Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1714 E. 2022/1296 K. 29.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1714
KARAR NO: 2022/1296
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/06/2021
DOSYA NUMARASI: 2020/230 Esas – 2021/709 Karar
DAVA: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 29/09/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin temizlik maddeleri ve buna ilişkin kimyasalların alım, satım, üretimi gibi konularda faaliyet gösteren bir firma olduğunu, 2017 senesinin 11.ayında davalı şirketin müvekkiline bir dizi ürün için sipariş verdiğini ve tarafların satılan ürün ve fiyatları konusunda karşılıklı anlaştıklarını, ürünler için 4 adet fatura kesildiğini ve sevk irsaliyeleri ile birlikte nizami bir biçimde malların davalı şirkete teslim edildiğini, davalı şirketinde söz konusu malları teslim alarak faturaları şirket defterlerine borç olarak kaydettiğini, dava konusu faturaları, alacaklarının davalı şirketin BA-BS kayıtlarında borç olarak kayıtlı olduğunu, bu açıdan sundukları belgeler kadar davalı şirketin ticari defterlerini delil olarak kabulle keşfini talep ettiklerini, müvekkilinin edimlerini yerine getirdiğini ancak faturala alacaklarının davalıdan tahsilini defaten talep etmesine rağmen başaramadığını, anılan nedenle mevcut davayı ikame etme zaruretinin hasıl olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin kısımlar saklı kalmak üzere şimdilik ödenmemiş fatura bedeli 449.205 TL’nin fatura kesim tarihinden itibaren ticari faiz oranı ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davacı arasında herhangi bir ticari ilişki söz konusu olmadığını, her ne kadar taraflar arası mal alım satımı olduğu, bunun irsaliyeli faturayla gerçekleştirildiği belirtilmişse de bu durumun gerçeği yansıtmadığını, müvekkili şirkete herhangi bir emtia teslim edilmediğini, davaya konu faturalarda belirtilen malların hiçbir zaman müvekkili tarafından sipariş edilmediğini, hiçbir zaman davacı tarafından müvekkiline gönderilmediğini, aksini ispatın davacı yana ait olduğunu, bahsi geçen faturalar ile ilgili müvekkilinin davacıya hiçbir borcunun bulunmadığını, davacının öncelikli olarak davaya konu alacak ile ilgili olarak malları ne zaman ne şekilde müvekkili şirkete teslim edildiğini, varsa irsaliye, varsa teslim tutanağı, alacak ile ilgili ne şekilde talepte bulunduğunu, temerrüt bakımından ihtarname gönderilip gönderilmediğini veya en azından aradan geçen 3 yıla yakın bir sürede talep edip etmediğini, bu zamana kadar neden herhangi bir şekilde talep dahi etmediği alacak ile ilgili beklediğini ispata ve izaha mecbur olduğunu, dava konusu faturalara ilişkin sevk irsaliyeleri incelendiği takdirde yalnızca davacı şirket tarafından sevkiyatta yetkili kılınan şahısların isim ve imzalarının yer aldığının açıkça görüldüğünü, müvekkili şirketçe gerek faturalarda gerek sevk irsaliyelerinde yer alan ürünlerin müvekkili şirketçe teslim alındığına dair herhangi bir isim, kaşe ya da imza yer almadığını, bu durumun öncelikle izaha ve ispata muhtaç olduğunu, bu hali ile ticaret hayatına ve mantığa aykırı olduğunu, nitekim faturaların tarihlerine bakıldığı takdirde her birinin 2017 yılına ait olduğunun görüldüğünü, davacının dava dilekçesinde davanın ikame edildiği yılın 2020 olduğu dikkate alındığında hiçbir tacirin yaklaşık 3 sene boyunca alacağına kavuşmak için herhangi bir adım dahi atmamış olmasının ticaret hayatına ve de mantığa aykırı olduğunu, davacının ikame edilen davanın açılma nedeni dava konusu yapılan faturalar ile ilgili olarak taraflarınca ikame edilen ve 2018 yılından bu yana devam eden ve halen derdest olan İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/270 E. sayılı dosyasının artık karara çıkacağı ve taraflarınca ikame edilen davada borçlu çıkacaklarını bilmeleri sebebiyle kötü niyetli olarak açıldığını, İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/270 E. sayılı dosyası üzerinden görülmekte olan menfi tespit davasında da davacı tarafından mevzu bahis edildiğini, ilgili davada, müvekkili şirket ve dava dışı 3.kişiler ile yapılan sözleşme neticesinde mahkeme dosyasında davacı sıfatıyla yer almakta olan şirket lehine de düzenlenmiş 02.03.2018, 08.03.2018, 10.03.2018 keşide tarihli”sırasıyla 35.000 TL, 35.000 TL, 30.000 TL bedelli ve tahsil edilmiş bu çekler açısından müvekkilinin borçlu olmadığına ilişkin tespit talep edildiğini, yargılamanın devam ettiğini, müvekkili şirket ile dava dışı … ve … arasında “Danışmanlık Sözleşmesi” yapıldığını, sözleşme bedeli olarak müvekkili ait şirket çekleri verildiğini, ancak sözleşme bedeli ödenmişse de sözleşmenin diğer tarafı edimini yerine getirmemiş olması nedeniyle sözleşmenin feshedildiğini alınan bedelin iade edilmediğini, müvekkili adına menfi tespit ve alacak davası ikame edildiğini, bahsi geçen faturaların da alınan bedel karşılığında danışıklı olarak … ve … tarafından müvekkiline verildiğini ancak davacı ile müvekkilinin daha önceden tanışıklarının olmadığını, aralarında hiçbir ticari iş olmadığını, davacının düzenlediği faturaların bu sözleşme kapsamında müvekkiline düzenlenerek verildiğini, müvekkili şirkete ait çekler ile ilgili bu faturaların kabul edilmek zorunda kalınmışsa da aslında hiçbir zaman böyle bir ticari iş yapılmadığını, ödenen bedelin de karşılıksız kaldığından müvekkiline iade etmesi gerektiğini, taraflarınca açılan dava dosyası incelendiğinde ve gerekli olması halinde sunacakları deliller, çekler, ödeme dekontları, sözleşme, dava dosyası, beyanlar ve tanık anlatımları ile gerçeğin ortaya çıkacağını, davacının talep edilen beledin aslında müvekkili tarafça haksız ve karşılığı olmamasına rağmen müvekkilinden tahsil edildiği iade edilmediği ve iade talebiyle davanın devam edip karar aşamasında olduğunun ortaya çıkacağını, müvekkilinin bu uğurda ödemek zorunda kaldığının çek bedelleri sebebiyle maddi ve manevi olarak zarara uğradığı haksız kazanç elde etme çabasından başkaca bir iş olmadığının ortaya çıkacağını, dava konusu bedel ile taraflarınca ikame edilen davanın bedelinin dahi aynı olduğunu, İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/270 E. sayılı dosyası celp edilip incelendiğinde dosyada mübrez delil, beyan ve açıklamaları ile davanın durumunun dahi incelendiğinde davacı tarafın haksızlığının ve ikame ettiği davanın dayanaksız ve salt iddialardan ibaret olduğunun ortaya çıkacağını belirterek haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 23/06/2021 tarih ve 2020/230 Esas – 2021/709 Karar sayılı kararı ile; “… Dosyaya celbi sağlanan faturalar, vergi kayıtları ve diğer ticari kayıtlar üzerinde inceleme yapılarak 05/04/2021 tarihli rapor sunulmuş özetle; davacının ihtilafın yaşandığı 2017-2018 yılı defterleri Hazine ve Maliye Bakanlığı Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı’nda bulunduğundan inceleme yapılamadığı, davacı alacağı yönünden davalı şirkete temizlik maddeleri karşılığı faturalar düzenlenmiş olduğu, davacı şirketin kendi defterlerinde kayıtlı olduğu, fatura içeriği malın teslimine ilişkin olarak tanzim edilen sevk irsaliyelerinde isim imzanın bulunduğu, dava konusu faturaların davalı şirket tarafından davacıdan alınan mal veya hizmete ilişkin olarak bağlı bulunduğu vergi daire müdürlüğüne ba bildiriminde bulunduğu, hiç kimsenin başkasına ait faturayı sebepsiz yere “alım” olarak kendi aleyhine vergi dairesine beyan etmeyeceğinden işbu faturalar içeriği malların davalı şirkete teslimine ilişkin karinelerin oluştuğu, bu kez aksinin ispat yükünün davalı şirkete geçtiği, davalının işbu hizmeti almadığını veya fatura bedelinin tamamını ödediğini ispat etmesi gerektiği, bu hususta dosya kapsamında somut herhangi bir belge bulunmadığı, davalı tarafın dava dışı kişilerle danışmanlık sözleşmesi imzalandığı, işbu sözleşme kapsamında verilen çekler karşılığı faturaların alındığı savunulmuş ise de, dava dosyasında işbu hususun ispatına ilişkin herhangi bir evrak bulunmadığı hususları topluca değerlendirildiğinde, davacının teslimi ispatlanan faturalar karşılığı 449.205,00 TL alacağını talep edebileceği; kanaati bildirilmiştir. Alınan rapor dosya kapsamına, delil durumuna uygun, denetime elverişli bulunmakla varılan kanaate Mahkememizce de iştirak olunarak rapor hükme esas alınmıştır. Bu kapsamda, davalı tarafça aşamalarda davacı taraf ile ticari ilişki bulunmadığı, mal teslimi olmadığı yönündeki savunmalara, davaya konu tüm faturaların davalı tarafça, davacı şirketten mal alışı olarak bildirilmiş olması nedeniyle, davalı tarafın aksi yöndeki savunmalarına itibar edilmemiştir. Tüm dosya kapsamının değerlendirilmesinde; taraflar arasında mal alım satımından kaynaklı ticari ilişki bulunduğu, davacı tarafça düzenlenen toplamda 449.205,000 TL bedelli 4 adet faturadan kaynaklı bedelin ödenmediği ileri sürülerek tahsili talepli işbu davanın açıldığı, davalı tarafça aşamalarda, ticari ilişkinin olmadığı, davacı tarafça mal tesliminin yapılmadığı savunulmuş, ne var ki davaya konu 4 adet faturanın BA bildirimi ile beyan edildiği tespit edilmiş olmakla, davacı tarafça mal teslimine ilişkin ispat yükünün yerine getirildiği, BA bildiriminin mal alımına ilişkin karine teşkil ettiği davalı tarafça bu karinenin aksinin ispat olunamadığı kanaatiyle davanın kabulüne dair karar vermek gerekmiş, davadan önce davalının temerrüte düşürüldüğüne ilişkin bir ispat vasıtası sunulmamış olmakla dava tarihinden itibaren faize hükmedilmiştir. ” gerekçeleri ile; ” 1-Davanın kabulü ile; 449.205 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili ile davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
DAVACI VEKİLİ İSTİNAF DİLEKÇESİNDE ÖZETLE; Müvekkilin davalı şirkete 449.205 TL. değerinde temizlik malzemesini sattığını ve davalının da söz konusu bedeli ticari defterlerine işleyerek borç kaydı yaptığını, müvekkilin borcun doğduğu tarihten dava açılış tarihine kadar defaten parasını istemişse de davalının ödemeye yanaşmadığını, ancak söz konusu faturalı alacakların davalının ticari defterlerine kesildiği tarihte nizami olarak borç şeklinde işlendiğini, dava açıldığını ve yerel mahkemenin kendilerinin dayanak yapmış oldukları davalı ticari BA/BS kayıtlarını incelediğini ve davalı borcu kabul ettiğinden bahisle davanın kabulüne karar verildiğini, lakin kararda 2017 senesinde kesmiş oldukları ve davalının kabul ettiği, ticari kayıtlarına işlediği alacak açısından davalının mütemerrit olmadığı iddiası ile faiz işlenemeyeceği gerekçesi ile faiz başlangıç tarihi olarak dava açılış tarihinin esas alındığını, söz konusu tespitin hatalı olduğunu, davalının dava konusu alacağı defterlerine işleyerek münazalı alacak olarak kaydetmediğini, bilakis borcunu ikrar ettiğini, borcunu ikrar eden kişinin hukuken mütemerrit olduğunu, borç faturaların kesilme tarihi ve bedelinin kabulle defterlere işlenmiş olup, fatura bedeli ve kesim tarihi ikrarla işlenen alacak açısından temerrüt oluşmuş olup, bu nedenle mahkemenin tespitinin hatalı olduğunu, TTK’nın 1530. maddesi uyarınca tedarik borcu yapıldığı sabit ise, ihtara gerek olmadığını ve temerrüdün başlamış sayılacağını, dava dilekçelerinde fatura kesim tarihinden itibaren ticari faiz talep edilmiş olup davalının fatura bedelini ve kesim tarihini kabulle defterlerine işlediğinden fatura tarihi itibarıyla mütemerrit olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kısmen bozularak, kabul edilen dava konusu alacağa dava konusu faturaların kesim tarihinden itibaren faiz uygulanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DAVALI VEKİLİ İSTİNAF DİLEKÇESİNDE ÖZETLE; Mahkeme tarafından yapılan eksik inceleme neticesinde verilen kararın hatalı, hukuka, kanuna ve hakkaniyete aykırı olduğunu, davacının haksız, mesnetsiz, borçlu olduğu halde alacaklı olduğunu iddia ederek tahsil ettiği haksız bedeli başka bir davada iade etmesi gerekirken bu dava ile borç yükünden kurtulmak çabası ile ikame ettiği üstelik de usulen de hatalı olarak açtığı davasının kabulüne karar verildiğini, Davacı tarafından müvekkilinin 2017 senesinin 11. ayında bir dizi ürün için siparis verdiği, tarafların satılan ürünler ve fiyatları hakkında anlaşmaya vardıkları ürünler için 4 adet fatura kesildiği ve ürünlerin sevk irsaliyeleri ile birlikte müvekkile teslim edildiği, bu faturaların müvekkili şirketçe şirket defterine borç olarak kaydedildiği ve taleplerine rağmen bu alacaklarına kavuşamamaları neticesinde dava ikame edilmiş bulunmakta olduğunu, Davacı tarafından yapılan arabuluculuk başvurusunun ”alacak davası” mahiyetli olduğunu, mahkeme nezdindeki davanın ise ”manevi tazminat” mahiyetli olduğunu, hal böyleyken; alacak istemli arabuluculuk tutanağı ile maddi tazminat mahiyetli dava ikame etmenin usul hukukuna aykırı olduğunu, bu doğrultuda davanın esasına geçilmeden usulden reddi gerekirken ilgili talep ve beyanlarının yerel mahkemece değerlendirmeye alınmadığını, bu hususa gerekçeli kararda dahi yer verilmediğini ve davanın mahiyetinin alacak davası olduğunun ileri sürüldüğünü, oysa tevzi formunda davanın maddi tazminat mahiyetli olarak ikame edildiğinin açık olduğunu, mahkemece, hiçbir koşulda esasa geçilmemesi ve usulden dahi reddi gerekmekteyken bu davanın yerel mahkeme tarafından – ileri sürmüş oldukları nedenler ve kanuni gerekçeler de yok sayılarak ve değerlendirmeye alınmayarak – davanın usul incelemesi neticesinde reddedilmediğini, Davacının mahkeme nezdindeki davayı kötü niyetle ve müvekkilinden haksız kazanç sağlamak, hiçbir şekilde alacaklı olmamasına ve hatta söz konusu alacağı tahsil etmiş olmasından kaynaklı olarak ikame etmiş oldukları ve şu anda karar aşamasında oldukları alacak davalarının İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/720 E. sayılı dosya üzerinden görülüyor olması ve bu dava ile dosyanın bekletici mesele yapılması da zorunlu iken davanın ikame edilmesinin müvekkilini zor durumda bırakmak, 2. kez tahsilat yapmak, borçtan kurtulmak için ve alenen kötü niyetli şekilde ikame edilmiş olduğunu, Müvekkili şirket ile davacı şirket arasında herhangi bir ticari ilişki bulunmadığını ve hiçbir zaman da olmadığını, davacı şirketin, müvekkil şirket tarafından tanınmadığını, dava dışı 3. kişiler … ve … tarafından müvekkiline temin edileceği bildirilen taşınmazın bedeli olarak dava dışı bu kişiler ile imza altına alınan “Danışmanlık Sözleşmesi” uyarınca, müvekkilinin davacı şirketten haberdar olduğunu, ilgili sözleşme uyarınca müvekkili tarafından ödemelerin bir takım çekler keşide edilmek suretiyle gerçekleştirildiğini, bu çeklerin dava dışı … ve …’ın talebi doğrultusunda ve sözleşmede de açıkça yazdığı üzere davacı şirket adına keşide edilerek teslim edilmiş bulunduğunu, dava konusu faturaların da alınan bedel karşılığında danışıklı olarak … ve … tarafından müvekkiline verildiğini, davacı tarafça düzenlenen faturaların bu sözleşme kapsamında müvekkiline düzenlenerek verildiğini, müvekkil şirkete ait çekler ile ilgili bu faturalar kabul edilmek zorunda kalınmışsa da aslında hiçbir zaman böyle bir ticari iş yapılmadığını, ödenen bedelin de karşılıksız kaldığından müvekkile iadesi gerektiğini, Müvekkili tarafından bahsi geçen Danışmanlık Sözleşmesi kapsamında verilen çeklerin yine aynı sözleşmenin 7. maddesinde açıkça düzenlendiği üzere “Danışman adına yapılacak ödeme … Ltd. Şti. emrine düzenlenen çeklerle yapılmış sayılacaktır” olarak düzenlendiğini, ancak dava dışı bahsi geçen sözleşmenin tarafı olan … ve …’ın sözleşmede belirlenen edimi yerine getirmediğini, dolandırıldığını anlayan müvekkilinin derhal ve gecikmeksizin sözleşmeyi feshettiğini ve müvekkilinin borçlu olmadığının tespiti amacıyla menfi tespit davası ikame edildiğini, ancak müvekkili tarafından bahsi geçen çek bedellerinin vadesi geldiğinde sırasıyla ödenmek zorunda kalınmış olması neticesinde davaya istirdat davası olarak devam edildiğini, İlgili davanın İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/720 E. sayılı dosya üzerinden görülüyor olması, dava konularının birbiriyle bağlantılı ve hatta aynı olması, o dosyada bizzat davacının davalı olması dahi dikkate alınmayarak üstelik İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi dosyasının bekletici mesele yapılması talep edilmişse de bu hususun da yerel mahkeme tarafından değerlendirmeye alınmayarak açılan davanın kabul edilmesinin anlaşılamadığını ve kabul edilmesinin de mümkün olmadığını, İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/720 E. sayılı dosyasının incelenmesini talep ettiklerini, mahkeme tarafından bu dosyanın celp edilerek incelenmesi neticesinde haklılıkları ortaya çıkacakken, mahkemenin bunu dahi yapmadığını, gerekçesinde dahi yer vermediğini, bilirkişi raporunda da bu dava yok sayılarak itirazlarına rağmen dikkate alınmadığını, İşbu dilekçeleri ekinde sunulan sözleşme, sözleşmede belirlendiği gibi davacı emrine keşide edilen çeklerin görüntüleri, bu çeklerin ödenmek zorunda kalınması neticesinde ödeme dekontlarının bir bütün olarak tekrardan sunulduğunu, bahsi geçen, ödenmiş çek ve ödeme dekontlarının ilgili bankalardan sorulmasını talep ettiklerini, tüm bu hususlar dahi incelenip değerlendirildiği takdirde davacının davasının haksızlığı ispat olunacakken mahkeme tarafından yapılan eksik ve hatalı inceleme neticesinde müvekkilinin alenen zarara uğratıldığını, alacaklı iken borçlu durumuna düştüğünü, ödediği ve kendisinden haksız olarak tahsil edilen bir bedeli iade alması gerekirken 2. kez ödemek zorunda bırakılmak istendiğini, Öte yandan, yukarıda bahsi geçen sözleşme ve kendisinden alınan çekler ile müvekkilini alenen dolandıran dava dışı 3. kişiler … ve … hakkında İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’na yapmış oldukları şikayet neticesinde şikayetlerinin kabul edilerek ilgililer hakkında iddianame düzenlendiğini ve İstanbul Anadolu 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2021/9 E. sayılı dosya üzerinden ilgililer hakkında kişinin kendisini kamu görevlisi veya banka, sigorta, kredi kurumlarının çalışanı olarak tanıtması veya bu kurumlarla ilişkili olduğunu söylemesi suretiyle dolandırıcılık suçu üzerinden ceza yargılaması başlatıldığını, müvekkil şirketin dolandırıldığı, davacı şirketin de bu işin içerisinde olduğu hususlarının söz konusu danışmanlık sözleşmesi uyarınca açıkça ortada olduğunu, Her ne kadar taraflar arasında mal alım satımı olduğu, bunun irsaliyeli faturayla gerçekleştirildiği belirtilse de bu durumun gerçeği yansıtmadığını, müvekkili şirkete herhangi bir emtia teslim etmediğini, davaya konu faturalarda belirtilen malların hiçbir zaman müvekkil tarafından sipariş edilmediğini, hiçbir zaman davacı tarafından müvekkiline gönderilmediğini, Davacı tarafın, öncelikli olarak davaya konu alacak ile ilgili olarak; malları ne zaman ne şekilde müvekkil şirkete teslim edildiğini, varsa irsaliye, varsa teslim tutanağı, alacak ile ilgili ne şekilde talepte bulunduğunu, temerrüt bakımından ihtarname gönderilip gönderilmediğini veya en azından aradan geçen 3 yıla yakın bir sürede en azından talep edip etmediğini, bu zamana kadar neden herhangi bir şekilde talep dahi etmediği alacak ile ilgili beklediğini ispata ve izaha mecbur olduğunu, Dava konusu faturalara ilişkin sevk irsaliyeleri incelendiği takdirde yalnızca davacı şirket tarafından sevkiyatta yetkili kılınan şahısların isim ve imzalarının yer aldığı hususunun açıkça görüldüğünü, müvekkili şirketçe gerek faturalarda gerek sevk irsaliyelerinde yer alan ürünlerin müvekkil şirketçe teslim alındığına dair herhangi bir isim, kaşe ya da imza yer almadığını, faturaların tarihlerine bakıldığı takdirde her birinin 2017 yılına ait olduğunun görüldüğünü, davacının dava dilekçesinde ”…alacaklarının davalıdan defaten tahsilini talep etmesine rağmen….” denilse de davanın ikame edildiği yılın 2020 olduğu dikkate alındığında hiçbir tacirin yaklaşık 3 sene boyunca alacağına kavuşmak için herhangi bir adım dahi atmamış olmasının da ticaret hayatına ve de mantığa aykırı olduğunu, Buna karşılık müvekkili ile dava dışı … ve … ile yapılan sözleşme kapsamında belirlenen bedelin yine aynı sözleşmenin 7. Maddesinde açıkça düzenlendiği üzere “DANIŞMAN ADINA YAPILACAK ÖDEME … TİC. LTD. ŞTİ. emrine düzenlenen çeklerle yapılmış sayılacaktır” olarak düzenlendiğini, bu çeklerin müvekkili tarafından davacı … Ltd. Şti. emrine düzenlenerek teslim edildiğini, vadesi geldiğinde de ödenmek zorunda kalındığını, ticari çek hesabı olması nedeniyle kayıt ve defterlere geçildiğini ve ayrıca ticari kayıtlarda da ödenmiş gözüktüğünü, Ancak, mahkeme tarafından müvekkilince ticari defterlerin sunulmadığı, dosyada mübrez bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olduğu ve davacı tarafından ispat şartının oluştuğu yönündeki tespit ve bu doğrultuda kurulan hükmün kabulünün mümkün olmayıp, davacı tarafça da ticari defterler mahkemeye sunulmamasına rağmen davanın kabul edilmesinin anlaşılabilir olmadığını, buna rağmen salt davacının beyanı üzerinden üstelik de kendileri tarafından 3 yıl önce ikame edilen menfi tespit davası ve sözleşmenin diğer tarafları adına görülen ceza yargılamasına rağmen bu davanın bu haliyle eksik ve hatalı inceleme neticesinde karara bağlanmasının anlaşılabilir olmadığını, Sunmuş oldukları dilekçelerde hukuki delil olarak ticari defterlere dayanılmamış olmakla beraber adil yargılanmanın herkese tanınmış eşit bir hak olmakla beraber, adil yargılanma kapsamında kimsenin aleyhine delil sunmaya zorlanamayacağını, Tüm bunlar dahilinde dosyanın izah edilmeye çalışılan tüm nedenler ve dilekçeleri ekinde sunulan tüm delilleri ile haklılıklarının ve davacının haksızlığının tespiti açısından; ikame etmiş oldukları alacak davası ve menfi tespit konulu İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/720 E sayılı dosyası üzerinden devam etmekte olan ve karar aşamasında olan dosyanın incelenmesini ve ayrıca davaya konu alacak ve alacağın dayanağı olan sözleşme sebebiyle müvekkillerini dolandıranların İstanbul Anadolu 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2021/9 E sayılı dosyası üzerinden yargılanmaya devam ettiğinin de tespiti ile açılan davanın reddi veya en azından bekletici mesele olarak her 2 davanın sonuçlanması gerekirken hatalı şekilde hükme bağlanması, sunulan deliller ve beyanlarına göre davanın reddine karar vermek gerekirken kabulüne karar verilmesinin hatalı olup, davanın mümkünse istinaf mahkemesinde duruşmalı olarak görülmesini ve karara bağlanmasını talep ettiklerini, Ayrıca usulen de davacı tarafça hatalı şekilde açılan tazminat konulu davada davanın usule aykırı olduğunun tespitini, müvekkili tarafından tanınmayan davacı şirket ile müvekkili arasında herhangi bir ticari ilişki bulunmayan, müvekkilinin davacı şirketten dava dışı 3.kişiler … ve … ile aralarında imzalanan ve ilgili sözleşmede açıkça yapılacak ödemenin davacı şirket adına keşide edilmek suretiyle yapılacağının düzenlemesi sebebiyle bahsi geçen çek ve ödemelerle dava konusu fatura bedellerinin örtüştüğü ve birebir tarih ve meblağ olarak da aynı olduğunun tespitini, müvekkilinin 3. kişilerle imzaladığı Danışmanlık Sözleşmesi uyarınca ilgililerin müvekkilini alenen dolandırdığı ve bu sebeple de halihazırda ağır ceza mahkemesinde yargılandıkları, müvekkilinin dolandırıldığı ve müvekkili üzerinden haksız kazanç elde edilmeye çalışıldığı, müvekkilinin adil yargılanma hakkının ihlal edildiği, rapora karşı itirazlarının değerlendirmeye dahi alınmadığı, bekletici mesele yapılması gereken dosyanın bekletici mesele yapılmadığı ve müvekkilinin zarara uğratıldığı hususlarının tespiti ile yerel mahkeme tarafından yapılan hatanın istinaf incelemesi neticesinde ortaya koyulmasını talep ettiklerini belirterek, – Alacak istemli arabuluculuk tutanağı ile davacı tarafça usulen hatalı şekilde maddi tazminat mahiyetli dava ikame edilerek alacak davası olarak davanın görülmesi imkansız olmasına rağmen, mahkemece davanın alacak davası olarak kabul edilmesi ve yine hatalı şekilde davanın kabul edilmesi mümkün olamayacağından, davanın esasına geçilmeksizin davanın öncelikli olarak usuli bir inceleme yapılarak usulden reddine karar verilmesini, Bu taleplerinin kabul görmemesi halinde, – Yapılacak istinaf incelemesi neticesinde mahkeme tarafından yapılan yargılamanın eksik ve hatalı olduğunun tespiti ile İstanbul Anadolu 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2021/9 E. sayılı dosyasının incelenmesi neticesinde müvekkilinin açıkça dolandırıldığının tespitini, İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/720 E sayılı dosyası üzerinden görülmekte olan davada davacının davalı ve müvekkiline borçlu olduğunun, davanın da karar aşamasında olduğunun tespitine, müvekkilinin alacaklıyken borçlu olmasının imkansız olmasının tespitine, mahkeme tarafından bu 2 dosyanın karara çıkmasının beklenmesi zorunlu ve bekletici mesele yapılması zorunluyken verilen kararın da açıkça hukuka, kanuna ve hakkaniyete aykırı olduğunun tespiti ile verilen kararın tümüyle kaldırılmasına, – Dosyanın İstinaf Mahkemesince bozulması ile yargılamasının mevcut delil, beyan ve devam eden ceza ve hukuk dosyalarının da incelenerek istinaf Mahkemesinde duruşmalı olarak yapılarak karara bağlanmasına, aksi kanaatte olunması halinde verilen kararın bozularak mahkemeye iadesine, İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/720 E sayılı dosyasının ve İstanbul Anadolu 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2021/9 E sayılı dosyasının bu dosya için bekletici mesele yapılması zorunlu olduğundan bekletici mesele yapılmasına, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, mal alım satımından kaynaklanan alacağının tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı tarafça, davalının siparişi üzerine davalıya ürün satıldığı ve ürünler için 4 adet fatura kesildiği, sevk irsaliyeleri ile birlikte malların davalı şirkete teslim edildiği, ancak davalının satın aldığı ürünlerin bedellerini ödemediği belirtilerek, satışı yapılan ürün bedelinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep edilmiş; davalı ise, taraflar arasında herhangi bir ticari ilişkinin söz konusu olmadığını, müvekkilinin davacı şirkete ürün sipariş etmediği gibi davaya konu faturalarda belirtilen malların hiç bir zaman müvekkiline gönderilmediğini belirterek, davanın reddini talep etmiştir. Bilirkişi raporunda belirtildiği üzere, davalı tarafça ticari defterlerin inceleme için ibraz edilmediği, dava konusu faturaların davacı şirket defterlerinde kayıtlı olduğu, fatura içeriği malın teslimine ilişkin olarak tanzim edilen sevk irsaliyelerinde isim imzanın bulunduğu, dava konusu faturaların davalı şirket tarafından davacıdan alınan mal veya hizmete ilişkin olarak bağlı bulunduğu vergi daire müdürlüğüne BA bildiriminde bulunulduğu anlaşılmaktadır. Davalının İstinaf Başvurusu Yönünden;Davacı tarafça, arabuluculuk tutanağında tarafların üzerinde anlaşamadığı uyuşmazlık konusunun, Ticari Uyuşmazlık-Ticari satımdan kaynaklı faturalara dair Alacak davası öncesi Arabuluculuk Başvuru süreci olarak gösterildiği, dava dilekçesinin ilk sayfası talep kısmında istem tazminat davası şeklinde belirtilmiş ise de, dilekçe içeriği ve talep sonucuna göre talebin alım-satım ilişkisi nedeniyle ödenmediği iddia edilen alacağın tahsili istemine ilişkin olduğu, ön inceleme duruşmasında mahkemece uyuşmazlık tespitinde davanın alacak davası olarak nitelendirildiği, taraf vekillerinin de uyuşmazlık noktalarının tespitine bir diyecekleri olmadığını beyan ettikleri, davacının alacak istemi yönünden inceleme ve değerlendirme yapılarak karar verildiği anlaşılmakla, maddi vakıaların anlatılması taraflara, hukuki nitelemenin ise mahkemeye ait olduğu ilkesi de dikkate alındığında dava dilekçesinin ilk sayfasında tazminat ibaresi geçmesi davanın usulden reddini gerektirmemektedir. Davalı vekilince İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi dosyasının bilirkişi tarafından ve mahkemece incelenmediği ileri sürülmüş ise de, İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/270 E. Sayılı dosyasının mahkemece ara karar ile istenildiği, bilirkişi raporunda belirtilen dosya incelenerek değerlendirme yapıldığı ve gerekçeli kararda da rapora iştirak edildiğinin belirtildiği, yine İstanbul Anadolu 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2021/9 E sayılı dosyasının da mahkemece yargılama sırasında Uyap ortamından getirtilerek dosya arasına alındığı nazara alındığında, aksi yönde ileri sürülen istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/270 E. Sayılı dosyası ile; işbu dosyada davalı tarafça, işbu dosyada davacı … Ltd.Şti. dava dışı … ve … aleyhine açılan davada, davalılardan … ile davacı arasında gerçekleşen 29.11.2017 Tarihli “Danışmanlık Sözleşmesi”ne istinaden keşide edildiği belirtilen çeklerin sözleşmenin feshi nedeniyle bedelsiz kaldığı belirtilerek, çekler nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, çeklerin iadesine karar verilmesinin talep edildiği; işbu dosyada karar tarihi itibarı ile yargılamanın devam ettiği anlaşılmıştır. İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/270 E. Sayılı dosyasında davalı … Ltd.Şti. vekili cevap dilekçesi ile; dava konusu 29.11.2017 tarihli danışmanlık sözleşmesinin müvekkilin gıyabında yapılmış bir akit olup bu akde taraf olmayan müvekkili şirketin hiçbir hak ve yükümlülüğü bulunmadığını, dava dilekçesinde anılıp müvekkili şirket lehine keşide olunan çeklerin müvekkiline teslim edilmediğini, söz konusu çeklerin müvekkili tarafından tahsil olunmadığını belirterek, davanın reddine, davacının %20 den az olmayan kötü niyet tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep etmiştir. Dava dışı … ile ile dava dışı … arasında yapılan 29.11.2017 tarihli Danışmanlık Sözleşmesinin 1. maddesine göre; işverenin …, danışmanın … olduğu, sözleşmenin 4. maddesinde; sözleşmeyle birlikte işlem masrafı olan 500.000,00 TL bedelin sözleşmenin imzalandığı gün danışmana ödenmesinin kabul ve taahhüt edildiği, sözleşmenin ödeme şartları başlıklı 7. maddesinde; İşveren adına yapılacak ödemenin işverenin yetkilisi olduğu … Limited Şirketi adına düzenlenen çekler ile yapılacağı, danışman adına yapılacak ödemenin … Limited Şirketi emrine düzenlenen çeklerle yapılmış olacağı, iş bu çeklerin … Limited Şirketi adına kayıtlı olup fatura karşılığında … Limited Şirketi adına düzenleyeceği, madde 4’te belirtilen rakamın sözleşmenin imzalandığı tarihte düzenlenip teslim edilecek olup ayrıca işbu çeklerin vadelerinin gösterildiği, belirtilen çeklerin ilkinin tarihinin 08.12.2017 olarak belirlendiği, 10. maddede sözleşmenin taraflarca okunarak imzalandığının belirtildiği görülmektedir.Bilirkişi raporunda, davaya dayanak faturaların tarihlerinin 02.11.2017 olduğu, 05.11.2017 tarihi itibarı ile davacı kayıtlarına işlendiği, dava konusu faturaların davacı defterlerinde kayıtlı olduğunun tespit edildiği, ayrıca fatura içeriği malın teslimine ilişkin olarak tanzim edilen sevk irsaliyelerinde isim imzanın bulunduğu belirtilerek teslim alan şahısların isimlerinin belirtildiği görülmektedir. Sevk irsaliyelerinde teslim alan kısımları imzalı olup, davalı tarafça rapora karşı sunulan itiraz dilekçesinde, bilirkişi raporunda belirtilen isimlere yönelik yönelik açık bir itiraz ileri sürülmemiştir. Yukarıda yapılan açıklamalardan anlaşılacağı üzere; danışmanlık sözleşmesinin taraflarının işbu davanın tarafları olmadıkları, sözleşmenin ödeme şartları başlıklı 7. maddesinde, çeklerin … Limited Şirketi adına kayıtlı olup fatura karşılığında … Limited Şirketi adına düzenleyeceği belirtilmiş ve davalı tarafça da dava konusu çeklerin bu sözleşme kapsamında verildiği savunulmuş ise de, sözleşmenin 4. maddesinde belirtilen rakamın sözleşmenin imzalandığı tarihte düzenlenip teslim edileceğinin belirtildiği, sözleşmenin 29.11.2017 tarihli olduğu, ayrıca verilecek çeklerin vadeleri gösterilmiş olup, belirtilen çeklerin ilkinin tarihinin 08.12.2017, davaya dayanak fatura tarihlerinin ise 02/11/2017 olduğu hususları birlikte değerlendirildiğinde, faturaların sözleşme tarihinden önce düzenlendiği; bu hali ile mahkemece de bilirkişi raporu benimsenmekle kabul edildiği şekilde, davalı tarafın dava dışı kişilerle imzalanan danışmanlık sözleşmesi kapsamında verilen çekler karşılığı dava konusu faturaların alındığı savunmasının dosyada mübrez delillerle ispatlanamadığı, davalı tarafça yemin deliline dayanılmış, mahkemece davalıya yemin teklif etme hakkı hatırlatılmamış ise de bu hususun istinaf sebebi yapılmaması nedeniyle incelenemeyeceği anlaşılmaktadır. İstanbul Anadolu 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2021/9 E. Sayılı dosyasının (Uyap’ta kayıtlı) incelenmesinde ise, …’un şikayeti üzerine yapılan soruşturma sonucunda, davacı şirket ile ilgili takipsizlik kararı verildiği, dava dışı … ve … hakkında, kişinin, kendisini kamu görevlisi veya banka, sigorta, kredi kurumlarının çalışanı olarak tanıtması veya bu kurumlarla ilişkili olduğunu söylemesi suretiyle dolandırıcılık suçundan dava açıldığı, … tarafından, toplamda 500.000 TL olan 7 adet çeki şüphelilere verdiği, ancak bu süreçten sonra şüphelilere ulaşamadığı, şüphelilerin kendisini Milli İstihbarat Teşkilatında çalışan olarak tanıtıp güven kazandığını ve kendisinden 500.000 TL’lik çek aldıktan sonra ortadan kaybolarak dolandırdıkları iddiası ile şikayetçi olduğu, işbu dosyada ise alacağın dayanağının faturalar olduğu nazara alındığında, İstanbul Anadolu 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2021/9 E. Sayılı dosyasında verilecek kararın bu dosyada verilecek kararı etkilemeyeceği, dolayısıyla mahkemece gerekçeli kararda bu hususun tartışılmamasının sonuca etkili olmadığı kanaatine varılmıştır. Takibe ve davaya konu faturaların davalı ticari defterlerinde kayıtlı olması halinde veya davalının bağlı olduğu vergi dairesi müdürlüğüne BA formları ile bildirilmiş olması halinde fatura içeriği malların davalıya teslim edildiğinin kabulü gerekir. (Yargıtay 19. HD’nin 2015/12329 E., 2016/6138 K. ve 2014/11846-15110 E.K. sayılı kararları da bu yöndedir.) Satım akdinde, malın teslim edildiğinin ispat yükümlülüğü satıcıya, satım bedelinin ödendiğinin ispat yükümlülüğü ise alıcıya aittir. Mahkemece de tespit edildiği üzere, davacı tarafça düzenlenen toplam 449.205,000 TL bedelli 4 adet faturanın davalı tarafça BA formu ile vergi dairesine bildirildiği anlaşılmakla, davacı tarafça mal teslimine ilişkin ispat yükünün yerine getirildiği, BA bildiriminin mal alımına ilişkin karine teşkil ettiği, davalı tarafça bu karinenin aksi ya da fatura bedellerinin ödendiğinin ispat olunamadığı, dolayısıyla mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu, davalı vekilince ileri sürülen istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmaktadır. Davacının İstinaf Başvurusu Yönünden; Dava, taraflar arasında mal alım-satım sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkindir. TTK’nın 1530. maddesi mal tedarik sözleşmesine ilişkin olup olayda uygulama yeri bulunmamaktadır. Bu durumda dava tarihinden önceki dönem için temerrüt faizine hükmedilmesi TBK’nın 117. maddesi koşullarına bağlı olup davacı tarafça dava tarihinden önce davalıya temerrüt ihtarı gönderildiği, ya da taraflar arasında sözleşme ile belirli bir ödeme günü kararlaştırıldığı iddia ve ispat edilmediğinden davacı dava tarihinden önceki dönem için temerrüt faizi talebinde bulunamaz. Mahkemece bu husus gözönünde bulundurularak dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi usul ve yasaya uygun olup, davacı vekilince ileri sürülen istinaf sebebi yerinde değildir.Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, davacı vekili ve davalı vekilinin istinaf başvurularının HMK 353/1-b1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Tarafların istinaf başvurularının ayrı ayrı 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 3-Dairemiz karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,4 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Dairemiz karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınması gereken 30.685,19 TL istinaf karar harcından, davalı tarafından peşin olarak yatırılan 7.671,29 TL harcın mahsubu ile bakiye 23.013,9 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına, 6-Bakiye gider avansı bulunduğu takdirde, karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran ilgili tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 29/09/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.