Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1757 E. 2022/379 K. 09.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1757
KARAR NO: 2022/379
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL ANADOLU 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/04/2021
DOSYA NUMARASI: 2020/460 Esas – 2021/248 Karar
DAVA: Tespit
KARAR TARİHİ: 09/03/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … A.Ş.’nin 06.03.2019 tarihli Yönetim Kurulunca (…-…- …) alınan … ruhsat numaralı … numaralı, 9,78 hektar ruhsat alanına sahip, Adapazarı … paftasında yer alan Doğal Mineralli su işletme ruhsatının … A.Ş.’ye devrine ilişkin yönetim kurulu kararının hukuken geçerliliğinin tespitini talep ettiklerini, müvekkili … ve …’nın 22.03.2019 tarihine kadar … A.Ş.’nin Yönetim Kurulu Başkanı ve yardımcılığı görevini yürüttüklerini, bu dönemde şirketin müdürü olarak görevlendirdikleri personelce verilen yetkilerin kötüye kullanıldığını, alacakların tahsil edilmediğini, tahsil edilenlerin ise haricen tahsil edildiğini, davalının piyasaya borç bıraktığını, fabrikanın yaklaşık iki yıl boyunca atıl vaziyette kaldığını, ülke ekonomisindeki olumsuz gelişmelere paralel olarak da şirketin zor durumda kaldığını, … markasının 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu Madde 5(1) C) maddesi gereğince değişen mevzuat gereği bölge isimlerinin kullanılma yasağı nedeniyle, … A.Ş. şirketine ait Sakarya ili, Akyazı ilçesi, … Mahallesinde bulunan 16.01.2013 tarihli … ruhsat numaralı, … erişim numaralı doğal minarelli su işletme ruhsatının firma isminin değiştirilmesine ve bu maksatla başka bir firma … A.Ş ‘ne devrinin zorunlu hale geldiğini, Yönetim Kurulunun o tarihte her konuda en yetkili iken kararlar aldıklarını, devir konusunun 01.02.2019 tarihinde kararlaştırıldığını, devir işlemlerinin tamamlanamadığını, 25.02.2019 tarihinde yapılması gereken Genel Kurulun da yapılamadığını ve 22 Mart 2019 tarihinde Genel Kurulun gerçekleştiğini, devir işlemleri 01 Şubat 2019 tarihinde kararlaştırıldığını, tamamlanmasının ise 13 Mart 2019 tarihine kadar sürdüğünü, bu sürede yapılan işlemlerin esasa ilişkin değil şekli işlemler olduğunu belirterek, … A.Ş.’nin 06.03.2019 tarihli Yönetim Kurulunca (…-…- …) alınan … ruhsat numaralı … numaralı, 9,78 hektar ruhsat alanına sahip, Adapazarı … paftasında yer alan Doğal Mineralli su işletme ruhsatının … A.Ş.’ye devrine ilişkin yönetim kurulu kararının hukuken geçerliliğinin tespitine, İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/9 Esas 2020/178 Karar sayılı ilamının hukuka aykırı bir şekilde oluşturulup kesinleştirildiğinden, telafisi mümkün olmayan zararların önlenmesi için bu davanın sonuçlandırılmasına kadar tedbiren durdurulmasını karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacıların, … markasının 6769 Sayılı Sinai Mülkiyet Kanunu’nun 5. Maddesinin 1/c bendi uyarınca bölge isimlerinin kullanılması yasağından ötürü doğal mineralli su işletme ruhsatının başka firmaya devrinin zorunlu hale geldiğini iddia ettiklerini, 6769 Sayılı Sinai Mülkiyet Kanunu’nun 5. Maddesinin 2. Fıkrasında “Bir marka, başvuru tarihinden önce kullanılmış ve başvuruya konu mal veya hizmetler bakımından bu kullanım sonucu ayırt edici nitelik kazanmışsa bu markanın tescili birinci fıkranın (b), (c) ve (d) bentlerine göre reddedilemez.” hükmü bulunduğunu, müvekkilinin, 25.02.2016 tarihinde yapılan Genel Kurul toplantısı ile, … ve …’nın, 3 yıl süre ile yönetim kurulu üyesi olarak seçildiklerini, yönetim kurulu üyelerinin görev sürelerinin 25.02.2019 tarihinde sona erdiğini, müvekkili şirketin, 06.03.2019 tarihli yönetim kurulu kararı ile … ruhsat ve … erişim numaralı doğal mineralli su işletme ruhsatının, … A.Ş.’ye devredilmesine yönelik karar aldıklarını, bu devir esnasında yönetim kurulunun görev süresinin dolmuş olduğunu, müvekkili şirketin eski yöneticileri aldıkları karar ile, kendilerinin hissedarı ve yöneticisi oldukları, davacıların hissedarı oldukları … A.Ş. ‘ne söz konusu ruhsat devir işlemini gerçekleştirdiklerini yapılan işlemin kötü niyetli bir işlem olduğunu, … A.Ş.’ye ait doğal mineralli su işletme ruhsatı devrinin bedelsiz bir şekilde ve yönetim kurulunun görev süresinin bittiği tarihte yapılmış olmasının kötü niyetli olduğunu, 06/03/2019 tarihli yönetim kurulu kararının batıl olduğunun tespiti yönünde İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/9 E. ve 2020/178 K. sayılı dava dosyasının açıldığını, mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “… A.Ş.’nin 06/03/2019 tarihli 2019/3 nolu yönetim kurulu kararının TTK’nın 391. Maddesi uyarınca batıl olduğunun tespitine karar verilmiş olup, iş bu kararın kesinleştiğini, davacının, iş bu davadaki talep konusu ile ilgili, HMK 303. maddesi çerçevesinde verilmiş bir kesin şeklen ve madden kesin bir hükmün mevcut olduğunu belirterek, davanın öncelikle usulden reddine, aksi halde esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 20/04/2021 tarih ve 2020/460 Esas – 2021/248 Karar sayılı karar ile; “….Dava dilekçesinin içeriği, iddianın ileri sürülüş biçimi, gelen müzekkere cevapları ve tüm dosya kapsamına göre; davaya konu edilen yönetim kurulu kararının İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/9 esas ve 2020/178 karar sayılı dosyasında yapılan yargılama sonucunda TTK 391 maddesi uyarınca batıl olduğunun tespitine karar verilmiş olup, istinaftan feragat edilmesi üzerine hükmün 30/03/2020 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. TTK 450. maddesindeki düzenlemeye göre, genel kurul kararının iptaline veya butlanına ilişkin mahkeme kararının, kesinleştikten sonra bütün pay sahipleri hakkında hüküm ifade edeceği belirtilmiş olup, her ne kadar yönetim kurulu kararının iptaline veya butlanına ilişkin mahkeme kararının pay sahipleri hakkında nasıl bir etki yaratacağı kanunda açıkça düzenlenmemiş ve bu husus boşluk olarak bırakılmış ise de, Hukuk Muhakemesinde kıyasın mümkün olduğu, ilgili kanun maddesinin kıyasının somut olayda mümkün olması karşısında, kıyas yapılmak suretiyle TTK 450.maddesi uygulanarak, yönetim kurulu kararının iptaline veya butlanına ilişkin mahkeme kararının da pay sahipleri hakkında hüküm ifade etmesi gerektiği kanaatine varılmıştır. İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/9 esas ve 2020/178 karar sayılı kararının maddi anlamda kesin hüküm (HMK 303) teşkil ettiği, kesin hükmün olumsuz dava şartı olduğu, aynı yönetim kurulu kararının butlanına ilişkin kesinleşmiş ve infaz edilmiş bir mahkeme kararı varken artık aynı nedenlere dayalı olarak yönetim kurulu kararının geçerli olduğunun tespitine dair dava açılamayacağı, İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin hükmünü taraflar arasında hükümsüz kılacak şekilde yeniden yargılama yapılamayacağı, davada olumsuz dava şartının gerçekleşmediği, bu hususun da hakim tarafından re’sen gözetilmesi gereken ve eksikliği giderilemeyecek bir konu olduğu sabit görülerek dinlenmesi mümkün olmayan davanın 6100 sayılı HMK’nın 114/1-i ve 115/2. maddelerine göre dava şartı yokluğundan usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” gerekçeleri ile; ” 1-Davanın kesin hüküm sebebiyle 6100 Sayılı HMK 114/1-i ve 115/2 maddeleri gereği dava şartı yokluğundan usulden REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; Dava dilekçesindeki beyanlarını tekrarla, ilaveten; müvekkilleri, hakları zedelenen şirketleri … A.Ş. adı altında memlekete bir katma değer kazandırmak için var gücüyle çalışmakta iken, davalı … A.Ş. yönetiminin, Sakarya Valiliği’ne 01.10.2019 tarihinde 43279 sayılı evrakla müracaat ederek, müvekkilleri aleyhine, bu devir onayının iptal edilmesini istediklerini, (Gaye, devir işleminin BATIL olduğunun iptali olsa idi aynı bölgede bulunan şerefiye kaynak suları fabrikasını faal hale getirmeyi düşünebileceklerini, diğer tarafa terk edilmiş bu tesislerin hala atıl vaziyette bekletilmekte olduğunu ) Müvekkillerinin, sorumlulukları kapsamında kusurlarının olmadığını, dava konusu hukuki işlemde taraf olmalarına rağmen, davaya taraf edilmedikleri başka mahkeme kararı bulunduğu gerekçesiyle davanın “daha önceden kesin hükme bağlanmış olduğu” varsayılarak dava şartı yokluğundan reddi kararı verilmesinin hukuka uygun olmadığını, bu sebeple davanın açılması ve esastan incelenmesinde hukuki yarar bulunduğunu, yapılan devir işleminin yönetim kurulunun yetkisi çerçevesinde olduğu kadar, şirketin ticari faydasına olduğun, yönetim kurulunun şahsi sorumluluğunun başkaca bir davada karara bağlanmış olmasının söz konusu da olmadığını, Sakarya Valiliği Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı’nın 09.10.2019 tarihli cevabi yazısı 2. paragrafında, “Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2009/5130 Esas 29.11.2010 tarih ve 2010/12182 numaralı Kararında “… yönetim kurulunun üç yıllık süresi dolsa dahi yeni kurul seçilene kadar görevlerinin devam edeceği….” denilerek, devamında ise 5686 sayılı kanunun 14. maddesi atfedilerek “Arama ve işletme ruhsatları, hukuki bir sakınca olmadığının belirlenmesi durumunda 5. madde de belirtilen şartlara haiz gerçek veya tüzel kişilere devredebilir” denildiğini ve bu devir işinde hiçbir sakınca görmediğinden davalı şirketin usul ve kanuna aykırı talebini reddettiğini, Bu esnada, … A.Ş. Pay ortaklarından, davada menfaati bulunmayan gerçek kişi …’nın, İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/9 E. Sayılı dosyasında 02.01.2020 tarihinde açtığı davada, tensipte 15 Nisan 2020 tarihine duruşma günü verilmiş iken, 04.03.2020 tarihinde, tensip zaptında yer alan duruşma tarihinden çok önce ilk duruşma yapılarak, kararın onaylandığını, tensipte olan tarihten önce gerekçeli karar verildiğini ve 10.03.2020 tarihinde ise gerekçeli kararın yazıldığını, oysa ki; HSK’nın 30.03.2020 tarihli 7226 sayılı Kanunun Geçici 1.Maddenin 4.fıkrası uyarınca; Covid-19 salgın hastalığı sebebiyle yargı alanında alınması gereken tedbirler ve bunların uygulanmasına ilişkin usul ve esaslara ilişkin kararına rağmen davada 30.03.2020 tarihinde kararın kesinleştirildiğini, İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/9 E., 2020/178 K. sayılı dosyasında gerçekleştirilen yargılamanın taraf teşkili HMK gereği sağlanmadan, yetkisiz taraf ile yargılama yapılarak mahkemenin kanuna uygun teşekkül etmemiş olması ve lehine karar verilen tarafın, karara tesir eden hileli bir davranışta bulunmuş olması nedenleriyle yeniden görülmesi/yenilenmesi talep edilmiş olmakla, halen kesinleşmediğini; bu taleplerinin Yargıtay ilgili hukuk dairesince incelenmekte olduğunu, İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/9 Esas sayılı dosyasında müvekkili şirketin taraf gösterilmediğini, mahkemenin de müvekkillerini davaya dahil etmeden hukuka aykırı bir şekilde davayı sonuçlandırdığını, taraf teşkili oluşturmadan yapılan yargılama sonucu verilen ve istinaf haklarını ortadan kaldıran bu kararın, HMK gereği uygun şekilde oluşturulmadığını ve hukuken geçersiz bir karar olduğunu, Yönetim Kurulu’nun yetkili olduğu sürede aldığı her türlü kararın yargılama sürecinde kararı alan eski yönetim kurulunun tebligat adreslerine çağrı gönderilmesi gerekirken gönderilmediğini, (Yönetim kurulu üyelerinin savunma hakkının ihlal edildiğini), Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesinde açılan davada hakları ihlal edilen davacıların kusursuz olduklarının ispatı yükümlülüğü, TTK 553 md. gereği sorumluluklarının somut olduğunu, müvekkillerinin yetkileri çerçevesinde aldıkları kararın … A.Ş. adına ve ticari faydasına olduğunu, mahkemenin hakları ihlal edilen müvekkillerinin davasını esastan inceleyerek savunma hakları ve kusur sorumluluklarının gerekçeli karara bağlanması gerektiğini, Davacıların hukuki faydası ve sorumluluğu çerçevesinde taraf olmadıkları ve savunma haklarını kullanmadıkları, hukuka aykırı bir şekilde dizayn edilen kararın yok hükmünde olduğunu ve geçersiz olduğundan kesin hükümden bahsedilmesinin mümkün olmadığını, İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde davanın davalı … A.Ş. tarafından kabul edilmesi ile sonuçlanmasının HMK hükümlerine de tamamen aykırı olduğunu, zira davalı şirketin lehine açılmış olan bir davayı kabul etmesinin şu andaki yönetiminin kötü niyetini ortaya koyduğunu, İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi dosyası ile işbu dava ile taraflarının aynı olmaması sebebiyle benzerlik de oluşturmadığını, … A.Ş. Genel Kurulu’nun 25.02.2016 tarihinde yapılmış olup …(Başkan), …( Başkan Yardımcısı ) ve … (Üye)’nın 3 yıllığına seçildiklerini, … A.Ş. Yönetim Kurulu’nun 25.02.2016 tarihinde yaptıkları Genel Kurul ve buna ilişkin tutulan Genel Kurul tutanağının 14.03.2016 tarihinde tescil ve ilan edildiğini, bu tescilin 18.03.2016 tarihinde Ticaret Sicil Gazetesinde yayımlandığını, … A.Ş. ile müvekkili … A.Ş. arasındaki işletme ruhsatı devrinin 01.02.2019 tarihinde kararlaştırıldığını, 06.03.2019 tarihinde Yönetim Kurulunda karar alındığını, bu esnada da 25.02.2019 tarihinde yapılması gereken Genel Kurulun yapılamadığını ve nihayet 22.03.2019 tarihinde genel kurul gerçekleştirilerek yeni yönetim kurulunun seçilmiş olduğunu, buna göre şirket genel kurulunca yönetim kuruluna verilen yetki 14.03.2016 tarihinden itibaren 3 yıllığına verildiğinde, yönetim kurulu yetki süresinin 14.03.2019 tarihinde sona ermiş olduğunu, bu durumda da şirket yönetim kurulunun tam yetkili olduğu süre içerisinde devir işlemini tamamlamış olduğunu, dava konusu işlemin yapıldığı tarihte mevcut yönetim kurulunun görev süresinin devam ettiği ve bununla birlikte yönetim kurulunun değiştiğine ve/veya mevcut yönetim kurulunun yetkilerinin kısıtlandığına dair herhangi bir tescilin sicilde yer almadığını, yönetim kurulunun görev süresinin sona ermesi durumunda da Yargıtay’ın istikrar kazanan kararları doğrultusunda; “yönetim kurulunun azledilmemiş bulunmasına ve ttk ‘nın 362. ve devamı maddeleri uyarınca anonim şirketlerde 3 yıllık görev süresi sona erdiğinde yönetim kurulu üyelerinin bu sıfatlarının kendiliğinden düşeceğine ilişkin bir hüküm olmamasına göre görev süreleri dolsa bile önceki yönetim kurulunun, yeni yönetim kurulu seçilinceye kadar görevine devam edeceği”nin karara bağlandığını, Somut olayda yeni yönetim kurulunun görev aldığı tarihin ise 22.03.2019 olduğunu ve … A.Ş.’nin 06.03.2019 tarihli devir işleminin, yönetim kurulunun tam yetkili olduğu bu sürede alındığını, Mahkemece davanın esasına girilmeden, reddine karar verilmiş ise de, açılmış davada mahkemenin asıl menfaati ihlal edilen … ve …’yı taraf kabul etmeden kararını verdiğini, taraf olmayan müvekkilleri için diğer mahkemenin vermiş olduğu kararın hiçbir hüküm ifade etmediğini, taraf olmayan fakat haklı menfaati ihlal edilen müvekkillerinin bu haklı mücadelesinin yok sayılmasının Anayasa ihlali olduğunu, İstanbul Anadolu 12.Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/9 E. sayılı dosyasında mahkeme heyet olarak teşkil edilmiş iken, bu davada tek hakimle esasa bile girmeden karar verildiğini, bu davada müvekkillerinin dava sonucunu etkileyecek sadece onarım ve yenileme için harcamış olduğu 5 milyon civarında kaybının söz konusu olup, mahkemenin bu konuyu bile gözünden kaçırdığını, heyet halinde bakılması gereken davaya tek hakimle bakıldığını, müvekkillerinin hak arama çabalarının sonuçsuz bırakıldığını, İstinaf mahkemesinde davalarının duruşmalı olarak yapılmasının zorunluluk olduğunu, müvekkillerin savunma hakkı ortadan kaldırılarak gereği gibi incelenmeyen ve esasa girilmeyen dava sebebi ile müvekkillerinin ve … A.Ş.’ nin hak ve manfaatlerinin ciddi şekilde zedelendiğini, aynı davanın daha önceden kesin hükme bağlanmış sayılabilmesi için, yargılamanın hukuka uygun şekilde yapılmış olması, taraf ve konu bakımından davaların birebir aynı olması gerekmekte iken, somut olayda davanın dava şartı yokluğundan reddine dair verilen kararın kaldırılması gerektiğini, Müvekkilleri … ve …’nın, … A.Ş.’den kalan önce piyasa borçlarını, sonra Orman Bölge Müdürlüğü’ne ödenmemiş 1.000.000,00.-TL’ye yakın kira borçlarını defaten kapattığını, fabrikayı çalıştırmak için yeni kalifiye personel temin ettiğini, üç yıldan beri çalışmayan fabrikayı çalışır hale getirmek için yaklaşık 2.000.000.TL harcadığını, halen daha fabrikayı çalışır hale getirmek için, fabrikanın bakım ve güvenliğini sağlamak üzere çok sayıda personel istihdam ettiğini, personel giderleri bakımından her ay yüksek miktarlarda giderler yapıldığını, müvekkilleri İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/9 E. sayılı dosyasında resen dahil edilmediği gibi müdahil olma talepleri dahi reddedilen müvekkillerin ciddi maddi zararlarının oluştuğunu belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve talepleri gibi düzeltilerek onanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, … A.Ş.’nin 06.03.2019 tarihli Yönetim Kurulunca alınan … ruhsat numaralı … numaralı, 9,78 hektar ruhsat alanına sahip, Adapazarı .. paftasında yer alan Doğal Mineralli su işletme ruhsatının … A.Ş.’ye devrine ilişkin yönetim kurulu kararının geçerli olduğunun tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kesin hüküm sebebiyle 6100 Sayılı HMK 114/1-i ve 115/2 maddeleri gereği dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiş, karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Kesin hüküm HMK’nın 303. maddesinde düzenlenmiş olup şekli ve maddi anlamda kesin hüküm olarak ikiye ayrılır. Verilen bir hükme karşı kanun yolları kapalı ise veya kanun yolları açık olsa bile süresinde gidilmemişse veya tüm kanun yolları tükenmişse hüküm şeklen kesinlik kazanmıştır. Maddi anlamda kesin hükümde ise; dava sebebinin (maddi vakıaların), taraflarının ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir. Maddi anlamda kesinlik, yalnız hüküm fıkrası için söz konusudur. Aynı taraflar arasında, aynı dava sebebine dayanarak ve aynı hukukî ilişki hakkında açılan ikinci davanın konusu, birinci davadakinden farklı olsa bile, iki davanın da temelini oluşturan aynı hukukî ilişkinin mevcut olup olmadığı hakkında (birinci davada) verilmiş olan (kesin) hüküm, ikinci davada kesin delil teşkil eder. İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/9 esas 2020/178 karar sayılı kararının incelenmesinde; davacınıN …, davalının … A. Ş., dava tarihinin 02/01/2020 olduğu, davacı tarafça, davalı şirket eski yönetim kurulu tarafından alınan; … ruhsat numaralı, … erişim numaralı, 9,78 hektar ruhsat alanına sahip, Adapazarı … paftasında yer alan Doğal Mineralli Su İşletme Ruhsatı’nın … A.Ş’ye devrine ilişkin 06/03/2019 tarihli yönetim kurulu kararının TTK’nın 391. maddesi gereğince geçersizliğinin tespitine karar verilmesinin talep ve dava edildiği, mahkemenin 04/03/2020 tarihli kararı ile; davalı şirketin yeni yönetim kurulu tarafından alınan 28/01/2020 tarihli yönetim kurulu kararına istinaden davalı vekilince açılan davanın kabul edildiği, davayı kabul de tıpkı feragat gibi davanın esasına ilişkin ve talep sonucunun kabulü nedeniyle HMK 308 – 309 md kapsamında davayı sona erdiren inşai kurucu irade beyanı niteliğinde olduğu gerekçesi ile, Davanın kabulü ile, davalı … A.Ş’nin 06/03/2019 tarihli 2019/3 nolu yönetim kurulu kararının TTK’nın 391. Maddesi uyarınca batıl olduğunun tespitine karar verildiği, taraf vekillerinin istinaf haklarından feragat etmeleri nedeniyle kararın 30/03/2020 tarihinde kesinleşmesinin yapıldığı görülmektedir. Yapılan açıklamalardan anlaşılacağı üzere, işbu dosyada davacılar İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/9 esas 2020/178 karar sayılı dosyasında taraf olmadıklarından, söz konusu dava sonucunda verilen karar davacılar bakımından bu dava için kesin hüküm teşkil etmeyecektir. Davacılar vekili istinaf dilekçesinde, İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/9 E. 2020/178 K. sayılı dosyasında davanın yeniden görülmesi/yenilenmesinin talep edildiği, halen kesinleşmediği, bu taleplerinin Yargıtay ilgili hukuk dairesince incelenmekte olduğunu beyan etmiştir. Davacılar vekilinin bu beyanı ile ilgili olarak gerekli araştırmalar da yapılarak, öncelikle diğer dava şartlarının mevcut olup olmadığının incelenmesi, eksiklik yok ise davanın esasının incelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a.4 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacıların istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/04/2021 tarih ve 2020/460 Esas – 2021/248 Karar sayılı ilamının HMK’nın 353/1-a4 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-İstinaf edenler tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde davacılara iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 09/03/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.