiştir. Bu durumda TTK 494/3 m. uyarınca davalı şirketin, onaylamaya ilişkin istemi, aldığı tarihten itibaren en geç üç ay içinde reddettiğine dair geçerli bir karar bulunmadığına göre devre onay verilmiş sayılır. Yönetim kurulu kararının yok hükmünde olması nedeniyle, davalı tarafın ret gerekçesine ilişkin istinaf sebepleri üzerinde durulmamıştır. O halde mahkemece davanın kabulü yönünde verilen kararda bir isabetsizlik görülmemiş olup, açıklanan nedenlerle davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun esastan reddi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70.TL istinaf karar harcın istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 59,30.TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40.TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 01/06/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.