Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1739 E. 2021/1642 K. 17.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1739 Esas
KARAR NO: 2021/1642 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/07/2021
NUMARASI: 2021/301 Esas 2021/684 Karar
DAVANIN KONUSU: İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 17/11/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile,müvekkilinin davalı … ün babası …e ait olan …e 749.000 TL kumaş ticaretinden kaynaklı borcu bulunduğunu, bu borç karşılığında müvekkilinin, … Demirciler Sitesi 31/08/2018 tarihli … seri nolu, 270.000 TL bedelli, … Merkezefendi şubesi … nolu, 15/09/2018 tarihli, 209.000 TL bedelli, … Demirciler Sitesi … seri nolu, 270.000 TL bedelli çekleri davalı … ün babası …e ait olan …e teslim ettiğini, davalı …’e olan 749.000 TL borcuna karşılık verilen çeklerden … Demirciler sitesi 31/08/2018 tarihli … seri nolu 270.000TL bedelli çekin yazılmaması ve ticari itibarının sarsılmaması için müvekkilinin kendisine ait olan Balıkesir Susurluk ilçesi … Mah. … mevki … parsel … Blok … Nolu dükkanı davalı …’e teminat olarak 03/09/2018 tarihinde verdiğini, Tapu verildikten 1 gün sonra müvekkilinin çeklerin kendisine iadesini beklerken çekin … tarafından 04/09/2018 tarihinde yazıldığını ve …’ün 04/09/2018 tarihinde avukata vekalet verdiğini ve bu yazılan çek ile ilgili İstanbul …İcra müdürlüğü … Esas numarası ile 04/09/2018 tarihinde ihtiyati haciz ile işleme başladığını, 07/09/2018 tarihinde dosyada hacizlerin yapıldığını, davalılar ile yapılan bu işlemden sonra karşılıklı görüşme sonucu 18/09/2018 tarihinde davalı …’ün almış olduğu taşınmazın … ve …’ya satıldığını, tapu satış bedeli için davalılara …, müvekkili …’nın borcuna karşılık 133.000 USD Bedelli 31/05/2019 tarihli senet verdiğini, bu senede müvekkili … nın kefil olarak imza attığını, senet tarihinde yani 30/05/2019 tarihinde tapuyu alan … ve …, …’ün … Bankası Telsiz Mahalle şubesi … şube kodu 9098242 nolu hesaba tapu bedeli olan parayı yatırdığını, bu paradan 48.000 USD.yi …nın yatırdığını, …’te aynı hesaba 66.500 USD tapu bedeli olarak para yatırdığını, … bakiye 18.500 USD yi 15/06/2019 tarihinde elden davalılara verdiğini ve … vermiş olduğu senedi geri aldığını, davalıların, müvekkil …’dan kumaş bedeli için almış oldukları çekler karşılığında alacaklarını, tapunun satılması sonucu …’dan ve …’ten hesaba yatırılan para ile tahsil ettiklerini, davalıların kumaş borcu karşılığı, müvekkilinden almış olduğu çeklerden 30/09/2018 tarihli 270.000 TL bedelli çeki bankaya yatırarak ödediklerini, 15/9/2018 tarihli 209.000-TL bedelli çekin de bankadan ödendiğini, davalıların kumaş borcu için müvekkilinden aldıkları 31/08/2018 tarihli ve 270.000 Tl bedelli çeki, İstanbul …İcra müdürlüğü … Esas sayılı dosya ile tapuyu teminat olarak almalarına rağmen haksız yere takibe koydukları gibi tapu bedeli ödendiği ve kumaş borcu bittiği halde davalıların haksız olarak müvekkilinden İstanbul …İcra müdürlüğü … Esas sayılı dosya alacağını 25/07/2019 tarihinde tekrar 296.930 TL olarak tahsil ettiklerini, bu tahsilattan sonra davalı … vekili Av…., 25/07/2019 tarihinde haricen tahsil bildirim yazısı gönderdiğini, müvekkilinin bu yazıdan sonra icradan çekini aldığını ve dosyanın kapandığını, davalıların, müvekkilinden çek bedelini hem tapu satışı karşılığı aldığını hemde icradan tekrar tahsilat yaparak aldığını, bu nedenle icra dosya borcu olan ve davalıya tekrar ödenen 296.930 TL’nin 25/07/2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte istirdadı için işbu müraacatın zorunlu olduğunu, müvekkili tarafından davalılara, İstanbul …İcra müdürlüğü … Esas sayılı dosyası ile fazla ödenen 296.930,00 TL’nin 25/07/2019 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte istridadına, % 20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine, masraf ve vekalet ücretinin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, dava açılmadan önce arabulucuya başvurma şartının yerine getirilmediğini, davacının yaptığı arabuluculuk başvurusu dosyası olan … esas sayılı arabuluculuk tutanağına binaen Bakırköy 3.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/861 esas sayılı dosyadan menfi tespit davası açıldığını, tek arabuluculuk tutanağıyla 2 ayrı dava açılmasının usulen kabul edilemeyeceğini, istirdat davası açma zamanaşımı süresinin, ödemeden itibaren 1senelik süre içerisinde gerçekleşmesi gerektiğini, davaya konu dayanak edinilen İstanbul …İcra Müdürlüğünün … esassayılı dosyası için yapılan haricen tahsil bildiriminin 25/07/2019 tarihi olduğunu, dosyanın bu tarihte kapatıldığını, mahkememizde açılmış olan iş bu dava tarihinin 01/04/2021 olduğunu, süresinde açılmayan davanın doğrudan zamanaşımı sebebiyle usulden reddine karar verilmesini, davacının açmış olduğu istirdat davasının dayanağını oluşturan İstanbul …İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyanın alacaklısının …, borçlularının ise … ve … olduğunu, takibe dayanak olan çekte …’in kaşe ve cirosunun da olmadığını, dolayısıyla bu davayla ilgilisi olmayan 3.kişi olan müvekkili …’in bir husumeti bulunmadığını, davanın sadece …’e açılmış olması gerektiğini, … yönünden iş bu davanın husumet yokluğundan reddini karar verilmesini, esas yönünden ise davacı tarafın kötü niyetli olarak hareket ettiğini, davalı müvekkillerini zarara uğratmak amaçlı mesnetsiz ve dayanaksız şekilde açılan iş bu istirdat davasının esastan reddine, davacı taraf aleyhine %20 den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesi yönünde karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 08/07/2021 tarih ve 2021/301 Esas – 2021/684 Karar sayılı kararında; “…Somut davamızda davacı tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında; davacı aleyhine takibe dayanak çekler sebebiyle borcunu davalı tarafa daha önce ödemesine rağmen davalının kendisi hakkında tekrar takip başlattığı ve bu icra takibi tehdidi altında borcunu ikinci kez ödediği iddiası ile ödenen fazla bedelin istirdatı için iş bu davanın açıldığı, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra takip dosyasının alacaklısının …, borçlularının … ve … olduğu, borçlular aleyhine kambiyo senedine dayalı olarak icra takibi başlatıldığı, icra takip dosyasında davalı … Ltd. Şti.’nin alacaklı olarak yer almadığı, takibin kesinleştiği ve takip sonrasında alacaklı vekilinin 25/07/2019 tarihinde vermiş olduğu dilekçe ile alacağın haricen tahsil edilmesi sebebiyle dosyanın işlemden kaldırılması ve hacizlerin fekkini talep ettiğinin görüldüğü, taralar arasındaki arabuluculuk son tutanağının 21/09/2020 tarihinde düzenlendiğinin görüldüğü, 2004 Sayılı İİK’nun 72/7 maddesi uyarınca istirdat davasının ödeme tarihinde itibaren 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmasının gerektiği, ödemenin 25/07/2019 tarihinde, arabuluculuk son tutanağının 21/09/2020 tarihinde tutulduğu dikkate alındığında 1 yıllık hak düşürücü sürenin dava tarihi olan 01/04/2021 tarihinde dolduğu ve davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı anlaşılmıştır. Her ne kadar davacı tarafça Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/861 esas sayılı dosyasında aynı konuda dava açtıklarını ve arabuluculuk dava şartı sebebiyle davanın reddine karar verildiğini ve bu dava tarihinin 1 yıllık süreyi kestiğini iddia etmiş ise de; 2004 Sayılı İİK’nun 72/7 maddesinde düzenlenen 1 yıllık sürenin zamanaşımı süresi olmayıp, hak düşürücü süre olduğu ve zamanaşımını kesen ve durduran sürelerin hak düşürücü süreyi kesmediği ve durdurmadığı, bu sebeple Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/861 esas sayılı dava dosyasının dava tarihinin 1yıllık hak düşürücü süreyi kesmediği ve dava tarihi itibariyle hak düşürücü sürenin dolduğu anlaşılmıştır. Ayrıca Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2019/4320 esas ve 2021/3961 karar sayılı ilamında da belirttiği üzere her ne kadar davacı istirdat davasının niteliği gereği sebepsiz zenginleşme davası olduğunu ve TBK’nun 82. Maddesi uyarınca zamanaşımının dolmadığını iddia etmiş ise de istirdat davasının koşullarının oluştuğu durumlarda davaların sebepsiz zenginleşme davası olarak nitelendirilmesinin doğru olmadığından davacı tarafın bu iddialarına da itibar edilmemiştir. İstirdat davasının ancak kesinleşmiş icra takibinin borçlusu tarafından alacaklısı aleyhine açılabileceği, davalı … Ltd. Şti.’nin icra takip dosyasında alacaklı olmadığı ve bu nedenle istirdat davasının tarafı olamayacağı ve pasif husumet ehliyetinin bulunmadığı açıktır. Davalı tarafça Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/861 esas sayılı dosyasında sonradan arabuluculuğa başvurulduğu ve somut dosyamız ile arabuluculuğa başvurulmadığı ve bu dava şartı sebebiyle davanın reddi talep edilmiştir. Ancak arabuluculuk tutanağı incelendiğinde somut davamızın uyuşmazlık konusu kapsadığı ve tarafların anlaşamadığı, dolayısıyla tekrarda arabuluculuğa gitmenin usul ekonomisi yönünden katkısının olmayacağı ve dava şartının yerine geldiği anlaşıldığından bu savunmaya itibar edilmemiştir. Açıklanan nedenlerle her iki davalı yönünden davanın hak düşürücü süre ve davalı … Ltd. Şti. yönünden ayrıca husumet yokluğundan reddine karar verilerek…”gerekçesi ile, Davalı … Ltd. Şti. aleyhine açılan davanın hak düşürücü süre sebebiyle ve davada pasif taraf ehliyeti olmadığından dava şartı yokluğu nedeniyle REDDİNE, Davalı … aleyhine açılan davanın hak düşürücü süre sebebiyle REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesi kararında dava nitelendirmesi hatalı olduğunu, somut olaya sebepsiz zenginleşme davası olarak devam edilmeli ve hasır olacak sonuca göre karar verilmesi gerektiğini, somut olayda sebepsiz zenginlemeye dayandıklarını belirttiklerini, kaldı ki haricen tahsil bildirimi söz konusu olduğunda davanın niteliği istirdat değil, sebepsiz zenginleme olmak zorunda olduğunu, hakimin uyuşmazlıkla ilgili kanun maddesini resen kendisi belirleyebilmekte olduğun,u tarafların hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmadığını, Mahkemenin davayı yanlış nitelendirdiğini, Türk hukukundaki hukuk yargılamalarındaki temel prensiplerden birisi de taraflarca getirilme ilkesi olduğunu, bu ilkeye göre ihtilaf konusu olan maddi vakıaları taraflar mahkeme huzuruna getireceğini, ancak hakim maddi vakıaların hukuki nitelendirmesinde tarafların ileri sürdüğü sebepler ile bağlı olmadığını, HMK hakime görev yükleyerek tarafların iddialarıyla bağlı olmaksızın hukuki nitelendirmeyi yapmayı ve doğru hukuku uygulaması gerektiğini düzenlediğini, (Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 22.02.2021 E.2020/3808 – K.2021/750) Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında da belirtilen bu durum gereği hakim doğru nitelendirmeyi yaparak hasıl olacak sonuca göre karar vermesi gerektiğini, yargılama aşamasındaki 11/06/2021 tarihli dilekçeye bakıldığı zaman “sebepsiz zenginleşme gereği zamanaşımının dolmadığını” belirttiklerini, kaldı ki yerel mahkeme de gerekçeli kararında davayı sebepsiz zenginleşme davası olarak açtıklarını kabul ettiği ancak istirdat davası açılabileceği koşullarda sebepsiz zenginleşme açılamayacağından bahisle hak düşürücü süreden davanın reddine karar verdiğini, oysa sebepsiz zenginleşmeye göre zamanaşımı geçmediği gibi somut olayda yerel mahkemenin gerekçesinin de hatalı olduğunu, haricen tahsil bildirimi yapılan durumlarda taraflar davayı istirdat olarak nitelendirse bile davaya sebepsiz zenginleşme davası olarak devam edileceğinin Yargıtay içtihatlarında belirtildiğini, (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 6.12.2017T., 2016/6087E., 2017/17160K.) Somut olayda davalının yaptığı haricen tahsil bildirimine dayanarak fazla ödenen paranın iadesini istesek de yerel mahkemenin istirdat davası için gerekli 1 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğinden bahisle davanın reddine karar vermesi hukuka aykırı olduğunu, Haricen tahsil varsa dava istirdat değil sebepsiz zenginleşme davası olarak görülmesi gerektiğini, Yerel mahkeme gerekçeli kararında “her ne kadar davacı istirdat davasının niteliği gereği sebepsiz zenginleşme davası olduğunu ve TBK’nun 82. Maddesi uyarınca zamanaşımının dolmadığını iddia etmiş ise de istirdat davasının koşullarının oluştuğu durumlarda davaların sebepsiz zenginleşme davası olarak nitelendirilmesinin doğru olmadığından davacı tarafın bu iddialarına da itibar edilmemiştir” diyerek davayı reddettiğini, oysa ki Yargıtay’ın yerleşik ve güncel içtihatlarında da belirtildiği üzere icra dosyasında haricen tahsil durumu söz konusu ise tarafların nitelendirilmesine bakılmaksızın dava sebepsiz zenginleşme olarak devam edilmesi gerektiğini, diğer bir deyişle istirdat davasının ön koşulu alacaklıya yapılan ödemenin haricen tahsil olarak değil, icra dosyasına yapılan ödeme olması gerekmekte olduğunu, uzun yıllardır Yargıtay’ın görüşü bu yönde değişmeden süregeldiğini, (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 6.12.2017T., 2016/6087E., 2017/17160K., Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 1996/299E., 1996/681K.) Yargıtay’ın yıllardır süregelen kararlarında içtihat değişikliğine gitmediği, haricen tahsil durumlarında davanın niteliğinin istirdat değil, sebepsiz zenginleşme olduğuna karar vermiş ve vermekte olduğunu, hal böyle olunca somut olayda hem 11/06/2021 tarihli dilekçemize bakıldığı zaman “sebepsiz zenginleşme gereği zamanaşımının dolmadığını” belirtmek hem de yukarıdaki içtihatlar doğrultusunda davanın niteliğinin sebepsiz zenginleşme olduğunu, yerel mahkeme her ne kadar gerekçeli kararında “her ne kadar davacı istirdat davasının niteliği gereği sebepsiz zenginleşme davası olduğunu ve TBK’nun 82. Maddesi uyarınca zamanaşımının dolmadığını iddia etmiş ise de istirdat davasının koşullarının oluştuğu durumlarda davaların sebepsiz zenginleşme davası olarak nitelendirilmesinin doğru olmadığından davacı tarafın bu iddialarına da itibar edilmemiştir.” dese de haricen tahsil nedeniyle istirdat davası koşullarının oluşmaması nedeniyle yerel mahkeme kararının hatalı olduğunu, … Ltd. Şti. açısından pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddinin hatalı olduğunu, Yerel mahkeme her ne kadar davalılardan … Ltd Şti açısından davayı pasif husumet yokluğundan reddetse de taraf arasında ihtilafa konu 3 adet çekin toplam bedeli 749.000-TL’dir. Taraflar arasında başkaca bir çek olmadığını, davalı şirket yetkilisi ile …, baba – oğul olduğunu, taraflar arasında başkaca bir ticaret olmadığını, davalı … Ltd Şti’nin yetkilisi ile diğer davalının baba oğul olması karşısında organik bağ da göz önüne alınarak her iki davalının da pasif husumet ehliyetinin olduğunun kabulü gerekip ve işin esasına girilmesi gerektiğini, Tüm bu nedenlerle davayı yanlış niteleyen yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın sebepsiz zenginleşme davası olarak devam etmesine, hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemeye iadesine karar verilmesi gerektiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasına fazla ödenen 296.930,00 TL. Nin 25/07/2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ve %20 icra inkar tazminatı ile birlikte istirdadı istemine ilişkindir. Mahkemece,Davalı … Ltd. Şti. aleyhine açılan davanın hak düşürücü süre sebebiyle ve davada pasif taraf ehliyeti olmadığından dava şartı yokluğu nedeniyle reddine, Davalı … aleyhine açılan davanın hak düşürücü süre sebebiyle reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. 04.06.1958 gün 15/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulandığı gibi, bir davada dayanılan maddi vakıları açıklamak tarafların, bu olguları hukuken nitelendirmek, uygulanacak yasa maddelerini arayıp bulmak ve doğru olarak yorumlayıp uygulamak da hakimin görevidir. Diğer bir deyişle, bir davada maddi olayı anlatmak taraflara, hukuki nitelendirmeyi yapmak hakime aittir. (HUMK’nun 76.md, HMK’nun 33.md). Somut olayda, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra takip dosyasının alacaklısının …, borçlularının … ve … olduğu, borçlular aleyhine kambiyo senedine dayalı olarak icra takibi başlatıldığı, icra takip dosyasında davalı … Ltd. Şti.’nin alacaklı olarak yer almadığı, takibin kesinleştiği ve takip sonrasında alacaklı vekilinin 25/07/2019 tarihinde vermiş olduğu dilekçe ile alacağın haricen tahsil edilmesi sebebiyle dosyanın işlemden kaldırılması ve hacizlerin fekkini talep ettiği, eldeki davanın 01/04/2021 tarihinde açıldığı ve haricen yapılan ödeme ile dosya borcunun kalmadığı anlaşılmaktadır. Her ne kadar davacı tarafça eldeki davanın istirdat davası niteliğinde olmadığı, sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince açıldığı ileri sürülmüş ise de; yerleşik Yargıtay uygulaması gereğince, istirdat davasının koşullarının oluştuğu durumlarda davaların sebepsiz zenginleşme davası olarak nitelendirilmesi doğru görülmemekte ve davaya istirdat davası olarak bakılması gerektiği kabul edilmektedir. (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2016/17619 Esas, 2017/3930 Karar; 2015/1355 Esas, 2015/11705 Karar; 2016/3867 Esas, 2016/15577 Karar)İİK’nın 72/7. maddesi uyarınca; ”Takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını isteyebilir,” düzenlemesi mevcut olup, eldeki dava yerleşik Yargıtay uygulaması gereğince istirdat davası niteliğinde olduğundan, bir yıllık hak düşürücü süreye tabidir. Ancak ilk derece mahkemesi karar gerekçesinde de belirtildiği üzere dava bir yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açılmıştır. Bu durumda ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından, davacı vekilinin aksi yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2013/13-397 Esas- 2014/15 Karar sayılı kararı ile Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2019/4320 Esas – 2021/3961 Karar sayılı kararrı benzer mahiyettedir. )Sonuç itibariyle, dosya kapsamı, mahkemenin kabul ve gerekçesi ve davacı vekilinin istinaf sebepleri gözetildiğinde mahkeme kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesine göre esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30.TL istinaf karar harcı istinaf eden tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden davacı üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 17/11/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.