Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1737 E. 2021/1368 K. 07.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1737
KARAR NO: 2021/1368
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2021/315 Esas
TARİH: 30/06/2021(İhtiyati Hacze İtirazın Reddine İlişkin Ek Karar)
DAVA: Tanıma Ve Tenfiz
TALEP:İhtiyati Hazce İtirazın Reddine İlişkin Ek Kararın Kaldırılması
KARAR TARİHİ: 07/10/2021
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen ek karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ve 11/05/2021 tarihli talep dilekçesinde özetle; davalıların tahkim hükmü kapsamında ödemekle yükümlü oldukları faizler hariç ana para miktarının 55.644.400,13-USD ve 529.534,73-GBP olduğunu, davalıların kesin olan yabancı hakem kararı kapsamında halen bir ödeme yapmadıklarını, söz konusu kararın tenfizine karar verilmesi ve kararın kesinleşmesi belli bir süre gerektireceğinden ve bu durumun günümüz pandemi koşulları sebebiyle öngörülemez biçimde duruşmaların talik edilmesi gibi birçok nedenle çok daha fazla uzama olasılığı bulunduğundan, bu süre zarfında davalıların malvarlıklarını dağıtma ve kaçırma ihtimali bulunduğunu, borçlunun taahhütlerini ödemekten kaçınmak maksadıyla, bir takım işlemler yapmak suretiyle mallarını gizlemeye, dağıtmaya hazırlandığını belirterek, hakem kararında belirtilen faiz hariç 55.644.400,13-USD ve 529.534,73-GBP tutarındaki alacakların dava açılış tarihi olan 30.04.2021 tarihi itibariyle Türk Lirası değerleri; (30.04.2021 Amerikan Doları Efektif Satış Kuru : 8,2583 – 30.04.2021 İngiliz Sterlini Efektif Satış Kuru : 11,5095) bu doğrultuda alacakların Türk Lirası karşılıkları 55.644.400,13-USD x 8,2583 = 459.528.149,59 – TL ve 529.534,73 – GBP x 11,5095 = 6.094.679,97 – TL olmak üzere toplamda 465.622.829,56 – TL’ye tekabül ettiğini belirterek, yabancı hakem kararı ile hükmedilen meblağa tekabül eden alacak bakımından öncelikle teminatsız, kabul edilmemesi halinde teminat karşığında ihtiyati haciz kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN 17/05/2021 TARİHLİ İHTİYATİ HACİZ KARARI İLE; “…Yabancı bir mahkemeden verilen hükmün Türkiye’de infazı için tanıma ve tenfizi gerekmektedir. Hukuken tanıma ve tenfiz edilmeden icraya konulamaz ise de, bu durum ihtiyati haciz kararı verilmesine engel değildir. Nitekim Yargıtay kararları da aynı yöndedir. Ayrıca henüz kararın tenfizi yapılmadığından ihtiyati haczin teminatlı olarak verilmesine karar vermek gerekmiş, dava dilekçesi, ekleri ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde davacı vekilinin ihtiyati haciz talebinin dava değeri olan 465.622.829,56- TL üzerinden %15 teminat karşılığında ve İİK 257. Maddesi hükmü gereğince ihtiyati haciz talebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir. ” gerekçeleri ile; ” 1-Davacı vekilinin İhtiyati Haciz Talebinin dava değeri 465.622.829,56 TL üzerinden %15 teminat karşılığında (69.843.424,43 TL) KABULÜ ile teminatın mahkememiz veznesine yatırılması veya aynı miktarda kesin ve süresiz banka teminat mektubunun ibraz edilmesi halinde; davalıların malları ile alacaklarını, İİK’nun 257. Maddesine muayyen tahditler dairesinde İHTİYATEN HACZİNE, 2-10 gün içinde teminat yatırılmadığı takdirde ihtiyati haczin kalkmasına, 3-Teminat şartı yerine getirildiğinde kararın infazı için İstanbul İcra Müdürlüğüne tevdine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı … vekili tarafından itiraz kanun yoluna başvurulmuştur. İtiraz eden davalı vekili vermiş olduğu dilekçesi ile, tenfizi istenen yabancı hakem kararı belirli bir alacağın tahsiline yönelik olduğundan davanın nispi harca tabi olduğunu, ancak eldeki davanın maktu harç alınarak açıldığını, ortada henüz usulünce açılmış bir dava yok iken ihtiyati haciz talebinin kabul edilmesinde hukuka uygunluk bulunmadığını, davaya dayanak teşkil eden yabancı hakem kararının tenfizinin henüz yapılmadığını ve Türk Hukuku açısından henüz ilam niteliğinde olmadığını, somut olayda alacağın vadesinin gelip gelmediğinin, muaccel olup olmadığının tartışılması gerektiğini, taraflar arasında vadeye bağlanmış bir alacak söz konusu olmayıp alacağın varlığının kesin olmadığını ve yargılamayı gerektirdiğini, ihtiyati haciz kararı verilmesi için gerekli koşulların oluşmadığını, İİK’nın 257/2 maddesindeki koşulların gerçekleştiğine ilişkin bir delil de sunulmadığını, Türk Hukukuna göre tenfizi mümkün olmayan bir karardaki borcun muaccel olmayacağını, davalının muayyen yerleşim yerinin bulunması, mallarını kaçırması veya gizlemesi olgusunun bulunmaması, sabit ikametgahı olması nedeniyle İİK 257/2 maddesindeki vadesi gelmeyen borçlar yönünden belirlenen ihtiyati haczi koşullarının oluşmadığını, ihtiyati haciz kararına dayanak yapılan yabancı hakem kararının MÖHUK kapsamında tenfizinin mümkün olmadığını, yabancı hakem kararının Türk kamu düzenine aykırı olduğunu, yurt dışında yapılan yargılamada yabancı hakemlerin, kendi ücretlerini kendilerinin belirleyeceğini kabul eden hükümler içeren usul kurallarına tabi olarak verilen yabancı hakem kararlarının, kamu düzenine aykırı olmaları sebebiyle Türkiye’de tenfiz edilemeyeceğini belirterek, ihtiyati hacze itirazlarının kabulü ile ihtiyati haciz kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 30/06/2021 tarih ve 2021/315 Esas sayılı Ek Kararı ile; “…. dosyanın tetkikinde; aleyhine ihtiyati haciz verilen davalı tarafından ihtiyati haczin dayandığı sebeplere yönelik yapılan itirazda; yabancı mahkeme kararlarının tanıma ve tenfiz işlemi yapılmadan icra edilemeyeceği ileri sürülmüş ise de, davacı tarafça tanıma ve tenfizi talep edilen yabancı hakem kararının apostilli aslının dosyamıza sunulduğu, söz konusu kararın kesinleşmiş olduğu, her ne kadar yabancı hakem kararlarının tanıma ve tenfizi yapılmadan Türkiye’de icrası mümkün değil ise de, ihtiyati haciz kararının bir icra işlemi olmadığı, yine ihtiyati haczi tamamlayan işlerin yerine getirilip getirilmemesi gibi hususların da ihtiyati haciz kararı verilmesine engel oluşturmadığı, ihtiyati haciz kararının geçici bir hukuki koruma olduğu, verildiği ülke kanunlarına göre kesinleşmiş durumda bulunan hakem kararı ile alacağın muaccel hale gelmiş olduğu ve davacının davalıdan alacaklı olduğunun yaklaşık ispat ölçüsünde ispatlandığı, Yargıtay 11 ve Yargıtay 19.Hukuk Dairelerinin de aynı hususta pek çok içtihatının bulunduğu anlaşılmakla, yine davalı tarafça sunulan diğer itirazların İİK 265.maddesinde sayılan nedenlerden bulunmaması sebebiyle itirazın reddine karar vermek gerekmiştir. Davalı tarafın harç eksikliği ile ilgili itirazının değerlendirilmesinde ise; 6728 Sayılı Kanunun 36.maddesinde “492 sayılı Kanuna bağlı (1) sayılı Tarifenin “A) Mahkeme Harçları” başlıklı bölümünün “III- Karar ve ilam harcı” başlıklı alt bölümünün birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan “Tahkim yargılamasında bu bende göre hesaplanan harç yüzde elli oranında uygulanır.” cümlesi “Tahkim yargılamasında bu bent hükümlerine göre harç alınmaz.” şeklinde değiştirilmiştir.” denilmekte olup, Harçlar Kanununa eklenen 1 sayfalı tarifede 16/07/2016 tarihinde yapılan değişiklik ile Hukuk Genel Kurulunun 2017/19-930 Esas 2019/812 karar sayılı kararı uyarınca maktu harç alınması gerektiği anlaşıldığından, harca yönelik istemin de reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm tesis olunmuştur. ” gerekçeleri ile; ” 1-İhtiyati hacze itiraz sebeplerinin sınırlı oluşu, aleyhine ihtiyati haciz kararı verilenler tarafından yapılan itirazların çoğunun İİK 265. maddesinde sayılı itirazlardan olmaması dikkate alınarak İHTİYATİ HACZE İTİRAZIN REDDİNE, 2-Ayrıca harç eksikliği ile ilgili itirazın 6728 sayılı kanunun 36. maddesi ile Harçlar Kanununa eklenen 1 sayfalı tarifede 16/07/2016 tarihinde yapılan değişiklik ile Hukuk Genel Kurulunun 2017/19-930 Esas 2019/812 karar sayılı kararı uyarınca maktu harç alınması gerektiği anlaşıldığından harca yönelik istemin de REDDİNE, 3-Kararın taraflara tebliğine, ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, ihtiyati hacze itiraz eden davalı … vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: İhtiyati hacze itiraz eden davalı … vekili istinaf dilekçesi ile; 5718 sayılı MÖHUK’un 58. maddesi uyarınca, yabancı bir ülke mahkemesi tarafından verilen kararın geçerli olabilmesi için usulüne uygun Türk Mahkemelerince tenfiz edilmiş olması gerektiğini, tenfiz edilmeyen kararların ilam niteliğinde sayılmasının mümkün olmadığını, davaya dayanak teşkil eden yabancı hakem kararının tenfizinin henüz yapılmadığını ve Türk Hukuku açısından henüz ilam niteliğinde olmadığını, ilam niteliğinde olmayan hakem kararına istinaden ihtiyati haciz kararı verilmesinin usul ve yasaya uygun olmadığını, Taraflar arasında vadeye bağlanmış veya vadesi gelmiş bir alacak söz konusu olmadığını, alacağın varlığının yargılamayı gerektirdiğini, vadesi gelmemiş alacaklarla ilgili ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için de İİK’nın 257/2 maddesindeki koşulların oluşmadığını, koşulları oluşmadan verilen ihtiyati haciz kararının usul ve yasaya uygun olmadığını, Yabancı hakem kararlarının tenfizi kararına karşı istinaf/temyiz yoluna başvurulmasının icrayı durduracağını, (MÖHUK m.61(2) ) atfı ile MÖHUK m.57(2) ). mahkeme uygulamasında da, tenfizi talep edilen bir hakem kararına istinaden İİK 257/2 deki koşullar oluşmadığı zaman ihtiyati haciz kararı verilmediğini, Davaya ve ihtiyati haciz kararına dayanak yapılan yabancı hakem kararının 5718 s. Milletlerarası Özel Hukuk Ve Usul Hukuku Hakkında Kanun (MÖHUK) kapsamında tenfizinin mümkün olmadığını, tenfiz konusu edilen yabancı hakem kararında davalı müvekkili …’nun müşterek ve müteselsil sorumlu kabul edildiğini, yabancı hakem kararının sırf bu kısmının bile başlı başına Türk kamu düzenine aykırılık teşkil ettiğini, Türk Borçlar Kanunu’nun 583. maddesi uyarınca, kefilin sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesinin şart olduğunu, oysa ki yabancı hakem kararının dayanağı olan sözleşmede Borçlar Kanunu’nda belirtilen kefalet şartlarının hiçbirine uyulmadığını, Türk Hukuku’nda kefalete ilişkin olarak belirlenen zorunlu şekil şartlarının kamu düzenine ilişkin olup, bu haliyle yabancı hakem kararının Türk kamu düzenine açıkça aykırı olduğunu, Türkiye ve İngiltere’nin de taraf olduğu Yabancı Hakem Kararları’nın Tanınması ve Tenfizi Hakkında 1958 tarihli Konvansiyonu’nun (New York Konvansiyonu) 5. maddesinin 2-b fıkrasının da, tanıma tenfiz istenen ülkenin kamu düzenine aykırı hakem kararlarının tanınması ve tenfizi reddedilir şeklinde düzenlendiğini, 5718 s. Milletlerarası Özel Hukuk Ve Usul Hukuku Hakkında Kanunun 54. maddesinin ç bendi uyarınca yetkili mahkemenin yabancı mahkeme kararlarının tenfizine karar verebilmesi için: o yer kanunları uyarınca, kendisine karşı tenfiz istenen kişinin hükmü veren mahkemeye usulüne uygun bir şekilde çağrılmamış veya o mahkemede temsil edilmemiş yahut bu kanunlara aykırı bir şekilde gıyabında veya yokluğunda hüküm verilmiş ve bu kişinin yukarıdaki hususlardan birine dayanarak tenfiz istemine karşı Türk mahkemesine itiraz etmemiş olması gerektiğini, yine 5718 s. Milletlerarası Özel Hukuk Ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un 62. maddesinin b, ç ve d bentlerinde de yetkili mahkemenin yabancı hakem kararlarının tenfiz istemlerinin hangi hallerde ret edileceğinin düzenlendiğini, Davalı müvekkilinin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2019/216905 sayılı soruşturmasında, fetö/pdy silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediği iddiası ile 17.03.2020 tarihinde tutuklandığını, İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2020/125 E. sayılı dosyası ile devam eden 1 senelik yargılama süresi boyunca da tutukluluk halinin devam ettiğini, neticede yine İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2020/125 E. – 2021/97 K. sayılı kararı ile 05.03.2021 tarihinde tahliye edildiğini, dolayısıyla müvekkilinin mahkeme huzurunda tenfize konu edilen tahkim yargılamasının son 1 yıllık bölümünde bölümünde fiilen yer alamadığını, tutukluluğu dolayısı ile şirketlerinin uğradığı maddi zararlar neticesinde yurt dışında tahkim sürecini takip eden avukatlarının ücretlerini ödeyemediği için avukatlarının vekillik görevinden çekildiğini ve yargılamada temsil edilemediğini ve en önemlisi de duruşmada şahsen yapması gereken savunmasını tutukluluğu yüzünden gerçekleştiremediği için savunma hakkından yoksun kaldığını, hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiğini, tenfizi istenen yabancı hakem kararının davalı müvekkilinin yokluğunda ve gıyabında verildiğini, davacının tanıklarının dinlendiği oturumlarda tanıklara soru sorma hakkından yoksun bırakıldığı, tanık ve delil sunma imkanı sunulmadığı, tahkim yargılaması açısından çok önemli olduğu tartışmasız olan sözlü açıklama yapma hakkından ve hukuki dinlenilme hakkından yoksun bırakılarak savunma hakkının ortadan kaldırıldığını, Ayrıca davacı yan tarafından tenfizi talep edilen yabancı hakem kararı ile ilgili yurt dışında yapılan yargılamada yabancı hakemlerin, tabi oldukları usul kuralları uyarınca kendi ücretlerini kendilerinin tayin ettiklerini, hakemlerin kendi ücretlerini kendilerinin belirleyeceğini kabul eden hükümler içeren usul kurallarına tabi olarak verilen yabancı hakem kararlarının, kamu düzenine aykırı olmaları sebebiyle Türkiye’de tenfiz edilemeyeceklerini, Savunma hakkının kısıtlanması gibi ağır kamu düzenine aykırılık sonucu verilen hakem kararının tenfiz edilemeyeceğinin açık olduğunu, yine henüz tenfiz edilip edilmeyeceği yargılama gerektiren ve yukarıda özetlenen gerekçeler ile açıkça kamu düzenine aykırı, savunma hakkını kısıtlayarak, hukuki dinlenilme hakkını çiğneyerek verilen hakem kararına dayanarak müvekkili hakkında ihtiyati haciz kararı ve itirazın reddi kararı verilmesinde hukuka uygunluk bulunmadığını belirterek, İstanbul 10 Asliye Ticaret Mahkemesi ‘nin 17/05/2021 tarihli ihtiyati haciz kararına karşı davalı müvekkili adına yaptıkları itirazlarının reddine dair 30.06.2021 tarihli ara kararına karşı yaptıkları istinaf başvurularının kabulü ile; İstanbul 10 Asliye Ticaret Mahkemesi ‘nin 17/05/2021 tarihli ihtiyati haciz kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep, ihtiyati haciz kararına karşı yapılan itirazın reddi kararının istinaf incelemesi ile kaldırılması istemine ilişkindir.Davacı tarafça, tanıma ve tenfizi talep edilen 26/01/2021 tarihli yabancı hakem kararının apostilli aslı ve tercümesi dosyaya ibraz edilerek, hakem kararı uyarınca hükmedilen davacı alacağı yönünden ihtiyati haciz kararı verilmesi talep edilmiştir. Mahkemece talebin kabulüne dair verilen karara karşı davalı tarafça itiraz edilmiş, mahkemenin 30/06/2021 tarihli ek kararı ile, ihtiyati haciz kararına yapılan itirazın reddine karar verilmiş, bu karara karşı davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İhtiyati haciz kararı verilebilmesi için İİK’nın 257. maddesindeki şartların oluşması gerekir. İİK’nın 257/1. maddesine göre, rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı… ihtiyati haciz talebinde bulunabilir. İİK’nın 258/1. maddesi hükmüne göre ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için mahkemenin ”alacağın varlığı hakkında kanaat edinmiş olması” yeterlidir. Mahkemenin ”alacağın varlığına kanaat edinmiş olmasından” anlaşılması gereken alacağın usul hukuku kurallarına göre kesin veya tam olarak ispat edilmesi değildir. Diğer hukuki himaye tedbirlerinde olduğu gibi ihtiyati hacizde de amaç davaya ilişkin yargılamadan farklı olarak, maddi hukuka dayanan hak bakımından nihai bir karar verip, uyuşmazlığı esastan sona erdirmek değildir. Yani ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için ispat gerekmez, yaklaşık ispat için delil sunulması yeterli olup, alacaklının ilişkisinin varlığını ve muaccel olduğunu tam ve kesin olarak ispat etmesi aranmamaktadır. (Yargıtay 19. HD 2016/18235 E. 2018/731 K.) Somut olayda; Davacı tarafça Hakem Kararı ve kararın kesinleştiğine dair tercüme edilmiş belge örnekleri dosyaya ibraz edilmiştir. Mahkemece de belirtildiği üzere, dosyada mevcut delil durumu ve söz konusu hakem kararı dikkate alındığında, ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için yaklaşık ispat koşulunun sağlandığı, davalı vekilinin diğer itiraz ve istinaf sebeplerinin İİK 265. maddesinde tahdidi olarak sayılan itiraz nedenleri arasında gösterilmediği, dolayısıyla mahkemenin 30/06/2021 tarihli kararının yerinde olduğu anlaşılmaktadır. Sonuç itibariyle, dosya kapsamı, mahkemenin kabul ve gerekçesi ve istinaf sebepleri gözetildiğinde; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesine göre esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı …’nun istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf talep eden davalı tarafından yatırılan 162,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf talep eden davalıdan alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcı, istinaf aşamasında peşin olarak yatırıldığından, yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden taraf üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 07/10/2021 tarihinde HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.