Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1763 E. 2021/1343 K. 07.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1763 Esas
KARAR NO: 2021/1343 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/06/2021Tarihli Ara Karar
NUMARASI: 2021/383 Esas
DAVANIN KONUSU: Kayyımlık (Ticari Şirkete Kayyım Atanması)
KARAR TARİHİ: 07/10/2021
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla elektronik olarak UYAP sistemi üzerinden gönderilen dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin iki ortaklı limitet şirket olup müvekkilin söz konusu şirketin %50 ortağı ve 14.12.2016 tarihli kuruluş uyarınca şirketi 3 yıl süreyle idareye yetkili şirket müdürü olduğunu, davalı şirketin diğer %50 paya sahip ortağının ise … isimli şahıs olduğunu, gelinen aşamada tarafların şirketin idaresine ilişkin ortaklar kurulu kararı alamadıklarını ve şirket müdürü atamasının gerçekleştirilemediğini, ayrıca diğer ortak tarafından şirket aleyhine haksız ve hukuka aykırı icra takipleri ve buna bağlı olarak davalar açılmakta olup şirket müdürü olmaması durumunun kötü niyetli olarak kullanıldığından, şirketin kanunda tanımlanan idare organının eksik olması nedeniyle feshinin talep edilmesi ve herhangi bir hak kaybına sebebiyet verilmemesi adına şirketin temsil ve yönetimine ilişkin işlemlerin devamlılığı için kayyım atanmasını talep etme zorunluluğu doğduğunu, Şirket müdürü bulunmadığından ve ortaklar arası güven ilişkisinin zedelenmesi nedeniyle genel kurul toplanamadığından şirketin feshine karar verilmesi gerektiğini, TTK MADDE 530- (1) Uzun süreden beri şirketin kanunen gerekli olan organlarından biri mevcut değilse veya genel kurul toplanamıyorsa, pay sahipleri, şirket alacaklıları veya Gümrük ve Ticaret Bakanlığının istemi üzerine, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesi, yönetim kurulunu da dinleyerek şirketin durumunu kanuna uygun hâle getirmesi için bir süre belirler. Bu süre içinde durum düzeltilmezse, mahkeme şirketin feshine karar verir. (2) Dava açıldığında mahkeme, taraflardan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alabilir. TTK MADDE 636/2- Uzun süreden beri şirketin kanunen gerekli organlarından biri mevcut değilse veya genel kurul toplanamıyorsa, ortaklardan veya şirket alacaklılarından birinin şirketin feshini istemesi üzerine şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesi, müdürleri dinleyerek şirketin, durumunu Kanuna uygun hâle getirmesi için bir süre belirler, buna rağmen durum düzeltilmezse, şirketin feshine karar verir. Gelinen aşamada şirket idaresine ilişkin müdür ataması kararının süresi dolmuş olmasına karşın ortaklar arasında güven ve iş birliği zedelenmiş olduğundan genel kurulun toplanamadığını, karar alınamadığını, işbu nedenle ilgili kanun maddeleri uyarınca şirketin feshine karar verilmesini talep ettiklerini, Şirketin yönetim ve temsil organı bulunmadığından ve şirket aleyhine açılan davalar ile şirket sermayesi ile iş ve işlemlerin devamlılığı sağlanamadığından tedbiren kayyım atanmasına karar verilmesi gerektiğini, Bir tüzel kişi gerekli organlardan yoksun kalmış ve yönetimi başka yoldan sağlanamamışsa vesayet kurumunun işletilmesi, şirketin bir tüzel kişi olarak ticari hayatının devamı ve gerekli idari ve yönetimsel işlemlerin icra edilmesi şirketin organları vasıtasıyla mümkün olduğundan bu organların bulunmaması veya görev yapamaz hale gelmesi durumunda yönetim kayyımı atanması gerektiğini, Ortaklar arasındaki savcılık şikayetlerinin yanında diğer ortak tarafından şirket aleyhine icra takibi başlatıldığını ve buna bağlı olarak da icra hukuk mahkemesinde dava açıldığını, davaların halihazırda derdest olduğunu, bu aşamada şirket organlarının eksik olması nedeniyle işbu davalarda şirket adına işlem gerçekleştirilememekte olduğunu, şirketin savunma hakkının kısıtlanmakta olduğunu, ayrıca şirket ticari faaliyetlerine de devam edemediğinden telafisi imkânsız zararlar meydana gelmekte olduğunu, işbu nedenlerle şirketin yönetiminin gerçekleştirilebilmesi, davaların taraf olarak takip edilebilmesi, şirketi temsilen bir vekil tayin edilebilmesi için yetkilendirilmesi ve ticari hayatının devamına ilişkin kararlar alınarak şirketin zarara uğramaması için yönetim kayyımı atanmasına karar verilmesini talep etme zorunluluğu doğduğunu, Açıklanan nedenlerle, şirketin uzun süredir yönetim organının bulunmaması, ortaklar arasında gerekli olan güven ve iş birliği zedelenmiş olması nedeniyle şirketin feshine karar verilmesini talep ettiklerini beyanla; Açıklanan ve re’sen nazara alınacak sair sebepler çerçevesinde, fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik; – Şirketin ticari faaliyetine devam edebilmesi ve telafisi imkânsız zararlar meydana gelmemesi; şirket aleyhine açılan davalara ilişkin temsil yetkisinin de kullanılabilmesi için tedbiren yönetim kayyımı atanmasına, – Davanın kabulü ile şirketin feshine, – Vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 04/06/2021 tarih ve 2021/383 Esas sayılı ara kararı ile; “…Kanun koyucu, ihtiyati tedbir hakkında karar verecek olan Hakime geniş bir taktir alanı bırakmış ise de, Hakim her somut olayda, ihtiyati tedbir şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğini dikkatlice incelemeli ve hangi yasal sebebe ve hangi somut duruma göre, ihtiyati tedbir kararı verdiğinin kararında belirtilmelidir, ihtayit tedbir şartları mevcut değilse kanunun ön gördüğü ölçüde ıspat edilememişse, veya yaklaşıkda olsa ıspatı yargılamayı gerekiyorsa ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmelidir. HMK’nun 389. Maddesindeki şartların mevcut olması ve talep halinde ihtiyati tedbire karar verilmelidir. Bu itibarla Mahkemece asıl uyuşmazlığı çözecek nitelikte ihtayiti tedbir kararı verilmesine hukuken imkan bulunmadığı gibi taraflar arasındaki uyuşmazlığın yargılamayı gerektirdiğinden istemde HMK 389 ve devamı madde hükümlerinde ön görülen koşullar gerçekleşmediğinden davalı şirkete kayyım atanması yönündeki ihtayiti tedbir isteminin bu aşamada reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. ” gerekçeleri ile; ” 1-Davacı vekilinin ihtiyati tedbir isteminin koşulları bulunmadığından REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel Mahkeme kararının hukuka aykırı olması sebebiyle istinaf kanun yoluna başvurduklarını, Açılan davanın şirketin feshine ilişkin olduğunu, Müvekkilin şirketi idare yetkili müdürlük görevinin süresi tamamlanmış olup gelinen aşamada tarafların şirketin idaresine ilişkin ortaklar kurulu kararı alamadıklarını ve şirket müdürü ataması gerçekleştiremediklerini, şirket genel kurulunun toplanamadığını, TTK m.636/2 uyarınca “uzun süreden beri şirketin kanunen gerekli organlarından biri mevcut değilse veya genel kurul toplanamıyorsa, ortaklardan veya şirket alacaklılarından birinin şirketin feshini istemesi üzerine şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesi, müdürleri dinleyerek şirketin, durumunu Kanuna uygun hâle getirmesi için bir süre belirler, buna rağmen durum düzeltilmezse, şirketin feshine karar verir.” hükmünün somut olayda açıkça görüleceği üzere uygulama bulacağını, mevcut durumda şirket idaresine ilişkin müdür ataması kararının süresi dolmuş olmasına karşın ortaklar arasında güven ve işbirliğinin zedelenmiş olması nedeniyle genel kurulun toplanamadığını, şirket ile ilgili kararların alınamadığını, diğer ortak tarafından şirket aleyhine haksız ve hukuka aykırı icra takipleri ve buna bağlı olarak davalar açılmakta olup şirket müdürü olmayışının kötü niyetli olarak kullanıldığını, “Limited şirketlerde, ortaklar arasındaki güven ilişkisi, şirketin devam etmesi ve amacına ulaşabilmesi için önemli yer tutmaktadır. Güven ilişkisinin zarar görmesi hâlinde, ortakların aynı amaç için birlikte çalışma isteği kaybolabilmektedir. Dolayısıyla ortakların, şirketin faaliyetlerini devam ettirmesi ya da kuruluş amacını gerçekleştirmesi zorlaşmaktadır. Söz konusu durumda, ortakları şirket sözleşmesi ile bağlı tutmak, kişilik haklarının ihlaline sebep olacaktır.” (ÇAMOĞLU, Ersin: “Anonim Ortaklığın Haklı Sebeple Feshi” (Anonim Ortaklık) İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 6(12), s. 196; DOĞANAY, s. 733.)., bu durumda kendileri tarafından çözüme kavuşturulması talep edilen hususun şirketin feshine ilişkin olduğunu, Şirketin feshine ilişkin açmış oldukları dava sonuçlanıncaya kadar şirketin iş ve işlemlerinin devamlılığının sağlanması için tedbiren kayyım atanması gerektiğini, Kendileri tarafından şirketin feshine ilişkin açmış oldukları dava sonuçlanıncaya kadar şirketin iş ve işlemlerini icra etmesi amacı ile tedbiren şirkete kayyım atanması istemlerinin asıl uyuşmazlığı çözecek nitelikte görüldüğünü ve bu sebeple reddedildiğini, oysa asıl dava sonuçlanıncaya kadar şirketin devamlılığı için kayyım atanması zorunluluğunun ortada olduğunu, nitekim TTK m.363/4’te de ifade edildiği üzere “Fesih davası açıldığında mahkeme taraflardan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alabilir.” hükmünde gerekli önlem olarak ihtiyati tedbir uygulanabileceğini, bu sebeple şirketin temsil ve yönetimine ilişkin işlemlerinin devamlılığı için kayyım atanması taleplerinin doğduğunu, TTK m.235’te de belirtildiği gibi “Haklı sebeplerin varlığı hâlinde temsil yetkisi, bir ortağın başvurusu üzerine, mahkemece kaldırılabilir. Gecikmesinde tehlike bulunan hâllerde mahkeme temsil yetkisini ihtiyati tedbir olarak kaldırıp bu yetkiyi bir kayyıma verebilir.” hükmüyle haklı sebeplerin varlığı halinde şirketi temsil yetkisinin gerekli olduğu hallerde bir kayyıma verilebileceğinin ifade edildiğini, dava dilekçelerinde de belirtmiş oldukları üzere ortaklar arasındaki savcılık şikayetlerinin yanında diğer ortak tarafından şirket aleyhine icra takibi başlatıldığını ve buna bağlı olarak da icra hukuk mahkemesinde dava açıldığını, davaların halihazırda derdest olmakla birlikte bu aşamada şirket organlarının eksik olması nedeniyle işbu davalarda şirketin, yapılması gerekli dava takip işleri ve diğer işlemleri gerçekleştiremediğini, şirketin savunma hakkının kısıtladığını, ayrıca şirket ticari faaliyetlerine de devam edemediğinden telafisi imkânsız zararlar meydana gelmekte olduğunu, işbu nedenlerle şirketin yönetiminin gerçekleştirilebilmesi, davaların taraf olarak takip edilebilmesi için şirketi temsilen bir vekil tayin edilebilmesi için yetkilendirilmesi ve ticari hayatının devamına ilişkin kararlar alınarak şirketin zarara uğramaması için tedbiren yönetim kayyımı atanmasına karar verilmesini talep etme zorunluluğu doğduğunu, bütün koşulların varlığı halinde şirketin yönetimine ilişkin tedbiren kayyım atanması taleplerinin uyuşmazlığın asıl çözümü olarak görüldüğünü, bu sebeple İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04/06/2021 tarih ve 2021/383 E sayılı 04.06.2021 tarihli kararına itiraz ettiklerini beyanla; Açıklanan ve re’sen nazara alınacak sair sebeplerle; – İstinaf başvurularının kabulüne, – İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04.06.2021 tarih ve 2021/383 E sayılı kararının kaldırılmasına, – Şirketin faaliyetlerine devam edebilmesi ve telafisi imkânsız zararlar meydana gelmemesi; şirket aleyhine açılan davalara ilişkin temsil yetkisinin de kullanılabilmesi için tedbiren yönetim kayyımı atanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep, şirketin feshi davasında şirkete yönetim kayyımı atanması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesi istemine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesi 04/06/2021 tarih ve 2021/383 Esas sayılı ara kararı ile; Davacı vekilinin ihtiyati tedbir isteminin koşulları bulunmadığından REDDİNE, karar verilmiş ve verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davalı şirketin sicil kaydı incelendiğinde; 14.12.2016 tarihinde davalı … LTD. ŞTİ.’nin %50’şer hisse ile 2 ortaklı olarak kurulduğu, %50 hissesinin davacı …’e, %50 hissesininde dava dışı …’a ait olduğu, şirket sözleşmesinde, ilk üç yıl için davacı …’ün şirketi münferiden temsil etmek üzere şirket yetkilisi olarak atandığı ve 20/12/2016 Tarihli Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlandığı anlaşılmıştır. TTK 636/4 maddesinde fesih davası açılması halinde mahkemenin gerekli önlemleri alabileceği belirtilerek bu konuda mahkemeye takdir hakkı tanınmıştır. Mahkeme durum ve şartlara göre her olayın özelliğini değerlendirerek, makul görülebilecek, somut olaya uygun tedbir kararı verebilecektir. Mahkemece istinafa konu ara karar tarihinden sonra 29/09/2021 tarihli duruşmanın ara kararı ile, davalı şirket ticaret sicil dosyasında şirket yetkilisinin davacı olduğu görülmekle, iş bu davada temsil edilmek üzere …’in temsil kayyımı olarak atanmasına karar verildiği anlaşılmıştır. Davacının 20/12/2016 tarihinden itibaren münferit yetkili şirket müdürü olduğu anlaşılmıştır. Davacının iddiaları yargılamayı gerektirmekte olup dosya kapsamı itibariyle yaklaşık ispat şartı gerçekleşmediği gibi, asıl olanın şirketlerin ortakları tarafından alınan kararlar ile belirlenen yöneticiler tarafından yönetilmesi olduğu, davalı şirketin organlarının tam olduğu, bu konuda eksiklik bulunmadığı anlaşılmaktadır. Talep ve karar tarihi itibariyle henüz delillerin toplanmamış olması, mevcut delillere göre yaklaşık ispat koşulu gerçekleşmediğinden ve değişen koşul ve delil durumuna göre her zaman yeniden ihtiyati tedbir talep edilebileceği gözönünde bulundurulduğunda; ilk derece mahkemesince verilen ara karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf talep eden tarafından yatırılan 162,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf talep edenden alınması gereken 59,30.TL istinaf karar harcı, istinaf aşamasında peşin olarak yatırıldığından, yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden taraf üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, 7-Dava dosyası Dairemize UYAP sistemi üzerinden elektronik dosya olarak gönderildiğinden, ilk derece mahkemesine UYAP sistemi üzerinden iade edilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 07/10/2021 tarihinde HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.