Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1732 E. 2021/1405 K. 14.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1732 Esas
KARAR NO : 2021/1405 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2020/684 Esas (Derdest Dava Dosyası)
TARİH: 13/04/2021
DAVA: TAPU İPTAL VE TESCİL
KARAR TARİHİ: 14/10/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili verdiği dava dilekçesinde özetle; davacı şirket ile davalı banka arasında ticari kredi ilişkisi nedeni ile oluşan borçların tasfiyesi amacıyla 30/04/2018 tarihinde Vefa Hakkı ve Borç Tasfiye Protokolü başlıklı bir sözleşme imzalandığını, protokol gereğince davacı adına kayıtlı bazı gayrimenkullerin vefa hakkı ile davalı bankaya devredildiğini, davacı şirkette nakit sıkıntısı olduğundan konkordato başvurusunda bulunulduğunu, davalı bankanın davacı şirketin konkordato sürecine girmesi sebebiyle sözleşmenin feshedildiğini ve gayrimenkullerin teslimini istediğini ve davaya konu İstanbul ili, … ilçesi, … Mah. … mevki, … ada, … parsel olan taşınmazı 3. şahısa devrettiğini, taşınmazın zilyetliğinin hala davacı şirkette olduğunu, yapılan işlemin muvazaalı olduğunu beyanla taşınmazın 3. kişiye devrinin önlenmesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.Davalı … Bankası A.Ş. Vekili 14/01/2021 tarihli cevap dilekçesinde; taraflar arasında imzalanan sözleşme ile dava konusu taşınmazın davalı bankaya devredilmesi hususunda bir ihtilaf bulunmadığını, davacının Temmuz, Ağustos, Eylül, Ekim 2018 dönemlerine ait ecri misil bedellerini ödememesi sebebiyle davacının bankaya olan borçlarının muaccel hale geldiğini, çekilen ihtarname sonucunda da ödeme yapmamaları sebebi ile vefa protokolünün hükümsüz kaldığını, vefa protokolünün davacı şirketin konkordato sürecine girdiği için değil, ecri misil bellerini ödememesi nedeni ile sona erdiğini, tahliye talepli ihtarnamenin de davacıya gönderildiğini ancak taşınmazların tahliye ve teslim edilmediğini, taşınmazın gerçek bir satış işlemi ile diğer davalılara satıldığını beyanla davacının talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.İlk Derece Mahkemesi 19/01/2021 tarih 2020/684 Esas (Derdest Dava Dosyası) Karar sayılı kararında;1-Davacı vekilinin, dava konusu taşınmazın üzerine davalıdır şerhi konulması talebinin KABULÜ İLE; İstanbul İli, … İlçesi, … Mahallesi, … ada, … parsel sayılı 1.177,19 m2 alanlı, cinsi arsa olan kayıtlı taşınmazın kaydına davalılar üzerine kayıtlı bulunması halinde mahkememiz dosyası kesinleşinceye kadar “DAVALIDIR” şerhi konulmasına, karar verilmiştir.Davalı … Bankası vekili verdiği cevap dilekçesi ile; mahkemece verilen ara kararın belirsiz olduğunu, davalıdır şerhinin hukuki dayanağının bulunmadığını, teminatsız ihtiyati tedbir kararı verilmesine itiraz ettiklerini, vefa hakkının kullanma süresinin sona erdiğini, davacının tapu iptal talep etme hakkı bulunmadığını belirterek ihtiyati tedbire itiraz etmiştir.Davalılar … vekilinin 09/03/2021 tarihli dilekçesi ile, davalıların taşınmazı bankanın satış ihalesi yoluyla satın alan iyi niyetli malikler olduğunu, dava ile teknik manada bağlantısı olmaması ve tasarruflarını etkilemesi sebebiyle davalıdır şerhinin ve ihtiyati tedbirin davalılar … yönünden kaldırılmasını talep ettiği görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 13/04/2021 tarih 2020/684 Esas (Derdest Dava Dosyası) Karar sayılı ek kararında;”Somut olayda, davacı vekili HMK’nın 391 ve TMK’nın 1010. maddeleri uyarınca, davalılardan … uhdesindeki bağımsız bölümün tapu kaydına, tapu iptal ve tescil davası açıldığı ve davanın derdest olduğu konusunda şerh verilmesini, yani tapu kaydına “davalıdır şerhi” konulmasını istemiş, mahkememizce bu talebi teminatsız olarak kabul etmiştir.Yukarıda açıklandığı üzere, taşınmazın tapu kaydına konulacak “davalıdır şerhi”, davalıların taşınmaz üzerindeki tasarruf yetkisini hiçbir şekilde kısıtlamayacak, mülkiyetten doğan haklarını kullanmasına engel olmayacaktır. Tapu kaydında sadece, bu taşınmazla ilgili olarak bir tapu iptal davası açılmış olduğuna ve davanın derdest olduğuna dair bir şerh mevcut olacaktır. Böyle bir şerh, davalıların mülkiyetten doğan haklarını kullanmalarına engel olmayacağı gibi davacının ileride davasında haklı çıkması halinde, haklarının üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilmesini sağlayacaktır. Böyle bir karar tarafların hak, menfaat ve sorumluluk dengelerini sağlamaya elverişli niteliktedir.Somut olayda, HMK 389/1.maddesinde düzenlenen “mevcut durumda meydana gelebilecek değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” hükmü gereğince dava süresince davacının mağduriyetinin engellenmesi açısından mahkememizce verilen ihtiyati tedbir kararının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından ihtiyati tedbire vaki itirazların reddine karar vermek gerekmiştir….”gerekçesi ile, 1-İHTİYATİ TEDBİR KARARINA İTİRAZIN REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı … ve T.C … Bankası tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:… vekili istinaf dilekçesi ile, Uyuşmazlık konusu taşınmazın, müvekkillerince, ihale usulü hakkaniyete uygun şekilde, tamamen tarafsız ihaleye girilmesi neticesinde mülkiyetlerine aldıklarını, Diğer taraflar arasında hukuki ilişkinin ve hukuki prosedürün varlığı ve/veya geçerliği konusunda müvekkillerinin tamamen iyiniyetli olduğunu,Müvekkillerinin tapularına davalıdır şerhi düşülmüş olmasının ağır sonuçlar doğurduğunu, davalıdır şerhi derc edilebilmesi için, uygun şartların dava konusu olayda meydana gelmediğini, ayrıca davalıdır şerhi derc edilebilmesi için, kararı verilebilmesi için gerekli olan yaklaşık ispat hususunun dahi yerine getirilmediğini, Davacının dava konusu arazide diğer davalılar ile oluşan hukuki uyuşnmazlık konusu olabilecek bir eksikleri de olmadığını davacının dava konusu yerde herhangi bir hak sahipliğinin de kalmadığını, geçerlilik şartlarını taşımayan ve bu nedenle hüküm doğurmayan davalıdır şerhi dercinin açıkça hak ve hukuka aykırılık teşkil ettiğini,İleri sürerek davalıdır şerhi ve tüm ihtiyati tedbir niteliğindeki kararların kaldırılmasını talep etmiştir. T.C … Bankası vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkemenin 19.01.2021 tarihinde davacı vekilinin, dava konusu taşınmazın üzerine davalıdır şerhi konulması talebinin kabulüne karar verdiğini ancak İhtiyati Tedbir talebiyle ilgili bir açıklama yapmadığını, ilgili karardan anlaşılan hususun taşınmaz üzerine davalıdır şerhi konulmasının bir ihtiyati tedbir niteliğinde düşünülmesi olduğunu, 19.01.2021 tarihli ara karar ve 13.03.2021 tarihli ek kararda Mahkeme tarafından belirtildiği üzere dava olduğuna dair bir şerh işlenmesine karar verildiğinin belirtildiğini ve bu kararın taşınmazın devrini engellemeyeceğinin ifade edildiğini, bu kararın ihtiyati tedbir niteliğinde olduğunu ve istinaf kanun yoluna başvurulabileceğine dair karar verildiğini, yerel mahkeme tarafından ihtiyati tedbir mahiyetiyle davalıdır şerhi konulmasına dair karar verilmesi ve söz konusu davalıdır şerhinin davalıların taşınmaz üzerindeki tasarruf yetkisini hiçbir şekilde kısıtlamayacağı ifadesinin kendi içinde çelişen bir durum olduğunu, söz konusu ifadenin ihtiyati tedbir mi olduğu, davalıdır şerhi mi olduğu açıkça belirtilmesi gerektiğini, tapuya gönderilen yazı da davalıdır şerhi konulmasına karar verildiği belirtilmiş olsa da 13.04.2021 tarihli kararının son paragrafında HMK 389/1. Maddesine dayanılarak ihtiyati tedbir kararı verildiği ifadesinin mevcut olduğunu, ihtiyati tedbir kararı da malikin taşınmaz üzerindeki haklarını kısıtlayıcı nitelikte bir karar olduğunu, her ne kadar davalıdır şerhi alım-satım için engel teşkil etmiyor gibi görünse de 3. Kişilerin üzerinde davalıdır şerhi bulunan bir taşınmazı almasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, bu nedenle taşınmaz üzerine davalıdır şerhi konulması, teminatsız ihtiyati tedbir konulması anlamına geldiğini, Dava konusu taşınmazın halen davalı diğer şahıslar adına kayıtlı olduğunu, davacı tarafından 03.05.2018 tarihinde bankaya devredilen, 12.02.2020 tarihinde diğer davalılara satışı yapılan, taraflar arasındaki vefa protokolünün sona ermesi nedeni ile vefa hakkı bulunmayan taşınmaz için davacının ihtiyati tedbir ve davalıdır şerhi talep etmesinde hukuki menfaat bulunmadığını, İhtiyati tedbir niteliğinde kabul edilmiş olması halinde ise dava Konusu Vefa protokolü uyarınca taşınmazın 1.771.000-TL bedelle davacı şirketten müvekkili bankaca devralındığını, teminat miktarının taşınmazın gerçek değeri üzerinden belirlenmesi ya da en az bu tutar üzerinden belirlenmesi gerekirken teminatsız karar verilmesinin hukuka aykırı olacağını, Vefa Protokolünün ecrimisil ödemelerinin yapılmaması nedeniyle sona ermiş olmasının yanı sıra dava konusu taşınmaz için davacıya en geç 04.05.2020 tarihine kadar kullanılmak ve vefa bedelini ödemek kaydıyla ve sözleşmede belirlenen diğer şartlarda vefa hakkı verildiğini, dava tarihinin 29.12.2020 olduğunu, davacının huzurdaki davada vefa protokolünün devam ettiğinin tespitini talep etmişse de , kabul anlamına gelmemek kaydıyla zaten sona eren protokole göre vefa süresi 04.05.2020 tarihinde sona erdiğini yerel mahkemece protokolün devam ettiği tespit edilse dahi, protokolde belirlenen sürenin dolduğunu ve taraflar arasında farklı bir anlaşma olmadığı için davacının talebinde menfaati olmadığını ve davanın, ihtiyati tedbir ve davalıdır şerhi taleplerinin reddi gerektiğini, Taraflar arasındaki Vefa Protokolü’nün hükümsüz kalması ve vefa hakkının sona ermesi nedeniyle dava konusu taşınmaz için tahliye talepli ihtarname gönderildiğini ancak taşınmazın tahliye ve teslim edilmediğini, rayiç ecrimisil ve cezai şart alacağının ödenmediğini, vefa hakkının sona erdiği tarihten itibaren haksız işgalci olarak taşınmazda bulunduğunu, taşınmazın diğer davalılara satışından önce İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/5 Esas sayılı dosyasından açılan müdahalenin meni ve ecrimisil talepli davanın derdest olduğunu, davacının haksız işgalci ve kötüniyetli olduğunun açık olup davacının davalıdır şerhi ile korunmasının kabul edilemeyeceğini, İleri sürerek itirazın reddi kararının kaldırılmasını davalıdır şerhinin konulmasına dair ihtiyati tedbire itirazın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep ihtiyati tedbire itiraza ilişkindir.Davacı açtığı dava ile davalılardan banka ile ticari kredi ilişkisinden kaynaklı borçların tasfiyesi amacıyla vefa hakkı ve borç tasfiye protokolü yapıldığını, protokol hükümleri gereğince davacı adına kayıtlı taşınmazların vefa hakkı ile davalı bankaya devredildiğini, protokolden sonra yaşanan nakit akışı sıkıntısı nedeniyle konkordato ilen edildiğini, mahkemece kesin mühlet kararı verildiğini, davalı bankanın tüm bunlara rağmen kamu düzenine ilişkin kanunları ve mahkeme kararlarını hiçe sayarak davalıya devredilen vefa haklı taşınmazı muvazaalı olarak diğer davalılara devrettiğini, belirterek öncelikle taraflar arasındaki (davacı ile davalı banka) vefa hakkı ve borç tasfiye sözleşmesinin devam ettiğinin tespitine, davalı banka tarafından muvazaalı devredilen taşınmazla ilgili olarak, davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya tesciline, bunun mümkün olmaması halinde davalı banka adına tesciline, ödemelerin tamamlanması halinde davacı adına tesciline, bu talebin de kabul edilmemesi halinde taşınmazın rayiç bedelinin araştırılarak bedel üzerinden tazminat taleplerinin kabulüne, davanın devamı sırasında davaya konu taşınmazların 3. Kişilere devrini önleyecek şekilde tapu kayıtlarına tedbiren şerh konulmasına karar verilmesini talep etmiş, mahkemece ihtiyati tedbir talebinin kabulü ile teminatsız olarak davaya konu taşınmazın tapu kaydına davalıdır şerhi konulmasına karar verilmiş, davalıların ihtiyati tedbire ayrı ayrı itirazları üzerine duruşmalı yapılan inceleme sonucunda itirazların ayrı ayrı reddine karar verilmiş, karara karşı davalılar istinafa başvurmuştur.TMK.1010 Maddesinde;” Aşağıdaki sebeplere dayanan tasarruf yetkisi kısıtlamaları, tapu kütüğüne şerh verilebilir: 1. Çekişmeli hakların korunmasına ilişkin mahkeme kararları, 2. Haciz, iflas kararı veya konkordato ile verilen süre, 3. Aile yurdu kurulması, artmirasçı atanması gibi şerh verilmesi kanunen öngörülen işlemler. Tasarruf yetkisi kısıtlamaları, şerh verilmekle taşınmaz üzerinde sonradan kazanılan hakların sahiplerine karşı ileri sürülebilir,” hükmü düzenlenmiştir.Talep, dava içinde HMK’nın 389 vd. maddeleri uyarınca ihtiyati tedbir istemine ilişkindir.HMK’nın 389. maddesi uyarınca, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyat tedbir kararı verilebilir. “Kanun hükmü, tedbirin sadece dava konusu olan şey hakkında verilebileceğini düzenlemiştir. İhtiyati tedbirde, hakkında tedbir kararı alınan şey, esasen asıl davanın konusudur.MK’nın 392/1 maddesinde ihtiyati tedbir kararının teminat karşılığında verileceği düzenlenmiştir. Aynı maddede teminat alınmayacak durumlar “talep, resmi belgeye, başkaca kesin bir delile dayanıyor yahut durum ve koşullar gerektiriyorsa, mahkeme gerekçesini açıkça belirtmek şartıyla teminat alınmamasına da karar verebilir. Adli yardımdan yararlanan kimsenin teminat göstermesi gerekmez” denilerek belli şartlara bağlanmıştır. Mahkemece teminat alınmamasının gerekçesi belirtilmemiştir. İhtiyati tedbirde teminat haksız çıkılması halinde karşı tarafın veya üçüncü kişilerin bu sebeple uğrayacakları muhtemel zararlarını karşılamak amacıyla konulmuştur. 6100 sayılı HMK’nın 297 ve devamı maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca düzenlenmiştir. Anılan Yasa’nın 297 ve 298. maddeleri uyarınca mahkeme kararları, asgari olarak iki tarafın iddia ve savunmalarının özetlerini, incelenen maddi ve hukuki olayın özünü, mahkemeyi sonuca götüren gerekçelerin neler olduğu hususlarını ihtiva etmelidir. Anayasa’nın 141. maddesinin 3. fıkrası hükmü de mahkeme kararlarının gerekçeli olması gerektiğini düzenlemektedir.Bu nedenle mahkemece herhangi bir gerekçe belirtmeden teminat alınmadan ihtiyati tedbir kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur. Ayrıca verilen ihtiyati tedbir kararının da dava değeri ile uyumlu olması gerekir. HMK’nın (Değişik:22/07/2020-7251/35md.)353/1-a6 maddesinde; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” hali, kararın kaldırılarak, dosyanın mahkemesine iadesi sebepleri arasında gösterilmiştir. Açıklanan nedenlerle, ihtiyati tedbire itiraz eden davalı vekillerinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalıların istinaf başvurularının KABULÜ ile; İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesi 13/04/20214 tarih ve 2020/684 E. (Derdest Dava Dosyası) sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan 162,10’ar.TL istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 59,30.TL istinaf karar harcının talep halinde yatıran taraflara iadesine, 3-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 14/10/2021 tarihinde HMK’nın 353/1-a6 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.