Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1723 E. 2023/53 K. 19.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1723 Esas
KARAR NO: 2023/53 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2019/376 Esas – 2021/644 Karar
TARİHİ: 03/06/2021
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 19/01/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili ile davalı arasında ticari ilişki bulunduğunu, davalının cari hesap ekstresine istinaden müvekkiline 294.500,00 TL borçlu olduğunu, davalının müvekkilinden araç alımları yaptığını, alınan bu araçlar nedeniyle borçlandığını, taraflar arasındaki cari hesap ekstresine göre davalı yanın müvekkiline borçlu olduğunu kabul ettiğini, bu hususta karşılıklı sulh ve ibra protokolü düzenlendiğini ancak protokolün taraflarca imzalanmadığını, davalı yanın borcunu ödememesi üzerine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından icra takibi başlatıldığını, takibe haksız olarak itiraz edildiğini beyanla itirazın iptali ile takibin devamına ve %20 oranından az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesi ile yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davanın hak düşürücü süre içinde açılmadığını, davacı şirket, davacı şirket yetkilisi ve müvekkili şirket arasında araç alım satımı ve 3. kişiler adına komisyon hükümleri kapsamında alım satımı yapılan araçlardan kaynaklı ticari bir ilişki kurulduğunu, taraflar arasında gerek doğrudan satış, gerekse de komisyon ilişkisi kapsamında 3. kişiler adına yapılan satışlardan kaynaklı birçok hesap hareketi olduğunu, bu mahiyetteki ticari ilişki içerisinde müvekkilinin davacıdan noter devrini almış olduğu … plakalı aracın satışının akabinde oluşan cari ekstreden kaynaklı olarak müvekkili aleyhine icra takibine geçildiğini, yapılan müzakereler sonucunda 17/02/2016 tarihinde, taraflar arasında yapılan yazışmalar çerçevesinde davacı tarafından komisyon ilişkisi kapsamında yönlendirilen …’na aracın devredilmesi ve …tarafından yapılacak ödeme akabinde cari ilişkideki borcun kapatılacağı konusunda anlaşma sağlandığını, aracın davacının talebi üzerine 22/02/2016 tarihinde …’na devredildiğini, ancak … tarafından araç bedelinin ödenmediğini, bu nedenle taraflar arasındaki 17/02/2016 tarihli anlaşmanın uygulanmadığını, davacı şirket yetkilisi tarafından müvekkiline gönderilen Beyoğlu … Noterliği’nin 05/05/2016 tarihli … yevmiye numaralı ihtarname içeriğinde davacı ile müvekkili arasında komisyon sözleşmesi hükümleri kapsamında bir ticari ilişkinin mevcut olduğunun ikrar edildiğini, ihtarname içeriği ile yapılan protokol içeriğinin çeliştiğini beyanla davanın reddine ve %20 oranından az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesi ile yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesinin 03/06/2021 tarih 2019/376 Esas 2021/644 Karar sayılı kararında;”…Tüm dosya kapsamının birlikte değerlendirilmesi neticesinde; davacı vekilince, davalı aleyhine cari hesap alacağının tahsiline yönelik olarak başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptalinin talep edildiği; davalı tarafça, davanın reddinin savunulduğu anlaşılmıştır.Davalı vekilinin hak düşürücü süreye ilişkin itirazın bakımından; itirazın iptali davalarının bir yıllık hak düşürücü süreye tabi olduğu, işbu bir yıllık sürenin borçlu tarafından itiraz dilekçesinin alacaklı tarafa tebliğinden itibaren işlemeye başlayacağı, davalı vekilince icra takibine 08/02/2016 tarihinde itiraz edildiği, itiraz dilekçesinin tebliği için gerekli masrafın yatırılmadığı, itiraz dilekçesinin davacı alacaklıya tebliğ edildiği, bu hali ile hak düşürücü sürenin başlamadığı dikkate alınarak; davalı yanın hak düşürücü süreye ilişkin itirazı yerinde görülmemiştir.Somut olayda; tarafların ticari defter ve kayıtlarının usulüne uygun olarak tutulduğu, taraf kayıtlarının davalı kayıtlarında yer alan 20/12/2015 tarihli 50.000,00 TL bedelli çek iade kaydı ile davacı yana yapılan virman kaydı dışında birbiriyle uyumlu olduğu dosya kapsamında alınan bilirkişi raporu ile sabittir. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın, taraflar arasında araç alım satımı haricinde komisyon ilişkisi bulunup bulunmadığı, işbu komisyon ilişkisi nedeniyle davalı tarafından davacı yana yapılan virman kaydının yerinde olup olmadığı noktasında toplandığı anlaşılmıştır. Taraflar arasında komisyon ilişkisi kurulduğuna dair yazılı bir sözleşme bulunmamaktadır. Davalı tarafça, komisyon ilişkisinin kurulduğuna delil olarak ticari defter ve kayıtlar ile dava dışı 3. Kişilere yapılan araç satışlarına dair bir kısım araç satış sözleşmeleri ve bunlara ilişkin ödeme belgelerine dayanılmıştır. Tarafların ticari defter ve kayıtlarında komisyon fatura ve ödemelerine rastlanılmadığı gibi, davalı tarafından sunulan kayıtlar da komisyon ilişkisini ispata elverişli değildir. Kaldı ki; her ne kadar taraflarca imza edilmemiş olsa da, tarafların kabulünde olan ve takip tarihinden sonra düzenlenen Sulh ve İbra Protokolü başlıklı belge içeriğinden davalı yanın davacı yana 294.500,00 TL borçlu olduğu anlaşılmaktadır. Anılan belgedeki borç miktarı davalı tarafça inkar edilmemiş, aksine belirtilen miktarın dava dışı …’na yapılan araç satış bedelinin tahsil edilmesi suretiyle ödeneceği, ancak dava dışı şahıs tarafından ödeme yapılmaması nedeniyle protokolün imza edilemediği belirtilmiştir. Bu hali ile taraflar arasındaki komisyon ilişkisinin varlığının kabulü halinde dahi davalı yan borcunu kabul etmektedir. Her ne kadar alınan bilirkişi raporunda davacı yana iade edildiği belirtilen 20/12/2015 tarihli 50.000,00 TL bedelli çek bedelinin davacı alacağından düşülmesi gerektiği belirtilmiş ise de, çek bankaya ibraz edilmemiş olmakla, davalı yanın da kabulünde olduğu üzere, çek halen davalı yanın elindedir. Çek, ibraz süresi kaçırılarak, kambiyo vasfını yitirmiş olsa da; davalı taraf, aradaki temel ilişkiye dayanarak işbu çek nedeniyle her zaman alacak isteminde bulunabilecektir. Bu nedenle işbu çek bedeli davacı alacağından düşülemeyecektir. Bu hali ile davacı yanın takip tarihi itibariyle davalıdan 294.500,00 TL alacaklı olduğu kanaatine varılmıştır.Tarafların tacir olduğu, taraflar arasında yapılan işin ticari iş olduğu anlaşılmakla; icra takibi ile talep edilen avans faizinin yerinde olduğu kanaatine varılmıştır. Takibe konu alacağın miktarı kesin ve belirli olduğu gibi hesaplanması bir tespit yapılmasını gerektirmediğinden davalının haksız itirazı nedeniyle alacaklının alacağına geç kavuşmasına neden olduğu kanaatine varılmıştır. Dosya kapsamından tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda açıklandığı üzere Yasa ve Yargıtay İçtihatları gereğince ayrıntılı, detaylı inceleme yapılmış olup, yukarıda gerekçesi de yazılı olduğu üzere davanın bu gerekçe ile kabulüne karar vermek gerekmiştir. “gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; davanın yasal sürede açılmaması sebebiyle reddi gerektiğini, müvekkili tarafından icra takibine yapılan itiraza davacı tarafından itiraz tarihi olan 08.02.2016 sonrasında ıttıla olunduğunu, dosya kapsamında sunulan belgelerle Şubat 2016 ayı içerisinde taraflar arasında konuya ilişkin görüşmeler ve yazışmalar gerçekleştirildiğini, bu minvalde davacı tarafın itirazın iptali davasını hak düşürücü süre olan 1 yıl içerisinde açması gerekirken, ıttıla tarihinden sonra 3,5 yıldan fazla bir süre bekleyerek açtığını, yerel mahkeme tarafından taraflar arasındaki imzalı olmayan protokolün davanın kabulüne dayanak yapılmış olmasına karşın, aynı protokolde bu takibe yer verildiğinin ve dolayısıyla davacının takibe itirazdan haberdar olduğu hususunun gözden kaçırıldığını, yerel mahkeme kararının bu yönü ile eksik ve çelişkili olduğunu, işbu sebeple davanın esasa girilmeksizin hak düşürücü süre içerisinde açılmamış olması nedeniyle reddinin gerektiğini, taraflar arasındaki ilişki yalnızca cari hesap ilişkisi olmayıp, komisyon ilişkisi de bulunduğunu, davacı, davacı yetkilisi … ve davalı müvekkili arasında araç alım-satımı ve 3.kişiler adına komisyon hükümleri kapsamında alım satımı yapılan araçlardan kaynaklı ticari bir ilişki kurulduğunu, işbu ticari ilişkide taraflar arasında gerek doğrudan satış, gerekse komisyon ilişkisi kapsamında 3. kişiler adına yapılan satışlardan kaynaklı birçok hesap hareketi oluştuğunu, bahsi geçen ilişki içerisinde taraflar arasında araç alım-satımları gerçekleştiği gibi, gerek davacı gerekse davalı taraf birbirlerinden komisyon sözleşmesi hükümleri kapsamında 3. kişiler hesabına araç alıp sattıklarını, bu satış işlemleri esnasında kimi zaman ödemelerin 3. şahısların hesaplarından, kimi zaman şirket hesaplarından ve davacı yetkilisi … hesabından gerçekleştirildiğini, müvekkili şirket ile davacıya ait ticari defter ve kayıtların 3. kişilerle olan komisyon ilişkisi kapsamında incelenmesi neticesinde, ticari ilişki kapsamında taraflar dışında üçüncü kişilerin adına yapılmış ticari satışların da bulunduğunun görüleceğini, takibe konu cari hesap dökümünün ilk sırasında bulunan 195.000 TL’lik alacağın müvekkili ve davacı değil, davacı şirket yetkilisi …’ye ait olduğunu, dosya kapsamında sabit olduğu üzere gerek davacının gerekse müvekkili şirketin hesaplarında … satış faturası ile kayıtlı olan işlemin ödemesinin müvekkili şirket tarafından …’ye yapıldığını, bu faturanın, … plaka numaralı araca ilişkin olduğunu, aracın davacıdan alındığını ve …’e satıldığını, davalı yanın hesaplarında …’ye yapılan 20.05.2015 tarihli ve 195.000 TL meblağlı ödemenin cari hesaba işlendiğini, belgelerin dosyaya daha öncesinde sunulduğunu, somut olayda bedelin …’ye yapıldığının komisyon ilişkisini gösteren bir işlem olduğunu, … tarafından müvekkiline gönderilen Beyoğlu … Noterliği’nin 05.05.2016 tarihli, … yevmiye no’lu ihtarnamesinde …’nin davalı müvekkilinden satın almak üzere bedellerini ödediği 2. el araçların plaka, tutar ve ödeme tarih detaylarını belirtmek suretiyle kendisine teslimini talep ettiğini, işbu ihtarname içeriğinde yer alan araçlara ilişkin bedellerin kimi zaman davacı yetkilisi … tarafından, kimi zaman ise komisyon ilişkisi kurulan 3. şahısların ödemeleri ile, yahut 3. şahıs ve davacı yetkilisinin hesaplarından ayrı ayrı olmak üzere gerçekleştirildiğini, bu araçların devir işlemlerinin ise taraflar ve 3. kişiler arasındaki ticari ilişkiler kapsamında gerek müvekkili tarafından 3. şahıslar adına, gerekse müvekkili haricindeki kişiler tarafından alıcıya, yahut davacıya devredilmek suretiyle tamamlandığını, ihtarname içeriğinin davacı taraf ile müvekkili arasında komisyon sözleşmesi hükümleri kapsamında bir ticari ilişkinin mevcut olduğunu gösterdiğini, taraflar arasındaki ticari münasebet, yalnızca gönderilen ihtarnamede belirtilen araçlarla sınırlı olmayıp, taraflar arasında onlarca satış bulunduğunu, müvekkili şirketin ticari defter ve kayıtlarıyla müvekkilinin davacıya borcu bulunmadığı hususu sabit olup mahkeme tarafından eksik inceleme ile hüküm tesis edildiğini, dosya kapsamında yapılan bilirkişi incelemesinde tespit edildiği üzere, müvekkili şirket ile davacı arasındaki ticari ilişkinin 20.05.2015 tarihinde başladığını, davacının komisyon borçlarından dolayı müvekkili şirket tarafından virman açıklaması ile davacının borçlandırıldığını, bu itibarla davacı yanın müvekkilinden herhangi bir alacağının bulunmadığını, bilirkişi tarafından bahsi geçen virman açıklaması ile yapılan borçlandırmanın davalı tarafından yapılan satışlardan kaynaklandığını ve bu satışlara ilişkin davacının borçlandırılmasının izaha muhtaç olduğu belirtilmişse de, dosyaya sundukları bilgi ve belgelerle talep edilen izahın müvekkilince yapıldığını, yerel mahkemece dosyanın ek inceleme için bilirkişiye tekraren tevdii edilmediğini, tarafların ticari defter ve kayıtlarının komisyon ilişkisi bakımından detaylı ve yerinde incelenmesi gerektiği yönündeki savunma ve taleplerinin göz ardı edildiğini, bilirkişinin yerinde inceleme yapmak suretiyle bahsi geçen komisyon ilişkisinin varlığına yönelik savunmalar bakımından araştırma yükümlülüğünün ihlal edildiğini, bilirkişiden şirket merkezinde ticari evrak üzerinden inceleme yapılması talep edilmiş olmasına karşın bu incelemenin yapılmadığını, bu sebeple taraflar arasında adi ortaklık ilişkisinin ortaya konulamadığını, davaya cevap dilekçeleri ve delillerinde ticari defter ve belgelere dayanılmış olup, bilirkişiden yapılan her bir satışın fatura, ödeme ve satış sözleşmelerinin bu kapsamda incelenmesinin talep edildiğini, ancak yerinde bu incelemenin yapılmadığını, davanın taraflarca imzalanmayan bir belgeye dayalı olarak kabul edilmesinin hukuk ve hakkaniyet açısından kabul edilebilir bir mahiyette olmadığını, bu mahiyetteki ticari ilişki içerisinde davacının, müvekkili aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, takibe itiraz sonrasında yapılan müzakereler sonucunda ise 17.02.2016 tarihinde taraflar arasındaki yazışmalar çerçevesinde davacı tarafından komisyon ilişkisi kapsamında yönlendirilen …’na aracın devredilmesi ve … tarafından yapılacak ödeme akabinde cari ilişkideki borcun kapanacağı konusunda anlaşma sağlandığını, plaka değişikliği sonrası … plaka nosunu alan (eski plaka no: …) … Marka 2010 model, … tipi aracın devrinin davacının talebi üzerine 22.02.2016 tarihinde …’na gerçekleştirildiğini, devir sonrasında şirket hesaplarının incelenmesi ile görüleceği üzere davacının yönlendirmesi ile araç devri yapılan 3. şahıs … tarafından araç bedelinin ödenmediğini, bu suretle taraflar arasında yapılan 17.02.2016 tarihli anlaşmanın uygulanmadığını, hal böyle olunca imzalanmamış bir belge üzerinden yorum getirilmek suretiyle oluşturulan mahkeme kararının kaldırılması gerektiğini, yerel mahkeme tarafından tanık dinletme talebinin kabul edilmediğini, müvekkili tarafından komisyon ilişkisi kapsamında davacının yönlendirmesi ile sözde cari borç doğuran araç devrinin yapıldığı dava dışı …’nun dosyada tanıklığına başvurulması ve taraflar arasındaki ilişkinin aydınlatılması için bu hususun zaruri olduğu ifade edilmişse de, bu taleplerinin kabul edilmediğini, taraflar arasındaki ticari ilişkinin ancak müvekkili, davacı, …, … ve … bakımından kayıtların tümünün tetkiki ile ortaya konulabileceğini, işbu eksiklik neticesinde dosyanın karara çıkartılmış olmasının hukuka aykırı olduğunu, huzurdaki dava itirazın iptali davası olarak açılmış ise de, davadaki temel mesele esas itibariyle bir adi ortaklığın tasfiyesi mahiyetinde olup davanın halli bakımından hesapların savunmaları doğrultusunda incelenmesinin zorunlu olduğunu, huzurdaki davanın, 2015 ve 2016 senelerinde müvekkili şirket, davacı, davacı yetkilisi …, …, … gibi birçok kişinin deyim yerindeyse bir konsorsiyum ya da adi şirket gibi ticari iş ve işlemler ile komisyon ilişkileri gerçekleştirdiği bir sürecin, davacı tarafından yalnızca iki şirket arasındaki cari hesap kayıtlarına indirgenerek haksız menfaat elde edilmeye çalışılan bir dava olduğunu beyanla İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/376 E. ve 2021/644 K. sayılı ve 03.06.2021 tarihli kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Dava, bakiye cari hesap alacağının tahsili amacıyla başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı taleplerine ilişkindir.Davacı tarafından davalı aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile 294.500 TL bakiye cari hesap alacağının tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlatılmış, davalının süresi içerisinde borca ve ferilerine itirazı üzerine takip durmuş ve davacı tarafından eldeki dava ile itirazın iptali talep edilmiş, davalı tarafından taraflar arasında yalnızca araç alım satımına dair ticari ilişki olmadığı, araç alım satımı konusunda komisyon ilişkisinin de bulunduğu ve bu nedenle davacının kendisinden alacaklı olmadığı savunulmuş, Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş ve karara karşı davalı tarafın istinaf başvurusunda bulunduğu anlaşılmıştır. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanak ve gerekçe içeriğine göre, mahkemece ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği; icra takip dosyasında davalının itiraz dilekçesinin davacıya tebliğine dair bir tebligat evrakının bulunmadığı, bu nedenle davanın hak düşürücü süre içerisinde açıldığı kabulünün gerektiği, taraflar arasında araç alım satımına dair ticari ilişki bulunduğu, ticari davalarda, ticari defterler ile sözleşme ilişkisinin veya alacak miktarının ispatının mümkün olduğu, HMK’nın 222. maddesi uyarınca ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması, bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması ve defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği, Mahkemece tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde inceleme yapılmak suretiyle alınan bilirkişi raporunda; her iki tarafın usulüne uygun şekilde tutulmuş ticari defterlerinde, her iki tarafça düzenlenen faturalar ile yapılan ödemelerin kayıtlı olduğu, davacının takip tarihi itibariyle kendi kayıtlarına göre davalıdan 294.500 TL alacağının bulunduğu, davalının ticari defterlerinde üçüncü kişilere yapılan satışlar nedeniyle doğan alacakların davacının hesabına virman edildiği, bu şekilde davacının 283.500 TL borçlandırıldığı, ayrıca davalının defterlerinde, davacıdan farklı olarak 50.000 TL’lik çek iade kaydının olduğu ve bunun dışında kayıtlar arasında bir farklılık bulunmadığının tespit edildiği, davalının kendi ticari defterlerinde yer alan ancak davacının defterlerinde bulunmayan virman kayıtları ile çek iade kaydının haklılığını ispat etmesi gerektiği, her ne kadar davalı, davacı ile aralarında komisyon ilişkisi bulunduğunu iddia etmiş ise de; sunulan araç satış sözleşmelerinin davalı ile üçüncü kişiler arasında yapıldığı, davacı yapılan sözleşmelerde komisyoncu, temsilcisi vs bir sıfatla taraf olmadığı gibi, araç satışlarının davacının talebi ya da aracılığı ile yapıldığı hususunda herhangi bir delil de sunulmadığı, … plaka sayılı aracın davacı tarafından davalıya satıldığı, satış bedeli olan 195.000 TL’nin davacının yetkilisi …’nin banka hesabına gönderilmesi ve davacının ticari defterlerinde davalı adına ödeme olarak kaydedilmesinin, iddia edilen komisyon ilişkisini ispata yarar bir vakıa olmadığı, davacı yetkilisi … tarafından davalıya, bedeli ödenen ancak teslim edilmeyen araçlarla ilgili gönderilen Noter ihtarnamesinin, davacı şirket adına gönderilmediği, şirket yetkilisinin kendi adına gönderdiği bir ihtarname olduğu, kaldı ki ihtarnamede yer alan araçların da davacı şirkete satılmadığı, üçüncü kişilere satışına ilişkin sözleşmelerin sunulduğu, sonuç olarak davalının ticari defterlerindeki virman kayıtlarının usulsüz olduğu ve yine davacıya iade edildiğine dair bir belge sunulmayan, davacının defterlerinde iade kaydı bulunmayan 50.000 TL’lik çekin davacının alacağından mahsup edilemeyeceği, bu minvalde Mahkemece, yeniden rapor alınmaksızın, hüküm kurmaya elverişli ve denetime açık bilirkişi raporu nazara alınarak davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, davalının istinaf sebeplerinin haksız olduğu anlaşılmıştır.Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 20.117,29 TL istinaf karar harcından, davalı tarafından peşin olarak yatırılan 5.029,33 TL istinaf karar harcının mahsubu ile bakiye 15.087,96 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 19/01/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.